İstanbul 29 ve 32. Asliye Ceza hakimlerinin paralel yapı tutuklularını tahliye ısrarı sürüyor. İki mahkeme tahliye kararlarının geçerli olduğunu belirterek ilgili evrakları gereğinin yapılması, yani tutukluların tahliye edilmesi için tekrar cezaevi infaz savcılığına gönderdi. Ancak bu karar Cumhuriyet Başsavcılığı İnfaz ve İlamat Bürosu'ndan döndü. Nöbetçi savcılardan Ahmet Hanefi Uslu, bu kararı da daha önceki gerekçeler doğrultusunda ilgili mahkemelere iade etti. Gergin bekleyiş sürerken HSYK'nın saat 14.00'te başladığı olağanüstü toplantı sürüyor. Toplantıdan hakimlerin açığa alınma kararının çıkabileceği bildiriliyor.
27.04.2015 14:18 Paralel Yapı soruşturmasından gözaltına alınan Cemaatçi 75 kişinin tahliyesi yargı krizine döndü. Tahliye kararı veren 2 hakimin açığa alınması HSYK'da görüşülürken 32. ve 29. Asliye Ceza Mahkemeleri kararlarında direndiler. 32. Asliye Ceza Mahkemesi tahliyeyi tekrar yürürlüğe koyarken 29. Asliye Ceza ise Sulh Ceza hakimliğinin kararı hakkında verdiği 'yok hükmündeki' kararı 'yok hükmünde' ilan etti. Bu mahkeme ayrıca, kararlarını "Yok Hükmünde" sayan Sulh Ceza Hakimi ve kararı yerine getirmeyenler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
32. Asliye Ceza Mahkemesi, aralarında STV yöneticisi Hidayet Karaca ve Cemaatçi polislerin de olduğu ve çok tartışılan tahliye kararında ısrar etti. Mahkeme savcılığın gönderdiği dosyayı “Tahliye kararları yerine getirilsin” diyerek infaz savcılığına geri gönderdi.
Yani 32. Asliye Ceza Mahkemesi bir nevi 10 Sulh Ceza Hakimliği'nin "yok hükmünde kararı yok hükmündedir" dedi. Kararında direnen 32. Asliye Ceza Mahkemesi, tahliye karalarını uygulamayan bütün ilgili kişilere Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinde kabul edilen özgürlük ve güvenlik haklarını ihlal etme durumu ile TCK 109. Maddesinde düzenlenen Hürriyet-i Tahdit suçunu işleme durumuyla karşı karşıya kaldıklarını ve aldıkları kararın kesin karar olduğunu hatırlattı.
32. Asliye Ceza mahkemesi kararında şunları belirtti:
"CMK 36/2 Maddesi "İnfaz edilecek kararlar Cumhuriyet Başsavcılığı'na verilir" hükmü gereğince şüphelilerin tahliyesine yönelik mahkememizin yukarıda numaraları yazılı yedi ayrı değişik iş sayılı kararlarımızın yerine getirilmesi için ilgi sayılı yazınız ile iade edilen tahliye müzekkereleri yazımız ekinde gönderilmiştir.
Gereği rica olunur."
29. ASLİYE: 'YOK HÜKMÜNDEKİ' KARAR 'YOK HÜKMÜNDEDİR
Redd-i Hakim talebine bakan 29. Asliye Ceza Mahkemesi de direniyor. 29. Asliye Ceza Mahkemesi tahliye kararını 'yok hükmünde' sayan 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin aldığı kararların 'yok hükmünde' saydı. 10. Sulh Ceza Hakimi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunarak HSYK'ya bildirimde bulundu.
HSYK OLAĞANÜSTÜ TOPLANDI
14 Aralık Operasyonu'nda tutuklanan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve 75 polis hakkında verilen tahliye kararının ardından verilen sürpriz karar HSYK'yı hareket geçirdi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz, "Paralel Yapı" soruşturmaları kapsamında tutuklu şüpheliler hakkında tahliye kararı veren iki hakimle ilgili iddiaları görüşmek üzere olağanüstü toplantı yapma kararı aldıklarını bildirdi.
CEZAEVİ SAVCISI 2. KEZ KARARLARI GERİ GÖNDERDİ
29.ve 32. Asliye Ceza Mahkemelerinin bu 'ısrarlı tahliye' direnişi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İnfaz ve İlamat Bürosu'ndan döndü. Nöbetçi savcılardan Ahmet Hanefi Uslu, bu kararı da daha önceki gerekçeler doğrultusunda ilgili mahkemelere iade etti.
İŞTE KAMİKAZE TAHLİYEDE ROL ALAN HAKİMLER:
------------------------------------------------------------------------------
KAMİKAZE GİRİŞİMİN DETAYLARI: KATİBİ REHİN AL, KAPIYI KİLİTLE
Yargı içinde yuvalanmış paralel hakimlerin, kendilerine talimat geldiğinde nasıl pervasızlaştığı ‘korsan tahliye’ girişimi ile bir kez daha anlaşıldı. 75 tutukluyu Silivri’den kaçırmaya çalışan Hakim Mustafa Başer’in hareket tarzı, DHKP-C’li teröristleri aratmadı. Katibini rehin alıp kapıyı kilitleyen Başer, yanında getirdiği harici bellekten işlem yaptı.
Yenişafak'ın haberine göre; Paralel yapı soruşturmalarına bakan 10 ayrı sulh ceza hakimini pasifize ederek cezaevindeki darbe şüphelilerini dışarı çıkarmaya çalışan iki asliye ceza hakiminin hukuku defalarca çiğneyerek aldıkları kararlar, paralel yapının hukuk sistemini nasıl manipüle ettiğini ve bundan sonra da neleri göze alabileceğini gözler önüne serdi. Hakim Metin Özçelik, avukat dilekçeleri kendisine ulaştığında muhabere nöbetçisiydi ve görevi sadece kendisine ulaşan evrakları diğer mahkemelere tevzi etmekti. Ancak kanunu açıkça çiğneyerek bu talepleri işleme alan hakim yetkisiz bir şekilde, paralel yapı şüphelilerini tutuklayan 10 ayrı sulh ceza hakimi hakkında 'reddi hakim' kararı verdi. Ardından 'sulh cezada hakim kalmadı' diyen Özçelik, dosyaya bakması için 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi olan arkadaşı Mustafa Başer'i devreye soktu.
TOMAR ÜZERİNDEN KARAR
Vazifeyi devralan Başer ise kapısını kilitleyip katibinin telefonlarına el koydu, katibini de rehin aldı. İçeride uzun süre aç ve susuz kalan katip, yaşadığı heyecana dayanamayıp bayıldı. Bunun üzerine Başer, odaya başka bir katip aldı. Savcılığın, yetkisiz olduğu için dosyaları göndermediği Başer, avukat dilekçeleri üzerinden 76 tutuklu için tahliye kararı verdi. Üstelik bu skandal kararı dosyayı incelemeden verdiği için, tahliye kararında alışılmış şekilde 'dosya incelenerek karar verildi' ifadesi yeralmadı. Başer, karar kağıdında 'evrak tomar olarak incelendi' cümlesini kullandı. Başer bununla, dosyayı asılları üzerinden değil fotokopiler üzerinden inceleyerek 'tomar' yorumuyla karar veren ilk hakim olarak tarihe geçti.
KARARINI UYAP'A YÜKLEMEDİ
Skandalın bütün ayrıntılarına vakıf olan ve sözkonusu hukuk gasbında bilerek görev alan Başer, verdiği kararı UYAP'a da yüklemedi. Tahliye kararını tek tek yazdırdı, yazıcıdan çıktısını aldı ve avukatları telefonla arayarak tek tek çağırdı, kararı elden tebliğ etti. Başer, kararını avukatlar kanalıyla infaz savcısına elden göndermek istedi. Fakat örgütün son bombası da elinde patladı. Başer ile Özçelik'in paralel oyununu, CMK'nın “Yetkisiz hakimin kararı yok hükmündedir" maddesine göre karar veren 10. Sulh Ceza Mahkemesi ile infaz savcısı bozdu. Silivri Cezaevi önünde sabaha kadar bekleyen örgüt sempatizanları eve elleri boş döndü.
Elleri boş dağıldılar
Korsan tahliye girişimiyle birlikte paralel örgüt medyasının yürüttüğü kampanya sonrası tutuklu yakınları soluğu Silivri Cezaevi önünde aldı. Hukuksuz kararın avukatlar kanalıyla elden teslim edildiği cezaevi infaz savcısı, 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin 'yok hükmünde' dediği kararlarla ilgili bir işlem yapmadı. Böylelikle, 'casusluk', 'telekulak', 'sahtecilik' gibi suçlardan tutuklanan ve aralarında Hidayet Karaca, Ramazan Akyürek, Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Ömer Köse'nin de bulunduğu 75 isim cezaevinden çıkamadı. Silivri'ye gelen tutuklu yakınları da sabaha kadar süren bekleyişin ardından evlerine elleri boş döndü.
'10 gün sonra görürsünüz'
Paralel yapının 25 Nisan hukuk gasbı, 10 gün önce Çağlayan Adliyesi'nde örgüte yakın bazı yargı üyelerince dillendirilen iddiaları akla getirdi. 15 Nisan günü bazı hakimlerin, özel konuşmalarında “10 gün sonra neler olacağını görürsünüz" dediği iddia edildi. Hakimlerin “Neler olacak görürsünüz" dediği eylemin '25 Nisan korsan tahliye girişimi' olduğu ayan beyan ortaya çıkmış oldu.
Öte yandan korsan tahliyenin girişiminin mimarı hakimler Mustafa Beşer ve Metin Özçelik'in yasa dışı dinleme kararlarında imzası bulunduğu ortaya çıktı. Hakimlerin paralel yapı soruşturmalarında tutuklanan polis müdürleri Ali Fuat Yılmazer ve Yurt Atayün gibi isimlerin talebiyle Nurettin Veren, Edip Başer, Ümit Özdağ ve bir CHP genel başkan yardımcısı hakkında dinleme kararı verdikleri belirlendi.
Bombası elinde patladı
Paralel yapı, yargı darbesini organize ettikten sonra 75 tutuklunun tamamının dilekçelerini topladı ve 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik'in, Muhabere Nöbetçisi olduğu 20 Nisan tarihini bekledi. Bu dilekçeler 20 Nisan'da Özçelik'e teslim edildi. Nöbetçi Hakim'e iletilen bir resmi evrakın Yazı İşleri Müdürlüğü'ne kaydedilmesi gerekiyor. Ancak edinilen bilgilere göre Yazı İşleri Müdürlüğü çalışanları HSYK müfettişlerine herhangi bir dilekçe görmediklerini beyan etti. Görgü tanıklarının ifadelerine göre hakim, dilekçeleri bizzat kendisi aldı, bir gün sonra karar yazım aşamasında cebinden çıkardığı flash belleği bilgisayara takarak kararı yazmaya başladı. Muhabere nöbetçisi olması nedeniyle karar yetkisi yokken karar veren ve bu kararın gereği için haftasonunu bekleyen Hakim Özçelik, dilekçeleri bu kez 32. Asliye Ceza Hakimi Mustafa Başer'e iletti. Saat 17.00'den sonra görevi bitmesine rağmen odasından çıkmayan Başer, odasını kilitledi ve çalışmaya başladı. Katibi açlık ve susuzluktan baygınlık geçirince yine paralel yapıya yakın olduğu iddia edilen başka bir bayan katibi çağırarak onunla çalışmaya devam etti. Hakim Başer, müfettişlere kapıyı açmadı, görüşme taleplerini de reddetti. Sabaha kadar çalışarak tahliye kararlarını hazırladı. UYAP kapalı olduğu için kararları tek tek yazdırdı ve imzaladı. Kararları yazıp bitirdikten sonra şüpheli avukatlarını arayarak 'tahliye müjdesi' verdi. Çağlayan'daki kaynakların “Talimatla hareket ediyor" dediği Başer'in karar aşamasında kendisine iletilen USB diskle işlem yapması soru işaretlerini artırdı. Silivri Cezaevi'nde de ikinci müdürün tahliyeler konusunda hazırlandığı ve UYAP'a yüklendiği anda uygulamaya geçireceği iddia edildi. (Yenişafak)
------------------------------------------------------------------------------
O HAKİMLER TUTUKLU POLİSLERİN SUÇ ORTAĞI ÇIKTI
Hidayet Karaca ve 75 paralel polisin tahliyesini isteyen hakimler, paralel polisin de suç ortağı! İstanbul 29. Asliye Ceza Hakimi Metin Özçelik ve İstanbul 32. Asliye Ceza Hakimi Mustafa Başer’in; Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan polis amirlerini sahte isimle ve IMEI numaraları üzerinden dinleme taleplerini yerine getirdiği ortaya çıktı.
Yeniakit'in haberine göre; Tahşiye soruşturmasında tutuklanan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile paralel devlet yapılanması adına sahte isimlerle dinleme ve teknik takip yapan 75 polis amirinin usulsüz olarak tahliye edilmesini isteyen hakimlerin gerçek yüzü deşifre oluyor.
Hidayet Karaca ve 75 polisi yetkisini aşarak tahliyesini isteyen İstanbul 29. Asliye Ceza Hakimi Metin Özçelik ve İstanbul 32. Asliye Ceza Hakimi Mustafa Başer'in, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan polis amirlerini sahte isimle ve IMEI numaraları üzerinden dinleme taleplerini yerine getirdiği ortaya çıktı.
YILMAZER, ATAYÜN, SAYGILI TALEPTE BULUNMUŞ, HAKİMLER ONAYLAMIŞ!
Hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer'in; aralarında İstanbul Emniyet Müdürlüğü eski İstihbarat Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer, İstanbul Emniyet Müdürlüğü eski Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Eski Şube Müdürü Yakub Saygılı'nın bulunduğu tutuklu şüphelilerin yasadışı dinleme taleplerine onay verdiği bildirildi.
SAHTE İSİMLERLE NURETTİN VEREN VE ÜMİT ÖZDAĞ DİNLENMESİNE ONAY VERMİŞ!
İstanbul 29. Asliye Ceza Hakimi Metin Özçelik; paralel devlet yapılanmasının talebi üzerine Fetullah Gülen'in yakınında bulunan Nurettin Veren'i; "Nurettin" ve "Nurettin Savaş" adlı sahte isimlerle IMEI numarası üzerinden dinlenmesine onay vermiş! Nurettin Veren, Gülen Cemaati'ni eleştirdiği gerekçesiyle hedef alınmıştı.
Hakim Metin Özçelik, MHP milletvekili adayı ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'ı da, "Ebubekir Turgut" sahte isimle dinlenmesine onay vermiş!
Hakim Metin Özçelik'in paralel devlet yapılanmasının talebi üzerine dinlenmesine onay verdiği isimler şunlar:
Vakıflar Genel Müdürü Ümit Çoban,
Emekli Tümgeneral Hüsnü Can Teler,
Emekli Orgeneral Edip Başer,
TÜBİTAK Kriptoloji Umut Barış Erdoğan,
Jandarma Genel Komutanlığı'nda görevli yarbay Sinan Yaşar,
Savcı Zekeriya Öz'ün yakını Seyfullah Vatansever,
İstanbul Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi Ahmet Aziz,
Öğretim görevlisi Alp Aslan,
Gazeteci-Yazar Saygı Öztürk,
Gazeteci Kamil Elibol,
Polis Memuru Sami Terzi,
Meclis üyesi Ahmet Kartal,
Memur Elif Bozdoğan
Zekeriya Öz'ün yakını Seyfullah Vatansever
HAKİM MUSTAFA BAŞER DE, PARALEL POLİSİN YASA DIŞI TALEPLERİNİ ONAYLAMIŞ
İstanbul 32. Asliye Ceza Hakimi Mustafa Başer de; paralel devlet yapılanmasında görevli polislerin talebi üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya, Emniyet personelleri Süleyman Esirger, Tuncay Şirin ve Tahir Kıran'ın dinlenmesi ve teknik takiple izlenmesi kararına onay vermiş!
CUMHURBAŞKANI VE BÜROKRATLAR DİNLENDİ VE İZLENDİ
Paralel devlet yapılanması soruşturması kapsamında tutuklanan aralarında İstanbul eski İstihbarat Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer, İstanbul Emniyet Müdürlüğü eski Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün, İstanbul Mali Eski Şube Müdürü Yakub Saygılı'nın da bulunduğu polisler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Cumhurbaşkanı ve Başbakanlık danışmanları, büyükelçiler ve bürokratların bulunduğu çok sayıda kişiyi sahte isimlerle dinlemiş ve teknik takipte bulunmuştu. (Yeniakit)
------------------------------------------------------------------------------
AVUKAT TORAMAN: HSYK NEDEN 3 GÜN BEKLEDİ?
Sözde Tevhit-Selam Örgütü avukatlarından ve Gülen için ilk kez darbe suçlamasıyla suç duyurusunda bulunan Avukat Cüneyt Toraman kamikaze paralelci hakimlerin yargıdaki intihar saldırısını yorumladı: “HSYK 3 gün önce müdahale etseydi bu şovu yapamazlardı. Yargıdaki bu örgütten kurtulmak için emekli olmalarını mı bekleyeceğiz? Amaç tahliye değil uluslararası mekanizmaları harekete geçirmekti.”
Avukat Cüneyt Toraman, Fethullah Gülen'in ve emrindeki polis ve yargı mensuplarının bir darbe suçu işlediğini ilk kez açık açık dile getiren ve bu konuda suç duyurusunda bulunan bir isim. Aynı zamanda sözde Tevhit-Selam örgütünün de avukatı olan Avukat Cüneyt Toraman uzun bir süredir yargıdaki paralel suç örgütü hakim ve savcılarla mücadele edilmediğinden şikayetçiydi. "Yargıdaki Paralel örgüte müdahale edilmedikçe örgütle mücadelede başarıya ulaşılamaz" diyen Cüneyt Toraman, dün akşam 75 Paralel örgüt üyesini korsan bir kararla serbest bırakılmaya çalışılmasıyla bir kez daha haklı çıktı. Cüneyt Toraman, yargıdaki son darbe girişiminin ayrıntılarını şu sözlerle anlattı.
HSYK 3 GÜN ÖNCE MÜDAHALE ETMELİYDİ
-Dün yetkisiz mahkemedeki Paralelci hakimlerin 75 tutuklu hakkında tahliye kararı verdiği söylendi. Ardından yetkili mahkeme "bu karar yok hükmündedir" dedi. Neler oluyor?
Paralel yapı kapsamında tutuklanan şüphelilerin tahliyesi için ilginç bir yol denendi. Yetkisi olmayan bir mahkeme, "şüphelilerin tümünü" tahliye etmeye kalktı. Bu tahliyeler "son anda" yeniden tutuklama kararı verilerek engellendi ama kriz hala devam ediyor. Esasen bu kriz göstere göstere "geliyorum" dedi. Yetkisiz mahkeme, savcılıklardan soruşturma dosyalarını istediğinde, niyet belli olmuştu. Bir haftadır bu konu gündemdeydi. Savcıların oyunu farkettiği, dosyaları bu mahkemeye göndermeyeceği haberlerini okuduk. Dosyayı bu mahkemeye göndermemek çare değil. Bir mahkeme kararından söz ediyoruz. Karar verildiğinde UYAP'a işlenecek, cezaevi tahliye etmek zorunda kalacak! HSYK gereğini yapmak yerine, bu tiyatroyu seyretmekle yetindi.
YARGIDA HALA DARBE YAPACAK GÜCE SAHİP OLDUKLARINI GÖRDÜK
-Peki bu yapı hala 17-25 Aralık operasyonlarında olduğu gibi yargı darbesi yapacak güce sahip mi?
Bu olay, yargıdaki yapılanmanın ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Tahliye kararının hukukla hiç bir ilgisi yok. Göstere göstere, saraydan kız kaçırma girişimi! Yetkisiz bir mahkemenin yetki gaspına elbette HSYK dur diyecek, bu kararı veren hakim hakkında gerekli soruşturmayı başlatacak. Ancak HSYK'nın soruşturma başlatması, bu krizi ortadan kaldırmaya yetmiyor. Tahliye kararlarının, şüphelilerin tahliye edileceği beklentisiyle verildiğini de sanmıyorum. Zaten, tahliye kararını takiben gece yarısı "tutukluluğun devamı" kararları verilerek bu atak başarıya ulaşmadı.
BU KORSAN TAHLİYE KARARININ ÇOK DERİN ANLAMLARI VAR
-Paralel hakimler açık açık hukuka bir intihar saldırısı yaptı. Tüm kamuoyuna "biz paralel örgüt üyesiyiz" mesajını vererek aynı örgüt mensuplarına yasadışı olarak destek verdi. Bu kadar pervasız nasıl olunabiliyor?
Tahliye kararlarının, tahliye kararlarının gerekçelerinden çok daha derin anlamları olduğunu düşünüyorum. Tahliye kararını veren hakimin, bu kararları hangi saikle verdiğini, yargı içindeki yapıyla bir bağının olup olmadığını zamanla öğreneceğiz. Ama mahkemenin niyeti, tahliye kararlarının sonuçlarını değiştirmeyecek. Kanunda açık hükme rağmen yetkisiz bir mahkemenin yetki gaspı ile karar vermesi, dünyanın heryerinde büyük bir kaos yaratır. Türkiye'de de büyük bir kaos yaratmıştır. Bu karar, hiç kuşkusuz, yargı içindeki paralel yapılanmaya destek mesajı olarak algılanacaktır. Kamuoyuna yansıyan ilk tepkiler de bunu teyid etmektedir.
AMAÇ TAHLİYE DEĞİL ULUSLARARASI MEKANİZMALARI HAREKETE GEÇİRMEK!
-Peki amaç sadece hukukta kaos yaratmak mı?
Tahliye kararlarının bir sonucu da, uluslararası mekanizmaları harekete geçirmek olacaktır. Yakın bir zamanda bunun sonuçları da kamuoyuna yansımaya başlayacaktır. Bu olay, yargıda "çok ciddi bir sorun olduğunu" ortaya koymuştur. HSYK, "yargıya olan güveni" yukarılara taşımak istiyorsa, daha cesur adımlar atmalıdır. HSYK, özel yetkili mahkemelerin nasıl bir yapılanma olduğunu ve bu mahkemelerin niçin kaldırıldığını bilmiyor mu? Yargı içindeki yapılanma, 2014 HSYK seçimlerinde ayan beyan ortaya çıkmadı mı?! Çalıntı sorularla, örgütsel bir faaliyet çerçevesinde hakim ve savcı olanlar belli değil mi?
PARALELCİ HAKİM VE SAVCILARIN EMEKLİ OLMASINI MI BEKLEYECEĞİZ?
-Peki yargı içindeki bu Fetullahçı örgütten nasıl kurtulacağız?
Ben de bu soruyu soruyorum. Yargının tarafsız ve bağımsız hale gelmesi için, bu kişilerin "emekli olmasını" mı bekleyeceğiz?! Yargıdaki çift başlılığa, HSYK'nın önlem alması gerekmiyor mu? Bir çift söz de adalet bakanına ve yasama organına! Yargıda çok ciddi bir sorun vardır ve köklü bir reformu gerektirmektedir. Reform gerektiren hususlardan biri de hakimlere ve savcılara tanınan aşırı "dokunulmazlık" zırhıdır!
YARGI DOKUNULMAZLIĞI MİLLETVEKİLLERİNDE BİLE YOK!
-Yargı dokunulmazlığı yargıdaki suç örgütün ortaya çıkarılmasını engelliyor. Son olayda da gördük ki artık suç işlemekten çekinmiyorlar. Bu sorun nasıl aşılacak?
Milletvekilllerinin dokunulmazlığı, hakim ve savcıların dokunulmazlığı yanında devede kulak kalır! Yargıda etkin ve adil bir denetim sağlanmadığı müddetçe, bu sorunlar her zaman ortaya çıkacaktır! Gece gündüz demeden çalışanlarla, eyyamcılık yapanlar aynı kefeye konulmasın! Yargıda yeniden güven tesis edilsin, kararlar millet adına verilsin! (Sabah)
------------------------------------------------------------------------------
SAVCI DEMİR: O HAKİMLER İNTİHAR SALDIRISI YAPTI
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, Silivri'de tutuklu bulunan 63 paralel yapı elemanının tahliye kararına imza atan hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer için, "Emirle haşhaşiler gibi Alamut Kalesi'nden atladılar" benzetmesinde bulundu.
'O iki hakim intihar saldırısı yaptı'
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir: "Cumartesi günü hukuk skandalına imza atan o hakimler bir emirle Alamut Kalesi'nden aşağı atladı. Bu bir intihar saldırısıdır. Bu olay dışarıdaki bir suç örgütü üyelerinin hapisteki örgüt üyelerini kaçırma girişimidir. Bu hareketin DHKP-C'nin cezaevinden adam kaçırmasından farkı yok. Bir emirle hakimlik kariyerlerini yaktılar. Hepsi görevden el çektirilip yargılanmalıdır."
25 Nisan Cumartesi gecesi Türkiye hukuk tarihine geçecek bir skandala sahne oldu. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik , Sulh Ceza Hakimlerinin tamamını devre dışı bırakarak 75 polisin tahliye talebinin İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer tarafından karara bağlanacağını açıkladı. Bu karardan birkaç saat sonra Hakim Mustafa Başer, Tahşiyeciler kumpasından tutuklu 75 sanığın tahliyesine karar verdi. Tamamen hukuksuz olarak alınan bu karar 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin verdiği bir kararla "yok hükmünde" kabul edildi.
Paralel yapının bir kumpası daha boşa çıkarken kamuoyu, Paralel yapının hala yargıda operasyon gücünün bulunduğunu gördü.
Cumartesi günü yaşanan bu hukuk skandalını, yargıdaki Paralel suç örgütünün nasıl temizleneceğini cesur çıkışları ile tanınan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir Sabah'tan İsa Tatlıcan'a anlattı:
-Mehmet bey Sulh Ceza Hakimlikleri'nin görevi nedir?
Sulh Ceza Hakimlikleri geçtiğimiz yıl 6545 sayılı bir kanunla kurudu. Görevleri de soruşturma sırasında savcılığın ihtiyaç duyduğu hakimlik kararına vermek. Tutuklama ve tahliyeler de bu görev cümlesindendir. Soruşturma sırasında savcılık bir kişinin tutuklanmasını istiyorsa bunu Sulh Ceza Hakimleri yapar. Tahliye istenirse bunu da Sulh Ceza Hakimleri yapar.
BÖYLE BİR YETKİLERİ YOK
- Geçtiğimiz Cumartesi günü Asliye Ceza Hakimi reddi hakim talebini yerinde bularak bütün Sulh Ceza Hakimliklerini devre dışı bırakarak davayı Asliye Ceza Hakimliğine verdi. Böyle bir yetkisi var mı?
Yasa tahliye ve tutuklama görevini Sulh Ceza hakimliğine vermiş. Ancak 27. maddeye göre Sulh Ceza Hakimi reddedilirse buna Asliye Ceza Hakimi karar veriyor. Ama bir hakim için karar verebilir. Cumartesi günü yaşanan olayda bütün Sulh Ceza Hakimleri'nin reddedilmesine karar verildi. Bakacak hakim yok denilerek tahliye taleplerini karara bağlaması için başka bir Asliye Ceza Hakimi görevlendirildi.
-Böyle bir karara yetkisi yok mu?
Bütün Sulh Ceza Hakimlerini reddedemez. Veremez ama diyelim böyle bir garip karar verdi. Böyle bir durumda HSYK'ya yazması ve oradan bir Sulh Ceza Hakimi görevlendirilmesi talebinde bulunulması gerekirdi. Keyfine göre hakim belirleyemez.
TAMAMEN BİR TEZGAH KURULMUŞ
- Peki davayı Sulh Ceza Hakimlerinden alıp Asliye Ceza hakimlerine vermek ne anlama geliyor?
Buradaki olay tamamen tezgah kurmaya yönelik. Tamamen keyfi ve amaca yönelik bir uygulama ile karşı karşıyayız. Hiçbir hakim kanunu, yasayı, hukuku eğip bükerek kendi yandaşlarına menfaat sağlayamaz.
-Yandaşları derken Paralel örgütü mü kastediyorsunuz?
Örgüt var mı, yok mu diyorlar ya. Buyurun işte size örgüt. Bu örgüt o kadar pervasız ve çekincesiz davranıyor ki. Önceden tedbirli davranırlardı. Artık açık oynuyorlar. 1,5 yıldır devletle savaşan bir grup kendi sağlamasını yapıyor.
-75 kişinin tahliye etmeyi amaçlayan bu operasyon planlı bir hareket miydi sizce?
Bu iki Asliye Ceza hakimi herkes tarafından bilinen ve aynı doğrultuda hareket eden isimler. Belki de aylar önce hesaplanmış kurgulanmış bir örgütsel faaliyet. Bu arkadaşların yaptıkları işlem Ceza Muhakemesi yasasının bütün hükümlerine aykırıdır. En hafif deyimiyle görevi kötüye kullanmaktır. Bunu da bir örgüt faaliyeti içerisinde yapılmıştır. Derhal görevden el çektirip yargılanmaları gerekir.
HAKİM ADETA CANLI BOMBA GİBİ DAVRANMIŞ
- Peki yargıdaki son operasyon sizce ne anlama geliyor?
75 kişiyi hukuk dışı yöntemlerle cezaevinden kurtarmaya çalışmak bir kamikaze hareketidir. Bu bir canlı bomba tavrıdır. Bu tamamen haşhaşi örgüt faaliyetidir. Bu çılgınlığı başka türlü açıklayamayız. Okyanus ötesindeki "üstad"larından kesin talimat almışlar. Kendi hakimlik kariyerlerini bitirecek kadar bu talimatı önemli görmüşler . Bu yüzden harekete geçmişler.
-Bu operasyonu gördükten sonra hala Paralel suç örgütünün varlığına inanmamak sizce mümkün mü?
Elbette değil. Şimdi hala eğer Türkiye'de bir paralel yapılanmanın ve bir cuntanın olduğundan tereddüt eden varsa bu hareket tamamını tekzip etmekte ve bu cuntanın varlığını gözümüze sokmaktadır. Bu ülkenin yöneticileri, yüksek bürokratları, aydınları Türkiye'de bir paralel cuntanın varlığını ve mücadele edilmesi gerektiğini herhalde anlamışlardır.
-Yargıdaki suç örgütlerinin temizliği emniyetteki kadar kolay değil. Sizce ne yapılmalı?
Ben baştan beri söylediğim bir söz var. İki şey yapılmalı. Darbeye teşebbüs eden edenlerin hakim ve savcıların tamamı hakkında soruşturma yapılmalı. HSYK 3. Daire bununla ilgili bir inceleme kararı başlattı. İkincisi ise bütün yönleriyle bu örgüt ortaya çıkarılmalı. Bunların işadamı, siyasetçi, yargı, polis ayağında kimler varsa birer birer ayıklanarak yargı önüne çıkarılmalı.
-Bu örgütün yargı ayağı İstanbul Adliyesi'nde hala güçlü mü?
İstanbul Adliyesi önemli bir yerdir. İstanbul'da paralel cuntaya bulaşmış hiçbir hakim ve savcı bırakılmaması gerekir. Bu adamlar çok pervasızca çalışıyorlar. Operasyon yapma güçlerini kaybettiler ama bu tür hukuk suikastleri yapmaya devam edebilirler. Çok çabuk suretle görevden el çektirmeleri ve açığa alınması gerekir.
HAKİM ALAMUT KALESİ'NDEN ATLADI
- HSYK 3 gün önce bu hakimler hakkında bir karar alsaydı Paralel medyanın şov yapmasının önüne geçilebilir miydi?
HSYK bu kadar ileri gideceğini tahmin edememiştir. Hiçbir hukukçu bu kadar ileri gideceklerini tahmin edemez. Bu yapılan hareket Alamut Kalesi'nden atlamak gibi bir şeydir. HSYK bu konuyu hukuki çerçevede çözmek istemiştir.
- Sizce bundan sonra bu tür intihar saldırıları yapabilirler mi?
Şimdi bu tür olayları önceden kestirmek çok zor. Bu tür taarruzlarda bulunabilirler ama artık hukuksuz her tür girişim akamete uğrayacaktır. Karşılarında paralel cuntaya bağlı olmayan çok değerli hakim ve savcı grubu vardır. HSYK buna dahildir. Bu yapı olduğu sürece Paralelci cuntanın her türlü girişimi akamete uğrayacaktır.
DHKP-C'NİN CEZAEVİNDEN ADAM KAÇIRMASINDAN FARKI YOK
- 75 polis hakkında verilen bu karar basit bir görev kusuru ya da yetki gaspı olarak görülebilir mi?
Bu arkadaşların yaptığı hareket kesinlikle hukuki ve yasal bir hareket değil. Tamamen mensup oldukları örgütün elemanlarını cezaevinden kaçırmak için bir taarruz hareketidir. Etrafı çevrilmiş bir örgütün çemberi yarma hareketidir bu. Örgütün serbest üyeleri tutuklu üyelerini cezaevinden kaçırmaya çalışmaktadır. DHKP-C'nin kendi elemanlarını kurtarmak için cezaevinden örgüt üyelerini kaçırması gibi bir harekettir.
-Paralel örgütün bu operasyonu başarılı olsaydı ne olurdu?
Başarılı olsa diye bir şey olmayacaktı. Bunun başarılı olma ihtimali yoktu. Yetkisiz makamların verdiği kararlar savcılık tarafından infaz edilmez. Cumhuriyet Başsavcılığı infaz için kendisine gönderilen kararın yasaya uygun mu, yetkili merciler tarafından verilmiş mi bunu kontrol eder. Usule uygun değilse Savcılık bunu yerine getirmez. Bu kararın doğrusunu ister. Hata olarak Cezaevi yetkilileri tahliyeyi yerine getirseydi bile yeniden tutuklama kararı çıkartılırdı.
-Sonuç alamayacaklarını bile bile neden böyle bir operasyona giriştiler?
Bunların hesapladıkları bir netice almak değil. Bunların hesapladıkları tamamen bir algı operasyonudur. Bunlar tamamen biz bir örgütüz, gücümüz budur mesajını veriyor. Bu tamamen bir illegal örgüt tavrıdır. Buradan bir netice alınmaz.
MASUM AİLELER KENDİLERİNİ KULLANDIRMASIN
- Kararın "yok hükmünde" olduğunu bildikleri halde aileleri Silivri Cezaevi önüne getirerek ne yapmak istediler?
İnsanların duyguları ile oynuyorlar. Zaten cezaevinden çıkmayacaklarını bildikleri halde insanları kandırarak Cezaevi kapılarına götürüyorlar. O insanlar da artık düşünsün. Kendilerini bu örgütsel yapılarının kullanmasına izin vermesin. Eğer samimilerse bu cunta ile örgüt ile arasına mesafe koysunlar.
- Genelde Paralel Yapı ile cemaat farklı değerlendirilirdi. Yargıda sizce böyle bir ayırım var mı?
Şimdiye kadar yargıda Cemaat ayrı bu örgüt ayrı gibi düşünüyorduk. Son hareket gösterdi ki bu cemaatin tamamı aynı örgütmüş. 17-25 Aralık darbesine üç beş cunta elemanı değil bu örgütün tamamı teşebbüs etmiş. 1,5 yıldır devletle savaşan bir topluluk cemaat değil illegal bir örgüttür. Bunun böyle bilinmesi ve bu şekilde üzerine gidilmesi gerekir.
- Anlaşılan o ki, Yargı bu örgütten temizlenmeden Türkiye'ye huzur yok. Bundan sonra sizce ne yapılmalı?
Yargıda bu iş soruşturma yapılmadan olmaz. Öncelikle 17 ve 25 Aralık olayları bir darbeye teşebbüs olarak yorumlanmalı. Bu zaten Sayın Cumhurbaşkanı da sürekli darbe olarak yorumlanmaktadır. Darbe ayağında kimler görevliyse tespit edilenlerin tamamı da görevden atılmalıdır. Yönetime, idareye, bürokrasiye sızmış bütün örgüt elemanları hakkında çok ciddi bir soruşturma yapılması gerekir. Başka türlü Türkiye her an son olayda olduğu gibi suikastlere maruz kalabilir.
------------------------------------------------------------------------------
FETULLAH GÜLEN ZEHİR ZEMBEREK: CEZALANDIRILACAKLAR!
Öte yandan Paralel Yapı örgütünün başı olmakla suçlanan Fethullah Gülen, son olarak yargı operasyonuyla gözlerin Pensilvanya'ya çevrilmesine sebep oldu. Yargıdaki hakimlerini devreye sokup Paralel Yapı operasyonundan gözaltına alınan isimleri serbest bıraktırmaya çalışmakla itham edilen Gülen, son sohbetinde hükümete zehir zemberek mesajlar yolladı.
Paralel yapıdan içeri alınanlar hakkında konuşan Gülen 'hukuka tecavüz ediyorlar' dediği hükümet üyelerine "zalim, gaddar ve hain' kelimeleriyle ağır ithamlarda bulundu. Gülen'in konuşmasında üstü kapalı olarak "Birilerinin hakkını yemek suretiyle, bir gün bütün haklarının ellerinden alınmasına kendilerini mahkûm ediyorlar" sözleriyle tehditler de yer aldı. İşte Gülen'in Pensilvanya'daki çiftliğinde yaptığı o konuşmadan önemli bölümler:
CEZALANDIRILACAKLAR
"Şu anda birilerinin sizi preslemeleri, alıp sağa sola savurmaları, insanî haklardan mahrum etmeleri, adalet gözetmeden hakkınızı yemeleri ve hukukunuza tecavüz etmeleri… Bunlar, zalimin, gaddarın, hainin yaptığı çok hafif şeylerdir. Ayrıca, zulüm zirve yaptığı zaman, Allah cezalandırır. Dünyada en acınacak insanlar, hele bir de mü’min iseler, başkalarının hukukuna tecavüz eden zalimlerdir. Çünkü size zulmetmişlerse, çok yakın bir gelecekte, Allah onları tepetaklak edecek ve cezalandıracaktır.
ÖYLE AZAPLARA DUÇAR OLACAKLAR Kİ...
Zulmetmek suretiyle zulüm muamelesine çağrıda bulunuyorlar. Birilerinin hakkını yemek suretiyle, bir gün bütün haklarının ellerinden alınmasına kendilerini mahkûm ediyorlar. Olmazsa burada, çok yakın bir gelecekte.. can hulkuma geldiği halden başlayarak kabirde Münker ve Nekir’e cevap vermeye, ondan berzah hayatındaki ve mahşerdeki azaba kadar, çok yakın bir gelecekte.. Öyle azaplara duçar olacaklar ki, orada, o ezilmişlik içinde şefkat dilenircesine, gözlerini sizin gözlerinizin içine dikecek, “Ne olur hakkınızı bize helal edin!” diyecekler.. ama geçmiş olacak artık o mesele!..
SARAYDA YAŞAMIYORUM KİRASINI VERİYORUM
Varsın başkaları sizi saraylarda yatıyor ediyor zannetsinler. El-âlem biliyor, kendimize göre kirasını veriyor, burada öyle duruyoruz. Onu da kitaplardan gelen telifle ödüyoruz. Fakat hırsızlar herkesi kendileri gibi hırsız zannederler; çalanlar herkesi kendileri gibi çalıyor zannederler. İki huyları vardır onların: Eğer onlara “hırsız” derseniz, hemen sizi hırsız gibi yakın takibe alırlar. Bir de âlemi nasıl bilirsin, kendin gibi; herkesi de kendileri gibi çalıyor çırpıyor bilirler; bir elleri balda bir elleri kaymakta, işte ona göre yiyip içip hayvan gibi kulakları üzerine yatıyor zannederler.
SIFIRLAYARAK GİTMEK LAZIM
Elden geldiğince öbür âleme hesapları sıfırlayarak gitmek lazım. Meseleleri dünyada sıfırlamak yetmiyor; çünkü onu Allah görüyor, maşeri vicdan ona şahit oluyor, günümüzde kaydeden şeyler onları kaydediyor. Siz bugün onları baskı altına alsanız da yarın tarihin sayfalarına simsiyah dökülecek ve her satırıyla bir kere lanet okunacak onlara; “Lanet olsun bu insanlara!..” denecek. Bunu dedirtmemek lazım; birer yâd-ı cemîl olarak, arkada çok hayırlı şeyler bırakarak, Allah’ın izni ve inayetiyle, yüz ak alın açık Allah’ın huzuruna çıkmaya bakmak lazım.
BİN TANEMİZ ÖLSE DE KERVAN DURMAYACAK
Burada ısrarla “Amanın o ahşap binada durmayın, problem var!” falan dediler. Bu kadarını açayım, bilin. Oysaki biz kim oluyoruz?!. Vifak ve ittifak içinde yürekleri çarpan, bu davaya gönül vermiş milyonlarca insan var. Bir buçuk seneye yakın bir zamandır, sürekli baskılar altında preslendikleri halde, hizmetlerinde bir duraklamaya girmeyen babayiğitler var. Bizim bin tanemiz ölse bile Allah’ın izni ve inayetiyle o kervanı durduramayacaklar.
GÜLEN AYDINLARA DA LAF ÇAKTI
Keşke günümüzde de entelektüellerden Dreyfus Davası’ndaki Emile Zola’nın yiğitliği gibi bir yiğitliği gösterenler olsaydı. İnsan ne kadar arzu ederdi, alnını yere koyan, secde eden insanlardan bir kaç tanesi, en azından Mekke’deki müşrikler gibi, binlerce ailenin yüreğini sızlatan, binlerce insanı vazifelerini yaptığından dolayı gadre uğratan zalimler güruhuna karşı “yeter artık” falan deyip entelektüelce bir tavır sergileseydi, samimi bir ses yükseltseydi, herkes dilsiz şeytanlık durumuna düşmeseydi, keşke!.. İnsan ne kadar arzu ederdi!.. Ahiretlerini kurtaracaklardı. Maalesef aynı cürmün cezasını paylaşacaklar; birileri cürüm işleyerek, diğerleri de cürüm karşısında sessiz kalarak o cürme iştirak ettiklerinden dolayı, o cürmün cezasını müşterek olarak çekecekler öbür tarafta."
Paralel yapı-25 Nisan (2015) '25 Nisan kamikaze/yargısal darbe girişimi' manşetlerimiz
(27 Nisan 2015, 14:18), son güncel.: (27 Nisan 2015, 20:31)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: