İzmir askeri casusluk davasının iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ'un Marmaris'teki evinde ele geçirildiği öne sürülen ve davaya delil teşkil eden harddisklerdeki DNA örneklerinin Başbuğ'a ait olmadığı belirlendi. Tespit edilen DNA'nın Ankara'daki bir başka sanığın evinde ele geçirilen harddiskindeki DNA olduğu da tespit edildi. Kumpas şüphesini güçlendiren bu şok gelişme üzerine Başbuğ DNA'nın kime ait olduğunun bulunmasını istedi. Başbuğ, 'göreceksiniz o DNA Fetullahçı polis yada savcılardan birine ait çıkacak' dedi.
27.01.2016 12:07 İzmir askeri casusluk davasının iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ'un evinde ele geçirildiği öne sürülen ve davaya delil teşkil eden hard disklerdeki DNA örneklerinin Başbuğ'a ait olmadığı belirlendi. Davaya bakan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine geçen ay DNA örneği veren Başbuğ ile ilgili İzmir Adli Tıp Kurumu raporu mahkemeye iletildi.
İzmir Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı bilirkişi raporunda çarpıcı tespitlere yer verildi. Deliller arasında gösterilen ve davanın kilit ismi Narin Korkmaz’ın evinde elde edildiği ileri sürülen beyaz renkli erkek iç çamaşırındaki DNA örneği, o dönem suçlanan sanıkların hiçbirisinin DNA’sı ile uyuşmadı.
DNA ORTAYA ÇIKARDI
İzmir Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı bilirkişi raporuna göre, davanın iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ ile diğer sanıklardan Bilgin Özkaynak, Narin Korkmaz, Safiye Köten ve Filiz Albayrak’ın evlerinden alınan iç çamaşırı, denizci şapkası, ilk yardım çantası, harddisk, flaş bellek, mouse, kitapçık gibi materyaller üzerinde DNA çalışması yapıldı. Adli Tıp Kurumu’nda yapılan testlerde, materyallerden alınan DNA örnekleri, sanıklardan alınan DNA profilleriyle eşleşmedi.
AYNI KİŞİ Mİ YERLEŞTİRDİ?
Albay Coşkun Başbuğ’un Marmaris’teki evinde bulunduğu iddia edilen ve davaya delil olarak sunulan harddisk ile davanın sanıklarından Meryem Bağcı’nın Ankara’daki evinde ele geçirilen flash bellekteki DNA örnekleri de sanıklarla uyuşmadı. Ancak farklı iki ilde ele geçirildiği iddia edilerek deliller arasına konulan harddisk ile flash belek üzerindeki DNA örneğinin aynı kişiye ait olduğu saptandı. Bu tespit, iki delilin de aynı kişi tarafından yerleştirildiğinin güçlü bir ihtimal olduğunu ortaya koydu. Bu DNA’nın kime ait olduğu belirlenirse kumpasın bir ayağı daha ortaya çıkarılmış olacak.
KİME AİT, ARAŞTIRILACAK
Deliller arasında gösterilen ve davanın kilit ismi Narin Korkmaz’ın evinde elde edildiği ileri sürülen beyaz renkli erkek iç çamaşırındaki DNA örnekleri de incelendi. Yapılan incelemede DNA örneği o dönem suçlanan sanıkların hiçbirinin DNA’sı ile uyuşmadı. Bu iç çamaşırındaki DNA’nın kime ait olduğu, bunun kimler tarafından ve nasıl deliller arasında girdiği araştırılacak.
BAŞBUĞ: GÖRECEKSİNİZ O DNA FETULLAHÇI SAVCI YA DA POLİSLERE AİT ÇIKACAK
Başbuğ, yaptığı açıklamada, "askeri casusluk" davası kapsamında gözaltına alınan birçok kişinin evinde, ya kendilerine ait olmayan ya da içeriği sonradan değiştirilmiş deliller bulunduğunu söyledi. Hard disklere ilişkin DNA testi yapılmasını istediğini belirten Başbuğ, kendisine ait, içi sırf müzikle dolu hard diskin içinin değiştirilerek sözde askeri bilgi ve belge içeren bilgilerin konulduğunu bildirdi.
Başbuğ, "Sanıklardan Meryem Bağcı'nın Ankara'daki evinde ele geçirildiği iddia edilen ve Bağcı'nın kendisine ait olmadığını söylediği hard disk ile benim evdeki hard diskte aynı erkeğin DNA'sı bulunmuş. Mahkeme, bu DNA'ların karşılaştırılmasını istedi. Biz de gittik, DNA örneği verdik. Sonuçlanan adli tıp kurumu raporunda, 'DNA Coşkun Başbuğ'a ait değildir' deniyor. Bu, tarihi, ibretlik bir vesikadır" dedi.
DNA'nın kime ait olduğunun ortaya çıkarılması için suç duyurusunda bulunacağını vurgulayan Başbuğ, şöyle konuştu: "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) operasyonlarında tutuklanan, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan ya da yurt dışına kaçan bütün polis, savcı ve hakimlerden DNA örneği alınmasını ve test edilmesini talep edeceğim. Çünkü bu disklerin hepsi oynanmış, sonradan yerleştirilmiş suni delillerdi. Bu raporlar da bunu mühürledi. Göreceksiniz bu DNA profili, FETÖ mensubu savcı ya da polislerden birine ait çıkacak."
Diğer sanıkların da DNA'sı tutmadı
Başbuğ, adli tıp kurumu raporunda ayrıca, sanıklar Bilgin Özkaynak, Narin Korkmaz, Safiye Köten, Filiz Albayrak'tan ele geçirildiği iddia edilen iç çamaşırı, denizci şapkası, ilk yardım çantası, flaş bellek, mouse, kitapçık gibi materyaller üzerinde yapılan testlerde de DNA örneklerinin sanıklardan alınan DNA profilleriyle uyumsuz olduğunun saptandığını bildirdi.
"Beraat bekliyoruz"
Başbuğ, hem dijital verilere ilişkin "Delil niteliği yoktur" şeklinde sonuçlanan teknik bilirkişi raporu hem de DNA raporu sonuçlarına göre normal şartlarda mahkemenin 8 Şubat'taki duruşmayı beklemeden acilen toplanıp, davayı tüm sanıklar yönünden beraatla sonuçlandırmasını beklediklerini anlattı.
"İnsanların bu lekeden kurtulması için davanın derhal bitirilmesi lazım" diyen Başbuğ, şunları kaydetti: "4 sene önce 'kumpas var, örgüt var' diye anlatmakta zorlanırdık. Ama şimdi kimin örgüt olduğunu, kimin gerçek casus, kimin gerçek vatansever, kimin gerçek Müslüman olduğu görüldü. Dış güçlerin elinde oyuncak olmuş, devletini, milletini satan, iftiralar atanların bir kısmı tutuklandı, bir kısmı yurt dışına firar etti. Bunların hepsi şimdi inlerinde tir tir titreyerek başlarına gelecekleri bekliyor. Üç günlük akılla 30 asırlık devlete kafa tutarsanız, başınıza bunların geleceği bellidir. Bunu hesap edemediler belli ki. Nereye kaçarlarsa kaçsınlar, yaptıklarının hesabını verecekler."
Davanın geçmişi
Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli savcı Zafer Kılınç'ın "Askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma" suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker, 357 sanık hakkında hazırladığı iddianamede, sanıklar hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti. İddianamede adı geçen 831 mağdurdan, aralarında devlet memuru, asker ve MİT mensubunun da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından "fişlendiği" iddia edilmişti. Çete lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verileri kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ve 9'ar yıl, sanıklar arasındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele hakkında ise "Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek" suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep edilmişti.
İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde 16 Nisan 2013'te görülmeye başlanan davada bugüne kadar 44'ü Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olmak üzere tutuklu 69 kişi tahliye edilmişti. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin ardından davanın İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesi kararlaştırılmış, 5'i asker 10 tutuklunun da bu mahkemece tahliye edilmesiyle 357 sanıklı davada tutuklu kalmamıştı. Milli Savunma Bakanlığının 20 Ekim 2014'te görülen duruşmadaki müdahillik talebi, "Suçtan zarar görme ihtimali bulunduğu" gerekçesiyle kabul edilmişti. Son duruşması 23 Ekim'de gerçekleştirilen davanın görülmesine 8 Şubat'ta devam edilecek.
Paralel yapı-03 Kasım (2015) 'İzmir askeri casusluk kumpası' soruşturması manşetlerimiz
İstanbul ve İzmir casusluk davalarıyla ilgili manşetlerimiz
(27 Ocak 2016, 12:07)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: