Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Bayrampaşa'daki Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünü işgal etmeye çalıştıkları ve bu sırada 1 kişinin ölümü, 15 kişinin de yaralanmasına neden oldukları gerekçesiyle 18'i tutuklu 58 sanığın yargılandığı dava başladı.
08.04.2017 17:27 Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Bayrampaşa'daki Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünü işgal etmeye çalıştıkları ve bu sırada 1 kişinin ölümü, 15 kişinin de yaralanmasına neden oldukları gerekçesiyle 18'i tutuklu 58 sanığın yargılandığı dava başladı.
04.04.22017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) darbe girişiminde Bayrampaşa'daki Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünü işgal etmeye çalışan ve 1 kişinin ölümü, 15 kişinin de yaralanmasına neden oldukları gerekçesiyle haklarında dava açılan 18'i tutuklu 58 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasında 19 tutuksuz sanık savunma yaptı.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan binadaki salonda görülen duruşmaya, SEGBİS'le bağlanan tutuksuz sanık Ebubekir Can, tutuklu sanıklardan Kurmay Albay Yusuf Sarı'nın kışla içindeki şoförü olduğunu anlattı.
Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne gittiklerinde bir süre sonra vatandaşların toplanarak kendilerine tepki gösterdiğini dile getiren Can, "Bir ara yarbay Kadir Yıldız, tankın üzerindeydi, vatandaşlar da araca çıktı. Burada yaşanan boğuşma sırasında Kadir Yıldız da vermemek için silaha sarıldı. Bu boğuşma sırasında silah ateş aldı ve orada bir kişi vuruldu." diye konuştu.
Can, vatandaş vurulduktan sonra halkın daha da öfkelendiğini anlatarak, kendisinin de bunun üzerine B kapısına doğru giderek burada polise teslim olduğunu söyledi.
Duruşmaya SEGBİS'le bağlanan tutuksuz sanık Hüseyin Mert de halkın Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü önünde toplanmasının ardından tutuklu sanık Yarbay Kadir Yıldız'ın tankın üzerine çıkarak konuşma yaptığını dile getirdi.
"Halk bizi bilinçlendirdiğinde darbeden haberimiz oldu"
Yıldız'ın vatandaşlara hitaben "Sevgili halkımız, sıkıyönetim ilan edildi, lütfen burayı terk edin" dediğini aktaran Mert, Yıldız'ın ondan sonra havaya ateş ettiğini belirtti.
Mert, bu sırada 3-4 vatandaşın tankın üzerine çıktığını ifade ederek, "Kadir Yıldız'la aralarında boğuşma oldu. Bu sırada silah ateş aldı, bir kişi orada vuruldu. O anda ben ağlamaya başladım halk üstümüze geliyordu. Ben diğer kapıya kaçtım. Vurulan, beyaz atletli 45 yaşlarında biriydi." dedi.
Kadir Yıldız'ın telefonla sürekli oynadığını ve WhatsApp'tan görüştüğünü dile getiren Mert, Yıldız'ın kiminle ne görüştüğünü bilmediğini kaydetti.
Mert, vatandaşların kendilerini uyardığını anlatarak, "Halk bizi bilinçlendirdiğinde darbeden haberimiz oldu. 'Siz ne yapıyorsunuz?' diyorlardı. Hatta cebime para sıkıştıranlar oldu, 'git kendine sivil elbise al evine git, tutuklayacaklar sizi' diyordu. O ana kadar biz bir şeyin farkında değildik." diye konuştu.
Bir kısım sanık avukatının sorusu üzerine Mert, kimseden "ateş edin" ya da "ateş etmeyin" emrini duymadığını savundu.
"Çay servisini rütbeliler kendileri yaptı"
Tutuksuz sanık Telat Yasin Özen de Yarbay Kadir Yıldız'ın şoförlüğünü yaptığını belirterek, 11-12-13 Temmuz tarihlerinde NATO toplantısı için yurtdışında olan Yıldız'ın 14 Temmuz Perşembe günü görev yerine tekrar geldiğini anlattı.
15 Temmuz günü birlikte bir silahın kaybolduğu ve bu nedenle kimsenin giriş-çıkış yapmamasının istendiğini aktaran Özen, Yıldız'ın kurmay başkanının odasında bazı komutanlarla toplantı yaptığını kaydetti.
Özen, söz konusu toplantıya katılan komutanların telefonlarını dışarıda bıraktıklarını vurgulayarak, "Normalde komutanların çay servislerini biz askerler yapıyorduk ama o gün o toplantıda Fatih Yarbay çıkıp kapıda çayları alıyordu. Bizi içeri sokmadılar." diye konuştu.
Akşama kadar sıra dışı olayların yaşandığına dikkati çeken Özen, "Yarbay Kadir Yıldız, gayet rahat bir şekilde yanımıza gelerek. Silahı bulup bulmadığımızı sordu. 'Çöplere bakın oralarda mıdır?' dedi. Aradan yarım saat geçti ve çöp kutusunda silah bulundu." dedi.
Sanık Özen, Yıldız'ın akşam saat 19.00'dan sonra tabura geri geldiğini belirterek, Yıldız'ın bir süre sonra kendisine "çelik yelek ve başlık al, aracın başına git" dediğini ve ortalığın çok hareketli olduğunu söyledi.
"Cephaneler bol keseden dağıtıldı"
Normalde nöbetlere bile mermisiz gittiklerini dile getiren Özen, "Akşam garajlar bölgesinde hareketlilik oldu. Cephaneler bol keseden dağıtıldı. Ben bile hücum yeleğime 4, silahıma da bir şarjör aldım. Ondan sonra çevik kuvvetin olduğu yere hareket ettik." ifadelerini kullandı.
Çevik kuvvetin önüne vardıklarında rütbeli bir kadın polisin kendilerini karşıladığını anlatan Özen, Yıldız'ın söz konusu rütbeliye "Olağanüstü hal ilan edildi, TSK yönetme el koydu, hayırlı olsun" dediğini bildirdi.
Özen, tutuklu sanıklardan Kurmay Albay Yusuf Sarı'nın da çevik kuvvetin önüne gelir gelmez çok sinirli bir şekilde buradaki polislere, "Müdürünüzü çağırın, bize tabi olun" gibi şeyler söylediğini belirtti.
"Ölmek var, dönmek yok, gerekirse şehadet şerbetini burada içeceğiz"
Tutuklu sanık Yarbay Kadir Yıldız'ın kendisine "havaya silahla ateş et" emrini verdiğini ancak kendisinin bunu yapmadığını savunan Özen, şöyle devam etti:
"Sonra bana 'Yasin silahı ver' dedi. Çok sinirliydi silahı verdim, ortada hiçbir sebep yokken ve toplanan halktan henüz bir tepki gelmemişken havaya 3-4 el ateş etti. Havaya ateş edince, halk tepki gösterdi. Birkaç kişi tanka çıktı ve boğuşma esnasında silah ateş aldı, adam vuruldu. Bunu görüce psikolojim bozuldu, ağlamaya başladım."
Özen, komutanı Kadir Yıldız'a "neler oluyor?" diye sorduğunu ifade ederek, "Yıldız da 'Ölmek var dönmek yok, gerekirse şehadet şerbetini burada içeceğiz' dedi. Anormal tavırlar sergilemeye başladı, beni de vuracağından korktum." dedi.
Duruşmada, tutuksuz sanıklardan Bayram Çun, Emrah Şama, Yakup Ebem, Murat Ersan Genç, Serdar Kurt, Murat Dönmez, Erdal Göymen ile SEGBİS'le bağlanan Cengizhan Selçuk, Sinan Yalçın, Musa Çalışan, Soner Özdinç, Ersen Mert ile Hasan Hüseyin Özel de haklarındaki suçlamaları reddederek, savunmalarını tamamladı.
05.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nin baktığı, Silivri Ceza İnfaz Kurumu karşısındaki duruşma salonunda yapılan duruşmaya 18 tutuklu, 16 tutuksuz sanık katıldı. İşgal girişiminde yaralanan Mehmet Ayar, olayda yaşamını yetiren Ümit Yolcu'nun ağabeyi Aydın Yolcu ve avukatı ile Başbakanlık adına 1 avukat duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya sanıkların yakınları izleyici olarak katıldı. Tutuksuz yargılanan bazı sanıklar da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla ifade verdi.
Tutuksuz yargılanan er Abdullah Çan, SEGBİS aracılığıyla yaptığı savunmasında, komutanlarının kendilerine çevik kuvvete saldırı yapılacağı şeklinde bilgi verdiğini belirterek, "Bayrampaşa'daki Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'ne 3 tank ve askeri araçlarla gittik. Her kapıya bir tank yerleştirildi. Komutan Serhat Şen, bizi orada kapılara dağıttı. 'Kimseyi yaklaştırmayın' dedi. Biz de görevimizi yapmak için dağıldık. Polisi orada görüyorduk ama ne olduğunu anlayamamıştık. 22 yaşındayım darbenin ne olduğunu da bilmiyorum. Hayatımda darbe görmedim. Vatandaşlardan tepki gördük. Yaşanan olayları görmedim ancak silah sesleri duydum. Komutanlardan Kadir Yıldız, polise 'sizi buradan çıkartmam, müdürünüz gelsin' gibi konuşuyordu. Tankın namlusu polis kapısına doğru bakıyordu. Halk gelip 'genelkurmay başkanınız rehin alındı. Siz ne yapıyorsunuz' dedi. Biz, polise yardıma gittiğimizi sanıyorduk, polis bize yardım ediyordu. Şaşırdım kaldım. Polis abilerimiz bize anlattıktan sonra darbe olduğunu anladık" dedi.
Tutuksuz yargılanan er Ercan Üçgöl ise SEGBİS aracılığıyla verdiği ifadesinde, Yarbay Kadir Yıldız'ın çevik kuvvetteki polislere yardıma gideceklerini söylediğini belirterek "Biz çevik kuvvetin oraya vardıktan bir süre sonra halk toplanarak bize tepki gösteriyordu. Polis 'bize darbe yapıyorsunuz' deyince ben de silahımı polise vererek teslim oldum. Herhangi bir olaya karışmadım" dedi.
SEGBİS aracılığıyla ifade veren tutuksuz sanıklardan Eyüp Kayar "Yarbay Kadir Yıldız'ın 'Sıkıyönetim ilan edildi' sözlerini duydum. Fakat tam olarak ne söylediğini anımsamıyorum. Kadir Yıldız'ı tankın üstünde gördüm, konuşma yapıyordu. Orada 'evlerinize gidin, sizin teminatınız için böylesi daha iyi" diyordu. Bir vatandaş da aracın üstüne çıkmaya çalıştı. O sırada bir kargaşa oldu ve silah patladı, adam yere düştü. Olay yaklaşık beş adım kadar yakınımda gerçekleşti" dedi.
Tutuksuz yargılanan Ebubekir Can SEGBİS aracılığıyla verdiği ifadesinde, tutuklu sanıklardan Kurmay Albay Yusuf Sarı'nın kışla içindeki şoförü olduğunu belirterek "Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'ne gittiğimizden bir süre sonra vatandaşlar toplanarak bize tepki göstermeye başladı. Bir ara Yarbay Kadir Yıldız tankın üzerindeydi. vatandaşlar da tankın üzerine çıktı. Yıldız'ın elindeki silahı almaya çalıştılar. Boğuşma sırasında Kadir Yıldız da vermemek için silaha sarıldı. Bu boğuşma sırasında silah ateş aldı ve orada bir kişi vuruldu. Vurulduktan sonra halk daha da öfkelendi. Ben B kapısına doğru giderek teslim oldum" dedi.
SEGBİS aracılığıyla ifade veren tutuksuz sanık Hüseyin Mert, "Çevik kuvvet önünde kalabalık halk toplanmıştı. Yarbay Kadir Yıldız tankın üzerine çıktı. Megafonu eline aldı "Sevgili halkım sıkıyönetim ilan edilmiştir burayı terk edin" şeklinde konuşma yaptı. Havaya ateş etti. Bu sırada 3 vatandaş tankın üzerine çıktı. Kadir Yıldız'la aralarında boğuşma oldu. Bu sırada silah ateş aldı. Bir kişi orada vuruldu. O onda ben ağlamaya başladım halk üstümüze geliyordu. Ben diğer kapıya kaçtım. Vurulan beyaz atletli 45 yaşlarında biriydi." dedi.
Kadir Yıldız'ın elindeki telefonla sürekli oynadığını ve WhatsApp'tan görüştüğünü, kiminle ne görüştüğünü bilmediğini belirten Hüseyin Mert ifadesinde, "Halk bizi bilgilendirdiğinde darbeden haberimiz oldu. 'siz ne yapıyorsunuz. Siz buraya vatan görevi yapmaya geldiniz. Halka darbe yapılır mı?' diyorlardı. Hatta cebime para sıkıştıranlar oldu 'git kendine sivil elbise al evine git, tutuklayacaklar sizi' diyorlardı. O ana kadar biz hiçbir şeyin farkında değildik" dedi. Sanık Hüseyin Mert bir kısım sanık avukatının sorusu üzerine, "Kimseden 'ateş edin' ya da 'ateş etmeyin' emrini duymadım" şeklinde cevap verdi.
Yarbay Kadir Yıldız'ın şoförü olduğunu söyleyen Telat Yasin Özen, "11-12-13 Temmuz tarihlerinde NATO toplantısı için yurt dışında olan Kadir Yıldız, 14 Temmuz Perşembe günü geldi. 15 Temmuz günü bir silahın kaybolduğu ve bu nedenle kimsenin giriş-çıkış yapmamasının istedi. Kurmay başkanın odasında bazı komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıya katılan komutanlar telefonlarını dışarıda bıraktı. Normalde komutanların çay servislerini biz askerler yapıyorduk ama o gün o toplantıda Fatih yarbay çıkıp kapıda çayları o alıyordu. Bizi içeri sokmadılar.
Akşama kadar sıra dışı olaylar yaşandı. Yarbay Kadir Yıldız, gayet rahat bir şekilde yanımıza gelerek. Silahı bulup bulmadığımızı sordu. 'Çöplere bakın oralarda mıdır?' dedi. Aradan yarım saat geçti ve 'çöp kutusunda silah bulundu.' dedi ve gitti. Saat 19.00'dan sonra tabura geri geldi. Bana 'çelik yelek ve başlık al, aracın başına git' dedi. Ortalık çok hareketliydi" dedi.
Normalde nöbetlere bile mermisiz gittiklerini belirten Özen, "Akşam garajlar bölgesinde hareketlilik oldu. Cephaneler bol keseden dağıtıldı. Ben bile hücum yeleğine 4, silahıma da bir şarjör aldım. Ondan sonra çevik kuvvetin olduğu yere hareket ettik. Çevik kuvvetin önüne vardığımızda rütbeli bir kadın polis bizi karşıladı. Kadir Yıldız söz konusu rütbeli polis kadınla tokalaştı. 'Olağanüstü hal ilan edildi. TSK yönetme el koydu. Hayırlı olsun' dedi. Sanıklardan Kurmay Albay Yusuf Sarı da çevik kuvvetin önüne gelir gelmez çok sinirli bir şekilde polislere, 'Müdürünüzü çağırın, bize tabi olun' gibi şeyler söyledi. Bu sırada halk kalabalıklaştı. 'buradan gidin' diyerek Kadir yarbayın botunu öpenler vardı. Yarbay Kadir Yıldız bana 'havaya silahla ateş et' emrini verdi. Ben havaya ateş etmedim. Sonra bana 'Yasin silahı ver' dedi. Çok sinirliydi. Silahı kendisine verdim. Ortada hiçbir sebep yokken ve toplanan halktan henüz bir tepki gelmemişken havaya 3-4 el ateş etti. Havaya ateş edince halk tepki gösterdi. Birkaç kişi tanka çıktı ve boğuşma esnasında silah ateş aldı, bir kişi vuruldu. Bunu görüce psikolojim bozuldu, ağlamaya başladım. Kadir Yıldız'a 'neler oluyor?' diye sordum. Gitmemizi istedim. Yıldız da 'Ölmek var dönmek yok, gerekirse şehadet şerbetini burada içeceğiz' dedi. Anormal tavırlar sergilemeye başladı, beni de vuracağından korktum. Sonra gidip sivil halka teslim olacağımı söyledim. Koridor oluşturdular çevik kuvvetin içerisine girip teslim oldum" dedi.
Tutuksuz yargılanan erler Bilal Yakışma, Ercan Üçgör, Ercan Oruç, Yunus Oğuz, Eyüp Kayar, Abdullah Çan, İsmail Akkılıç, Bekir Tutar, Hüsnü Arslan, Mevlüt Yıldız, Emre Kahraman SEGBİS aracılığıyla savunmalarını tamamladılar. Duruşmada salonunda hazır bulunan tutuksuz yargılanan erlerden İbrahim Şahin, İbrahim Düzgüner, Mustafa Dikbaş, Nurettin Bülbül, Ömer Han Atilla, Kamil Çetin ve Kemal İspir'in savunmaları tamamladı. Sanıklar üzerine atılan suçlamaları kabul etmeyerek verilen emir doğrultusunda araçlara bindirilerek polise yardım etmek amacıyla çevik kuvvete götürüldüklerini ifade ettiler. Diğer sanıkların savunmalarını yapması için duruşma yarına ertelendi.
06.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 24 Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan binadaki salonda görülen duruşmada uzman erbaş Burak Şengül savunmasını yaptı.
Şengül, 1,5 yıllık meslek geçmişi olduğunu ve tank nişancısı olarak görev yaptığını, emir verme yetkisinin bulunmadığını öne sürdü.
15 Temmuz günü idari izinli olduğunu iddia eden Şengül, "Bu insanları bizim başımıza komutan olarak görevlendirdiler. Emir komuta zincirini kullanarak bizi dışarıya çıkardılar. Üsteğmen Kurtuluş Kara, Çevik Kuvvet'te terör eylemi olacağını söyledi. Hatta 3. Kolordu Komutanlığından telefonlarımıza 14, 15 ve 16 Temmuz tarihlerinde İstanbul'da terör eylemi beklendiği yönünde mesaj gelmişti. Ben 15 Temmuz'da izinli olmama rağmen göreve çağrıldım. Asker olarak en büyük zaafım vatan ve millettir. Vatan sevgimizi kullanarak bizi emellerine alet ettiler." ifadelerini kullandı.
"Komutan, gitmeme izin vermedi"
Şengül, emir komuta zincirinin en alt kademesinde olduğunu tekrarlayarak, savunmasına şöyle devam etti:
"Çevik Kuvvet'e gittiğimiz zaman polisler yanımıza gelerek bizimle sohbet ediyordu. Bu sırada Üsteğmen Kurtuluş, geldi. Polislere yönelik 'Bunlar uzman erbaşlar. Muhatabınız değil' diyerek bizi resmen küçümsedi. Bunlar bizi insan yerine koymazlardı. Kullandıkları tuvalete bile bizi almazlardı. Erlerden farkımızı yoktu, sürekli ot biçerdik. Dokuz aylık evliyim, evliliğin ne olduğunu bile anlamadan bizi cezaevine attırdılar. Hiçbirine hakkımı helal etmiyorum ve hepsinden şikayetçiyim. Bu sırada halk kalabalıklaşmaya başladı. Üsteğmen Kurtuluş Kara, silahıyla halkı itmeye çalıştı. Vatandaşlar 'Evladım bunlar sizi kandırıyor' diye bağırıyordu. Polis bizi çağırdı. Ben tanktan inmek için yöneldiğim sırada Kurtuluş Kara, kolumdan tutarak beni çekti ve gitmeme izin vermedi."
"Çevik kuvvet elbisesi giydim ve tankı çektim"
Tankın içinde olduğu için dışarıda yaşananlara şahit olmadığını anlatan Şengül, tankın namlusuna mühimmat yüklemediğini öne sürdü.
Şengül, tankın namlusunu "barış gücü" pozisyonuna almak için komutanı Kurtuluş Kara'yı uyardığını da sözlerine ekleyen Şengül, "Teslim olduktan bir süre sonra tankı güvenli bölgeye çekmek için polis beni çağırdı. Çevik Kuvvet elbisesi giyerek polis arkadaşla birlikte vatandaşların içinden geçtim ve tankı güvenli bölgeye çektim." dedi.
"Ekmeğini onlar mı veriyor"
Savunmasını yapan tutuklu sanık erbaşlardan Yavuz Karakaya da hakkındaki suçlamaları reddederek, terör örgütü üyesi olmadığını iddia etti.
Komutanı Kurtuluş Kara'yı uyardığını söyleyen Karakaya, şunları anlattı:
"Ben, polisin bizi içeri alacağını sandım, o yüzden tankı kapıya kadar götürdüm ama kapı açılmadı. Polis bizi uyardı. 'Silahınızı bırakın ve teslim olun, bize mi ateş edeceksiniz?' dedi. Yanımdaki komutanı uyardım. Kendisi de bana 'Senin komutanın kim, ekmeğini onlar mı veriyor?' diye bağırdı."
Üsteğmen Kurtuluş Kara'nın silahları doldurma emrini verdiğini öne süren Karakaya, "Yanımdaki er silahını doldurunca onu uyardım. 'Silahına kurşun takma' dedim. Komutana seslenmesini ve buradan gitmemiz gerektiğini söyledim. O sıra yanımda bulunanlar şahittir." ifadelerini kullandı.
Savunmasını yaparken ağlayan ve uzun süre konuşamayan Karakaya'yı, mahkeme başkanı Hulusi Pur, sakinleştirmeye çalıştı.
Pur, maddi gerçeği ortaya çıkarmaya çalıştıklarını belirterek, tutuklu sanık Karakaya'ya "Oturarak savunma yapabilirsin." dedi.
Bunun üzerine söz alan Karakaya, "Ben bu kansızlara saygısızlık yapmadım, devletimin karşısında nasıl oturarak savunma yapayım." diye cevap verdi.
Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık Necmettin Dalkılıç, terör saldırısı gerekçe gösterilerek kışladan çıkarıldıklarını öne sürdü.
3. Kolordu Komutanlığının "terör saldırısı" mesajını okuduğunu belirten Dalkılıç, "Garajlar bölgesine gittiğimde hazırlıkların yapıldığını gördüm. Samet Astsubay, bana Atatürk Havalimanına terör saldırısı yapılacağını söyledi, üsteğmen Kurtuluş Kara da çevik kuvvete gideceğimizi söyledi. Nereye gideceğimizi o an öğrendim." dedi.
"Polisi görünce sarıldım"
Dalkılıç, darbe haberini öğrenince komutanlarına aradığını fakat ulaşamadığını iddia etti.
Silah sesini duyunca terör saldırısının gerçekleştiğini düşündüğünü söylenen Dalkılıç, "Çevik kuvvetin önüne geldiğimizde Yusuf Sarı bizi durdurdu, tankın nerede duracağını gösterdi. Tankı yolun kenarına park ettik. Silah sesi duyunca saldırı olduğunu düşündük. Tankın üstüne çıkıp etrafa bakmaya çalışıyorduk. Komutanlarımı aradım fakat ulaşamadım. Sonra polis tankın üzerine çıktı. Polisi görünce sarıldım. Kordon açtılar içeriye soktular, bizi teslim olduk." diye konuştu.
Savunmasını yapan tutuklu sanık Barış Arslan da, 3. Kolordu Komutanlığının gönderdiği "terör beklentisi" mesajını gördüğünü iddia etti.
Arslan, terör saldırısı mesajını okuyunca kışladaki hazırlığı garipsemediğini ifade ederek, tugaydan çıktıklarında bütün komutanların nizamiyede hazır bulunduğunu öne sürdü.
Savunmasını yapan Üsteğmen Kurtuluş Kara da, hakkındaki iddiaları reddederek, FETÖ üyesi olmadığını savundu.
Terör saldırısı beklentisiyle kışladan çıktıklarını iddia eden Kara, "Mesleğe, kişilerin veya cemaatlerin yardımıyla değil, bileğimin hakkıyla geldim. Hakkımdaki bütün suçlamaları kabul etmiyorum. Olay günü harp akademilerinde kurmay sınavı kursundaydım. Tabur komutanı aradı ve birliğe dönmemi istedi. Birliğe geldiğimde tanklar hazırlanmış, mazot ikmali yapılmıştı. Tabur Komutanı Serbülent Eken, bize DEAŞ'ın saldırı yapacağını söyledi. Söz konusu toplantıda konuşulan da budur." ifadelerini kullandı.
Kara, Topkule kışlada silah kaybolduğu iddiaları için de "Silah kayboldu denilerek çıkışlar yasaklandı. Bu durumun bizi içeride tutmak için bir senaryo olduğunu düşünüyorum" yorumunu yaptı.
Tank Tabur Komutanı Yarbay Serbülent Eken'in emriyle Yarbay Kadir Yıldız'ın emrine girdiğini söyleyen Kara, "Halk, tankları görünce ilk bize yöneldi. 'Asker kışlaya' diye bağırıyorlardı. Benim yaptığım tek hata halkın uyarmasına rağmen tankın yanından ayrılmamamdı. Bunu da görev bilinci ve sorumluluğuma bağlıyorum. Halk, tankın üzerine çıktı, kimseye zarar gelmesin diye tankın yanından ayrılmadım. Darbe amacıyla hareket etseydim, silah var, mühimmatlar var, daha kötü şeyler olabilirdi. Kimseye silah doğrultmadım. Ateş etmedim, bu doğrultuda da kimseye emir vermedim." şeklinde konuştu.
"Komutanımız hain olduğu için biz de hainlikle yaftalandık"
Kara, terörist olmadığını öne sürerek, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Yaşlı bir amca tankın üzerine çıkarak bana Türk bayrağını uzattı. Bayrağı öperek alnıma koydum. Ben teröristsem Allah her devletin başına benim gibi terörist versin. Birisi silahımı almak istedi, paçamdan çekenler oldu. Tanktan aşağıya düştüm. Koşarak karakola gittim ve teslim oldum. Çevik kuvvet önünde suç teşkil edecek bir şey yapmadım. Bu dönemde komutanı hain olanın kendisi de hain oluyor, komutanı kahraman olanın kendisi de kahraman oluyor. Ömer Halisdemir'in komutanı kahraman olduğu için kendisi de kahraman oldu. Bizim komutanımız hain olduğu için biz de hainlikle yaftalandık."
FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında, 1 kişinin şehit olduğu ve 16 kişinin de yaralandığı Bayrampaşa Çevik Kuvvet Müdürlüğü'nü işgal girişimiyle ilgili 18'i rütbeli 58 askerin 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında 10 sanık savunma yaptı. Duruşma yarına ertelendi.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nin baktığı, Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki duruşma salonunda yapılan duruşmaya 18 tutuklu sanık katıldı. İlk iki duruşmada savunmaları tamamlanan tutuksuz yargılanan erler duruşmaya gelmedi. Olayda yaşamını yitiren Ümit Yolcu'nun ağabeyi Aydın Yolcu ve avukatı duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya sanıkların yakınları izleyici olarak katıldı. Duruşmada 2'si tutuksuz 10 sanık savunma yaptı.
Savunmasını yapan tutuklu sanıklardan uzman erbaş Necmettin Dalkılıç, 3. Kolordu Komutanlığı'ndan telefonlarına "terör saldırısı" olacağı şeklinde mesaj geldiğini belirterek "Garajlar bölgesine gittiğimde hazırlıkların yapıldığın gördüm. Samet Astsubay vardı, bana Atatürk Havalimanı'na terör saldırısı yapılacağını söyledi, bunun üzerine silahları almamız emredildi. Üsteğmen Kurtuluş Kara ise, çevik kuvvete gideceğimizi söyledi. Nereye gideceğimizi o an öğrendim. Çevik kuvvetin önüne geldiğimizde Yusuf Sarı bizi durdurdu, tankın nerede duracağını gösterdi. Yolun kenarına park ettik. Yusuf Sarı, tankın yönün yola doğru çevrilmesini söyledi. Silah sesi duyunca saldırı olduğunu düşündük. Tankı üstüne çıkıp etrafa bakmaya çalışıyorduk. Hakan Uzman bizi aradı, 'asker polise darbe yapıyormuş' dedi. Şaşırdım. Emre Astsubayı aradım ulaşamadım. Sonra Kurutuluş Kara'yı aramaya çalıştık ona da ulaşamadık. Sonra polis tankın üzerine çıktı. Polisi görünce sarıldım. Kordon açtılar içeriye soktular bizi teslim olduk" dedi
Duruşmada savunmasını yapan üsteğmen Kurtuluş Kara olay günü 3. Tank Bölük Komutanı olduğunu belirterek "FETÖ ile bir ilgim ve irtibatım olmadı. Okullarına veya dershanelerine gitmedim. ByLock programını kullanmadım. Mesleğe, kişilerin veya cemaatlerin yardımıyla değil, bileğimin hakkıyla geldim. Olay günü harp akademilerinde kurmay sınavı kursundaydım. Kurs sonrası Esenler'deki evime gittim. Tabur komutanı aradı, birliğe dönmemi istedi. O tarihte bölüğümüzdeki tek subay bendim. Tanklar hazırlanmış, mazot ikmali yapılmıştı. Tabur Komutanım Serbülent Eken, bize DAEŞ'in saldırı yapacağını söyledi. Söz konusu toplantıda konuşulan da budur. 3. Kolordu'dan 10 ayrı ilçede terör eylemi yapılacağı mesajı bana da gelmişti. Bu sırada kışlada silahın kaybolduğu ve bu nedenle ikinci bir emre kadar kimsenin kışlayı terk etmemesi söylenmişti. Saat 8.30 sularında tabur komutanı beni aradı. 'Hangi araç hazırsa Çobançeşme kavşağını kapatsın, bombalı araç saldırısı olabilir' dedi. Daha sonra tekrar arayarak çevik kuvvete gideceğimizi ve Kadir Yıldız'ın emrine gireceğimizi söyledi. Çevik kuvvetin önüne gittik. Halk, tankları görünce ilk bize yöneldi. 'Asker kışlaya' diye bağırıyorlardı. Bence yaptığım ilk hata halkın uyarmasına rağmen tankın yanından ayrılmamamdı. Bunu da görev bilinci ve sorumluluğuma bağlıyorum. Halka, 'Bu tank benim namusun' dedim. Dinlemediler ve tankın üzerine çıktılar. Kimseye zarar gelsin istemedim. Darbe amacıyla hareket etseydim, mühimmatlar var daha kötü şeyler olabilirdi. Kimseye silah doğrultmadım. Ateş etmedim, bu doğrultuda da kimseye emir vermedim" dedi.
Tutuklu üsteğmen Kurtuluş Kara, "Yaşlı bir amca tankın üzerine çıkarak bana Türk bayrağını uzattı. Bayrağı öperek alnıma koydum. Ben teröristsem Allah her devletin başına benim gibi terörist versin. Bayrak öpen terörist. Oradakilere hain olmadığım hatta Güneydoğu'da görev yaptığımı söyledim, fakat beni dinlemediler. Birisi tankın üzerine çıkıp silahımı almak istedi. Paçamdan çekenler oldu. Tanktan aşağıya düştüm. Koşarak karakola gittim ve teslim oldum. Çevik kuvvet önünde suç teşkil edecek bir şey yapmadım. İddianamedeki suçlamaları kabul etmiyorum. Bu dönemde komutanı hain olanın kendisi de hain oluyor. Komutanı kahraman olanın kendisi de kahraman oluyor. Ömer Halisdemir'in komutanı kahraman olduğu için kendisi de kahraman oldu. Bizim komutanımız hain olduğu için biz de hainlikle yaftalandık. Atatürkçü bir subay olarak yetiştim. Atatürkçülükten yargılayacaksanız 8,5 aydır içeride yatıyorum hala ıslah olmadım. Atatürkçülükten 18 ay daha yatarım" şeklinde konuştu.
Duruşmada ifade veren tutuklu sanık Murat Güneş, 17 yıllık uzman Erbaş olduğunu belirterek, "Terör eylemi alacağı şeklinde ihbar nedeniyle çevik kuvvete yardıma gittik. Fakat ilerleyen zamanlarda Kadir Yıldız "Sıkıyönetim ilan edildi. Sivil halk eve dönsün" dedi. Halk ise "ne yani darbe mi yapıyorsunuz" dedi. Ben o anda darbe olduğunu öğrendim. Gittim teslim oldum. Ülkemiz gibi biz de bilmiyorduk, biz de kandırıldık. Bu oluşumun bu hainlerin içinde olmadığım için teslim oldum" dedi.
"DARBE NEDEN BAŞARILI OLMADI?"
Mahkeme Başkanı Hulusi Pur'un "sen 17 yıllık askersin. Bu işin mutfağındasın. Bu darbe neden başarılı olmadı" sorusuna sanık Murat Güneş, "Bizim gibi vatanını milletini seven insanlarla bu işin yapılamayacağını hesap edemediler" dedi. Mahkeme başkanının, "Hain dediklerin kim?" sorusuna ise sanık Murat Güneş, "Bizi oraya götürenler, kandıranlar Kadir Yıldız ve Yusuf Sarı" dedi.
Salı günü başlayan davanın üçüncü duruşmasında, 8'i tutuklu 47 sanık savunmasını tamamlamış oldu. Bir tutuksuz sanığın ise henüz ifadesi alınamadı.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların savunmalarının tamamlanması için duruşmayı yarına erteledi.
07.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz'da darbe girişimi sırasında, 1 kişinin şehit olduğu ve 16 kişinin de yaralandığı Bayrampaşa Çevik Kuvvet Müdürlüğü'nü işgal girişimiyle ilgili 18'i rütbeli 58 askerin 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın dördüncü duruşması başladı.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nin baktığı, Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki duruşma salonunda yapılan duruşmaya 18 tutuklu sanık katıldı. Savunması tamamlanan tutuksuz yargılanan erler duruşmaya gelmedi. Olayda yaşamını yitiren Ümit Yolcu'nun ağabeyi Aydın Yolcu ve avukatı Necip Kibar duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya sanıkların yakınları izleyici olarak katıldı.
Duruşmada, savunma yapan tutuklu sanıklardan uzman erbaş Ercan Şen, üstlerinin kendisine, İstanbul'da terör eylemi beklendiği yönünde bilgiler verdiğini öne sürdü. Şen, 3. Kolordu Komutanlığı'ndan kendisine gelen mesajı okuduğunda ise kışlada yapılan hazırlıkları garipsemediğini söyledi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Şen, "FETÖ üyesi değilim. Eylemlerimden anlaşılacağı üzere darbe amacıyla hareket etmedim, kimseye de bu doğrultuda emir vermedim. Bomba yüklü araca müdahale edeceğiz diye kışladan çıkarıldık. Kahraman olacağız diye, herkeste bir coşku vardı. Mağdurum, buna sebep olanlardan şikayetçiyim." dedi.
Söz alan tutuklu sanıklardan Yücel Üstün de 17 yıldır uzman çavuş olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) görev yaptığını anlatarak, " Bayrampaşa Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne gittiğimizde Yusuf Sari'nin polislere 'binayı boşaltın, silahlarınızın teslim edin…' dediğini duydum. Askerlere, silahlarını doldurmaları yönünde emir verdiğini, hatırlamıyorum, böyle bir emir duymadım." diye konuştu.
"Çiğ tavuk yedim"
Savunmasını tamamlayan tutuklu sanıklardan Mehmet Ali Çelikkaya, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, iki kez sulh ceza hakimliğinde, bir kez de soruşturma savcısına ifade verdiğini belirterek, serbest bırakıldığını söyledi.
Darbe saikiyle hareket etmediğini anlatan Çelikkaya, iyi eğitimli bir asker olduğunu savunarak, "Çevik kuvvete vardığımızda Yusuf Sari, polislerle konuşuyordu. 'Amiriniz gelsin' diyordu. İddianameden ismini öğrendiğim kadarıyla Kayahan müdür gelmiş. Yusuf Sari'nin 'Sıkıyönetim ilan edildi" dediğini duydum. Polis de 'Bizimle mi çatışacaksınız' dedi. O da 'Hayır. Güneydoğu'da biz birlikte çatıştık' diye cevap verdi. Vurulma anına şahit olmadım. Askerlerimi topladım ve onlara ateş etmemeleri yönünde emir verdim."
Çelikkaya, Çengelköy ve Boğaz Köprüsü'nde (15 Temmuz Şehitler Köprüsü) yaşanan olaylara atıfta bulunarak, "Eğer ki çevik kuvvetin önünde böyle vahim olay yaşanmadıysa çabalarım sayesindedir." iddiasında bulundu.
HAKİM: KOMUTANIN BURAYI TARA DESE TARAR MISIN? SANIK: EVET
Mahkeme başkanı Hulusi Pur'un, "Madem bu kadar iyi askersin, komutanın emir verse burayı tarar mısın?" sorusuna Çelikkaya, "Efendim ben özel askeri eğitim aldım. Bir emirle çiğ tavuk yedim. Emirle kafamıza silahı dayayarak tetik düşürdük. Sorduğunuz soruya gelince, 15 Temmuz öncesini düşünerek bunun bir terör eylemi olduğunu söylerseniz evet tarardım. Çünkü ben böyle eğitim aldım, fakat başımdaki komutan güven vermiyor ki. O yüzden çevik kuvvetin önündeki eylemlerim farklıydı." diye cevap verdi.
Mahkeme başkanı Hulusi Pur sanık astsubaya "Peki sıkıyönetim ilan edildiğini duyduğunda neden kanunsuz emri uyguladın? Neden teslim olmadın? Darbeci değilsen karşı tarafa geç polise teslim ol" dedi.
Sanık astsubay Çelikkaya ise, "Ben özel askeri eğitim aldım. Emre karşı gelemem. Eğitim sırasında emirle çiğ tavuk yedim. Emirle içtima alanında kafamıza silah dayayıp tetik düşürdük özel yetiştirildim" dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı "Komutan 'şu mahkeme salonundakileri tara' dese tarar mısın?" dedi. Sanık Çelikkaya "15 Temmuz'dan önce olsa, terör eylemi olsa emri yerine getirir tarardım. Ben böyle eğitim aldım. Ama şimdi babam emir verse yapmam" dedi.
Mahkeme başkanı ise "Albay Yusuf Sarı seni iyi seçmiş" dedi.
Ardından mahkeme başkanı Hulusi Pur, duruşmada üç tutuklu sanığın (Kadir Yıldız, Yusuf Sari ve Burak Koç) savunmalarının tamamlanamayacağını belirterek, duruşma savcısından mütalaasını istedi.
Duruşma savcısı, sanık savunmalarının tamamlanmamış olduğunu belirterek, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini talep etti.
Savunması henüz alınmayan tutuklu albay Yusuf Sarı tahliye talebine ilişkin, "Bu vatan evlatlarının tamamı verdiğim emirler doğrultusunda hareket ettiler. Hepsinin tahliyesini istiyorum" dedi.
Duruşmaya, sanık avukatlarının tahliye ve mütalaaya karşı beyanlarının alınması için ara verildi.
Salı günü başlayan duruşmada, şu ana kadar 15'i tutuklu 55 sanık, mahkemede savunmasını tamamladı.
Talepleri değerlendiren mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına hükmederek duruşmayı 22 Mayıs'a erteledi.
Heyet, duruşmanın Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda yapılmasını da karara bağladı.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklar hakkında, "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", " Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ile "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.
İddianamede ayrıca, bazı sanıkların "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan da ayrı ayrı 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünün işgal girişiminin planlayıcılarından olduğu gerekçesiyle Kurmay Albay Yusuf Sari hakkında ayrıca "tehdit", "kasten öldürmeye azmettirme", "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralama" suçlarından müebbet ve 54 yıldan 94 yıla kadar hapis cezası verilmesi talep edilen iddianamede, Yarbay Kadir Yıldız'ın ise olay sırasında Ümit Yolcu'nun ölümüne ve 7 kişinin de yaralanmasına sebep olduğu gerekçesiyle "kasten öldürme", "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralama" suçlarından da müebbet ile 52 yıldan 86 yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-19 Ocak (2017) 'İstanbul Darbe Yap./Çevik Kuvvet İşgali 58 sanık' davası
(08 Nisan 2017, 17:27)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: