Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin açılan 35 sanıklı davanın görülmesine devam edildi. Duruşmada, sanıklardan dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı'nın Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde ve Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı'nda alınan ifadesi okundu. Sarı'nın etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğini belirttiği ifadesinde, 'FETÖ/PDY üyesi değilim. Ancak örgütün benim ile kurduğu ilişkileri ve örgüt hakkında bildiğim her şeyi anlatacağım. Bu kapsamda etkin pişmanlıktan faydanlanmak istiyorum' dedi. Duruşmada, savunmasını önceki celselerde tamamlayan sanık eski İstanbul Emniyet istihbarat Dairesi Başkanı Ali Fuat Yılmazer'in çapraz sorgusuna geçildi.
15.04.2017 20:28 Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin açılan 35 sanıklı davanın görülmesine devam edildi.
10 Nisan'da İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube eski Müdürü Ali Fuat Yılmazer ceza evinden getirilirken, 6 sanığa ise Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanıldı. Tutuksuz sanıklar Emniyet İstihbarat eski Daire Başkanı Sabri Uzun, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay da salonda hazır bulundu.
Duruşmaya, celse arasında dava dosyasına gelen evrakların okunmasıyla başlandı. Dink cinayetine ilişkin aralarında dönemin İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz'ün de bulunduğu 8 jandarma görevlisinin yargılamasını yapan Trabzon 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nin, dosyanın İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde birleşmesine ilişkin görüşünü sorduğu evrağın da yer aldığı kaydedildi. Bu talebin duruşmanın son günü değerlendirilmesi bekleniyor.
Öte yandan gelen evraklar arasında bulunan, davanın sanıklarından, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı'nın Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen bir soruşturma kapsamında, 'FETÖ Silahlı Terör Örgütü üyeliği' suçundan 'şüpheli' sıfatıyla alınan ifadesi duruşma salonunda okundu.
SARI: ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİNDEN FAYDALANMAK İSTİYORUM
Duruşmada, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılaması devam eden dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ve 8 jandarma görevlisiyle ilgili dava ile bu dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu belirtilerek birleştirme istendiği ifade edildi.
Daha sonra FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla 20 Aralık 2016'da gözaltına alınan sanıklardan dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı'nın Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde ve Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı'nda alınan ifadesi okundu. Sarı'nın etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğini belirttiği ifadesinde, 'FETÖ / PDY üyesi değilim. Ancak örgütün benim ile kurduğu ilişkileri ve örgüt hakkında bildiğim her şeyi anlatacağım. Bu kapsamda etkin pişmanlıktan faydalanmak istiyorum' dedi. Sarı, 'Trabzon'a tayin olduktan sonra benim akademide sıra arkadaşım olan İrfan Akkaya ile arkadaşlığımız 2007 yılında ilerledi. Beni 2007'de evine davet ettikten sonra burada Ömer isimli bir öğretmen ile tanıştım. Ömer isimli şahıs Zaman gazetesinden makale okuyarak bu yapıyı ve yurtdışındaki faaliyetlerini övücü mahiyette konuşmaya başladı. 1-2 saat oturduktan sonra ayrıldık. Sonrasında bu yapıyı araştırmaya başladım. ve yaptıkları işlerde hükümetin destek verdiğini, kendilerinin emniyet içerisinde atamalarda etkin olduklarını duymuştum. Hükümetin destek verdiğini görünce de yapının bana bir sıkıntı oluşturmayacağı kanaatine vardım. 2012 yılından sonra İrfan Akkaya'nın gitmesinden sonra bu yapıyla tüm irtibatımı kestim' diye konuştu.
Sarı'nın ifadesinde şunlar yer aldı: 'Ben FETÖ/PDY üyesi değilim. Ancak örgütün benimle kurduğu ilişkileri ve örgüt hakkında bildiğim her şeyi anlatacağım. Bu kapsamda etkin pişmanlıktan faydalanmak istiyorum. İrfan Akkaya 2007'de beni bu yapıyla tanıştıran şahıstır. O dönem Trabzon Polis Okulunda müdür yardımcılığı görevinde bulunmaktaydı. 2012'de Samsun Polis Okulu Müdürü olarak atandı. 2007'de Trabzon ilinde görev aldığım dönem içerisinde Hrant Dink'in öldürülmesi olayından sonra adli, idari, devlet denetleme mülki, TBMM'nin yürütmüş olduğu Trabzon ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarının yürütmüş oldukları adli soruşturmalara birçok kez muhatap olmam nedeniyle o dönemde psikolojik olarak yıprandım. Tansiyon hastası oldum. Bu sürede içinde bulunduğum boşluğu İrfan Akkaya ile atlatmaya çalıştığım bir dönemdi. Yapı ile kurduğum ilişki bu döneme rastlamaktadır. Bundan dolayı o dönemde nasıl bir ruh hali içerisinde olduğumu bilmediğim yapı ile kurduğum ilişkiden dolayı çok pişmanım. İlerleyen süreçte yaşadığım sosyal hayata uygun olmadığını gördüm. İlişkilerin illegal yapılanmaya müsait olduğunu değerlendirdim. O süreç içerisinde kendime ve aileme zarar vermeyecek şekilde bu yapıdan uzaklaştım. Tekrar belirtmek isterim ki bundan dolayı çok pişmanım. İllegal bir yapı olduğu ayyuka çıktığında ben zaten bu yapı ile ilişkimi kesmiştim.'
Mahkemeye gönderilen Sarı'nın Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı ifadesinde ise şu beyanları dikkat çekti:
'Cemaat olarak adlandırılan oluşum, dönemin istihbarat şube müdürleri arasında yüzde 60 oranındaydı. 19 Ocak 2007'de Trabzonlu kişiler tarafından İstanbul'da Hrant Dink adlı gazeteciye saldırı yapılması nedeniyle istihbarat müdürü olarak görev yapmamdan ötürü üzerimde çok baskı oluştu. Bu sebeple ciddi sorunlar yaşadım. Bu dönemde konjonktür olarak cemaat adli yapı devletin her kademesinde çok etkindi. Üzerimdeki baskı ve getirebileceği sorunlar sebebiyle cemaate İrfan Akkaya'nın da geçmişten gelen arkadaşlık bağı ile irtibata geçtim. 2007'nin ortalarına doğru bu anlattığım gerekçelerle sohbet adlı buluşmalara katıldım.
'ÜZERİMDE OLUŞAN BASKI SEBEBİYLE CEMAAT SOHBETLERİNE DEVAM ETTİM'
Savcılık ifadesinde ise Sarı, 'Genel bir değerlendirme yapmam gerekirse cemaat olarak adlandırılan oluşum, dönemin İstihbarat Şube Müdürleri arasında yüzde 60 oranında idi' dedi. Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından İstihbarat Müdürü olması nedeniyle üzerine çok baskı oluştuğunu belirten Sarı, 'Bu dönemde konjonktür olarak cemaat adlı yapı devletin her kademesinde etkindi. Üzerimdeki baskı nedeniyle cemaate İrfan Akkaya'nın da arkadaşlık bağıyla irtibata geçtim. 2007 yılının ortalarına doğru sohbet adlı buluşmalara katıldım. Akademi döneminde de Trabzon'daki görev süreme kadar Fetullah Gülen yapılanması içerisinde bulunmadım. İstihbarat Dönem Müdürlüğümde yaşadığımız Hrant Dink'in öldürülmesinden sonraki üzerimde oluşan baskı sebebiyle cemaat sohbetlerine devam ettim. O dönem gereği cemaat ile yakın durmam gerekmişti. Şu an onların sohbetlerine katılmam ve yakınlığım sebebiyle pişmanlık içerisindeyim. Bunu da dönemin üzerimde yarattığı psikolojik baskıya ve cemaatin o dönem siyasilerden destek görmesine bağlıyorum' dedi.
YILMAZER'İN ÇAPRAZ SORGUSUNA GEÇİLDİ
Daha sonra savunmasını önceki celselerde tamamlayan sanık Ali Fuat Yılmazer'in çapraz sorgusuna geçildi. Dink ailesi avukatların Hakan Bakırcıoğlu'nun 'Yasin Hayal'in Ermenilere kin beslediği ve İstanbul'da eylem yapacağına ilişkin istihbarat raporu dikkatinizi çekti mi' sorusu üzerine Yılmazer, 'Ben genel anlamda değerlendirdim bunu. Tehdit potansiyelinin göstergesi bu. Örgütsel ciddiyet anlamında bir şey bulamadık Yasin Hayal ile ilgili' diye cevap verdi. Duruşmaya ara verildi.
Yılmazer'e, Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu tarafından da sorular yöneltildi.
Bakırcıoğlu'nun, '13 Ekim 2004 tarihli 3 nolu F4 raporunda Yasin Hayal ile ilgili, 'Ermenilere karşı büyük kin beslediği, İstanbul'da eylem gerçekleştireceği' belirtilmiştir. Savunmanızda, bununla ilgili beyanlar var. Yasin Hayal'in Ermenilere büyük kin beslediği bilgisini içeren bu F4 raporu dikkatinizi çekmiş miydi? Bununla ilgili personelinizle görüştünüz mü?' şeklinde soru yönelttiği Yılmazer, 'Görüştüğümüzü hatırlamıyorum. Hatırımda kalan şunlar; azınlıklara yönelik tehdit atmosferi var. Farklı kaynaklardan intikal eden bilgiler. Genel anlamda bunları değerlendirip peşine düştüm. Azınlıklara yönelik tehdit potansiyelinin göstergesi bu olay diye düşündüm. Trabzon ve İstanbul ile doğrudan görüşmem olmadı.' ifadesini kullandı.
'9 nolu F4 gelene kadar Yasin Hayal'i El Kaideci diye biliyorduk'
İstihbarat Daire Başkanlığına 4 Ocak 2006'da Yasin Hayal ile görüşen bir kişinin beyanlarıyla raporu inceleyip incelemediği de sorulan Yılmazer, ' Yasin Hayal ile ilgili aklımda kalan bir husus var; El Kaide konusu. Biz Türkiye'de El Kaide'yi beşli kategoride değerlendiriyorduk. Mc Donalds eyleminden sonra örgütsel bir bağlantı bulamamışız. Bize 9 nolu F4 gelene kadar Yasin Hayal'i El Kaideci diye biliyorduk Adını koymaya çalışıyorlardı Yasin Hayal'in. 'Bu nasıl bir El Kaideci' diye soruluyordu. Hayal beşli kategorilerden bir tanesine örnek oluşturuyor, bu da 5. kategoriydi. Herkesin aklında kalmış ismi. Hep El Kaideci olarak düşünüyordum. 9 nolu rapordaki olayla ilgili C2'ye bilgi vermek rutin bir olay değil. Örgütsel ciddiyet anlamında bir şey bulamadık onda. Bizim deşifre etmeye çalışacağımız bir örgütsel tarafı çıkmadı.' şeklinde konuştu.
Avukat Bakırcıoğlu'nun, 'Yasin Hayal, ulusalcı gruplara daha yakın bir pozisyon almış değil miydi? F4 raporla, ulusalcı kesimlerle anıldığını düşündüm?' sorusunu yönelttiği Yılmazer, 'El Kaide dediğimiz de zaten hep azınlıklara yönelik eylem yapıyordu. Bu şekilde fetva veriliyor. Localara yapılan saldırılar falan buna örnektir. Ermeniler de El Kaide'nin hedef alabileceği bir topluluk. Bunları şimdi değerlendiriyorum ama.' dedi.
'Tenezzül edip bakmamışlar'
Ali Fuat Yılmazer, '2006 yılı Şubat ayında Rahip Santoro Trabzon'da öldürüldü. TAYAT ile ilgili saldırılar oldu. Mc Donalds'a 2004 yılında bombalı eylem gerçekleşti. Bunlar hep aşırı sağ bölümünde takip edilecek eylemler. C şube olarak Trabzon'a özel bir önem verilmesi gerektiğini düşündünüz mü?' şeklindeki soruyu da, şöyle yanıtladı:
'Trabzon her açıdan özellik arz eden illerden bir tanesi. 5 kritik ilden bir tanesi olarak akla gelir. Ben 2005 Temmuz'da C şube müdürü oldum. Azınlık eylemleri aşırı sağ olarak değerlendirilmiyordu. Bunun haberi bile olmuştu 2004 ya da 2005'te. Şaşırmıştım böyle bir şeye. Devletin zaten hiç bir yazışmasında bir tane bile resmi evrak bulamazsınız. Ben geldiğimde açık kaynaklardan değerlendirme yaptım. Sırf Trabzon'da değil, Hatay, İstanbul, İzmir'de var, birkaç ilde böyle eylemler vardı. Daha çok da hep tehdit içerikli bize yansıyan şeyler vardı. Çok aşırı sağ olarak adını koyamıyorduk bunun. 'İrticai tehditten kaynaklıdır' algısı vardı. Aşırı sağ, benim açık kaynaklardaki söylemlerden hareketle geliştirmeye çalıştığım bir şey. 'Kürtlere ve Kürtçülüğe, azınlıklara karşı bir şiddet çağrısı var, bunu bir araştırın, şiddet çağrısıyla gerçekleşen eylemler arasında bağlantı var mı?' gibi şeyler üzerine 2005'ten sonra kafa yordum. İllere tamim yazılar da yazdım, 'bunlara bakın, eylemlerle gruplar arasında bağlantı var mı yok mu' diye. Başkanlık olarak çalışma yapma imkanım yok. İller yapacak bu çalışmayı. Gündemleştirdim ben. Bana göre bu tehdidin de o söylemlerden ve o gruplardan kaynaklandığı açığa çıktı. Tamamen kişisel gayretlerimle yaşanmış bir süreç. Böyle bir konsept yoktu çünkü. Bir komiser iki emekliliği yakın polisin olduğu bir büroydu geldiğimde. 5-6 ay bunlarla uğraştım. Zaman içinde memurları değiştirmişim. 2005'in sonlarını buluyor. Sonra bir perspektif oluştu. İllerden cevap alamıyoruz. İller bu gibi çalışmalara yanaşmak istemiyorlar. Bütün çalışmaların merkezi de İstanbul.
Selim Kutkan'ın ifadesi var şemalarla ilgili. Biz şema hazırlamışız cinayetten sonra. Selim Kutkan ise, 'Bize mantıklı görünmedi' diyor. Madem öyle sen hazırlasaydın mantıklısını. Niye hazırlamadın, niye kafa yormadın bu işlere? Keşke adını koysaydın, velev ki yanlış olsun. Emniyet müdürü Cerrah açıklama yaptı, 'Milliyetçi duygularla işlenmiş bir cinayettir' şeklinde. Bu mu yani? Keşke her şeyi hatırlayabilsem, o zaman yaşananları. Açık kaynaktan baktığımız insanlara tenezzül edip bakmamışlar.'
'Danıştay saldırısı, hükümete yönelik istikrarsızlaştırma girişimi'
Avukat Bakırcıoğlu'nun, ' Danıştay saldırı sonrası benzer siyasal cinayetler işleneceği konusunda bir değerlendirme yaptınız mı?' diye soru yönelttiği Yılmazer, şu ifadeleri de kullandı:
'Danıştay saldırısını ben hükümete yönelik siyasal istikrarsızlaştırma girişimi olarak görüyordum. Mesleki tecrübemden bana doğal gelmedi. Herhangi bir örgüt işi gibi değil. İstikrarı hedef alan cinayetler. Danıştay eylemi çok barizdi. Hükümet aleyhine algıya sebebiyet verdi. Salih Kunter'le tatmin olamazsınız. Verilmeye çalışılan algıya, arkasında neyin tezgahlandığına kafa yormak lazım. Ankara bulmuş tezgahı bana göre. Ankara çalışmış. Bağlantı bulmuşlar ; Muzaffer Tekin ve Veli Küçük bağlantısı. Üzerinde durmaya değer husus değil midir? Ama bakılmamış, bakmamış İstanbul. Bakmayınca çalışma akim kalıyor. Koordinasyon kurulmuş İstanbul'da ama geri dönüş yok. Danıştay eyleminden sonra bizim öngörülerimiz, değerlendirmelerimiz delillendirilmiş demek değildir bu. Sabri Uzun zamanında başlamış bu tamimler. O dönemde yapılmış olsaydı muhtemelen Muzaffer Tekin ve etrafında şekillenen örgüte çalışmış olsaydık 2007'yi beklemeyecekti Ergenekon süreci. O grup daha etkinken, şiddet söylemleri varken, istihbarat çalışma sistematiğine uygun çalışılsaydı, arkasında oluşan şeyler bıçak gibi kesilirdi. Çünkü devletin desteklediğine inanmış bu insanlar. Suç işlediklerini düşünmüyorlar. Ama Yasin Hayal bu kategoride değil. Erhan Tuncel bu işi örgütlemiş. ve devlet adına yaptığı bir misyonuyla hareket etmiş. Bunun suç faaliyeti olduğunu tescilleyecek bir hareket geliştirseydi devlet, bir iki adım atabilseydi, o gibi şeyler yaşanmazdı diye değerlendiriyorum.'
Dink'e yönelik yargılamalar olduğu ve Dink'in eylemlerin hedefinde bulunduğu hatırlatılan Yılmazer, 'Bütün bu yaşananların Dink'e dönük saldırı için uygun zemin yaratabileceğini değerlendirdiniz mi?' şeklindeki soruya karşılık ise, 'Ben kişi bazlı düşünmedim. Azınlıklar üzerinden bir proje. Dink olmaz, Orhan Pamuk olabilir. Sembol isimlerden herhangi bir tanesi olabilir. Tehditi ortadan kaldırmak gerekir benim mantığıma göre. Dink'e yönelik bir koruma, tehditi bertaraf etmiyor. Bu grupların çalışma konusu edilmesi lazım. Bunu gündeme getirmişim. Faaliyetlerin suç faaliyeti olduğu algısı oluşturmaya çalıştım. Kimse böyle algılamadı çünkü Türkiye'de. Kişi bazlı düşünmemiştim.' dedi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan 168 sayfalık iddianamede, Ramazan Akyürek ile Coşgun Çakar'ın 'tasarlayarak kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, 'silahlı örgüt kurmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma' suçlarından da 23 yıldan 44'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in 'tasarlayarak kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, 'silahlı örgüt kurma, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma' suçlarından 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in 'kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanma' suçlarından 15 yıl 6 aydan 22'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un 'görevi kötüye kullanma' suçundan 6 aydan ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu'nun 'kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma ve resmi belgeyi yok etme' suçlarından 18 yıl 6 aydan 29 yıl altışar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Cinayetin işlendiği dönemde İstihbarat Daire Başkanlığında görevli komiser Yılmaz Angın, İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Şube Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, komiser yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı görevini yürüten Ercan Demir ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü yapan Faruk Sarı hakkında 'tasarlayarak kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen iddianamede, bu sanıklar hakkında ayrıca 'silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma' suçlarından çeşitli hapis cezaları isteniyor.
İddianamede, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Şube Müdürü Yunus Yazar, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, o dönem komiser olan Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan, Ömer Faruk Kartın, polis memuru Mehmet Uçar ve dönemin mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız'ın ise 'silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma' suçlarından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları talep ediliyor.
Süreç
Dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanığın yargılandığı davada 17 Ocak 2012'de verdiği kararla tutuklu sanık Yasin Hayal'in, 'Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmekten 3 ay ve 'ruhsatsız silah bulundurmak' suçundan da 1 yıl hapisle cezalandırılmasını, 'silahlı terör örgütü yöneticisi olmak' suçundan ise beraatını kararlaştırmıştı.
Tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'in de toplam 10 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmederek tahliyesine karar veren heyet, sanıklardan Ersin Yolcu'yu 12 yıl 6 ay, Ahmet İskender'i 13 yıl 4 ay ve Salih Hacısalihoğlu'nu 2 ay 15 gün hapisle cezalandırmış, bütün sanıkların 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçundan beraatına hükmetmişti.
Bozma kararı
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 'örgüt' yönünden verilen beraat kararını bozmuş, sanıkların 'silahlı terör örgütü' değil, 'suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt' üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına hükmetmişti.
'Kasten öldürmeye azmettirme' ve 'Orhan Pamuk'u tehdit' suçlarından sanık Yasin Hayal'e verilen mahkumiyet kararını onayan daire, Yasin Hayal hakkında 'silahlı terör örgütü kurma, yöneticisi olma' suçundan verilen beraat kararını ise 'suç örgütü kurma ve yönetme' suçundan mahkumiyet gerektiği için bozmuştu.
Sanıklardan Erhan Tuncel'in 'patlayıcı madde imal etme' suçundan mahkumiyet kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 'kasten öldürmeye azmettirme' suçundan beraat hükmünü ise sanığın Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi sebebiyle mahkumiyeti gerektiği için bozmuştu.
'Silahlı terör örgütü yöneticisi olma' suçundan beraat kararı da 'suç örgütü üyesi olma' suçundan mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulan Tuncel hakkında, Trabzon'da 24 Ekim 2004'te McDonalds'ın bombalanması olayında, 'genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, mala zarar verme ve 6 ayrı kasten yaralama' suçlarından verilen mahkumiyet kararı da bozulmuş, bu eyleminin '6 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs' suçunu oluşturacağına karar verilmişti.
Yargıtay kararının ardından davanın yeniden görülmesine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmış, bu mahkemede 6 duruşma yapıldıktan sonra dosya, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlilerine ilişkin iddianameyi kabul ettikten sonra dava dosyasını, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu, haklarındaki hükümler Yargıtay tarafından bozulan 8 sanıklı ana davayla birleştirilmesi için İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti.
Bu mahkemenin heyeti, 'Birleştirme kararında muvafakat talep edilmediği, mahkemenin terör suçlarına bakmakla görevli olmadığı, ana davada yargılamanın ileri aşamaya geldiği ve bu davada yargılananlarla yeni davada yargılanacak kamu görevlileri arasında ortak sanık bulunmadığı' gerekçeleriyle dosyayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine iade etmişti.
Mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dosyaların gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi, iki davayı birleştirip, davaların İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesine karar vermişti.
Paralel yapı-Hrant Dink cinayeti
(15 Nisan 2017, 20:28)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: