FORUM - SORU MESAJI
Bulunduğunuz bölüm: TARTIŞMA FORUMU > Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru provokasyonlar >
22 Mayıs 2007'de Ankara/Ulus'taki bombalı saldırı ve Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahaleye itildiği iddiaları
Bölümü Açan: Abdullah Harun,
Tarih : 24 Mayıs 2007, Perşembe 03:54
Başlık : 22 Mayıs 2007'de Ankara/Ulus'taki bombalı saldırı ve Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahaleye itildiği iddiaları Açıklama : PKK'nın adının geçtiği bu ve benzer eylemlerin arkasında kim var ve ne amaçlanmış olabilir?
Bu
bölüme mesaj yolla-
CEVAP MESAJLARI
Genç Siviller - Kürt Gençleri, PKK'ya LANET!
16 Ekim 2007, Salı 03:39
"Köylerimiz yakıldı küsmedik, göç edip en kötü yerlerde yaşadık, en kötü işleri yaptık isyan etmedik. Akrabalarımız faili meçhullere kurban gitti, intikam peşinde koşmadık, üzerimize bombalar atıldı hukuktan başka bir şey istemedik" diyor ve silahtan başka çözüm istemeyen PKK'yı lanetliyoruz: "Mağdur insanlar zalimleşmeye başladığında yeni mağdurlar yaratacaklardır. Siz de bizim zalimleşmemizi mi istiyorsunuz? Bu mu bu ülkedeki derin güçlerle ortak paydanız? (...) Birileri bu ülkede adaleti, vicdanı ve insanlığı ayaklar altına alarak çevremizi kirletebilir; ama biz kendi kapımızın önünü her zaman temiz tutacağız."
Cengiz, cengiz_1983@hotmail.com
26 Haziran 2007, Salı 11:08
ülkenin nereye gittiğini görmüyormusunuz. oyak bile satılıyorsa geleceğimiz tehlikede. birileri bu oyuna dur demeli.
Recep Yavuz,
21 Haziran 2007, Perşembe 06:08
"Kurumumuz yıpratılmaya çalışılıyor.” Şemdinli'den Atabeyler'e ve senaryo tartışmalarına değin, ne zaman bir skandal ortaya çıksa, ne zaman bir eleştiri yapılsa ya da bir soru sorulsa aynı yanıt verilip, aynı açıklama yapılıyor: “Kurumumuz yıpratılmaya çalışılıyor…” Hesap vermesi gereken hesap soruyor. Güvenlik güçleri Güneydoğu'da terörle mücadelede zor anlar yaşıyor. Her gün birkaç er, subay yol ortasına döşenen mayınlarla hayatını kaybediyor. Bu durumda siyasi otorite yetkili ve sorumlu güvenlik kurumundan tedbir ve uygulamalarıyla ilgili hesap soracağına, bu güvenlik kurumu dönüp adeta siyasi iktidardan hesap soruyor… (Yeni Şafak'tan Ali Bayramoğlu'nun yazısı bu adreste: http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=21.06.2007&y=AliBayramoglu)
Abdullah Harun - Hadi Uluengin/Hürriyet'ten alıntı,
20 Haziran 2007, Çarşamba 06:44
İki TSK tuğgenerali eğer toplantıda geliştirilen 'iade ertelemesi' hipotezine karşı çıkmadıysa; hatta 'rivayet edildiği' gibi, onayladıysa, işte orada duralım! ABD'deki Türk askeri yetkililerinin de katıldığı Kuzey Irak toplantısıyla ilgili 'esas vehamet' nereden kaynaklanıyor? ESAS vehamet 'cihet-i askeriye'yi kapsayan sorundan kaynaklanıyor. Çünkü, biri Genelkurmay 'Stratejik Araştırma ve Etüd Merkezi' Başkanı, diğeri de Türk Askeri Ateşesi olan iki TSK tuğgenerali eğer toplantıda geliştirilen 'iade ertelemesi' hipotezine karşı çıkmadıysa; hatta 'rivayet edildiği' gibi, onayladıysa, işte orada duralım! Duralım ve 'kara kaplı defter'i açarak şunları alt alta yazalım. 'web muhtırası'ndan sonra aynı Genelkurmay 'kamuoyuna çağrı' yayınlamadı mı? Bir de bunu 'düzeltme'di mi? Artı, Ümraniye’nin bomba stokçularından Antalya’nın piştov yemincilerine, 'ulusalcı - kuvvacı' geçinen 'nahoş' şahısların hep eski kışla mensupları olduğu saptanmadı mı? Sonra, komplo teorisi ve yaygara üstadı olan aynı 'ulusalcı - kuvvacı' kalemşörler, her ne hikmetse, şimdi Ümraniye ve Washington’a değil de havaya bakıp ıslık çalmıyor mu? Kabul, ben komplo teorilerine tabii ki hiç rağbet etmiyorum ama, doğrusu, 'puzzle' parçalarıyla birbirlerini tamamlaması çok mümkün senaryoları da kör gibi geçiştirmiyorum. (Yazının tamamı: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/6742742.asp?yazarid=22&gid=61)
Turgay Güler'in yazısın alıntılayan kontr akbaba,
18 Haziran 2007, Pazartesi 05:25
MHP-Devlet Bahçeli:'Ordu hazır olsun, iktidara geldiğimizde Kuzey Irak’a gireceğiz' dedi. Anlaşıldı! 'İmralı’ya da girecek misiniz?' Ordu Hazır Olsun Kuzey Irak’a Giriyoruz! MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Manisa’da konuştu. 'Ordu hazır olsun, iktidara geldiğimizde Kuzey Irak’a gireceğiz' dedi. Anlaşıldı! Ordumuz hazırlanmaya başladı bile. MHP’yi bekliyor! MHP iktidara gelir gelmez Kuzey Irak’a girip taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakılmayacak. İşte şimdi tam bu noktada gel de o can alıcı soruyu sorma;
'İmralı’ya da girecek misiniz?' Hem bunun için ordunun hazır olmasına da gerek yok. Çok daha az zahmetli. Ama Bahçeli’nin gündeminde İmralı yok... (Yazının tamamı: http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=138361)
Ahmet Altan'ın yazısından alıntılayan Abdullah Harun, aharun@gmx.net
18 Haziran 2007, Pazartesi 05:15
Askeri Çöplük... Amaç, AKP’yi devirmek değil, bu 'mazereti' AKP düşmanı masum Kemalistlerin aklını çelmek için kullanıyorlar... Şu günlerde insanlar birbirlerine 'allahaısmarladık', 'güle güle' yerine 'aman dikkat et,' diyorlar. 'Dikkat et….' Böyle diyorlar çünkü herkes biliyor ki kendi iktidarlarını ancak kanlı bir karmaşanın içinden çıkartabilecek olanlar, yeni suikastlerden ve yeni katliamlardan medet umuyorlar. Birilerini öldürecekler. Türkiye’nin sakin ve düzenli bir ülke olmasına izin vermeyecekler. Tam herkesin 'birileri öldürülecek' tedirginliği yaşadığı günlerde, Amerika’da Türk Ordusu’ndan da iki generalin de katıldığı bir 'beyin fırtınasında,' İstiklal Caddesi’nde büyük bir bombalamanın ve Anayasa Mahkemesi eski başkanını hedef alan bir suikastin gerçekleşmesini konu edinen bir 'senaryo' tartışılıyor. Senaryoya göre, PKK bu saldırıları üstlenmiyor ama kamuoyunda bu işi PKK’nın yaptığı inancı 'yaratılıyor.' Ve Türk ordusu Kuzey Irak’a giriyor. Bu tartışmanın en ürkütücü yanı ise, 'ya Amerika PKK liderlerini yakalayıp Türkiye’ye teslim ederse' sorusuna ortaklaşa 'sakın ha' diye cevap verilmesi. Bu senaryoya katılanlar, PKK liderlerinin teslimine karşı çıkıyorlar çünkü bu gelişme 'AKP’nin işine' yararmış. Anlaşılan tarafgirlik o hale gelmiş ki seçimle işbaşına gelmiş bir sivil hükümetin işine yarayan bir gelişme olmasın diye PKK’nın varlığına razılar. Çünkü şu sırada bir 'darbe'nin ya da askeri bir rejime giden yolu açacak olan sıkıyönetim ilanının tek dayanağı PKK’nın varlığı. Düşünsenize, PKK olmasaydı darbe isteyen cuntacılar ne yapardı? Ellerinde hiçbir koz kalmazdı. O yüzden 'aman' diyorlar, 'sakın PKK’ya dokunulmasın.' PKK, Kürt halkına nasıl bir yararı olacağı kimse tarafından anlaşılamayan ve açıklanamayan mayınlı saldırılarını sürdürsün. Sürdürsün ki askeri bir yönetim için elde bir koz bulunsun. Amerika’daki 'fırtınacılar' kitleleri hedef alan 'bombalamaları' tartışırken İstanbul’da eski bir astsubay, ordu malı el bombaları ve TNT kalıplarıyla yakalanıyor. Eski astsubay, emekli askerlerin kurduğu bir 'güvenlik şirketinin' de elemanı. Ele geçirilen bombalar, Danıştay baskınını gerçekleştiren ekibin Cumhuriyet Gazetesi’ne düzenlediği saldırıda kullandıkları el bombalarıyla 'aynı seriden.' Polisler, eski astsubaya bombaları nereden bulduğunu soruyorlar. O da, 'askeri bir çöplükte' bulduğunu söylüyor. Askeri bir çöplük. Darbe isteyen cuntacıların bulunduğu bir ülkenin tarifi gibi… Şimdi bütün bunları birada düşünün. 'PKK’ya dokunulmasın' talepleri, 'bombalama' senaryoları, emekli askerlerin zulalarında bulunan bombalar. Belli ki Türkiye’yi seçimlerden önce kanlı bir kıyma makinesinden geçirecek, insanları öldürecek bir 'senaryo' akıllarda dolaşıyor. Bu işlerde kullanılması muhtemel bombalar da 'askeri çöplüklerden' çıkarılıyor. Bu senaryoda hedef AKP gibi gösteriliyor. Ama hedef AKP değil. Hedefin AKP gibi gözükmesinin tek nedeni, bu partinin bütün hatalarına rağmen bu ülkede hala Avrupa Birliği’ni savunan tek parti olması. Avrupa Birliği’ni savunan hangi parti iktidarda olsaydı, hedef o olacaktı. Çünkü amaç, AKP’yi devirmek değil, bu 'mazereti' AKP düşmanı masum Kemalistlerin aklını çelmek için kullanıyorlar. Amaç, Avrupa Birliği üyeliğine, özgürlüğe, zenginliğe ve demokrasiye giden yolu kesmek… Türkiye’de bir darbe rejimi kurmak… Bütün ülkeyi, içinden bombaların, ölümlerin, sıkıyönetimlerin, darbelerin çıktığı büyük bir 'askeri çöplük' yapmak. (Bu yazı Ahmet Altan'ın www.gazetem.net adresindeki 'Askeri Çöplük' başlıklı yazısından alıntılanmıştır. http://www.gazetem.net/ahmetaltan.asp)
İ.Ş. - Adana-Seyhan,
15 Haziran 2007, Cuma 08:34
Sezer, 260 teröristi neden affetti. Bugün onlar neredeler. Kaç askerimizi şehit ettiler, kaç kişinin canını yaktılar. Cenaze törenlerinde veya ekranlarda bağırıp çağıranlar, bunca terörist affedildiğinde, neden gıklarını çıkarmadı. Teröristleri affettiği bilindiği halde, cenaze törenlerinde Sezer’i alkışlayıp Abdullah Gül’ü yuhalayanların maksadı, teröre tepki göstermekmi, yoksa hükümete muhalefet mi. Bu slogancıların, bu şehit tüccarlarının yaptıkları milli hassasiyetmidir, yoksa şehit kanı üzerinden siyasî ticaretmi.
Yaşar Kaya,
15 Haziran 2007, Cuma 03:16
SÖVECEKSENİZ MHP.Yİ BU HALE GETİRENLERE SÖVÜN
Dinimizde küfür günahtır.Yaptığı işler nedeniyle hakeden insana bile küfür edemezsiniz.Yazar arkadaşa küfredenler masum bir insana küfrederek günahlarını dahada artırıyorlar.İlla küfredecekseniz MHP gibi oy vermeyen insanların bile saygı duyduğu bir partiyi bu hale getirenlere sövün daha az günaha girersiniz.Elinizi vicdanınıza koyup cevap verin MHP son 4,5 senedir ne yaptı.Şehit cenazelerinde görünmekten başka.Sizin bir yakınınız şehit olsa orda birilerinin sologan atmasını istermiydiniz.
Aydın Turancı,
15 Haziran 2007, Cuma 03:14
Hava dumanlandı, "ÜRKÜTÜCÜLER" meydanı doldurdu. Çok normal bişey. Hava açılınca, kendiliklerinden dağılırlar, ENDİŞELENMEYİN!!!
kontr akbaba,
15 Haziran 2007, Cuma 03:12
MHP’liler Çok Kızdı, Ama.. Kimi küfür etti! Kimi de tehdit! Eleştirilere diyecek sözüm yok. Beni, düşüncelerimi kıyasıya eleştirebilir herkes. Ama küfür, hakaret ve tehditlere gelince iş biraz değişir. 'Ülkücüler, şehit cenazelerini oy uğruna siyasete malzeme yapıyorlar' dedim cevap gelmedi. Küfür ve tehdit geldi. Peki yalan mı? Bahçeli’nin memleketi Osmaniye’de bir şehit cenazesi kaldırılıyor. Bir gurup 'ülkücü' mezarlığa doğru yol alan ambulansı şehir içine sokmak istiyor. Vicdanları istismar için. Parti çıkarları için. Bu istekleri gerçekleşmeyince içinde şehit cenazesi bulunan aracın önünü 5 kez kesiyorlar. Cenazede kavga çıkarıyorlar. İçinde bu vatan için canını veren şehidin bulunduğu araç tartaklanıyor. Gözleri öylesine kararıyor ki gurubun yaptıkları 'terbiyesizliği' görmüyorlar bile. Ne için. Tabii ki üç beş oy için. Tepeden gelen 'emri' yerine getirmek için.
Manisa’dan uğurlanan bir başka şehit cenazesinde, taşkınlık yapan gurubu uyaran Müftü bile yuhalandı. Müftü uyarılarına devam etseydi, O’nun için de 'PKK’lı' diyeceklerdi.
Kim bilir? Bu nasıl bir anlayış, biri çıkıp izah etsin? Bu nasıl bir siyaset? Bu nasıl vicdan?
Eli kanlı terör örgütü PKK bu manzara karşısında ellerini ovuşturuyordur kanımca. Yazık.
Bu siyasi hareketin başındaki kişi, çıkıp tüm bu çirkinlikleri tasvip etmediğini söylemiyor. Böylece teşvik ediyor. Türkiye bu iğrenç 'projeden' fayda görmez. Bu ülkenin gençleri, evlatları bir kez daha birbirine düşürülmemeli. Buna çanak tutanların oyunları bozulmalı. Yoksa, evlatlar bir hiç uğruna can verir. Sonra birileri yıllar sonra 'kızıl elma' birlikteliğini kurar. PKK’nın kampına gidip, Öcalan’ın elini sıkan Perinçek ile kol kola girer. Sonra da çıkar, 'Kahrolsun PKK' diye slogan attırır. Gerçeği dile getirenler de 'satılık' olur. Varsın olsun! (Haber7com'da Turgay Güler'in 12 Haziran 2007 tarihli yazısı alıntılanmıştır. http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=138297)
kontr akbaba,
14 Haziran 2007, Perşembe 07:51
İzmir Şehit Aileleri Derneği:"Seçim dolayısıyla birileri bir şeyler yapıyor. Şehitlerin kanı üzerinden siyaset yapıyorlarsa, Allah onların yüz bin sefer belasını versin..." İzmir Şehit Aileleri Derneği Başkanı Alphan ve Bingöl Şehit Aileleri Malulleri ve İnsan Hakları Derneği (BİŞHAK) Başkanı Ziya Sözen, İzmir Valiliği'ndeki dernek merkezinde basın toplantısı düzenledi. Şehit cenazelerinde kimsenin susmadığını ve şehide saygılı olmadığını savunan Yavuz Alphan, şunları söyledi: "Bundan beş ay önce gelen şehit değil miydi? Seçimler yaklaşıyor, seçim dolayısıyla birileri bir şeyler yapıyor. Türkiye’deki bütün partilere sesleniyorum. Şehitlerin kanı üzerinden siyaset yapıyorlarsa, Allah onların yüz bin sefer belasını versin." Alphan, Şırnak'ta şehit olan Uzman Çavuş Vedat Dayıoğlu'nun Karşıyaka'daki cenaze töreninde yaşananlar nedeniyle büyük utanç duyduğunu söyledi. Yavuz Alphan, bütün siyasi liderlere dosya verdiği halde sorunların devam ettiğini, hiçbir siyasi partinin avukatlığını da yapmayacağını belirtti. Alphan, şöyle devam etti: "Biz bu vatan için vereceklerimizi verdik. Ben 21 yaşında oğlumu verdim. Bizim bir şey verecek halimiz, takatimiz kalmadı. Verecek bir şeyi olan varsa versin. Şehitler arasında bir tane milletvekili, bakan çocuğu yok. Hep fakir, hep fakir. Zenginler fabrikalarında viski mi içecek?" Alphan, bayrak yürüyüşüne katılanların önce şehit cenazelerine gelmesi gerektiğini ifade ederek, "Kuzey Irak'a girelim diyorlar. Tunceli'de bu iş sınırda olmuyor. Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi'nde oluyor. Sınır ötesi harekat olsa ne olur, olmasa ne olur. Biz şehit aileleri olarak çok üzülüyoruz" dedi. (Star gazetesi, http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=123369)
Recep Taşkın,
14 Haziran 2007, Perşembe 06:25
ŞEHİTLER ÖLMEZ APO ASILAMAZ!!! Söyleyin Allah aşkına; Bülent Ecevit’in bile, 'Niye getirip de bize teslim ettiler, hâlâ anlayabilmiş değilim' itirafında bulunduğu Apo’yu, 'asmayıp da besleyen' kimdi?.. Bugün kalkmışlar, 'şehit tacirliği'ne soyunup, meydanlarda 'çömez'lerini bağırtıyorlar: 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez!'
Peki ama; Askerlerimizi 'şehit' eden, vatanımızı da 'bölmek' isteyen Apo’yu 'idamdan kurtaran' kimdi?.. 12 Ocak 2000 tarihli kararın altında; Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz’la birlikte Devlet Bahçeli’nin de imzası yok mu?.. Hiç kimse ıkınıp, sıkınmasın!.. Lafı da eğip bükmeye kalkmasın!.. Gerçek olan şudur: 'Onlarca şehit'in cenazesinden 'siyasî rant' elde etmek için, meydanlarda 'şehitler ölmez, vatan bölünmez' diye slogan atanlarla, 2000 yılının 13 Ocak’ında 'Apo idam edilemez' yazısının altına 'imza' atanlar aynı insanlardır!.. 2000 yılında '30 bin kişinin katili'ni asamayanların, bugün kalkıp da 'onlarca şehit'in hesabını Tayyip Erdoğan’dan sormaya hakları yoktur!..
'Mertlik' dediğin; bugün Başbakan’a hesap sormak değil, 'Apo’ya hesap sormak'tı!..
'Kedinin bacağı'nı 2000 yılında ayıramayanlar, bugün kalkıp da 'mertlik' taslamasın bana!..
Mertlik, 'o zaman' lâzımdı!.. Şimdi, geçmişler ola!.. Çünkü biz; 'Başbakan’a hesap sorma'ya gelince 'kükremiş aslan' kesilenlerin; 'Apo’yu idam etmeyin' yazısı önlerine geldiğinde, nasıl bir 'süt dökmüş kedi' uysallığına büründüğünü unutmuş değiliz!.. Biz, o 'erkek'leri, gayet iyi biliriz!.. (Vakit Gazetesi yazarlarından Hasan Karakaya, yaşanan gelişmeleri kendi uslubuyla yorumladı ve yaşanan terör olaylarının ne zaman biteceğini tarih vererek açıkladı! İşte, terörün bitiş tarihi !! Yazın bir kenara... 23 Temmuz’da terör bitecek! Yukarıda bazı bölümleri alıntılanan yazısının tamamı bu adreste: http://www.habervakti.com/detay.asp?id=33037&kat=Manset)
kontr akbaba,
12 Haziran 2007, Salı 05:22
Asker cenazesi geldikçe akbabalar belirmeye başladı. Akbabaların sırtlanların cenazeler geldikçe ağızlarının suyu akıyor. Kendileri iktidarda oldular, da ne yaptılar. Öcalanı asmayıp beslediler. 12 eylül öncesi terör vardı mhpliler meydandı şimdi asker cenazeleri var yine meydanlara çıkmaya çalışıyorlar. PKK Türkiye'yi resmen provoke etmeye çalışıyor MHP'liler de sırtlan işaretleriyle cenazelerden pay kapmaya çalışıyor. Terbiyesiz herifler, siz kurtçuluk yapıyorsunuz ama sırtlancılık daha bir yakışıyor size. Askerlerin cenazeleri ağzınızı sulandırıyor. Ama inşallah bu millet, PKK-MHP ortak yapımı bu tuzağınıza düşmeyecek.
Okay Gönensin,
6 Haziran 2007, Çarşamba 03:56
Türkiye’yi Kuzey Irak bataklığına çekmek yolunda ciddi çabalar olduğunu görmek için özel bilgi sahibi olmak gerekmiyor. Her gün gazetelerde yer alan haberleri yan yana getirdiğimizde, bu yönde baskı yapan bir iradenin varlığını hissetmemek mümkün değil.
Recep Taşkın,
29 Mayıs 2007, Salı 04:01
Gülay hanımın yazısı genel olarak doğruları ifade etmiş ama DTP ile ilgili görüşlerine katılmıyorum. DTP'nin PKK'nın görüşlerini parlamentoya taşımaktan başka bir iş yapmayacağına ve demokrasiye de inanmadığına inanıyorum. DTP'nin bu bombalama ve şiddet eylemlerine karşı çıkacağını sanmıyorum. Bizdeki şiddet taraftarları teröristlerle PKK teröristleri ortamı germek için bombalama vs. eylemlerini kullanıyor, bu gittikçe netleşiyor. Şemdinli'de ortaya çıktı askerler de bombalama eylemi yapıyor. Atabeyler gibi kimbilir daha kaç grup var plastik patlayıcılarla hassas eylemler planlayan. Ha PKK yapmış ha şemdinliciler, sonuç aynı. 12 eylül öncesini hatırlıyorum. Sağ ve sol görüşlüler arasında sürekli ve gittikçe yoğunlaşan silahlı bombalı saldırılarla halk bunalmıştı. Terör gittikçe kitleselleşen bir süreç izliyordu. Ama 12 eylül darbesiyle bıçakla kesilmiş gibi kesildi. Öğleden önce solcuyu vuran bir silah öğleden sonra sağcıyı vurmuştu. O silahı kullandıran el 12 eylülle birlikte terörü de daha sonra kullanmak üzere rafa kaldırdı. Şemdinli'de ortaya çıktığı gibi raftan indirilmiş. Sağ sol yok onun yerine PKK var... DTP'yi ikna etmekten vazgeçin Gülay hanım. O bir maşa. Onu kullananları, her iki tarafın o maşayı tutan ellerini, terörü çıkartanları ikna etmelisiniz edebilirseniz. Edemezsiniz. Adamların gözü o kadar kararmış o kadar nefret dolu ki seçim sürecinde oluşturmaya çalıştıkları bir kuzey Irak harekatında oluşacak asker cenazelerini dahi hükümetin oy kaybetmesi için kullanmayı planlamaktan kaçınmıyorlar. Bu adamları ikna edemezsiniz.
Abdullah Harun,
29 Mayıs 2007, Salı 02:49
Sandığı korumak... Anafartalar'da patlayan bombanın aslında 22 Temmuz'da halkın önüne konacak seçim sandığını berhava etmeyi hedef aldığı yavaş yavaş deşifre oluyor. Giderek daha geniş bir çevre, terörün güvenlik politikalarını öncelikli hale getirmek ve demokrasi taleplerini püskürtmek için araç olarak kullanılmaya çalışıldığının farkında. İç politikadaki iktidar savaşları AK Parti'nin önünün kesilmesi hedefini çoktan aşmış, demokratik rejimin tatil edilmesi hedefine doğru ilerliyor. Ama ben hâlâ, dün "Cumhuriyeti korumak" için meydanlara çıkan milyonların bu tehlikeyi algılayabildiğini zannetmiyorum. Ne AK Parti düşmanlığıyla yanıp tutuşan kesimler; ne de varlıklarını demokratik rejime borçlu olan muhalefet partileri rejimi bekleyen tehdidin farkına varmış gibi değiller. Kışkırtılan terör, Erdoğan Hükümeti'nin bizzat kendisini "terörle mücadelede izlediği hatalı çizgi" nedeniyle tasfiye edilmesi gereken bir "ulusal güvenlik sorunu" haline getirmeyi hedefliyor. Son yazımda da söylediğim gibi, Erdoğan Hükümeti, "ulusal güvenliği zaafa uğratan hükümet" olmakla "ABD'yi ve AB'yi karşısına alan hükümet olmak" gibi iki tarafı keskin bir bıçağın sırtında bırakılıyor. Hesap, hükümetin 22 Temmuz'a kadar bu bıçak sırtı pozisyonda kalamayacağı hesabına dayanıyor. Oyun, hükümeti ya Kuzey Irak'a vize vererek başını büyük belaya sokacağı ya da vermeyerek içeride "yükselen terörün" sorumlusu ilan edileceği bir açmaza doğru sürüklemek; nihai olarak da "yönetilemeyen bir ülke" manzarası yaratıp seçimleri rafa kaldırmak üzerine kuruluyor. Geçtiğimiz günlerde son terörün hedefinin sandık olduğunu çarpıcı bir biçimde ifade edenlerden biri de MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'ti. Öneş'in Yeni Şafak'ta yayınlanan röportajında yaptığı değerlendirmeleri Türkiye'de herkesin ama özellikle DTP'nin iyi okuması hayati önem taşıyor. Neden özellikle DTP... Çünkü sandığın ortadan kalkması, Türkiye'de yıllar sonra ilk defa Kürt sorununun Meclis'te doğrudan temsilcileri aracılığıyla ifade edilmesi umudunun yok olması anlamını taşıyor. 25 civarında bağımsız milletvekilinin seçim sonrasında DTP grubu oluşturması ve böylece ilk Kürt Partisinin TBMM'de yerini alması umutları suya düşüyor. Ama bu kadar da değil... Böyle bir ortamın, Kürt sorununun çözümünde demokratik ve barışçı yollarla ilerlenmesi konusundaki bütün ihtimalleri ortadan kaldıracağını görmek için siyaset dehası olmaya gerek yok. Yükselen terörün, Güneydoğu'dan gelen her şehit cenazesinin, Türk ve Kürt halkları arasındaki gerginliği körükleyeceğini; Türk milliyetçiliğini biraz daha kabartacağını; ayrıca Kuzey Irak'a yönelik bir operasyonun komplikasyonlarının şimdiye kadar hiç yaşamadığımız bir iç kutuplaşma yaratabileceğini hepimizin, ama özellikle de Kürt siyasi önderlerinin görmesi gerekiyor. Cevat Öneş'in de dediği gibi, "DTP bu olayı kınamanın ötesine geçerek terör konusunda kararlı bir duruşu kitlesel olarak ortaya koymalıdır. (...) Kürt sorunu hala Türkiye'nin birinci önceliği olarak çözülmeyi bekliyor. Bombalama eylemi bize bu sorunun acil çözülmesi gerekliliğini hatırlattığı ölçüde, bu konudaki çözümün de Türkiye'nin içinde olması gerektiğini bir kez daha hatırlatmıştır. İşte bu çözüm noktasında toplu bir dayanışma zorunludur. Bu dayanışmanın ortaya çıkarılmasında DTP'ye öncelikle görev düştüğü oranda Kürt kimliği olan kanaat önderlerine de büyük görev düşmektedir. Bugün karşı karşı olduğumuz kör teröre karşı kimlik ayrımı yapmadan toplu bir dayanışma ile karşı çıkmalıyız. Başta İspanya olmak üzere Avrupa'da örneklerini gördüğümüz protestolar burada da yapılabilmelidir. Ve tek amacı terörü lanetlemek olmalıdır." Eğer sağduyumuzu, iz'anımızı, empati duygumuzu harekete geçireceğimiz "tarihi bir an" varsa işte o an bu andır. Yurt sevgisinden biraz olsun nasibimizi almışsak; içinden geçtiğimiz bu tehlikeli dönemde dar parti kavgalarını bir yana bırakıp "sandığı korumak" hedefiyle birleşmenin zamanıdır. (Gülay Göktürk, Bugün Gazetesi, 29 Mayıs 2007)
Abdullah Harun,
24 Mayıs 2007, Perşembe 03:51
Mahir Kaynak'ın açıklamalarından alıntılanmıştır:
"KANLI EYLEMİN AMACI NE?.. GENELKURMAY VE MİT SAĞLIKLI ANALİZLER YAPAMIYOR...
—Biz oturmuşuz kısa yoldan “PKK yaptı” deyip, işin içinden çıkıyoruz. Arkada bir sürü hesaplaşmalar oluyor. Böyle kısa yoldan olaylara prim vermememiz gerekir. Zaten basına bakarsak, teşhis hemen belli, olay olur olmaz kimin yaptığını biliyorlar. Aramaya bile gerek duymuyorlar. Terörün ortağı her zaman medyadır. Medyasız terör olmaz. Hem eylemi yaparlar hem de medyaya öyle bilgiler verirler ki onları da yönlendirir, oyunlarına dâhil ederler. Bu büyük bir mekanizmadır. Dikkat ederseniz terör olur, medyada bu terör olayını şöyle algılayın şeklinde mesaj verir. “Bunu yapan şu kaynaktır, buna karşı şöyle bir tavır alınması gerekir.” der. Adam bir yere bomba koyarak, kiminle çatışma yapmanız gerektiğini söylüyor. Sizde bunu düşünmeden kabul ediyorsunuz. O zaman bu eylemleri neden yapmasınlar ki, istediklerine bu yöntemle ulaşmış oluyorlar, Ülkemizde maalesef yetkililer bu tabloyu düzgün bir şekilde okuyamıyorlar. Yanlış strateji uygulanarak, yanlış siyasi kararlara varıyorlar. Terör olayıyla hiçbir siyasi karara ulaşamayız. Genelkurmay ve MİT olayları okumakta eksik kalıyor ve yanlış kararlar alıyorlar."
Abdullah Harun,
24 Mayıs 2007, Perşembe 03:14
Abdurrahman Dilipak'ın Vakit gazetesindeki 24 Mayıs 2007 tarihli nefis yazısından kısmen alıntılanmıştır:
Kim bunlar, “PKK” mı, “iyi çocuklar” mı, yoksa “bizim çocuklar” mı?
Ya da , “birilerini yola getirmek için” mi patlatılıyor bu bombalar..
Büyükanıt: “Yeni patlamalar olabilir.” Ağar: “Saldırılar sürebilir..” Bu işleri bilen, iki önemli şahıs anında aynı tesbitte bulundular. “Bu işin arkası gelecek” Bana kalırsa da bu işin arkasındaki güçler deşifre edilip olayın üzerinde gidilmezse arkası gelir..
Bir takım çevreler zaten bu tür bir gelişmenin sinyallerini veriyorlardı.. Eğer süreç durdurlamazsa 3-5 bölgede daha büyük patlamalar beklemek gerek.
Hemen birilerinin evlerine bayrak asması, bazı media grublarının bu yönte yayın yapması boşuna değil..
İP’in Diyarbakırda Cumhuriyet mitingi yapma girişimini de not edin bir kenara..
İşler kontrolden çıkacak olursa Iraka gireriz, biraz savaş hali, biraz milli heyecan, işi idare ederiz netekim!
Şu haberi mesela nasıl anlamak gerek: “Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın açıklamaları ile birlikte PKK'nın Türkiye'ye karşı 1 Ekim 2006'da ilan ettiği ateşkesi 18 Mayıs 2007'de sona erdirdiği ileri sürüldü. Bu arada PKK'ya karşı kurulan Terörle Mücadele Özel Temcilciliği'nin başındaki Edip Başer'in görevden alınmasından sonra böyle bir patlamanın meydana gelmesi de ayrıca dikkati çekilen bir nokta.” ... Bu, millete alçakça vuran darbeleri görün ve onların yalakalığını yapan politikacı bozuntularını görün ve onları sandığa gömün! Kim onlar gördünüz.. O kadar da çoklar ki! Sağcısı, solcusu, ulusalcısı, demokratı (!?) milliyetçisi hepsi var..
Darbelerden ve darbecilerden kurtulmadan kurtuluş yok. “İki darbe, bir işgalden daha kötüdür.” Zaten “darbeci” dediklerin, işgalcilerin “bizim çocukları / iyi çocuklar” değil mi?
Darbeci bekçisi olduğu ve parasını alarak korumakla görevlendirildiği evi soyan adam gibidir..
Şahlansana gülsarı diyeceğim ama gözüm o adamı arıyor. Orada, Ankarada kimse yok mu?
Selam ve dua ile.
Hasan Cemal,
23 Mayıs 2007, Çarşamba 04:30
Ankara Ulus'ta 22 Mayıs 2007'de 6 ölü 100 yaralıya yol açan bombalı saldırı üzerine Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz'ün ilginç satırları:
Bomba ne anlama geliyor?
Ankara'da patlatılan bombanın bende ilk ağızda çağrıştırdıkları şunlar:
1) Bombanın PKK ile bağlantısı kurulduktan sonra, Meclis'ten de karar çıkartarak, Kuzey Irak'a askeri operasyon düzenlemenin yolu açılmış olur... Bu konuyu geçenlerde yazdım: Operasyon " ABD'ye rağmen ", yani anlaşmaya varılmadan yapılırsa, hakikaten çok kötü günler bizi bekliyor demektir: Türkiye bölünür.
2) " Bu hükümet ülkeyi yönetemiyor, bakın işte başkentte dahi bomba patlatılıyor, insanlar öldürülüyor, seçimlerde bu partiye oy vermek doğru bir davranış olmaz " mesajını vermek... Ki bu aynı zamanda seçmenlere yöneltilmiş bir şantaj anlamına gelir. " İnadına AKP " demeye başlayanların şevkini kırar. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin zorlu geçeceğini, insanların öldürülebileceğini 2005'in ilkbaharından beri yazıyoruz. Tam atlattık derken... Galiba iş bunun daha ötesinde. Sanırım çok daha kapsamlı bir plan yürürlükte. Bu tip vahim olaylar devam edecek.
3) Türk-Kürt çatışmasını körüklemek. Mitinglerin yarattığı ' ulusalcı' havayı unutmayın.
4) Türkiye'nin ' istikrarlı' ve ' güvenli' bir ülke olmadığını dünyaya duyurmak. " Buraya yatırım yapmayın " demek. ( Emre Aköz, Sabah, 23 Mayıs 2007, http://arsiv.sabah.com.tr/2007/05/23/haber,38D8DC9AAC294E82A7C74D2B5046CD60.html)
Hasan Cemal,
23 Mayıs 2007, Çarşamba 04:17
Mehmet Altan: Şimdi provokasyon zamanıdır..
Türkiye laik-antilaik olarak gerilmekte. Bundan amaçlanan hasat alınmadıysa, istenen sonuçlar sağlanmadıysa... Bir de etnik huzursuzluğu denemek... Başka bir gerginlik ateşi tutuşturmak. Ülkeyi yönetilemez hale sokmak... İçte ve dışta birilerinin hedefi olabilir mi?
(........)
Ne yapmalı? Yaşadığımız ve yaşayacağımız her olaya, bunun bir ‘provokasyon’ olabileceği ihtimaliyle bakmalı...
Toplumsal tepkilerimizi ona göre ayarlamalıyız. Kavga ve kamplaşma çok hızlandı çünkü. Ancak demokrasi dışı bir ortamda var olabilenler... Ülkeyi, toplumu hatta kendilerini bile yakacak... Bir yangını parlatacak bir çılgınlığa yaklaşmış görünüyorlar...
Bundan kurtulabilmenin tek yolu, bu çılgınlığı paylaşmamak olacak.
Varlığımız ve geleceğimiz...
Unutmayın ki soğukkanlılığımıza bağlı. (Mehmet Altan'ın Star gazetesindeki yazından alıntılanmıştır.)
Bu bölüme mesaj yolla
|