Özel Harp Dairesi Anasayfa |
Özel Harp Dairesi manşetlerimiz |
TBMM tarafından hazırlanan ÖHD raporu
Özel Harp Dairesi teknik bilgiler ve tarihçe |
Görevli subayların anlatımlarıyla Özel Harp Dairesi
Özel Harp yarbayının ses kaydı ÖHD ve Ergenekon bağlantısını tartışmaya açtı
GÖREVLİ SUBAYLARIN ANLATIMLARIYLA ÖZEL HARP DAİRESİ
Star gazetesi yazı dizisi - Bölüm:1
2 Ocak 2010
Özel Harp Dairesi’nin silahlarını ilk biz gömdük
Seferberlik Tetkik Kurulu’nun ilk Lojistik Müdürü İsmail Tansu:
Yeraltındaki cephanelikleri komünizm tehlikesine karşı biz oluşturduk.
İstanbul Boğazı’nda da vardı. Türkiye’de son 30 yılda sürekli gündeme
gelen bir yapı var: Özel Harp Dairesi. Yani ilk adıyla Seferberlik
Tetkik Kurulu. Bugün Özel Harp Dairesi’yle ilgili artık tartışma
götürmez bilgiler mevcut; komünizm tehlikesi ve Avrupa’da muhtemel
Sovyetler Birliği işgaline karşı 1950’li
yıllarda
NATO bünyesinde gizli ordular oluşturuldu. NATO konseptine göre
şekillendirilen bu gizli ordular, Amerika ve İngiltere’nin öncülüğünde
İtalya, Fransa, Yunanistan, Danimarka, İspanya, Portekiz, Almanya,
Belçika, Norveç, Hollanda ve Türkiye’de oluşturuldu. NATO üyesi
Kanada’nın Sovyetler Birliği’ne çok uzak olması, İzlanda’nın ise silahlı
kuvvetleri bulunmaması nedeniyle bu iki ülkede oluşturulmadı. Buna
karşın ilerleyen yıllarda NATO üyesi olmayan Avusturya, İsveç,
Finlandiya ve İsviçre’de de gizli ordular kuruldu.
Bir tek Türkiye dağıtmadı
Varlıkları sır gibi saklanan ve o ülkenin parlamentosunun varlığından
haberdar olmadığı bu orduların kurucuları ve sonraki yöneticileri
Amerika’daki merkezlerde eğitimden geçirildi. Yine örgütlerin eğitim,
silah ve teknik malzeme ihtiyaçları ABD tarafından karşılandı.
Türkiye’deki gizli ordunun adı da Özel Harp Dairesi oldu. Soğuk Savaş’ın
bitimiyle Batı ülkelerindeki gizli ordular tek tek açığa çıkartıldı.
Meclis araştırma komisyonlar kuruldu, sorumluları yargılandı. Sonunda da
bu gizli orduların hepsi dağıtıldı. Bir ülke hariç: Türkiye. İşte
dağıtılmayan o yapı bugün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast
iddiası veya takip edilmesiyle yeniden gündemde. Soruşturma başlatıldı.
Adı Türkiye tarihine damgasını vuracak olaylarla anılan Özel Harb’e ilk
kez hakim Kadir Kayan girdi.
Arşivin kapısı ilk kez açıldı
Peki, bu kez Özel Harp Dairesi ve faaliyetler üzerindeki sis perdesi
kaldırılacak mı? Özel Harp Dairesi’nden haberdar olan ilk siyasetçi
kimdi? 1952’de kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu’nun ilk kadrosu hangi
subaylardan oluşuyordu? Adı hiç duyulmayan bu subaylar kimlerdi? 27
Mayıs 1960 darbesi sırasında bu daireye neler yaşandı? Seferberlik
Tetkik Kurulu’nun adı neden sık sık değiştirildi? Kuruluş amacı olası
Sovyetler Birliği işgaline karşı mücadeleyken komünizmin yıkılmasından
sonra neden dağıtılmadı? Şimdi tehdit olarak kimler ve hangi gruplar yer
görülüyor? Şimdi nasıl bir işleyişi ve yapısı var? İşte yıllardır bu
yapıyla ilgili yaptığım araştırmalardan, bu dairede görev yapan
görevlilerle görüşmelerimden ve tanıkların anlatımından Seferberlik
Tetkik Kurulu’nun bilinmeyenleri...
ZİR VADİSİ CEPHANELİĞİ
Sovyetler Birliği’ne sınır olması nedeniyle Soğuk Savaş döneminin kilit
ülkelerinden biri Türkiye’ydi. Komünizmin yayılmasına karşı önlemler
almaya çalışan Amerika ve NATO, Türkiye’de de olası bir Sovyet işgaline
karşı mücadele edecek gizli birimin oluşturulmasına özel önem veriyordu.
Özel Harp Dairesi, 27 Eylül 1952’de bugünkü Milli Güvenlik Kurulu
işlevini gören Milli Savunma Yüksek Kurulu kararıyla kuruldu. “Özel
harp” terimi dairenin işlevlerini deşifre ettiği için Özel Harp
Dairesi’ne kağıt üzerinden farklı bir isim bulundu: “Seferberlik Tetkik
Kurulu.” Merkez olarak da Ankara Kızılay’da bir ev kiralandı. Ataç Sokak
No: 36’daki tek katlı ev bahçe içindeydi.
İKİNCİ BAŞKANLIĞA BAĞLI
Seferberlik Tetkik Kurulu doğrudan Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na
bağlandı. Yani yönetimi ve denetimi en üst düzeyde oldu. Bu çok önemli
bir ayrıcalıktı. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nde tüm birim ve yapılar
Genelkurmay Başkanlığı içinde bir daireye bağlıydı, bugün bile hala
böyle.
İşgal durumunda sivillerin kullanması
için ülkenin belli yerlerine gizli silah ve patlayıcı depoları
oluşturuldu. Bunlar çoğunlukla tenha yerlerde yeraltına gömüldü. Bu
silah zulalarının yerini o bölgeyle ilgili görevi bulunan, dairedeki
önemli askerler biliyordu. Bir de o bölgede bulunan ve kamplarda
eğitimde geçirilen sivil unsurlar.
SİLAHLARIN KAYDI YOK
Büyük bir gizlilikle yeraltına gömülen bu silahların envanter kayıtları
kesinlikle bulunmuyordu. Kaybolmaları durumunda hiçbir yasal işlem
yapılamıyordu. Özel Harp Dairesi’nin ilk Lojistik Şube Müdürü, emekli
albay İsmail Tansu, bu cephaneliklerin koordinatlarının sivillere
verildiğini söyledi: “İlk silah depolarını biz oluşturduk. Komünizm
tehlikesine karşı bu silahları gömdük. O dönemde en çok silah sınır
illeri Kars ve Ardahan’daydı. Bu silah depoları ve yerlerini
Amerikalılarla birlikte kontrol ediyorduk. İstanbul Boğazı’nın belli
yerlerinde bile gömülü silahlar vardı. Amerikalılar bize özel telsizler
vermişti. Bunların bir kısmını silahlarla birlikte Şile’ye gömmüştük.”
ŞİLE’DE SİLAH DEPOSU
Tansu, sivil unsurların kimlerden seçildiğiyle ilgili de ilginç bilgiler
verdi: “Sivil uzantılar ülke işgal edilince kullanılmak üzere barış
zamanından eğitilip bekletilirler. Görev verilmezler. Kopuk tespih
taneleri gibi her yere dağılmışlardır. Türkiye’nin her yerindedirler.
Savaşla beraber tespihin ipi bağlanır. Görev alırlar. Karı-koca aynı
birimdedirler ama birbirlerinden haberleri yoktur. Herkes kendi görevini
yapar.”
İlk brifing Ecevit’e değil Menderes’e
Özel Harp Dairesi ve Seferberlik Tetkik Kurulu’nun ismini ilk telaffuz
eden siyasetçi Bülent Ecevit oldu. Ecevit, 1974’te Özel Harp Dairesi’nin
varlığını dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ın daire için örtülü
ödenekten bir milyon dolar istemesiyle böyle bu dairenden haberdar
olduğunu söylemişti. Sancar’ın ödenek istemesinin ardından bir ekibin de
Özel Harp Dairesi’nin faaliyetleri hakkında brifing vermişti. Ecevit bu
brifingle ilgili 1990’da yaptığı açıklamada “Dehşete düştüm.
Kaygılandım” dedi.
‘MENDERES KAYGILANDI’
Ancak ilk özel harpçi subaylardan olan İsmail Tansu’ya göre brifing
verilen ilk başbakan Bülent Ecevit değil Adnan Menderes. Yer yine
Başbakanlık Konutu’ydu. Tarih ise; 26 Şubat 1959. Bugün 90 yaşında olan
Tansu, o günü hala heyecanla anlattı: “Kıbrıs’taki çalışmalarımızı
anlatacaktık. Özel Harp Dairesi Başkanı Daniş Paşa (Karabelen), ben ve
Türk Mukavemet Teşkilatı Başkanı Rıza Vuruşkan vardı. Sabah erkenden
gittik. Kendisini bilgilendirdik.” Ancak anlatılanlar karşısında
Ecevit’in daha sonraki yıllarda yaşayacağı kaygıyı Menderes de
yaşamıştı. İsmail Tansu o anı da şöyle anlattı: “Bizim brifingi
bitirdikten sonra Menderes konuşmaya başladı. Dış politikayı anlattı
bize. Ruslar, NATO ve Soğuk Savaş üzerine uzun uzun konuştu. Hatta
Türk-Yunan dostluğunun önemi üzerinde durdu. Barışçıl çözümlerden
yanaydı. Ama bizden kaygılandı.”
BRİFİNGTEKİ SIR EKİP
Kıbrıs harekatı öncesi Başbakanlık Konutu’nda Başbakan Bülent Ecevit’e
brifing veren Özel Harp Dairesi ekibi bugüne dek sır olarak kaldı.
Sadece dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı tuğgeneral Kemal Yamak’ın adı
biliniyor.
Ekibi aradan geçen 36 yıl sonra ilk kez Star açıklıyor: Kemal Yamak,
kurmay yarbay Aydın İlter ve havacı binbaşı Muammer Ünal. Kemal Yamak,
zamanla ordu içinde hep kilit görevlerde bulundu. Ardandan kara
Kuvvetleri Komutanlığı’na yükseldi. Bir dönem de Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliği görevini yürüten Yamak, 6 ay önce yaşamını yitirdi. Aydın
İlter ise Özel Harp Dairesi Başkanlığı yaptıktan sonra Jandarma Genel
Komutanlığı’na kadar yükseldi. Binbaşı Muammer Ünal ise Kıbrıs
Harekatı’ndaki en başarılı subaylardandı. Generalliği yükseldikten sonra
emekliye ayrıldı.
Sivillerin adı Beyaz Kuvvetler
Özel Harp Dairesi’nin kağıt üzerindeki kuruluş amacı sivil savunma
olarak gözüküyordu: “Sovyetler Birliği’nin Boğazlar üzerindeki emelleri
düşünülerek olası bir işgal durumunda halkı cephe gerisinde seferber
edebilmek.” Dönemin hükümet yetkililerinden de bu amaçla onay alınmıştı.
Dairenin, Ataç Sokak’ta faaliyet yürüttüğü evin kapısında da “MSB
Seferberlik Tetkik Kurulu” tabelası vardı.
KOD İSİMLER
Daire, kağıt üzerinde
Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı gözüküyordu. Seferberlik Tetkik Kurulu
iki ana unsurdan oluşturuldu. Birinci unsuru tamamen gayri nizami harp
ve özel harp eğitimi alan çok profesyonel askerler oluşturdu. Hepsi
subaydı. Daha sonra astsubaylar da alındı. İkinci unsur ise sivillerdi.
Savaş durumunda askerlerle birlikte direnişi örgütleyeceklerdi. Bu
sivillerin kaydı Özel Harp Dairesi’nde kod isimlerle tutuluyor,
kesinlikle gerçek isimler kullanılmıyordu. Müthiş bir gizlilik vardı.
Özel Harpçi olan siviller kesinlikle birbirini tanımıyordu.
HER MESLEKTEN VAR
Sadece aynı birimdeki isimler birbirini tanıyor ama kod adlarla. Bu
siviller her türlü meslek grubundan seçiliyordu; doktor, avukat,
öğretmen, hemşire, akademisyen, polis... Çoğunluğu üniversite,
yüksekokul ve lise döneminden teşkilata alınıyor. En tehlikelisi ise
yeri geldiğinde sivil unsurların bağımsız hareket edebiliyor olmasıydı.
GELECEK BÖLÜM: ÖHD’NİN BAŞKANLIĞINI YAPAN MİLLİ ATLET KİMDİ? ABD’YE
GİDEN İLK EKİPTE HANGİ SUBAYLAR VARDI?
(Star)
ÖZEL HARP'İN KAPILARI 32 YIL ÖNCE AÇILMALIYDI
Star gazetesi yazı dizisi - Bölüm:2
3 Ocak 2010
“Kontrgerilla”yla ilgili araştırma yaparken 1978’de öldürülen Ankara
Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ün eşi Sezen Öz: Doğan öldürülmeseydi
bu karanlık yapının kapıları 32 yıl önce açılmış olacaktı. Onca insan da
öldürülmeyecekti
Bugün hakim Kadir Kayan’ın belgelerini incelediği Özel Harp Dairesi’yle
ilgili ilk çalışmayı 1978’de Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz
yürüttü. Her gün cinayet, katliam ve çatışmaların yaşandığı dönemde, 19 Ocak
1978 günü Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilerinden
Levent Özyörük öldürüldü. O günkü nöbetçi savcı ise Ankara Cumhuriyet Savcı
Yardımcısı Doğan Öz’dü. Cinayeti soruşturan Doğan Öz, katillerin Site
Öğrenci Yurdu’na kaçtığını tespit etti. Öz, hemen yurdun aranması kararını
çıkarttı. Aramada, öğrencilerin kendi dolaplarının önünde durmalarını
istedi. Yalnız bir dolabın önü boş kaldı. Açılan dolapta Özyörük’ün
öldürülmesinde kullanılan silah bulunur ve bir grup kuşkulu grup gözaltına
alındı. Doğan Öz, bu olayın ardından araştırmalarına hız verdi ve yaşanan
kanlı olaylarının basit bir sağ-sol çatışması olmadığını, arkasında karanlık
bir yapı olduğunu fark etti. Öz, o günlerde eşi Sezen Öz’e “Soruşturduğum
bazı olayların izi, devlet içinde üst makamlara kadar tırmanıyor. Korkmaya
başladım. Ama üzerine gidilmesi lazım” dedi.
RAPOR ÇEKMECESİNDE ÇIKTI
Doğan Öz, soruşturmalarını yürüttüğü cinayet dosyalarından yola çıkarak Özel
Harp Dairesi hakkında bilgi toplama başladı. Amacı Özel Harp Dairesi ve
yetkilileri hakkında büyük bir dava açmaktı. Bunun için ulaştığı bilgileri
ön rapor haline getirdi. Raporu dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e sundu. Öz,
bugün bile güncelliğini koruyan raporda “Kontrgerilla Genelkurmay Harp
Dairesi’ne bağlıdır. Kontrgerilla il ve ilçelerde seferberlik işlemini
yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok
aşamalı eğitimden geçen astsubaylar kullanılmaktadır. Sivil güvenlik güçleri
içinde ise MİT elemanları ve Birinci Şube görevlileri kullanılmaktadır”
dedi. Özel Harp Dairesi’nin hem askeri hem de sivil unsurlarının çalışma
biçimlerini açığa çıkartan Öz, “Çavuşlardan başlayarak albaylara kadar bazı
askerlerin, sivil unsurları eğittiğini” anlattı. En önemlisi artan şiddet
olaylarıyla darbenin hedeflendiğini 2 yıl önceden haber verdi: “Sıkıyönetimi
çağırma, seçimle, olmazsa darbeyle iktidar olma demokratik yaşama biçimini
yok ederek halkı sömürme seçeneği tek seçenek durumuna getirilme
çalışmasıdır yapılan.”
Öz, işlenen cinayet ve şiddet olaylarının arkasında olduğu gerekçesiyle
soruşturma ve Özel Harp Dairesi yetkilileri hakkında dava açma
aşamasındaydı. Ancak Başbakan Bülent Ecevit’e raporu vermesinden 2 ay sonra,
24 Mart 1978 sabahı adliyeye gitmek için otomobiline binerken silahlı
saldırıya uğradı. Öz olay yerinde yaşamını yitirirken, katili koşarak olay
yerinde kaçtı.
Özel Harp Dairesi’yle ilgili hazırladığı raporun bir örneği cinayetten sonra
çekmecesinde çıktı. Öz, öldürülmeseydi kontrgerilla gerçeğini gözler önüne
seriyordu. Hem de Avrupa ülkelerindeki benzer gizli örgütlerin varlıklarının
tartışılmadığı, adlarının bile bilinmediği bir dönemde.
BEKLENİLMEDEN DAĞITILMALI
Özel Harp Dairesi’nin kapılarının açılması en çok Doğan Öz’ün ailesini
sevindirdi. Doğan Öz’ün eşi Sezen Öz’e göre Özel Harp Dairesi mutlaka
dağıtılmalı: “Bu gizli yapıyla ilgili soruşturmanın açılması çok önemli.
En azından bundan sonraki yıllar için çok önemli. Benim gibi aileler
kayıplarına kavuşmayacak. Ama neden öldürüldüklerini çocuklarımıza izah
edebileceğiz. 3 yaşındaki torunum kızıma, “Anne, babamın babası var. Senin
baban nerede” diye soruyor. Neden katledildiğini ve Özel Harp Dairesi’ni
nasıl izah edebiliriz?”
“Devletin legal güçleri varken bu tip karanlık yapılara ne gerek var” diye
soran Sezen Öz, “devlet sırrı” kavramını da eleştirdi: “Gizli örgütler
kuracaksınız sonra bunların faaliyetlerine devlet sırrı diyeceksiniz bu
ülkede herkes bu yapının mağduru olur. Gençleri birbirine öldürteceksin,
ülkenin değerli insanlarını katledeceksiniz sonra da 12 Eylül’ü
getireceksiniz. Bunların devlet sırrı mı olur?”
Eşinin öldürülmemesi durumunda Özel Harp Dairesi’nin kapılarının 32 yıl önce
açılmış olacağını vurgulayan Öz, “Binlerce kayıp da olmayacaktı. Katletmemiş
olsalardı Doğan, Özel Harp Dairesi’yle ilgili dava açacaktı. Bunun
hazırlıklarını yapıyordu. Ama başsavcı değildi. Ya da başsavcının
desteklemesi gerekiyordu. Hazırladığı kontrgerilla raporu bugün aynen
geçerli. Halen güncel. Ama onca yıl kimse Özel Harp Dairesi’nin üzerine
gitmedi. Dosyalar kapatıldı, tetikçiler kurtuldu. Şimdi yaşananlar demokrasi
için önemli. Bir daha da böyle karanlık kurumlar kurulmamalı” dedi.
Hem milli atlet hem Özel Harp başkanı
Seferberlik Tetkik Kurulu’nun ilk başkanı tuğgeneral Daniş Karabelen’di.
Kore Savaşı’na katılan Türk Tugayı’nda görev yapan Karabelen, aynı zmanda
milli atletti. Türkiye Sırık Atlama Şampiyonu’ydu
NATO bünyesinde komünizme karşı oluşturulan ve yıllardır faaliyetleri
tartışma konusu olan Özel Harp Dairesi’nin ilk başkanı tuğgeneral Daniş
Karabelen oldu. Teşkilat-ı Mahsusa geleneğinden gelen Karabelen, ilk komando
ve paraşüt birliklerinin de kurucusuydu. Askerlik hayatında hep kilit
yerlerde görev yapan Karabelen, 1898’de İstanbul’da doğdu. Babası Mehmet
Rasim de askerdi. Karebelen, askeri rüştiyeyi bitirdikten sonra Kuleli
Askeri Lisesi’ne başladı. 17 yaşında okulu bitirdiğinde Birinci Dünya Savaşı
şiddetli bir şekilde sürüyordu.
TEŞKİLAT-I MAHSUSA KOMUTANI
Liseyi bitirir bitirmez hemen Teşkilat-ı Mahsusa’nın Maltepe’deki kampında
özel eğitime alındı. Cephe gerisinde gerilla tarzı savaşı yürütmek için
yetiştirilen bu subaylar askeri lisenin son sınıfları ile Harbiye’nin ilk
sınıflarına uygulanan sınavlar sonucunda seçiliyordu. Daniş Karabelen
kendisini Özel Harp Dairesi’nin başına getirtecek gayri nizami harp
tekniklerini ilk önce Birinci Dünya Savaşı’nda Teşkilat-ı Mahsusa
kamplarında öğrendi. Gerilla tarzı eğitimi de başarıyla bitirdikten sonra
asteğmen olarak Filistin Cephesi’ne gönderildi ve 5. Ordu’da
görevlendirildi. Merkezi Şam’da olan bu ordunun başında ünlü İttihatçı Cemal
Paşa vardı. Filistin Cephesi’nin bir alt komutanı ise Ali Fuat Cebesoy’du.
Burada hücum bölüğü komutanlığı yapan Karabelen, bir saldırıda yaralandı ve
sonra da teğmenliğe terfi etti. Daha sonra Mustafa Kemal’in görev yaptığı
Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’nın şifre bürosunda görevlendirildi.
8 YIL BAŞKANLIK YAPTI
Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra İstanbul’a dönen Karabelen,
Teşkilat-ı Mahsusa’da görev yapmaya devam etti. Maltepe’deki eğitim kampında
bu kez öğretmendi. Bir süre sonra da Teşkilat-ı Mahsusa’nın liderlerinden
Yenibahçeli Şükrü Oğuz’un yardımcısı oldu. Anadolu’ya gizlice geçmek
isteyenlere ekibiyle birlikte kılavuzluk yapıyordu. Teşkilat-ı Mahsusa’nın
devamı olan Karakol örgütünde aktif olarak çalıştı. Sonunda kendisi de
Anadolu’ya geçti.
Kurtuluş Savaşı’nın bitmesi ve ardından cumhuriyetin kurulmasıyla seçkin
subayların seçildiği Çankaya’da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı
Komutanlığı’nda görev yaptı. 1945’te de bu alayın komutanlığına atanan
Karabelen, daha sonra albay rütbesine kadar Türkiye’nin değişik kentlerinde
görev yaptı. 1948’de özel harp eğitimi için Amerika’ya gitti. Ardından Kore
Savaşı’na gönderilen Türk Tugayı’nda görevlendirildi. Yeniden Türkiye’ye
dönüşünde ise Seferberlik Tetkik Kurulu’nu yani Özel Harp Dairesi’ni
kurmakla görevlendirildi. Daireyi kuran Karabelen, tam 8 yıl başkanlığını
yaptı, 27 Mayıs 1960 darbesiyle emekliye sevk edildi.
PROFESYONEL FUTBOLCU
Daniş Karabelen, askeri özeliklerinin yanı sıra sporcu kimliği de çok ön
plandaydı. Çok ünlü bir atletti. 1922’de Türkiye Sırık Atlama Şampiyonu’ydu.
Ayrıca profesyonel bir futbolcuydu. Gittiği her kentte askeri futbol
takımlarıyla birlikte sivil takımların oluşturulmasına hep ön ayak oldu.
İlk subay kadrosu
Daniş Karabelen’in komutan olarak atanmasından sonra Özel Harp Dairesi’nin
kadrosu da yavaş yavaş oluşturulmaya başlandı. Kadro oluşturulmasında
Karabelen, Genelkurmay Başkanlığı tarafından tam yetkili kılındı. Dairede
görev alacak subay ve astsubayları kendisi seçiyordu. O da ekibini
Amerika’dan özel harp eğitimi almış ve Kore Savaşı’na birlikte gittiği
subaylardan oluşturdu. Kadro oluşturma çalışmaları yıllarca süren Daniş
Karabelen, “ideal kadrosunu” ancak 1955 yılının ilk aylarında tamamldı. 1953
ile 1955 yılları arasında dairede görev yapan ve öne çıkan ilk özel harpçi
subaylar şunlardı: İsmail Tansu, Rıza Vuruşkan, Remzi Atılgan, Ahmet Soylu,
Cahit Vural, Ahmet Göçmez, Bedri Esen, Nurettin Öktem, Hüseyin Ömür, Recep
Atasu, Şadi Demirbilek, Osman Nalbant, Mehmet Kızılsu, Sibkatullah Yalan,
Cemal Akkan. (Star)
16 SUBAYA KANSAS'TA KONTRGERİLLA EĞİTİMİ
Star gazetesi yazı dizisi - Bölüm:3
4 Ocak 2010
Özel Harp Dairesi kurulmadan önce özel seçilen 16 kişilik subay ekibi ABD’ye
gönderildi. Kansas’da eğitim gören ekibin önemli isimleri 27 Mayıs darbesini
gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi’nde yer aldı. En ünlüleri Alparslan
Türkeş ve Suphi Karaman’dı
Batı ülkelerindeki gizli orduların kurulma çalışmaları ABD ve İngiltere’nin
öncülüğünde İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde başladı. Diğer ülkelerdeki
gizli orduların yani kontrgerilla örgütlerinin oluşturulmasında ülkelerin
kendi askeri ve istihbarat örgütleri etkin görev aldı. Türkiye’de Özel Harp
Dairesi’nin kurulması çalışmaları 4 Nisan 1952’de NATO’ya katılmasından
hemen sonra, daha Kore Savaşı devam ederken başladı. Bu gizli ordular o güne
kadar İtalya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Belçika’da kurulmuştu. Türkiye’de
kurulması Amerika için çok önemliydi çünkü coğrafi konumu nedeniyle çok
stratejik bir bölgedeydi. Amerika’nın amacı olası Sovyetler Birliği işgaline
karşı Türkiye’yi tampon bölge yapmaktı. Komünistler, Batı ülkelerine
gelmeden Türkiye’de durdurulmalıydı. Bu da ancak özel eğitimli askerlerle
mümkündü. Türkiye ile ABD arasında askeri ilişkiler de tam bu dönemde
başladı. 5 Ekim 1947’de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Salih Omurtak
başkanlığındaki heyet Amerika’ya gitti. Bu bir ilkti.
SABOTAJ EĞİTİMİ
Bu ziyaretten sonra çok önemli bir uygulama başladı; Türk subaylarının
Amerika’da gönderilip komünistlere karşı kontrgerilla eğitimi alması. Özel
harp eğitim alacak ilk ekip 16 kişiden oluşuyordu. 1948 yılının başında
Amerika’ya giden bu ekip, özel harp eğitimini Amerikan Kara Harp
Akademisi’nde gördü. Bu okul Kansas Eyaleti’nde bulunuyordu. Bir taraftan
teorik olarak nasıl siyasete yön verecekleri anlatılırken diğer taraftan
zorlu bir gerilla eğitimi veriliyordu. Patlayıcılar dâhil her türlü silah
kullanılması eğitimi de vardı. Subaylar eğitimin devamını ise Georgia’daki
Amerikan Piyade Okulu’nda görüyorlardı. Eğitimin son üç aylık evresi çok
önemliydi çünkü bu bölümde adam öldürme, sabotaj ve bomba yerleştirme
teknikleri öğretiliyordu.
Özel harp eğitimi alan bu ekipte ileriki yıllarda Türkiye tarihine damga
vuracak subaylar vardı. Bu subayların adı darbeler döneminde ön plana çıktı.
Ekipteki kilit subaylar şu isimlerden oluşuyordu: Alparslan Türkeş, Turgut
Sunalp, Daniş Karabelen, Ahmet Yıldız, Mucip Ataklı, Suphi Karaman, Faruk
Ateşdağlı, Refik Tulga. Rütbeleri teğmenlik ile albay arasındaydı
değişiyordu.
HEM SOLCU HEM SAĞCI
Ekipteki isimlerin büyük çoğunluğunun ortak özelliği 27 Mayıs 1960 darbesini
gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi’nde yer almaları. İki isim hariç; Daniş
Karabelen ve Turgut Sunalp.
Albay Daniş Karabelen, ABD dönüşünde önce tuğgeneralliğe terfi etti sonra da
Özel Harp Dairesi’nin başına atandı. Turgut Sunalp ise Kıbrıs Türk Alayı’nın
komutanlığına atandı. Bu alayın ilk komutanı oldu. 12 Mart 1971 darbesinde
etkin bir subaydı. İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün’ün
yardımcılığını yapan Sunalp, bu kez korgeneraldi. Orgeneralliğe terfi
ettiğinde Genelkurmay İkinci Başkanı yapıldı. 1976 ‘da emekli oldu. 12 Eylül
döneminde de parti kurdu.
ABD’de kontrgerilla eğitimi alan 16 subayın 14’ü ise 27 Mayıs darbesini
gerçekleştiren ekipte yer aldı ve Alparslan Türkeş hariç hepsi ‘solcu’
olarak biliniyordu:
Suphi Karaman: 27 Mayıs 1960 darbesinin liderlerindendi. Darbe sonrası ülke
yönetiminde ve 1961 Anayasası’nın hazırlanmasında etkili oldu. Sonra da
senatörlük yaptı. 1968’de ordu içinde Milli Devrim Ordusu adlı gizli bir
örgütle ilişkili olduğu gerekçesiyle dokunulmazlığı kaldırıldı. 1980 ve
1990’lı yıllarda SODEP ve SHP’de siyaset yapan Karaman, sonra da İşçi
Partisi’ne geçti. 2004’te yaşamını yitirdi.
İSTANBUL VALİSİ OLDU
Ahmet Yıldız: Milli Birlik Komitesi’nin 38 kişilik üyesinden biriydi. O
dönemde kurmay binbaşıydı. Kurmay albay rütbesinden ordudan ayrılan Yıldız,
Meclis’e senatör olarak girdi. Basın, Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü de
yaptı. Uzun yıllar Halkevleri Genel Başkanlığı da yapan Yıldız 12 Eylül’de
cezaevinde yattı.
Mucip Ataklı: Amerika dönüşünde bir süre Türkiye’de bulunduktan sonra NATO
Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı’nda görev yaptı. O da darbeci ekip içinde yer
aldı ve Kurucu Meclis üyeliği yaptı. 1968’de ordu içindeki cunta
hareketleriyle ilgili olduğu gerekçesiyle dokunulmazlığı kaldırıldı. Sonraki
yıllarda milletvekilliği de yaptı.
Refik Tulga: En kilit görevlerde bulunan subay oldu. ABD dönüşünden 3 yıl
sonra NATO’nun Avrupa karargahındaki İstihbarat Dairesi’nde görevlendirildi.
Dönüşte Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı, 27 Mayıs darbesiyle
birlikte de İstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı yaptı. Genelkurmay
Başkanlığı İkinci Başkanlığı görevindeyken emekli oldu.
ABD’de özel harp eğitimi alan 16 kişilik ekip içinde sadece Daniş Karabelen
Özel Harp Dairesi’nin kurulmasında aktif görev aldı. Alparslan Türkeş ve
diğer subaylar Özel Harp’in kurucusu değil. Sadece Özel Harp’in kamplarında
öğretmenlik yaptılar; ABD’de öğrendikleri teknikleri subaylara öğrettiler.
Özel Harp’e darbe
27 Mayıs 1960 darbesiyle birlikte Orgeneral Cemal Gürsel liderliğinde Milli
Birlik Komitesi, ordu içinde büyük bir tasfiye hareketi başlattı. 235’i
general ve amirallerle birlikte dört bin subay emekli edildi. Özel Harp
Dairesi Başkanı tümgeneral Daniş Karabelen de emekliye sevk edilen
generaller arasındaydı. Bu dairede görev yapan 10 subay daha emekli edildi.
27 Mayısçılar Özel Harp Dairesi’nin başına bir süre kimseyi atamadı, birkaç
ay sonra ise kurmay albay Faruk Ateşdağlı dairenin yeni başkanı oldu. ABD’ye
giden ilk 16 kişilik özel harp ekibi içinde yer alan Ateşdağlı, darbeci
subayların en aktif isimlerinden biriydi. Özel Harp’i toparlaması için
görevlendirilmişti ancak Ateşdağlı, bu görevi değil daha büyük ve etkili
koltuk istiyordu.
BAŞKANLIĞI İSTEMEDİ
Özel Harp Dairesi’nin kurucularından İsmail Tansu’ya göre bu nedenle
dairenin işleriyle pek ilgilenmedi. Zamanla 27 Mayısçılarla ihtilaf yaşadı.
Bu kez de 27 Mayısçılara karşı alternatif arayışına girdi. Bu amaçla Özel
Harp Dairesi’nden özel bir ekip oluşturdu. Ancak çalışmasının deşifre olması
üzerine Özel Harp Dairesi başkanlığından alındı. Ateşdağlı’nın yerine
vekaleten kurmay binbaşı Şaban Başsoy atandı. Başsoy, uzun yıllar Özel Harp
Dairesi’nde çeşitli birimlerde görev yapmıştı. Başsoy’dan sonra Özel Harp
Dairesi’nin başına albay Sezai Okan atandı. Okan da 27 Mayıs’tan bir gün
önce Kara Harp Okulu’ndaki darbeci subaylar toplantısında görev dağılımı
belgesini yazan subaydı. Okan, daha sonra Meclis’e girdi.
Kürşat Başar’ın TMT lideri babası
Ünlü edebiyatçı ve yazar Kürşat Başar’ın babası emekli korgeneral Çetin
Başar de Özel Harp Dairesi’nde görev yapan önemli subaylar arasında. Çetin
Başar, 1968 yılından itibaren Özel Harp Dairesi’nde görev yapmaya başladı.
Başbakan Bülent Ecevit’in Özel Harp Dairesi’nin varlığından haberdar olduğu
1974’te de dairede görevliydi. Özel Harp’in Kıbrıs’la ilgili çalışmalarını
yürüten Başar, “Orhan Bey” kod adıyla 1974- 76 yılları arasında dairenin
Kıbrıs’ta faaliyet yürüten gizli örgütü Türk Mukavemet Teşkilatı’nın da
liderliğini yaptı.
Başar, Özel Harpçiler tarafından “Özel Harp Dairesi’ni kurumsallaştıran
isim” olarak kabul ediliyor. 1970’li yıllarda kendisi için “Geleceğin
Genelkurmay Başkanı” denilen Başar, ancak ordudan korgeneral rütbesinden
emekli oldu.
YARIN: 1952’DEN GÜNÜMÜZE SIRASIYLA ÖZEL HARP DAİRESİ BAŞKANLIĞI YAPAN
KOMUTANLAR (Star)
KOZMİK ODAYA GİREN TEK SİYASETÇİ ONUR ÖYMEN
Star gazetesi yazı dizisi - Bölüm:4 (Son bölüm)
5 Ocak 2010
Dersim olaylarıyla ilgili sözleri nedeniyle tepki çeken CHP’li Onur Öymen,
1974’teki Kıbrıs Hareketi’nin ilk gecesini Özel Harp’te geçirdi. Öymen’in
Dışişleri bürokratı olarak istihbarat paylaşımı için gittiği dairenin
varlığından Türkiye o dönemde haberdar değildi
Türk Silahlı Kuvvetleri, 20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs’a çıkartma yaptı. Kıbrıs
Harekâtı’nın hazırlıklarında aktif görev alan birimlerden biri de Özel Harp
Dairesi oldu. Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) varlığı nedeniyle harekâtla
ilgili tüm istihbarat faaliyetlerinin yürütülmesi görevi daireye verildi.
Ancak harekât için son günlere yaklaşılmasına karşın daireden Genelkurmay
Başkanlığı’na ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na her hangi bir bilgi
gelmiyordu. Sonunda Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan bizzat Özel Harp
Dairesi Başkanı Kemal Yamak’tan adadaki askeri tesis ve hedefler, Rum
birliklerinin sayıları ve gücü, kıyı ve plajlar hakkında yeniden bilgi
istedi. Yine bilgi gelmedi.
GECE BAĞLANTI KOPTU
Sonunda bu görevi Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı üstlendi ve Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı’na istihbarat sağlandı. Özel Harp Dairesi’nin
istihbarat toplamaması nedeniyle harekâtın başladığı ilk gece Genelkurmay
ile adaya çıkmaya çalışan ve çıkan birlikler arasında hiçbir irtibat
sağlanamadı. Ankara’daki Genelkurmay Karargâhı’nda gergin bir bekleyiş
vardı. Genelkurmay Başkanı dâhil herkes adeta elleri kolları bağlı bir
şekilde adadan gelecek haberi bekliyordu. Bir taraftan da yıllardır adada
gizli örgüt kuran ve onlarca subayı bulunan Özel Harp Dairesi’nin bilgi
getirmesini bekliyorlardı. Bunun için Genelkurmay Başkanı Semih Sancar,
İkinci Başkan Adnan Ersöz ve Hava Kuvvetleri Komutanı Emin Alpkaya,
Genelkurmay’ın ilgili başkanlıklarının başındaki generallerin bulunduğu ekip
Özel Harp Dairesi Başkanı Kemal Yamak Genelkurmay’a çağırdı. Ancak Kemal
Yamak elli boş geldi.
SABAHA KADAR KALDI
Dışişleri Bakanlığı da gelişmeleri yakından takip ediyordu. Gelişmelerden
haberdar olmak için Onur Öymen, Özel Harp Dairesi’ne gitti. Öymen, Dışişleri
Bakanlığı’nda Kıbrıs’tan sorumlu birimde bürokrat olarak görev yapıyordu.
Dışarıdan hiç kimsenin alınmadığı daireye giren Öymen, Özel Harp Dairesi’nin
istihbarat odasına da girdi. Burada Özel Harp Dairesi Başkanı Kemal Yamak
ile görüşen Öymen, geceyi burada geçirdi. Sabah saatlerinde adaya çıkan
birliklerle irtibat sağlanmasından sonra Özel Harp Dairesi’nden ayrıldı.
Öymen, harekâttan sonra, 1974 yılının sonunda da Lefkoşa Büyükelçiliği
Müsteşarı olarak atandı.
Özel Harp Dairesi’nin harekât sırasında hiçbir istihbarat sağlamaması
dairenin üzerine Kıbrıs nedeniyle gitmeyen Ecevit’te pişmanlık yarattı.
Ecevit, 1990’da Özel Harp Dairesi ismini ilk açıkladığı dönemde: “Diyorlardı
ki, Rum tarafından Özel Harp Dairesi’nin adamları varmış, onlardan bilgi
alınıyormuş. Oysa bunlarla harekât sırasında telsiz irtibatı bile kuramadık
“ dedi.
3 KEZ TAŞINDI
Onur Öymen’in Özel Harp’e hem de o dönemde Kıbrıs’la ilgili harekatın tüm
detayların yer aldığı istihbarat odasına girmesi çok önemli. Çünkü o dönemde
Türkiye, böyle bir yapıdan haberdar değildi. Başbakan Bülent Ecevit bile
Genelkurmay Başkanı’nın kendisinden para istemesi nedeniyle 2 ay önce bu
daireden haberdar olmuş ve “Dehşete düştüm” demişti. Özel Harp Dairesi, 1974
yılında da hakim Kadir Kayan’ın bugünlerde arama yaptığı binada faaliyet
yürütüyordu. Özel Harp Dairesi, bu binaya 1964’te tümgeneral Cihat Akyol’un
atanmasından sonra taşındı. Özel Harp Dairesi ilk kurulduğunda Çankaya’daki
Ataç Sokak No: 36 numaralı tek katlı bahçeli evde faaliyetlerine başladı.
Tugay seviyesine yükseltilince Amerikan Yardım Kuruluşu JUSMMAT’la ortaklaşa
kullandıkları eski Zırhlı Birlikler Okulu’na taşındı. 1964’te de Cihat
Akyol’un isteği üzerine Genelkurmay başkanlığı tarafından Kirazlıdere
Mevkii’nde bu bina Özel Harp Dairesi’ne verildi. Daire Özel Kuvvetler
Komutanlığı adını alınca da 1994’te Gölbaşın’da yeni kışlanın inşaatına
başlandı. Ancak inşaatın 10 yılı aşkın süre bitmemesi üzerine hem müteahhit
hem de bazı subaylar hakkında inşaat ihalesinde usulsüzlük yaptıkları
gerekçesiyle dava açıldı.
1952’den bugüne ‘özel’ komutanlar
27 Eylül 1952’de kurulan Özel Harp Dairesi’nin başkanlığına hep seçkin
subaylar atandı. Darbe sonraları hariç Özel Harp komutanları genellikle
2’şer yıl görev yaptı. Kanlı yıllara denk gelen 1970’li yıllarda ise daha
sert çizgideki, özellikle kontrgerilla yöntemini benimsemiş subaylar,
1990’nın ilk yarısında ise daha çok terörle mücadelede aktif görev alan
komutanlar atandı. Şimdi korgeneral Servet Yörük dairenin başında. İşte
1952’den günümüze Özel Harp Dairesi Başkanları:
• Daniş Karabelen: 1952-1960
• Faruk Ateşdağlı: 1960-1961
• Şaban Başsoy: 1961-1963
• Sezai Okan: 1963- 1965
• Recai Engin: 1965-1966
• Cihat Akyol: 1966-1971
• Kemal Yamak: 1971-1974
• Sabri Yirmibeşoğlu: 1974-1976
• Atilla Erdoğan: 1976-1980
• Aydın İlter: 1980-1983
• Cumhur Evcil: 1983-1986
• Hasan Kundakçı: 1986-1988
• Fevzi Türkeri: 1988-1989
• Atilla Kurtaran: 1989-1990
• Kemal Yılmaz: 1990- 1994
• Fevzi Türkeri: 1994-1996
• Engin Alan: 1996-2000
• Nevzat Bekaroğlu: 2000-2002
• Sadık Ercan: 2002- 2003
• Servet Yörük: 2003-
BİTTİ (Star) |