Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) adına siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve iş adamı birçok kişiyi usulsüz dinledikleri iddiasıyla yargılanan eski Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, 'Örgüt üyeliği ve yöneticiliğiyle suçlandığım dönem itibarıyla böyle bir örgüt söz konusu değildi. Tam aksine terör örgütlerinin hedefinde olan Gülen ve grubu söz konusuydu.' dedi.
13.05.2017 12:04 Akyürek ve eski EGM İstihbarat Dairesi Başkanı Ömer Altıparmak'ın da aralarında bulunduğu 185 sanığın, FETÖ adına siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve iş adamı birçok kişiyi usulsüz dinledikleri iddiasıyla yargılandığı 'VIP dinleme' davasına devam edildi.
08.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada sanık Ramazan Akyürek, ses ve görüntülü bağlanarak savunmasını yaptı. Akyürek, 1977 yılında başladığı mesleğinde Mart 2014 tarihinde açığa alındığını, bu süreçte hiçbir adli ve idari soruşturma geçirmediğini, açığa alındıktan sonra ise çok sayıda soruşturmaya muhatap olduğunu belirtti.
Memuriyeti döneminde görevi gereği yaptığı işlemlerin kasıtlı olarak suç gibi gösterilmeye çalışıldığını ileri süren Akyürek, iddianamede üzerine atılı suçlamalara ilişkin somut deliler ortaya konulmadığını savundu.
Akyürek, şunları söyledi:
'Bugün yıllarca namus ve şerefimle mücadele ettiğim, meslek hayatım boyunca mücadele verdiğim suçlarla itham ediliyorum. Ülkemizdeki adaletsizliği resmetmesi bakımından bugünler ibretliktir. Ben iddia edilen suçların hiçbirini işlemedim, kanunlara aykırı hiçbir işlem yapmadım, kimseye iftira atmadım, sahte belge düzenlemedim, kanunlara aykırı düzenlenmiş hiçbir belgeye imza atmadım, hiçbir belgeyi gizlemedim, yok etmedim, hiç kimsenin konuşmasını kaydetmedim, hiçbir örgütün üyesi ya da yöneticisi olmadım, kimseye kanunsun emir vermedim.'
Ramazan Akyürek, istihbarat daire başkanlığı görevinde bulunduğu 3 yıl 5 aylık dönemde, iş nedeniyle makamında bulunmadığı zamanlarda 35 kez yardımcılarına vekalet verdiğini anımsatarak, istihbarat daire başkanlığının dinleme mevzuatı ve uygulama kıstaslarının açık ve net olduğunu, mevzuatın dışına hiçbir zaman çıkmadıklarını savundu.
İddianamede görev yaptığı dönemdeki tüm hukuka aykırı dinlemelerden, imzası olmamasına rağmen sorumlu tutulduğunu, bunun hukuka aykırı olduğunu ileri süren Akyürek, 'Sırf daire başkanı olmam nedeniyle ilgili personel tarafından mevzuata uygun düzenlenen evraklara görevim gereği attığım imzalardan dolayı cezalandırılmak istenmem Anayasa'nın 38'nci maddesine ve suçun şahsiliği ilkesine aykırıdır.' dedi.
Jandarma, MİT ve Genelkurmay Başkanlığı istihbarat birimlerince yapılan dinlemeler nedeniyle Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ya da Jandarma Genel Komutanı'nın sorumlu tutulmadığını, bu görevleri yapan kişiler hakkında açılmış bir dava bulunmadığını ifade eden Akyürek, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığının yaptığı dinlemeler nedeniyle, neden kendisinin sorumlu tutulduğunu da anlamadığını kaydetti.
İstihbarat Daire Başkanı olarak acil durumlarda 24 saatlik teknik takip emirlerini imzaladığını, dava konusu mahkeme üst yazılarına ilişkin imzaların da görevli başkan yardımcısının izinli olması nedeniyle iş aksamasın diye kendisine imzalatılmış olabileceğini öne süren Akyürek, gazeteci Muharrem Sarıkaya, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü ve Mustafa Gül, Mustafa Dokumacı isimlerine ilişkin yazılı emirleri imzaladığını da hatırlamadığını savundu.
Muharrem Sarıkaya'ya ait olduğu iddia edilen mahkeme üst yazısında ' Ali Ünlü' isminin yer aldığını belirten Akyürek, söz konusu mahkeme üst yazılarında dinleme taleplerinin 'halkı kin ve düşmanlığa sevk eden şahıslara' yönelik alındığının ifade edildiğini kaydetti.
Sanık Akyürek, usulsüz dinlendiği iddia edilen mağdur ve müştekilerin kimlik bilgilerini bildiğine dair hiçbir somut delil bulunmadığını vurgulayarak, varsayımlar üzerinden suçlandığını, dinlendiği iddia edilen kişilerin kimlik bilgilerini bilmesinin mümkün olmadığını belirtti.
İddianamede müşteki ve mağdurlara iftira attığı yönündeki suçlamayı da kabul etmeyen Akyürek, istihbarat birimlerince bir kişi hakkında dinleme talebinde bulunulmasının o kişiye terörist iftirası olarak değerlendirilemeyeceğini öne sürdü.
Akyürek, FBI ya da başka bir yabancı istihbarat biriminden gelen belgeleri imha ettiği yönündeki iddiaların da asılsız olduğunu, bu tarz belge ve bilgilerin doğrudan daire başkanına değil, ilgili başkan yardımcısı ya da şube müdürüne geldiğini, bu yolla gelen evrakları da kendisinin imha etmesinin mümkün ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savundu.
FETÖ'nün finans kuruluşu BankAsya'da hesabı bulunduğunu kabul eden Akyürek, faizsiz bankacılık yaptığı için bu kurumu tercih ettiğini, banka ile ilgili çıkan haberler ve daha sonra yaşanan süreçte bu hesabını kapattığını bildirdi.
Akyürek, 1985-1987 yıllarında yurt dışında görev yaptığı dönemde biriktirdiği parayla memleketi Adana'da aldığı tarlanın imar geçerek değerlendiğini ve değişik dönemlerde burayı parseller halinde sattığını, MASAK raporunda geçen paranın da buradan elde ettiği gelir olduğunu anlattı.
'ByLock' kullandığı iddialarını da reddeden Akyürek, 'Bugüne kadar ByLock olduğu iddia edilen telefonuma el konulmadı, imajı alınmadı, bilirkişi raporu hazırlanmadı. Benim adıma kayıtlı telefonda herhangi bir ByLock programından söz edilmemiştir.' dedi.
İstihbarat Daire Başkanlığı görevinden ayrılmadan 6 gün önce bazı proje ve personele ait evrakları imha ettirdiği suçlamasını da kabul etmeyen Akyürek, imha işlemlerinin hepsinin üst makamların onayı dahilinde yapıldığını, bir yıldan eski belgelerin imha edildiğini, tayin olacağını bilmesinin mümkün olmadığını o yüzden 'tayin olacağını bildiği için imha işlemi yaptı' iddiasının da doğru olmadığını önü sürdü.
Sanık Akyürek, daire başkanı olduğu dönemde 18 yıldır aralıksız istihbarat birimlerinde çalışan Vedat Yavuz'a, personeli ve işleyişi bildiği için en aktif birim olan personel ve haber alma şubelerinin sorumluluğunu verdiğini belirterek, yoğun olan bu birimleri aynı kişiye vererek, bu kişiyi hata yapmaya zorlamak gibi bir iddiayı kabul edemeyeceğini bildirdi.
İstihbarattaki tüm personelin Vedat Yavuz'u ön planda tuttuğuna şahit olduğunu aktaran Akyürek, 'İddiaları kabul edersek beni Trabzon İl Emniyet Müdürlüğünden çok daha yoğun ve stresli görev olan istihbarat daire başkanlığına atayan amirlerim ve siyasi otorite bana da kumpas kurmuş demektir. Böyle bir yaklaşım akla uygun değildir. Vedat Yavuz'u tanıyor ve güveniyordum. Onun bugünkü ifadeleri karşısında kendisi adına üzüldüm.' diye konuştu.
Terör örgütü üyesi ve yöneticisi iddialarını da reddeden Akyürek, şöyle devam etti:
'İstihbarat Daire Başkanı olduğum 2006-2009 döneminde Fetullah Gülen ve grubu, terörle ilgisi olmayan dini tarikatlar ve cemaatler başlığı altında değerlendiriliyordu. Bu değerlendirme şahsıma ait değildir, MİT, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma istihbarat birimleri ve MGK değerlendirmesi de bu çerçevedeydi. Aksine bir değerlendirme söz konusu olsa, düzenli olarak Genelkurmay Başkanı, MİT müsteşarı ile görüşen başbakanlar, hükümet üyeleri Fetullah Gülen ile ilgili övücü konuşmalar yapmaz, ziyaretine gitmezlerdi.
Devletin yaklaşımı ve siyasilerin tutumu da yakın zamana kadar böyleydi. Örgüt üyeliği ve yöneticiliğiyle suçlandığım dönem itibariyle böyle bir örgüt söz konusu değildi. Tam aksine terör örgütlerinin hedefinde olan Gülen ve grubu söz konusuydu. Gülen ve faaliyetlerini hem uluslararası alanda hem de kamuoyuna hitaben yaptıkları yazılı ve sözlü açıklamalarla destekleyen, bu kişiyi ziyaret eden kişiler video ve resimleriyle delillidir. Örgüt üyeliği veya yöneticiliğiyle suçlanması gerekiyorsa benim değil bu kişilerin suçlanması gerekiyor.'
Akyürek, görev hayatı boyunca illegal hiçbir hiyerarşik yapılanmanın içinde olmadığını, sıralı amirlerinin yasalara uygun emirlerini yerine getirdiğini savundu.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, duruşmayı bazı sanıkların savunmalarını yapmak üzere, yarına erteledi.
09.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) adına siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve iş adamı birçok kişiyi usulsüz dinledikleri iddiasıyla yargılanan eski Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Gürsel Aktepe, yakalandığı dönemde emniyette verdiği 'arandığı dönemde Ankara-Sincan'da bir evde kaldığı ve kendisine düzenli olarak maaş gibi nakdi yardımda bulunulduğu' yönündeki ifadesini reddederek, o dönem psikolojik sorunlar yaşadığını, nasıl ifade verdiğini hatırlamadığını öne sürdü. Aktepe, siyasi ve dünya görüşünün FETÖ ile zıt olduğunu savundu.
Siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve iş adamlarının da aralarında bulunduğu birçok kişiyi usulsüz dinledikleri gerekçesiyle eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanları Ramazan Akyürek ve Ömer Altıparmak, eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ile Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu 185 kişinin yargılandığı FETÖ 'VIP dinleme' davasına Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi.
Bugünkü duruşmada savunmasını yapan eski EGM İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Gürsel Aktepe, silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçlanmasının hukuken ispat edilemeyeceğini öne sürerek, 'En üst düzeydeki devlet mensuplarının bile 2016'da fark ettikleri bir yapıya bilerek ve isteyerek dahil olduğum iddiası kabul edilemez. Terör örgütü olduğunu bilmediğim, bilsem yanından bile geçmeyeceğim bir gruba dahil olduğumu iddia etmek doğru değildir.' dedi.
FETÖ ile ilgili hiçbir kurum, banka, dernek, okul ya da bir eğitim kurumuyla ilişkisi olmadığını vurgulayan Aktepe, açığa alındıktan hemen sonra üzerine kayıtlı 2 silahı emniyete teslim ettiğini, silahlı terör örgütü üyesi olsa silahlarını teslim etmeyeceğini savundu.
Sanık Aktepe, meslekteyken ve açığa alındığı dönemde hakkında dinleme talebi olup olmadığının adli ve idari olarak soruşturulmasını talep ederek, 'Üyesi olduğum iddia edilen örgütün yöneticilerinin kimler olduğu, bu yöneticilerle irtibatlı olup olmadığım, bunlardan emir ve talimat alıp almadığım konularının araştırılmasını, bu durumların somut delillerle tespit edilmesini istiyorum. Telefonumda ByLock programının olup olmadığının, varsa bu programla kimlerle irtibat kurduğum konularının aydınlığa kavuşturulmasını istiyorum.' diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, emniyette verdiği ifadesinde, hakkında yakalama kararı olduğu dönemde Ankara-Sincan'da bir evde kaldığı ve kendisine düzenli olarak maaş gibi nakdi yardımda bulunulduğu yönünde ifade verdiğini anımsatması üzerine sanık Aktepe, yakalandığı dönemde psikolojik durumunun iyi olmadığını, nasıl ifade verdiğini bilmediğini, emniyetteki ifadesini kabul etmediğini söyledi.
Sanık Aktepe, 'Siyasi ve dünya görüşüm FETÖ ile taban tabana zıttır, üzerime atılı terör örgütü üyeliğini suçlamasını kabul etmiyorum.' dedi.
Sanık Mehmet Karatekin de yasalara uygun görev yaptığını öne sürerek, çalıştığı dönemde, kişilerin iletişimine müdahale talep formundaki evrakların mahkemeye sevkinden sorumlu olduğunu, işlemleri de genel prosedüre ve mevzuata uygun yaptığını savundu.
Yargılanmasına konu evrakların hepsinin şube veya büro amirlerince hukuka uygun hazırlandığını, kendisinin sadece bu evrakları ilgili mahkemeye sevkle görevli olduğunu ifade eden sanık Karatekin, 'Evrakların mahkemeye sevkiyle ara bir işlemle görevliydim, benim konuyla ilgili bir kusurum yoktur. Yasal mevzuata uygun şekilde mahkemelerin istediği belgeleri hazırlayarak görevimi yerine getirdim.' dedi.
Yıllarca terörle mücadele eden biri olarak terör örgütü üyeliği suçlamalarını kabul etmeyen Karatekin, bulunduğu görevleri de sınavlara girerek kazandığını, meslek hayatının hiçbir döneminde amirlerinden başka kimseden talimat almadığını savundu.
Sanık Karatekin, 15 Temmuz FETÖ'nün darbe girişimi sırasında görevinin başında olduğunu, bulunduğu ilde darbe teşebbüsünü önlemek için tedbirler aldığını, il emniyet müdürünün yargılandığı davalardan dolayı kendisine yönelik ön yargısı nedeniyle tutuklandığını öne sürdü.
Sanık Latif Harun Pişkin de emniyette çalıştığı dönemde iletişim takip talep formlarına üst yazı yazarak, mahkemeye sevkiyle görevli olduğunu belirtti, mevzuata uygun hareket ettiği için yargılandığını, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini kaydetti.
Mahkeme Başkanı Giray'ın, adına kayıtlı 2 hat üzerinden 'ByLock'a girildiğinin tespit edildiğini söylemesi üzerine sanık Pişkin, bu programı kullanmadığını savundu.
Giray, sanık savunmalarına yarın devam edileceğini belirterek, duruşmayı erteledi.
12.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) adına siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve iş adamı birçok kişiyi usulsüz dinledikleri iddiasıyla eski Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Dairesi başkanları Ramazan Akyürek ve Ömer Altıparmak'ın da aralarında bulunduğu eski emniyet mensuplarının yargılandığı 'VIP dinleme' davasında, 3 sanığın tahliyesine karar verildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın bugünkü duruşmasında, sanıklar hakkında önceki celse dosyaya eklenen 'ByLock kullanım listesi' ve celse arasında gelen diğer belgelere ilişkin sanık avukatlarının beyanları alındı.
Duruşmada, iddianamede usulsüz olarak dinlenildikleri belirtilen bazı müştekiler de dilekçe ile davaya katılma talebinde bulundu.
Taleplerin ardından verilen aradan sonra kararını açıklayan mahkeme, katılma taleplerinin kabulü, sanıklardan Bedri Ünal hakkında kırmızı bülten çıkarılması yönünde Adalet Bakanlığına müzekkere yazılması, ByLock kullanıcısı sanıklar yönünden kullanım içeriklerinin ilgili makamlardan beklenilmesi ile değişen delil durumu ve uzun tutukluluk süresi göz önünde bulundurularak 3 sanığın tahliyesine karar verdi.
Diğer tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamı ile firari sanıkların yakalama emrinin infazının beklenilmesine hükmeden mahkeme, duruşmayı 4 Temmuz'a erteledi.
-Dava-
Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi başkanları Ramazan Akyürek ve Ömer Altıparmak, eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ile Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu çoğunluğu polis olan sanıklar, eski başbakanlardan Necmettin Erbakan, bazı Cumhurbaşkanlığı danışmanları ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin yakınları, hakim, gazeteci, iş adamı, siyasetçi, emniyet müdürü ve insansız hava aracı projesinde yer alan çok sayıda kişiyi usulsüz biçimde dinlemeye almakla suçlanıyor.
Sanıklar, 'terör örgütü FETÖ/PDY üyesi olmak', 'resmi belgede sahtecilik', 'haberleşmenin gizliliğini ihlal', 'özel hayatın gizliliğini ihlal', 'kişisel verilerin kaydedilmesi' ve 'iftira' gibi suçlardan yargılanıyor.
Hem Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine hem de başka bazı mahkemelere, usulsüz dinleme suçlamalarıyla açılan 7 davanın da bu davayla birleşmesinin ardından sanık sayısı 185'e yükselmişti.
Paralel yapı-11 Mayıs (2015) 'Ankara yasadışı dinleme-VIP dinleme 185 sanık' davası
(13 Mayıs 2017, 12:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: