Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına yönelik 'fuatavni' hesabının kurucusu olduğu tespit edilen Said Sefa ve şarkıcı Atilla Taş'ın da aralarında bulunduğu 25'i tutuklu toplam 29 sanığın yargılandığı davaya başlandı. Birkaç gün süren duruşmala sonunda 25 tutuklu isimden 21'i tahliye edildi. Savcı bu isimlerden 8'inin tahliyesine itiraz etti. İtirazı kabul eden üst mahkeme, 8 isim için tekrar tutuklama kararı verdi. Diğer 13 kişi de, haklarındaki yeni Darbe soruşturmaları kapsamında gözaltına alındılar. Böylece 21 isim cezaevinden çıkamamış oldu.
01.04.2017 15:56 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına yönelik 'fuatavni' hesabının kurucusu olduğu tespit edilen Said Sefa ve şarkıcı Atilla Taş'ın da aralarında bulunduğu 25'i tutuklu toplam 29 sanığın yargılandığı davaya başlandı.
27.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 25'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve sabah saatlerinde başlayan duruşmaya, 25 tutuklu sanık cezaevinden getirilirken, tutuksuz sanık Rota Haber İnternet sitesi sahibi Muhterem Tanık ve sanık avukatları da salonda hazır bulundu. CHP'li milletvekilleri Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Şafak Pavey ve Selina Doğan da duruşmayı izleyenler arasında yer aldı.
Duruşmada kimlik tespiti yapılan sanıklardan kapatılan Meydan Gazetesi köşe yazarı Atilla Taş, mesleği sorulduğunda, "Eskiden şarkıcıydım, gazetecilikten tutukluyum" dedi. Cezaevinde evlenen Taş, medeni durumu için 'Artık Evliyim' yanıtı verirken, devamında, " New York Bilim Akademileri Derneği mezunuyum. Aylık gelirim yok, cezaevindeyim, para kazanmıyorum şu anda" dedi.
REDDİ HAKİM TALEBİ REDDEDİLDİ
Diğer sanıkların da kimlik tespitlerinin tamamlanmasının ardından, sanıklar Murat Aksoy ve Atilla Taş'ın avukatı Ali Deniz Ceylan söz alarak, mahkeme başkanının soruşturma ön hazırlık aşamasında Nöbetçi Sulh Ceza Hakimi olarak görev yaptığını, Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre kovuşturma evresinde görev alamayacağını belirtti. Avukat Ceylan, Mahkeme Başkanının dosyadan el çekmesini talep etti. Bunun üzerine ara karar oluşturan mahkeme heyeti, avukat Ceylan'ın talebini reddetti.
"FETÖ'nün aleyhine haber yaptım"
İlk olarak savunma yapan tutuklu sanık Ahmet Memiş, ifadesinde Rota Haber ve Haberdar adlı internet sitelerinde haber koordinatörü olarak çalıştığını kaydederek, "Haber koordinatörü olarak çalışmak suç mu? Attığım bir tweetle ilgili Fuat Avni'yi tanıdığım iddia ediliyor. Rota Haber'de 'Fuat Avni yazıları Rota Haber'de' şeklinde duyuru niteliğinde bir tweet ile Fuat Avni'yi tanıtmışım. Kamuoyunun tanıdığı birini tanıtmam mümkün değil. Fuat Avni'nin kimlik bilgilerini sakladığım iddia ediliyor. Tanımadığım birinin kimlik bilgilerini bilemem. Benim işim sadece haber koordinatörlüğüdür. Emniyetin cemaatle ilgili yayınladığı bir raporla ilgili yaptığım haberden bahsediliyor iddianamede. Bu haber tarafımca 3 yıl önce yapılmıştır. Haberin ardından geçen 3 senelik süreçte bununla ilgili tek bir işlem yapılmadı hakkımda. Buradan yola çıkarak örgüt üyesi olduğum iddia ediliyor. Yaptığım haber tamamen FETÖ'nün aleyhine bir haberdir. Böyle bir haber yapmışken nasıl örgüt üyesi oluyorum?" dedi.
"Fuat Avni, yazılarını Twitter'dan DM ile yolluyordu"
Daha önce Fetullah Gülen'in ses kayıtlarıyla ilgili bir haber yaptığını ve bu nedenle Fetullah Gülen'in kendisine dava açtığını kaydeden sanık Ahmet Memiş ifadesinin devamında, "Rota Haber'de 2010-2015 yılları arasında, Haberdar'da ise tutuklanana kadar çalıştım. Bu iki sitenin de cemaatle bir ilişkisi yok. Bylock kullanmadım. Bank Asya'dan 10 sene önce bir kredi kartı almıştım. Onu da kullanmıyordum" şeklinde konuştu.
Sanığın ifadesini tamamlaması üzerine, mahkeme başkanı Fuat Avni'nin yazılarını Rota Haber'e nasıl gönderdiğini sordu. Sanık Memiş, "Fuat Avni bu yazıları sitenin twitter adresine DM'den (Direkt mesaj) yolluyordu" şeklinde yanıt verdi. Memiş, başkanın "Kod adınız var mıydı?" sorusunu ise "Kod adım gazeteci" diye yanıtladı.
"17 Aralık sabahı gazetede değildim, tanıklar iftira atıyor"
Sanık Memiş'in ardından tutuklu sanık Abdullah Kılıç'ın ifadesine geçildi. Birçok medya kuruluşunda çalıştığını ve soruşturma aşamasında dinlene tanıkların ifadeleri iftira diye nitelendirdiğini belirten sanık Kılıç, " Tanıklardan biri 17 Aralık operasyonun olduğu sabah, Oğuz Usluer ve Cuma Ulus ile birlikte gazetede olduğumuzu söylemiş. Ben 17 Aralık sabahı eşimin bir rahatsızlığından dolayı hastanedeydim. Yine bir tanık, 17 Aralık sabahı saat 09.00'da yine Usluer ve Ulus ile birlikteyken elimizde 17 Aralık fezlekesinin olduğunu söylemiş. Doğru değildir. Bu kadar kısa süre içinde hiçbir gazetecinin elinde fezleke olamaz. Varsa bu onun örgütsel bağlantısı olduğunu gösterir. Hatta 17 Aralık olayını dünyaya duyuran ilk medya kuruluşunun Habertürk olduğunu söylemişler. Habertürk, diğer medya kuruluşlarından daha sonra haberi duyurmuştur" ifadelerini kullandı.
"Tazminatım bir kısmını kızımın okul masrafları için Bank Asya'ya yatırdım"
Sanık Kılıç, 7 Şubat 2012 MİT Krizini ilk etapta yayınlamayan tek kuruluşun Habertürk olduğunu savunarak, "Bu olayda sayın MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrıldığı yazılıyordu. Ben o gün akşam saatlerinde o dönem ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı'yı aradım. Kendileri bana 1 saat sonra basın açıklaması yapılacağını söyledi. Ben Hakan Fidan'ın ifadeye çağrıldığı hususunun doğru olup olmadığını sordum. Sayın Çolakkadı bana Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılan isimler arasında olmadığını söyledi. Kılıç, MİT krizi ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı'nın bir resepsiyonunda karşılaştığı Hakan Fidan'ın sorumlu haberciliğinden dolayı kendisini tebrik ettiğini de sözlerine ekledi. Habertürk'ten ayrıldığımda 120 Bin TL tazminat aldım. Kızım MEB'e bağlı bir koleje okuyordu. Show Tv'ye geçmiştim ancak iş güvencem olmaması nedeniyle, kızımın okul masraflarının 6-7 aylık bedelini, okulun Bank Asya hesabına yatırdım. Bunu örgüt liderinin talimatıyla falan yapmadım" dedi.
Abdullah Kılıç, FETÖ'nün yayın organlarında çalıştığını ancak bu sürelerde de cemaati eleştiren yazılar da yazdığını ifade ederek "Basın İlan Kurumu'nun üç tane gazete çıkaran bazı kuruluşlara yüksek miktarlarda ödemeler yaptığını ortaya çıkardım. Ancak o dönem Zaman Gazetesi'ndekiler haberde ismi geçen Alaaddin Kaya'dan dolayı bu haberi yayımlamadılar. Ben de haberi önce Cumhurbaşkanlığı Sekreteri'ne götürdüm. Onlar da beni Başbakanlığa yönlendirdi. Dönemin Başbakan'ı Erdoğan da Basın İlan Kurumu'na operasyon düzenletti" şeklinde konuştu.
"Görüşünü beğenmediğim için Meydan Gazetesinden ayrıldım"
Kılıç, 2014 yılı Ağustos ayında ise Show TV'den ayrıldığını, buradan da 165 Bin TL tazminat aldığını ve bu paranın da 10 Bin TL'lik kısmını kızının okul masraflarına yatırdığını dile getirerek, "2015 yılı Nisan ayında Meydan Gazetesi'nde yazmaya başladım. Bir süre sonra yayın politikasını beğenmediğim için ayrıldım. Darbe girişimini öğrendiğimde Yalova'daydım. Bir süredir orada çiçekçilik yapıyordum. O akşam saat 22.00 gibi peş peşe belki onlarca darbe karşıtı tweetler attım. Sabah kadar en yakın askeriyenin önünde nöbet tuttum. Darbe çok şükür başarısız oldu, 10 gün sonra ben tutuklandım. Eğer başarılı olsaydı ertesi gün tutuklanacaktım" şeklinde konuştu
Duruşmada ifade veren Atilla Taş, sanık kürsüsüne gelip mikrofonu eliyle ses kontrolü yaparak, "Şarkıcılıktan kalma bir alışkanlık" deyince izleyiciler güldü. Taş, "Bank Asya'da hesabım yok. Müslümanım ama beynamazım. Kaçma ve delil karartma şüphesiyle sizin gibi bir hakim kararıyla 7 aydır tutukluyum. Buraya gelirken hukuk adına biraz umudum vardı. Sizi karşımda mahkeme başkanı olarak gördüğümde son umudum da kalmadı" dedi.
Vatani görevini Güneydoğu'da yaptığını söyleyen Taş, "Terörle mücadele ettim. Vuruldum. Bacağımda mermiyle yaşıyorum. Tek üyesi olduğum örgüt, Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Sürekli devletimin yanında oldum. Bu ülkeye asla ihanet etmedim" diye konuştu.
Tweetlerinin çoğunun mizahi içerikli olduğunu öne süren Taş, "Mizahın izahı olmaz. Zor zamanlarda güldürmek için atılmıştır. Tweetler'de birilerini kızdırdığım için buradayım, yoksa terör örgütü üyesi olduğum için değil. Hukuk ve adalete öyle susadım ki bir muz cumhuriyetinde ve dikta rejiminde yaşadığımı bilseydim, tweetlerin hiçbirisini yazmazdım. Basın özgürlüğüne destek veren bir insanım. Ne işim olur benim örgütle. Kendimi bildim bileli Atatürkçü sosyal demokrat biriyim. Terör örgütü üyesi olarak yargılanmak yerine ham çökelek şarkısını söylediğim için yargılansam daha mantıklı olurdu" diye konuştu. Taş'ın bu sözü gülüşmelere neden oldu.
"Dün muhaliftim, bugün de muhalifim. 3-4 yıllık muhalefetliğim, son bir yıldır çalıştığım bir gazeteye ve bir örgüte mal ediliyor" diyen Taş, "Benim dikili bir ağacım yok, kiramı ödeyemiyorum. Salsanız beni, bugün eve gidecek param yok. Nasıl bir örgüt üyesiyim, nasıl bir salağım ki bana bir program yaptırın demedim. 7 aydır hapis yatıyorum" diye konuştu.
Atilla Taş, "Devletin üstünde paralel bir güç kabul edilemez. Zaten onları oralara ben getirmedim. Tepkiler terör suçuysa tüm muhalif liderler, milletvekilleri, gazeteciler de yargılanmalıdır" şeklinde konuştu. Nihat Doğan'ın bir televizyon programında kendisinin Fuat Avni'yi tanıdığına yönelik konuşmalar yaptığını söyleyen Taş, "Nihat Doğan bir iftira attı. Nihat Doğan'a değil sırrımı, günahımı bile vermem. Özgecan ile ilgili attığı tweet'ten sonra selamı, sabahı kestim" dedi.
Bugüne kadar 40 bine yakın tweet attığını belirten Atilla Taş, "Fetullah Gülen ile ilgili bir tweetim var. O da cami-cemevi projesine destekti. Ben Alevi anneyle, Sunni babanın çocuğuyum. Bu projeye destek olmam gayet normaldi" dedi. Beraber yargılandığı sanıklardan 2-3'ü hariç diğerlerinin ismini iddianameden duyduğunu da söyleyen Taş, "Biz ne zaman tanıştık, ne zaman biraraya geldik şerefsizim bilmiyorum. Benim tweetlerimi retweetlemişler. Tweetlerimin altına 'Lütfen beni terör örgütü üyeleri tweetlemesin diye bir şey mi yazsaydım. Orası özgür bir platform, tabii ki yurtdışında" demesi de salonda gülüşmelere neden oldu.
Taş sözlerini şöyle tamamladı: "Her zaman tek başıma hareket ettim. Kimseden talimat almadım. Hukukçu olan sizlersiniz nerede bu kanıtlar; attığım tweetler mi, Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirmem mi, Barış Manço'nun 40 yıllık şarkısını söylemem mi beni terör örgütü üyesi yapıyor? Her şeye rağmen demokrasiye ve hukuk üstünlüğüne güveniyorum. Teröre ve terör örgütlerine lanet ediyorum." Savunması biten Taş'ı salondaki izleyiciler alkışladı.
Salak ayağına yatması gülüşmelere neden oldu
Daha sonra Atilla Taş'ın sorgusuna geçildi. "15 Temmuz'da neredeydiniz?" sorusuna Taş, "Evdeydim. Biz de hanımla dışarıya çıktık. Ancak bizim oralarda tank yoktu. Ben de Nihat Doğan gibi tankın üzerinde fotoğraf çektirmeyi isterdim" dedi. Hakim, "2011'de 'ordu göreve, isterdim ki darbe olsun, Erdoğan öyle veya böyle gidecek' şeklindeki tweetleri sorulması üzerine de Taş, "Sayın Erdoğan dünyaya direk mi kalacak. Öyle veya da böyle gidecek. Fani dünya" diye cevap verdi. Taş'ın bu cevabı da salonda gülüşmelere neden oldu. Mahkeme Başkanının, "ordu göreve" şeklindeki tweetini sorunca "Tweetlerimin çoğu ironidir. Bunlar ciddi değildir. Ordu beni duyup göreve mi gelecek" demesi de kahkahalara neden oldu.
Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyip istemediği sorulan Taş, "Ben pişman olacak bir şey yapmadım. Benden terör örgütü üyesi çıkmaz" dedi.
Duruşmada savunma yapan, kapatılan Zaman gazetesi muhabiri Bayram Kaya, ekonomi alanında haberler yazdığını, daha sonra ise emniyet muhabirliği yaptığını söyledi.
Yazdığı kitaplar hakkında bilgi veren Kaya, "Tanık ifadelerine dayandırarak 28 Şubat süreci hakkında kitap yazdım. Kamuoyuna yansıyan 17 Aralık operasyonuyla ilgili de yazdığım şeyler oldu. Bütün kitaplarımda kaynak gösterdim ve hiçbir istihbarat raporuna dayandırarak bilgi vermedim. Hrant Dink cinayetiyle ilgili yazdığım kitabımı da cinayetten 6 yıl sonra kaleme aldım. Dink cinayetiyle ilgili yazdıklarım, o güne ait bilgilerin unutulmamasına dairdir." ifadelerini kullandı.
Kaya, iddianamedeki suçlamaları reddederek, yazdığı tweetlerin medyada yer alan haberler olduğunu öne sürdü.
Tutuklandığı süreye kadar sarı basın kartı sahibi olduğunu iddia eden Kaya, "Benim gidecek bir ülkem yoktur. Bazı gazete yöneticileri gibi de tazminat alarak yurt dışına kaçmadım. Ben terörist değilim, suça bulaşmış kimler varsa hukuk içinde cezalarını çekmelidir. Bank Asya'daki hesabım maaş hesabıdır. ByLock da kullanmadım." diye konuştu.
-"Tweetim dolayısıyla 'fuatavni'yle iltisaklı gösterildim"
Söz alan tutuklu sanıklardan Bünyamin Köseli de hakkındaki suçlamaları reddetti.
Köseli, "fuatavni" twitter hesabını takip etmediğini öne sürerek, "İddianamede, attığım bir tweet dolayısıyla fuatavni'yle iltisaklı gösterilmişim. Ben, 'fuatavni' hesabını takip etmiyorum, takip etmeyi dahi gerek görmedim. Propaganda amacım olsaydı bu hesabı takip ederdim. Said Sefa isimli şahsı Twitter'dan tanıyorum ve iki tweetini paylaşmışım. Bu şahısla herhangi bir irtibatım yoktur. Tahliyemi talep ediyorum." şeklinde konuştu.
Tutuklu sanıklar Cemal Azmi Kalyoncu ve Cihan Acar da haklarındaki suçlamaları kabul etmeyerek, tahliye talebinde bulundu.
Duruşma, tutuklu sanıkların savunmalarının tamamlanması için yarına ertelendi.
28.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına ilişkin 26'sı tutuklu 29 sanığın yargılandığı davada savunma yapan tutuklu sanıklardan Ulusal Parti Genel Başkanı ve Türk Solu dergisi başyazarı Gökçe Fırat Çulhaoğlu, "Fetullah Gülen'in adil, şeffaf mahkemelerde yargılanmasını bekliyorum. Biz 3 kuşaktır solcuyuz. Ben devrimci adamım. Gökçe Fırat'tan Fetullahçı çıkartamazsınız." dedi.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden bugünkü duruşmada toplam 7 sanığın daha savunması alındı. Duruşma kapsamında dünkü celseyle birlikte 15 sanığın savunması alınmış oldu.
Savunma yapan tutuklu sanıklardan Çulhaoğlu, Türk Solu dergisinde geçmişte Radikal, Hürriyet ve Taraf gazetesinin Fetullah Gülen cemaatine yakınlaştıkları ile ilgili yaptıkları haberleri sıraladı ve Ergenekon davasında sanık olan pek çok kişinin arkadaşı olduğunu ifade etti.
"17 Aralık'tan sonra Gülen cemaatinin paralel yapı olduğunu yazdım"
Atatürkçü, solcu ideallere bağlı, ulusal sol ideolojiye sahip bir insan olduğunu anlatan Çulhaoğlu, "Biz Fetullah Gülen ile bir araya gelme gayreti gösteren aydınlarımıza bile karşı çıktık." dedi. Ergenekon ve Balyoz davalarının kumpas olduğuna ilişkin yazılarını heyete okuyan Çulhaoğlu, "17 Aralık soruşturmasından sonra da Fetullah Gülen cemaatinin paralel bir yapı olduğunu yazdım. 17 Aralık'tan sonra yolsuzluğa karşı çıktık. 17 Aralık'ı görmeden yola devam edemem. Benim yolsuzluğun peşine düşmem gerek, çünkü adalet peşine düşemiyor." diye konuştu.
Halen Fetullah Gülen'in hakkında açtığı davada yargılandığını da söyleyen Çulhaoğlu, "Fetullah Gülen'in adil, şeffaf mahkemelerde yargılanmasını bekliyorum. Biz 3 kuşaktır solcuyuz. Ben devrimci adamım. Gökçe Fırat'tan Fetullahçı çıkartamazsınız." ifadelerini kullandı.
Savunması alınan tutuklu sanıklardan Davut Aydın da, 7 yılda sadece bir kez gittiği Van'da yerel haber sitesini yönetmekle suçlandığını belirterek, "Merkürhaber'in ziyaret sırası gerilerdedir. Van'daki etkisi çok azdır ve ulusal etkisi hiç yoktur. Sosyal medya etkisi de çok zayıftır. '16 Şubat 2014'te bu sitede haber yayınlandı ve Fuatavni patladı gitti' yaklaşımı doğru değildir." dedi.
Davut Aydın ve Halil İbrahim Balta
Said Sefa adlı şahısla irtibatlandırılmaya çalışıldığını ancak bu şahsı tanımadığını da aktaran Aydın, "Ben İnegöl'ün köyünde öğretmenlik yapan bir kişiyim. Bu duruşmada salonundaki kimse tanımaz beni. Kamburluk olarak bilinen ileri derecede skolyoz hastasıyım. Felç riskim var. Artık 'fuatavni' ismini duymak istemiyorum. Öğrencilerimi özledim. Aşırı kilo kaybım var. Daha fazla kalori almam, özel beslenmem gerekiyor. Cezaevi şartlarında mümkün değil. Tahliye edilmek istiyorum." diye konuştu.
Duruşmada savunması sorulan tutuklu sanıklardan Halil İbrahim Balta da, 15 Temmuz darbe girişimini televizyondan öğrendiğini ve Twitter hesabından darbeye karşı olduğunu belirtir paylaşımlar yaptığını anlatarak, "Parti bayrağı yerine Türk bayrağıyla çıkılmasını belirten twitler attım. savcı propaganda gibi bir algı yaratmış. Darbe karşıtı twitlerim alınmamış tek bir twitim alınarak sanki darbe savunuyormuşum gibi gösterilmiş. Çarpıtma var. Kimliğimde gazeteci yazdığı için tutuklandığımı düşünüyorum. Hakkımdaki suçlamalar delilsizdir. Düşünce ifade özgürlüğünü katı bir şekilde sınırlayan bir iddianame gördüm. Algı operasyonu olabilecek bir tek haberim yok gazetecilik geçmişimde. Twitlerimde de suç unsuru yok. Somut delil olmaması nedeniyle beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum." ifadesini kullandı.
Hanım Büşra Erdal: "Trollük üzerine her zaman bir mesafem olmuştur"
Tutuklu sanık Hanım Büşra Erdal ise, hiç alakası olmayan 'fuatavni' isimli bir trol hesap üzerinden iddianameye sokulduğunu belirterek, "Yıllar sonra bir trol hesap üzerinden örgüt üyesi sayılıp iddianameye konulmak, her türlü örgüt davasını gazeteci olarak takip etmiş biri olarak benim gururuma dokundu ama yapacak bir şey yok, yargının takdiri. Bu hesabı sadece internetten biliyorum. Kimin tarafından yönetildiğini, kimin tarafından kurulduğunu asla ve kata bilmem mümkün değil. Somut ya da soyut bir bağ öne sürülmemiş. Zaten, 'fuatavni'ye temas eden bir yazım veya twitim yok." dedi.
Twitter'in sanal bir ortam olduğunu, modayı ya da başka konuları da buradan takip ettiğini ve 'fuatavni' hesabıyla irtibatını gerektirecek bir durum olmadığını anlatan Erdal, "Diğer trol hesapların da kim olduklarını bilmiyorum. Bir anda ortaya çıkan hesapları ne takip edip ne de retwitledim. Trollük üzerine her zaman bir mesafem olmuştur ve kendi saygınlığımı her zaman korumuşumdur." diye konuştu.
"Savcı, ' Silivri' esprimi beğenmeyebilir, iddianameye koymasının anlamı yok"
Savcının iddianameye 28 Mayıs 2012'de attığı bir twitini de suç unsuru olarak koyduğunu anlatan Erdal, şöyle devam etti:
"Okunduğunda sadece gülüp geçilen bir twit. Silivri üzerinden espirili bir twit attım. 'Twitter'da promosyon zamanı, 500. takipçime Silivri'de konaklama' tarzı bir yazı. Her sabah saat 06.00'da kalkıp 100 kilometre Silivri'ye giden, sonra geri gelen biri olarak, hayatımın 5 yılı sabahlara kadar duruşma takip ederek geçti Silivri'de. Hayatımız orada geçtiği için esprilere konu olabiliyor. Gülücük işareti de var orada. Savcı esprimi beğenmeyebilir. Bunu iddianameye koymasının hiçbir anlamı yok. Kimseyi de konaklatmadım zaten. Her gün haber yazıyordum zaten işim gereği, bu twitin espriden öte bir amacı yok.
5 Mayıs 2011 tarihli twit ise, Silivri'nin gergin duruşma ortamında, düşünmeden atılmış bir twit. Tartışma programına çıkan gazeteciler, 'şunu tutuklayın, bunu tutuklayın' şeklinde yazan yazarlar, yaptıkları hatalarla ilgili, 'o zaman gençtik' diyorlar. Ben de, 'o zaman çok gençtik' diyorum. Köşe yazarı olmayan bir muhabir olarak, gazeteci olarak o davaları takip etmişim. Balyoz davasının gergin ortamında, düşünmeden atılmış bir twit. O twitimi kullanarak beni başörtümle ilgili aşağıladılar. Benim üzerimden sarışın birine hakaret etmişim gibi yazılmış. Ki o zaman başı açık bir insandım. Hacca gittim sonra örttüm başımı. Cemaat okulunda okumuşum, cemaat gazetesinde çalışmışım zaten başımı örtmemişim. Kişiliğim itibar suikastına uğradı. Bu da bizim mesleğin bir gereği. Zaman zaman hakarete uğradım Silivri'de, jandarma kontrolünden geçtim. Düşünmeden bir twit atmışım. Ben unutmuşum bile o twitimi. Hakikaten birini üzdüğümü fark etsem özür dilerdim. Daha ne yapabilirsiniz ki bu konuda?"
"O kişinin (Fetullah Gülen) beyanı var, ben de retwit ediyorum"
Diğer twitleriyle ilgili de savunma yapan Erdal, savcının neredeyse hapşırmasını bile iddianameye koyacağını belirterek, paylaşımları gazetecilik faaliyeti kapsamında yaptığını ve suç unsuru taşımadıklarını öne sürdü.
"Her zaman öteki insanları savunmaya dönük bir refleksim vardır." diyen Erdal, bazı gazetecilerle ilgili mesleki dayanışma için yazılar yazdığını da belirterek, "17 Temmuz tarihli bir retwitim var. Buna iki defa iddianamede yer verilmiş. T24 sitesinin bir twiti. Halen daha yayında olan bir site diye duyuyorum. Uluslararası basın kuruluşları gidip o kişiyle röportaj yapıyorlar ve o kişinin beyanı var, ben de retwit ediyorum. Çok korkunç bir eylemin tarafı olarak gösterilen kişi açık bir şekilde. Gündemde idam tartışmaları da var. Siz retwit ediyorsunuz. Savcı, 'hem Gülen'in fotoğrafını koymuş, hem de röportaj gibi eklemiştir' diyor. Öyle yapılmışsa T24 yapmıştır. Ben sadece rt ettim. Twite katkıda bulunma gibi bir durumum yok, geçilen bir haberi rt ettim. T24'e bir soruşturma olduğunu duymadım. Savcı algı oluşturmak için onu iki kere koymuş." şeklinde savunma yaptı.
Zaman gazetesine kayyum atanmasıyla ilgili eleştirel yazılarının suç unsuru sayıldığını ve 14 yıl boyunca orada muhabirlik yaptığı için gizli tanık beyanıyla gazeteye el konulmasını eleştirmesinin normal karşılanması gerektiğini anlatan Erdal, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra attığı, 'işkence' twitiyle ilgili de, "Darbeleri lanetleyen bir insan olmuşumdur. İşkence görüntüleri, yaralı insanlar çıktı. Uluslararası mevzuat anlamında işkencenin bir suç olduğunu biliyorum. Hukuki bir duyarlılıkla bu twiti rt ettim. Görüntülerin hoş olmadığı noktasında. Yoksa başka bir amacım yok." diye konuştu.
Hanım Büşra Erdal, 14 Temmuz'da retwit ettiği bir paylaşımla ilgili de, "Bir savcılık bedduayı talimat sayarak soruşturma açmış. Hukukçu bakışla dikkat çekici bir şey olarak gördüm. Twitin sonunda 'oha' diye bir kelime geçiyor. Kendin paylaşsan, hırsızlık yapmış gibi olursun. O kelimeyle birlikte paylaşmak zorundasın. Haksızlık yapmamak için rt ediyorsunuz." ifadesini de kullandı.
Rahat bir yaşam tarzı olduğunu ve 15 Temmuz darbe girişimi gecesi evine geç bir vakitte gittiğini anlatan Erdal, "Twitter'dan köprünün kapatıldığını görüyorum, anlam veremiyorum, nedir yani. Terör deniyor falan. Araç bulamadım. Ne olduğuna anlam veremiyorum ben. Ailemi aradım, temas kurdum, 'bir durum olursa eve gidiyorum' diye. Eve varabildiğimde jetler uçmaya başlamıştı. Elim ayağım titriyor, ne olduğunu bilmiyorum. Twitter'da, 'çok korkunç şeyler oluyor' diye yazdım. Cumhurbaşkanının açıklamalarını falan sonradan gördüm. Hayatımda darbeyle karşılaşmış bir insan değilim. Şu anda en çok ailem için üzülüyorum. Hak etmedikleri bir şeye maruz kalıyorlar. Daha sonra ne Twitter'a girdim ne de yazdım. Halen o gecenin şokunu atlatamadım, korkunç bir geceydi." diyerek göz yaşı döktü.
"Ben organik bir gazeteciyim"
Zaman gazetesinde yer alan yazıların hiçbirinde suç unsuru olmadığını da savunan Erdal, "Lafı yerindeyse, ben organik bir gazeteciyim. Herkesle temas kurmuş bir kişiyim, muhabirlikten gelmeyim. İstanbul Barosu'nu en çok takip eden gazeteciyim. Balyoz davası zamanında barodan kovuldum ama sonra kovan kişi gönlümü aldı. Panel var ben varım, baro var ben varım, duruşmalar var ben varım. Aktif, her alanı hukukta severek takip eden bir muhabirdim. Bugüne kadar da utanacak ve art niyetli yaptığım hiçbir şey olmadı." ifadesini kullandı.
Takip ettiği Ergenekon, Balyoz davalarıyla ilgili konuşan Erdal, "Ben sadece adliyede çalışan bir yargı muhabiriyim. Ergenekon, Balyoz'un arkasında FETÖ olsaydı mantık yürütmeyle ben de yürütebilirdim. Tamamen kanunen yetkili hakim savcılar tarafından görülmüş davalar bunlar. Ben onların arkasını görebilecek konumda değilim. DGM davalarını da takip ettim. Ergenekon ya da diğer davaların siyasi sonuçları beni aşan konulardır. Sadece yargısal bir süreci gazeteci olarak takip etmişim ben. Bu tür suçlamalar bana ve yaptığım işe aşırı bir şekilde anlam yükleme olur. Hakkımda 75 dava açıldı. Böyle bir örgüt yoksa bana nasıl her gün dava açılıyor, diye düşündüm, 'var galiba' dedim. 'Bir muhabirle bu kadar uğraşılır mı' diye mantık yürütüyorum sadece orada." şeklinde savunma yaptı.
Sanık Erdal, kaçmaya çalıştığı yönündeki haberleri de yalanlayarak, "15 Temmuz'dan sonra fotoğraflarım yayınlanarak hedef gösterildim. Korktum ve gideceğim yer ailemin eviydi. Arkadaşlarıma giderek onların başını belaya sokmak istemedim. 18 Temmuz'da Manisa'daki ailemin evine gittim. Bir yerlerde vurularak hainler mezarlığında da olabilirdim. Kendimi korumak adına riskli ortamda ailemin yanına gittim. 25 Temmuz'da da babamın aradığı emniyet görevlileri gelip beni teslim aldılar. Yaptığım işten eminim, gazetecilik yaptım." dedi.
Duruşma tutuklu sanıklardan Habip Güler'in savunmasının da alınmasının ardından yarına ertelendi.
29.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 25'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde pazartesi günü görülmeye başlanan davanın bugünkü oturumunda tutuklu sanıklar ile tutuksuz sanık Muhterem Tanık ve avukatları hazır bulundu. Sabah saatlerinde başlayan duruşmada, gazeteciler Hüseyin Aydın, Muhterem Tanık, Murat Aksoy, Muhammet Sait Kuloğlu, Mustafa Erkan Acar ve Mutlu Çölgeçen'in savunması alındı.
Duruşmada savunma yapan Rota Haber adlı internet sitesinin sahibi tutuklu sanık Ünal Tanık'ın eşi Muhterem Tanık, Rota Haber'de mutfak işleri denetimiyle uğraştığını belirterek, "Kısa bir süre genel yayın koordinatörlüğü yaptım sadece. Bank Asya'da hesabımın olması hakkımdaki diğer suçlama. Bank Asya benim için diğer bankalarla aynıdır. Herhangi bir yapılanma içinde olmadım. Beraatimi talep ediyorum" dedi.
Bylock programını kullanmadığını söyleyen tutuklu sanık Murat Aksoy ise evinde örgüte ait kitap olmadığını, Bank Asya'da hesabının bulunmadığı belirtti. Yazdığı yazıları siyasi karşıtlık üzerinden şekillendirmediğini ifade eden sanık Aksoy, "Benim yazılarım fikir yazılarıdır. Örgüt toplantılarına katıldığım iddia ediliyor ancak hiçbir somut delil yoktur. Örgüt liderini kutsallaştırıcı 'Hoca efendi' gibi hiçbir sıfat kullanmadım. Aldığım talimat yok. Tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.
"Gazetecilik yaptığıma pişman oldum"
Sanıklardan Muhammet Said Kuloğlu, Türkiye'de gazetecilik yaptığına pişman olduğunu belirterek, "Fuatavni'yle ilgili haber yapmışım. Madem öyle, genel yayın yönetmenleri de benimle beraber yargılansın. Başkaları röportaj yapıyor gazeteci oluyor. Ben yapıyorum terör örgütü üyesi oluyorum. Sayın savcı ben tuzağa mı düşürüldüm? Beraatimi talep ediyorum" dedi.
"Atilla Taş cezaevinde kitap yazıyor"
Atilla Taş'ın cezaevinde 'Sakıncalı Çökelek' isimli bir kitap yazdığını belirten tutuklu sanık Mutlu Çölgeçen, "Ben savunma ve istihbarat muhabiriyim. Bizim işimiz zor ve risklidir, bizim işimiz kod çözme olayıdır. Yüksek askeri şura haberlerini yıllardır yapan bir gazeteciyim ben. Eğer ben FETÖ üyesi olsaydım darbeyi neden attığım tweetlerle deşifre edeyim ki?" ifadelerini kullandı.
"Bank Asya'ya 50 bin dolar para yatırdım"
Attığı tweetlerin FETÖ terör örgütünü aklamak amaçlı olmadığını belirten sanık Çölgeçen, "15 Temmuz'da gece 4'e kadar sürekli tweetler attım. Darbe bittikten sonra darbenin arkasında kimler var şeklinde tweetler atmaya başladım. Darbenin arkasında cemaatin olduğunu düşünmüyorum, darbe sonrası hükümet aklıselim davranmıyor şeklinde tweetler attım. Bu darbenin içinde farklı unsurların olabileceğini ifade ettim. Darbeyi kim teşvik ettiyse, kim haber olduğu halde söylemediyse teröristtir yazdım. Bank Asya'ya 50 bin dolar yatırdım. Kızlarım Samanyolu Kolej'inde okuyorlardı. Okulun ödemesi oradan yapılıyordu" dedi
Çölgeçen mahkeme heyeti başkanına, "Sulh Ceza Hakimiyken beni siz tutuklamıştınız" diyerek savunmasına başladı. Çölgeçen, hakimlik sorgusunda kendisini iyi ifade edemediğini belirterek, şunları anlattı:
"Sayın başkan, sizi şimdi karşımda gördüğüm için çok mutluyum. Tutuklandığım zaman size kendimi ifade etmek için yeterince fırsat bulamamıştım. Birçok gazetede çalıştım. Sabah gazetesinde de savunma muhabirliği yaptım. 2010 yılında Yüksek Askeri Şura'daki istifalardan tutun da Ergenekon terör örgütüne kadar birçok askeri habere imza attım. Sabah gazetesinin genel yayın yönetmeni Erdal Şafak'ın benim hakkımda yazdığı çok yazı vardır. Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Tahliyemi talep ediyorum."
Sanık Çölgeçen, Twitter'da "Darbenin arkasında Cemaat olduğunu düşünmüyorum. Fetullahçı subaylar varsa da tespit edilsin" diye yazdığı için tutuklu olduğunu öne sürerek, tahliyesini talep etti.
Savunmasını yapan tutuklu sanıklardan Erkan Acar, hakkındaki suçlamaları reddetti. Acar, Bank Asya'ya talimatla para yatırmadığını öne sürerek, "2013'te Zaman gazetesinden ayrılmıştım. Tazminatımı vermişlerdi. Bank Asya hesabımda bu maaş hesabımdır. Ayrıca hesap açmadım. Para yatırmadım. Hesabıma yatırıldığı iddia edilen para tazminatımdır." dedi.
Tutuklu sanık Seyid Kılıç da savunmasında, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, "Darbe ile suçlanmamıza rağmen cezaevinde darbeci gazeteciler geldi dediler. 15 Temmuz'un ardından olunca öyle oluyor. Acaba her şey bir plan çerçevesinde gerçekleşiyor diye düşünmeden edemiyorum. Sanki komedi unsurlarıyla süslenmiş bir gerilim filimin içindeyim aslında bu bir devam filmi..." ifadesini kullandı.
-KPSS'den 63 alarak TRT'ye girmiş
Bank Asya hesabını maaş için kullandığını iddia eden sanık Kılıç, kaçma şüphesinin olmadığını öne sürerek, "Başkaları kaçtı diye benim de kaçacağım anlamına gelmez. Göçerim kaçmam. Çalıştığım sürece algı operasyonu yapmadım. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.
Sanık Kılıç'ın ifadesinin ardından çapraz sorgusuna geçildi. Sanık avukatının, "STV'den TRT'ye niçin ve nasıl geçtin" diye sorduğu sanık Kılıç, STV'de durumların kötü olduğu için TRT'ye geçtiğini belirterek, " KPSS sınavına girdim 63 civarında puan aldım ve geçtim" cevabını verdi. Bunun üzerine mahkeme başkanı İbrahim Lorasdağı, "KPSS sınavının taban alt puanının 70 olması gerekmiyor mu?" diye sordu. Sanık Seyid, "Zannetmiyorum 60 falan olabilir" yanıtını verdi.
Tutuklu sanıklardan Ufuk Şanlı hakkındaki terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmediğini, iddianamede yer alan örgütün şifreli mesajlaşma programı olan Bylock'u kullanmadığını belirterek, tahliyesini talep etti.
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklardan Hüseyin Aydın, "fuatavni" hesabıyla bir irtibatının bulunmadığını öne sürdü.
Aydın, kapatılan Cihan Haber Ajansında çalıştığı dönemde yöneticilerle irtibatının sınırlı olduğunu anlatarak, "Ben fotomuhabirliği yaptım. Ajanstan aldığım para karşısında yaptığım hizmet budur. Cihan Haber Ajansının yöneticileriyle el sıkışmışlığım dahi yoktur. Sicilim temizdir, hiçbir suça bulaşmadım. Said Sefa isimli şahsı hayatımda görmedim. 'Fuatavni' hesabındaki paylaşımları desteklemedim, paylaşmadım. Hesabım açıktır, görülebilir." diye konuştu.
Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan Murat Aksoy da hakkındaki suçlamaları reddetti.
Aksoy, eleştiri yazıları yazdığını iddia ederek, "Bank Asya'da hesabım yoktur, para yatırmadım. Örgüt adına gizli toplantılara katılmadım. Örgüt liderini kutsallaştıran 'Hocaefendi' sıfatlarına yazılarımda yer vermedim." dedi.
Duruşmada, tutuklu sanıklardan Said Kuloğlu ve Yakup Çetin de savunma yaparak haklarındaki iddiaları kabul etmedi. Mahkeme heyeti, savunmalara ara vererek, duruşmayı yarına erteledi.
Bu arada 3 gün boyunca yapılan duruşmalarda toplam 25 sanık ifade verdi. Yarınki duruşmada da ifadesi alınmayan 2 sanığın daha savunma yapması bekleniyor. Böylece firari sanıklar Bülent Ceyhan ve Said Sefa haricinde tüm sanıkların savunması tamamlanmış olacak
30.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Duruşmada Rota Haber internet sitesinin kurucusu tutuklu sanık Ünal Tanık ifade verdi. 1981 yılında gazeteciliğe başladığını ve çeşitli medya kuruluşlarında çalıştığını belirten Tanık, 2011 yılının başında Rota Haberi yapmaya başladığını söyledi. Rota Haber'de terör örgütünün haberlerini topluma sunmakla suçlandığını belirten Tanık, haberciliğin dışında hiç bir şey yapmadığını ifade etti.
Fuat Avni'ye ait bilgileri gizlemekle de suçlandığını ifade eden Tanık, "Fuat Avni tarafından DM hesabıma teklif yapıldı. Uzun süre cevap vermedim. Adı yeni yeni duyuluyordu. İyi takipçi sayısına ulaşmıştı. İnsanların dikkatini çeken bir hale gelmişti. Teklif ondan geldi. İkinci teklifte olabilir dedim. Rota Haber'de 3 veya 4 kez yazdı. 2014 yılının Mart sonrasıydı" diye konuştu.
Dosyada hakkında yakalama kararı bulunan firari sanık Sait Sefa'nın kendisini telefonla aradığını belirten Ünal Tanık, "Bana, 'Haberdar sitesini ben devraldım. Ziyaretine gelmek istiyorum' dedi. Okmeydanı'ndaki yerimize geldi" dedi.
Mahkeme başkanının "ne zaman geldi" diye sorması üzerine Ünal Tanık, "2014'ün yaz ayları olması lazımdı. Fuat Avni bizde yazmayı bıraktıktan sonra görüştük" dedi. İddianamede şüpheli Said Sefa'nın, "fuatavni" hesabını açan ilk kişi olduğu iddia ediliyor.
Aktif Haberin Genel Yayın Yönetmeni Yetkin Yıldız ise 9 aydır tutuklu bulunduğunu belirterek "Sadece gazetecilik yaptım. 190 sayfalık iddianamede benimle ilgili yarım sayfalık iddia bulunuyor. Suçlamalar Fuat Avni haberleri yapmak ve Bank Asya da 2 bin 300 TL hesabımın bulunması" dedi.
CHP Milletvekillerinin kendilerini ziyaret etmeye korktuklarını söyleyen Yıldız, "Kusura bakmasın sadece Atilla Taş'ı ziyaret ettiler. Biz de gazeteciyiz. Bizi neden ziyaret etmediler" diye konuştu. Yıldız, fuatavni hesabından yapılan paylaşımları haberleştiren çok sayıda medya kuruluşunun olduğunu belirterek bu kurum ve kişiler hakkında hiçbir işlem yapılmadığını söyledi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, sanık savunmasının alınmasının ardından tanıkların beyanlarının alınmasına geçildi.
Tanıklar Ömer Tekerek, bir dönem Habertürk gazetesinde çalıştığını, normalde haber merkezinde saat 9.30'da toplantı yapıldığını belirterek, "Ancak 17 Aralık günü sadece o saatte sanık Oğuz Usluer orada bulunuyordu. Diğer sanıklardan Cuma Ulus ve Abdullah Kılıç söz konusu tarihte merkeze geç geldi. O saatlerde niye yöneticiler gelmemiş o kadar önemli bir operasyon varken." dedi.
FETÖ'ye yönelik soruşturma açılan eski milletvekili Hakan Şükür'ün partisinden istifa mektubunun Ankara muhabiri tarafından ekrandan okunduğunu belirten tanık Tekerek, terör örgütü FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen'in bir videosunun da sanık Abdullah Kılıç tarafından yayına verilmesi talimatını aldığını iddia etti.
Söz konusu videonun içeriğini hatırlamadığını anlatan tanık Tekerek, "Bir haber daha vardı. Haber 15 saniyelik kısa bir görüntüden oluşuyordu. Bu görüntülerde, bir aracın bagajında ayakkabı kutuları ve paralar görünüyordu. Bu görüntüye ilişkin bir haber metni de vardı ancak haber dilinde sıkıntı vardı. Görüntü de net olmadığı için oradan yola çıkılarak bu haber metni yazılmazdı. Özel bir yerden bilgi alınması gerekiyordu." ifadelerini kullandı.
Tekerek'in ardından Bahadır Gürler, Mehmet Yeşilkaya ve Orhan Akdoğan'ın tanık sıfatıyla beyanları alındı. Mahkeme heyeti, beyanlara ara vererek, duruşmayı yarına erteledi.
31.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
FETÖ'nün medya yapılanmasına ilişkin 29 gazetecinin yargılandığı davada 26 tutuklu sanıktan aralarında Atilla Taş'ın da bulunduğu 21 sanığın tahliyesine karar verildi.
Savcı 13 kişiye tahliye talep etti
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına yönelik davada duruşma savcısı, sanıklar Kapatılan Meydan Gazetesi yazarı ve şarkıcı Atilla Taş, Türk Solu Gazetesi'nin baş yazarı Gökçe Fırat Çulhaoğlu ile Murat Aksoy, Yakup Çetin, Abdullah Kılıç, Seyit Kılıç, Mustafa Erkan Acar, Hüseyin Aydın, Ali Akkuş, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Oğuz Usluer ve Yetkin Yıldız'ın tutuklulukta geçirdikleri sürenin dikkate alınarak tahliyelerine karar verilmesini talep etti. Savcı diğer sanıkların ise atılı suçu işlediklerine yönelik kuvvetli suç şüphesini gösterir delillerin bulunduğu gerekçesiyle tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesindeki beşinci duruşmasında, sanık ve avukatların taleplerinin alınmasının ardından duruşmaya karar için 15.45'de ara verildi.
Aranın ardından yeniden başlayan duruşmada, mahkeme heyeti kararını saat 16.30'da açıkladı.
Buna göre heyet, tutuklu sanıklar kapatılan "Rotahaber" sitesinin sahibi Ünal Tanık, Mutlu Çölgeçen, Ufuk Şanlı, Davut Aydın ve Emre Soncan'ın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Heyet, tutuklu sanıklar Atilla Taş, Abdullah Kılıç, Ahmet Memiş, Ali Akkuş, Bayram Kaya, Bünyamin Köseli, Cemal Azmi Kalyoncu, Cihan Acar, Cuma Ulus, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Habib Güler, Halil İbrahim Balta, Hanım Büşra Erdal, Hüseyin Aydın, Muhammed Sait Kuloğlu, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Oğuz Usluer, Seyid Kılıç, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız'ın tahliyesine karar verdi.
Firari sanıklar Bülent Ceyhan ve "fuatavni" hesabının kurucusu olduğu belirlenen Said Sefa hakkındaki yakalama kararının beklenilmesine hükmedildi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Murat Çağlak tarafından hazırlanan iddianamede, örgütün sosyal medyadaki propaganda aracı olan "fuatavni" adlı hesabının kurucusu olduğu tespit edilen ve firari olduğu gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkarılan sanık Said Sefa hakkında "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı terör örgütü yönetmek" suçundan da 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
İddianamede, sanıklar kapatılan Meydan gazetesinin yazarı Atilla Taş, yine kapatılan "Rotahaber" sitesinin sahibi Ünal Tanık ile gazeteciler Abdullah Kılıç, Ahmet Memiş, Ali Akkuş, Bayram Kaya, Bülent Ceyhan, Bünyamin Köseli, Cemal Azmi Kalyoncu, Cihan Acar, Cuma Ulus, Davut Aydın, Emre Soncan, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Habib Güler, Halil İbrahim Balta, Hanım Büşra Erdal, Hüseyin Aydın, Muhammed Sait Kuloğlu, Muhterem Tanık, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Mutlu Çölgeçen, Oğuz Usluer, Seyid Kılıç, Ufuk Şanlı, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız hakkında da "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis istemiyle cezalandırılmaları isteniyor.
İKİNCİ İDDİANAME GELİYOR
Öte yandan, bu davanın dışında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca, terör örgütü FETÖ/PDY'nin medya yapılanmasına yönelik soruşturmalar ise sürüyor. Söz konusu bu soruşturmalar kapsamında, "fuatavni" hesabını Said Sefa'dan sonra kullanan şüpheli ile terör örgütü FETÖ mensubu olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklanan bazı şüpheliler hakkında ikinci bir iddianamenin yazımına geçileceği öğrenildi.
TAHLİYELERE TEPKİ
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına ilişkin, aralarında "fuatavni" hesabının kurucusu olduğu tespit edilen firari sanık Said Sefa'nın da yer aldığı 26'sı tutuklu 29 sanığın yargılandığı davada, 21 tutuklu sanığın tahliye edilmesine karar verilmesi sosyal medyada tepki gördü.
Aralarında milletvekilleri ve gazetecilerin de bulunduğu çok sayıda kişi, sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamalarla, tahliye kararına tepkilerini dile getirdi.
Mesajlarda kararın yanlış olduğu savunularak, gereğinin yapılması talep edildi. Ayrıca, sanıklardan bazılarının daha önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere devlet büyüklerine yönelik hakaret ve tehdit içeren mesajları hatırlatıldı.
TAHLİYE OLDULAR, TEKRAR GÖZALTINA ALINDILAR
FETÖ'nün medya yapılanması davasında aralarında Gökçe Fırat Çulhaoğlu ve Hanım Büşra Erdal'ın da bulunduğu 8 sanığın tahliyesine yapılan itiraz kabul edildi. Başsavcılık tahliye kararı verilen 21 kişiden kalan 13'ü için de iki ayrı soruşturmadan gözaltı kararı çıkardı.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde beşincisi görülen, FETÖ'nün medya yapılanması davasında aralarında Gökçe Fırat Çulhaoğlu ve Hanım Büşra Erdal'ın da olduğu 8 şüphelinin tahliye edilmesine duruşma savcısı itiraz etti. Duruşma savcısı Göksel Turan, karara kısmen itiraz ederek 8 sanığın yeniden tutuklanmasını istedi. Savcılığın itiraz dilekçesinde, dosya kapsamında sanıkların FETÖ ile iltisaklı basın yayın organlarında çalışmaları, örgütün faaliyetleri doğrultusunda özellikle Ergenekon-Balyoz davaları süreci ile başlayan ve 17-25 Aralık sürecinde örgüt lehine algı operasyonu amacıyla yayınlar yaptıkları belirtildi. Sanıkların yine aynı amaçla sosyal medyada çok sıklıkla paylaşımda bulundukları ve örgütün sosyal medya algı operasyonunun önemli ayağını oluşturan FuatAvni twitter hesabı ile ilgili sıklıkla paylaşımlarıyla algı operasyonları yaptıkları kaydedilen dilekçede, "Sanıkların bazılarının özellikle 15 Temmuz Darbe Girişimi öncesi darbenin gerçekleşeceği anlamına gelen paylaşımlar yaptıkları, darbe girişimi sonrası örgüt lehine ve darbe girişiminin örgüt ile ilgisinin olmadığı şeklinde kamuoyu algısı oluşturmak amacıyla yine sosyal medyada paylaşımlarda bulundukları" vurgulandı. Sanıklar bakımından örgüt üyeliğini gösterir devamlılık suç kastı ve eylem yoğunluğunun bulunduğunu ve tahliye kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğu belirten savcılık, bu sanıkların tekrar tutuklanmasına karar verilmesi talep etti.
İstanbul 25'inci Ağır Ceza Mahkemesi, savcının bu itirazını kabul etti ve sanıklar Ahmet Memiş, Bayram Kaya, Cemal Azmi Kalyoncu, Cuma Ulus, Habip Güler, Halil İbrahim Balta, Hanım Büşra Erdal ve Muhammed Said Kuloğlu hakkında yakalama kararı çıkardı.
Başsavcılık, 13 sanık hakkında gözaltı kararı aldı
Öte yandan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan ayrı bir soruşturma kapsamında, tahliyelerine karar verilen diğer 13 sanık Ali Akkuş, Atilla Taş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Seyid Kılıç, Yetkin Yıldız, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç ve Oğuz Usluer hakkında "Darbeye teşebbüs" ve "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından gözaltı kararı çıkardı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yazı yazılarak bu sanıklar için ilk etapta 7 günlük gözaltı kararı alındığı belirtildi.
21 KİŞİ EMNİYETTE
FETÖ'nün medya yapılanmasına yönelik davada tahliyelerine karar verildikten sonra 8'i aynı dava kapsamında yapılan itiraz sonucu, 13'ü ise "darbe soruşturması" çerçevesinde tekrar gözaltına alınan 21 kişinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'ndaki işlemleri sürüyor. Atilla Taş ve Murat Aksoy'un da aralarında bulunduğu 13 kişi için 7 gün gözaltı süresi verildiği, haklarında çıkarılan yakalama kararı kapsamında gözaltına alınanların ise adliyeye sevk edileceği öğrenildi.
13 KİŞİYE 7 GÜN GÖZALTI SÜRESİ
Hakkında yakalama kararı çıkarılan 8 isim tahliyelerinin hemen ardından cezaevi çıkışında yakalanarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'na götürüldü. Burada bekletilen 8 kişinin adliyeye sevk edilmeleri bekleniyor.
Savcının tahliye talebinde bulunduğu ve mahkemenin de tahliye ettiği 13 kişi hakkında da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen darbe soruşturması kapsamında gözaltı kararı verilmişti. Atilla Taş ve Murat Aksoy'un da aralarında bulunduğu 13 kişinin, haklarında yürütülen, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve " Türkiye Cumhuriyet hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlarından dolayı gözaltına alındıkları, sorgularının da İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nda sürdüğü öğrenildi. Bu kişiler hakkında 7 gün gözaltı süresi verildiği belirtildi.
Paralel yapı-30 Ağustos (2016) 'İstanbul Medya Yapılanması 29 sanık' davası
(01 Nisan 2017, 15:40), son güncel.: (02 Nisan 2017, 11:17)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: