Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu, 'Devletin güvenliği ilişkin belgeleri temin etme, tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma, bunları yayınlama, bir kısmını savcılara teslim ederken diğer bir kısmını ise teslim etmeyerek yok etme, yok etme iddiası altında saklama, balyoz belgelerinde sahtecilik yapma' suçlama ve şüpheleriyle tutuklandı. Baransu'nun Balyoz belgelerinden tutuklanması, Balyoz davasının sanık ve çevrelerinde ibret verici olarak yorumlandı. Öte yandan Baransu'yu savunan cemaat çevrelerinde onun normal bir gazetecilik faaliyeti yürütmesinden dolayı tutuklandığı ileri sürülüyor. Oysa yukarıda da gösterildiği gibi gazetecilik faaliyetiyle alakası olmayan suç ve şüphelerden dolayı tutuklandığı görülüyor. Herşeyi gazetecilik kılıfı altında masum göstermeye çalışan bu çevrelerin çarpık anlayışına göre gazeteciler hiçbir zaman suç işlemez. Her yaptıkları yayıncılık faaliyetidir!..
07.03.2015 20:46 Balyoz'daki kumpas iddiasına ilişkin gözaltına alınan Mehmet Baransu'nun tutuklanmasında emekli Orgeneral Ergin Saygun'un verdiği ifadenin etkili olduğu ortaya çıktı. Baransu hakkındaki soruşturmanın da Aralık 2014’te başladığı öğrenildi.
Baransu'yu Ergin Saygun'un ifadesi tutuklattı
Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu, ‘devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgeleri temin etme” suçlamasıyla tutuklandı. Baransu’nun emniyette verdiği ifade tutanağında emekli Orgeneral Ergin Saygun’un ifadeleri damga vurdu. Saygun, 1. Ordu Komutanlığı’nda bulunması gereken bazı bilgilerin Yunanistan’ın eline geçtiğini ve Türkiye sınırına hendek kazdığını belirtti. Savcı, belgeleri 1. Ordu’nun kozmik odasından çıkaran TSK köstebeğinin peşine düştü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nun “Balyoz Planı” davasında yargılanan bazı sanıklara ‘’kumpas’’ kurulduğu iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan gazeteci Mehmet Baransu tutuklandı. Emniyet’te verdiği 17 sayfalık ifadesinin ardından dosya üzerinden mahkemeye sevk edilen Baransu Nöbetçi İstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi’ne yaklaşık 2 saat ifade verdi. Hakim, Baransu’nun “devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin etme” “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme dışında kullanma, hile ile alma, çalma” suçlarından tutuklanmasına karar verdi.
SUÇ DUYURUSUYLA BAŞLADI
Baransu’nun ‘ilk şüpheli’ olarak tutuklandığı soruşturma 27 Aralık 2013’e dayanıyor. Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği, 27 Aralık 2013’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuruda "Ergenekon ve Balyoz davalarında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alacak şekilde sahtecilik yapıldığı ve suç delilleri üretildiği” iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Ergenekon, Balyoz ve Odatv soruşturmalarında şüphelilere “kumpas” kurulduğu iddialarına yönelik ayrı ayrı soruşturmalar başlatılmıştı.
BELGELER TSK'YA AİT DEĞİL
Genelkurmay savcılığın belgelerin gerçek olup olmadığı ile ilgili yazısına ise 5 Aralık 2014 tarihinde cevap verdi. Genelkurmay, “İstihbarat Başkanlığı’nca yapılan incelemede 11 ve 17 numaralı CD’ler içerisinde yer alan Balyoz, Suga, Oraj, Çarşaf vb. isimlerle hazırlanmış olanların TSK’ya ait bilgiler olmadığı” değerlendirmesinde bulundu. Genelkurmay ayrıca CD’lerde yer alan Egemen Harekat Planı’nın ‘ÇOK GİZLİ’ gizlilik derecesini haiz olduğunun tesbit edildiğini, bu bilgilerin ise devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken ve ifşası halinde devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye sokabilecek nitelikte olduğunun değerlendirildiğini kaydetti. Genelkurmay CD’ler içerisinde 118 adet çok gizli belgenin listesini de gönderdi.
BİLİRKİŞİ RAPORU KANIT OLDU
Bu süreç içinde hazırlanan bazı bilirkişi raporları Balyoz Davası’na temel dayanak olan dijital delillerin gerçekliğini çürüttü. Raporda Baransu’nun bavulundan çıkan Balyoz CD’si üzerindeki yazıların emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri’nin not defterindeki yazı karakterlerinin yazıcı marifetiyle alıntılandığı ortaya çıktı.
Köstebeğin kimliği araştırılıyor
Savcının belgeleri Mehmet Baransu’ya veren “komutanlık faresinin” peşinde olduğu öğrenildi. 1. Ordu Komutanlığı’nın kozmik odasından çıkarıldığı ortaya çıkan belgeleri Taraf Gazetesi’ne veren “meçhul şüpheli”nin tespit edilmesiyle Balyoz Davası’yla ilgili önemli gelişmelerin yaşanabileceği ifade ediliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülen kumpas soruşturmasında Baransu’nun yanı sıra dönemin Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün, polisler İsa Akyüz, Bekir Peker, Reşat Polat’ı da şüpheliler arasına aldı. O dönem Taraf gazetesinde çalışan isimler de dosyaya girdi.
Hakimlere inceleme
Balyoz davasında bazı komutanlara kumpas kurulduğuna ilişkin soruşturma farklı kollardan yürütülüyor. Baransu'nun gözaltı kararını veren İstanbul Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca yürütülen soruşturmanın yanı sıra Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) müfettişi Yunus Nadi Kolukısa Balyoz davasında rol alan yargı mensupları Fikret Seçen, Mehmet Berk, Murat Yönder ve Mehmet Karababa hakkında inceleme yürütüyor. Rapor tamamlandıktan sonra HSYK 3. Daire’ye iletilecek. Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu’nun, Balyoz kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Kurulu hakkında soruşturması ise sürüyor. İstanbul Anadolu Adliyesi'nde devam eden Balyoz davasında ortaya çıkan yeni kumpas delilleri de soruşturma kapsamında değerlendiriliyor.
Çelişkili
Baransu devletin askeri hareketini tehlikeye sokacak belgelerin yayınlanmadığını da belirtti. Balyoz kapsamında hazırlanan son bilirkişi raporunda dijital verilerin sahte olduğu yönünde rapor verildiği hatırlatılarak, “Bu sahte dijital verileri siz mi ürettiniz?” diye soruldu. Mehmet Baransu, “Hayır. İddia edildiği gibi ‘sahte dijital verileri’ ben ürettiysem orjinal hallerini neden savcılığa vereyim” diye yanıt verdi.
İşte tutuklama gerekçesi:
Nöbetçi 5.Sulh Ceza Hakimliği tutuklama gerekçesinde ilginç tespitlerde bulundu. Mevcut delillere göre şüphelinin eylemine konu olan olayın ‘Balyoz darbe planı’ olarak bilinen ve bu plana ilişkin dvd, cd ve belgeler olduğu, bu belgelerle birlikte ‘egemen harekat planı’nın da şüphelinin temin ettiğinin anlaşıldığını belirten hakimlik, belgeler arasındaki ‘egemen harekat planı’nın ‘çok gizli’ gizlilik derecesine ait olduğu, bu plandaki bilgilerin devletin güvenliği veya iç, dış siyasal yararlar bakımından gizli kalması gereken nitelikte olduğunun anlaşıldığına dikkat çekti. Hakimlik, Baransu'nun teslim ettiği cd’lerdeki 118 adet gizli belgenin de çalındığının anlaşıldığını belirterek şüphelinin bir şekilde ele geçirdiği belgelerin kopyası olsa dahi ilgili mercilere teslim etmek yerine, kendisi tarafından imha edildiğinin ifade edildiği, ancak imha edilip edilmediğinin henüz bilinmediğini vurguladı. Sulh Ceza Hakimliği, bulunamayan gizli belgelerin halen nerede olduğu, kimin elinde bulunduğu ve ne amacıyla kullanılacağının bilinmediği, şüphelinin belgeleri aldığını söylediği, emekli asker olduğunu bildirdiği kişinin kim olduğu hususunda da henüz bir tespit yapılamadığı, bu kişiyle birlikte hareket eden başka kişilerin de henüz bulunup bulunmadığının da tespit edilemediği anlaşılmıştır.” dedi.
Hatırlamadı
Baransu’ya Emniyet sorgusunda ‘Bunları kim ya da kimlerden hangi tarihte teslim aldınız?’ sorusunu yöneltildi. Baransu bu soruya, ‘Bu belgeleri bir kişiden aldım, uzun zaman oldu tam tarihini hatırlamıyorum’ diye yanıt verdi. Baransu bu kişiyle Taraf Gazetesi’ne yakın bir yerde görüştüğünü söyledi. Sorguda ‘Çok gizli belgeleri gazetede kimlerle incelediniz?’ sorusu da yöneltildi. Baransu, belgeleri Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur ile birlikte incelediklerini ifade etti.
Yunanlar duyunca hendek kazdı
3. Kolordu Komutanı olan Ergin Saygun’un soruşturma kapsamında Aralık 2014 tarihinde verdiği bilgilerde Baransu’ya soruldu. Saygun’un ifadesi tutanakta şöyle yer aldı: “3. Kolordu Komutanı iken, 3- 5 Mart 2013’de 1. Ordu’da yapılan Plan Semineri sırasında bir savaş durumunda Yunanistan’a karşı icra edilecek harekat planlarını da sözlü olarak anlattım. 1. Ordu Komutanlığı Harekat Başkanlığı Plan Harekat Şubesi’ndeki Plan odasında bulunması gereken ve Mehmet Baransu tarafından, Taraf Gazetesi’nde yapılan yayınlar üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilen 19 adet CD’nin 16 adeti gerçek olup askeri bilgiler ihtiva etmektedir. Bu bilgiler arasında Egemen Harekat Planı ve ekleri de bulunmaktadır. Çalınan CD’lerdeki gizli bilgiler, Yunanistan’ın eline geçmesinden dolayı, Yunan basını da harekat planı ile ilgili değerlendirmeler yapmıştır. Ordunun savaş durumunda asıl taarruzunun olacağını değerlendirdikleri Karaağaç Bölgesi’nde harekatı imkansız hale getirmek için, kaçak göçmenleri bahane ederek hendekler kazmıştır.”
"EGEMEN DARBE PLANIYDI"
Emniyet’te Baransu’ya Saygun’un bu ifadeleri doğrultusunda sorular soruldu. Bavul içinde 10 adet seminer ses kaydının da bulunduğu kasetlerin teslim edildiği belirtilerek, “Ses kasetleri üzerinde 1/10’dan 10/10’a kadar numaralandırılmıştır. Ancak 6. ses kasetinin üzerinde sıralama gereğince 1/6 yazması gerekirken 6 rakamı yazılı. Bu ses kaydında ise Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’ya ait deprem konulu bir sunumun olduğu tespit edildi. Bu ses kayıtlarında Ergin Saygun tarafından Egemen Harekat Planı’na ilişkin sunum bulunamadığı” tespitinde bulunuldu. Baransu’ya devletin güvenliği ve askeri yararları için çok gizli olan ses kaydını neden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim etmediği soruldu. Baransu ise kasetlere herhangi bir surette müdahale etmediğini belirterek, “Egemen planı adı altında hükümeti yıkmaya yönelik eylemler yapıldığı tespit edildi. Saygun’un ses kayıtlarına bakıldığında hükümeti düşürmeye yönelik bir hareket olduğu planlama yapıldığı görülecektir” dedi.
“Beyanlarınız gerçek değil”
Baransu’nun 1. Ordu Askeri Savcılığı’nca alınan 26 Şubat 2010 tarihli ifadesinde “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na 21 Ocak 2010 tarihinde tutanakla kopyalarını teslim ettiği 4 adet DVD ya da 3 adet DVD ve 1 adet CD’yi incelediği sırada içinde çok gizli belgeler olduğu için imha ettiğini, elinde devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararlarına ve askeri yararlarına ilişkin bilgi ve belge bulunmadığını” söylediği ancak söz konusu belgelere Mart 2010 tarihinde basılan Karargah isimli kitapta yer verildiği hatırlatıldı.
GAZETECİLERİN ADINI VERDİ
“Beyanlarınızın gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır.” tesbitinin yer aldığı ifade tutanağında Baransu’ya “Belgeleri kimden ne zaman nereden aldın?” diye soruldu. Baransu ise Taraf Gazetesi’ne giderken yolda gördüğü bir kişinin kendisine bir haber için görüşmek istediğini söylemesi üzerine görüştüğünü ve bu kişinin kendisine belgeleri verdiğini söyledi. Baransu, bu kişinin kendisini emekli asker olarak tanıttığını ifadesinde de tekrarladı.
------------------------------------------------------------------------------
BARANSU 4 KİŞİNİN İSMİNİ VERDİ
Baransu Emniyette 17 sayfa ifade verdi. Baransu’nun savcılığa teslim ettiği 19 adet CD, 4 adet DVD içerisinde devletin güvenliği ve askeri yararları açısından “çok gizli” belgeleri ifşa etmekle suçlandı. Daha önce soruşturma konusu yapılan ve takipsizlik kararıyla kesinleşen bu suçlamayla yeniden karşı karşıya kalan Baransu ifadesinde, Balyoz belgeleriyle ilgili Başsavcısı Turan Çolakkadı’yla görüşerek, Taraf’ın manşetiyle ilgili suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Baransu, “Suç duyurusunda bulunan kişilerden dilekçeyi alan Turan Çolakkadı, daha sonra benden Balyoz ile ilgili belgeleri istedi. Aynı gün kendisine bana yolda tanımadığım bir kişi tarafından verilen DVD’leri teslim ettim” dedi. Baransu, belgeler sonrası Çolakkadı’nın “tutanak tutalım” dediğini söyledi.
AHMET ALTAN, YASEMİN ÇONGAR, YILDIRAY OĞUR, KURTULUŞ TAYİZ VE BEN İNCELEDİK
Baransu ifadesinde, belgelerin kendisine nasıl geldiğini detaylı bir şekilde savcıya anlattığını belirterek, “Turan Çolakkadı’ya belgelerin bana nasıl geldiğini anlattım, o da tutanağa kısaca bunu yazdı. Bu tutanakta yanlış anlaşılmalarına konu olabilecek bir detayı da açıklayayım. ‘Bir kısmını orijinal CD’lerden aktarma yaptım, tarayarak aldım’ bölümü sanki ‘Belgeleri aldığım anda’ gibi bir anlam çıkartıyor. Ben Taraf Gazetesi’ne gelirken, yolda gördüğüm bir kişinin benimle bir haber için konuşacağını söylemesi üzerine, kendisiyle görüştüm. Bana, çeşitli CD’ler, çeşitli belgeler, fotoğraflar, yazışmalar gösterdi. Bunların bir kısmı askeri yazışmalar bir kısmı el yazıları bir askerin tuttuğu notlardı. Kendisi 3 DVD bir CD halinde, bunları toparlamıştı. Bazı orijinal belgeler de bunların yanında idi. Onların bazılarına da bakma fırsatım oldu. Orijinal resmi yazışmalardı. Bunları da taradım. DVD ve CD içerisindeki belgelerle karşılaştırdım. Bazı belgelerin fotoğraflarını ve görüntülerini aldım. Gazeteye bu CD’leri götürdüğümüzde CD’nin içerisinde binlerce belge olduğu için, 6 kişi bu belgeleri taramaya başladık. Bilgi işlem sorumlumuz CD’lerle ilgili kopyalar çıkarttı. Her kişi bu belgeleri incelemeye başladı. Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur, Kurtuluş Tayiz ve ben diğerlerini hatırlamıyorum. Bu belgeleri inceledik. Ses kayıtlarına baktık, el yazılı notlara baktık. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül dahil olmak üzere, AK Parti'nin üst düzey yetkilileri, belediye başkanları dahil, bir çok insanın tutuklanmasına yönelik bir darbe planı hazırlandığını gördük. Ardından da bunu haberleştirdik. Turan Çolakkadı bu CD’leri bizden talep edince gazetedeki CD’lerden aktarma yapıp bize geldiği şekliyle 3 DVD ve 1 CD’yi kendilerine teslim ettim” ifadelerini kullandı.
ORJİNALLERİ SAVCIYA TESLİM ETTİM
Baransu’ya “Fatih Cami Bombalanacaktı” manşetiyle ilgili, “Belgeleri siz mi elde ettiniz” diye soruldu. Baransu, “ Ben dijital verileri elde etmedim” dedi. Baransu, Balyoz haberinden soran savcılığın talimatıyla orijinal belgeleri teslim ettiğini söyledi.
CD’LERİ BENİM HAZIRLAMAM HAYATIN DOĞASINA AYKIRI
Emniyette Barasu’ya, “Tutanağa konu 4 adet DVD sizin tarafınızdan mı hazırlandı” sorusu da yöneltildi. Baransu, “Bu çelişkiye neden olan olay sayın Turan Çolakkadı’nın tuttuğu kısa tutanaktan kaynaklıdır. Ben hatırladığım kadarıyla haberden 8-9 gün sonra orijinal belgeleri aynı şahıstan aldım. Orijinal belgeleri devlete, savcılığa teslim ettim. Belgeler binlerceydi, onbinlerce sicil numarası vardı, onbinlerce isim ve rütbe vardı. Bunları bir gazetecinin bilmesi imkansız. CD’leri benim hazırlamış olma ihtimalim hayatın doğasına aykırıdır…. İddia edildiği gibi, sahte dijital verileri ben ürettiysem orijinal hallerini, kopyalarını neden hem cumhuriyet savcılığına hem askeri savcılığa vereyim” dedi.
HABER KAYNAKLARI SORGULANDI
İfade de, Baransu’nun haber kaynaklarını da sorgulandı. Baransu’ya, “Kaynak kişi olarak belirttiğiniz şahıs ile toplamda kaç defa hangi tarihlerde ve nerelerde görüştünüz”, “Hangi tarihlerde, hangi dijital verileri teslim aldınız”, “Kaynak olarak belirttiğiniz, şahıs ile nasıl irtibat kurarak buluşma gerçekleştirdiniz” diye soruldu. Baransu, da kaynağıyla iki kez görüştüğünü söyledi. Baransu, “İlk görüşmemiz de 3 DVD aldım, ikinci görüşmemizde Bavul içerisinde Balyoz davasına konu olan bavul içerisindeki belgeleri aldım” dedi.
------------------------------------------------------------------------------
ŞAMİL TAYYAR: BARANSU ZAVALLI BİRİSİ, KRİTİK İSİM USLU
Öte yandan AK Parti Gaziantep Milletvekili ve gazeteci Şamil Tayyar, “Balyoz Planı” davasında yargılanan bazı sanıklara “kumpas” kurulduğu iddiasıyla Mehmet Baransu’nun gözaltına alınmasına ilişkin ilginç değerlendirmelerde bulundu. Balyoz, Ergenekon ve benzer soruşturma ve davalara dair yazılarıyla bilinen Tayyar, “Mehmet Baransu’nun zavallı kullanılan birisi olduğunu söyledim. Eğer Balyoz’dan bağımsız olarak paralel yapının bütün koordinatları, tüm yönleriyle yargıda deşifre edilecekse Emre Uslu kritik bir isimdir” dedi.
AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın “Gün Ortası” programına konuk oldu. Batuhan Yaşar’ın gündeme ilişkin sorularını cevaplandıran Tayyar, Yaşar Kemal’in vefatıyla ilgili olarak, cumhuriyetle yaşıt bir aydın olduğunu ve Türk edebiyatının önemli isimlerinden birisi olduğunu söyledi. Tayyar, Yaşar Kemal’in sadece Türkiye’ye mal olmuş bir edebiyatçı olmadığını belirterek, Yaşar Kemal’in dünyanın da yakından tanıdığı bir isim olduğunu vurguladı. Yaşar Kemal’in Türkiye’nin tanıtımına da büyük katkısı olan bir isim olduğunu söyleyen Tayyar, “Allah rahmet etsin. 92 yaşında hayata gözlerini yumdu. Çok sayıda geride eser bıraktı. 46 tane kitabı var. Bunlar bir döneme damga vurmuş isimler” dedi.
Yaşar Kemal’e Allah’ın uzun ömürler verdiğini ve yeni kuşağın da kendisini tanıma fırsatı olduğunu kaydeden Tayyar, Yaşar Kemal’in milli bir karakter olduğun ifade etti. Özellikle Yaşar Kemal’in son dönemde yeni kuşakların ‘Kürt meselesine’ ilişkin tavrı ve tutumu deneniyle biraz daha tanınma fırsatı olduğuna dikkat çeken Tayyar, “Vefatının da bu çözüm süreciyle ilgili adım atıldığı bir güne denk gelmesi de bir tevafuk. Allah rahmet etsin” diye konuştu.
“UMRE ZİYARETİ ÜZERİNDEN BİR ALGI OPERASYONU YÜRÜTMEYE ÇALIŞTILAR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyaretiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Tayyar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın umre ziyaretine ilişkin bazı görüntülerin yayınlandığına dikkat çekti. O görüntüler üzerinden bazı kanallarda ve sosyal medya ağırlıklı olarak inanılmaz bir kampanya başlatıldığını vurgulayan Tayyar, “Çok sayıda Suudi Arabistan askerinin koruma yaptığı, bu koruma zinciri içerisinde bir cumhurbaşkanın umre ziyareti yapması doğru mu, değil mi gibi. Hatta bugün sabah Ulusal Kanal’da bir yorumcu, ‘Bu Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyadaki yalnızlığı’ diyor. Böyle tuhaf tuhaf yorumlar, analizlendirmeler yapıldı. Bu o ülkenin size gösterdiği değeri ifade eder. Oraya sayın Cumhurbaşkanı 500 asker, 500 polis filan götürmedi. Özellikle Suudi Arabistan askerlerinin koruma görevlilerinin olduğu fotoğraf karelerini çok fazla paylaştılar. Akıllarınca bir algı operasyonu yürütmeye çalıştılar. Hem dün gece hem de bugün” dedi.
“PARALELCİLERLE İŞBİRLİĞİ YENİ DÖNEMDE DE GÜÇLÜ ŞEKİLDE DEVAM EDECEK”
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yine namaz kılarken bir görüntüsünün paylaşıldığını ve ‘İranlılara benziyor’ diye paralel medyaya yakın isimlerin yorumlar yaptığına dikkat çeken Tayyar, konuşmasına şöyle devam etti: “Akıl alır gibi bir şey değil. AK Parti düşmanlığında ya da Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığında saf tutan kesimler, Gezici tayfası, cemaat, siyasi muhalifler belli ki yeni dönemde bu işbirliğine devam edecekler. 30 Mart öncesi, 10 Ağustos öncesi kurulan ve biraz daha geriye giden ittifak yeni dönemde de güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. Bunlar 7 Haziran seçimlerine kadar her türlü aracı hoyrat bir şekilde kullanarak yine yalan, iftira ve sahtecilik üzerinden bir algı operasyonu yürütmeye çalışacaklar. Artık şunu kabul etmeleri gerekiyor, bu ülkenin seçilmiş bir cumhurbaşkanı var. Uygulamaları ile ilgili zaman zaman tepkilerinizi de dile getirebilirsiniz ama yalan ve iftira üzerinden olmaması gerekir.”
“SEÇİM ATMOSFERİNE GİRİNCE BUNLAR TEMPOYU YÜKSELTTİ”
Önder Aytaç’ın bunu paylaştığını, ODA TV’nin bunu sitede haber yaptığını belirten Tayyar, tuhaf tuhaf ittifakların bulunduğunu söyledi. Abdullah Öcalan ile de görüşüldü diye ‘fulü’ bir görüntüyü dakikalarca, saatlerce bunun haberinin yapıldığını vurgulayan Tayyar, “Türkiye seçim atmosferine girince bunu daha fazla yapmaya başladılar. Belli ki 7 Haziran’a kadar bu tempoyu yüksek tutacaklar” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyareti ile ilgili olarak yeni bir ilişki zemininin oluştuğunu kaydeden Tayyar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın vefatı sonrasında yurt dışı programını yarıda keserek cenaze törenine katıldığını anımsattı. ‘Türkiye’ye yalnızlaştı” diyenlerin Türkiye’nin sıcak ilişkileri karşısında tuhaflık yaşadıklarına dikkat çeken Tayyar, “Peki siz ne istiyorsunuz? Cumhurbaşkanı, Başbakan her hafta yurt dışında. Ulusal Kanal’da bu sabah yorum yapılıyor, ‘Umredeki fotoğraf Recep Tayyip Erdoğan’ın yalnızlığının’ fotoğrafıdır. Bu nasıl bir şeydir” dedi.
“ERDOĞAN’IN DÜNYANIN BİRÇOK ÜLKESİNDE MİTİNG YAPABİLECEK POZİSYONU VAR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gittiği her ülkede yoğun bir ilginin olduğunun altını çizen Tayyar, “Umredeki karede inanılmaz bir durum var. Başka ülkelerden gelenlerin bile yoğun ilgisi var cumhurbaşkanımıza. Bir dünya lideri derken bunu aslında söylüyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde miting yapacak bir pozisyonu var. Hem Cumhurbaşkanımız hem de Başkanımız ısrarla bunu vurguluyorlar. İnsan odaklı bir dış politika izliyorlar. Rejimlerden ziyade halklarla kucaklaşıyor, bu onlara ayrı bir saygınlık kazandırıyor. Şimdi Mısır rejimiyle Türkiye’nin bir problemi var mı, evet var. Neden? Çünkü orada sokaktan bir iktidar devşirdiler. Gezi olaylarında bunu Türkiye’de yapmak istediler, Tahrir’de yaptılar mesela. Yani şimdi Mısır rejiminin antidemokratik yollarla tesis edilmesine Türkiye’nin bir reaksiyonu var ama Mısır halkıyla bir problemi yok ki Türkiye’nin. Suriye halkıyla Türkiye’nin her hangi bir problemi var mı? Şimdi şunu kabul etmek lazım, Türkiye hem kendi içinde bir barışı sağlamaya çalışıyor hem de dünya barışı için” şeklinde konuştu.
Recep Tayyip Erdoğan’ın duruşunun hem Türkiye, hem Selçuklu, hem de Osmanlı’nın bir duruşu olduğunu söyleyen Tayyar, 7 Haziran seçimleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
“ERDOĞAN’I BEŞTEPE KÜLLİYESİ’NE HAPSETMEK İSTİYORLAR”
Türkiye’de uzun bir dönem ‘Erdoğansız bir Türkiye projesinin’ olduğunu ve bunu başaramadıklarını söyleyen Tayyar, “Gezi olaylarında ‘Recep Tayyip Erdoğan’ı indirmek istediler. Gezi olaylarında farklı konsepti hayata geçirmeye çalıştılar. Daha sonra 17 Aralık’la emniyetin, yargının ve medyanın içinde yer aldığı bir yapı üzerinden yine ‘Erdoğansız Türkiye’ projesini hayata geçirmeye çalıştılar. Bunların hiçbirisi olmadı. 10 Ağustos’ta aziz milletimizin Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçerek Erdoğan’ı sahiplendi. Bu şekilde devam ederse 2019’a Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı. 2019’a kadar paralel yapıcıların, diğer bunları harekete geçiren uluslararası güç odaklarının yapacakları pek fazla bir şey yok. İndirme konusunda yapacakları bir şey yok. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan’ı Beştepe Külliyesi’ne hapsetmek istiyorlar. Bana göre en büyük tuzak bu. Üzerine oynadıkları oyun bu. Hiçbir şeye karışmasın. Bu oyunu hayata geçirebilmek için ellerindeki kendilerince en büyük silahlarından birisinin sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasına nifak sokmak. Şuanda bizim yani AK Parti olarak en çok dikkat etmemiz gereken konu budur. Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasına nifak sokup AK Parti’yi içeriden bölmek” diye konuştu.
Tayyar, paralel devlet yapılanmasının ve ona destek veren güçlerin bu senaryoyu hayata geçirmek için ellerinden geleni yapmaya çalışacaklarını söyledi.
“MEHMET BARANSU ZAVALLI BİRİSİ, KRİTİK İSİM EMRE USLU VE ÖNDER AYTAÇ”
Mehmet Baransu’yla ilgili olarak ise Tayyar, şunları kaydetti: “Balyoz davasında bir kumpas olduğu iddiasıyla Savcılığın yürüttüğü bir soruşturma, o soruşturma kapsamında zannediyorum hazırlanmış bir bilirkişi raporu da var. O rapora dayanarak o bavula sıkıştırılmış ve o dönemde savcılığa teslim edilmiş belgelerin bir kısmının üretildiği, sahte olduğu, bu sahtecilik ve üretme faaliyetinde Mehmet Baransu’nun da rol aldığı iddiası var. Bu iddia üzerine derinleştirilen bir soruşturma. Bu tabi ki zaman içerisinde ortaya çıkacak. Mehmet Baransu kendisine bir vesileyle ulaşan o bavuldaki bilgi ve belgeleri mi taşıdı, yoksa onun içerisinde bazı sahte belgelerin üretilmesinde aktörlerle birlikte bir işbirliği mi yaptı, buna ilişkin bir soruşturma süreci. Bundan sonra ne olur bilemiyorum ama devam eden bir yargılama süreci. Bu meselelerle alakalı çok fazla tartışmanın arasına girmedim. Çünkü Mehmet Baransu, Emre Uslu gibi, ben kanaatimi söyleyeyim, ben onun zavallı biri olduğunu düşünüyorum. Yani kullanılan birisi olduğunu söyledim. Burada daha stratejik ve üst akılla organik bağı olabileceği ismin Emre Uslu olabileceği kanaatindeyim ve ben bunu söylerken ‘fuatavni’ hesabıyla ilgili ortaya bazı bilgiler ve belgeler dökülmeden bunları ifade etmiştim. 2 yıl önce Gaziantep’te bir toplantıda bana Emre Uslu kimdir diye sorduklarında, CIA ile ilintili olabilir, bu muhbirlik yapıyor olabilir diye kanaatimi paylaşmıştım. Aradan geçen süre bizi çok fazla yanıltmadı. Ben Mehmet Baransu’nun belli odaklar tarafından kullanılan bir isim olduğunu düşünüyorum. Eğer Balyoz’dan bağımsız olarak paralel yapının bütün koordinatları, tüm yönleriyle yargıda deşifre edilecekse Emre Uslu kritik bir isimdir.”
“MEHMET BARANSU’NUN RUH SAĞLIĞI BOZULDU”
Mehmet Baransu’nun kullanılan bir zavallı olduğunu söyleyen Tayyar, “Ben öyle sevk ve koordinasyon yeteneği olduğunu düşünmüyorum. Emre Uslu gibi değildir. Bavulu eline vererek yürüttükleri operasyonda bu zaman zaman bana bazı bilgi ve belgeler de taşıdılar. Bu yükü kaldıramadı. Zaten bir miktar egosu da vardı. Şişe şişe bir büyük balona dönüştü. Bu öyle bir hale geldi ki, ‘Ben Recep Tayyip Erdoğan’ı getirdim, Recep Tayyip Erdoğan’ı götürürüm. Şunu yaparım, bunu yaparım, göreceksiniz o gidecek, bu gelecek’ falan. Daha böyle bir kendini bilmez, haddini aşan çok fazla hava verdi. Eğer soruşturmayı yürütenler bu konuşmalara bakarak bir tahlil yaparak yürütürlerse çok şaşırırlar. Çünkü o konuşmaların içerisinde bir cüce. O konuşmalar Mehmet Baransu’yu tarif etmez. Çünkü çok abartılı bir anlatımı var. Tweetlerine baktığınızda bunu görüyorsunuz” dedi.
Mehmet Baransu’nun sağlığına bunun büyük zararlar verdiğini de kaydeden Tayyar, “Onu kullanılan yapı onun egosunu şişirecek bilgi ve belgeyi taşıyarak onun ruh sağlığına zarar verdi” diye konuştu.
Taraf gazetesinin finansörünün değiştiğine vurgu yapan Tayyar ayrıca, “Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in ifadesine başvurulmadan Hrant Dink cinayetinin çözüleceğini düşünmüyorum” dedi.
Tayyar, “Celalettin Cerrah o dönemde emniyet müdürü. O dönem de söylüyordum. Celalettin Cerrah Osmaniye valisiyken bana dava açtı. Orada üç karakter var. Yasin Hayal, Erhan Tuncer, Ogün Samast. Erhan Tuncel polis muhbiri değil mi? Polis muhbiri. Erhan Tuncel’i emniyete kazandıran kim, Ramazan Akyürek. Bütün hadiselerin içerisinde. Yasin Hayal’le bir akrabalık bağı var. Orada bir MİT muhbirinin adı geçiyor, bir jandarma muhbirinin adı geçiyor, bir emniyet muhbirinin adı geçiyor. Jandarmanın, MİT’in ve emniyetin iç içe girdiği bir karmaşık yapının bu Hrant Dink cinayetinde rolü olduğunu düşünüyorum. Yani burada sadece emniyetle sınır tutmayı da yanlış olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
(07 Mart 2015, 20:46)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: