Zirve Davası 93. Celse tutanağı
Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde 2007'de biri Alman uyruklu 3 kişinin
boğazları kesilerek öldürülmesine ilişkin davada sanıklar savcılık mütalaasına
karşı savunmalarını yaptı. Davanın en önemli sanıklarından Ergenekon hükümlüsü
Hurşit Tolon'un avukatı İlkay Sezer, delillerin tam olarak toplanılmaması ve
istenilen tanıkların dinlenilmemesi nedeniyle mütalaaya karşı savunma
yapmayacaklarını söyledi. Savcılığın mütalaasını deliller tartışılmadan
sunduğunu iddia eden Sezer, 'Mütalaanın ilk bölümü 'kontrgerilla.com' adlı
internet sitesinden aynı şekilde kopyalama yapılmış. Bizi beylik tabancasıyla
vursaydınız, bu sitedeki kopyalamayla vurmasaydınız. İlker Çınar'ın 17 Şubat
2014 tarihinde mahkemeye sunduğu savunması, 24 Şubat 2014 tarihli mütalaaya
direkt kopyalanarak alınmış. İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasından
direkt alıntı yapılarak mütalaaya yapıştırılmış' iddiasında bulundu.
23.06.2014 20:31 Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde 2007'de biri Alman uyruklu 3
kişinin boğazları kesilerek öldürülmesine ilişkin davaya 93. duruşmayla devam
edildi. Duruşmaya, bir süre önce cezaevinden tahliye edilen Ergenekon hükümlüsü
emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katıldı. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde
görülen duruşmaya, Malatya Orduevi'nde kalan ve tutuksuz yargılanan emekli
Orgeneral Hurşit Tolon kendi aracıyla geldi. Tutuksuz sanıklardan Emre Günaydın,
Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım polis araçlarıyla, Cuma Özdemir ise jandarma
aracıyla adliyeye getirildi. Duruşmada tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar
Yeşil, Murat Göktürk, Ruhi Abat, Abdullah Atılgan, Adil Akçay, Mehmet Çolak,
Adem Gedik, Levent Ercan Gelegen ile tutuksuz sanık Hüseyin Yelki de hazır
bulundu. Tutuklu sanık Varol Bülent Aral, Adana F-Tipi Cezaevi'nden, tutuksuz
sanık Hamit Çeker ise Elbistan E-Tipi Cezaevi'nden telekonferans sistemiyle
duruşmaya katıldı. Duruşmayı, Balyoz Davası kapsamında tahliye olan emekli
Kurmay Albay Ahmet Küçükşahin ile Zirve Yayınevi'nde öldürülen Alman Tilman
Ekkehart Geske'nin eşi Suzanne Geske'de takip ediyor
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada söz alan, Tolon'un avukatlarından
İlkay Sezer, delillerin tam olarak toplanılmaması ve istenilen tanıkların
dinlenilmemesi nedeniyle mütalaaya karşı savunma yapmayacaklarını söyledi.
Savcılığın mütalaasını deliller tartışılmadan sunduğunu iddia eden Sezer,
"Mütalaanın ilk bölümü 'kontrgerilla.com' adlı internet sitesinden aynı şekilde
kopyalama yapılmış. Bizi beylik tabancasıyla vursaydınız, bu sitedeki
kopyalamayla vurmasaydınız. İlker Çınar'ın 17 Şubat 2014 tarihinde mahkemeye
sunduğu savunması, 24 Şubat 2014 tarihli mütalaaya direkt kopyalanarak alınmış.
İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasından direkt alıntı yapılarak mütalaaya
yapıştırılmış" iddiasında bulundu.
İşte mahkeme tutanağı ışığında o duruşmada yaşananlar:
T.C. MALATYA 1.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
DURUŞMA TUTANAĞI
DOSYA NO : 2014/173 Esas
DURUŞMA TARİHİ : 23/06/2014
CELSE NO : 2.
BAŞKAN : VEDAT KOÇ 39967
ÜYE : YILDIZ GÖREN 41899
ÜYE : MUSTAFA GÖZLÜPINAR 150147
CUMHURİYET SAVCISI : ZAFER HAZAR 41035
KATİP : SİNEM GÜNGÖR 128402
Belirli gün saat: 10.33’de celse açıldı.
Tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk, Mehmet
Çolak, Abdullah Atılğan, Levent Ercan Gelegen bağsız mahsus yerlerine alındılar.
Tutuksuz sanıklardan Ahmet Hurşit Tolon, Hüseyin Yelki, Adil Akçay, Adem Gedik,
Cuma Özdemir, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım ve Emre Günaydın’ın
Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer ve Av. Dilek Helvacı, sanıklar
Murat Göktürk ve Abdullah Atılğan müdafii Av. Alper Çitil ve Av. Faik Demez,
sanıklar Cuma Özdemir ve Aykut Saka müdafi Av. Soner Demirci, sanık Ruhi Abat
müdafi Av. Necla Çitil Tufan, sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Halis Önal ve Av.
Saim Tuğrul, sanık Hüseyin Yelki müdafi Av. Şahin Tezcan, sanıklar Adil Akçay ve
Adem Gedik müdafi Av. Şahin Evin, sanık Varol Bülent Aral müdafi Av. Sadık
Yetkin, sanık Haydar Yeşil müdafi Av. Yasemin Hamamcı ve Av. Ayşenur Ersoy,
sanık Mehmet Çolak müdafi Av. Hakan Göçer, Sanık Emre Günaydın müdafi Av. Niyazi
Tokmak, sanık Salih Gürler müdafi Av. Ekrem Karadeniz,
Katılanlardan Suzanne Geske ve Hatice Yüksel ile katılan ve şikayetçi
vekillerinden Av. Erdal Doğan, Av. Murat Dinçer, Av. Ali Koç, Av. Hüseyin Cem
Güney hazır. Başka gelen olmadı açık yargılamaya devam olundu.
Adana F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan tutuklu sanık Varol Bülent Aral
ile tutuksuz sanık Hamit Çeker’in Elbistan Ağır ceza mahkemesince SEGBİS
üzerinden sesli ve görüntülü bir şekilde hazır edildiği anlaşıldı.
Malatya 3. Ağır ceza mahkemesinin devir kararı okundu.
Sanık Hamit Çeker müdafi Av. Mehmet Katar’ın mazeret dilekçesi göndermiş olduğu
görüldü. Okundu. Dosyasına konuldu.
Tutuksuz sanıklar adına görevsizlik kararı ekli duruşma gün ve saatini bildirir
meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun tebliğ edildiği görüldü.
Sanıklar müdafine görevsizlik kararı ekli duruşma gün ve saatini bildirir
davetiyenin usulüne uygun tebliğ edildiği görüldü.
Sanıklar ve müdafileri ile katılanlar ve vekillerine mütala ve sanık gizli tanık
İlker Çınar’ın geçen celse dosyaya gelen bilgi ve belgelerine karşı beyanda
bulunmak üzere bir sonraki celseye kadar süre verilmiş olduğu görüldü.
Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik
araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine
karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı.
Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik
araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine
karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı.
Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer söz alarak: Sayın başkan sayın
heyet, bugün Malatya 3. Ağır Ceza mahkemesinin kaldırılması sonrası son celsede
esas hakkındaki mütalaanında dosyaya sunulması ile yapılan ilk celse, ilk
duruşma, aradan uzun bir zaman geçti, şimdi ben bir önceki duruşma tutanağına
geçirilen 6 aralık 2013 tarihli polis kriminal laboratuvarı raporu çerçevesinde
söz talebinde bulundum, söz verdiniz, şimdi buna girmeden önce 24/02/2014
tarihli duruşmada iddia makamı sanıklar ve müdafilerinin yasal dayanaklarını
göstererek itirazlarını göz ardı ederek, savunma delillerini toplamadan ve
yargılamanın o aşamasına kadar toplanan delilleri CMK 216 uyarınca tartışmadan
ki bununla ilgili duruşma tutanağına da geçen çok açık ve net başkan beyin
delilleri burada tartışacağız, bunun için ayrı bir duruşma yapacağız demiş
olmasına rağmen tartışmadan ve bu mahkemenin yani Malatya 3. Ağır ceza
mahkemesinin kaldırılacağına ilişkin meclisteki kanun taslağı, kanunlaşacağını
belirtmiş olmamıza rağmen, yürürlüğe girmemişti, 6 martta yürürlüğe girdi, 24
şubatta biz duruşmayı yaptık, bu mütalayı almayın dedik, bakın bu eksiklikler
var, usul eksiklikleri var, malesef alındı. Şu hususu bir kez daha önemle
belirtmek isteriz ki; AİHS’nin 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı
kapsamında sanığın savunmasına yönelik delillerin toplanmasını istemesi yasal
hakkıdır, buna paralel olarak CMK’nun 177 maddesinde de sanığın savunma
delillerinin toplanması isteminde bulunabileceği açık bir şekilde hükme
bağlanmıştır. Bunun yanı sıra kamu otoritesini temsil eden iddia makamının
şüpheli ve sanığın sadece aleyhine değil lahine olan delilleri de resen
toplaması ya da mahkemeden toplanmasını talep etmesi yasal yükümlülüğü olduğu
herkesin malumudür. Oysa ki kanun ile son verilen Özel yetkili Malatya 3. Ağır
ceza mahkemesindeki yargılama sürecine baktığımızda burada malesef çok işimiz
var, biz yasal hakkımızı kullanmaksızın, kullandırılmaksızın buraya getirildik
ve esas hakkındaki mütalayı bir gün kucağımızda bulduk, Malatya 3. ACM’deki
yargılama sürecinde biraz önce söylediğim gibi 216 uyarınca deliller
tartışılmadan bu aşama atlanarak sanki esas hakkındaki mütala savcının delilleri
tartışacağı bir metinmiş gibi değerlendirilerek bir uygulama yapıldı, bu usule
yasaya kesinlikle aykırı, bunu kabul etmiyoruz, delillerin tartışılması
aşamasının ayrı bir duruşmada yapılacağı mahkeme başkanı tarafından bir çok kez
duruşma sırasında beyan edilmiştir. Şimdi bu şekilde hazırlanan yani yasanın
emrettiği düzenlemelere aykırı olan AİHS’de aykırı olan esas hakkında mütalaa
isimli döküman bizce hukuken yok hükmünde ve yasaya aykırı bir metindir. Buna
ilişkin yazılı dilekçemi de takdim edeceğim. Hukuken yok hükmünde olan esas
hakkında mütalaanın içeriğine ilişkin bazı tespitlerimizi de Özetle mahkemenize
ifade etmek istiyorum. Bir iki cümleyle müsaade edin lütfen. Dava dosyasında
yani sayın savcım kusura bakmayın şahsınızla ilgili bir sorunum yok, ancak şunu
söylemek zorundayım, savunma makamını işgal eden biri olarak bu mütalaa tamamen
sizin eseriniz değil mi efendim.
Bu mütalanın dava dosyasında herhangi bir bilgi, belge
bulunmamasına rağmen TSK ve özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığı hedef alınarak,
dosya sanıkları ile herhangi bir ilgisi bulunmamasına rağmen yazılmış ve malesef
www.kontrgerilla.com/OHD.asp isimli web sitesinden
aynen alıntı yapılarak, aynen, yani kelime cümle bakımından aynen alıntı
yapılarak huzura getirilmiş bir metinden bahsediyoruz, keşke sayın savcım bizi
beylik tabancanızla vursaydınız da devletin malı bildiğimiz
kontrgerilla.com sitesinden alıntıyla bizi vurmasaydınız,
mütalaanın 21. sayfası sondan ikinci paragrafı http:/www.psakd.org/malatya
katliamı, dilekçelerimde var ayrıntılı adres, 25. sayfada yer alan JİTEM’in
kurulması ve faaliyetleri bölümü, TBMM raporu 1. Cilt syf 125 2. paragrafdan
aynen alınmıştır.
26. sayfasında yer alan “Andıç başlıklı 8 sayfalık belge” İbaresi ile başlayan
bölüm Diyarbakır İddianamesinden alınmış araya TUSHAD ile ilgili bu dosyamız
bölümü sokuşturulmuş, eklenmiştir. Devamında Gruplar Komutanlığı, Grup
Komutanlığı ve Tim’lerde; idari Kısım ve İstihbarat Kısmının” ile başlayan
paragraf da aynı iddianameden alınmış, Son bölümde ise gizli ve açık tanık,
sanık İlker ÇINAR’ın çok özür dileyerek söylüyorum 17.02.2014 tarihinde
mahkemeye sunduğu ama 24 şubat 2014 günü okunarak dosyaya konan savunmasından
birebir alınmış, kopyala yapıştır yapılmış, çok özür diliyorum, böyle bir
metinle karşılaşmak istemezdim, buna karşı savunma yapmak istemezdim, böyle bu
durumda bırakılmayı hiç istemiyordum, ayrıca, esas hakkındaki mütalaanın
incelenmesi ile görülmüştür ki; Bugüne kadar dosyaya sunulan Genelkurmay
Başkanlığı, Kara Kuvvetieri Komutanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ile diğer resmi
makamların resmi yazılarına iddia makamınca hiçbir şekilde itibar edilmemiş,
yalnızca asılsız iddiaları ile bir çok kişinin haksız bir şekilde özgürlüğünden
mahrum kalmasına neden olan dosyanın önce gizli tanığı, bilahare açık tanığı ve
sonunda sanığı olan İlker Çınar’ın iddialarına bir çok çelişki içermesine rağmen
itibar edilmiş, esas alınmıştır. İddia makamı sanık İlker Çınar’ın asılsız
iddialarına itibar etmekle kalmamış resmi makamların bakın resmi makamların
içinde Genel Kurmay Başkanlığı var, MSB arşiv müdürlüğünden getirtilen evraklar
var, bunları da hiç bir delil göstermeksizin ve bunların sahteciliği ile ilgili
hiç bir araştırma yapılmasını talep etmeksizin düzmece olduğunu ileri sürmüştür.
Şimdi ben suçsuz olduğumu ispat etmek zorunda olduğum gibi bu evrakların da
gerçek olduğunu da ispat etmek zorunda bırakılıyorum, ceza yargılamaları
ilkeleri tamamen tersine çevrilmiş, şüpheden sanık yararlanır değil de şüpheden
sanık kurtulmak zorunda olur haline getirildik, Şimdi esas hakkında mütala
masanızda efendim, 7. Sayfasını açarsanız bende internetten aldığım bölümünü
okuyacağım, bir bölüm size göstermek isterim, 2. Dünya savaşı İtalya ve Nazi
Almanyasının yenilgisinin yanı sıra, Amerika’nın atom bombası atarak Hiroşima ve
Nagazakide gerçekleştirdiği kitlesel ölümle son buldu derken ,ikinci dünya
savaşını patlayan bu bombalarla ortaya çıkan soğuk savaş takip etti. Doğu Avrupa
ülkelerinin de komünizmi tercih etmesi ve Amerika’yı sovyetler birliğinin yanı
sıra komünizmin de tehdit etmesi yer aldı. Mütalaa 9. Sayfa. 1952 ibaresiyle
başlayan bölüm Bu gizli orduların oluşturulma fikri ise nazi subayı olan
Reinhard Gehlen’e aittir. Gehlen’e göre hitlerden sonra komünizm ile sadece
amerika baş edebilirdi. Bu amaçla 1945’te Amerika’ay teslim oldu. Kızılordu ve
Stalin hakkında bir takım belgeleri sundu ve 129 sayfalık bir sunum verdi.
Gehlen’den etkilenen amerika Gehleni CIA’nın başına geçirilen Ahlen Dulles ile
temasa geçirdiler. Gehlenin kuracağı gizli ordu Almanya da yeni bir hükümet
kurulana kadar Amerika tarafından finanse edilecekti Sayın başkanım sayın heyet
bu bilgilerin buraya yazılmasını gerektiren bu dosyada hiç bir şey yok. Hiç bir
delil yok. Ben merak ettim bunlar nereden alındı diye. Basit bir çalışmayla bir
kaç günümü feda ederek ben buna ulaştım. Bu internet çıktısını da mahkemeye
ibraz edeyim. Mahkemenin de daha fazla zamanını almayayım. Bununla birlikte
mütalaa denilen metnin 9 bölümden oluşuyor biliyorsunuz. Bazı bölümleri 361-369
380-383 arası 383-402 arası sanık İlker Çınar’ın 1400 sayfalık sunduğu metinden
birebir alınmış, 403-538 539-567 araları dahil olmak üzere 67-69-65-85-265
330-360 arası gibi bölümler buradan alınmış, şimdi çok ilginç birşey var sayın
başkan sayın heyet 6 aralık 2013 tarihli raporu lütfen bir tarih olarak not
edelim aklımıza, 6 aralık 2013 tarihli polis kriminal raporu dosyaya 24 şubat
2014 günü sunuldu. O gün okundu. Nasıl oluyor da İlker Çınar 17 şubatta
mahkemeye teslim ettiği savunmada bu rapora atıf yapıyor. İlker Çınar dosyadan
en son hangi yazılı belge örneklerini dilekçe ile talep ediyordu. Bunların
tarihlerine bakarsanız aslında dosyaya bu rapor sunulmadan öcne İlker Çınar’a
gittiği ya da belli merkezlerce İlker Çınar’ın savunmasının hazırlanarak buraya
getirtildiği gözlenebilir. Zaten İlker Çınar savunmasını şahsen teslim etmemiş
mahkemeye. Yani ben şunu da hayretle karşılıyorum, 17 şubatta İlker Çınar
savunmasını verdiğinde 1400 sayfalık savunmayı savcımız 1 hafta var, 24’üne,
okudu anladı, her gün kaç sayfa okumak ve yapmak ve o günkü işleri de düşünürsek
iş yükünü sizin takdirinize bırakıyorum, 24’ünde biz buraya geldiğimizde dosyaya
basit bir ara karar olarak okunan 6 aralık tarihli polis kriminal raporu bize ne
zaman verildi sayın başkanım, siz çok iyi hatırlıyorsunuz, nisan ayının sonunda.
Nisan ayının sonunda Silahların eşitliği falan hepsi bir tarafa bırakılmış,
bizler cezaevine tıkılmışız, yatsınlar içeride beklesinler olmuşuz, biz bunu
nisanın sonunda aldık ve hala ekleri yok. Bu raporun ekleri uyap üzerinden
dosyaya ardı ardına dilekçeler koymamıza rağmen yok. Eki diye benim önüme gelen
metin benim dosyaya koyduğum köşesinde benim el yazım olan sayfa. Şimdi
bunlardan yola çıkarak ben esas hakkındaki mütalaaya savunma yapacağım. Şimdi
dilekçemde de belirtiyorum, ben daha önce kovuşturmanın genişletilmesine ilişkin
taleplerde bulundum. Bu taleplerimi yineliyorum bu ve şimdi burada yineleyeceğim
talepler yerine getirilmeden benim esas hakkında savunma yapmam fiilen ve
hukuken malesef mümkün değil. Bakınız biz 31/10/2013 tarihli dilekçemiz ile
dinlenmesini talep ettiğimiz tanıkların isimleri vardı. Bu tanıkların
dinlenmemesine ilişkin olarak şöyle bir ara karar var, 16.12.2013 tarihli 91.
celsede almış olduğu 22 nolu ara kararı ile “Mahkememizce aynı konuda karar
verildiğinden ve bir kısmının da dosyaya fayda sağlamayacağı ve yargılamaya
yenilik getirmeyeceğinden bu husustaki taleplerin ayrı ayrı reddine” denilerek
formül bir cümleyle reddedildi, yalnız arada birşey oldu, kamuoyunda “Balyoz
Davası” olarak bilinen davada mahkemenin huzuruna hazır edilmiş olanlar değil
savunma tarafının dinlenmesini talep ettiği 2 tanığın dinlenilmemesinin ve
delillere ilişkin tartışmanın yapılmamış olması, delillere ilişkin iddiaların
araştırılmamış olması ülkemizde ilk defa Anayasa mahkemesi genel kurulunun 17
üyenin oy birliğiyle hak ihlali olarak sayıldı. Şimdi biz Adil yargılanma
hakkının bir gereği olarak silahların eşitliği ilkesi uyarınca aşağıda takdim
ettiğimiz kovuşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerimizin sayın
mahkemenizce kabulüne karar verilmesini talep etmekteyiz. Sayın başkan CMK’nun
178.madde diyor ki çağırılıpta dinlenilmesi talep edilen tanık dinlenilmesi
reddedilmişse ve hazırsa dinlenir, bu dinlenirle bitiyor, bir emredici hüküm.
Bunun daha hafifi olan Anayasa mahkemesi ihlal olarak saymış, şimdi bizim
dosyamızda en büyük konu İlker Çınar’ın iddiaları, İlker Çınar, sayın savcım
bunu araştırmadı ama cezaevinde yatmadım dedi, sizin yerinizde oturan başkana
İlker Çınar burada mayıs ayında yapılan duruşmada ardı ardına başkanın
sorularına ben dedi cezaevine girmedim, ben dedi yatmadım cezevinde. Ben de
gittim cezaevinden fotoğraflarını getirdim. Dosyaya sundum cezaevi hükümlü
defterindeki fotoğrafları. Başkası yatmıştır dedi. Evrakları takdim ettim
isteyelim, araştıralım, malesef şey yapılmadı. Ben dedi bunları dedi İlker Çınar
askeri mahkemenin karşısına da çıkmadım, hiç yargılanmadım, çok disiplinli bir
askerdim dedi, ancak askeri mahkeme dosyasında kendisinin yalancı, dolandırıcı,
sahtekar TSK’ya yakışmayan bir kişiliğe sahip biri olduğuna dair vaka kanaat
raporu düzenlenmişti, bizim tanık olarak dinlenmesini talep ettiğimiz
tanıklardan biri de bu vaka kanaat raporunu düzenleyen üstteğmen Mahir Akça idi,
Mahir Akça duruşma salonu dışında hazırdır, Mahir Akça’nın derhal ama derhal
huzurunuzda dinlenmesini CMK’nun 178’in emredici hükmünü göz önüne alarak
dinlenmesini talep ediyoruz, ayrıca cezaevi kayıtlarına hiç bir delil
göstermeksizin düzmece diyen savcımıza bu bizi mecbur etti, bizim bulduğumuz
cezaevi kayıtlarında İlker Çınar’ın bir üst satırında resmi bulunan aynı
cezaevinde beraber kaldıkları kişi de duruşma salonunun dışında. Onun ismi Saim
Özdemir, Saim Özdemir’in de dinlenmesini talep ediyorum, şimdi mahkememiz 79.
Celsenin 10 nolu ara karar ile 5. Kolordu Komutanlığına yazı yazmış, bunlardan
sonra benim dosyaya sunmamdan sonra, cezaevi kayıtlarını istemişti, ancak ben
hatırlıyorum belki celse numarasını söyleyemeyeceğim İlker Çınar’ın cezaevinde
yattığına ilişkin koğuş arkadaşları beraber kaldığı kişilere ilişkin bir ara
kararda hatırlıyorum, bu çerçevede Saim Özdemir’in de dinlenmesini aynı dönemde
görev yapmışlar, o tarihte 1. Orduya gitmiş mi gitmemiş mi gelsin burada huzurda
söylesin, aynı evde kalmışlar, aynı cezaevinde kalmışlar, aynı otel odasında
kalmışlar, bunlara ilişkin bu kişinin tanıklığı hayati önem taşımaktadır, bu
dosyanın temeline ilişkin bir bilgi var, esas hakkındaki mütalaa olarak dosyaya
sunulan metin de bu da önemli bir yer tutuyor, diğer tanık dinletme taleplerimiz
var, mahkemenin fazlaca zamanını almayacağım, Emekli Tuğg. Levent Ersöz’ün ve
olayın olduğu dönem ordu komutanı olan emekli Orgeneral Hasan Iğsız’ın ki
kendisinin yazılı beyanları bulunduğu kurum aracılığı ile dosyaya sunuldu, yine
de dinlenmesini talep ediyoruz çünkü sağolsun iddia makamı bu bizim dosyaya
getirttiğimiz hiç bir belgeye ilişkin değerlendirme yapmadı, esas hakkındaki
mütalaasında, sayın Hasan Iğsız’ın adresi de dilekçemizde var. Ayrıca yine
31/10/2013 tarihli dilekçemizde dinlenmesini talep ettiğimiz o dönem 33.
Mknz.P.Tug. Adli Müşavirliği, Askeri Mahkemesi, Askeri Savcılığı iie Askeri
Cezaevinde görevlilerde ilişkin isim listesi de var, karşılığında nerede imza
atmışlar, bunların da dinlenmesini talep ediyoruz, tekrar mahkemenin dikkatine
sunmak isterim ki bu kişilerden bazıları bugün anayasa mahkemesi üyesi,
uyuşmazlık mahkemesinde üye ve başsavcılık gibi görevleri olan Adalet Bakanlığı
tetkik hakimi olarak görev yapan kişiler var, İlker Çınarın mahkemede huzurunda
vermiş olduğu ifadesinde kendisine atıfta bulunduğu ve sözde TUSHAD personeli
olduğu ve kimlik kartında yazılı gerçek adının Ahmet Erdoğan olduğu ileri
sürdüğü şahsın Sayın Mahkemenizce celp edilerek tanık sıfatıyla dinlenilmesini
talep ediyoruz. Yine çok ilginçtir bir TV programında Malatyadaki olaydan
öncesine bir Tv programında yakında Malatya’da şurda burda tetikçiler bulunarak
olaylar yaratılabilir diyen İstanbul Organize Suçlarla Mücadele eski Müdürü Adil
Sedar SAÇAN’ın da İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesinde 13-14-15 Ocak 2010
tarihlerinde verdiği beyanlar da dikkate alınarak dinlenilmesini talep ediyoruz.
Biz bugüne kadar vakıf olamadık, yargılandık, mahkum ettiler, ama aleyhimizdeki
delili bize göstermediler, o delili iddia makamı getirdi burada da kullandı,
Elba 3 yazan CD’yi mahkememiz daha önce dosyaya celp edilmesine karar verdi,
mahkememiz de vakıf olmadı, ona da vermediler, şimdi mahkeme değişti, İstanbul
4. Ağır ceza mahkemesinde kayıtlı olan bir dosya haline geldi, dosya numaraları
dilekçemizde var, CD imajlarının dosyaya celp edilmesini ivedilikle talep
ediyoruz, bunu dayanıyor iddia makamı, biz bu delili inceleyemedik, göremedik.
Yine bu 6 aralık 2013 tarihinde Kriminal Polis Laboratuvarı raporuna ilişkin
yazılı dilekçemde ayrıca beyan ettim, ben sayın başkanım mahkememizin ön bir
inceleme yaptıracağını Uyap’ta müzekkere görünce hemen bir dilekçe yazdım, o
dönemde sadece bir iki belge gönderecekti, dedim ki benim KKK verilen ve Sanık
İlker Çınar’ın cezaevindeyken yazdığı el yazılı dilekçesini de incelemeye tabi
tutun, hazır gidiyor polis kriminale bunlarda gitsin dedim, bundan daha doğal ne
olabilirdi, gitmedi, bu talepte bulundum, bunlar kabul edilmedi, bu talebimi de
burada tekrar ediyorum, eğer bir bilirkişi incelemesi yapılacaksa bunlar
genişletilerek bu çerçevede yapılması lazım ve bunun içinde Üniversitelerin adli
tıp enstitülerinden görevlendirme yapılmasına karar verilmesini talep ediyoruz.
Yine İlker Çınar’ın Malatya C.Başsavcılığında verdiği 2. Gün ifade veriyor
efendim, yani ben böyle bir ifade görmedim, 2 gün, 4 şubatta başlıyor, 5 şubatta
bitiyor ve 8 sayfa, 1 gün başlıyor, 4 gün sonra bitiyor 18 sayfa ifade, ifadenin
başlangıç tarihi başka bitiş tarihi başka, böyle gün farkları var. Şimdi bu
ifadelerden birinde 2. Sayfasında 4 şubatta başlayıp 5 şubatta biten ifadesinin
2. Sayfasında evet diyor bana fotoğrafını gösterdiğiniz kişiydi kurye, Hurşit
Tolon ile bizim aramızdaki kurye buydu, fotoğraf var diyor, fotoğrafı teşhis
ettim diyor, biz bu kişinin fotoğrafını alındı ise ifadesini dosyaya
getirtemedik, karşı koridordan buraya getirtemedik, yani bizim müvekkilimizle
ilgili çok ciddi bir iddia var, ben bunu savunmada kullanacağım, savcı beye
dedim neden ifadesini almıyorsunuz, ya avukat bey dedi alsam ne diyecek yapmadım
diyecek, e ben kullanacam savunmada. Şimdi CMK 153. Maddede biliyorsunuz bazı
paragrafların artık yürürlükten kaldırılmasıyla şüpheli en başından itibaren
soruşturma dosyasınını tamamına vakıf olabiliyor, bu çerçevede artık bir
gizlilik ilkesiymiş hiç bir yasal temeli olmayan husus olur eğer bir mazeret
ileri sürülürse, bu resmin ve bu resimle ilgili ifadesi alınan kişilerin de
beyanlarının dosyaya getirtilmesini talep ediyoruz. İlker Çınar’ın atfı cürüm
niteliğindeki soyut ithamlarına itibar ederek esas hakkında mütalaasını sunmuş
olması nedeniyle 24/04/2014 tarihli dilekçemiz var malum mahkemenize sunduğumuz,
bu dilekçede dedik ki İlker Çınar esas hakkında savunması dahil olmak üzere
bugüne kadar yani 17 şubatta verdiği ifade diyelim, esas hakkındaki demeyelim de
17 şubatta mahkemeye takdim ettiği 1400 sayfalık onun imzasına havi savunma
metninde dahil olmak üzere toplam 15 adet ifade vermiş, her biri ayrı çelişkiler
içeriyor, birbirini yamamaya çalışan ifadeler, bunları silahlı kuvvetlere
ilişkin iddialar öne sürüyor, genel kurmay başkanlığına gönderelim, genel kurmay
başkanlığı o görev dönemine ilişkin iddiaları esas alarak bir inceleme yapsın ve
mahkememize bunların ne derece doğru olup olmadığına dair beyanda bulunsun, bu
talebimizi tekrar ediyoruz, yine 22 nisan 2014 tarihli iddia makamının da
katılımı ile bir duruşma açıldığı haricen öğrenilmiştir. Yani tutukluluk
incelemesi ara inceleme şeklinde, tutanak öyle. Ben bunu size de arz etmiş idim,
“gelen başka kimsenin olmadığının” kayda geçirildiği görüimüştür. Biz
haklarımızın kullanımı hakkında yanlış anlaşılmayı engellemek adına o duruşma
bizlere haber verilmedi, bizim haberimiz olsaydı biz bu duruşmaya ara
incelemelerde tutukluluk incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep eden taraf
olarak mutlaka katılırdık, ancak bu haliyle sanki bir celse açılmışta bizler
gelmemişiz, haber verilmişte bizler gelmemişiz gibi bir izlenim olabilir, bu
nedenle iddia makamı dışındaki taraflara bildirilmediğini duruşma tutanaklarına
geçirilmesini talep ediyoruz, ben buna ilişkin yazılı dilekçemi ve bir yargıtay
kararı da ekinde sundum. Şimdi bizim malum yarına ilişkin bir mazeretimiz var,
ben onu yine tensiple bildirilmiş, bu herkesi yakından ilgilendiren iki tanığın
mahkemenizce derhal dinlenmesini öncelikle talep ediyorum, yazılı dilekçemi
sunuyorum.
Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer’in 11 sayfadan ibaret 23/06/2014
tarihli dilekçesi ve ekindeki bir adet yargıtay ilamı alındı. Okundu. Dosyasına
konuldu.
Müdahiller vekili Av. Murat Dinçer söz alarak: Efendim bizim bu arada olması
gerekiyor diye takdir ettiğimiz siz de takdir edersiniz ki, usule ilişkin bir
talep, o da şudur efendim, şimdi geçmişten bugüne doğru bakacak olursak 2012
yılında sayın savcılık dosyaya bir mütalaa sunmuştur, esas hakkındaki
mütalaasını sunmuş, daha sonrada sayın meslektaşlarımın sözüne ettiği mütalaa
verildi. Dava her ne kadar 3. ACM’den buraya devredilmiş olsa da; şüphesiz ki
bir devamlılık söz konusudur, anayasa mahkemesinin tutuklulukta 5 yıla ilişkin
sınırlandırmaya ilişkin kararından sonra bizler bugünleri adeta görerek böyle
bir hukuki sorun doğacağını öngörerek mahkemeye bir talepte bulunmuştuk,
demiştik ki bu cinayette fiili olarak yer alan 5 sanığın davası dosyası tefrik
edilerek bunlar bir an önce bitirilsin, her ne kadar birliktelik söz konusu olsa
da diğer sanıklarla olan davamız sürsün diye bir talepte bulunmuştuk, mahkeme bu
talebimizi zaten dosyanın karar aşamasına yaklaştığını, geldiğini ve 2013
yılında yani anayasa mahkemesinin verdiği 1 yıllık süre dolmadan davayı
bitirmeyi düşündüğünü söyleyerek bu talebimizi doğrultusunda karar vermemişti,
zaten bitecek demişlerdi. Ancak böyle olmadı. Dava 2014 yılına sarktı ve bu
arada da mahkemeye sürpriz sayılacak bir tarihte de yasal değişiklik oldu ve
bunun üzerine siz de ilk göreve başlar başlamaz da 5 yıllık tutuklama süresini
aştığından bahisle 5 sanık hakkında tahliye kararı verdiniz, bu arada da adli
kontrol hükümlerine 109 madde kapsamında adli kontrol hükümlerini uygulayarak
tahliye kararı verdiniz, bu durum sizlerde farkındasınızdır ki toplumda büyük
bir iğfal yarattı, yani suç işledikleri toplum tarafından sabit olan ve öyle bir
kanaat oluşmuştu ki, tabiri caizse 3 kişiyi kıtır kıtır kesen halk tabiriyle,
kişiler nasıl oluyorda sokaktalar, başkaları yargılanıyor onlar sokaktalar,
başka tutuklular var içerde bunlar nasıl dışarda oluyor gibi. Şimdi bu çok ciddi
bir sıkıntı yarattı, sadece hukuki çevreler, bizim müvekkillerimizin çevresinde
değil, hani sosyal çevrede bile çok sorularla karşılaştık ve bunları bizler ve
sanırım sizler de yanıtlamakta zorluk çektiniz, hukukun incelikleri, teknik vs
vs dedik ama doğrusu bu bizleri de tatmin etmedi
Sanık Varol Bülent Aral: Sayın başkan hukuk dili kullanılmıyor sayın başkan,
mahkeme heyetine yönelik
Başkan: Sen şu anda müdahalede bulunma, söz hakkı verdiğimizde konuşursun
Sanık Varol Bülent Aral: İtiraz hakkımı kullanıyorum
Başkan: Söz hakkı verdiğimizde konuşursun tamam mı
Sanık Varol Bülent Aral: İtiraz hakkımı kullanıyorum sayın başkan, bu hukuk dili
değildir buyrun
Av. Murat Dinçer: Evet sayın başkan, bu ciddi bir probleme dönüştü, bu durum ve
bu arada bizler uyap üzerinden dosyaya baktığımızda öğrendik ki denetimli
serbestlik uygulanan 5 sanıktan bir kısmına ilişkin bir takım yazışmalar var, bu
yazışmalar özetle kabaca nedir deniyor ki denetimli serbestlik şube müdürlüğü
görevini yapmış ve demiş ki bazı sanıklar için bunlar evlerinden ayrılıyorlar
yani verilen kararda elektronik kelepçe uygulanarak evlerinde tutulması gereken
bu kişilerin çok kereler evlerinden ayrıldıkları, bulunmak zorunda oldukları
yeri terk ettikleri, 4 saate varan ihlaller yaşandığını söylüyor ve bizim bir
uyarı yetkimiz yoktur, sayın mahkeme gereğini yapsın diye size gönderiyor, sayın
mahkemenin kararını sizin kararınızı sizlere anlatacak değilim ama sizlerde
diyorsunuz ki telefonla arandığında yerinde bulunmuş olması ihlali oluşturmaz
madem ki yerinde bulunuyorlar bu durumda ihlalden söz edemeyiz, ihlal yoktur
yeni bir karara da gerek yoktur demişsiniz hatta buna benzer yeni yazışmalar
yapmayın, bize yeni yazışmalar yapmayın diye de ihtarat yapılmış, bu durumu da
biz vahim karşılıyoruz, şimdi efendim şöyle bir durum var, ortada gerçekten çok
vahim bir durum söz konusu şimdi bu 5 sanık adeta şimdi onların bakış açısından
onların psikolojisinden de baktığımızda 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis
istenen iddianameyle ve 2 kez esas hakkındaki mütalayla istenen kişiler ve
itiraflarda söz konusu ve dosyaya hukuki olarak baktığımızda bu mahkumiyeti
kuvvetle muhtemel olan kişiler ve kendi açılarından baktığımız zaman bu durumda
olan kişilerin serbest olması ve denetimli serbestliği de ihlal ederek evi terk
ediyor olmaları adeta onlara suç ve ceza konusunda bir masumiyet sağlıyor, 3
kişiyi öldürmeleri nedeniyle ağırlaştırılmış müebbete 3 kez mahkum edilecek
insanların sokakta dolaşması demek ha 3 ha 4 farketmez, varsa bir hesap böyle
bir risk çok yüksek bir risk var bir, ikincisi mahkemenin gidişatına göre
kişilerin kaçma ihtimallerinin de çok yüksek olduğunu gösteriyor, bu durumda
mahkemede yeni önlem alınması da gerekir ancak bizim talebimiz bu aşamada bu
değil, bizim talebimiz bu aşamada bu hukuki garabeti gidermek için vaktiyle 3.
Ağır ceza mahkemesinde yapmış olduğumuz talebi ivedilikle sizden talep ediyoruz,
o nedenle sayın meslektaşlarımın taleplerinin arasına girmek zorunda kaldım,
yani mahkemenin öncelikli meselesi bu dosyada tefrik kararı vererek, öncelikle
şu 5 sanığın kararının verilip hakkında karar verilip bu yeni dosyanın da yani
diğer sanıklar hakkında sürecek dosyanın da içerisinde elbette bağlantı
dosyasıdır kalmak kaydıyla davanın bundan sonra sürdürülmesinin hukuken bizleri
rahatlatacağı kanaatindeyiz, yani biz burada tümüyle genelde herkesi bizleri de
rahatlatacak bir çözüm hukuki formül üretiyoruz, bunun bir gerekçesi de şudur
efendim, sayın mahkemenin bugüne kadar delil toplama konusundaki işlemler bir
yana sayın meslektaşımın biraz önce her ne kadar sadece 214 ve 215 kapsamında
değerlendirme dese de ister istemez bir tür savunmayı içeren ve tevsii tahkikat
taleplerini içeren değerlendirmeleri ve talepleri düşündüğümüzde dava sanki
uzamaya aday görünüyor, yani bu kriz günden güne büyüyecek gibi görünüyor, bu
davanın uzamasında bizler sakınca görmeyiz, ancak bu dava boyunca bir yandan
denetimli serbestlik adına da olsa, önlemiyle de olsa sürekli ihlal ederek kaçma
veya yeni suç işleme riski altında ve toplumsal bu iğfalin baskısı altında bu
davayı yürütmek bizce olanaksız görünüyor ve önerimiz bu gerekçelerle şudur ki;
mahkeme öncelikle şu tefrik konusunda yani bizim tefrik kararımızı
değerlendirsin, bu konuda bir karar verilsin, daha sonra diğer meselelere
geçelim, tevsii tahkikat değerlendirme taleplerine daha sonra geçelim, sanırım
anlaşılmıştır.
Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. Dilek Helvacı söz alarak: Sayın başkan sayın
heyet, meslektaşım İlkay Sezer’in savunmalarına aynen iştirak ediyorum, bazı
hususları vurgulama ihtiyacı hissediyorum, dilekçemizin ekinde takdim ettiğimiz
Yargıtay 1. CD’nin emsal kararında da açıkça bildirildiği üzere çağrılması
reddedilen tanıkların duruşmada hazır edilmesi halinde mahkemenin dinlemesi
yasal bir zorunluluktur, madde metninde dinlenebilir değil dinlenir şeklindeki
ifade tarzının kullanılması bu zorunluluğun bir amir hükmü olduğunu
vurgulanmaktadır, Yargıtay’ın bozma kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Bunu dikkatinize arz etmek istiyorum. 2. Husus sayın başkanım ve sayın üyeler,
malum özel yetkili mahkemelerin faaliyetlerine son verilirken bunun Türk
hukukunda getirdiği sakıncalarda öngörülerek son verilmiştir, bu nedenle mahkeme
tevziyen sayın mahkemeniz huzuruna gelmiştir, ancak bakıyoruz ki iddia makamı
aynı, aynı iddia makamı duruşmada yine özel görevli olsun olmasın bu konumu şu
anda icra ediyor, şimdi şu mantık içinde beyan etmek istiyorum, özel yetkili
görevler haizken dosyayı inceleyen ve malesef sayın meslektaşımında belirttiği
üzere mütalaasını sunan müvekkilimin şahsı üzerinde gerçekten devletin askeri
makamlarını tahkir kastıyla hareket ettiğini de ortaya koyan ki biz bu konuda
yasal haklarımızı da kullandık, bir makamın artık bu savcının görevine de son
verildikten sonra iddia makamını temsil etmesi maselef objektif bir iddia makamı
konumuna çok ciddi şüpheler oluşturmaktadır, savcının reddi konusunda biliyoruz
ki CMK’da özel bir düzenleme yoktur ama ancak CMK’da kıyas mümkündür, nasıl ki
hakimler ve bilirkişiler tarafsızlığından şüpheye düşüldüğü konularda davaya
bakamıyorsa sayın iddia makamının da davadan çekilmesini, çekilmediği takdirde
reddedilmesini talep ediyorum, CMK hükümlerinin kıyasla uygulanması neticesinde,
aksi halde bu yargılamada büyük bir gölge düşecektir mahkemenizin bağımsızlığı
ve tarafsızlığı konusunda da sayın mahkemenize arz ediyorum efendim, teşekkür
ederim.
Başkan: Ahmet Hurşit Tolon bakımından anladığımız kadarıyla kovuşturmanın
genişletilmesi talepleri sona ermeden bir karara bağlanmadan esas hakkındaki
savunmayı bu celse yapmayacaksınız öyle görünüyor.
Av. İlkay Sezer: Yapamayız efendim, delillerin aslında bizim dilekçemizin yazılı
kısmında göreceksiniz, delillerin tartışılması aşaması başlı başına önemli ve
özel bir durum olduğundan ve esas hakkındaki mütalaa da bundan sonra alınacaksa
alınması gerektiğinden dosyada hiç bir delile dayanmayan biraz önce internet
sitelerine atıf yaptık verdik, bu bölümlerin çıkartılması ve delillerin
tartışılması aşamasından sonra mütalaanın alınması ve mütalaanın da iddia
makamına iadesini talep ediyoruz
Başkan: Ortada bir mütalaa var, dolayısıyla yol haritasını ona göre çizecez.
Ahmet Hurşit Tolon avukatınız esas hakkındaki savunmayı daha sonra yapacaklarını
söylediler, beyanlarınızı alalım
Sanık Ahmet Hurşit Tolon söz alarak: Sayın başkan sayın üyeler, sözlerime
başlarken bağımsız ve tarafsız yargıya yitirmiş olduğum güven duygumu sayın
heyetinizin şahsında yenileyerek yaşadığım tüm adaletsizliğin sona ereceği
inancımla huzurunuzda bulunmakta olduğumu belirtmek istiyorum, öncelikle bugün
özel yetkili mahkemelerin faaliyetine son verilmesinden kısa bir süre önce iddia
makamının şahsım üzerinden gerçekte TSK’ın yıpratılmasına, karalanmasına ve
itibarsızlaştırılmasına yönelik hiç bir mesnede uymayan çirkin ithamlarına karşı
savunma yapmak içini gelmediğimi belirtmek isterim çünkü görevine kanun ile son
verilmiş bir makamın yaptığı değerlendirmenin zaten hukuken yok hükmünde olduğu
tartışmasız bir gerçektir, tahliyemin ardından bugün huzurunuzda bulunmamın
temel nedeni kamuoyunda zirve yayınevi davası olarak anılan bu iğrenç katliamın
öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere hiç bir aşaması ile ilgili en küçük bir
bilgim ilgim irtibatım ya da hukuki fiili bir bağım olmadığını ve asla da
olamayacağını sayın mahkemenize ve burada tüm kamuoyuna duyurmak
ihtiyacımdandır, bundan yaklaşık yarım asır önce ulu önder M.Kemal Atatürk’ün
ocağı TSK’da göreve başlarken günün birinde hain bir kurşun ile şehit
olabileceğim ya da düşman askerine istem dışı esir düşebileceğimi göze alarak bu
göreve başlamıştım, ancak ömrümü adadığım kendi vatan toprağımda yargı vasıta
kılınarak bir hukuk suikastine kurban gideceğimi hiç ama hiç aklıma
getirmemiştim, kaderin bir cilvesi olarak tarihi yaklaşık 1 ay öncesinden tespit
edilmiş Malatya İnönü üniversitesinde konuşmacı olarak katıldığım ve misyonerlik
ile hiç bir ilgisi olmayan konferansın menfur cinayetler ile aynı güne denk
gelmesi nedeniyle sizlerin bildiği üzere hakkımda önce hiç bir somut delil
yokken bu dava açıldı, ardından hukuksal yine hiç bir gerekçe gösterilmeksizin
malesef tutuklandım, oysa anonim bir atasözünde belirtildiği üzere adaletin
küçüldüğü yerde büyük olanın artık suçlar olduğunun unutulmaması gerektiğini
burada ifade etmeye çalışıyorum, çok şükür ülkemizde halen fikri hür, vicdanı
hür hakimler var da yargı vasıta kılınarak yaşadığım ağır zulme bırakıldığım
hukuk katliamına artık yeter artık dur denildi. Adalet geçte olsa tecelli etti.
Böylece bende sonunda hürriyetime kavuştum, darısı iftiralarla hürriyetleri gasp
edilmiş diğer masumların başına. Neyse ki hürriyetleri gasp edilmiş diğer
masumların başına, neyse ki son olarak anayasa mahkemesince balyoz ismiyle
anılan davayla ilgili ihlal kararı da kamu vicdanında bir nebze olsun rahatlama
sağladı, şunu önemle belirtmek isterim ki ben menfur cinayetler nedeniyle
huzurunuzda yargılanan sanıklardan ne de tedarik edilmiş müfteri İlker Çınar’ı
ne de diğer sanıkları hiç ama hiç tanımıyorum. Bu kişilerle doğrudan ya da
dolaylı hiç bir görüşmem ya da hiç bir irtibatım yoktur ve olmamıştır. Nitekim
bu davanın CMK 250 görevli ve yetkili İstanbul cumhuriyet savcılığınca yürütülen
soruşturma aşamasında ne zaman olaydan 3,5 yıl sonra 2010 yılının 24 aralık günü
bu aşamada verilen yetkisizlik kararında iddiaya konu, o zaman başlıyor o olay
daha sonra da beni çağıracaklar, o tarihte değil 3,5 yıl sonra bir müfteri
bulunuyor bilahare beni İstanbul’da sayın Kansız ifadeye çağırıyor, işte orada
verilen yetkisizlik kararında iddiaya konu bu eylemlere herhangi bir irtibatımın
bulunmadığı açıkça belirtilmiştir. Müfteri İlker Çınar’ın gizli tanık, tanık ve
sonra da sanık sıfatıyla bugüne kadar vermiş olduğu birbirinden farklı ve
çelişkilerle dolu ve de düzeltme tanzimli 15 adet beyanında yer alan şahsıma
yönelik soyut ithamları genel kurmay başkanlığı, KKK, jandarma genel komutanlığı
ile sosyal güvenlik kurumunun dosyadaki resmi yazıları yanında dinlenen sanık ve
tanık beyanları ile uzman raporları ile defalarca çürütülmüştür, gerçekten sayın
mahkemenizce resen ya da avukatlarımın talebi üzerine dosyaya celp edilen
GKB’nın, KKK’nın, JGK’nın ve resmi yazılarında genel kurmay başkanlığı
bünyesinde TUSHAD isimli bir birimin hali hazırda mevcut olmadığı gibi geçmiş
dönemde de hiç bir şekilde teşkil edilmediği, özel kuvvetler bünyesinde beyaz
kuvvetler ya da siyah kuvvetler adı altında ne geçmişte ne de hali hazırda
mevcut olmadığı benim hiç bir tarihte varlığı ileri sürülen TUSHAD’ın veya özel
kuvvetler bünyesinde faaliyet gösterdiği iddia edilen beyaz ya da siyah
kuvvetlerin yöneticisi olmadığım açıkça ifade edilerek İlker Çınar tarafından
ortaya atılan iddiaların tamamen asılsız iddialardan ibaret olduğu bir kez daha
kanıtlanmıştır, bu gerçek son olarak kamuoyunda ergenekon olarak adlandırılan
İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesince görülen davada tanık sıfatıyla dinlenen
genelkurmay eski başkanı emekli orgeneral Hilmi Özkök, MİT eski müsteşarı ve
jandarma genel komutanı emekli orgeneral merhum Teoman Koman, özel kuvvetler
eski daire başkanı Muharrem Mutlu Arıkan ile psikoljik harekat başkanı eski
tümgeneral Can Teller tarafından da aynen doğrulanmış ve Genel kurmay başkanlığı
bünyesinde TUSHAD, beyaz kuvvetler veya siyah kuvvetler isimli bir birimin ne
geçmişte ne de hali hazırda mevcut olmadığı defalarca ifade edilmiştir. Genel
kurmay başkanlığı, KKK ve jandarma genel komutanlığı ile sosyal güvenlik
kurumunun dosyadaki resmi yazılarına göre TSK’da 28/08/1992 tarihinde uzman
erbaş olarak göreve başlamasının üzerinden 1 yıl dahi geçmeden alkollü olarak
göreve gelmesinden dolayı hapis cezası ile cezalandırılan ardından birliğinden
firar eden ve 33. Mekanize piyade tugayı askeri mahkemesinin 13/10/1993 tarihli
ve 1993-871 esas, 1993-421 sayılı kararı ile firar suçundan dolayı 5 ay hapis
cezası alan ve bu cezası kesinleşen ve bu nedenle de cezaevinde hapis yatan bu
dosyada vaka kanaat raporunda dolandırıcı ve sahtekar olarak belirtilen bilahare
disiplinsizliği nedeniyle 23 kasım 1993 tarihinde sözleşmesi feshedilerek TSK
ile ilişiği kesilen, aradan 4 yıl geçtikten sonra 28/08/1997 tarihinde yeniden
TSK görevine dönme talebi de reddedilen, ordudan atılmasına müteakip din
değiştirerek önce misyonerlik yapan daha sonra müslüman olup misyonerlere karşı
çalışmalarda bulunan ve aynı zamanda kendi beyanına göre jandarmanın ve diğer
istihbarat kuruluşlarının da haber elemanı olan, gerçek adıyla İlker Çınar takma
adıyla Deniz Uygar isimli bir müfterinin bugüne kadar vermiş olduğu birbirinden
farklı ve kendi içerisinde dahi tutarsızlık arz eden 15 ayrı ifadesinde ileri
sürdüğü somut hiç bir delile dayanmayan asılsız iddialarına iddia makamınca
itibar edilmesi, üzülerek söylemek gerekirse bu davada benimle birlikte muvazzaf
ve emekli bazı askeri şahıslar üzerinden gerçekten TSK’nın yargılanması ve bu
suretle esasen bir süredir planlı ve sistemli bir şekilde devam eden yıpratma
karalama itibarsızlaştırma ve öc alma programının sürdürülmesinin amaçlandığını
ortaya koymaktadır, kısaca TSK’ya kurulan çok ayaklı kumpasın iğrenç bir
bacağını da oluşturan ve 3,5 yıl sonra zirve katakullisi olarak Malatya’da
ortaya çıkan bir olayla mağdur edilmiş durumdayım. Sayın başkan, sayın üyeler
ulu önder Atatürk bundan 94 yıl önce 31 Temmuz 1920’de Afyonkarahisar’da kolordu
dairesinde subaylara hitaben yaptığı konuşmada, orduyu imha etmek için mutlaka
subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır, kumandanlarımıza ve subaylarımıza
tecavüz ve taarruza başladılar, askerlik izzeti nefsini yok etmeye çalıştılar
demiştir. Şimdi mütalaa adı verilen bu suçlama dökümanı ile yüce önderin 94 yıl
önceki bu değerlendirmesinin günümüzde de ne kadar geçerli olduğu malesef bir
kez daha kanıtlanmıştır. Aksi halde iddia makamı nasıl olur da İlker Çınar
isimli müfterinin söylediklerinin tamamen yalan olduğunu kanıtlayan askeri
mahkeme kararlarında, cezaevi kayıtlarında ve vaka kanaat raporlarında imzası
bulunan, askeri hakim, askeri savcı ve askeri personeli dinlemeye ya da
örneklerini alıp inceleme yaptırmaya dahi gerek görmeden TSK’nın şerefli
mensuplarını sahte belge düzenlemekle itham eder, aksi halde iddia makamı nasıl
olur da genel kurmay başkanlığının resmi yazısına itibar etmek yerine müfterinin
tutarsız beyanlarına itibar edip TSK ile ilişiğinin tereyağından kıl çekermiş
gibi kesildiğini pervasızca mütalaa adını verdiği dökümanına yazmaktan hiç
çekinmez. Ne yazıktır ki yaşanan bu olaylar huzurunuzda görülen davada gerçek
hedefin şahsım değil, şahsım üzerinden hakikaten TSK’nın hedef alındığını ortaya
koymuştur, nitekim Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı da başbakanlık baş danışmanı
da kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda yargı vasıta kılınarak orduya kumpas
kurulduğunu defalarca dile getirmediler mi. Son olarak geçtiğimiz günlerde
çeşitli gazetelerde yayınlanan haberlerde İstanbul Emniyet müdürlüğünde görev
alan 9 polisin itirafçı oldukları ve bu kişilerin telefon tapelerinde tahrifat
yaparak konuşmada geçen “doğu amcanı” ifadesini sanki “tolon amcanınmış” gibi
tape ederek yani sahtekarlık yaparak benimle Doğu Perinçek arasında suni irtibat
varmış gibi gösterdiklerini müfettişlere tüm açıklığı ile itiraf ettiklerini
öğrendim. Huzurunuzda görülen davada ise itirafçı emniyet mensuplarına dahi
gerek kalmadan genel kurmay başkanlığı, KKK, jandarma genel komutanlığının ve de
MİT’in resmi yazıları, bilirkişi raporları ve dinlenen tanık beyanları ile zaten
şahsım üzerinden orduya kumpas kurulmaya çalışıldığı somut olarak
kanıtlanmıştır, işte ben de bu somut gerçeği gören daha doğrusu görmek isteyen
adil, bağımsız ve tarafsız savcılar ve hakimlerin sayesinde bugün özgürlüğümü
tenefüs ediyorum, sayın mahkemenize tüm samimiyetimle tekrar belirtmek isterim
ki aziz milletime ve kutsal emaneti olan üniformama, mesleğe başlarken ettiğim
yemine sadık kalarak şerefim ve onurumla yarım yüzyıla yakın süre ile hizmet
edip iki orduya ayrı ayrı komuta ettikten sonra emekli oldum. Tüm yaşantım
boyunca yasa dışı hiç bir eylemde bulunmadım. Böylesine çirkin iğrenç bir
iftiraya maruz kalmaktansa içtenlikle bir kez daha ifade etmek isterim ki,
gerçekten hayatımın sona ermesini tercih ederdim. Uğradığım bu iğrenç
iftiralara, yaşadığım bu zülme rağmen bugün hala dimdik huzurunuzda isem, bu
asla suçlu olmadığıma olan inancımdan kaynaklanmaktadır. Sokrat’ın dediği gibi
bir yargıç iyi niyetli dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli,
tarafsızca karar vermelidir, bu çerçevede adaleti tecelli etmekle yükümlü sayın
mahkemenizden maddi gerçeğe ulaşmak için öncelikle silahların eşitliği gereğince
tarafıma yöneltilen asılsız suçlamalara dayanak gösterilen ve sayın mahkemenizce
celbine karar verilmesine rağmen dosyaya henüz ibraz edilmeyen, düzmece Elba
marka CD’lerin imajlarının sunulmasını, niçin vermiyorlar yasalara rağmen bu
imajları, içinde ne var ki imtina ediyorlar, vermiyorlar, bana değil, sayın
heyet sizin talebinize yanıt vermiyorlar. İddianame ve mütalaada isimlerine
atıfta bulunulmasına rağmen yargılamanın bu aşamasına kadar halen daha ifadeleri
alınmayan savunma tanıklarımızın dinlenilmesini, ben de şimdi burada huzurunuzda
muttali oldum, izninizle teşekkür ediyorum o saygı değer avukatlarımıza ve
tümüne, 2 tane bu davanın asıl tanığını bulup buraya getirebilmişler, lütfen
bunları dinleyiniz, bakalım ne diyecekler. Hani hiç hapiste yatmamıştı, hiç bir
gün ceza dahil almamıştı, hani ordudan atılmamıştı, hani tüm tugayın
istihbaratından sorumlu, KKK’da istihbarat başkanlıklarında, 1. Ordu istihbarat
başkanlıklarında dolaşıyordu, bu adını burada öğrendiğim, hiç hayatım boyunca
karşılaşmadığım müfteri. Gelsinler anlatsınlar tüm gerçeği, size, bize, herkese.
Ve sayın heyet, ayrıca avukatlarım vasıtasıyla biraz önce de bir kısmını
belirttiler. Daha önce de talepleri makamlara iletildi. Avukatlarım vasıtasıyla
araştırılmasını istediğimiz tüm hususları araştırmanızı talep ediyorum ve sayın
heyetinize saygılarımı sunuyorum.
Başkan: Dosyaya sunulan bir esas hakkındaki mütalaa var, esas hakkında savunma
yapacakların esas hakkındaki savunmalarını alacağız, yine kovuşturmanın
genişletilmesi talepleri var, bu celse de bu talepler devam edecek, dosya bizim
mahkememize intikal ettikten sonra dün yine bir kontrol ettik 45’e yakın dilekçe
var, her dilekçede onlarca talep var o taleplerle ilgili bir değerlendirme
yapacağız, o dilekçelerinizdeki talepleriniz dışında yine kovuşturmanın
genişletilmesi talepleriniz var, herkes için söylüyorum bunu, o talepleri
alacaz, esas hakkında savunma yapmak isteyenlerin de savunmalarını tespit
edeceğiz, bu haftaki duruşma seyrimiz bu şekilde devam edecek.
Sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Saim Tuğrul söz alarak: Sayın başkanım, sayın
heyet bu ek iddianame ilk düzenlendikten sonra bu davanın ilk duruşmasında biz
eylül 2012 ayında girmiştik, mülga 3. Ağır ceza mahkemesi başkanı sayın
Hayrettin Kısa bize girişte şöyle bir söz söylemişti, demişti ki, tüm sanıklara
ve salona, ben bu davayı çok iyi biliyorum, tarafsızlığımdan şüphe duyarsanız
toplu iğne başı kadar ben bu davadan çekilmeye hazırım demişti, zabıtlara geçti,
biz de bunun üzerine sanıklar ve sanık müdafileri olarak bir rahatlamıştık, oh
be demiştik, hakim dosyayı biliyor, objektif bir yargılama olacak, tüm
delillerimiz toplanacak, tanıklarımız dinlenecek diye inanılmaz bir
rahatlamıştık, ancak celseler bir bir ilerleyince gördük ki hiç öyle olmadı,
şahsım ve müvekkilim adına söylüyorum, hiç bir savunma delili toplanmadı, hiç
bir savunma tanığım dinlenmedi, tamamı gerekçesiz olarak reddedildi, dosyada en
az savunma delillerinin toplanması ve tanıklarım dinlenmesi ile ilgili 7-8 tane
dilekçem var, bilmiyorum, inceleme fırsatı bulabildiniz mi. Ancak ben bugün yine
tüm tevsii tahkikat taleplerimi içerir bir dilekçe hazırladım, birazdan
konuşmamın sonunda mahkemenize sunacağım, öyle ki, TBMM yasa çıkartıyor ve özel
yetkili mahkemeleri kaldırıyor, genel kuruldan geçiyor, yasa cumhurbaşkanına
gidiyor, cumhurbaşkanı onaylıyor ancak resmi gazetede yayımlanmıyor, tarih 24
şubat 2014. Sayın heyete dedik ki o zaman, tüm savunma avukatları olarak, siz
artık yasal olarak kaldırıldınız, esasa ilişkin hiç bir işlem yapmayın,
duruşmayı hemen erteleyin dedik, belirsizlik ortadan kalkana kadar, çünkü
Ankara’da, İstanbul’da benzer davalarda avukatlık yapıyoruz, hiç bir heyet bu
yasa çıktıktan sonra esasa ilişkin işlem yapmadı, varsa tahliyeyi yaptı, onun
dışında hiç bir işlem yapmadan davayı erteledi, durumumuz belli değil diye,
ancak sayın buradaki mülga 3. Ağır ceza mahkemesi naptı, tüm sanıkların ve
müdafilerinin itirazlarına rağmen, yasalara aykırı olmasına rağmen, hiç bir
delil tartışılmamış olmasına rağmen mütalaa aldı savcılıktan. Dedik biz itiraz
ediyoruz, heyeti reddettik, mahkemeyi reddettik, hepsi red oldu taleplerimiz ve
gerçekten hukuka aykırı şekilde mütalaa alındı. Sayın İlkay Sezer ve Dilek
Helvacı ve bu konudaki tüm meslektaşlarımın tüm eleştirilerine, tüm taleplerine
aynen katılıyorum, tekrar olmasın diye yinelemeyeceğim, şimdi bir iki hususu
vurgulayacağım ve geçeceğim, şimdi dosyada mütalaayı okuyunca mütalaanın ilk 150
sayfasında dava ile ilgili hiçbirşey göremedim, tamamı TSK’yı özel harp
dairesini, genel kurmayı hedef almış, Türk ordusunu ve şerefli komutanlarımızı
ve şerefli kurumlarımızı yıpratmaya yönelik internet sitelerinden kes kopyala
yapıştır ile beyanlar yazılmış, niye yazıldığını inanın ben de anlayamadım, bu
konuda sayın İlkay Sezer gerekli söylemlerde bulunduğu için tekrar etmek
istemiyorum. Sayın başbakanımız 17 aralık olaylarından sonra paralel devlet ve
uzantılarından her konuşmasında vurguluyor, yargı ve emniyet alet edilerek işte
Türk ordusu yıpratıldı ve orduya kumpas kuruldu diyor, bu kumpas sadece orduya
kurulmadı, aslında bir çok kuruma kuruldu, bunu da belirtmek istiyorum. İlker
Çınar, ki mütalaada sayın savcım Kırklareli Askeri ceza evi mahkemesinin
kararına, savcının iddianamesine, cezaevi kararlarına birlik komutanının
hazırladığı mahkeme dosyasına tamamı düzmecedir diyor sayın iddia makamı,
mütalaası ile, evet tamamı düzmecedir diyor. Bu düzmece delilleri düzenlerin
tamamı şu an anayasa mahkemesi üyesi, uyuşmazlık mahkemesi üyesi, Yargıtay’da
tetkik hakimi, bir çoğu şu an emekli hakim ve avukatlık görevi yapıyor ve bir
çoğu da yapmıyor. Biz dedik ki bunlardan bir kaç tanesini dinleyin dedik geçmiş
heyete, dinletemedim. O zaman bunlar da suç işledi, bunlar da TUSHAD üyesi işlem
yapın, yok, yani gerçekten yaramızda yüreğimiz çok acı, çok acıyor yani sayın
başkanım, sayın heyet. Adil yargılanmak istiyoruz, tarafsızlığınızdan hiç
şüphemiz yok, delillerimiz toplansın, deliller tartışılsın, objektif şekilde tüm
taleplerimiz yerine getirildikten sonra mütalaa yeniden yeni bir savcı
tarafından ben savcı olsaydım cumhuriyet savcısı o sandalyeye bir daha
oturmazdım çünkü bu kadar sanık, bu kadar sanık müdafii herkes istemiyor,
reddediyor yani sizin tarafsızlığından şüphe duyuyor, bilmiyorum yani, yine aynı
savcıyı görünce inanın ben şok oldum, şimdi sayın başkanım, dilekçemde çok
ayrıntılı taleplerimi yazdım ve toparladım, bir iki hususu vurgulayacağım. 2
tane tanığın İlkay Sezer hazır olduğunu söyledi, Mahir Akça ve diğer Saim
Özdemir, o tanıkların CMK 178 uyarınca bugün öğleden sonra mutlaka dinlenmesini
talep ediyorum. Çünkü Mahir Akça, İlker Çınar’ın bölük komutanıdır, uzman çavuş
olarak görev yaptığı 3-5 aylık süreçte amirliğini yapmıştır, mahkeme dosyasını
hazırlamıştır, kendisine 3 defa disiplin cezası vermiş kişidir, dosyadaki
kapsama göre, vaka kanaat raporunu düzenlemiştir 1992 yılında ve diyor ki bu
adam sahtekar, dolandırıcı, menfaatine düşkün, maaş almaya 3-5 gün kala gelir,
maaşını alır ve tekrar firar eder diyor, yani daha nolsun, bu adamla ilgili daha
ne yazılabilir ki, yani o adam o zaman bugünleri mi biliyordu da yazdı oraya ya,
böyle birşey öngörülebilir mi 1992 yılında sayın başkanım, şimdi bu davanın
esasında 3 tane delil var, 1 flash bellek İlker Çınar’ın bizzat hazırlayıp
sunduğu, biz dedik ki bunu TÜBİTAK’a gönderin, meta data bilgileriyle oynanmış
mı, oynanmamış mı. Bizim tespitimize göre oynanmayan bir tane sayfası yok. Tüm
sayfaları da İlker Çınar’ın önce yazdığı kitaplardan veya gazetelerde verdiği
beyanatlardan kesip kopyala yapıştırla kendisinin oluşturduğu flash bellektir.
Bunu TÜBİTAK’a gönderin çözümü görürsünüz, yine ses kayıtlarından bahsediliyor.
Delil olarak. Ses kayıtlarından da oynanmayan yok. Yine bunun bilirkişi olarak
TÜBİTAK’a gönderilmesini talep ediyoruz. TUSHAD belgelerine gelince TUSHAD
belgeleri tamamen fotoşopla veya bir daktiloda hazırlanmış belgedir. Hiç
birisinin ne orjinali var, ne ıslak imzalısı var. İlker Çınar diyo ki ben bunun
orjinalini yırttım attım, kopyasını çektim diyor koydum diyor. Ya madem bu kadar
dürüst adamsın. Orjinalini saklasana, önümüze, imza kimin, bir bakalım, yazı
kimin nereden çıkmış, bizim tespitlerimize göre flash belleğin içindeki
belgelerin tamamına yakını Tarsus’ta bulunan internet kafelerde hazırlanmı,
İklim Kafe, Halikarnas Kafe, bilmem ne kafe, hepsinin ismini biz dilekçemizde
yazdık, dedik ki bu kafeleri bir araştırın, sorun oranın kayıtlarını bir
inceleyin, oradaki bilgisayarın numaraları üzerine bir çalışma yapın, el koyun
ama tamamı reddedildi sayın başkanım. Sonuç olarak biz savunmamızı
hazırlayamadık. Zaten mütalaada bizce yasal bir mütalaa değil. Tüm tevsii
tahkikat taleplerimiz değerlendirildikten sonra savunmamızı yapacağız. Arz
ederim.
Sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Halis Önal söz alarak: Meslektaşımın beyanlarına
aynen katılıyorum, müsaade ederseniz eksik gördüğüm bir iki husus hakkında da
konuşmak istiyorum. Bu dosyadaki hak ihlallerinin mütalaadan sonrakilerini
meslektaşım İlkay sezer açıkça izah etti. Bende bu dosyadaki hak ihlallerini
soruşturma aşamasından itibaren yapıldığını, mahkeme aşamasında katlanarak devam
ettiğini izah etmek istiyorum. Müvekkil yaklaşık olarak 1,5 yılı soruşturma
aşamasında olmak üzere 3,5 yıldan beri tutukludur, soruşturma savcısı olan
İsmail Aksoy müvekkilin tutuklu olduğu 1,5 yıl içerisinde onlarca kez dosya
içerisindeki bilgi ve belgeleri almak için yaptığımız talebi reddedip bütün
sanıkların dosyaya nüfuz etmesini engellediği halde dosyayla ilgili bütün
evrakları kitap yazan Adem Yavuz Arslan ismindeki gazeteci şahsa servis
etmiştir. Sanıklardan özellikle saklanan, dosyaya ilgisiz gazeteciye verilerek
iddianamenin kabul tarihinden itibaren çok önemli efendim bu, sadece 2 gün sonra
bu şahsa dosyanın bütün bilgilerine havi ergenekonun zirvesi isminde kitap
yazdırmıştır. Balyoz davasında tahliye olan sayın Engin Alan, biz tutukluyken
bazı şahıslar bir anamıza küfretmediği kalmıştır demiştir. Malesef bu dosyada
gazeteci Adem Yavuz Arslan savcı İsmail Aksoy’un katkıları ile müvekkilin
anasına dahi kafretmiştir. Yargılama aşamasında 3. Ağır ceza mahkemesi eski
başkanı Hayrettin Kısa tarafsız olacağını, tarafsızlığı hakkında en küçük bir
kuşku duyulması halinde, talep halinde dosyada çekileceğini ifade etmesine
rağmen sanıklar lehine hiç bir delil toplanmamış, 5 dilekçe ile toplanmasını
talep ettiğimiz yaklaşık 60 talebimizin hiç biri yerine getirilmemiştir.
Özellikle tanık olarak dinlenen İlker Çınar’ın tanık olarak ifadesinin
hazırlanan 1400 sayfa metinde yazanları birebir okuması ve bütün bunları bizim
anlamamızı ve itiraz etmememiz için şahsın görüntüsü karartılmış ve hele hele
sanığın, tanığın müvekkillere CMK’ya aykırı olarak soru sormasına müsaade ve
hatta teşvik etmesi üzerine hakimi reddetmiş zorunda kalmamıza rağmen baştaki
beyanların aksine başkan davadan çekilmemiştir. Başkan sanık Ahmet Hurşit
Tolon’a JİTEM’le ilgili sorduğu soruda Ahmet Hurşit Tolon’un JİTEM’i resmi
olarak duymadım demesi üzerine ben orgeneral rütbesinde iki ordu komutanlığı
yapmış bir şahsın JİTEM’i duymadım demesinden sonra ben senin bundan sonraki
ifadene itibar etmem, sana inanmam demiştir. Aynı başkan cezaevinde imzasını,
parmak izini, kimliğini inkar eden İlker Çınarın ifadesini 15 gün dinlemiş,
SEGBİS’ten kaynaklanan duyulmama programları nedeniyle anlaşılmayan cümlelerde
İlker’in sözünü keserek 1 cümle önceki ifadeni tekrar et diyerek ne derece
tarafkir olduğunu ortaya koymuştur. Bütün bunlardan sonra gerek soruşturma
gerekse kovuşturma aşamasındaki bütün ciddi hak ihlallerinin ağırlığı dikkate
alınarak bu aşamaya kadar olan bütün işlemlerin yok sayılmasına, İlker Çınar’ın
gizli tanık kararının kaldırılarak huzurda dinlenilmesinin ve kabul edilmeyen
bütün taleplerimizin yerine getirilerek yargılanmanın adil yapılmasını talep
ediyoruz.
Sanık Haydar Yeşil müdafi Av. Yasemin Hamamcı söz alarak: Efendim bizim de
tevsii tahkikat taleplerimiz var, bizde esas hakkındaki savunmamızı
hazırlayamadık, dosya çok kapsamlı esas hakkındaki savunmamızı yapmayacağız,
bizim de aynı şekilde müvekkilim şimdiye kadar adil yargılanmadı, tevsii
tahkikat taleplerimiz var, yargılama boyunca hiç bir talebimiz karşılanmadı,
delillerimizde lehe olan delillerimiz de toplanmamıştır. Bizce efendim görevsiz
mahkemenin yani kaldırılan 3. Ağır cezanın görevsiz mahkemenin yapmış olduğu tüm
işlemler geçersiz kabul edilmesi gerekir ve tüm işlemlerin tüm tanıkların
tekrarlanılarak dinlenmesini talep ediyoruz, bu aşamada İlker Çınar’ın. Dışarıda
hazır olan 2 tanığın da dinlenmesini talep edeceğiz efendim öğlenden sonra.
Sanık Haydar Yeşil müdafi Av. Ayşenur Ersoy söz alarak: Biz dilekçe ile de
belirtmiştik zaten duruşma öncesinde onlar bugüne bırakılmıştı, müvekkilim HTS
kayıtlarını talep ediyoruz özellikle ve dijital verilen bilirkişi incelemesini,
tevsii tahkikat taleplerimiz var aynı şekilde.
Sanık Ruhi Abat müdafi Av. Nejla Çitil Tufan söz alarak: Biz de bu celse esas
hakkında savunma yapmayacağız, öncelikle tevsii tahkikat taleplerimiz
değerlendirilsin, toplansın ondan sonrasında zaten savunmamızı yapacağız,
malatya 3. Ağır ceza mahkemesinin 2007/125 esas sayılı dava dosyasının son celse
ara kararı gereğince tevsii tahkikat taleplerimizi sunuyoruz, Tevsii tahkikat
taleplerimiz, İlker Çınar 14-18 ocak 2012 tarihli ifadesinde teslim etmiş
olduğunu söylediği sözde TUSHAD belgelerini ve Hakan Çevikoğlu’ndan geldiğini
söylediği mektubu taramak suretiyle kendi mail adresine attığını beyan etmiştir,
savcılık veya sayın mahkemece bahse konu servere yazılı konularak bahse konu
ilgili belgelerin mail adresine atıldığını, atıldığı tarihin belirlenmesini
talep ederiz. 129 klasörlük dosya içerisinden 127. Klasörde bulunan ve 7 şubat
2012 tarihli Sedat Sucu isimli şahsın bilirkişi raporuna konu edilen office cor
isimli CD’nin içinden çıktığı iddia olunan verilerin olduğu raporda meta-data
bilgileri bulunmamaktadır, adı geçen CD’nin TÜBİTAK’a gönderilerek bilirkişi
raporlarının aldırılmasını talep ediyoruz. 24 aralık 2010 tarihinde İlker
Çınar’ın savcı Zekeriya Öz’e teslim etmiş olduğu iddia olunun flash bellek
içerisinde sayılamayacak kadar sahtecilik mevcuttur. Örneğin yüzlerce sayfa
tutarındaki vord belgeleri 24 saniye içerisinde oluşturulmuş gözükmektedir. Bu
akla mantığa bilime ve hayatın olağan akışına ters bir durumdur, daha açık bir
ifadeyle belirtmek gerekirse bahse konu flash bellekten çıktığı iddia olunan 26.
Klasörde bulunan sözde bilirkişi raporu bilimsel ve objektif değildir, bahse
konu veriler 2 sınıfa ayrılmıştır. İlker Çınar’ın delil olarak sunduğu belgeler
20/10/2010 tarihinde savcı Zekeriya Öz’e yazdığı dilekçede hazırlandığını iddia
ettiği sözde raporların orjinallerinin kendisinde mevcut olduğunu belirtmiştir.
Sözde sahte rapor olarak belirttiği 102 adet veriden oluşmaktadır. Bu 102 adet
belgesinin içinde yüzlerce sayfa vord belgesi mevcuttur. Ancak iddiaya konu
belgelerin hazırlanma tarihleri yine iddiaya göre 2007 ile 2009 tarihleri olması
gerekirken bu verilerden tama 98 tanesi 16/10/2010 tarihinde 27 saniye
içerisinde oluşturulmuştur. Bahse konu belgelerin ofisin hangi versiyonu ile
oluşturulduğu bilirkişi raporunda belirtilmeyerek yapılan sahtecilik örtbas
edilmiştir. İlker Çınar’ın teslim etmiş olduğu flash bellekte sözde silinmiş
öğeler olarak tasnif edilmiş 465 adet veri bulunmaktadır. Oysa İlker Çınar Mayıs
2013 tarihinde verdiği ifadesinde 27 mayıs 2013 tarihli ifadesinin 4. Sayfasında
silinen dosya sayısının sadece bir kaç tane olduğunu beyan etmiştir. Bu da
belgelerin İstanbul Tem şube tarafından silindiğini göstermektedir. Çünkü
silinmiş öğe sayısı bir kaç tane değil 465 tanedir. Bunların fiziki çıktıları
ise 30-31-32-33-34-35 ve 36. Klasörlerde bulunmakla bu belgelerin toplamı 7
klasördür. Buna göre sözde silinmiş öğeler olarak tespit edilmiş olan bu
bahsettiğimiz 30’dan 36’ya kadar olan klasörde yüzlerce sayfadan oluşmaktadır.
Silinmiş öğeler diye tasnif edilmiş belgeler içerisinde bol miktarda mükerrer
belge bulunmakla birlikte bu belgeler içerisinden de sahtecilikler yapılmıştır.
.. Kısımda bulunan belgelerin bir çoğunun aynısı birinci kısımda da bulunmasına
rağmen aynı bilgilerin meta data verileriyle oynanmıştır. Silinmiş öğeler
içerisinde tasnif edilen veriler içerisindeki vord belgeleri, sıralı metinler,
müstakil metinler, asimetrik psikolojik harekat planı şeklinde farklı dizimler
ve isimler içermektedir. Asimetrik psikolojik hareket planının içeriğini
oluşturan metinlerin her biri ayrı ayrı müstakil metinler olup silinmiş öğeler
içerisinde ayrıca mevcuttur. Aynı metinlerin silinmiş öğeler içerisindeki
versiyonları tamamı office 97 programıyla oluşturulmuştur. Hazırlandığı iddia
olunan sözde sahte raporlar içerisindeki belgelerin bilirkişi raporunun
officenin hangi versiyonu ile hazırlandığı belirtilmeyerek delil karartılmış,
yapılan sahtecilikler gizlenmiştir. Asimetrik psikolojik harekat planı isimli
vord belgesinin 6 ayrı versiyonu vardır. Asimetrik psikolojik harekat planı bu
davanın ergenekon davası ile ilişkisinin kurulmaya çalışıldığı tek sözde
delilidir. Ancak bahse konu planın içeriğini oluşturan metinlerin her birisi
office 97 ile hazırlanmış oluşturulmuş belgelerin bir araya getirilmesinden
ibarettir. Bu durum hem dezanformasyon için bahse konu belgelerin hazırlandığı,
hem de 2007-2009 tarihleri arasında hazırlandığını kesin olarak yalanlamaktadır.
Çünkü dezanformasyon yapabilmek için bahse konu belgelerin hazırlandığı
programının office 2007 olmasını zorunlu kılar. Office 97 ile hazırlanmış bir
belgeyi dezanformasyon amacıyla gönderdiğiniz hiç kimse açamaz, zira 2007-2009
yılları arasında office 97 tarihe karışmış olduğundan bu çok açık ve seçik
yalandır. Bütün bu somut ve objektif nedenlerden dolayı İlker Çınar’ın 24 aralık
2010 tarihinde savcı Zekeriya Öz’e teslim etmiş olduğu flash bellek içerisinde
silinmi00 öğeler arasında teslim edilme tarihinden tam 3 ay sonra oluşturulmuş
belgeler de olması gerçeği de dikkate alınarak bahse konu her belgenin müstakil
olarak flash belgeden çıkan sıralı metinlerin toplu olarak ve ayrı ayrı şekilde
bilirkişi raporlarının aldırılmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin aynı metinler
önce 206 sayfalık sonra 306 sayfalık metinler halinde kitap formatında dizimi
yapılmış daha sonra da aynı metinler asimetrik psikolojik harekat şeklinde 5
ayrı dizine tabi tutulmuştur. Bu objektif ve somut durumda flash belleğin
TÜBİTAK tarafından bilirkişi incele mesi yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu
sebeplerle bilirkişiye gönderilmesini talep ederiz. Hanefi Avcı Sabah
gazetesinde 27 ocak 2014 tarihinde yayınlanan röportajında zirve davasına
ilişkin olarak önemli açıklamalarda bulunmuştur. Bu kapsamda eski istihbaratçı
olan Avcı, Zekeriya Öz’ün niyeti sahte delil üreterek Oda TV davasını
Malatya’daki zirve yayınevi davası ile birleştirip sansasyon yaratmaktı, 100
klasör evrak hazırlanmıştır, bu sayede ayrı bir toplama operasyonu yapılacak ve
diyanet işleri başkanlığı ile başka kurumlar, medyadan ve üniversiteden onlarca
kişi tutuklanacaktı şeklinde açık ve net beyanları olmuştur. Bu kapsamda
iddianameye ve ek klasörlerde mevcut olan fişlenmiş bilim adamlarının isimleri
bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmına operasyon yapılmıştır. Dosya kapsamında bir
çok basın organlarının ve müftülüklerinde TUSHAD kapsamında davaya konu
edildikleri görülmektedir. Sahte olarak hazırlanıp İlker Çınar’ın eline
tutuşturularak sözde TUSHAD belgeleri, bu sözde belgeler içerisinde yer alan
geri bildirim sözde belgesi içerisinde ek a ek b ek c gibi sözde eklerden söz
edilmiştir. Bugüne kadar bir türlü ortaya çıkartılamayan bu sözde eklerin
gizlenme sebebi 17-25 aralık 2013 tarihli hükümete karşı tertiplenen darbe
girişiminin ilk safhası olan 7 şubat 2012 tarihli operasyonun başarısız
olmasıdır. Bilindiği üzere sözde TUSHAD belgelerinde İlker Çınar 14-18 ocak 2012
tarihinde ilk kez ortaya çıkartmış ve savcı İsmail Aksoy’a teslim etmiştir.
Şayet 7 şubat 2012 tarihli operasyon amacına ulaşmış olsaydı bu sözde eklerin
içeriği de doldurularak mahkemeye sunulacak ve tam olarak Stalin dönemi
Rusya’sının olduğu gibi cedav başlatılacaktı. Ancak 7 şubat operasyonu başarısız
olunca bahse konu eklerin iddianameye esas alınmasına rağmen İlker Çınar’ın
ekleri bulamamış gerekçesine sığınılmıştır. Oysa İlker Çınar bahse konu sözde
belgeleri kendimi garantiye almak için o zaman tarayıp bir CD’ye atmıştım
şeklinde ifade vermiş dahası vermiş olduğu konferansları, basına verdiği
röportajları, müftülüklerde üniversitelerde kurduğu irtibatları da bu sözde
eklere dayalı olarak yaptığını da ayrıca beyan etmektedir. Müvekkile kurulan
kirli komplonun ortaya çıkartılması, kirli komplonun aktörlerinin tespit
edilmesi tam olarak mahiyetinin ortaya çıkması sözde geri bildirim belgesi ile
Hanefi Avcı’nın mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Hakim
Albay Zeki Üçok 15 nisan 2014 tarihinde akşam gazetesinde yayımlanan Ahmet
Dinçer ile yapmış olduğu röportajından özetle; Rahip Santoro, Hrant Dink ve
Zirve yayınevi cinayetlerine paralel yapının kurmuş olduğu ötüken aracılığı ile
işletildiğini, buna ilişkin yabancı istihbarat servislerinde belgeler olduğunu,
bu belgelerle paralel yapıya şantaj yapıldığını, yapılan bu şantajlar nedeniyle
17-25 aralık 2013 tarihinde hükümete darbe girişimi yapmak zorunda kaldığını,
karargah evleri operasyonunun bir kumpas olduğunu, bahse konu operasyona ilişkin
MİT müsteşarı Emre Taner’in imzası ile çok gizli kaşeli bir yazı ile
başlandığını, daha sonra dönemin MİT müsteşarı Emre Taner’in oyuna getirildiğini
ve bu belgeyi imzaladığı için büyük pişmanlık duyduğunu söylediğini söylemiştir.
Dava dosyası kapsamında Emre Taner’e yazılmış 6 adet sahte ihbar mektubunun da
bulunması nedeniyle hem davaya konu yukarıda adı geçen 3 ayrı cinayetin
aydınlatılması bu davada maddi gerçeğin ortaya çıkması için hem de dönemin MİT
müsteşarı beyanları hakkında görgü ve bilgisine başvurulmak üzere mahkeme
huzurunda hakim Albay Zeki Üçok’un tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. 8
mayıs 2014 tarihli vatan gazetesinde zirve cinayeti benim yüzümden işlendi
başlığı ile yer alan haber içeriğinde özetle; Elazığ Heyranikebir aşiretinin
reisi Sait Ali Bayrak’ın babasının 12 eylülden hemen önce İsviçre’ye kaçırdığı
800 bin osmanlı sikkesi için 9 yıldan beri mücadele ettiğini, Malatya’da
katledilen 3 misyonerin Tilman Geske’nin bahse konu altınları Türkiye’ye
getirmek için kendisine yardım ettiğinden dolayı öldürüldüğünü, çünkü Bayrak
İsrail basınına verdiği röportajında Alman kökenli misyoner arkadaşı Tİlman
Geske’den yardım istediğini söylemiştir. Bunun üzerine Geske’nin de bahse konu
altınların bulunduğu Kredisuis’e hesapla ilgili Bayrak’a yardımcı olmaları için
bir mektup yazdığını, bu olaylardan bir kaç ay sonra Geske’nin öldürüldüğünü,
öldürülmeden önce de Geske’nin kendisine yardım ettiği için ölüm tehditleri
aldığını ve sonuçta bu davayla alakalı olarak öldürüldüğünü söylemiştir. Bahse
konu haberde Sait Ali Bayrak, Geske sevdiğim bir aile dostumdu, bir kaç dil
biliyordu, tercüme bürosu vardı, altınlar konusunda çok uğraştı, varlıkların
İsviçre’de nereye götürüldüğünü bile öğrendi. Ancak bu araştırmalar konusunda
tehditler almaya başlayınca bana artık bu konu ile ilgilenemeyeceğini söyledi.
Çok kısa bir süre sonra öldürüldü. Malatya’da Diyarbakır’da yüzlerce misyoner
var. İsveç avukatlarının yaptığı araştırmalar sonunda olayın bizim davamızla
ilgisi olduğu sonucuna vardı şeklinde beyanlarıyla somut olgulardan
bahsetmiştir. Sait Ali Şimşek beyanlarını daha sonra somutlaştırmak ve şöyle
demektedir, aile dostları olan ve Vatikan’ın eski Türkiye büyükelçisi monsenyor
Chorch Maroviç’te kendisine yardım ettiği için öldürülmeye çalışıldığını,
Maroviç’in Geske’nin öldürülmesinden 3 ay sonra Roma’da tatil yaptığı sırada
istasyonda bir trenin önüne atıldığını, olaydan ağır yaralanarak kurtulduğunu,
Bayrak’ın Moraviç’i hastanede ziyaret ettiğini, Bu arada Maroviç’in Bayrak’a
servetinin peşini bırakması için tavsiyesinde bulunduğunu ve tam olarak iyileşip
2012 yılında hayatını kaybettiğini, açık seçik ifade etmektedir. Bu somut
olgular nedeniyle maddi gerçeğin ortaya çıkartılması, masum insanlara daha fazla
zulüm edilmemesi için Elazığ’ın Heylanikebir aşireti lideri Sait Ali Bayrak’in
mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Çünkü bahse konu her 3
şahsın mahkemede yapacağı tanıklıkların bu cinayetin uluslararasındaki boyutunu
ortaya çıkartmakta, müvekkile, devletimize ve ülkemize atılan bu iftiranın
gerçek boyutunun tespitinde aynı zamanda ülkemizde toplum ve siyaset
mühendisliği yaparak kaos ortamı yaratmak suretiyle demokratik teammülerle
işbaşına gelmiş meşru bir hükümeti ıskata ve görevini yapmasını engellemeye
çalışanların gerçek kimliklerinin ortaya çıkartılması açısından fevkalade büyük
öneme sahiptir. Sait Ali Bayrak’ın bu somut olayları karşısında Suzanna
Geske’nin beyanları nihai doğru olarak algılanamaz, çünkü cinayetin asli
faillerinin beyanları pekala kodlanmış ve yönlendirilmiştir. Bu konuda özel
gerekçelerle bu çocuklar şartlandırılmış olabilir. Zaten bayan Geske’nin bahse
konu referans mektubunu ve Tilman Geske’nin Sait Ali Bayrak ile sık görüştüğünü
ikrar etmesi maktul Geske’nin her görüşmenin içeriği hakkında bilgi sahibi
olduğu anlamına da gelmez, zira bayan Geske’nin eşinin Bayrak ile sık
görüştüğünü beyan etmesine karşın sık görüşme nedeni hakkında hiç birşey
söylememiş olup görüşme içerikleri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmadıklarını
da göstermektedir. Bu nedenle Sait Ali Bayrak’ın yönlendirme ve telkinlere bağlı
kalmadan tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. İlker Çınar’ın çelişkili
beyanları arasında Behnan Konutgan’a sözde suikast iddiası bulunmakta ve bu
sözde suikastında müvekkilin yanında konuşulduğundan bahsedilmekle müvekkil
hakkında da suç isnadında bulunulmaktadır. Konutgan’a sözde suikast iddialarının
sözde delillerinden biri de Hakan Çevikoğlu isimli öldürülmüş olan bir şahıstan
geldiğini beyan ettiği bir şahıstan gelen mektuptur. Bahse konu mektup ilkokul
4. Veya 5. Sınıf öğrencisinin el yazısından başka birşey olması da söz konusu
değildir. Bu nedenle Hakan Çevikoğlu’nun hangi okul mezunu olduğunun
araştırılması, en son mezun olduğu okula yazı yazılarak el yazısı örneklerinin
istenilmesi ile bahse konu mektupla bu el yazı örneklerinin Kriminal olarak
raporunun aldırılmasını talep ederiz. Davanın aslının İlker Çınar’ın 24 aralık
2010 tarihinde Zekeriya Öz’e teslim etmiş olduğu flash bellek içerisinde yer
aldığın iddia olunun dijital verilerden oluşmaktadır. Bahse konu verilerin dizi
pusulalarında ve polis tespit tutanaklarında bilgi olarak 25. Klasörden 36.
Klasöre kadar yer alan verilere ilişkin olarak 26. Klasörde bilirkişi raporu
olarak sunulmaktadır. Yukarıda meskur 11 klasör veri içerisinde oynanmamış bir
tek veri yoktur. bahse konu veriler bir bilgisayardan başka bilgisayarlara
sürekli gezmiştir. Yani farklı bilgisayarlarda sürekli gezinen veriler olduğu
açık ve seçik bellidir. Ayrıca bahse konu 26.klasörde belirtilen bilirkişi
raporunda çok ciddi eksiklikler bulunmakta olup çıkartılmış olan meta data
bilgilerinin de bir çoğunun hangi belgelere ait olduğu da belli değildir. Ayrıca
İlker Çınar’ın sahte belge olduğu suçlaması ile teslim etmiş olduğu verilerin
tamamının 102 adet veri meta data bilgileri içerisinde officenin hangi
versiyonuyla hazırlandığına ilişkin herhangi bir veri yoktur. Bu konuda
TÜBİTAK’tan bilirkişi raporu aldırılmasını talep ediyoruz. Müvekkilin sözde
örgüt üyeliğine gerekçe yapılan hususlardan bir tanesi de söylem birlikteliği,
retoriğine ve kolaycılığına bağlı olarak misyonerlerin kürtlere yönelik
faaliyette bulunduğu iddiasıdır. Buna bağlı olarak İlker Çınar’ın 24 aralık 2010
tarihinde savcı Zekeriya Öz’ e müvekkil ile birlikte hazırladığını ileri sürdüğü
sahte raporlar adı altında sunduğu 2 GB’lik flash bellek içerisinde bulunan 19
adet vma yani ses dosyalarının TÜBİTAK’a gönderilerek ne zaman, kim ya da kimler
tarafından hangi teknik imkanlar ile hazırlanmış olduğunun tespitine yönelik
bilirkişi raporlarının aldırılmasını bahse konu ses kayıtlarının kürtçe olması
ve müvekkilin kürtçe bilmemesi nedeniyle tercüme ettirilerek bir nüshasının
tarafımıza verilmesini talep ederiz. Çünkü söylem birlikteliği retoriği adı
altında müvekkile isnad edilen bu iddiaya cevap verebilmesi ve adil yargılama
hakkı kapsamında bahse konu ses kayıtlarının Türkçe’ye tercüme edilmesini talep
ederiz. Bu ses kayıtlarının Türkçe’ye tercüme edilmesi aynı zamanda mahkeme
heyetinin de dava dosyasındaki delilleri değerlendirebilmesi ve hak ve adalete
uygun bir değerlendirme yapabilmesi için şarttır. İlker Çınar’ın teslim etmiş
olduğu 2 GB’lık flash bellek içerisinde sözde sahte raporlar adı altında verilen
verilerin bulunduğu ilk bölümdeki 102 adet verinin 43 tanesi jpg yani resim
dosyalarından oluşmaktadır. Yani adi geçen dosyalar önce çıktısı alınmış sonra
taranmış ve o haliyle flash belleğe yüklenmiş ve savcı Zekeriya Öz’e teslim
edilmiştir. Oysa Çınar müvekkil ile birlikte hazırladıklarını iddia ettiği sahte
raporların orjinallerinin kendisinde olduğundan bahisle bu verileri teslim
etmiştir. Yani orjinallerini teslim etmemiştir. Bende duruyor demiştir. Ayrıca
bahse konu resim dosyaları içerisinde veriler dijital olarak flash bellek
içerisinde word dosyası şeklinde silinmiş ve kurtarılmış gösterilen veriler
kısmında bulunmaktadır. Burada delillerde sahtecilik yapıldığı, sahte delil
üretildiği, delil karartıldığı somut bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle
bahse konu resim dosyalarının ayrı ayrı bilirkişi raporlarının aldırılmasını, bu
maksatla TÜBİTAK’a gönderilerek bahse konu dosyaların ne zaman hangi
bilgisayarlarda kimler tarafından oluşturulmuş olduğunun bilimsel ve objektif
olarak tespit edilmesi maddi gerçeğin ortaya çıkması için zorunludur. bu yüzden
de yukarıda belirttiğimiz şekilde bilirkişi ncelemesi yapılamasını talep ederiz.
İlker Çınar’ın dezanformasyon ve manipülatif eylem ve söylemlerinin ortaya
çıkartılması, yalancılığı meslek edinmiş bir kişiliği olduğunun göstergesi
olarak 15/08/2008 tarihinde Tarsus emniyet müdürlüğünde verdiği ifadesinin varsa
bir örneğinin tarafımıza verilmesini, yoksa Tarsus emniyet müdürlüğüne yazı
yazılarak bahse konu 15/08/2008 tarihli ifadesinin dava dosyasına celbini talep
ederiz. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak İlker Çınar’ın tehdit
aldığına ilişkin 2005 yılında yapmış olduğu suç duyurularının bir örneğinin dava
dosyasına celbeni talep ederiz. Tarsus emniyet müdürlüğüne yazı yazılarak İlker
Çınar’ın 2004-2005 yılları içerisinde misyoner Eric Ossterbroek’u tehdit
etmesine bağlı olarak yapmış olduğu cinayetin aynı zamanda aynı kapsamda Tarsus
Cumhuriyet başsavcılığına da İlker Çınar hakkında suç duyurusu yapılıp
yapılmadığını, yapılmış ise suç duyurusu dilekçelerin dava dosyasına celbini
talep ederiz. İlker Çınar 2005 yılı ocak ayından itibaren ülkemizde provakatif
manipülatif eylem ve söylemlerin tetikçisi ve odağı olmuş bir şahıstır. Bu
kapsamda medyanın vermiş olduğu kolaylıktan da yararlanmış ve medya organlarını
da yoğun bir şekilde kullanmıştır. 24 aralık 2010 tarihinden itibaren ise bütün
bu provakatif eylem ve söylemlerini de TUSHAD’a yönlendirmesi ilgili basın
kuruluşları ve medya kuruluşları ile irtibatı da yine sözde TUSHAD’ın
sağladığını beyan etmiş ve onun bu beyanı da iddianameye esas alınmıştır. Bu
nedenle İLker Çınar ile röportaj yapmış olan medya mensuplarına bu talimatı
sözde TUSHAD’a kim ya da kimlerden aldığının tespiti açısından tanık olarak
dinlenmelerini talep ederiz. Bu kapsamda 2005 yılında hem İlker Çınar ile hem de
başpapaz yardımcısı olarak kamuoyuna sunulduğu Sinan Yorulmaz ile röportaj
yapmış olan Gerçek Hayat dergisinden Murat Menteş’in tanık olarak dinlenmesini
talep ederiz. Nisan 2005 tarihinde Aksiyon dergisinde Adem Yavuz Arslan imzası
ile yayımlanan bir makaleye göre 2005 yılında Adem Yavuz Arslan’ın da İlker
Çınar ile röportaj yapmış olduğu anlaşılmakla Adem Yavuz Arslan’ın tanık olarak
dinlenmesini talep ederiz. Mayıs 2005 tarihinde yeni şafak gazetesinde Aydın
Demir imzası ile yayımlanan yazı ile İlker Çınar’ın bir muhabir ile de röportaj
yaptığı anlaşılmıştır. Bu nedenle de adı geçen gazeteden Aydın Demir’in tanık
olarak dinlenmesini talep ederiz.Tarsus’ta yayım yapan ve yerel bir gazetede
olduğu anlaşılan söz gazetesinden Salih Karataş’ın da İlker Çınar’a atfen yapmış
olduğu yazı dizisinde mart 2005 tarihi, İlker Çınar ile röportaj yaptığı
anlaşılmaktadır ayrıca İlker Çınar’ın bu gazetede köşe yazarlığı da yapmıştır.
Bu nedenle adı geçen gazeteye yazı yazılarak İlker Çınar’ın yazmış olduğu
yazıların istenmesini, aynı gazetede yazı dizisi yayınlanmış olan Salih Karataş
isimli şahsın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. 02/02/2005 tarihinde
misyoner Türk papazın itirafları başlığı ile yayımlanan bir yazıda İlker
Çınar’ın cihan haber ajansı muhabirleri ile röportaj yaptığı anlaşılmıştır. Buna
göre bahse konu röportajı yapan muhabirlerin tanık olarak dinlenmelerini talep
ederiz. 11 haziran 2008 tarihinde Çınar’ın Hilal TV’de Arzu Erdoğral ile
röportajı olduğu anlaşılmakla bu şahsın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz.
13 haziran 2008 tarihinde Doğan haber ajansından bir kişiyle röportaj yaptığı
anlaşılmakla adı geçen şahsın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Dosya
kapsamında bulunan ve tespit edilen İlker Çınar’ın konferansları şu şekildedir.
Tarsus müftülüğü mayıs 2005 ve aralık 2005, Gaziantep müftülüğü Kasım 2006,
Mersin Silifke müftülüğü Ekim 2005. Buna bağlı olarak diyanet işleri
başkanlığına yazı yazılarak belirtilen tarihlerde ilgili şehirlerdeki müftülerin
isimlerinin tespit edilerek bu müftülerin tanık olarak dinlenmelerini talep
ederiz. İlker Çınar’ın tehdit, şantaj, korkutma, yıldırma, baskı, sosyal tecrit
ve hakaret metodları ile zorla ve veya mecburen gizil tanık yapılmıştır. Bunun
delili ise aşağıda belirttiğimiz suç duyurularıdır. bu suç duyuruları 9 tane
olup 2005 tarihinden 1 tane 2008 tarihinde 5 tane 2009 tarihinde 2 tane ve 2009
tarihinde 1 tane olmak üzere toplam 9 tane suç duyurusu vardır. Bunların
numaralarını belirttik. Yukarıda belirtilen tarihlerde İlker Çınar’ın yapmış
olduğu suç duyurularına ilişkin, Tarsus Cumhuriyet başsavcılığına vermiş olduğu
dilekçeler ve içeriğine ilişkin bilgilerin tamamının dosyaya celbi halinde İlker
Çınar’ın tehdit şantaj baskı, yıldırma ve sosyal tecrite uygulanaması sonucunda
gizli tanık yapıldığı, İlker Çınar’ın şu anda 3. Ek iddianame kapsamında verdiği
ifadelerin tamamının manüpülasyon ve hedef saptırmadan ibaret olduğu, aynı
ifadelerin tamamının kurgu ikrah sonucu alınmış vermek zorunda olduğu ifadeler
olduğu ortaya çıkmakla maddi gerçeğin ortaya çıkmasında çok önemli katı
sağlayacaktır. Bu nedenle Tarsus cumhuriyet savcılığına yazı yazılarak yukarıda
adı geçen dosyaların tamamının onaylı bir suretinin bu dosyada kamu davası
açılmış olanların ve halen derdest olan dosyaların ise ilgili mahkemeye yazı
yazılarak dosya içeriğinin bir bütün olarak dosyamıza celbini talep ederiz.
İlker Çınar vermiş olduğu ifadelerinde kendisine kontrespiyonajcı olduğundan
bahisle kontrespiyonajcının görevi hedef yapının içerisinde homojenize olup
onların yanlış yapmasını sağlamak, hedef yapının tarihi eser kaçakçılığı
yaptığını söylemek şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu kapsamda İlker Çınar’ın
emrinde çalıştığı Thomas Timoti Tofilon hakkında yargı kararı dava dosyasında
bulunmaktadır. İlker Çınar’ın hem manipülatör olduğunun hemde manipülasyonları
yaptığı özel ekibin ortaya çıkartılması için Tarsus ağır ceza mahkemesine yazı
yazılarak ilgili ağır ceza mahkemesinden 2003/303 esas sayılı dava dosyasının
tamamının mahkememize celbinin özellikle İlker Çınar’ın suç örgütünü ortaya
çıkartmak ve manipülasyonlar açısından maddi gerçeğin ortaya çıkması açısından
adı geçen dosya kapsamında bulunan lehte veya alehte ifade vermiş olan
tanıkların ifadelerinin dosyaya celbi büyük önem taşımaktadır. bu sebeple
dosyanın celbini talep ederiz. Emniyet istihbarat dairesi eski başkanı Sabri
Uzun medyaya paralel devletin belgeleri benim çantamda, bu bilgi ve belgelerle
herşeyi ortaya koyarım, adli kuruluşlara devlet içindeki devlete dair belgeleri
sunabileceğini ifade etmiştir. Bu açık beyanlarından dolayı sayın Sabri Uzun’un
mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini paralel devlet ve paralel yapının
ortaya çıkmasındaki önemi büyüktür. dolayısıyla müvekkilimde dava dosyası
kapsamında suçlu olmadığnın kanıtını oluşturacağından Sabri Uzun’un tanık olarak
dinlenmesini talep ederiz. Dava dosyası iddianamede polis tespit tutanakları,
tanık beyanları hep birlikte düşünüldüğünde Ergün Poyraz isimli şahıstan
sıklıkla söz edilmekte hatta bu şahsın kullandığı iddia edilen bazı söylemlerden
dolayı da söylem birlikteliği kurularak sözde eyleme delil oluşturulmaya
çalışılmaktadır. Ancak ilgili şahsın müvekkilin Silivri’de bulunduğu sırada bir
kez müşteki sıfatıyla Silivri adliyesinde ifade vermeye giderken aynı araçta
gitmesi neticesinde tanışmıştır. Zirve cinayeti nedeniyle iftiraya uğradığnı
anlatınca bu konu misyoner meselesine gelmiştir. Bu bağlamda kendisini
misyonerlerin içerisine yerleştiren şahsın Ali Fuat Yılmazer olduğunu
söylemiştir. Ancak bu konuda mahkemenin kendisinin bilgisine ve görgüsüne
müracaat etmesinden kaçındığını söylemiştir. Şimdi ise bu şahsın ergenekon adına
misyonerlerin içine sızdığı iddia edilmekte ve onun bazı söylemlerden hareketle
sözle söylem birlikteliği varmış gibi örgüt inşa edilmeye çalışılmaktadır.
Bundan dolayı maddi gerçeğin ortaya çıkması için Ergün Poyraz’ın mahkeme
huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Ayrıca biraz önce
meslektaşlarımın da ifade ettiği tevsi tahkikat taleplerine biz de katılıyoruz,
onların bahsetmiş olduğu tanıklarında dinlenmesini talep ediyoruz.
Sanıklar Abdullah Atılğan ve Murat Göktürk müdafilerinden Av. Faik Demez söz
alarak: Sayın başkanım ben kısaca şunu arz etmek istiyorum, sayın meslektaşım
İlkay bey benim de beyanda bulunduğum hususları tek tek kısaca özüyle aktardı,
Anayasa mahkemesinin Balyoz kararının tek gerekçesi olan hak ihlali benim
müvekkillerim ve diğer sanıklar için söylüyorum, benim müvekkillerim yönünden
hak ihlalleri biraz mizah olacak ama burdan köye yol olur, gerçekten mesafe çok
uzun, bunlar dosyada mevcut, her duruşma öncesi müvekkillerim ısrarla özellikle
Abdullah Atılğan, Abdullah Atılğan’a ilişkin İlker Çınar’ın bir gün önceki
beyanını bir gün sonra farklı şekilde çürütecek kadar içeride bir tezgah ve
oluşum içerisinde olan İlker Çınar’ın ne denli bir adam olduğuna ilişkin
müvekkillerimin bugüne kadar kapatılan devredilen 3 ağır ceza mahkemesinde
bunlar çok dile getirildi. Hakkaten 40 aydan beri yatıyor, adamlar bana diyor ki
ya avukatsında neye göre yatıyorum ben, kardeşim valla bir cevap veremedik,
neden bu hukuki hak ihlallerinden dolayı. Talepler gerçekten çok ciddidir. En
basit örneği biraz önce meslektaşım İlkay beyin söylediği olay doğru, Bu Saim
ÖZdemir denen şahıs İlker Çınar ile birlikte birlikte aynı yerde görev yapmış, o
mekanize tugayında görev yapmış ve bu şahsı biz talep ettik savcılıktan,
mahkemeden bulamadılar, ama benim müvekkilimin hasta eşi bu şahsı buldu getirdi
ve dışarıda gerçekten dinlenmesini talep ediyoruz, İlker Çınar kim bir de bunun
ağzından duyalım, mesai arkadaşı, ev arkadaşı, aynı evde kalmış, altlı üstlü,
cezaevinde evlerinde görevde dışarda iken, bunun ve diğer tanığın dinlenmesi,
ben de diğer meslektaşlarıma aynen katılmaktayım, bu mütalaya karşı. Çünkü
bugüne kadar hiç bir talebimiz delillerimiz değerlendirilmemiş, talepleri hiç
dikkate alınmamış, işte biraz önce bahsettim, hak ihlalleri var, mütalaaya karşı
birşey diyemeyiz, çünkü savunma yapacak konumumuz yok. Bu nedenle ben buraya
müvekkillerimin mağduriyeti nedeniyle tahliye talebi için gelmiştim, bunu da arz
etmek istiyorum. Arz ederim.
Saat: 12.30 olmakla duruşmaya 14.00’e kadar ara verildi.
Saat:14.05 olmakla duruşmaya ara öncesi katılanların huzuru ile devam olundu.
Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer tarafından duruşma salonu
dışında hazır edildikleri bildirilen tanıkların dinlennmesi hususunda iddia
makamından soruldu: Takdir mahkemenindir dedi.
Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer tarafından hazır edildiği
bildirilen Mahir Akça huzura alındı. Kimlik tespitine geçildi.
TANIK: MAHİR AKÇA: Hayrettin oğlu, 06/10/1964 doğumlu, Yeni Mah. Karanfil Sok.
Nil Apt 15/17 D:9 Merkez/Sinop adresinde oturur. Sanıklardan İlker Çınar ve
Ahmet Hurşit Tolon’u tanıdığını beyan eder. Engel hali yok. CMK.53 maddesi
uyarınca tanıklık görevinin önemi anlatıldı, anladığını beyanla, CMK’nın
55.maddesine göre yemini yaptırıldı.
Müdahiller vekili Av. Erdal Doğan söz alarak: Daha önceki celse bu tefrik konusu
ile ilgili meslektaşım bir talepte bulundu. Aslında onunla ilgili bir karara
Başkan:Yok şu aşamada ara kararı ile yapmayacağız onu celseyi bitirdiğimiz zaman
bir karar vereceğiz.
Av. Erdal Doğan: Peki aynı şekilde bu 109’un ihlali 112. Maddeyle ilgili serbest
denetim ihlali
Başkan:O konuyu da sonradan söz vereceğim.
Başkan: Sanıklarımızdan tanıdığınız kimse var mı?
Tanık Mahir Akça: İlker ÇINAR’ı tanıyorum.
Başkan:Diğer askeri personelden tanıdığınız var mı? Ruhi ABAT, Murat GÖKTÜRK,
Mehmet ÇOLAK, Abdullah ATILGAN,
Tanık Mahir Akça:Silahlı Kuvvetlerde görev yapmış olmam hasebiyle Hurşit TOLON
generali tanıyorum ancak daha önce ast-üst ilişkisi içinde olmadım. Bir de Sanık
avukatlarından Saim TUĞRUL önceden
Başkan:Önemli değil avukatlar. Bunu tanıyıp tanımadığı anlamında soruyoruz.
Başkan: İddianamemizde ve iddia makamının esas hakkındaki mütalaasında İlker
ÇINAR diye mahkememizin sanığı ve aynı zamanda gizli tanığı olan bir kişi var.
Bu kişi ile ilgili çeşitli iddialar var. En önemlisi ordudan disiplinsizlik
nedeniyle atılmadığını ve herhangi bir şekilde askeri cezaevinde kalmadığını bir
mahkumiyetinin bulunmadığını iddia ediyor ancak sanık müdafilerinin aksi yönde
dosyaya sundukları belgeler var. Şeyden başlayalım İlker ÇINAR’ı ne zamandan
beri ne kadar tanıyorsun? onunla ilgili bilgilerini bize aktarmaya başla.
Tanık Mahir Akça: İlker ÇINAR daha önce benim görev yaptığım 1. Mekanize Taburda
Karargah Destek Bölük Komutanlığı emrinde görev yapan bir piyade uzman onbaşı
idi. Ben daha önce aynı tabur içerisinde bir başka birlikte görev yaparken 1993
yılında İlker ÇINAR’ın bölük komutanlığına tayin oldum. Daha önce basına da
yansıyan ve dosyada da olan mahkeme dosyasındaki yer alan vaka kanaat
raporundaki benden önceki aldığı cezalar da dahil olmak üzere aldığı cezaların
tamamı var. İlker ÇINAR’ı ben kendisi ile beraber çalıştım. Aynı dönemde
kendisini bir takım disiplinsiz hareketleri nedeniyle ikaz ettim. Son olarak da
firar etti. Firar dönüşünde bir gün gözetim altında tutularak Babaeski’de
birlikte ertesi günü Kırklareli 33. Askeri Mahkemesi’ne gönderdik. Askeri
mahkeme tarafından aynı gün tutuklandı. Cezaevinde kaldı cezasını almasını
müteakipte Silahlı Kuvvetlerden ilişiği kesildi ve Silahlı Kuvvetlerden ayrıldı.
Başkan: Daha sonra bir irtibatın oldu mu İlker ÇINAR’la ne olduğunu biliyor
musun?
Tanık Mahir Akça: Cezaevine girdiği andan itibaren kendisi ile hiçbir şekilde
hiçbir irtibatım olmadı.
Başkan: Sonrasında?
Tanık Mahir Akça:Olmadı
Başkan: Sonradan TUSHAD diye yasadışı bir örgütlenmeye dahil olduğu iddia
ediliyor. Tushad diye bir örgütlenmeden haberin var mı? İlker ÇINAR böyle bir
örgütün üyesi midir?
Tanık: Bugüne kadar böyle bir örgüt duymadım. Böyle bir örgüt hakkında bilgim
yok. İlker Çınar’ın da böyle bir örgüte üye olup olmadığından haberim yok.
Başkan: Sanıklardan Ahmet Hurşit Tolon’la irtibatın ne? tanıdığını söyledin o
tanışıklığı da bize açıklar mısın?
Tanık: Silahlı Kuvvetlerde çalıştığım dönemde ben 2 yıl önce emekli oldum 2012
yılında emekli oldum. Silahlı Kuvvetlerde çalışmam hasebiyle kendisini ismen
tanıyorum. Ancak daha önce herhangi birlikte ast-üst ilişkisi içerisinde de
dahil olmak üzere hiçbir yüz yüze görüşmemiz dahil olmamıştır.
Başkan: ilker ÇINAR hakkındaki en son vaka kanaat raporunu sen mi düzenledin?
Tanık: Evet ben düzenledim. O vaka kanaat raporundaki el yazısı şahsıma aittir.
Başkan: İlkay Bey var mı elinizde? Dosya içerisinden bulmamız zor olacak
Başkan: O zamanki görevin tam olarak neydi? Ünvanın neydi?
Tanık: 1. Mekanize Piyade Taburu Karargah ve Karargah Destek Bölük Komutanıydım.
Başkan: Rütbeniz kıdemli üsteğmen
Tanık: Üsteğmendim evet.
Başkan: 1. Mekanize Piyade Tabur Komutanlığının 14 Eylül 1993 tarihli yazısı ve
dizi pusulası ekinde olan belgeler tanığa gösterildi soruldu
Başkan: Şu belgelerimiz var senin hazırladığın veya imza attığın belgeler bu
belgeler ver mübaşir
Tanık: Evet tamamı bana aittir.
Başkan: Yine tarih olarak 14 Eylül 1993 tarihli yazı var Süleyman TEZEL imzalı
dizi pusulasına göre de ifadeyi aldığınız tarih 13 Eylül 1993 olarak görünüyor
doğru mudur?
Tanık: Doğrudur
Başkan: Cezaevine girdiği tarihi net olarak hatırlıyor musunuz?
Tanık: Geldiği gün mahkeme dosyası tanzim edildi. O akşam Babaeski’de bir gün
gözetim altında tutuldu. Tabur Komutanının yazılı yazısına istinaden bir gün
sonra da 33. Tümen Askeri Mahkemesine gönderildi ve aynı gün tutuklandı,
Başkan: Gene vaka kanaat raporunda dolandırıcı, sahtekar, menfaatçi, Türk
Silahlı Kuvvetlerine yakışmayan bir kişiliğe sahip, maaş gününden birkaç gün
önce gelmekte, maaş günü sonrası firar etmektedir şeklinde el yazısıyla vaka
kanaat raporunda bir yazı var bu yazı sana mı ait?
Tanık: Bana ait.
Başkan: İçeriği doğrudur?
Tanık: Tamamen doğrudur
Başkan: Evet tanığa sorusu olanlar varsa? Buyurun Avukat Bey
Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Mahkeme dosyasına yani
birlikte hazırlanıp üst komutanlığa ve doğrudan askeri mahkemeye gönderilen
mahkeme dosyası mahkememizin dosyasından alınmıştır. Mahkememiz dosyasına da
askeri Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğünden soruşturma savcılığınca
getirtilmiş kovuşturma aşamasında verilmiştir. Şimdi vaka kanaat raporunda Mahir
Bey vaka kanaat raporunda çeşitli tanımlamalar var bunlarla bir olguya dayanarak
mı yazdınız? yoksa bunlar öylesine yazılmış ifadeler mi?
Tanık: Bunlar öylesine yazılmış ifadeler değil kendisi ile çalıştığım için bir
takım
Disiplinsiz hareketlerini görmem üzerine kendisini çağırıp konuştum. Kendisine
yapması gerekenleri hatırlattım. Fakat her seferinde söz vermesine rağmen aynı
hareketler tekrarlanmaya daha önceki aldığı cezalar yönünde bir takım
hareketlerde bulunmaya incelediğim zaman kendisini ve dosyasını incelediğim
zaman gördüğüm maaş gününden evvel gelip maaşını alıp kısa süreli kaçma
suçlarını işleyip birkaç gün sonra tekrar geri geldiğini o zamanki mevzuat
gereğince de bir günden aşağı gidiş gelişlerinde askeri mahkemenin yetkisine
girmediği için hakkında mahkeme dosyası düzenlenemediği için bunu kullandığını
ayrıca arkadaşlarından da bir takım maddi destek aldığını fakat daha sonra
bunları geri vermediğini ancak arkadaşlarının da şikayetçi olmaması üzerine
onlar hakkında da herhangi bir işlem yapamadığımı ancak askeri mahkemeye
verirken vaka kanaat raporu hanesine bunların tamamını yazdım.
Av. İlkay Sezer: Vaka kanaat raporuna yazdığınız dolandırıcı, sahtekar, Türk
Silahlı Kuvvetlerine yakışmayan bir personel olarak tanımlamanız nedeniyle sizin
hakkınızda herhangi bir şikayet suç duyurusunda bulundu mu?
Tanık: Hayır
Av. İlkay Sezer: Bir de o dönem cezaevi kayıtlarındaki resmi dosyaya sunmuştuk
onu da gösterelim bahsettiğimiz İlker bu hükümlü defterinde askeri cezaevi
kayıtlarına mahkemenin celp ettiği ve gelen resimdeki kişi midir?
Tanık: Evet budur
Av. İlkay Sezer: İlker Çınar Piyade Uzman Onbaşı biz kendisine sorduğumuzda
burada mahkeme huzurunda rütbe işaretini tarif edemedi hatta sizin de isminizi
hatırlayamadı piyade uzman onbaşının işareti nedir? Kabaca ifade edeceksek
Tanık: Tek çizgi tek çizgidir
Av. İlkay Sezer: Tek çizgidir şimdi vaka kanaat raporunu elle hazırlamış olmanız
ve vaka kanaat raporundaki 13 Eylül ibaresindeki 13 Eylül rakamının elle
yazılması iddia makamınca çeşitli değerlendirmelere tabi tutuldu. Siz vaka
kanaat raporunda kanaatinizi neden elle yazdınız?
Tanık: Vaka kanaat raporuna vaka kanaatleri birlik komutanının elle yazması
bizim personelin kendisini çok iyi tanıdığımızı ve personel hakkındaki
kanaatimizin kendisini gönderdiğim askeri mahkeme tarafından dikkate alınması
için bizzat kendi el yazımla yazdım,
Av. İlkay Sezer: Bu bir yasal zorunluluk mudur?
Tanık: Evet
Av. İlkay Sezer: Şimdi Sayın Başkan hazır yeri gelmişken ben hemen mahkemenize
yasal zorunluluğu oluşturan bölük batarya idaresi el kitabı olarak
isimlendirilen kitaptan o sayfayı gönderiyorum. Elle yazılmasına ilişkin
zorunluluk orada var peki 13’ü neden daktilo ile yazmadınız da elle yazıldı?
Neden 13 elle yazıldı?
Tanık: Şimdi firar suçu işleyen personelin 7 günü geçmesi halinde birliğinden
izinsiz olarak ayrılmasının üzerinden 7 gün geçmesi halinde mahkeme dosyası
hazırlanır vaka kanaat raporunun hanesi birlik komutanının yazacağı hane boş
bırakılır bir de ifade tutanağı eksik olmak üzere hazırlanır dosya hazır bekler
personel döndüğü zaman fazla vakit kaybetmeden bir an önce adli işlemler
başlatılması için bu tarihin elle yazılmasının iki nedeni vardır: birincisi
yazışma kurallarında o gün itibariyle dosya tanzim edildikten sonra
gönderileceği günün tarihi atılarak gönderilir. Bu da birlik komutanının
sorumluluğunda olmayıp birlik yazı işlerinden sorumlu bölük astsubayı tarafından
gönderilirken en son zarflanıp gönderilirken doldurulur bu olayın bir özelliği
daha vardır kendisi firar ettikten sonra bir başka birlikte başka bir uzman
çavuşla firar etmişlerdi bunlar O da dönmeden bir gün önce tabur komutan
vekilini arayarak bir gün sonra döneceklerini belirtmişler biz de bir gün sonra
dönecekler diye mahkeme dosyasının bütün eksiklikleri hazırlandı ancak tarihini
atmadık ertesi gün gelmesine müteakip tarihler atılarak dolduruldu,
Av. İlkay Sezer: Size İlker Çınar’ı cezaevinde yatmış gibi gösterip Silahlı
Kuvvetlerden ayırmak ya da Silahlı Kuvvetlerin içinde başka bir birimde
görevlendireceğiz bunu böyle yap şeklinde gerek dosyamız sanıklarından gerekse
resmi makamlardan ya da sivil kişilerden bir talep geldi mi yoksa bu olay
tamamen olduğu şekliyle mi mahkeme dosyası düzenlendi?
Tanık: Olay tamamen olduğu şekliyle düzenlenmiştir ayrıca herhangi bir kimseden
böyle bir baskının olması söz konusu olmaz ayrıca benim mesleki geçmişim itibari
ile de bana bu teklif yapılamaz diye düşünüyorum,
Av. İlkay Sezer: Cezaların tamamı vaka kanaat raporundaki cezaların tamamının
yazılmamış olması vaka kanaat raporuna yazılmamış olması da iddia makamınca bir
değerlendirmeye tabi tutulmuş vaka kanaat raporunu inceler misiniz bir ben size
şöyle vereyim bir bakar mısınız burada İlker Çınar’ın tabur komutanı tarafından
cezalandırılmasına ilişkin bir ceza yok ve tarihlerde de bir sorun olabilir daha
önce aldığı cezalara bir bakar mısınız bu arada ben mahkemeye şunu sundum
efendim şimdi elle doldurulması gün hanesinin elle doldurulmasına iddia makamı
bir anlam yüklüyor ve doğrudan düzmece bunlar diyor bakınız Genelkurmay
Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının talebimiz üzerine verdiği cevabi
yazıları dosyaya sunduk hepsinde elle doldurulmuş aynı mantıkla bakarsak sayın
savcım bunlarda düzmece mi? Şöyle vereyim inceleyebildiniz mi vaka kanaatini?
Tanık: Evet inceledim
Av. İlkay Sezer: Evet şimdi bu vaka kanaat raporunda İlker Çınar’ın tabur
komutanı tarafından daha önce alkollü olmasından mütevellit alkol değilde sarhoş
olmak suç dolayı 14 gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmış ancak burada yok,
Tanık: Evet bu oraya yazılmamış olabilir gözden kaçmış olabilir ancak kasıtlı
bir şey yok kesinlikle yok artı zaten birazda olsun diye eklemek isterdim,
Av. İlkay Sezer: Peki yine firar suçundan dolayı hakkında tanzim edilen iki adet
mahkeme dosyası sonuçlanmamıştır. Yani bundan hariç iki dosyası daha var
anlaşılıyor ancak biz gerek cezaevi kayıtlarından yaptığımız araştırmada gerekse
Genelkurmay Başkanlığının soruşturma savcılığına gönderdiği evraklarda İlker
Çınar’ın başkaca mahkeme dosyası gönderilmedi burda kastedilen nedir yani firar
suçundan dolayı hakkında tanzim edilen iki adet dosyadan kasıt nedir?
Tanık: Bu iki dosya düzenlenmiş ancak firar suçu tam oluşmadan geri döndüğü için
askeri suç niteliğinde disiplin kabahati kapsamında olduğu için ister birlik
komutanı tarafından cezalandırılabilir veya disiplin mahkemesine gönderilebilir
muhtemelen disiplin mahkemesine gönderilmiş veya disiplin mahkemesi tarafından
da geri iade edilip birlik komutanı tarafından cezalandırılması uygundur
şeklinde gelmiş olabilir,
Av. İlkay Sezer: Şimdi bir de şunu sormak isterim siz hangi rütbeden emekli
oldunuz?
Tanık: Emekli Piyade Albay Piyade Kıdemli Albay
Av. İlkay Sezer: Gerek mesleki safahatınızda gerekse daha sonraki dönemde
kamuoyunda bilinen bu davalarla ilgili olarak sanık şüpheli tanık olarak
herhangi bir şekilde soruşturmaya konu oldunuz mu?
Tanık: Hayır bugüne kadar herhangi bir soruşturmaya tabi olmadım,
Av. İlkay Sezer: Bu dosyaya ilişkin olarak soruşturma savcılığı sizin ifadenize
daha önce başvurdu mu? Sizi arayan soran oldu mu?
Tanık: Hayır
Av. İlkay Sezer: Peki. İlker Çınar sizin personeliniz karargah bölük
komutanısınız piyade taburunda Karargah bölük komutanları hareketlidir pek çok
birimde personeli vardır İlker Çınar Tugay ya da Taburun herhangi karargahında
herhangi bir biriminde görev aldı mı?
Tanık: Hayır almadı zaten almak üzere görevlendirilse de önce birlik komutanına
görevlendirilecek şahsın güvenirliği, çalışkanlığı mesleki geçmişi sorulur ona
göre de görevlendirilir benim de böyle bir geçmişi olan birisine onay vermem söz
konusu olmaz
Av. İlkay Sezer: Birincisi burada mahkemenin huzurunda video konferans
yöntemiyle vermiş olduğu ifadede tugayın istihbarat şubesinde çalıştığını ve
bütün tugayın istihbarat şubesinden sorumlu olduğunu subay astsubayın istihbarat
takibini yaptığını gibi iddialarda bulundu kendisine bu şekilde herhangi bir
görev verildi mi ya da size soruldu mu sizin haberiniz olmadan böyle bir yerde
görevlendirilmesi mümkün mü?
Tanık: Benim haberim olmadan böyle bir yerde görevlendirilmesi mümkün değil
kendisi göreve başladığı dönemde kendisinin amiri pozisyonunda değildim ama aynı
birlik içerisinde görev yapıyordum tugayın kuruluşundan itibaren tugayda görev
yaptığım için istihbarat şubede kesinlikle görev yapmadığını biliyorum,
Av. İlkay Sezer: Peki Birinci Ordu ya da Kara Kuvvetleri Komutanlığına bilgi
belge dosya götürmek için görevlendirildi mi?
Tanık: Benim dönemimde hayır,
Av. İlkay Sezer: Peki emir verilmeye kalkılsaydı size sorulsaydı o günü
düşünürseniz İlker Çınar’la ilgili böyle bir göreve gönderilmesine izin verir
miydiniz?
Tanık: Hayır göndermezdim,
Av. İlkay Sezer: Sizin bilginiz olmadan sizin görevlendirmeniz olmadan İlker
Çınar 1. ordu Karargahına ya da Kara Kuvvetleri Karargahına gitmiş olabilir mi?
Tanık: Benim çalıştığım dönemde gitmiş olamaz,
Av. İlkay Sezer: Peki sizin çalıştığınız dönem diyince zaten sizin bulunduğunuz
dönemde cezaevine giriyor çıkışta da ilişiği kesiliyor ilişiği sizin döneminizde
mi kesildi?
Tanık: Evet benim dönemimde kesiliyor
Av. İlkay Sezer: Tam olarak ifade etmek gerekirse Silahlı Kuvvetlerden ayrıldı
dediniz bunun anlamı Silahlı Kuvvetlerden atıldı ilişiği kesildi mi demek
istiyorsunuz?
Tanık: Evet,
Av. İlkay Sezer: Şimdi benim bu çerçevede soracaklarım bunlar,
Başkan: Peki İlker Çınar görev yaptığı süre içerisinde bölükte karargahta tam
olarak ne görevi ifa etti?
Tanık: Kendisi takımda kısım komutanı olarak görevliydi yani bölük karargahında
ya da tabur karargahında görevli değildi bölükte eğitim takımda kısım komutanı
olarak görev yapıyordu,
Başkan: Sorusu olan var mı tanığımıza?
Av. İlkay Sezer: Bir tek şu var İlker Çınar görev dönemi içerisinde Tuzla’da
göreve gitti mi böyle Bir şey hatırlıyor musunuz?
Tanık: Hatırladığım kadarıyla ilk alınan uzmanlar olmaları hasebiyle o dönemde
piyade okulunda kursa gitmediler direk birliklerine gelip katıldılar diye
hatırlıyorum,
Av. İlkay Sezer: Herhangi bir birime geçmek için Silahlı Kuvvetler içinde
olduğunu söyleyerek ya da dışında gizli MİT herhangi birime geçmek için yazılı
bir dilekçe ya da sözlü bir müracaatı oldu mu?
Tanık: Hayır hatırlamıyorum,
Av. İlkay Sezer: Asker sizin emrinizde görev yapan bir uzman erbaş ya da subay
astsubay olsun bir yere müracaat edeceği zaman yani sağlık nedeniyle revire
çıkacağı zaman Kara Kuvvetlerine bir dilekçe gönderildiği zaman ilk olarak bu
müracaatını nereye yapar?
Tanık: Bölük komutanlığına yapar bölük komutanlığı vasıtasıyla gönderilir,
Av. İlkay Sezer: Bu sadece sizin uyguladığınız bir kural mıdır yoksa yerleşik
bir kural mıdır?
Tanık: Hayır bu yerleşik bir kuraldır artı birlik komutanı da bazı müracaatlarda
birlik komutanı da kanaati yazılı olarak gider,
Av. İlkay Sezer: İlker Çınar’ın gerçi cevaplar arasında var ama tam açık soralım
çünkü bunlara çok anlam yükleniyor gizlilik klarensi bir kozmik büroya girmek
gizli evrakların bulunduğu dolapları açmak gibi bir yetkisi var mıydı?
Tanık: Hayır yoktu
Av. İlkay Sezer: Benim başka sorum yok Sayın Başkanım,
Başkan: Evet başka sorusu olan yoksa,
Adil Akçay: Benim birkaç sorum olacak, Mahir Bey İlker Çınar’ın ilişik kesme
işlemlerini siz mi gerçekleştirdiniz?
Tanık: İlişik kesme işlemlerinin hepsi hazırlandı kendisine cezaevi vasıtasıyla
tebliğ edildi,
Adil Akçay: Bu ilişik kesme evraklarının içerisine matbu evraklar önceden
kendisine boş kağıtlara veya matbu evrakların içeriği doldurulmadan
imzalatıldığı olur mu oldu mu?
Tanık: Böyle bişey söz konusu olamaz boş kağıt imzalatılamaz kendisine ayrıca az
önceki mahkeme dosyasında da görüleceği gibi ifadesi bölük yazıcısı ve kendisi
yani huzurda da en az bir bölük astsubayı ya da takım komutanı olması üzerine
alınır boş kağıt imzalatmak diye Bir şey söz konusu olamaz,
Adil Akçay: Oldu sağolun teşekkürler,
Adem Gedik: Sayın Başkan benim bir sorum olacak Mahir Bey sizin döneminizde
İlker Çınar Ankara’ya herhangi bir yere kursa gönderildi mi bilginiz var mı?
Tanık: Hayır gitmedi,
Başkan: Avukat Bey sizin sorunuzu alalım,
Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Mahir Bey aslında Bir şey sormak gibi bir
amacım yoktu çünkü çok esasa müteallik bir tanıklık olduğunu da düşünmüyorum
ancak size şunu sorabilir miyim siz özel bir husumet yaşadınız mı İlker Bey ile?
Tanık: Hayır yaşamadım
Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Peki bunu bana düşündüren şu oldu 21 yıl
öncesine ilişkin bu kadar ayrıntılı bilgi veriyor olmanız ya özel bir husumet
yaşamış olmanızı gerektirir ya da özel olarak geriye dönük olarak çalışma yapmış
olmanızı gerektirir böyle bir çalışma yaptınız mı?
Tanık: Hayır böyle bir çalışma yapmadım ama her meslek grubunda insanların
karşılaştığı bazı olaylar vardır bunlar net olarak hatırlanabilir buda net
olarak hatırladığım olaylardan birisidir,
Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Evet özel dediğim bu işte yani 21 yıl önceki
olayı bu kadar net hatırlamanız için aklınızda kalmış olması ilgimi çekti onu
sordum, yani başka özel bir ilişkiniz yoktu öyle değil mi?
Tanık: Hayır yoktu,
Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Peki bu kadar efendim,
Başkan: Savcı Bey
İddia Makamı: Bu vaka kanaat raporları düzenlemişsiniz işte sahtekar dolandırıcı
diye bunlara esas olan herhangi bir ön inceleme şikayet soruşturma yapıpta mı
bunları düzenliyorsunuz yoksa neye göre düzenliyorsunuz?
Tanık: Vaka kanaat raporu birlik komutanının personel hakkındaki o güne kadar
izlediği takip ettiği kanaatidir
İddia Makamı: Sahtekar dolandırıcı ciddi bir suçlama soruşturma ön inceleme
yapmadan nasıl böyle kanaat ediniyorsunuz?
Tanık: Bunu maaş gününden önce gelmesi maaşını alması sonra kısa süreli
kaçmalarda bulunması mesaiye geç gelmesi maaşını haksız yere alıyormuş
pozisyonunda kendisini değerlendirdiğim için böyle Bir şey yaptım,
İddia Makamı: Ne kadar çalıştınız İlker Çınar’la?
Tanık: Yaklaşık iki senenin üzerinde aynı birlikte çalıştık
İddia Makamı: İki sene sahtekarlık ve dolandırıcılığa göz mü yumdunuz yani?
Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Ben bu soruya itiraz ediyorum,
Başkan: Avukat Bey, buyurun savcı bey,
İddia Makamı: Bir de şimdi çok güzel ve ayrıntı hatırlıyorsunuz şunu soracağım
ben Avukat Bey de gerçi sordu da şimdi bu tür hapis yaşandığı veya bu şekilde
vaka kanaat raporu düzenlenen şahıslar hakkında hepsi hakkında bu kadar ayrıntı
hatırlıyor musunuz özel soruşturma yapmadan veya sadece bu muydu sizin emekli
olana kadar ki vaka kanaat raporu düzenlediğiniz şahıs sadece bu muydu?
Aklınızda kaldığına göre bu kadar,
Tanık: Hayır bu değil buna benzer de birkaç tane daha vardır hatırladığım ancak
her meslekte olduğu gibi bu da benim yani beraber çalıştığımız dönemde gördüğüm
iki seneye yakın biz aynı birlikte çalıştık ama ben kendisi ile en son
zannediyorum bir 2-3 aya yakın beraber amiri pozisyonunda birebir çalıştım daha
önce aynı birlikte çalışmam hasebiyle tanıyorum olayı da basında da çıktı artı
az önce tekrar incelediğim zamanda görüyorum ki yani olayı net olarak
hatırlayabiliyorum,
İddia Makamı: Tamam benim bu kadar başkanım,
Başkan: Alalım,
Sanık Ruhi Abat söz alarak: İlker Çınar bulunmuş olduğu birlikte yazıcı olarak
çalıştı mı?
Tanık: Hayır çalışmadı,
Sanık Ruhi Abat: Teşekkür ederim,
Müdahiller Vekili Ali Koç söz alarak: Mahir Bey siz diyorsunuz ki iki yıla yakın
bir süre İlker Çınar ile birlikte çalıştık kendisini sahtecilik yapan ve
dolandırıcı bir kişi olarak nitelendirdiniz bu kanaatinizin sebebi olarakta
somut olgu değil bir suç isnadı şeklindeki kendisinin maaş alma gününe yakın
gelip maaşını alarak daha sonra birlikten ayrılmasını ve izin tecavüzü suçunu
işleyerek 7 gün içerisinde birliğe dönmesi olarak tanımladınız ve bunu da
sürekli olarak tekrar eden bir kişi olarak tanımladınız doğru mu anladım sizi?
Tanık: Evet
Av. Ali Koç: Doğru anlamışım peki iki yıl boyunca sizin hizmetinizde çalışan
amiri olduğunuz kişinin periyodik olarak her maaş döneminden sonra 7 günlük izin
tecavüzleri suçu işleyip kaybolmasını nasıl izah ediyorsunuz?
Tanık: Ben her maaş döneminden kaybolmuştur demedim ayrıca son üç aylık
periyotta biz amir pozisyonunda ben kendisiyle çalıştım ancak maaş gününden önce
alıp maaş gününden hemen sonra bir iki gün ortadan kaybolması geri gelmesi ve
daha önce aldığı bir takım cezalarda gene kısa süreli kaçma yüzünden olmasından
dolayı böyle bir düşünceyle yazdım yalnız ordaki vaka kanaat raporundaki
dolandırıcı sahtekar gibi bir takım ifadelerin Türk Ceza Kanununda geçtiği
anlamdaki anlamlarda olmayıp birlik komutanının personel hakkındaki bir kanaati
olarak değerlendirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum,
Av. Ali Koç: Peki şöyle sorayım Türk Silahlı Kuvvetleri gibi katı hiyerarşinin
olduğu herkesin özel hayatına kadar izlendiği ilişkilerinin kontrol edildiği her
amirin altı hakkında bir sicil dosyası tuttuğu ve bunun da ciddi ve önemli
olduğu terfisinden tayin edileceği yere kadar önemli olduğu bir kurumda İlker
Çınar gibi uzman onbaşı bir kişinin birlik içerisinde bu kadar özgüvenli
davranmasının bir sebebi olabilir mi?
Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Sayın Başkan bu bir yorum
sorusu itiraz ediyorum
Av. Ali Koç: Yorum yaparak soruyorum siz de çok sayıda yorum sorusu sordunuz
Başkan: Mahir Bey cevap verme hakkınız var cevap verecek misiniz?
Av. İlkay Sezer: Görgü ve bilgiye dayalı olarak beyanda bulunması gerekiyor
tanığın,
Tanık: Sayın Başkan ben İlker Çınar hakkında düzenlediğim mahkeme dosyasının
bana ait olduğunu ve bu dosyada yer alan hususları benim hazırladığımı ve o
dönemde o birlikte görev yaptığını beyan etmek üzere geldim bu soruya cevap
vermek istemiyorum,
Av. Ali Koç: Efendim tanığa soruya cevap vermemek gibi bir yükümlülüğünün
hakkının bulunmadığını hatırlatır mısınız?
Başkan: Avukat Bey sorunuzu sordunuz cevap verebilecek nitelikte,
Av. Ali Koç: Efendim şunun için söylüyorum sanığın bir duruşma sırasında sorulan
hiçbir soruya cevap vermek gibi bir yükümlülüğü yoktur susma hakkını
kullanabilir fakat tanıkların huzura gelen hiçbir tanığın yakınlık ve kendisini
suçlayacak beyan dışında soruya cevap vermemek gibi bir keyfiyeti yoktur soruya
cevap vermek zorundadır bilmiyorsa bilmediğini söyler aksi çıkarsa da ceza alır
o yüzden soruya cevap vermek istemiyorum diye bir cevap olamaz,
Başkan: Avukat Beyin sorusunu biraz önce duydunuz vereceğiniz bir cevap var mı?
Tanık: Soruyu tekrar alabilir miyim?
Av. Ali Koç: Tekrar soruyorum diyorum ki Türk Silahlı Kuvvetleri gibi kati
hiyerarşinin bulunduğu her üstün bir altını denetlediği bir gün önce gelen bir
askerin sıradan bir erin kendisinden bir gün sonra gelen bir ere komutanlık
ettiği emir verebildiği bir kurumda İlker Çınar gibi uzman onbaşı rütbesindeki
bir asker bir personel nasıl hangi özgüvenle maaşını aldıktan sonra kaybolup
tekrar birliğe dönüp tekrar maaş alıp tekrar kaybolabiliyor özel bir ilişki
biçimi olabilir mi başkalarıyla sizin bilmediğiniz bir güvencesi olabilir mi?
Tanık: Bunu ben kendisi ile amir pozisyonunda çalışmaya başladığım zaman
yaptığım görüşmede bu mesleği yapıp yapmama konusunda kararsız olduğunu bu kadar
rahat hareket etmesinin de sebebinin bu olduğunu daha önce beyan etmiştim,
Av. Ali Koç: Başka bir soruyu cevaplamanızı rica edeceğim bu alanınız dışında
olabilir ona göre cevap verirsiniz İlker Çınar sizin vaka kanaat raporunuz
çeşitli disiplin suçları ve firar nedeniyle ceza alarak Türk Silahlı
Kuvvetlerinden atılmış birisi bu konuda böyle bir iddia var O da bunu yalanlıyor
daha sonra ceza tekrar savunma tarafının iddiasına göre Türk Silahlı
Kuvvetlerine geri dönmek üzere bir başvuru yapmış ancak başvurusu reddedilmiş
dosyaya gelen başka tür evraklardan anladığımız kadarıyla İlker Çınar Tarsus’ta
ki misyoner cemaat içerisinde faaliyet gösterirken aynı zamanda jandarma
istihbarata eleman olarak çalışıyor jandarma istihbarat elemanı olarak çalışıyor
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi bünyesinden disiplinsizlik ya da işlediği
çeşitli suçlar nedeniyle attığı bir kişiyi daha sonra istihbarat elemanı olarak
çalıştırması kendisinden istihbarat elemanı olarak yararlanması olağan mıdır
güvenilmez ve sahtekar birisinin?
Başkan: Mesleki olarak cevap verebilecek kendi alanında bir şeyse cevap verecek
yoksa cevap vermeyecek,
Av. Ali Koç: Efendim şu açıdan soruyorum,
Başkan: Avukat Bey sorunuz bitti mi Avukat Bey?
Av. Ali Koç: Sorum bitti efendim cevap rica ediyorum, eğer isterseniz ek
izahatta bulunabilirim şunun için çünkü uzmanlık alanı ile ilgili beyanlarda
bulunuyor,
Başkan: Yok ek izahata gerek yok sorunuzu sordunuz net ve açık ne diyorsunuz?
Tanık: Bu konu benim görev yaptığım yerlerde ve görev yaptığım konuların dışında
olduğu için bu konu hakkında bilgim yok,
Başkan: Başka sorunuz varsa alalım,
Av. Ali Koç: Başka sorum yok teşekkür ederim,
Sanık Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Sayın Başkan bu sorular esnasında
tanık da cevap verdi bu dolandırıcı ve sahtekar konuları ile ilgili olarak sayın
savcımızda sordu bu dolandırıcı ve sahtekar birlik içerisindeki davranışlarından
gördükleriniz ve size gelen şikayetlerden kaynaklı olarak mı yazıldı?
Tanık: Bu tamamen birlik içi tavır ve davranışlardan kaynaklanan işte
misafirhane parasını kaldıkları yerin otel ücretini ödememek arkadaşlarından
borç alıp geri ödememek ama az öncede beyan etmiştim arkadaşlarının kendi
arkadaşlarını şikayet ediyor olmamak için hakkında ifade vermeye yanaşmamaları
üzerine işlem yapamadığım için bende oraya bu şekliyle yazdım,
Başkan: Varol Bülent Aral sorun var mı?
Sanık Varol Bülent Aral Söz Alarak: Evet
Başkan: Alalım sorunu,
Sanık Varol Bülent Aral: Mahir Bey’e sormak istiyorum İlker Çınar’ın Tarsus’ta
bir papazı kaçırmak için çete kurduğu ve silahla baskın yapıp polisce
yakalandığından haberin var mı?
Tanık: Hayır böyle birşeyden haberim yok,
Sanık Varol Bülent Aral: Teşekkür ederim sağolun,
Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer tarafından hazır edildiği
bildirilen Tanık Daim Özdemir huzura alındı. Kimlik tespitine geçildi.
TANIK SAİM ÖZDEMİR: Hüseyin oğlu, 01/02/1968 doğumlu, Liman Mah. İskele Cad.
No:7 Kurucaşila/Bartın adresinde oturur. Sanıklardan İlker Çınar’ı tanıdığını
diğer sanıkları tanımadığını beyan eder. Engel hali yok. CMK 53. Maddesi
uyarınca tanıklık görevinin önemi anlatıldı, anladığını beyanla CMK 55. maddesi
uyarınca yemini yaptırıldı.
Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik
araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine
karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı
Başkan: İlker Çınar’ı ne zaman nasıl tanıdın O’nunla ilgili yaşadığın hadiseler
varsa onları sen önce bir anlat gerekirse biz sorularla
TANIK SAİM ÖZDEMİR BEYANINDA: 1992 Yılında piyade uzman çavuş olarak
Kırklareli’nin Pınar ilçesine atandım orada tanıdığımız aile dostumuz vardı bana
ev bulma konusunda yardımcı oldu İlker Çınar matbaacıymış sivilde O arkadaşta
matbaacı olduğu için tanışmışlar beni İlker Çınar’ın yanına yerleştirdi bu
vesileyle arkadaş olduk,
Başkan: Evet arkadaş olduktan sonra aynı evi paylaştınız,
Tanık: Aynı evi paylaştık daha sonra Pınarhisar’dan Babaeski’ye birliğimiz
taşındı orda da aynı otel odasında aylarca kaldık,
Başkan: Aynı birlikte mi görev yaptınız?
Tanık: Evet 10. Zırhlı Tugayı 1.Mekanize Piyade Taburunda görevliydik,
Başkan: Senin tam olarak rütben neydi?
Tanık: Piyade Uzman Çavuş,
Başkan: O’nun rütbesi neydi İlker’in?
Tanık: Piyade Uzman Onbaşı
Başkan: Evi taşıdınız mı taşındıktan sonra aynı yerde mi kalmaya devam ettiniz?
Tanık: Biz orada otel odasında kaldık Babaeski’de,
Başkan: Evet İlker Çınar’ın mesaiyle ilgili bir problemi var mıydı?
Tanık: İkimizin beraber vardı ara sıra işimize izinsiz gitmezdik birkaç defa
firar ettik firardan yargılandık firardan yargılandıktan sonra hüküm giydik
hüküm giydikten sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğimiz kesildi,
Başkan: Birlikte mi kesildi?
Tanık: Birlikte evet,
Başkan: Cezaevinde firar suçu nedeniyle yattın mı?
Tanık: Yattım,
Başkan: Askeri mahkemeden ceza aldın mı?
Tanık: Aldım,
Başkan: Yargılamanız birlikte mi devam etti?
Tanık: İlker Çınar ile ifadelerimiz ayrı odalarda alındı ayrı koğuşlarda kaldık
aynı koğuşa vermediler yakın arkadaşı olduğum için,
Başkan: Mahkemede aynı anda mı mahkemeye çıktınız aynı dosyadan mı farklı
dosyalarla mı?
Tanık: İkimizde firar dosyasından aynı dosyadan mahkemeye çıktık,
Başkan: Firar dosyası senin dosyan ayrı O’nun dosyası ayrı,
Tanık: Evet evet ikimizin de dosyası ayrıydı,
Başkan: Cezaevinde birlikte kaldınız mı?
Tanık: Hayır ayrı koğuşlarda kaldık,
Başkan: Aynı cezaevinde mi kaldınız?
Tanık: Evet Kırklareli Cezaevinde kaldık,
Başkan: Cezaevinden çıkışınız aynı tarihlere mi denk geldi?
Tanık: Hayır O benden önce çıktı, benim iki dosyam vardı O’nun tek dosyası
vardı,
Başkan: Cezaevinden çıktıktan sonra hiç görüşmeniz oldu mu cezaevinde?
Tanık: Hayır olmadı havalandırmaya ayrı saatlerde çıkıyorduk,
Başkan: Cezaevinden çıktıktan sonra görüştünüz mü?
Tanık: Çıktıktan sonra görüşmedik hiç görüşmedik 20 yıldır görüşmedik,
Başkan: Yani bugüne kadar herhangi bir şekilde bir irtibatınız,
Tanık: İrtibatımız olmadı,
Başkan: Başka şekillerde takip ettin mi ne yapıyor ne ediyor diye?
Tanık: Evet gazetede okudum ne yaptığını,
Başkan: Yani gazetelerin yazdığı kadarı ile,
Tanık: Evet gazetelere yansıdığı kadarıyla,
Başkan: Nasıl haberdar oldun gazetelere yansıyor dediğin hangi olay nedeniyle?
Tanık: 2000 yılında Hristiyan olmuş 2007 yılında Güneri Civaoğlu’nun Cevizkabuğu
programında tekrar müslümanlığa geçmiş onlarla ilgili şeyler okudum gazetelerde,
Başkan: Sonradan yine istihbarat örgütleriyle veya ordu içerisinde herhangi bir
görev alıp almadığı hususunda bir bilgin var mı?
Tanık: O benim çok yakın arkadaşımdı O benden birşey saklamazdı ben de O’ndan
birşey saklamazdım eğer ki böyle birşey olsaydı haberim olurdu,
Başkan: Sonradan peki o hiç cezaevinden çıktıktan sonra hiç görüşmedik dedin,
Tanık: Ben birliğime gittim birliğimden O’nun arkadaşlarından O’nun da fesh
edildiğini duydum sözleşmesinin fesh edildiğini duydum,
Başkan: Ondan sonra bir görüşmeniz olmadı,
Tanık: Görüşmemiz olmadı,
Başkan: Evet İlker Çınar’la ilgili olarak söyleyeceğin başka birşey var mı bize?
Tanık: Yok Efendim,
Başkan: Evet sorularınız varsa sorularınızı alalım,
Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer Söz Alarak: Önce ben mahkemeyi
bir konuda bilgilendirmek isterim hem huzurdaki tanığı hem önceki tanığı şahsen
ben bulup savunma tarafı olarak getirmiş değilim diğer avukat arkadaşlarımızı ve
sanığın yakınlarının getirdiğini öğrenince ben de talebimi bu şekilde
şekillendirdim yani sadece benim savunma tanığım olarak ya da,
Başkan: Siz beyan ettiniz,
Av. İlkay Sezer: Evet mahkemenizin bilgisi olsun şimdi şöyle sorular sormak
isterim siz rütbeniz neydi sizin?
Tanık: Piyade Uzman Çavuştu,
Av. İlkay Sezer: İlker Çınar’ın rütbesi neydi?
Tanık: Piyade Uzman Onbaşı,
Av. İlkay Sezer: İlker Çınar’ı nerede nasıl tanıdığınızı anlattınız ancak bir
soruya cevap verirken aynı evde aynı odada dediniz siz aynı evde mi ikamet
ettiniz?
Tanık: Evet aynı evde ikamet ettik,
Av. İlkay Sezer: Bu nerdeydi Pınarhisar’da birliğin Pınarhisar’da,
Tanık: İlk görev yerimiz Pınarhisar daha sonra tugayımız Babaeski’ye taşındı
Babaeski’de ev tutmadık otel odasında kaldık,
Av. İlkay Sezer: Aynı odada mı kaldınız?
Tanık: Aynı odada ikimiz aynı odada kaldık,
Av. İlkay Sezer: Aynı birlikte mi görev yaptınız?
Tanık: Bölüklerimiz farklıydı o karargah bölüğündeydi ben ikinci bölükteydim 10.
Zırhlı Tugayındaydık
Av. İlkay Sezer: 10. Zırhlı Tugay 1. Mekanize Piyade Taburu
Tanık: Evet ikimiz de oradaydık,
Av. İlkay Sezer: Biraz önce tanıklık yapan o dönemde üsteğmen olan,
Tanık: Mahir Üsteğmenimiz,
Av. İlkay Sezer: Mahir Akça tanıyor musunuz?
Tanık: Tanıyorum,
Av. İlkay Sezer: İlker Çınar nasıl biriydi neler yapardınız gerek mesai
içerisinde gerek mesai sonrasında?
Tanık: Şimdi efendim İlker Çınar’ın ailevi sorunları vardı benim de ailevi
sorunlarım vardı Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılmak için herşeyi yaptık
diyebilirim yani herşeyi yaptık diyebilirim derken disiplinsiz davranışlarda
bulunduk birkaç defa firar ettik 3,5-4 ay sonra ben tabur komutanımız vardı
Süleyman Binbaşı onu aradım İlker Çınar’ı al da gel ben size yardımcı olacağım
dedi geldim bir gün sonra bizi firar suçundan askeri mahkemeye çıkarttılar 10-15
gün yargılandık hüküm giydik Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiğimiz kesildi,
Başkan: Yani bu disiplinsizlikleri kasıtlı olarak mı yaptınız?
Tanık: Kasıtlı olarak yaptık,
Başkan: Hem senin hem İlker Çınar’ın ordudan atılalım diye bir gayretinizin
sonucu?
Tanık: Evet evet,
Av. İlkay Sezer: Peki ailevi sorun derken kastınız neydi?
Tanık: Kız sorunları vardı işte yani ailevi sorunları vardı,
Av. İlkay Sezer: Siz peki hakkınızda verilen hükmü askeri mahkemenin vermiş
olduğu hükmü temyiz ettiniz mi?
Tanık: Etmedik,
Av. İlkay Sezer: Neden? Yani size hapis cezası verilmiş,
Tanık: Evet firar suçu 63 gündü cezası bildiğim kadarıyla hatırladığım kadarıyla
bu tekerrür ettiği zaman ikinci sefer 126 güne çıkıyor ben zaten 126 gün ceza
aldım,
Av. İlkay Sezer: Yani minimum ceza,
Tanık: Evet minimum ceza,
Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar 1. Ordu Karargahına ya da Kara Kuvvetleri
Komutanlığına ya da herhangi bir başka birliğe taburun ya da tugayın bir
evrakını bir götürülecek belgesini malzemesini götürmek için görevlendirildi mi
böyle bir şey hatırlıyor musun?
Tanık: Hatırlamıyorum,
Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar ve siz Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan ilk
uzmanlardan yani ilk piyade uzman erbaş grubunun mesleğe kazandırıldığı yıllarda
girmişsiniz kursa gittiniz mi?
Tanık: Gitmedik gitmedik disiplinsiz davranışlarda bulunduğumuz için tabanca ve
tüfek bize verilmedi,
Av. İlkay Sezer: Teçhizat anlamında bu da verilmedi?
Tanık: Evet verilmedi,
Av. İlkay Sezer: Peki aynı birlikte görev yaptığınız diğer uzman erbaşların
birlik malzemesi olarak deposunda bulunan tabancalardan onlara verildiği oluyor
muydu?
Tanık: G-3 Piyade tüfeği verilmişti onlara ve Kırıkkale tabanca da dağıtılmaya
başlanıyordu o sıralarda,
Av. İlkay Sezer: Size tüfekte mi vermediler?
Tanık: …
Av. İlkay Sezer: Disiplin cezası aldınız mı askeri mahkemede alınan cezanın
haricinde disiplin amirince verilen disiplin cezası aldınız mı?
Tanık: Aldık resmi elbiseyle içki içtik iki hata tabur komutanı ceza verdi,
Av. İlkay Sezer: Bu cezayı nerede çektiniz?
Tanık: Tugayın disiplininde çektik,
Av. İlkay Sezer: Tugay disiplin ceza evinde?
Tanık: Evet Tugay disiplin cezaevinde,
Av. İlkay Sezer: İlker Çınar da sizin gibi aynı şekilde cezalandırıldı mı?
Tanık: İçkiden dolayı mı?
Av. İlkay Sezer: Evet,
Av. İlkay Sezer: Aynı şekilde O da disiplin cezaevine girdi mi?
Tanık: Girdi,
Başkan: Yani bu disiplin mahkemesi kararıyla değil bölük komutanının
Av. İlkay Sezer: Hayır askeri mahkemenin kararıyla,
Başkan: Onu netleştirelim çünkü bölük komutanının da öyle bir
Av. İlkay Sezer: Yetkisi var,
Başkan: Yetkisi var ve ya disiplin mahkemesine verilebiliyor,
Tanık: Tabur komutanımız verdi,
Başkan: Tabur Komutanının cezasıyla disiplin mahkemesiyle değil,
Tanık: Evet evet değildi tabur komutanımız doğrudur,
Av. İlkay Sezer: Sizin İlker Çınar’la aynı evde kalmışsınız aynı otel odasını
paylaşmışsınız samimiyetiniz ne orandaydı mesafeli miydiniz birbirinize?
Tanık: Hayır birbirimize gayet yakındık,
Av. İlkay Sezer: Mersinde ki ailesinin evine gittiğiniz oldu mu izinlerinizde?
Tanık: Birkaç defa gittim,
Av. İlkay Sezer: Evi biraz tarif eder misiniz hatırınızda ne kaldı evde?
Tanık: Hatırımda kalan şöyle bir dağın yamacında tek katlı gecekondu tipi evleri
vardı,
Av. İlkay Sezer: Peki ailesi ve ailesiyle ilişkileri konusunda hatırınızda kalan
birşey var mı?
Tanık: İlker Çınar’ın kız sorunları vardı o yüzden ailesiyle sorunları vardı,
Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar’la O’nun ailesinin evi hariç başka yerde vakit
geçirdiğiniz oldu mu gittiğiniz yerler oldu mu? İstanbul Ankara İzmir,
Tanık: Birkaç defa İstanbul’a gittik Gaziosmanpaşa’ya dayımın oğulları dedi o
vesileyle birkaç hafta nöbetimiz olmadığı zamanlarda falan gittik,
Av. İlkay Sezer: Bence evi miydi bir aile evi miydi?
Tanık: Aile yoktu sadece birkaç tane erkek vardı,
Av. İlkay Sezer: Size İlker Çınar devlet içerisinde istihbarat ya da gizli özel
adına ne dersek diyelim birliğinin dışında ama devlet içerisinde bir yere
müracaat edeceğini bunun için dilekçe toplandığını dilekçe vermeyi düşündüğünü
böyle bir şeylerden bahsetti mi?
Tanık: Bahsetmedi,
Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar’ın böyle bir müracaatı ya da faaliyeti olsaydı
bundan haberiniz olur muydu?
Tanık: Olurdu samimiyetimiz gayet iyiydi,
Av. İlkay Sezer: Aynı günlerde mahkemeye çıktık dediniz,
Tanık: Evet,
Av. İlkay Sezer: Yani askeri savcının karşısına çıktınız aynı savcı mı sorguladı
sizleri?
Tanık: Hayır ayrı ayrı odalarda sorgulandık,
Av. İlkay Sezer: Başka savcılar sorguladı?
Tanık: Evet,
Av. İlkay Sezer: Askeri cezaevine giden araçta beraber miydiniz?
Tanık: Beraberdik,
Av. İlkay Sezer: Sizi şimdi tutuklandıktan sonra mevcutlu olarak cezaevine
götürmek gerekir sizi askeri cezaevine götüren bir komutan bir rütbeli
hatırlıyor musunuz?
Tanık: Benim kendi bölük komutanım vardı Ümit Üsteğmen vardı Ümit Makaracıoğlu
vardı,
Av. İlkay Sezer: Sizi ve İlker Çınar’ı cezaevine götürüp teslim etti?
Tanık: Evet,
Av. İlkay Sezer: Peki bu cezaevi ile ilgili olmak üzere askeri hastanede
yattınız mı?
Tanık: İki hafta kaldım,
Av. İlkay Sezer: İlker Çınar kaldı mı?
Tanık: Mecbur gönderiyorlar,
Av. İlkay Sezer: Neden?
Tanık: Orda ceza yatabilir mi yatamaz mı ordan rapor alınması gerekiyor,
Av. İlkay Sezer: Ama İlker Çınar’ın bizzat yatıp yatmadığını,
Tanık: Tabi tanık değilim,
Av. İlkay Sezer: Cezaevinden çıktıktan sonra bir daha görüşmediğinizi söylediniz
ailenizden İlker Çınar’ı tanıyan O’nunla arkadaşlığınıza ilişkin size ikazda
bulunan birşey söyleyen oldu mu?
Tanık: Babam söyledi,
Av. İlkay Sezer: Ne dedi babanız size?
Tanık: Ben sana bu arkadaşınla görüşmeni istemiyorum diye daha önceden söyledim
dedi şimdiden sonra dedi asla dedi görüşmeni istemiyorum dedi 1994 yılından bu
tarafa görüşmedim,
Av. İlkay Sezer: Beraber aynı evde kalmışsınız İlker Çınar’ın sizde kalan bir
hatırası var mı?
Tanık: Var,
Av. İlkay Sezer: Nedir o?
Tanık: 93 yılında yazmış olduğu bir ajanda var,
Av. İlkay Sezer: Okur musunuz?
Tanık: Okuyayım,
Tanık: Sayın uzman çavuş dünya tesadüflerle ve rastlantılarla dolu sen
Karadenizin Bartın ilinin Kurucaşi ilçesinden ben Akdenizin Mersin ilinin Tarsus
ilçesinden gelip burada Pınarhisar’da tanıştık ilginç olan birşeyler var
bunlardan bir tanesi de aynı fikirlere aynı düşüncelere sahip sade bir vatandaş
görünümünde olup fakat aklımız hep başka fikirlerde olan muzır işleri çok seven
aklına koyduğu işleri gerçekleştiren naçizane fakat garip biraz da acayip insan
görünümünde olup da insan olmayan bir de eşi benzeri olmayan uzaydan kovulmuş
birer uzaylıyız gün gelecek uzaylı soydaşlarımız halimize acıyıp bizler için bir
ufo gönderecekler 23/02/1993 tarih
Av. İlkay Sezer: İsmi de var mı?
Tanık: Var İlker Çınar,
Av. İlkay Sezer: Şimdi cezaevinde kaldığınız zaman zarfında size de askeri
mahkeme dosyasına ilişkin iddianame tebliğ edildi mi böyle şeyler hatırlıyor
musunuz Boş kağıda imza attığınız parmak izinizin alındığı oldu mu hiç boş
bomboş kağıda?
Tanık: Para şu bu falan mı?
Av. İlkay Sezer: Evet
Tanık: Evet evet evet tabi,
Av. İlkay Sezer: Yani bakın şöyle olay şu İlker Çınar diyor ki biz bomboş
kağıtlara ben diyor bomboş kağıda imza attım benim imzamı aldılar sizden böyle
bir talepte bulundular mı?
Tanık: Hatırlayamıyorum şu anda,
Av. İlkay Sezer: Size … cezaevindeyken aileniz filan?
Tanık: Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğimiz kesildiği için oraya sadece
ailelerimizden para geliyordu,
Av. İlkay Sezer: Peki ailenizden gelen parayı size nasıl ulaştırıyorlardı?
Tanık: Cezaevi müdürlüğü aracılığı ile,
Av. İlkay Sezer: Sayın Başkan henüz dosyada olmayan bir evrak sunacağım
mahkemenize 23 Eylül 1993 tarihinde Türkiye İş Bankasının Kırklareli şubesine
İlker Çınar’ın bir havalesi gelmiş cezaevi müdürlüğü Piyade Er Mehmet Güçlü’yü
görevlendirme yazısıyla İş Bankası şubesine bildirmiş bu para ordan çekilmiş ve
İş Bankası kaşesi var arka tarafına da paramı aldım diye İlker Çınar’ın yazısı
ve imzası var biz bu yazıyı incelettik bu yazı İlker Çınar’ın kendi yazısı tarih
ve imza da O’na ait ben bunu da mahkemeye sunuyorum,
Başkan: Belgelerin asılları,
Av. İlkay Sezer: Bunların asılları bunların asılları şeyde efendim 5. Kolordu
Komutanlığı Askeri Cezaevinin arşivinde mahkemenizin talep etmesine ve bizim
sabahleyin talep ettiğimiz incelemeye bu evrakların da tabi tutulmasını talep
ediyoruz benim huzurdaki tanığa başka sorum yok efendim,
Başkan: Evet sanık müdafiilerinden sorusu olan var mı? Avukat Bey isminizi de
söyleyerek,
Sanık Mehmet Ülger Müdafii Av. Saim Tuğrul söz alarak: Bu kız sorunu dediniz bir
dostu filan mı vardı yoksa?
Tanık: Yok yok yok ciddi işler yani yuva kuracağımız kişiler,
Av. Saim Tuğrul: Yani zaten İlker Çınar bildiğimiz kadarıyla evli bir çocuğu
filan olmuş onun dışında mı?
Tanık: Hayır hayır İlker Çınar evli falan değildi,
Av. Saim Tuğrul: Ha anladım,
Tanık: Bir başkomiserin kızını seviyordu orada kendi memleketinde onunla ilgili
sorunları vardı o zaman bildiğim şeyler,
Av. Saim Tuğrul: Şu resme bir bakar mısınız İlker Çınar bu mu?
Tanık: İlker Çınar bu üsttekidir benim,
Başkan: Sizin gösterdiğiniz belge mi?
Av. Saim Tuğrul: Yani şöyle,
Başkan: Onu ben de bir alayım Avukat Bey zapta o şekilde,
Av. Saim Tuğrul: İlker Çınar ve üstündeki hazırdaki altlı üstlü tesadüf denk
gelmiş,
Başkan: Sanık müdafii tarafından renkli fotokopi şeklindeki belge tanığa
gösterildi üst tarafta resmi olan Saim Özdemir isimli kişi benim hemen alt
sıradaki kişi ise İlker Çınar’dır diyorsun,
Tanık: Evet efendim doğrudur,
Av. Saim Tuğrul: Yani kız evleneceği bayan mı askeriyeden ayrılmasını teşvik
ediyordu kız meselesinden kız meselesinden dediniz de o konuyu,
Tanık: Yok yok İlker bildiğim kadarıyla o zamanlar açık öğretimde okuyordu
askeriyeden ayrılıp matbaacılık yapmak istiyordu,
Av. Saim Tuğrul: Askeriyeye alışamadı yani,
Tanık: Evet evet,
Av. Saim Tuğrul: Birde bu askeri savcıyla mevcutlu sevk edilmeden önce bir gece
birlikte nezarette kaldınız mı teslim olduktan sonra firardan dönüp teslim
olduktan sonra?
Tanık: Bir gece kaldık,
Av. Saim Tuğrul: Bir gece kalıp ertesi gün,
Başkan: Aynı nezarette mi kaldınız?
Tanık: Aynı nezarette,
Av. Saim Tuğrul: Sayın Başkanım hem bu tanık hem önceki tanığın tüm beyanları
dosyadaki
.Başkan: Bitenleri sonradan avukat bey soruları bir alalım tanıkları bir
göndereyim tekrar değerlendirebilirsiniz,
Av. Saim Tuğrul: Tamam ve son olarak İlker Çınar arkadaşlarından filan borç alıp
borç ilişkisine giripte parasını ödememe gibi veya yatakhane parasını,
Tanık: Birkaç defa oldu efendim oldu,
Av. Saim Tuğrul: Tamam teşekkür ederim,
Başkan: Buyurun,
Sanık Abdullah Atılğan Sanık Murat Göktürk Müdafii Av. Alper Çitil söz alarak:
Şimdi Saim Bey farklı koğuşlarda kaldınız dediniz İlker Çınar’ın da şöyle bir
iddiası var cezaevinde benim yerime başka biri yatmış olabilir diyo siz
havalandırmada şurda burda cezaevinde içinde gördünüz mü yani İlker Çınar’ı?
Tanık: Birkaç defa camdan görüştük farklı koğuşlardaydık ve birbirimizin omuzuna
çıkarak görüştük ve birbirimize el salladık,
Av. Alper Çitil: El salladınız,
Tanık: Evet efendim,
Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii A v. İlkay Sezer Söz Alarak: Tam mikrofona
kayda gir bu çok önemli birşey yani,
Başkan: Tekrar şu verdiğin cevabı tekrar şey yap,
Tanık: Cezaevinde farklı koğuşlarda kaldık fakat arkadaşlarımızın omuzlarına
çıkarak birbirimize el salladık yani o şekilde görüştük,
Başkan: İlker Çınar’ı cezaevindeyken el sallamak suretiyle bir görüşmeniz oldu
veya birbirinizi görmeniz oldu,
Tanık: Evet efendim,
Başkan: Sırayla geçelim isminizi de söyleyerek,
Sanık Mehmet Çolak Söz Alarak: Uzman erbaş olduğunuzda askeri okulda okudunuz
mu?
Tanık: Hayır efendim,
Sanık Mehmet Çolak: Peki nasıl uzman oldunuz?
Tanık: Şöyle bir yasa çıkmıştı o zamanki hükümet askerliğinin üstünden iki yıl
geçmeyeni branşına göre uzman çavuşluk sınavına girmeye hak kazandık biz
askerdeki benim branşım piyadeydi gittim Tuzla Piyade Okulu’nda sınava girdim
mülakata girdim kazandım efendim,
Başkan: Sonradan mı bir kurs verilecek dedin biraz önce sanki?
Tanık: Sırayla çağırıyorlardı 4-5 haftalık,
Başkan: Ama siz gitmediniz,
Tanık: Biz gitmedik efendim,
Sanık Mehmet Çolak: Yani böyle bir okulunuz yok yani uzman okulu diye bir okul
yok doğru mu anladım ben soruyu?
Tanık: Şöyle diğer arkadaşlardan gidenler oldu efendim bizi almadılar bizi
göndermediler,
Sanık Mehmet Çolak: Bu okul mu yoksa kurs mu?
Tanık: Kurs,
Sanık Ruhi Abat Söz Alarak: Saim Bey İstanbul’a beraber gittiğinizi söylediniz
dayımın çocukları diye tanıttığınızı ifade ettiniz o evi biraz tanımlar mısınız?
Tanık : 3-4 katlı bir evdi altında aile değil birkaç tane erkek vardı Gazi
Mahallesindeydi efendim,
Sanık Ruhi Abat: Evde neler vardı mesela?
Tanık: Normal bildiğimiz bir evdi,
Sanık Ruhi Abat: Hayır kitap var mıydı ne tür kitaplar vardı?
Tanık: O kadar hatırlamıyorum
Sanık Ruhi Abat: Peki İlker Çınar’ın 93 yılında bekar olduğunu söylediniz doğru
mu?
Tanık: Doğru,
Sanık Ruhi Abat: Emin misiniz bundan?
Tanık: Eminim doğru,
Sanık Ruhi Abat: Peki teşekkür ederim bir başka sorum da İlker Çınar yazıcılık
yaptı mı?
Tanık: Yapmadı,
Sanık Ruhi Abat: İlker Çınar hiç size inancı hakkında birşey söyledi mi?
Tanık: Söylemedi,
Sanık Ruhi Abat: Söylemedi yani Müslüman ya da Hristiyan olduğunu?
Tanık: O konularda birşey söylemedi,
Sanık Ruhi Abat: Tamam teşekkür ederim,
Başkan: Sorusu olan var mı katılan vekillerinden?
Başkan: Varol Bülent senin sorun mu var evet sorunu alalım,
Sanık Varol Bülent Aral söz alarak: Sorum iki parçalı birincisi İlker Çınar’ın
para için sahtekarlık yapabileceğini düşünüyor musunuz ikincisi İlker Çınar ne
için matbaacı olmak istiyordu kitap mı basacaktı ya da ne gibi kitaplar
basacaktı basacaksa teşekkür ederim,
Tanık: O konularda bilgim yok efendim,
Başkan: Bilgim yok diyor,
Sanık Varol Bülent Aral: Teşekkür ederim,
Müdahiller Vekili Av. Erdal Doğan söz alarak: Saim Bey anlattınız İlker Çınar’la
birlikte aynı zaman diliminde firar ettiniz değil mi?
Tanık: Evet efendim,
Av. Erdal Doğan: Bu firar dönemi 30 Temmuz 93 Eylül 2003 arası mı?
Tanık: Evet efendim doğru,
Av. Erdal Doğan: Ayrı ayrı savcılıklardan mı ifadeniz alındı?
Tanık: Aynı mahkemede ayrı odalarda yapıldı,
Av. Erdal Doğan: Peki neden aynı mahkemede sanık olarak yer almadınız?
Tanık: Nasıl efendim?
Başkan: Teknik bir konu biliyorsa cevaplasın,
Av. Erdal Doğan: Yani ikisi aynı olaydan aynı suçtan yargılanıyorsunuz veya
soruşturuluyorsunuz ama aynı mahkemede yargılanmıyorsunuz,
Sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Saim Tuğrul: Aynı mahkemede yargılanıp ceza almış
farklı dosyalar sadece
Başkan: Veya farklı dosyadan yargı yani esas olarak farklı bir dosyadan
yargılandınız Niye ayrı yargılandığınızı biliyor musunuz?
Tanık: Bilmiyorum efendim
Av. Erdal Doğan: Tamam teşekkür ederim
Başkan: Tanığa başka sorusu olan yok heralde
İddia makamı: Ben soracağım, başkanım
Başkan: Savcı beyin soruları var
İddia makamı: Bu iddia edilen olayların geçtiği dönemde eğitim durumunuz neydi
Saim Bey, ortaokul, lise
Tanık: Bildiğim kadarıyla açık öğretimde okuyordu
İddia makamı: HAyır hayır senin senin
Tanık: Ortaokul
İddia makamı: Hangi tarihlerde mecburi vateni görevini yaptın askerlik olarak
Tanık: 1988 yılında
İddia makamı: Hangi aralık olarak
Tanık: Ağustos döneminde askere gittim
İddia makamı: Ne zaman terhis oldun
Tanık: 90 döneminde bitti, 18 ay yaptım
İddia makamı: Bu belli bir süre sonra uzman çavuş olmaya karar verdiniz öyle mi
sebebi ne bunun
Tanık: Aile baskısı
İddia makamı: Sonra da ayrılmak için o şekilde girişimlerde bulundunuz şimdi
piyade uzman olarak giriyor İlker siz piyade uzman olarak giriyorsunuz siz bunun
sebebi ne?
Tanık: Askerde piyadeydim o yüzden,
İddia Makamı: Yani O da niye uzman olarak girmedi eğitim durumu sizinkiyle aynı
o dönemlerde?
Tanık: Bilmiyorum,
İddia Makamı: Ne kadar bir arada bulundunuz İlker Çınar’la süre olarak?
Tanık: 18 ay kadar bi uzman çavuşluğumuz oldu bunun zaten 7-8 aylık bir bölümü
firarla geçti,
İddia Makamı: Beraberdiniz aynı yerde kalıyordunuz,
Tanık: Evet,
İddia Makamı: Teşekkür ediyorum benim başka sorum yok Başkanım,
Müdahiller Vekili Av. Ali Koç söz alarak: Saim Bey şunu söylediniz dediniz ki
biz kendimizi ordudan attırmak için İlker Çınar’la beraber gittik komutanla
konuştuk O da firardan işlem yaptı ve biz ordudan atıldık sizin zorunlu
hizmetiniz mi vardı orduda kalmaya devam etmek gibi bir mecburiyetiniz mi vardı?
Tanık: İki yıl sözleşme yaptık sözleşme bitmeden ordudan atılmış olduk,
Av. Ali Koç: Sözleşmeniz bitmeden ama şimdi şöyle birşey söylüyorsunuz O beş ay
hapis cezası almış yatmış 18 ay yani yaklaşık iki yıllık sürenin tamamını orduda
bir şekilde geçirmiş aslında istifa ederek ayrılabilecek bir konumdayken firar
suçu işleyip üstüne beş ay daha hapis cezası almış ve öyle atılmış oluyo sorum
şudur bu hizmet süreniz iki yıllık zorunlu hizmet süreniz tamda bitmek üzereyken
18 ay birlikte görev yapmışsınız niye firar suçu işleyipte ordudan atılma yolunu
seçtiniz de istifa etmediniz iki ay daha bekleyip?
Tanık: Tugayımızın Hakkari’ye geçici görevi çıktı Hakkari’ye gitmemek için
yaptık,
Av. Ali Koç: Siz şimdi az önce mahkemeye bir ajanda teslim ettiniz ve İlker
Çınar tarafından yazıldığını söylediğiniz bir yazıyı burda okudunuz son derece
fantastik bir yazı hayalperest ve gizem içeren bir yazı değil mi?
Başkan: Avukat Bey sorunuzu alalım lütfen yani fantastik bir yazı mı diye soru
sormayın lütfen
Av. Ali Koç: fantastik bir yazı mıdır diye bir soru sormuyorum şöyle bir soru
soruyorum adam istihbaratçı olduğu devlet tarafından özel görevlendirildiğini ve
misyonerler içerisine sızdığını onları manipüle etiğini ve bu cinayetin
kotarılmasında işlenmesinde kendisinin pay sahibi olduğunu söylüyor o yazı
içeriğinde de o adamın bu tür gizemli işlere meyilli olduğu anlaşılıyor sorum
şudur İlker Çınar size bu tür istihbarata dair günlük hayatın dizayn edilmesine
dair bir takım sırlara dair çeşitli bilgiler aktardı mı bu tür şeyler konusunda
konuşur muydunuz?
Tanık: Hayır efendim böyle şeyler konuşmadık hiç,
Av. Ali Koç: Konuşmazdınız peki dediniz ki İlker Çınar dediniz benim çok yakın
arkadaşımdı biz çok iyi arkadaştık İlker Çınar’ın benden herhangi bir gizlisi
saklısı olmazdı eğer istihbarat örgütüyle ya da yasadışı bir oluşumla bir
ilişkisi olsaydı İlker Çınar benimle paylaşırdı bunu doğru mudur doğru mu
anlamışım sizi?
Tanık: Evet efendim doğru
Av. Ali Koç: Peki 93 yılında cezaevinden çıktıktan sonra yirmi yıl boyunca İlker
Çınar’la hiç ilişki kurmamışsınız bu kadar yakın olduğunuz kişinin her türlü
sırrını sizinle paylaşan kişiyle 20 yıldır hiç ilişki kurmamanız olağan mıdır?
Tanık: Ailem görüşmemi istemedi ben de görüşmedim,
Av. Ali Koç: Peki onun bu durumda mevcut durumda sahip olduğu bazı bilgileri
size aktarmamış olma ihtimali var mıdır?
Tanık: Bilemem efendim,
Av. Ali Koç: Teşekkür ederim,
Sanık Levent Ercan Gelegen Söz Alarak: Saim Bey aileniz neden İlker Çınar’la
görüşmenizi istemedi sebebini biraz daha açık bir şekilde söyler misiniz?
Tanık: Şimdi disiplinsiz davranışlarda bulunduk askeriyeden ceza aldık sen böyle
bir çocuk değilsin böyle şeyler yapmazsın ona uydun böyle oldu gibilerinden
düşündü o yüzden görüşmemiz sonlandı,
Av. Ali Koç: Yani ailenizin düşüncesi arkadaşınızın karakter sorunları
olduğundan dolayı mı sizi O’nun yanında görmeye yakıştıramadıkları için mi?
Tanık: Evet efendim evet aynen öyle,
Müdahiller vekili Av. Murat Dinçer: Efendim izninizle oturarak konuşabilir miyim
şimdi başkan bana göre bir yanlış yaptık tanığımız var dediğinde müdahil sanık
vekilleri saygı duyduğumuz için ve hazır bulunan sanıkları bizde yasaya ve usule
uygun bulunduğundan burada ifade vermelerinde bir sakınca görmedik ve müdahale
etmedik ancak usulen bir yanlış yaptığımızı düşünüyorum oda şu şimdi özellikle
ikinci tanık gördük ki sadece ve sadece birinci tanığın İlker Çınar’ın
kişiliğini olaya ilişkin hiçbirşey söylemek sizin her ikisi tanıkta olaya
ilişkin yargılama konusu olaya ilişkin hiçbir şey söylemek sizin sadece İlker
Çınar’ın itibarı ile ilişkin O’nun güvenli bir insan olup olmadığına ilişkin
sözler söylediler yani aslında biz bu davanın sanığı ve tanığı olan İlker
Çınar’ı yargılıyoruz bir süredir bu usulen çok ciddi bir yanlış oldu ben baştan
bunun böyle olacağını tahmin de etsem varsayamayacağım için buna müdahale
etmedim şimdi bir tanığın yalan söylediği iddiası söz konusu ise o tanık
hakkında müstakil bir soruşturma açılarak bu tanıklarda orada dinlenerek sanığı
tanığın ki yeni davada muhtemelen sanığın yalan ifadeleri sorgulanır mahkum
edilir ve orada verilecek mahkumiyet kararı gelir burada bir delil olur ve bu
davanın ortasına koyulur bu sanığın yalancılığı bu tanığın burda yalan söylediği
ortaya koyar ama biz bu yargılamanın içerisinde yani şu şahısların yargıladığı
bu yargılama içerisinde İlker Çınar’ın ki iki sıfatı vardır bu davada bir tanık
sıfatı iki tanık sıfatı tanık sıfatını sorguladık iki bu iki tanıkla yanlış bi
iş yaptığımızı düşünüyorum
Başkan: Avukat Bey bir sorunuz varsa önce bir tanığı gönderelim,
Av. Murat Dinçer: Soru değil benim bir sorum yok bi değerlendirme yapıyorum ve
bundan sonrası için de bu işleme devam edilmemesini rica ediyor talep ediyorum
efendim,
Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer Söz Alarak: Soru şöyle yanlış
soruldu,
Av. Murat Dinçer: Şahsiyeti Hakareti ve itibarı sorgulanıyor İlker Çınar’ın bu
doğru değildir efendim o başka bir yargılamanın konusudur,
Başkan: Tanığa bir sorunuz var mı?
Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Hangi tarihte göreve
başlamıştınız bu konuda bir yanlış bilgi var?
Tanık: 92 yılının Kasım ayında göreve başladım İlker Çınar benden birkaç ay önce
başlamış,
Av. İlkay Sezer: Siz hangi tarihte döndünüz 93 yılı Eylül ayında mı firardan
yani iki yıl dolmadan iki yılın dolmasına daha çok vardı,
Tanık: Evet firardan döndük vardı evet vardı,
Av. İlkay Sezer: Tamam 18 ay firarda mı kaldınız siz?
Tanık: Hayır efendim o kadar değil 3,5-4 ay kadar,
Av. İlkay Sezer: Teşekkür ederim başka sorum yok,
Başkan: Evet sabah sanık müdaafilerinin beyanlarını almaya devam ediyorduk
Avukat Alper Çitil burda mıydı? Avukat Bey sabah Faik Bey beyanda bulundu bir
miktar ekleyeceğin birşey var mı?
Sanıklar Murat Göktürk ve Abdullah Atılğan müdafi Av. Alper Çitil Söz Alarak:
Sabah Faik bey bir beyanda bulundu, şu aşamada ekleyecek bir husus yok, biz de
savunma yapamayacağız tevsii tahkikat taleplerimiz var onlar bilahare
tamamlandıktan sonra savunmalarımızı mahkemeye sunacağız,
Başkan: Levent Ercan Gelegen burda mıdır?
Başkan: Sanık Mehmet Çolak Müdafii Av. Hakan Göçer Avukat Bey buyurun,
Sanık Mehmet Çolak Müdafii Av. Hakan Göçer: Dosyada eksik bazı hususlar var
tevsii tahkikat talepleri var o arkadaşlarımız ihbar edilirken bizimde
taleplerimiz olacak bu aşamada ben sadece birkaç cümleyle çünkü daha önceki 3
Ağır Cezada beyanda bulunduk ben biraz dosyaya geç girdim bu benim ikinci
duruşmam fakat dosyada ben şunu anlayamadım hem o duruşmada ben bir beyanda
bulundum fakat mahkeme bazı beyanları her ne kadar diğer meslektaşlarımla
beraber hukuki olarak anlattıksa bile fakat şimdi taşı bile atsanız ses gelir o
mahkemeden bir ses alamadık biz şimdi mahkemeye ısrarla şu beyanlarda bulunduk
siz yargılama yapıyorsunuz vekilim Mehmet Çolak burda sanık olarak yargılanıyor
şimdi ben diğer sanıkların vekili değilim fakat genel olarak hepimizin ortak bir
paydada buluştuğumuz bi nokta var paydamız şu benim müvekkillerim ve diğerleri
aynı iddia üzerinde burada bir araya gelmiş insanlardan oluşan toplu bir
mazlumlar grubu şimdi katılan taraflar ilginç iddialar tuhaf sorular soruyorlar
bunu eleştiremem meslektaşlarımdır savunma görevlerini yapıyorlar diğer
meslektaşlarım yapıyorlar şimdi bakın ben size işinizi öğretmeyeceğim diğer
meslektaşlarıma da öğretmeyeceğim fakat haddimde değil ama hukuk yargısında bir
ceza yargısında öncelikle yapılması gereken şey şudur eğer ortada bir suç varsa
önce tahkikat yapılır bir şikayet vardır iddia vardır deliller toplanır
delillerden sanıklara ulaşılır fakat bizim dosyamızda daha önce mahkemede de
bunu anlattım benim anlayamadığım benim müvekkilim azmettirmekten dolayı
yargılanıyor fakat anlayamadığım azmettirdiği ileri sürülen Suat Er isimli bir
şahıs var Ruhi Polat isminde diğer bir şahıs var azmettirdiği benim müvekkilim
tarafından azmettirdiği ileri sürülen kişi var fakat Ruhi Polat benim müvekkilim
Zirve Cinayetinde azmettirdiği iddiası var fakat azmettirdiği ileri sürülen
arada iki kişi var biri Suat Er biri Ruhi Polat Ruhi Polat hakkında
azmettirmekten dolayı Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/112 Karar sayılı
Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar veriliyor yani bu adam azmettirme
olayında yoktu dönüyorsunuz bu defa Suat Er Suat Er de azmettirmiştir deniyor
iddia makamının hazırladığı iddianamede fakat Suat Er en son özel yetkili
mahkemeler kaldırıldığında duruşmada geliyor fakat madem eğer TCK 38 var
azmettirene verilecek ceza azmettirelene verilecek cezadan daha az olamaz gibi
bir kanun hükmü var benim müvekkilim Suat Er üzerinden cinayete azmettirdiği
iddia ediliyor fakat adam burada tanık olarak çağrılıyor fakat hiçbir aşamada bu
adam sanık değil siz hem döneceksiniz siz bu adamı kullanarak bu adamı öldürmeye
azmettirteceksiniz ve o adamı azmettirdiğiniz ileri sürülen kişi bu dosyaya
tanık olarak gelecek ve adresiyle ikametgahı telefon numaraları dahil tespit
edilmiş adresi belli olan kişi 40 aydan beri benim müvekkilim ve diğer adamlar
içeride yatıyorken bu adama bir türlü ulaşılamıyor ama çok ilginçtir ben bu
adamı yıllardan beri tanıyorum sadece bir duruşmasına girdim dosyada ben bile
görüşebiliyorken hatta mahkemenin gücü yetmiyorsa ben getireyim dedim o
duruşmaya kendi geldi benim aramama gerek kalmadan ve gelip dediği olay şu ben
dedi bunları tanımıyorum sadece ben kaçakçılık organize ile ilgili bir tarihi
eser kaçakçılığı olayı vardı ben sadece Kanalboyunda Mehmet Çolak’la bir kere
görüştüm ben vatandaşım ben böyle bir haksızlığa denk geldim usulsüzlüğüde ben
ilgili yerlere bildirdim ama ben şey yapamadım tanımıyorum diyor dönüyorsunuz
cinayet işlediği ileri sürülen kişiler Suat Er’i tanımıyor Suat Er benim
müvekkili tanımıyor O O’nu tanımıyor dönüyoruz bu defa madem azmettirmeden
dolayı benim müvekkilim diğer insanlar bu dosyaya zoraki bir şekilde bağlanmaya
çalışıyor bu defa düşünün aklınıza gelen tek şey var İlker Çınar ben şaşkınım
çok şaşkınım çünkü şu var iddia makamı İlker Çınar İlker Çınar diye yazmış
yazmış yazmış artık emin olun ki ben sonunu getiremedim buna kafam basmayacak
ben okumuyorum gerisini meslektaşlarım sabahtan beri İlker Çınar şöyle bir adam
mıdır böyle bir adam mıdır bunu sorguluyoruz İlker Çınar yalan söylüyor bunu
iddia etmeye çalışıyoruz ama ortada birşey var savcılık makamının eski Osmanlıca
ismi Müdde-i Umumi dir yani halk adına kamu adına iddiada bulunan kişidir ama
siz şimdi iddiada bulunacaksanız elinizde bir de doneliriniz delilleriniz olmalı
eğer siz iddiada bulunuyorsanız eğer öyle rast gele beyanlar olmaz cezaevinde
tutuyorsanız eğer elinizde somut inandırıcı ve en azından Anayasada bir hak olan
hiç bir şekilde elinizden başka gerekçeyle alınamayan bir hürriyet hakkınız var
sizin ve bunu öyle somut öyle inandırıcı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince de
güvence altına alınan bu hakkı öyle somut bir gerekçeniz olmalı ki adamlar 40 ay
kalmalı bu ülkede orduda yıllarca komutanlık yapmış bir adamı öyle bir
gerekçeniz olması gerekir bu adam burda benim müvekkilim gözüme bakıyo ki ne
yapacağız bu duruşmada tahliye olur muyuz Hakan diye dedim ben şimdiye kadar
kalmanız hata ama ben artık hiçbirşey bilmiyorum çünkü artık bu dosya medyada
herkes birşey söylüyo artık dosya hukuktan çıkmış vaziyette eğer elinizde bir
deliliniz iddianız varsa bu adamları tutabilirsiniz şimdi hepimiz İlker Çınar
doğru söylüyor yanlış söylüyor yav bir saniye önce İlker Çınar’ın doğru
söylediğini bu kadar kişiyi alıkoyacaksanız elinizde sizin önce somut deliliniz
olması lazım İlker Çınar dönüyor benim müvekkile şimdi çok ilginç birşey var
İlker Çınar ilk defa benim müvekkilimle nerede tanışıyo benim müvekkilim kendisi
uzman çavuş Mersin’de bir şimdi misyoner cinayeti olayına benim müvekkil dahil
ediliyor fakat misyoner cinayetiyle siz bu alanda çalışıyor musunuz hayır benim
müvekkilim organize kaçakçılık tarihi eser biriminde çalışıyor ne bu alanda
görev yapan insanların hepsinin de beyanı ve ilginçtir Zirve Cinayetinde yer
alan kişiler dahi bu adamı tanımıyor ve müvekkilim bu alanda faaliyet
göstermiyor kaçakçılık organize çalışan ve tarihi eser kaçakçılığı olayında bir
haber gelir astsubay ıııı neydi bu adamın adı Astsubay Bekir Başçavuş Bekir
Aydemir diye bir kişi benim müvekkilimle beraber derler ki Mersin’de bir tarihi
eser kaçakçılığı olayı var alıcı adam diyor ki ben öyle tanımadığım adama gelmem
ne yapacağız o zaman bir görevli görevlendirilsin burada Mehmet Çolak’ı
gönderirler yanında birkaç kişiyle beraber siz tarihi eser alıcısı olun adamla
görüşüyorlar malı görmek istiyorlar İlker Çınar’ı burada ilk defa benim
müvekkilim görüyor müvekkilimle İlker Çınar ilk defa orda tanışıyor çünkü burdan
görevlendirilmiştir bir de burda bir vurgu vardı hangisi olduğunu hatırlamıyorum
sorduğu soru İlker Çınar istihbarat elemanı mıydı şimdi bakın istihbarat
elemanıyla haber elemanı çok farklı kavramlardır istihbarat elemanı askeriyede
maaş karşılığında görevlendirilmiş kadrolu sicili temiz birçok konuda resmi
evrakları inceleme ve olaylara dahil olma işi yapabilme yeteneğine sahip olan
insanlar görevli insanlar ama haber elemanı sokaktaki bir adama dahi derim bana
muhbirlik yapacaksınız cebimden veririm her bilgi verdiği olay karşısında
parasını bu adam haber elemanıdır bu adamın sicilinin fazla temiz olması akli
dengesinin yerinde olması fazla aranmaz haber verir biz ona para veririz veya
belli kurumlar bu adamlara destek verir haber getirir getirdiği doğruysa
kendisine biz pirim veririz bunlar haber elemanıdır şimdi ilk defa orada benim
müvekkil karşılaştıktan sonra bir dahası yok çünkü o astsubay ısrarla daha
önceki benim olmadığım duruşmalarda görevlendiren kişinin çağırması beyanının
alınması isteniyor fakat her nedense mahkeme tarafından Astsubay Bekir
Aydemir’in biz dinlenmesini talep etmişiz fakat mahkeme ısrarla reddetmiş İlker
Çınar şöyle beyanda bulunuyor İnönü Üniversitesi rektörü Hilmioğlu olayına
geliyor diyor ki efendim bir çalıştay toplantısı yapılacaktı
Başkan: Düzeltirsin sonra düzeltirsin Avukat Bey buyurun,
Av. Hakan Göçer: Şimdi İlker Çınar şöyle bir senaryo yazar der ki efendim der
Malatya’da şeyle beraber Mehmet Ülger’le beraber jandarma komutanı olan diğer
görevliler bir çalıştay toplantısı yaptılar Malatya Organize sanayiinde bu işin
içerisinde şey vardı Hilmioğlu’na bir suikast düzenlenecekti bunlar bir araya
geleceklerdi geldiler de nerede geldiler organize sanayiinde kim de vardı burda
Mehmet Ülger’de vardı yani benim müvekkilimden bahsediyor HTS kayıtları
getiriliyor HTS kayıtları getirildiğinde doğru söylüyor çok ilginç ama gözden
kaçırdıkları birşey var benim müvekkilim o gün 11 Ocak 2007 de benim müvekkilin
cep telefonu HTS kaydında 11 Ocakta organize sanayiinde doğru söylüyor diğer
kişilerin de orada olduğunu söylüyor fakat benim müvekkilin cep telefonu HTS si
organize sanayii ama diğerlerinin ki Malatya Organize Sanayii benim müvekkilin
ki 200 kilometre uzakta nerede Elazığ Organize Sanayiinde veriyor şimdi sadece
kayıtlar şimdi ben sadece şuna inanıyorum yani tamam bu hukuk dışında bir
yaklaşım belki ama İlker Çınar’ın ben bu kadar olayları bir araya getirecek
kapasitede bir insan olduğunu ben düşünmüyorum yani aynı anda bir çok konuya
vakıf olabileceğini onu kimin hangi tarihlerde nerede görev yapmış olabileceğini
işte kimin o çıktıları nereden gönderdiğini işte misyoner faaliyetlerin nerede
olduğunu anlatıyor anlatıyor ama bu bir kişinin ben inancım şu bir kişi veya
kişiler kurum veya kuruluşlar illegal olmak kaydıyla bunlar tarafından
hazırlanmış belli bir komplonun parçası olduğunu bunun ön planda tutulduğunu ben
düşünüyorum şimdi bu defa mesela diğer dosyada sadece beyanlar var hakim bey
dosyada sadece beyanlar var emin olun ki dosyada madem müddey-i umumi iddia
ediyor elinizde İlker Çınar’ın soyut ve hiçbirbirini tutmayan beyanlara biz hala
şey diyoruz biz yapmadık ya ya bu sistemde siz iddia edersiniz sen suçluymuşun
elinde bak bıçak var adamı kesmişsiniz niye yaptın dersiniz ama bizimkiler burda
40 aydır yatıyor ama dosyada hala neden yattıklarını bilmiyorlar emin olun ki
bilmiyorlar neden sanıklar bilmiyorlar orda İlker Çınar Veysel Şahin ve kod
adının Adıyaman olduğunu bildiğimiz adamın soyut beyanları mesela önceki gün bu
Balyoz davasıyla ilgili bir olay vardı geçen televizyonda duyduğumuz çok güzel
bir söz vardı şey diyor benim müvekkil için işte keleşi oraya gömmüş falan filan
diyor 3 yıl önce fakat keleş çıkıyor kaleşnikof olarak tabir edilen silah ve 3
yıl kalan bir silah kesinlikle paslanır hepimiz askerlik yaptık 3 yıl kalmış ve
benim müvekkilimin ne parmak izi ne o ne bu emin olun ki o silahı oraya gömen
kişidir diye evet Hanefi Avcı söyledi şimdi müvekkilim hakkında iddialarda
bulunuyor fakat ne silahı gören adam ne parmak izi ne yerini bilen adam böyle
tuhaf iddialar şu an benim müvekkilim de beraber diğer kişileri burada sanık
yapıyor onun için müvekkelimin öncelikli biz şunu beyan edeceğiz tevsii tahkikat
talebinde tanıklar benim müvekkilimi tanıdığını iddia ediyorlar fakat 2006-2008
yılları arasında müvekkilimin görüştüğü kişiler var telefon dökümleri var HTS
kayıtları var eğer görüşmüşlerse siz telepatiyle mi madem istihbarat
alışverişinde bulundunuz anlattığınız olayların hepsi vardı siz nasıl anlaştınız
bununla telepatiyle mi anlaştınız hiç mi telefon kaydınız çıkmadı hiç mi benim
müvekkilim seni aramadı nasıl anlaşıyordunuz nerde buluşuyordunuz bilgi akışını
nerden sağlıyordunuz telefon dökümleri yok arkasından ortam dinlemesinden
bahsediyor işte Mehmet Çolak’ta vardı TÜBİTAK kaydında geldi içinde Mehmet
Çolak’ın olmadığı yine bu beyanda havada kalıyo 11 Ocakta toplantıda Mehmet
Çolak’ta vardı organizede diyor Elazığ organize çıkıyor e şimdi ısrarla biz
neden İlker Çınar’ı teyit etmeye çalışıyoruz İlker Çınar’ın doğru söylediğini
iddia makamı kabul ediyor biz neyin peşindeyiz madem iddia ediyor ispatlasın
dosyamızda şu an hala bir delilimiz yok ve benim müvekkilim 40 aydır tutuklu eşi
büromda gelip giderek ne zaman çıkacak diye artık ben yalan söylemekten usandım
emin olun ve bundan başka dosyada müvekkilimin kaçakçılık organizede çalıştığına
dair belgeler var ama misyonerlikle ilgili herhangi bir görev yapıp yapmadığı
bununla ilgili görevlendirme olup olmadığı biz bunları istiyoruz hatta
tutuklamaya yaptığımız itirazlarda 2 Ağır Ceza Mahkemesinin savcısının vermiş
olduğu tahliyeye ilişkin mütalaa emin olun ki çok güzeldi orda aynen beyan
ettiği şey şu tahliyenin yasal bir zorunluluk olduğu çünkü İlker Çınar’ın
beyanlarının delil mahiyetinde olmadığı bu nedenle tutuklanmalarının Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi sözleşmesine aykırı olduğu beyanı ama buna rağmen
tahliye taleplerini dördüncü defa mütalaaya rağmen reddedilmesi çok ilginç bir
olay ondan sonra müvekkilim burda şey vardı bakın Veysel Şahin dosyaya ikinci
delil yani,
Başkan: Yani şey varsa esas hakkındaki savunmayı yapmayacaksınız anladığım
kadarıyla koğuşturmanın genişletilmesine yönelik talepler varsa onları bildirin
buyurun devam edebilirsiniz,
Av. Hakan Göçer: Var şimdi şöyle şimdi Veysel Şahin Malatya 3 Ağır Ceza
Mahkemesinde yağma, hürriyeti tahdit, silah kaçakçılığı ve tarihi eser
kaçakçılığı ile ilgili dosyada sanık olarak yargılanıyor ve orda tam 29 yıl ceza
alıyor yıl 2008 ve 2008 de dönemin savcısı Zekeriya Öz’e bir mektup yazıyor
kendisi 29 yıl ceza aldıktan sonra madem siz bunları eskiden beri bildiğiniz
olaylar vardı neden şimdiye kadar anlatmıyorsunuz ve oraya şunu yazar der ki
sayın savcım Zekeriya Öz ben sizden birşey istiyorum bakır Ergenekon yapılanması
var şu var bu var bakın Güneydoğuda PKK Ergenekon bir ton olay var ben bununla
ilgili ben size bilgi vereceğim ama bir şartım var beni tahliye ettirin bu defa
ne tür beyan istiyorsanız o şekilde de beyanda bulunurum şeklinde isterseniz
mektubun bir sureti dosyanızda fakat gözünüze ilişti mi bilmiyorum okudunuz mu
siz
Başkan: Siz devam edin avukat bey,
Av. Hakan Göçer: Beni tahliye ettirin ben ne istiyorsanız beyanda bulunurum
beyan aynen bunlar ve arkasından bu hikayeler 2008 yılında bu Zekeriya Öz’e
yazılan bu mektuptan sonra bu insanlar bir araya getirilmeye başlanıyorlar
başlıyor şurda şu yapılanma var şurda silah var şurda İlker Çınar çıkıyor o
çıkıyor bu çıkıyor ve olayların başlangıcı bu mektup hakim bey ben bu mektubun o
kişinin el yazısı olup olmadığının incelenmesini özellikle istiyorum çünkü
mahkeme benim en son duruşmada sorduğum çok güzel bir soru vardı sayın mahkeme
siz benim müvekkilim hakkında bir beyan üzerine siz burda tutuklamışsınız devam
ediyo tutukluluğu ama sizin mahkemenizde görülen yağmadan dolayı siz 9 yıl 6 ay
hapis cezası verdiğinizde ne dediyse inanmadınız ama burdaki insanlar hakkında
ne beyanda bulunduysa inandınız gerekçenizi alabilir miyim diye fakat gerekçe
yoktu çünkü ne isterseniz beyanda bulunurum beyanı dosyanızdaki doğrudan doğruya
Veysel Şahin’in dilekçesi olarak biz bunun bilirkişiye sevkini istiyoruz ondan
başka başka talebimiz var mı başka talebimiz Suat Er Tape kayıtları dedik ve
sadece olay şu ve dosyada diğer sanıkların hepsi tahliye oldu kimi o dediler
kimi bu dediler başı gitti sonu gitti fakat ortada benim müvekkilim kaldı biz
O’nun da tahliyesini talep ediyoruz efendim bide şey dosyasını istiyorum ben
Diyarbakır 4 Ağır Cezanın not aldınız mı 2007 ye 112
Başkan: Aldım takipsizliğe itiraz,
Av. Hakan Göçer: Takipsizliğe itiraz bide Levent Ersöz zamanın emekli Tuğgeneral
Levent Ersöz’ün ben bu konuda bize Levent Ersöz eğitim verdi biz şunları yaptık
biz bunları yaptık biz bunu şeyini istiyoruz dinlenmesini,
Sanık Emre Günaydın müdafi Av. Niyazi Tokmak Söz Alarak: Şimdi öncelikle esas
hakkında savunmada bulunmayacağız bunun için süre talep ediyoruz yazılı olarak
diğer yüksek mahkeme meslektaşlarımızın sunduğu tevsii tahkikat talepleri ile
ilgili bir karar verdikten sonra bu hususla ilgili çalışmamızı yapacağız bu
nedenle de mehil talep ediyoruz ayrıca şimdi katılan tarafça tutuklu bulunup
daha sonradan 102. Maddeye göre tahliye edilen sanıklar yönünden tefrik kararı
verilmesini talep etti bilginiz üzerine burdaki yargılama terör örgütü kurma
terör örgütü faaliyeti kapsamında birden fazla insan öldürme yağmaya teşebbüs
gibi ve hükümeti ıskata teşebbüs şimdi sanıkların tüm sanıkların hukuki
durumları birbirlerini etkileyecek mahiyette bu nedenle dosyalar hukuki diyelim
ki asker kişilerin hukuki durumları diğer sanıkların da hukuki durumlarını
etkileyeceği için bu aşamada tefrik kararı bizce hukuki olmayacaktır bu hususu
yüksek mahkemeye bildirmek istedim efendim müsadenizle 2. Ağır Ceza Mahkemesinde
duruşmam var,
Başkan: Evet Niyazi Tokmak’ın duruşma salonundan 2. Ağır Ceza Mahkemesinde
duruşması olması nedeniyle izin verildi,
Başkan: Avukat Sadık Yetkin buyurun avukat bey sizin de beyanlarınızı alalım
mikrofona yalnız rica edelim,
Sanık Varol Bülent Aral Müdafi Av. Sadık Yetkin: Efendim biz yazılı
beyanlarımızı sunmuştuk tahliyeye ilişkin beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz
yazılı beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz 6526 sayılı yasa gereği bu aşamada
tahliye taleplerimiz var yineliyoruz eksikliklerin giderilmesini talep ediyoruz,
Başkan: Avukat Soner Demirci,
Sanık Cuma Özdemir Sanık Aykut Saka Müdafi Av. Soner Demirci: Sayın Başkanım
öncelikle ben bu aşamada zaten duruşmanın başında da sorunuz üzerine cevap
vermiştim dosyanın halen olgunlaşmadığını üzülerek görüyoruz olgunlaşmamış bir
dosya biz bu aşamada esas hakkında savunma yapmanın erken olacağını düşünüyoruz
dolayısıyla dosyanız karar aşamasına geldiğinde biz de diğer meslektaşlarımız
gibi esas hakkındaki savunmalarımızı sunmak isteriz bunun yanında efendim söz
konusu müvekkilimle ilgili bir takım ihlal iddiaları oluyor diğer eylem
sanıklarıyla ilgili de geçerli bu iddiam ancak söz konusu ihlalin hiçbir şekilde
yaşanmadığını ben ısrarla ve önemle altını çizerek söylemek istiyorum bu hususun
teyidinin de bizzat müvekkilimin yaşadığı evinin bulunduğu yer olan jandarma
karakolundan bizzat müzekkere ile sorulmasını talep ediyorum kaldı ki bununla
ilgili defalarca müvekkilim beni aramış ve kendisini işte elektronik kelepçeden
dolayı genel merkezden arandığını ve ihlal var dağda görülüyorsun şeklinde bir
takım uyarılarda bulunduğunu söylemi kendisinin de asla böyle birşey olmadığını
hatta arayın telefonumdan görüşeyim şeklinde cevap verdiğini ailesinin diğer
fertleri ile görüştürdüğünü hiçbir şekilde evin belirlenen sınırlarına tecavüz
etmediğini önemle belirtmek istiyorum efendim biz bu hassasiyete nasıl sahip
çıktık tutuklanmamak için adli kontrol hükümlerini ihlal etmemek için kendi öz
kardeşinin düğününe bile iştirak etmedi müvekkilimiz malum köy düğünü köy
düğününde evinin kapısı önünde gerçekleşen kardeşinin düğününe ben iştirak
edebilmesi için talepte bulunmuştum sayın mahkemenize sayın mahkemeniz bunu bir
değiştirme olarak algıladı hayır biz değiştirme değil sadece genişletme
istemiştik sadece kapsama genişletmesi bir metre daha iki metre daha
genişletilerek düğüne iştirak edilmesini istemiştik ama sayın mahkeme bunu uygun
görmedi biz karara saygılıyız düğününe iştirak edemedi düğüne gelen yakınları
müvekkilimi görmek için içeriye geldiler yani gelinde damatta içeriye
müvekkilimin yanına geldiler çok acı bir tabloydu her zaman olabilecek birşey
değildi ki hemen ifade etmek istiyorum müvekkilim tutuklu değildir efendim
tutuklu olmadığı halde adli kontrol olduğu belirtilen bir düzenlemeyle maalesef
evinde hapis hayatı yaşamaktadır efendim 109. Madde çok açık adli kontrol
sebepleri sayılmış adli kontrol sebepleri de aslında yani bunlar asla yoruma
müsait bir şekilde genişletilemez çoğaltılamaz elektronik kelepçe şeklindeki bir
düzenlemenin biz adli kontrol sebepleri arasında yer almadığını görüyoruz buna
benzer bir uygulama sadece çocuk koruma kanununun 20. Maddesinde zikrediliyor
oda çocuklar için malum olacağı üzere müvekkilimiz bir erişkindir ve kendisine
uygulanması gereken bir adli kontrolden bahsedilemeyecektir ha müvekkilim
tutuklanamayacağına göre 6526 sayılı yasa gereğince serbest kalmış olmasına göre
başka bir eğer münasip bir yaptırımı var ise biz buna seve seve uyacağımızı bize
bunun uygulanması gerektiğini talep etmekteyiz sayın mahkemenizden biz
aşamalardaki taleplerimizle birlikte bu ilave adli kontrol düzenlemelerinin
kaldırılmasını talep etmiştik yine bu talebimizi yineliyoruz bize adli kontrol
yaptırımı olmayan bu yaptırımın bize uygulanmamasını talep ediyoruz sayın
mahkeme aksi kanaatteyse bunun kapsamını genişleterek müvekkilimin yani günümüz
dünyasında günümüz hukuk sisteminde sanık haklarına yakışır bir derecede
cezasının çekmesinin sağlanmasını talep ediyoruz efendim malum olduğu üzere adli
kontrol hükümleri maalesef cezadan mahsup edilemiyor ama şu haliyle bizzat infaz
anlamına gelecek şekilde bir yaptırıma maruz kalması sebebiyle eğer talebimiz
reddedilecekse bu adli kontrol sözde adli kontrol süresi içerisinde geçirilen
zaman dilimini de müvekkilimizin infazından sayılmasına karar verilmesini
saygılarımızla arz ediyoruz özür diliyorum efendim son bir talep sayın mahkeme
eğer bugün celseye ara vermeyecekse yani yarın ya da öbür güne sarkacaksa
duruşmamız müvekkilim malum Darende’den katılmakta Ayvalı Kasabasından
katılmakta gelip gitmesi problem teşkil edecektir bu süre zarfında cezaevine
konulması da bize göre uygun olmayacaktır dolayısıyla izleyen bu peryottaki
izleyen günler için müvekkilimin duruşmadan bağışık tutulmasını talep etmekteyiz
efendim,
Saat: 16.04 olmakla duruşmaya 16.15’e kadar ara verildi.
Saat:16.23 olmakla duruşmaya ara öncesi katılanların huzuru ile devam olundu.
Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik
araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine
karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı
Saat: 17.44 olmakla duruşmaya ara verildi.
Saat 18.10 olmakla duruşmaya ara öncesi katılanların huzuru ile devam olundu.
Sanıklar Adil Akçay ve Adem Gedik Müdafi Av. Şahin Evin Söz Alarak: Efendim
şimdi öncelikle şunu belirtmek istiyoruz sayın meslektaşımda bu konu ile ilgili
talepte bulundu fakat mahkeme tarafından heralde çok sayıda talepte bulunulunca
atlandı özet usul yönündendi neden usul yönündendi sayın meslektaşımında
belirttiği üzere öncelikle mütalaaya karşı beyanda esasa ilişkin beyanda
bulunacak mıyız yoksa verilen mütalaa verilen ara karar gereği sunulan mütalaa
usule aykırıdır mütalaaya sonradan uyulmayarak toplanmasına karar vereceğiz biz
beklerdik ki mahkemenin öncelikle usul yönünden mütalaaya karşı esastan bulunup
bulunmayacağı veya teshii tahkikat taleplerinin alınıp alınmayacağı konusunda
bir karar kurmasını bekledik fakat bu konuda herhangi bir karar verilmedi kaldı
ki bununla ilgili bizce de mütalaaya karşı esasa ilişkin beyanların alınmaması
gerektiği kanaatindeyiz sebebi de şudur efendim her ne kadar mahkemelerin
kaldırılması ile ilgili yapılan yasal düzenlemede yerine gelen mahkemede aynı
şekilde kaldığı yerden devam edecek demişse de usule ilişkin ve doğru kararların
devam edeceği konusundaydı yoksa ara kararlardan vazgeçilmeyecek diye bir hükmü
bulunmamaktaydı yine son celsedeki duruşma zaptlarına baktığımız zaman her ne
kadar mütalaa alınmışsa da yaklaşık 27 tane de araştırılması istenen hususun
tekrar toplanmasına karar verildiği görülecektir bunlardan en yakın delillerde
tape kayıtlarıydı mütalaa verildiği tarihte bile gelmeyen tape kayıtları vardı
yine ikinci olarak o duruşmada bizim müvekkilin istettirdiği tapeler vardı
bunlarla ilgili müvekkilin beyanları da alınamamıştı biz bu tapeleri daha yeni
inceleyebildik dolayısıyla mahkemenin usul yönünden esasa ilişkin savunmamı
alacak yoksa mütalaayı geçersiz sayıp delilleri mi toplayacak konusunu
bilmediğimiz için bu konuda ayrıntılı olarak cevap veremedik iki tarafta da
arada kaldık biz öncelikle mahkemenin bu konuda bir hüküm kurması gerektiğini
ara karar oluşturması gerektiği kanaatindeyiz efendim ikincisi müteaddit
defalarda duruşmalarda ifade ediliyor efendim biz de müteaddit defalar ara
kararlarında İlker Çınar’ın fiziki olarak dinlenmesi gerektiği görüşünü
belirttik sebebi şudur efendim her ne kadar gizli tanıksa da bu kişi aynı
zamanda sanık bunun özellikle aydınlığa çıkarılması gerektiği kanaatindeyim
çünkü bazen itilafa düşülüyo acaba bu şahıs mı yargılanıyor diye doğrudur bu
şahıs da yargılanıyor biz ondan sonra çıkan delillerin bir çoğu 1400 sayfalık
yeniden eklere de sunulan belgelerde dahil İlker Çınar’ın görüş değiştirmesi
farklı farklı savunmalarda bulunması iddialarda bulunması ve bizim buna karşı
herhangi bir şekilde soru bile soramama hakkımız kısıtlanmasıdır savcılık makamı
her zaman çağırabiliyor soru sorabiliyor ama silahların eşitliği gereğince biz
kendi sorumuzu soramıyoruz bir evrak var mesela bakın şurda resimler çıkarıldı
yazılar gösterildi bunların İlker Çınar’ın kendisine ait olup olmadığını dahi
soramıyoruz biz bu nedenle öncelikle İlker Çınar’ın diğer sanıklar gibi çünkü
yargılama her ne kadar inilse de kimlik tespitleri de yapıldı kişilerin başka
ekleyeceği görüşleri var mı savunmaları var mı diye sordu onu da sordu hem
onların soruları alınsın hem de bizde sorularımızı tek tek tekrar teyit
ettirelim bizim bu teshii tahkikat talebimizinde yerine getirilmesi gerektiği
kanaatindeyiz efendim ikincisi iddia makamı özellikle Adem Gedik’le ilgili biz
birçok defa söylememize rağmen bunu delilleriyle ispatlamamıza rağmen 8-12 Ocak
2007 tarihleri arasında Adem Gedik diyo Jandarma Genel Komutanlığının İstihbarat
Okulunda ASAL kursuna katılmıştır biz diyoruz ki hayır bu kursa katılmadı bunun
belgesinin istenmesini talep ediyoruz fakat bir türlü iddia makamı da bunun bir
faydası olmayacağı gerekçesiyle bunun kaydının reddini talep etti mahkeme de
buna uydu biz özellikle getirildiği takdirde misyonerlik faaliyetleri ile ilgili
bir kursa bu nedenle en azından fişlenmesi amacıyla katılmadığının ortaya
çıkacağı kanaatinde olacağız üçüncüsü efendim asıl bu dosyayı etkileyecek tüm
sanıkları etkileyecek nedir efendim şu anda gördüğümüz olaylar tape kayıtları
HTS kayıtları onlarla ilgili efendim şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı tarafından ilgili polis memurları amirleri
hakkında soruşturma başlatıldı benim müvekkillerimden Adil Akçay bununla ilgili
olmak üzere şikayetçi olarak çağrıldı şikayet sebeplerini sormasını gerektiren
nedenlerden bir tanesi ise mahkeme kararı olmadığı halde e-maillerinin
incelenmesi telefon tapelerinin kayıtlara alınması birçok kişinin de bu şekilde
kanuna aykırı olarak dinlendiği iddiası ve ciddi bulunduğu için de soruşturma
izni verildi ve bunlar hakkında soruşturma açıldı benim müvekkilim de bu
duruşmadan sonra ifade verecek efendim celse arasında bildirdiğiniz takdirde bu
soruşturma dosyasının dava dosyasına delil olarak istenmesini talep ediyoruz,
Başkan: İstanbul mu Diyarbakır mı?
Av. Şahin Evin: İstanbul ve Diyarbakır bağlantılı olarak bu soruşturma devam
ediyor,
Başkan: Müvekkil hangisi yönünden?
Av. Şahin Evin: Adil Akçay efendim,
Başkan: İstanbul’da ki soruşturmaya mı?
Av. Şahin Evin: İstanbul’dan soruşturmadan dolayı biz her ikisinin de delil
olarak getirilmesi bu dinlemelerin de usulsüz yapıldığını ayrıca HTS
kayıtlarının üzerinde oynama yapıldığını belirtilen tarih ve saatlerin yazım
haline yani tape haline dönüştürüldükten sonra delil uydurması şeklinde
belirtildiğini biz diğer meslektaşlarım gibi iddia makamı ile ilgili bir
iddiamızda yok biz iddia makamının da yanıltıldığı iddiasındayız iddia makamı da
yanıltılmıştır eğer bu kayıtlar çıkarsa zaten bu delillerde oynandığı iddia
makamının da yanıltıldığı ortaya çıkacaktır gerçek ortaya çıkacaktır şu andaki
taleplerimiz bunlarla ilgilidir usul yönünden bir karar verilmesi gerektiği
kanaatindeyim teşekkür ederim,
Sanık Hüseyin Yelki Müdafi Avukat Şahin Tezcan: Benim müvekkilim birkaç sefer
cezaevine girdi çıktı yani suçsuz olduğu anlaşıldı tereddüt edildi geri girdi
geri çıktı hala şimdi şu durumda tutuksuz yargılanmaktadır sabahki duruşmada ve
öğleden sonraki duruşmada da meslektaşlarımın hak ihlalleri ve mütalaaya karşı
beyanları karşısında sayın mahkemenizin vereceği karardan sonra yazılı şekilde
savunmalarımızı sunacağız bugün dikkatimi çeken bir noktada benim tüm sanıkların
tutuklu olanların da tutuksuz olanların da yüzlerinin güldüğü dikkatimi çekti bu
da heralde Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinin oy birliğiyle aldığı karar ve balyoz
davasının sonucunda tahliyelerin gerçekleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır
inşallah diğer tutuklu olanların da tahliye olacağını ümit ediyorum kolay
gelsin,
Sanık Varol Bülent Aral: Avukat Bey biz savcı beye gülüyoruz onun komik
iddianamesine gülüyoruz Anayasa mahkeme kararına değil hangi yüzle utanmadan
orda oturuyor,
Varol Bülent sus söz almadan konuşma bir daha,
Sanık Varol Bülent Aral: Özür dilerim sayın başkan bey utanmada orda oturuyo bu
savcı daha,
Başkan: Hakaret içeren sözler sarf ediyorsun,
Varol Bülent Aral: Sizin heyetinizden özür diliyorum sayın başkan kendisi biliyo
niye söylediğimi kendisi gayet iyi biliyor,
Başkan: Söz vermediğimiz avukat kaldı mı?
Sanık Salih Gürler Müdafi Av. Ekrem Karadeniz Söz Alarak: Şimdi dosyada gelinen
aşama dikkate alındığında delillerin henüz toplanmamış olması diğer sanık
müdafiilerinin ileri sürmüş olduğu hususların her halükarda bizi ilgilendiriyor
olması sebebiyle biz şu anda esas hakkındaki yazılı veya sözlü beyanlarımızı
sunmayacağız efendim sadece şu hususu belirtmek isterim müdahil tarafın adli
kontrolün ihlal edildiğinden bahisle adli kontrolün kaldırılarak tekrardan
tutuklama tedbirine başvurulması talebi gündeme getirildi ben şuna şahidim ki
tahliye edildiği gün bir tane polis jandarma istihbarat elemanı cezaevinin
önünde yoktular Hamit Elbistan’a gitti Cuma Darende’ye gitti Salih Doğanşehir’e
gitti yani orada ben de şaşırdım bu tür şekilde bu durumda olan insanların çok
kolay bir şekilde kaçabilme ihtimalleri mevcuttu ve şartları mevcuttu ancak
müvekkilimin öyle bir düşüncesi hayalleri ve dünya görüşleri olmadığından dolayı
iki gün sonra adli kontrol kelepçeyle kontrole zaten şu anda da ev hapsinde
tutulmaktadırlar biz diğer arkadaşın belirttiği gibi bu bir infaz rejimidir
infaz rejimi olduğundan dolayı da tutuklu bulunan ve tahliye edilen müvekkiller
yönündeki bu adli kontrol kararının kaldırılması gerektiği kanaatindeyiz eğer
kaldırılmayacaksa da en azından yaşam standartlarının yapabileceği şekilde
genişletilmesi gerektiği kanaatindeyiz zira aynı dosya içerisindeki verilen adli
kontroller değerlendirildiği takdirde bunun daha adil olabileceği kanaatindeyiz
ikinci olarak dosyanın tefrik edilmesi yönündeki beyandır şimdi efendim bu
dosyada yargılanan örgüt adı konulmamış bir örgüt Tushad denildi kabul edilmedi
Ergenekon denildi olmadı bu bir örgüt örgütün planlayıcısı olduğu iddia edilen
uygulayıcıları olduğu iddia edilen kişiler yargılanıyor uygulayıcıların başka
bir dosyaya tefrik edilmesi delillerin yeni oluşacak delillerin veya gelecek
delillerin tartışılmasından müvekkilleri etkisiz bırakır bu hem davanın aşaması
hem duruşmanın sağlığı açısından hem davanın gündeme gelen davanın mahiyeti
açısından bizce sorun teşkil edecektir dava bir bütün olarak ele alınması
gerekir çünkü her halükarda azmettirmekte infaz daha doğrusu azmettirmek değilde
fail kişilerin aynı dosya içerisinde olması gerektiği kanaatindeyiz tefrii
talebinin reddini talep ediyoruz efendim,
Sayın Başkan benimde bir talebim var alacakmısınız?
Başkan: Alacağız alacağız önce bir avukatları bitirelim,
Sanık Haydar Yeşil Müdafi Av.Yasemin Hamamcı Söz Alarak: Başkanım benim önce
usule ilişkin bir talebim olacak müvekkilimin avukatlık hizmetinden yeterince
faydalanamadığını düşünüyorum eğer gelecek celse yeteri güvenlik önlemi
alınabilirse ben müvekkilimin kendi avukatının yanında oturarak benim yanımda
durarak savunma yapmasını talep ediyorum
Başkan: Keşke büyük bir salonumuz olsa da o imkanı verebilsek ama,
Av. Yasemin Hamamcı: Ama şöyle birşey soru sormamız gerektiği zaman biz böyle
sadece bakışabiliyoruz O’nun ne düşündüğünü bilmiyorum ben zaten dosyaya çok
sonradan dahil olduğum için dosyaya çok hakim değilim ya da başını bilmiyorum
şimdi böyle olduğu zaman da yeteri kadar savunamadığımızı düşünüyoruz
müvekkilimin de adil yargılanma hakkının bu aşamada ihlal edildiğini düşünüyorum
ben eğer yapılabilirse tutuklu olan müvekkilimin benim yanımda durarak ve
gerekli önlemler alınarak savunma yapmasını talep edeceğim bu konuda ara karar
kurulsun efendim ayrıca benim müvekkilim ve diğer sanıklar da bu aşamaya kadar
adil yargılanmamışlardır ben bu konuda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum herkeste
dile getirdi zaten ama bundan sonra ben herkesin adil yargılanacağını
kendilerini doğru ifade ettiklerini ve heyetin de bunları doğru anlayacağını ve
iyi niyetle dinlediğini düşünüyorum o yüzden heyetimize de güvenim tam eksik
yapılan işler konusunda da teshii tahkikat taleplerimiz konusunda da İlker Çınar
aşama beyanlarında ve huzurdaki savunmalarını sık sık demiş ki Mehmet Ülger Ruhi
Abat ve Haydar Yeşil beni tehdit etti böyme bir iddiası var acaba İlker Çınar’ın
bu konuda bir müracaatı ya da bir şikayeti olmuş mudur bu konuda araştırma
yapılmasını talep ediyoruz birinci talebimiz bu ikincisi İlker Çınar yani Deniz
Uygar tarafına İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiş 2 GB lık bir
siyah flash bellek var burdaki meta data bilgisi veri ismi oluşturma kaydetme ve
benzeri tarihleri bulunmamaktadır bu incelemenin yapılmasını biz mahkemeden
talep ediyoruz üçüncü talebimiz olarak da İlker Çınar’ın TSK da görev yaptığı
dönemde maaşından tasarruf teşvik kesintileri yapılıp yapılmadığının sorulmasını
talep ediyoruz yapıldıysa 94 yılı ve sonrası bu hesaptaki kesifleri alıp
almadığını ne zaman aldığı konularında kurumlarla yazışma yapılmasını talep
ediyoruz ayrıca İlker Çınar sürekli diyorki Tushad kimliğim vardı Tushad’tan ben
de talimat alırdım diyor aldığı talimatlara ilişkin herhangi bir bilir kişi
incelemesi yapılmamış bu talimatlar üzerinde talimatların gerçek olup olmadığı
konusunda talimatlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ediyoruz bu
incelemenin de tarafsız olan bir kurumdan mümkünse Tübitak’tan yapılmasını talep
ediyoruz ayrıca müvekkillere ait olan Hts kayıtları çok konuşuldu bütün avukat
arkadaşlarımında ortak talebi bu sanırım Hts kayıtlarının süzülmemiş halinin
Tib’den istenmesini talep ediyoruz numaraları bildirmeyeceğim sayın başkanım
çünkü onlar dosyada var biz zaten yazılı olarak da bildirmiştik yazılı olarak da
tekrar bildireceğim ben burda var beşinci talebimiz altıncı talebimizde şimdi
Erhan Tuncel daha önceki ifadelerinde diyor ki işte Zirve Cinayeti Hrant Dink
Rahip Santaro cinayetlerinde diyo ben ve diğer sanıklar tarafından Ramazan
Akyürek üzerine yıkılmaya çalışıldı gibi bir beyanlar var bu dosyanın
aydınlatılabilmesi açısından Erhan Tuncel’in dinlenmesini talep ediyoruz
mahkemece ayrıca Milli Güvenlik Kurulu Genel sekreterliğine yazı yazılarak MGK
toplantılarının misyonerlikle ilgili tasfiye kararları alınıp alınmadığının
sorulmasını talep ediyorum İlker Çınar’ın müvekkilimle haber elemanı olduğum
dönemde yazışma yaptığı www.cengizhantorunu@yahoo.com.tr ya da
www.nanemaydanoz@yahoo.com.tr adreslerinin mail ve veri trafiğinin incelenmesi
ne zamanki IP numaraları kullanılıp ve bu bilgisayarların kime ait olduğunun
araştırılmasını talep ediyoruz ayrıca müvekkil ve İlker Çınar arasındaki ses
kayıtlarının ekleme ve çıkarma yapılmadan çıplak haliyle TİB den istenmesini ve
Tübitakta inceleme yapılmasını talep ediyoruz ayrıca İlker Çınar’ın ifade ve
erakların da imzası bulunan Hasan Genç isimli astsubayın dinlenmesini talep
ediyoruz ve bizce de İlker Çınar’ın fiziki olarak yeniden mahkemenizce
dinlenmesini talep ediyoruz tahliye taleplerine ilişkin olarak da efendim biz
yarın bir tahliye taleplerinde bulunacağız ama dosyada asıl faillerin tahliye
edilmiş olması Hurşit Paşamızın tahliye edilmiş olması Ergenekon ve Balyoz
davalarının çökmüş olması Anayasa mahkemesinin emsal kararlarının göz önüne
alınarak müvekkilimin tahliye edilmesi gerekiyor zira müvekkilimin şu durumda
diğer sanıkların şu durumda tutuklu kalmasının izah edilecek bir tarafı yoktur
bizce bu sebeple bu mağduriyetlerin giderilmesini talep ediyoruz,
Başkan: Bir 5 dakika ara verelim 5 dakika sonra devam edelim,
Başkan: Sanık Hurşit Tolon ve müdafii avukat İlkay Sezer’in uçak saatleri
itibariyle duruşma salonundan ayrılmalarına izin verildi duruşmanın bundan
sonraki kısmının kayıt altına alınmasına karar verildi,
Müdahiller Vekili Av. Ali Koç Söz Alarak: Sayın Başkan önce şu hususu bildiğimiz
kadarıyla Mahkemenizin sanıkların duruşmadan vareste tutulması konusunda bir
kararı yok mahkemenin de iki sanık dışında diğer sanıkların duruşmadan vareste
tutulması konusunda bir talepleri yok esasen sanıkların duruşmadan vareste
tutulmalarına yol açacak bir usul olanağı da yok çünkü bildiğiniz gibi ceza
muhakemesi gereğince duruşmadan vareste tutulabilmek için istenen hapis
cezasının alt sınırının beş yıl olması gerekiyor sanıklar için hepsi için
istenen hapis cezalarının miktarı 5 yılın üzerindedir bu nedenle sanıkların
duruşmadan geçici süreyle ya da tüm yargılama süresi boyunca duruşmadan vareste
tutulma taleplerinin ve duruşmadan ayrılma taleplerinin bu hüküm uyarınca
reddini ve bu konudaki izin hususunun gözden geçirilmesini talep ediyoruz bu
yargılama esas olarak tüm yargılamalar gibi sanıklar için yapılmaktadır ve
sanıkların da zaruretle duruşmada hazır bulunmaları gerekmektedir bu usul
hükmüne uyulmasını talep ediyoruz ikinci mesele şudur biz dosyaların tefrik
edilmesini istedik şu açıdan tefrik edilmesini istedik kabaca kategorik olarak
iki ayrı suç yargılaması yapılıyor birincisi suç işlemek amacıyla örgüt kurma bu
bir tehlike suçudur örgütün varlığı veya yokluğu bu tartışılacaktır daha sonra
da bu örgütün faaliyeti çerçevesinde bir suç işlenip işlenmediği tartışılacaktır
ikincisi bir eylem suçudur üç değişik dört değişik eylem vardır bir tanesi üç
kişinin öldürülmesi tasarlanarak canavarca hissiyatla öldürülmesidir ikincisi
yağma suçudur üçüncüsü mala zarar verme suçudur bir dördüncü suçta ordaki
dördüncü suçta konut dokunulmazlığının ihlali suçudur bunlar eylem suçlarıdır ve
bunların çoğunda bir örgütün faaliyeti yağma suçu hariç bir örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenmiş olsa bile sanıkların ceza miktarlarını arttıran ya da
azaltan ya da etkileyen bir durum söz konusu değildir bu suçların örgüt
faaliyeti çerçevesinde işlendiği kabul edilirse örgüt lideri ya da yöneticileri
tespit edilirse bu eylemlerden dolayı sadece onlara ceza vermek gerekecektir
asli faillerin örgüt kurup kurmadıklarına yönelik dosyanın diğer sanıkların
örgüte ilişkin suçlamaların ana eylemden ayrılması gerekiyor çünkü 2007 yılında
burda bir cinayet işlendi işlenme biçimiyle kötü bir cinayetti ve onun
sanıklarının ister denetimli serbestlikle isterse başka bir usulle ellerini
kollarını sallayarak bir yargılama boyunca örgüt var mı yok mu araştırması
sırasında bu ülkede dolaşmaları beni de herkesi de eminim sizi de rahatsız
ediyordur dolayısıyla bu rahatsızlığa bir son vermek için bu eylemin işlenip
işlenmediği yönünde bir tartışma veya bir saikte yoktur biz işlemedik diye bir
iddia da yoktur dolayısıyla bu ana cinayet sanığı beş kişinin eylemlerine
ilişkin dosyanın örgüt faaliyeti dışındaki eylemlerine ilişkin dosyanın tefriki
ile ayrı bir esasa kaydının ve o yargılamanın tekamül etmiş bir yargılamadır bu
açıdan sona erdirilmesini talep ediyoruz bu açıdan dosyanın tefrikinde yarar var
bir ikinci husus denetimli serbestlik kararıyla yasa gereği 109. Madde uyarınca
102 ve 109. Madde uyarınca sanıkları konutu terk etmeme yaptırımıyla beraber
tahliye ettiniz buna uyarınca da o zamana kadar Türkiye ‘de yoktu bir sistem
satın alındı ve bu sanıklara elektronik kelepçe uygulandı belli alanın dışına
çıkmamaları koşuluyla denetimli serbestlik kararı verildi 112. Madde de
denetimli serbestliğini ihlal eden sanığın tutuklanmasına ilişkin hüküm var yine
denetimli serbestlik kararında yazıyor şimdi denetimli serbestlik bürosu bu
denetimli serbestliğe ilişkin görevini yerine getiriyor bakıyor bu şöyle
uygulanıyor sanıklara elektronik bir kelepçe takıldı ve belli alanın dışına
çıkmaları dışında sinyal vermesi sağlandı cihazın bugün Türkiye’de bir kişinin
yada dünyanın herhangi bir ülkesinde ne kadar kolay kaçıp kaybolacağını
saklanabileceği hepimizin malumu 112. Madde de denetimli serbestlik kararının
uygulanmasının yaptırımıdır denetimli serbestlik bürosu mahkemenize en az iki
sanıkla ilgili denetimli serbestlik kararını ihlal ettikleri konutlarının dışına
çıktıkları bunun tespit edildiğini elektronik olarak tespit edildiğine ilişkin
kendi tespitlerini göndermelerinin yanı sıra bir hakime keşif yaptırtıp
gönderiyor sizin mahkemeniz diyor ki evinde bulamadığınız anda tespit
yapacaksınız böyle bir usul yok cep telefonunun ya da herhangi bir sabit
telefonun bir başka telefona yönlendirilmesi yoluyla başka bir yerde görüşme
yapmanın mümkün olduğunu biliyorsunuz biliyor musunuz Cuma Özdemir ev telefonunu
cep telefonuna yönlendirdi ve ordan görüştü evde olduğunu nasıl bilebiliriz
bizim O’nun evde olup olmadığını denetlememizin tek yolu elektronik kelepçedir
eğer o tedbiri ihlal ediyorsa tutuklamanız gerekir burda da 5 yıllık süreye
uyulmaması gerektiği kanısındayız eğer bu sanıklardan asil faillerden bir tanesi
bu denetimli serbestlik kararını ihlal ettiği defalarca tespit edilmişken
herhangi bir şekilde kaçarsa kaybolursa bir başka suç işlerse bunun sorumluluğu
ve yükümlülüğü mahkemeniz üzerinde olacaktır çünkü 112. Maddeyi uygulamayan
ayrıca denetimli serbestlik bürosuna yaptığın her tespiti bana bildirme yani
dolaylı olarak bu denetimi yapma diyen mahkemeniz böyle bir karar verme yetkiniz
yoktur bu hususu düzeltin ve denetimli serbestlik kararını ihlal eden sanıkları
tutuklayın onların tutuklanmasını talep ediyoruz bir başka husus çok sayıda
tevsii tahkikat talebi bildirildi bu tevsii tahkikat talepleri içerisinde gazete
haberinde ismi geçen kişiden kendisiyle röportaj yapılana dair çok sayıda
kişinin de tanık olarak dinlenmesi gibi bir durum söz konusu kovuşturmanın
genişletilmesi talepleri konusunda tıpkı Cumhuriyet Savcılığı gibi katılan
tarafında görüş bildirme hakkı vardır bu nedenle bu tevsii tahkikat taleplerinin
neler olduğu konusunda tarafımıza bir inceleme yapma talepler sıralandıktan
sonra buna karşı görüş bildirme hakkı tanınsın ondan sonra bu konuda karar
verilsin bir başka husus şudur hemen asker ya da polis devletin silahlı kanadına
dahil olan tüm kurum mensuplarının yargılandığı davaların genelinde bir retorik
var şudur o kurumların kutsiyeti kabul edilen kutsiyeti sanki mensuplarına
ülkede her türlü işi yapma istedikleri her suçu işleme özgürlüğü verilmiş gibi o
kurum kutsiyetine sarılarak kendilerinin o kurumun şerefli bir personeli
olduklarını onlara karşı herhangi bir suç soruşturması yürüten hatta onları suç
üstü yakalayan kişiler onlar üzerinden kurumu yıpratmak istiyormuş gibi bir
retorik çerçeve çiziyorlar kurumlar kutsal değildir kendileri hiç değiller biz
iki gün önce daha Ankara Ağır Ceza Mahkemesi 1980 yılında 12 Eylülde Genelkurmay
Başkanı olup darbe yapan eski Cumhurbaşkanına 7. Cumhurbaşkanına müebbet ağır
hapis cezası verdi bu ülkenin ordusu 3 kere darbe yaptı başbakan ve bakan astı
bu ülkenin ordusu 12 Eylül 1980 de 650 000 kişiyi gözaltına aldı 500 000 kişi
mülteci oldu 1,5 milyon kişi yerinden edildi 49 kişiyi astı Güneydoğuda daha iki
yıl önce uçakları bir köyü bombaladı ve köylüleri öldürdü kurum kutsiyetinden
söz edemeyiz savunmaları kurum kutsiyetine yakıştıramayız eğer böyle envanter
çıkarılırsa böyle bir envanter çıkar arkadaşlar bu tür retoriklerin şimdi yani
bu yargılamaların tamamını öyle ya da böyle yanlışlarıyla beraber çok sayıda da
yanlış var bu yargılamalar da onu da bir tarafa bırakarak söylüyorum f tipi
yargılama deniliyor şunu söylemek gerekiyor 1980 yılında Kestanepazarında
sıradan vaiz olan bir adam nasıl bir ordu kurdu da 168 ülkede okul kurdu acaba
Türk Ordusunun ve Türk Dışişleri Bakanlığı’nın referansları olmasaydı sıradan
bir vaiz 168 ülkede okul kurabilir miydi onca öğrenci okutabilir miydi bunlar
hepsi birbirinin parçası şimdi sistem içerisinde güç savaşı var ve o güç savaşı
bazen onun işine bazen bunun işine yarıyo ve ortak düşman kabul ettikleri
misyonerler gibi aleviler gibi solcular gibi Kürtler gibi bir grup olduğunda da
hep beraber hareket edip o düşmanı yenmede bir beis görmüyorlar biz şunu
söylemek için burdayız aslında biz böyle kurum kutsiyetleri altında devlet
çıkarları adı altında insanlar ezilmesin üzülmesin dövünmesin, sürünmesin
incitilmesin diye buradayız, tam da bunları söylemek için burdayız, bu sanıkları
alkışlamak için değil, 50 yıl görev yaptıysa 50 yıl benim vergimden para aldı,
nüfus memurundan hiç bir farkı yok benim için, bunu söylüyorum, teşekkür
ediyorum
Müdahiller vekili Av. Murat Dinçer söz alarak: Benimde ekleyecek birşeyim yok,
meslektaşımın söylemine katılıyorum özellikle tefrik ve tutuklama konusunun
öncelikle ve ivedilikle ele alınmasını bir usul zorunluluğu olarak tekrar
hatırlatıyoruz
Müdahiller vekili Av. Erdal Doğan söz alarak: Tevsi tahkikat hususu o dereceye
varmış ki dinlenen tanıklara tekrar tebligat çıkartılmış, ya dosya incelenmedi,
ya da çok titiz yapılmayan birşey, mesela Gökhan Talas dinlendi bu mahkemede,
yani daha titiz davranması gerekiyor mahkemenin ve gerek görülürse yine bu
konuda talep kendileri birisi Ankara’da birisi İstanbul’da onların kendi
yerlerinde talimatla dinlensin çünkü
Başkan: Sanık Emre Günaydın, avukatın esas hakkında savunma için süre talep
etti, esas hakkında savunma yapacakmısın herhangi bir talebin var mı bu aşamada
Sanık Emre Günaydın söz alarak: Efendim burdaki herkesin ifadesinde bir Emre
ifadesi var, hepsinin ifadesi bitsin ki ben ona göre bir cevap vereyim, toplu
bir cevap vereyim hepsine
Başkan: Savunmanı yaparken bir cevap verirsin, şu aşamada bir diyeceğin var mı?
Sanık Emre Günaydın: Adli kontrolün imza şekline çevrilmesini istiyorum, bir de
bu GPRS cihazı takılabiliyormuş oraya, onu talep ediyorum
Sanık Abuzer Yıldırım söz alarak: Sayın başkanım esasa ilişkin herhangi bir
talebim yok şu aşamada, bu kelepçe ile ilgili olarak bazen ihlaller oluyor,
sinyal kesintisi ihlal değil, soruyorum kaç dakika diyorum abi, 3 dakika ya da 4
dakika diyor, diyoruz ki yani eğer şeyse Malatya’dan gelsinler, cihaza
baksınlar, diyor ki duvar kalın olabilir, şebeke kesilebilir, çok normal yani,
bir de elini kolunu sallaya sallaya geziyor derken 4 dakikada bir insan
apartmandan ayakkabısını giyip aşağıya inemez, Malatya’yı geziyor nedir, öyle
bir şey yok, bir de yani masumiyet karinesi ise herkese karşı, her görünenin
göründüğü gibi olmadığı artık 17 aralıktan sonra herkes tarafından görüldü, yani
benim orada olmam cinayeti işlediğim anlamına gelmiyor ki.
Başkan: tamam varmı başka bir diyeceğin
Sanık Abuzer Yıldırım: Hayır efendim
Başkan: Sen Doğanşehir’de olanmısın, Malatya mı?
Sanık Abuzer Yıldırım: Malatya efendim
Sanık Hamit Çeker söz alarak: Sayın başkanım, benim talebim şöyle olacak, ben
uygulamış olduğunuz adli kontrol hükümlerini kesinlikle en ufak şekilde ihlal
etmedim, benim yani ihlal bazen sinyal kesikliği olduğu zaman hem de beni
denetlemek için Elbistan Denetimli serbestlik müdürlüğünden görevli memurlar
geldi, tutanak tuttular, bu dosyama işlendi, sizden talebim başkanım, bu
tutanakların istenmesini talep ediyorum hatta bir kere de emniyet memurları
geldi, evde olduğuma dair tutanak tuttular, başkanım en ufak şekilde kesinlikle
adli kontrol hükümlerini ihlal etmedim, dosyalar incelendiğinde görülecektir,
başka bir talebim yoktur
Sanık Salih Gürler söz alarak: Arkadaşlara aynen katılıyorum, Ankara’dan
arıyorlar bazen evi terk ettin diye, o anda evde olduğum zaten anlaşılıyor, bize
söylenen de sinyal kesintisinden kaynaklanabileceği yönünde bir de bu kelepçenin
tene temas etmesi gerekiyormuş, bazen afedersiniz lavaboda falan çöküntü olduğu
için bazen kesinti uzun sürebiliyor, buna göre herhangi bir şekilde ben de evimi
terk etmedim, sizden başka bir talebim olacak
Başkan: Cep telefonundan mı sabit telefondan mı arıyorlar sizi ihlal iddiası
olduğunda
Sanık Salih Gürler: Hepsinden arıyorlar efendim, şu cihaz var şu anda bende,
bundan arıyorlar, ev telefonundan arıyorlar, babamın ve benim cebimden arıyorlar
Başkan: Zaman zaman jandarmanın gelip kontrol ettiği oluyor mu
Sanık Salih Gürler: Adli denetimden geliyorlar efendim, jandarma hiç gelmedi
bize, benim talebim efendim bu uygulanmış olan sistemden ne eğitim hakkından ne
sağlık hakkından devletin bize sunduğu hiç bir ihtimalden yararlanamıyorum, 4
yıllık üniversite okudum ben efendim, ALES sınavına hazırlanmak istiyorum, kursa
gitmem gerekiyor, yani bu sistem devam edecekse bari buna izin vermenizi
istiyorum
Sanık Hamit Çeker söz alarak: Başkanım söylemeyi unuttum ben hatta bir ihlal
durumunda evin içerisindeyken yanımda denetimli serbestlik memurları varken bile
ben evin dışında gözüküyordum, karşı binada
Başkan: Belgeler geliyor zaten bize, ihlallerin niteliğini görüyoruz
Sanık Hamit Çeker: Kesinlikle yani sayın başkanım, sizin uyguladığınız kontrol
hükümlerini herhangi bir şekilde ihlal etmedim, etmemde bundan sonra
Sanık Cuma Özdemir söz alarak: Başkanım ben de ihlal konusunda misafirlerle,
komşularla otururken aradılar şu an ihlal durumundasın evin 10 metre dışındasın
dediler, ben dedim abi napayım, yerimde sabit bekliyorum, jandarma geldi, aradık
Ankara’yı yani hiç hareket etmedim bekledim jandarma gelene kadar ihlal
durumundasın dediler, geldiler tutanak tuttular, ora kör nokta çekmiyor dediler,
sonra da şebekeye yıldırım düştü, sabah 4.30’da jandarma geldi beni kaldırdı,
gece 23.30’a kadar jandarmayla birlikte oturduk, benden kaynaklanan şeyler
değil, cihazdan kaynaklanıyor, tanıklarımda var misafirlerle otururken,
geliyorlar, evin içinde olduğumuzu görüyorlar tutanak tutup gidiyorlar yani el
kol rahat sallayarak gezmeyi bırakın evin içinde korkumuzdan gezemiyoruz, ya
işte birşey mi olacak 7 dakika ihlal ettin neredeydin, tuvaletteydim, vallahi
tuvaletteydim, nerde olacam, korkumuzdan gidemiyoruz napak
Sanık Varol Bülent Aral söz alarak: Esas hakkındaki savunmamı ileride yapacağım
sayın başkan, şimdilik taleplerimi ileteyim, ümit ediyorduk sayın başbakanımızın
son çıkardığı yasalardan sonra yargılanmanın yenileneceğini ümit ediyorduk ama
sayın savcı hiç tınmadan orda oturuyor, iddianame tuğla gibi aynen duruyor,
heralde kanunları ben yanlış anladım, kanun diyor ki yeni çıkan yasalardaki lehe
hükümler lehe uygulanır, geriye dönük olarak, uygulanabilir değil mi, hatta
uygulanmak zorunda, burada lehe dönük hükümler var, yani eski özel yetkili
mahkemeler niye kaldırıldı, malum, anlatmaya gerek yok, yasa dışı delil toplama
yönünden kaldırıldı, yasa dışı delil bile olmayan sayın Mehmet Ülger’in sayın
Mehmet Ülger’in annesine küfür eden bir imzasız mektubu sayın savcılar, dosyaya
koydu, yetmedi TRT’den spiker çağırdılar, bu insanın suratına karşı okudular,
belki annesi rahmetli oldu, şimdi bunu yapan bir insanı siz karşımıza savcı diye
çıkartıyorsunuz, böyle ıvır zıvır saçma sapan gereksiz kağıt evraklarla dolu bir
dosyayı bize mütalaa olarak sunuyorsunuz, savunma istiyorsunuz sayın başkan, ben
sizi tenzih ediyorum, 3 üyenizi tenzih ediyoruz, yeni geldiniz, ne derseniz ben
hiç bir şey söylemeyeceğim size ancak yargılamanın yenilenmesi bizim için
geçerli balyoz için geçerli değil, onlar hüküm verilmiş bir dosya, şu anda
yargılamanın yenilenmesi demek iddianamenin sadeleştirilmesi demek, usule uygun
olması demek, siz bugün bize Fethullahçı niyetiyle AKPci niyetiyle intikam
almaya çalışırsanız ki benim sülalemin %40-50’si resmi törenle AKP’ye
katılmıştır malatya’da bize herhangi bir şekilde bizden intikam almaya
çalışırsanız onun getirileri olacaktır, her yönden sayın savcı beyin ortağı
İsmail Aksoy bey daha önce siz gelmeden önce itirafçı olmam için beni epey
baskıladılar, epey zorladılar, Hüseyin Yelki kandı, Hüseyin Yelki’nin bilmiyorum
ifadesini okumadım, bana da gösterilmedi, mahkemelere de katılmama izin
verilmediği için göremedim, ancak savcı beyin bana söylediği şu, Hüseyin 18
sayfa ifade verdi sen niye 16 sayfa verdin, İsmail Aksoy bana bunu söylüyor,
uydurma delilleri laptopunda bana çevirip gösteriyor, Mehmet Ülger aleyhinde
delil üretmemi bana tasvip ediyor, savcı bey ona destek veriyor, yanınızda
oturan savcı bey, bana trilyon teklif ediliyor, tanık koruma şube müdürü
çağırılıyor emniyetten şahsın yüzü bile belleğimde, bana tanık koruma
kitapçığıdır siyah kaplı bir kitapçıktır, 5. maddesi gösteriliyor, kitapçık bana
veriliyor, ayda 1500 lira maaş bağlanacağı söyleniyor, sözü veriliyor, tahliye
beraat sözü veriliyor ve İsmail Aksoy savcım tarafından şu söyleniyor, bunların
hepsi elektronik ortamda kaydedildi, genel kurmaya, emniyete MİT’e gönderildi,
ister bugün açıklarlar, ister yarın açıklarlar, bunlar 3 istihbarat kurumunda bu
görüntüler, bunlar buralarda var, savcı İsmail Aksoy’un bana yaptığı ahlaksız
teklif, hayasız teklif, şerefsiz teklif var, hepsinde var, sayın başbakanımızın
elinde var, niye savcı İsmail Aksoy bir gecede yeri değiştirildi, Yargıtay’a
alındı, şu anda Yargıtay’da da var onun yeri, bu teklifleri yaparken kameraya
çekildi bu insan, ben uydurma ifade 16 sayfa verdim ve mahkemede de dedim ki
bunların hepsi uydurma, ben 5 defa yalan ifade verdim burada ve aynı anda
yalanladım, yarına bırakmadım, niye yalanladım şunu ispat etmek için, mahkeme
taraflıdır, Mehmet Ülger aleyhine ne söylersem kabul edilecektir ve kabul
edildi, Mehmet Ülger benden o kadar nefret eden bir insandı ki anneme küfür
ediyordu, altta adliyenin altında, benden o kadar nefret ediyordu, beni
tanımıyordu, bilmiyordu, adımı başka türlü tanımıyordu, bana küfür eden bir
insan, şimdi şimdi biraz biraz beni sevmeye başladığını düşünüyorum bu adamın,
aramızda bir bağlantı yok, sadece yurdumuza hizmet etmiş bir insan ve avukatın
da dediği gibi aldığı maaşa değmeyecek bir hizmet, içeride yatmaya değmez Mehmet
Albayım, bu devlete hizmet etmek içeride yatmaya değmez. Sayın başkanım az önce
kusura bakmayın sözünüzü kestim sık sık ama avukat bey diyor ki Türk ordusu
uçaklarla köyü bombaladı
Başkan: Varol davanın konusu onlar değil, şu aşamada esas hakkında savunma
yapmayacaksan, toplanmasını istediğin delil varsa
Sanık Varol Bülent Aral: Birinci talebimi aldınız, iddianame yok sayılmalı çünkü
lehe hükümler var yeni kurulan yasada, yok efendim ben başbakanı da çıkardığı
yasaları da millet meclisini de tanımam diyorsanız bu kafayla bu iddianameyle bu
savcıyla devam edersiniz, beni de çağırmaz müebbet yollarsınız, ben cezadan
kaçmadım şu an 30 seneye hükümlüyüm, çıkışım yok, bir dava bitmeden öbürü
geliyor, benim Malatya adliyesine gelmem, oradaki salonda bulunmam tek tek
teşhis yapıp orada konuşmam lazım, sadece İsmail Aksoy ve şu an yanınızda duran
değerli savcıya istediklerini vermedim diye beni Adana F tipine sürgün ettiler,
sürgün, niye Malatya Adliyesine gelmeyeyim diye, işlerine yaramıyor, bu insanın
orada oturması ihsasi reydir, şu anda yapılan ihsasi reydir, heyetinize
yakışmaz, ha size Fethullah Gülen cemaati tarafından söz verildiyse başbakan
yakında gidecek bu kafayla devam edin, başbakan gitse de biz burdayız sayın
başkanım, ben bu mahkemenin ortasında demiştim ki benim canım başbakanıma feda
olsun demiştim, mahkeme başkanı benimle alay etmişti, şimdi ortaya çıkıyor,
kimin doğru söylediği, darbe planını yapan Fethullahçılardır demiştim, şimdi
ortaya çıkıyor kimin darbe planı yaptığı, benim bu söylediğim 17 aralıktan çok
önce, Türkiye’de Rıza Zerrap 17 aralıkta göz altına alınıyor, tesadüfe bakın
CIA’in İran’dan ricasıyla adamın iş ortağı Babek Zencani İran’da göz altına
alınıyor, ha bu başbakana operasyon, başbakana değil CIA’in emriyle pensilvanya
imamlarının, pensilvanya savcılarının bize yaptığı operasyon, tabi bunun cezası
da olacak, bunun cezası destekçilerinden olacak, ben şimdilik bu kadar diyorum,
iki yolunuz gözüküyor, ben başbakanı dinlerim yasalara uyarım ve yargılamayı
yeniden sıfırlar yaparım, annemize küfreden mektupları atarım, çünkü cennet
annelerin ayağı altındadır, benim sizin annenizin değil, annelere küfür eden
insanların ayağının altına birşey gelmez, ya bu iddianame adam gibi bir hale
sokulur yeni baştan bir heyetle yeni baştan bir şekilde toplanır ya da siz
dersiniz yok efendim biz pensilvanyayı dinliyoruz nasıl olsa Abdullah Gül
cumhurbaşkanı olacak başbakana tekmeyi basacak diyorsanız o yönde devam
edersiniz, ikinci olarak müdahil avukatlar tümüyle şeytanın avukatı değiller,
kötü insanlar değiller, güzel bir teklifleri var, bu 5 tetikçi elleri kanlı
vaziyette yakalanıyor ve suçu da inkar etmiyorlar, neden bu insanlar
cezalandırılmazda konuşmamaları için tahliye edilirler, sayın başkan ben bu işin
yapılacağını 2006’da emniyete ordugahta Recep albaya bildirdim, emniyet
müdürlüğü organize suçlar şubesine bildirdim, 2. Başkanı Cumali beye bildirdim,
demokratik toplum partisi birinci başkanı Malatyalı bir bayan başkan bildirdim,
munzur kafeye bildirdim, DYP il başkanlığına bildirdim, isim Veysel Şahin Ata
Atmaca bu cinayeti işlettirenler ama amaçları sadece paraydı, sadece para, ben
bu olayların olacağını daha geniş şartlı olacağını ben bildiriyorum, mektup
açmamışım cezaevinden, telefon açmamışım, ailesiz kimsesiz olduğum için gelenim
gidenim 9 senedir yok, ben 9 senedir görmediğim insanlarla bağlantılı olarak
azmettiricilikten Hurşit Paşa’da dosyaya girene kadar örgüt liderliğinden
yargılandım, bu rezillik artık son bulsun başkanım, bana desinler ki sen
Fethullah Gülen’den nefret ediyorsun diye biz sana müebbet veriyoruz kabul
ederim eyvallah kabul ediyorum, kabul edecem, sayın başkanım defalarca dedim
mahkemeyi uzatmayın ceza verin dedim dinlemedi, şimdi tahliye olma ihtimalimiz
var yine suçluyuz, verin cezayı, yalan söyleyenin imanı olamaz, resulullah
efendimiz mekke medine arasında savaşta 3 tane sahabeye rastlıyor, 3 tane
Sanık Ahmet Hurşit Tolon ve müdafi Av. İlkay Sezer ile Av. Dilek Helvacı’nın
uçak saatleri itibariyle duruşma salonundan ayrılmalarına izin verildi.
Dosya incelendi:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
1-Sanık Cuma Özdemir’in Darende ilçesinde ikamet ediyor oluşu, hakkındaki adli
kontrol kararı gereğince Malatya’da kalacak yerinin bulunmaması ve sanık
müdafinin talebi doğrultusunda, sanığın beyanları da tespit edilmiş olmakla
24/06/2014 ve duruşmanın devam etmesi halinde 25/06/2014 tarihli duruşmalara
özgü olmak üzere duruşmalardan bağışık tutulmasına,
2-Duruşmanın 24/06/2014 günü saat 09.30’a bırakılmasına oy birliğiyle karar
verildi.23/06/2014
Başkan 39967 Üye 41899 Üye 150147 Katip 128402
(23 Haziran 2014, 20:31) |