Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) olan Orgeneral Kamil Başoğlu'nun kaçırılmasına ilişkin dava başladı.
15.04.2017 13:41 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) olan Orgeneral Kamil Başoğlu'nun kaçırılmasına ilişkin dava başladı.
10.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasına, tutuklu sanıklar Muhsin Kutsi Barış, Abdullah Yılmaz, Adem Parlak, Atahan Tatar, Eyyüp Baloğlu, Tuna Han Ata, Selami Darcan, Tekin Gökbaş ve Uğur Fidan ile avukatları ve sanık yakınları katıldı.
Üzerine atılı suçları kabul etmeyen sanık Abdullah Yılmaz, '15 Temmuz gecesi yaşanan, EDOK Komutanının kaçırılması olayıyla bir alakam yok. 13 Temmuz günü, 15 Temmuz'da Manisa'daki düğünümüz için izin almak amacıyla alay komutanımız Kutsi Barış'ın yanına gittim. Komutan, tatbikat olacağını ve 16 Temmuz sabahı izne çıkmamı söyledi. 14 Temmuz'da mesai bitiminde alay komutanım yanına çağırdı, tatbikattaki görevimle ilgili konuştuk.' dedi.
Darbe girişiminin yaşandığı akşam saatlerinde evde uyuduğunu ve telefonla aranması üzerine uyandığını ileri süren Yılmaz, 'Cevapsız çağrıları gördüm. Tatbikatın öne alındığını öğrendim, geç kaldığım için mahcubiyetle hemen alaya gittim. Görev yerime gittiğimde, Albay Uğur Karaca, ambulansı sordu. Ben gitmeden önce çağrılan ambulans geldiğinde, kim olduğunu sonradan öğrendiğim EDOK Komutanı Kamil Başoğlu'nun konutuna gittik.' diye konuştu.
Albay Karaca'nın, Başoğlu'na 'Genelkurmay emriyle geldik. Ciddi bir güvenlik tehdidi var, bizimle geleceksiniz' dediğini belirten Yılmaz, 'O sırada herhangi bir zorlama ya da şiddet olmadı, komutana 'Müsaadenizle' deyip ellerini arkadan bantladılar. Komutan, Yavuz Binbaşı'ya dönerek, 'Gözlüğümü aldınız mı?' dedi. Bu konuşmadan sonra birbirlerini tanıyorlar diye düşündüm. Uğur Albay, ambulanstan inerek sessizce 'Fanila ile gözlerini kapatın, nereye gittiğimizi görmesin' dedi. Yavuz Binbaşı'ya 'Komutanım ne yapıyoruz biz?' diye sorduğumda beni tersleyerek 'İşine bak' dedi.' ifadelerini kullandı.
Sanık Yılmaz, EDOK Komutanı Başoğlu'nu ambulansla Akıncı'ya götürüp orada bekleyen kişilere teslim ederek döndüklerini ve yolda telefonuyla oynarken darbe girişimini öğrendiğini savundu.
Eskişehir yolu istikametinden Milli Kütüphane önüne geldiklerinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına gitmeye çalıştıklarını bildiren Yılmaz, şunları kaydetti:
'Yolda polis barikatını görünce, geri dönerek başka bir nizamiye kapısının önünde durduk. Albay ve Binbaşı burada indiler, Albay, 'Nerede bu binbaşı?' diye bağırdı. Bu sırada binbaşı arka kapıyı açtı ve bana 'Sen ambulansı al ve git' dedi, şaşırmış bir şekilde nereye gideceğimi sorduğumda 'Alayına dön' dedi. Alaya doğru yola çıktık fakat şoförün de kafası karışık olduğu için çıkmaz sokağa girdik, tekrar geri geri giderek müsait bir yerden alaya doğru gitmeye başladık. Yanımdaki askerlerin de hayatını tehlikeye atmamak için Genelkurmayın önünden değil de alternatif ara yollardan alaya gitmeye çalıştık.'
Hayatının hiçbir döneminde FETÖ ile bir bağının olmadığını öne süren Yılmaz, 'ByLock denilen uygulamayı gazetelerden öğrendim. Darbe girişimini öğrendiğimde de emir komuta durumuna itaat etmek zorunda kaldım. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum ve beraatımı talep ediyorum.' dedi.
'Ambulansla gelen sivil Başyaverin odasına geçti'
Sanık Atahan Tatar da hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, '13 Temmuz Çarşamba günü, Çankaya Cumhurbaşkanlığı Başyaverliğindeki çalışma odamda otururken akşam üzeri Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış, büro telefonundan aradı ve yanına çağırdı. Akşam saat 21.30 sıralarında Başyaver Albay Ali Yazıcı'nın misafirinin geleceğini, Başyaverlik binasını göstereceğini ve binayı açmamı istedi.' diye konuştu.
Akşam evine gittiğini ve saat 21.30 sıralarında tekrar Başyaverlik binasına gelerek kapıları açtığını öne süren Tatar, şunları kaydetti:
'Muhsin Kutsi Barış, arayarak misafirin gelip gelmediğini sordu. Aradan 15 dakika geçtikten sonra Başyaverlik binasının önüne Muhafız Alayının ambulansı geldi, ambulans kapısını ismini bilmediğim bir asker açtı. İçerisinden sivil giyimli alay komutanı Muhsin Kutsi Barış, yanında yine sivil giyimli ismini bilmediği orta boylu, 40 yaşlarında, esmer tenli, gömlekli bir kişi ile alayın revirinde görevli soyadını bilmediği doktor kıyafetli Adem Binbaşı indi. Adem Binbaşı ambulansın yanında kaldı, Muhsin Kutsi Barış ile sivil giyimli şahsın beraber Başyaverin odasına geçtiler.
Yaklaşık 5 dakika sonra Muhsin Kutsi Barış, beni çağırdı ve 'başyaverin evi nerede' diye sordu. Bende, elimle işaret ederek 'şu istikamette' dedim. Muhsin Kutsi Barış bana dönerek, 'Hadi beraber yürüyelim bakalım sen bize göster' dedi. Alay Komutanı, sivil giyimli şahıs ve ben Atatürk Müze Köşkü ve Pembe Köşkün önünden geçerek başyaver Ali Yazıcı'nın ve diğer yaverlerin ikametine gittik. Ali Yazıcı'nın evini gösterdim.'
'15 Temmuz'da tatbikat olacak'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski Başyaveri Ali Yazıcı'nın 14 Temmuz 2016'da mesaiye geldiğinde bağlı bulunduğu Albay Ali Yazıcı Muhafız Alayının sosyal tesislerine giderken kendisine günlük işlerle ilgili sorular sorduğunu anlatan Tatar, 'Bende 13 Temmuz'da yaşananları aktardım, kendisi de 'Tamam, haberim var' dedi. Öğleden sonra Başyaver Ali Yazıcı, Muhafız Alayına doğru giderken Selami Başçavuşu çağırdı, birlikte yürümeye başladık. Bende bir süre sonra arkalarından gittim, o sırada Ali Yazıcı beni çağırarak, telefonunu verdi Başyaverliğe koymamı ve geri arkalarından yetişmemi söyledi.' dedi.
Telefonları Başyaverliğe bırakarak yanlarına tekrar gittiğini belirten Tatar, şunları bildirdi:
'Yanlarına gittiğimde Alay Komutanlığının yanındaki kamelyada Ali Yazıcı ile Selami Başçavuş otururken yanlarına Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış geldi. Kamelyada otururken Muhsin Kutsi Barış, 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık personelinin olası bir terör saldırısı karşısında reaksiyon durumlarını ölçmek için tatbikat yapılacağını söyledi ancak saatini belirtmedi. Personelin gerçek durumunu görmek için tatbikat olacağını kimseye söylememiz konusunda beni uyardı. Bu sırada Selami Başçavuş, 'Başbakanlık personeli ile iletişime geçecek miyiz, iletişime geçeceğimiz birisi var mı, bizim görevimiz tam olarak ne?' diye soru sordu. Muhsin Kutsi Barış da bize dönerek 'sizin göreviniz yok siz sadece gelip başyaverlik binasını açacaksınız' dedi. Bende 'Komutanım diğer yaverlerimizin bilgisi var mı?' diye sordum. Başyaver Yazıcı da 'biz onlarla görüşeceğiz, sizin bilmeniz gereken bunlar.' dedi.'
Tatar, 15 Temmuz sabah saatlerinde Çankaya Köşkündeki Cumhurbaşkanlığı Başyaverliğine gidip rutin görevine devam ettiğini ileri sürerek, 'Akşam 21.30 sıralarında tatbikat için Selami Başçavuşun yanına gittim. Bu sırada Selami Başçavuşu Yarbay Mete Semercioğlu aradı ve 'Uçaklar uçuyor, bir sıkıntı mı var? Gel bir görüşelim' dedi. Birlikte Başyaverliğe gittik, 5 nolu nizamiyeden Başyaverliğe girecektik ama burada bir yoğunluk olduğu için 3 nolu nizamiyeden içeriye girdik. Bu sırada silah ve uçak sesleri duyduk, Selami Başçavuş ile alay karargah binasına sığındık, burada bir süre bekledik.' ifadelerini kullandı.
Yarbay Semercioğlu'nun kendilerine bulundukları yerden ayrılmamalarını söylediğini öne süren Tatar, savunmasına şöyle devam etti:
'Cep telefonumdan darbe yapıldığını öğrenince kendi aramızda karar verdik. 3 nolu nizamiyeye gittiğimiz sırada silahlar patladı. Nizamiyelerden alay komutanının emri gereği giriş ve çıkışların yasak olduğunu söylediler, tekrar alay binasına döndük. Selami Başçavuşla bir plan yaptık. Selami'nin üzerini çıkararak arabanın arkasına yatırdım. Saat 22.15 sıralarında 3 nolu nizamiyeye geldik, nizamiye görevlilerine 'Hasta var hasta' dedim. Kapı açıldı ve en kısa yer olan Selami'nin ikameti olduğu için oraya gittik. Selami Başçavuş'un eşi ve misafirleri vardı, burada sabaha kadar bekledik. Durumu Mete Yarbay'a bildirdik, 'Benden habersiz bir yere ayrılmayın orada bekleyin' dedi. İsnat edilen suçu kesinlikle kabul etmiyorum. Bugüne kadar vatanıma milletime bağlı sadık bir asker olarak görev yaptım, görev verilmeye devam edilirse aynı şekilde yapmaya da devam edeceğim.'
Savunmaların ardından duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmada, sanıklardan sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Muhsin Kutsi Barış, 'Olayların istemeyerek içerisinde yer aldım. Emrimdeki personelin sorumluluğunu almaya hazırım. Alt rütbedeki personelin bir sorumluluğu yoktur.' dedi.
Başoğlu'nun kaçırılması eylemleri hakkındaki bu dava ile 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin açılan ana davanın birleştirilmesini talep eden Barış, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi ve FETÖ üyesi olmadığını savundu.
Eski EDOK Komutanı Orgeneral Başoğlu'nun derdest edilmesine ilişkin operasyonun planlayıcısı ve emir vericisi olduğu iddialarını da reddeden Barış, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın eski başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan tarafından 13 Temmuz'da kendisine Özel Kuvvetler Komutanlığınca alayda bir tatbikat yapılacağı yönünde bilgi verildiğini ve tatbikatın hafta sonu yapılacağının bildirildiğini aktardı.
Barış, toplantı sonrası darbe girişimi şüphelilerinden eski Albay Fırat Alakuş'un 'Üst düzey komutanlara karşı terör saldırısı olacağı yönünde istihbarat var.' dediğini öne sürerek, 'Bu nedenle koruma tatbikatının cuma (15 Temmuz) akşamı yapılmak istenildiğini söyledi ve araç ihtiyacının karşılanmasını istedi. 18 Temmuz'da alayın kuruluş yıl dönümü törenleri olduğunu, tatbikatın törenin ardından yapılmasının daha uygun olacağını söyledim. Alakuş, tatbikatın 15 Temmuz'da yapılmasında ısrarcı oldu.' ifadelerini kullandı.
'15 Temmuz akşamı yaşananlar çok ani gerçekleşti'
Firari sanık eski Albay Uğur Karaca'nın, Çankaya Köşkü içerisindeki general konutlarına yönelik saldırı ihtimaline karşın tatbikat yapılacağını söylediğini bildiren Barış, 'Karaca'ya konutların alay bölgesinde olmadığını söyledim. Ancak o, 'Mesafe yakın birlikte gidelim.' dedi. Konutlara gittiğimizde Karaca, nöbetçi askerlere güvenliğin nasıl sağlandığını sordu.' dedi.
Barış, 15 Temmuz gecesi koruma tatbikatı olacağını sandığını, Başoğlu'nun derdest edilmesine ilişkin hiçbir ilgisinin olmamasına rağmen suçlandığını ileri sürerek, şunları kaydetti:
'Genelkurmay Başkanlığından gelen 'Faaliyet öne çekildi.' yönünde mesaja kadar bildiğim tek planlama, koruma tatbikatıdır. Gelen mesajlar üzerine ikinci başkanı ısrarla aradım ancak cevap vermedi. Sonra da Genelkurmay Başkanlığını aradım ve başdanışman Yıkılkan açtı, mesajların doğru olduğunu söyledi. Albay Alakuş, beni arayarak 'Özel Kuvvetler Komutanlığının yaptığı koruma tatbikatının gerçek hale geldiğini' söyledi. Alakuş, TSK'nın emir komuta zinciri içerisinde yönetime el koyduğunu belirtti. Bu sözler benim için kırılma noktası oldu. Tatbikat fiili bir el koymaya dönüştü. Sakatlanan irademle bazı birlikleri Genelkurmay Başkanlığına gönderdim. 15 Temmuz akşamı saat 21.00'den sonra yaşananlar çok ani gerçekleşti.'
TRT binası ve Genelkurmay karargahına iki birlik gönderdiğini anlatan Barış, 'Helikopter ateşiyle yaralanan personelin olduğunu öğrenmem üzerine Genelkurmaya ikinci bir birlikle de yola çıkarttım. Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli Albay Karaca'ya emir vermem söz konusu değildir. Başoğlu'nun derdest edildiğinden bilgim yoktu, kimseye emir ve talimat vermedim.' diye konuştu.
Evinde üç adet bir dolar bulunmuştu
Barış, evinde yapılan aramalarda ele geçirilen üç adet bir dolara ilişkin, 'Bu paralarla şahsım FETÖ ile irtibatlandırılarak darbe girişiminde rol aldığım iddia edilmektedir. Bu paralar bana ait değildir, kimin tarafından koyulduğunu bilmiyorum. FETÖ ile uzaktan yakından ilgim yoktur. Bir dolarların başkaları tarafından konulduğunu düşünüyorum ve bunun araştırılmasını talep ediyorum. Olay günü yaşananların emir komuta zinciri içerisinde yer aldığını ve terör saldırısıyla olayların gerçekleştiğini düşündüm. Olayların istemeyerek içerisinde yer aldım. Emrimdeki personelin sorumluluğunu almaya hazırım. Alt rütbedeki personelin bir sorumluluğu yoktur.' ifadelerini kullandı.
Suçlamaları reddeden Barış, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, 'Darbe girişiminin olduğunu öğrendikten sonra neden faaliyetlere devam ettin?' soruna Barış, 'Çıkılmaz bir sokağa girmiştik, bu yüzden devam ettim.' yanıtını verdi.
Dik'in, 'Darbe girişimine katıldığını kabul ediyor musun?' sorusuna Barış, planlama kısmında yer almadığını savunarak, 'Saat 21.30 sonrası sakatlanan irademle bütün teyitleri aldıktan sonra bir faaliyet içerisinde bulunduğumu ifade ediyorum. Ancak iddianamede isnat edilen suçlar tamamen ifadelere dayalı subjektif hususlardır, bunları kabul etmiyorum.' cevabını verdi.
'Tatbikat yaptığımızı düşünüyordum'
Sanık Tekin Gökbaş ise 15 Temmuz öncesi Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında ulaştırma eri olarak vatani görevini yaptığını, verilen emir üzerine ambulansla İnönü Kışlası'na gittiğini söyledi.
Kışlada tanımadığı rütbeli askerlerin ambulansa binerek kendilerini bir eve götürdüğünü beyan eden Gökbaş, 'Bilmediğim bir evin önüne vardık. Araçtaki albay ve binbaşı tanımadığım birinin koluna girerek ambulansa bindirdiler. Aldıkları kişi hiçbir şekilde karşı koymadı. 'Nizamiyeye mi?' diye sorduğumda bana 'Sür oğlum, ben sana tarif edeceğim.' dedi. Sonra uçakların uçtuğu bir yere gittik ve orada tanımadığım kişilere aldığımız kişiyi teslim ettik. Ben tatbikat yaptığımızı düşünüyordum, suçsuzum.' savunmasını yaptı.
'Ambulans yoksa tatbikatı başlatamam'
Sanıklardan sözleşmeli subay Eyyüp Baloğlu savunmasında, 'Tatbikat yapılacağını 15 Temmuz sabahı Muhsin Kutsi Barış'tan öğrendim. 'Kara Kuvvetleri Komutanlığından bir albay gelecek.' dedi. Başoğlu'nun derdest edilmesiyle ilgili herhangi bir emir vermedi.' diye konuştu.
Olay günü 21.05'te, Alay Komutanı Barış'ın tatbikatın başladığını söylediğini, bunun üzerine görev yerine geçtiğini ifade eden sanık Baloğlu, Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli Albay Uğur Karaca'nın gelmesinin ardından kendisine tatbikatın başlaması için ambulansın gelmesi gerektiğini söylediğini aktardı. Sanık Baloğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Uğur Albay geldi. Bana 'Ambulans nerede, ambulans yoksa tatbikatı başlatamam' dedi. Bunun üzerine ambulans için telefon görüşmesi yaptık. Bir süre sonra albay ve beraberindekilerle ambulansa bindik. Araçla gittiğimiz yerde Karaca ve bir binbaşı araçtan indi ve bir evin önüne gitti. Konuştukları kişinin Orgeneral Başoğlu olduğunu gördüm. Komutana 'Terör saldırısı var, sizi alıp güvenli bir yere götürmemiz lazım.' dediler. Üzerinde şort ve tişört vardı. Araçta komutanın ellerinin bantlandığını gördüm. Bunun olağan bir durum olmadığını, anormal bir durum olduğunu anladım. Araca bin emri verilmesine rağmen emre uymadım. Bunun üzerine Uğur Albay geldi ve çok sert bir şekilde 'Arkadaki sivil araca bin.' dedi. Ben arkadaki araca bindim ama korku içerisindeydim. Araçta biri binbaşı iki rütbeli vardı. Bir süre sonra sivil araçtan da indim. Sonra alay komutanının yanına giderek yaşananları anlatmak istedim. Bir süre komutanın odasının önünde bekledim. O esnada komutan bizleri odaya çağırdı, televizyondan darbe girişimi olduğunu öğrendim. Ne yapacağımı bilemedim. Bunun üzerine görev yerim olan spor salonuna giderek sabaha kadar bekledim. Buna orada bulunan iki astsubay da şahittir.'
Başoğlu'nun derdest edilmesine yönelik bir emir almadığını ve alay komutanı Barış'ın kanun dışı bir emri ile karşılaşmadığını kaydeden Baloğlu, suçsuz olduğunu ifade ederek tahliye talebinde bulundu.
Diğer sanıklar Uğur Fidan ve Tuna Han Ata da savunmalarında suçsuz olduklarını ileri sürerek beraatlarını istedi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
11.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında darbeciler tarafından kaçırılan eski Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) emekli Orgeneral Kamil Başoğlu, 'Orgenerallere verilen anketlerde, terfi sıralamasına o isimleri koymamıştık. Bunların FETÖ'cü olduğunu biliyorduk ama darbe yapabileceklerini düşünmemiştik. Generaller ve albaylar hakkında bana bilgi gelmişti. Biz de bunlara anketlerde yer vermeyerek eleyecektik. Darbe girişimi olmasaydı ağustostaki YAŞ'ta bunlar ihraç edilecekti.' dedi.
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında EDOK Komutanı Orgeneral Başoğlu'nun kaçırılmasına ilişkin Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, sanık savunmalarının tamamlanmasının ardından Başoğlu, müşteki sıfatıyla dinlendi.
Darbe gecesi evinde televizyonda askeri hareketlilik yaşandığına dair haberleri izlediğini, muhtemel bir terör saldırısına karşı önlem amacıyla böyle bir gelişmenin yaşandığını düşündüğünü dile getiren Başoğlu, ilerleyen saatlerde kapısının sert şekilde çalındığını, kapıyı açtığında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Kurmay Albay Uğur Karaca ile Kurmay Binbaşı Yavuz Sezer'i gördüğünü söyledi.
İki subayı da önceden tanıdığını, Kars'ta kolordu komutanlığı yaptığı sırada binbaşı Sezer'e görevindeki başarılarından dolayı takdirname bile verdiğini söyleyen Başoğlu, alıkonulma anını şöyle anlattı:
'Uğur Albay, 'Genelkurmay Başkanı konutunda sizi bekliyor' dedi. Üstümün müsait olmadığını, bu şekilde karşısına çıkmanın doğru olmayacağını, üzerimi değiştirmek için beklemelerini istedim. Bunun üzerine ses tonu sertleşti. 'Komutanım emir böyle, işimizi zorlaştırmayın' dedi. İkisi koluma girdi ve beni aşağı indirdiler. Bu yaşadıklarımızın darbenin bir parçası olduğunu o esnada anlayamadım. Aşağı geldiğimizde büyük bir ambulans vardı, arka kısmına beni oturttuklarında elimi uzatmamı istediler. Arkadan elimi bağladılar, gözlüğümü aldılar. Başıma da haki renkli bir bez parçası bağladılar.'
'Mendi'yi sesinden tanıdım'
Yaklaşık 45 dakika süren yolculuk sonunda Akıncı Üssü'ne getirildiğini, burada karanlık bir mahzene indirildiğini, sandalyeye elleri ve ayaklarının kelepçelendiğini anlatan Başoğlu, bir zaman sonra tutulduğu yerde yalnız olmadığını anladığını söyledi.
Başoğlu, 'Biri sürekli ofluyordu. Kim olduğunu anlamak için 'Gözlüğümü getirdiniz mi?' diye seslendim. Sesimi duyan kişi 'Kamil sen misin?' dedi. Sesinden bu kişinin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi olduğunu anladım. Gazi Orduevi'nden, buraya nasıl getirildiğini anlattı. Ben de yaşadıklarımı anlattım.' dedi.
Galip Mendi ile sabah saatlerine kadar mahzenden tutulduklarını söyleyen Başoğlu, günün ilk ışıklarında Cumali isimli bir astsubayın kendilerine 'Başarılı olmadık, hakkınızı bize helal edin. Sizi buradan çıkaracağım' dediğini aktardı.
Başoğlu, dışarı çıktıklarında Mendi'nin makam aracı ile koruma astsubayının kendilerini karşıladığını, 143. Filo nizamiyesine geldiklerinde çelik başlık ve hücum yeleklerinin etrafa saçıldığını gördüğünü bildiren Başoğlu, çıkışta kendilerini durduran polislere yaşadıklarını anlattıklarını ve Kazan Emniyet Müdürlüğüne geçtiklerini kaydetti.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, darbe girişiminden ne zaman haberdar olduğunu sorması üzerine Başoğlu, Akıncılar Üssü'ndeki mahzende tutulduğu sırada Mendi ile bu konuyu görüştüklerini, yaptıkları değerlendirme sonucundan darbe girişiminde bulunanların FETÖ'cü olduklarına karar verdiklerini ifade etti.
'Liste temmuzdan önce gelmişti'
Ordu içinde FETÖ'cülerin olduğuna dair kendilerine bilgiler geldiğini, ancak bu grubun bir darbe girişiminde bulunabileceğini düşünemediklerini belirten Başoğlu, şöyle devam etti:
'YAŞ hazırlıkları kapsamında albaylıktan generalliğe yükseltilecekler ile generallikten bir üst rütbe verilecek askerlerle ilgili temmuzdan önce bizlere listeler verilmişti. Bu listelerde çok sayıda kişi vardı. Orgenerallere verilen anketlerde, terfi sıralamasına o isimleri koymamıştık. Bunların FETÖ'cü olduğunu biliyorduk ama darbe yapabileceklerini düşünmemiştik. Generallerin ve albaylar hakkında bana bilgi gelmişti. Biz de bunlara anketlerde yer vermeyerek eleyecektik. Darbe girişimi olmasaydı ağustostaki YAŞ'ta bunlar ihraç edilecekti.'
Kendisini alıkoyan sanıklardan şikayetçi olduğunu belirten Başoğlu, mahkemeden davaya katılma talebinde bulundu.
Başoğlu'nun talebini kabul eden mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.
12.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında cuntacılar tarafından, eski Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) emekli Orgeneral Kamil Başoğlu'nun kaçırılmasına ilişkin davada, iki er tahliye edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, sanık savunmalarının tamamlanmasının ardından tanıklar Ahmet Hatip, İsmail Terzi, Ahmet Özkök ve Rıdvan Dur dinlendi.
Daha sonra sanık ve avukatlarının talepleri ile duruşma savcısının mütalaasını alan mahkeme, ara kararını açıkladı.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında ulaştırma er olan Tekin Gökbaş ile aynı birlikte muhafız er olarak vatani görevini yapan Uğur Fidan'ın, tutukluluk süreleri göz önünde bulundurularak tahliyesine karar verildi.
Mahkeme heyeti, 'delil durumu', 'delillerin tam olarak toplanamamış olması' ve 'adli kontrol şartlarının bu aşamada yetersiz kalacağı' gerekçesiyle diğer sanıkların tahliye taleplerini reddederek tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.
Dava dosyasının, 'Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kaçırılmasına ilişkin görülen dava' ile birleştirilmesi yönündeki sanık avukatlarının talebini reddeden mahkeme, bir sonraki duruşmanın 12 Temmuz'da görülmesini kararlaştırdı.
İDDİANAME
İddianamede, darbe teşebbüsünün önemli unsurlarından birinin üst düzey kamu görevlisi ve komutanlara yönelik gerçekleştirilen derdest etme ve alıkoyma eylemleri olduğu belirtilerek, buradaki amacın darbe teşebbüsüne karşı koyacak unsurları ortadan kaldırmak suretiyle teşebbüsü başarılı kılacak ilk adımı atmak olduğu kaydediliyor.
Derdest edilecek isimlerin darbe teşebbüsünden günlerce önce belirlenerek, planlamalarının da önceden yapıldığı anlatılan iddianamede, darbe teşebbüsünün başladığı anda, eş zamanlı olarak kaçırma planlarının da uygulamaya konulduğu bildiriliyor.
Eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın eylemleri ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayının darbe girişimi faaliyetlerine de yer verilen iddianamede, eski EDOK Komutanı Başoğlu'nun de bu faaliyetler sırasında alay sorumluluk bölgesinde bulunan resmi konutundan, daha önceden oluşturulan ekip tarafından zorla derdest edilerek, askeri ambulansla Akıncı Üssü'ne götürüldüğü ifade ediliyor.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında gerçekleştirilen eylemlere ilişkin soruşturmanın başka dosya üzerinden devam ettiği bildirilen iddianamede, sanıklar Abdullah Yılmaz, Eyyüp Baloğlu, Tuna Han Ata, Selami Darcan, Atahan Tatar, Tekin Gökbaş ve Uğur Fidan hakkında 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.
Bu sanıklarla ilgili ayrıca 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' ve 'terör örgütü üyeliği' suçlarından 36'şar yıl hapis cezası isteniyor.
İddianamede, sanıklar Muhsin Kutsi Barış, Nuh Altınsoy, Uğur Karaca, Yavuz Sezer ve Adem Parlak hakkında darbe suçuna yönelik ayrıca iddianame hazırlandığı belirtilerek, bu dosyada 'Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçundan 21'er yıl hapisle cezalandırılmaları talebi yer alıyor.
İddianamede, sanıklar Nuh Altınsoy, Uğur Karaca, Yavuz Sezer'in halen firari oldukları kaydediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-12 Şubat (2017) 'Ankara EDOK Komutanı Başoğlu'nun Kaçırılması 12 sanık' davası
(15 Nisan 2017, 13:41)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: