Kontrgerillada eğitim gördüm
Uyuşturucu Baronu Hüseyin Baybaşin: "Tansu Çiller'in 'PKK'ya yardım eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız'
ifadesinden sonra başlayan faili meçhul cinayetlerin ölüm listesini Demirel
hazırlattı. Turgut Özal'ın adı da listedeydi. Ölüm listesinin uygulama
aşamasında Mehmet Ağar devreye girdi. Ağar, Demirel'in pis işlerini yapar.
'Çiller'in fedaisi' Ağar'da bu cinayetlerle ilgili belgeler var. MİT'in de
olanlardan haberi var. 1970 yılında Kayseri Palas Oteli'nde 'kontrgerilla'
eğitimi aldım."
27.01.2010 -
Baybaşin'in Taraf gazetesinde 3 - 4 - 5 Ocak 2010 tarihlerinde yayımlanan
itirafları, pek çok önemli iddiayı da beraberinde getirdi. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı'nın Baybaşin'in ifadesini almak için harekete geçmesine sebep olan
itiraflarında, Tansu Çiller'in "PKK'ya yardım eden işadamlarını biliyoruz. Hesap
soracağız." ifadesinden sonra başlayan faili meçhul cinayetlere değinen Baybaşin,
ölüm listesini Demirel'in hazırlattığını öne sürmüştü. Baybaşin, Turgut Özal'ın
isminin de listede yer aldığını iddia etmişti. Ölüm listesinin uygulama
aşamasında Susurluk davasında da yargılanan Mehmet Ağar'ın devreye girdiğini
iddia eden Baybaşin, Ağar'ın Demirel'in pis işlerini yaptığını savunmuştu.
'Çiller'in fedaisi' diye nitelediği Ağar'da bu cinayetlerle ilgili belgelerin
olduğunu ileri süren Baybaşin, MİT'in de olanlardan haberdar olduğunu
belirtmişti. 1970 yılında Kayseri Palas Oteli'nde 'kontrgerilla' eğitimi
aldığını ifade eden Baybaşin, o dönemde askeri bölgelerde ve Halkevleri'nde
gençlerin bu şekilde eğitildiğini anlatmıştı.
Kontrgerillada eğitim gördüm
03.01.2010 - Halen Hollanda’da cezaevinde
yatan Hüseyin Baybaşin Taraf’a konuştu: Bizi resmi araçlarla Metris’teki askeri
alana götürüp, eğitirlerdi. Mumcu ile görüşemeden öldü. Taraf, eroin ticareti,
cinayete teşebbüs ve rehin alma suçlarından 1998’de Hollanda’da yakalanan ve
2002’de müebbet hapis cezasına çarptırılan Zootermeer Hapishanesi’ndeki
uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin’e ulaştı.
90’lı yıllarda adı sık sık gündeme gelen ve kendisini Diyarbakırlı Kürt işadamı
olarak tanıtan Hüseyin Baybaşin, yanlızca Türkiye’de değil Avrupa’daki
uyuşturucu ticaretinde de rol oynadı. Dünyanın uyuşturucu merkezi Kolombiya’daki
ünlü Medellin kartelinin patronu Escobar’a benzetilen Baybaşin, uyuşturucu
savaşlarının sorumlusu olarak gösterilse de, kendisinin uyuşturucu
kaçakçılığıyla hiçbir ilgisinin olmadığını savundu.
Beyazıt Marmara Kıraathanesi
Taraf’a önemli açıklamalarda bulunan
Baybaşin, 1970 yılında Diyarbakır’dan İstanbul’a gelerek Beyazıt Gedikpaşa’daki
Kayseri Palas Oteli’nde kontrgerilla eğitimi gördüğünü ileri sürdü. Baybaşin
şunları söyledi: “Kontrgerilla adını bilmezdik o zamanlar. 70’li yıllarda ülkücü
gençler başta olmak üzere çok sayıda genci Beyazıt’taki Marmara Kıraathanesi’nin
önünde toplarlardı. Gençler resmi araçlarla Metris’teki askeri alana götürülüp
burada eğitilirlerdi. Oradan da kimileri Erdek, kimileri Ankara, kimileri
Çanakkale (Daha çok Çanakkale) kimileri Balıkesir, Yozgat ve Kayseri bölgelerine
gönderilirlerdi.
Örgüt kurup yönetirlerdi
Sivil olanlar da spor salonları veya kültür
faaliyetleri adı altında üniversitedeki yeteneklerine göre uzmanlaştırılırdı.
Diğer yandan Halkevleri aynı şeyleri yaptırıyordu. Böylece seçilen bazı insanlar
ticaret, eğitim, siyaset, istihbarat, emniyet alanlarında görev alırdı. Solcu,
sağcı, dine dayalı örgütler bunların içinden seçilen insanlara kurduruluyordu.
Sağcı olan solcu görev, solcu olan sağcı görev alabiliyordu. Suç işlemeye yatkın
olanlara ön cephe işleri yaptırılırdı. Hapishanelerden bile insan toplarlardı.
Ben eğitim gören çok insan tanıdım. Onların kaldıkları yerleri de gördüm. Ben de
Beyazıt Gedikpaşa’da yakınım olan bir polis emeklisine ait Kayseri Palas
Oteli’nde çalışıyor ve Metris’te çeşitli eğitimler görüyordum.”
Paşa Güven’le Avrupa’da görüştük
1970’li yıllarda Dev-Sol hareketinin
kurucularından olan ve 1980’li yıllarda yurtdışına çıkan Paşa Güven’le Avrupa’da
sık sık görüştüğünü iddia eden Baybaşin, “Paşa Güven ile birlikte eğitim
görmedim. O ortamdan Paşa’yı tanıyordum. Birlikte (1976) Bayrampaşa’da
cezaevinde yattık. Sonra Avrupa’da karşılaştık. 1984’de sürekli görüşürdük,
haberleşirdik. Necdet Küçüktaşkıner ile Avrupa’yı geziyordu. Öylesi ortamda
alanlarda eğitim gördüğünü ben de onu tanıyan herkes de bilir. Emniyet ve
istihbarat kurumları dönemi ve gelişmeleri çok daha iyi ve doğru bilirler” dedi.
Mumcu’yla görüşecektim ama ölüm haberi geldi
25Aralık 1956 yılında
Diyarbakır Lice’de doğan Hüseyin Baybaşin’in hayatı 1970 yılında İstanbul’a
gelmesiyle değişti. 1990’lı yıllarda Tansu Çiller tarafından hazırlandığı iddia
edilen “Ölüm Listesi”nin üst sıralarında yer alan Baybaşin, 1992’de İstanbul’da
saldırıya uğradı. Saldırının ardından eşi ve iki çocuğuyla birlikte Güney
Afrika’ya kaçan Baybaşin, Uğur Mumcu ile görüşmek üzere Azerbaycan’a gitmiş:
“Uğur Mumcu’yla Azerbaycan’da görüşmek için yola çıktım, kısmet olmadı. Mumcu
yerine ölüm haberi geldi.”
24 Aralık 1995’de Belçika’dan Hollanda’ya geçerken yakalandığını anlatan
Baybaşin şöyle devam ediyor: “Yolların hepsi kapatılmıştı. Operasyona Özel
Timler ve askeri polisler de katılmıştı. 2004 yılına hadar hapishanede ağır
tecritte kaldım. Bu sürede işkenceler gördüm. Hapishanede annem ve beş yaşından
küçük olan Kürtçe’den başka hiçbir dil bilmeyen çocuklarımla konuşmam
yasaklandı.”
Paşa Güven: Dev-Sol’un infaz ettiği kurucusu
Paşa Güven, Dursun Karataş
ve Bülent Uluer ile Dev-Sol örgütünün kuruluş aşamasında yer aldı.12 Eylül 1980
darbesinin ardından yurtdışına kaçan Güven, burada örgütün Avrupa sorumlusu
oldu. Daha sonra örgütün parasını kendi amaçları uğrunda kullandığı iddiasıyla
ölümle cezalandırıldı. Türkiye’de Dev-Sol’a yönelik operasyonların yapılmasıyla
Dursun Karataş ve yönetici kadrosu yakalandı. Güven, iddiaya göre Avrupa’da
örgüte maddi yardım için uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama işleriyle
uğraştı. Paşa Güven, 11 Temmuz 1991’de Fransa’da üyesi olduğu örgüt tarafından
öldürüldü.
Baybaşin’le nasıl görüştüm
Hüseyin Baybaşin’le kaldığı Zootermeer
Hapishanesi’nde görüşmek için cezaevi yönetimine başvuruda bulundum. Yönetim
görüşme talebini olumlu karşıladı. Ancak görüşme zamanına dört saat kala
Hollanda Adalet Bakanlığı, Cezaevi Müdürü Ferry de Neyn’e ivedi bir faks çekti.
Adalet Bakanlığı yazısında, benimle Baybaşin’in kesinlikle görüşmemesi gerektiği
söyleniyordu. Müdür Neyn bize “Görüşme bakanlıkca iptal edildi” dedi. Hollanda
kanunlarına göre cezaevinde yatan bir kişiyle görüşme talebi cezaevi yönetimi
tarafından karara bağlanıyor. Buna rağmen iki gün önceden kabul edilen
görüşmenin randevuya saatler kala bakanlıkça iptal edilmesi kafalarda soru
işareti bıraktı.
Fotoğraf çekince olan oldu
Bu olay üzerine hazırladığım soruları
Baybaşin’e gönderdim. Baybaşin de sorulara yazılı yanıt verdi. Bu sırada cezaevi
önünde çektiğim fotoğraflar nedeniyle gözaltına alınma tehlikesi de geçirdim.
Çektiğim bir fotoğraf karesinden sonra cezaevinin çıkış kapıları kapandı.
Hapishanenin giriş kısmından iki polis, yanıma gelerek fotoğraflara bakmak
istedi. “Cezaevine saldırı riski nedeniyle çektiğiniz fotoğrafları kontrol etmek
zorundayız” gibi bir gerekçe gösteren görevliler, fotoğrafları tek tek
inceleyip, suç unusuru olmadığına kanaat getirdikten sonra, bölgeden ayrılmama
izin verdi. (Taraf)
Ölüm Baba’nın emri
04.01.2010 -
Hollanda’da kaldığı cezaevinde konuşan Hüseyin Baybaşin: Demirel’in ölüm
listesini gördüm ve ülkeyi terkettim...
Hollanda’da tutuklu bulunan Hüseyin Baybaşin, 1994’te dönemin Başbakanı Tansu
Çiller’in “PKK’yı finans eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız”
şeklindeki açıklamasının ardından başlayan Kürt işadamlarına yönelik seri
cinayetlerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İnfaz kararını Süleyman
Demirel’in verdiğini öne süren Baybaşin, öldürülecek kişilerle ilgili listeyi
gördükten durumu eski Askeri Yargıtay Başkanı İlhan Şenel’e aktardığını söyledi.
Baybaşin, infaz listesinde ismi yer alan ancak daha sonra öldürülen Kürt
işadamlarından Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve Adnan Yıldırım’ı tedbir almaları
yönünde uyardığını belirterek, “Behçet Cantürk’e ‘Türkiye’den çık yoksa seni
öldürecekler’ dedim. Kendisi Süleyman Demirel’e güvendi ve Türkiye’den kaçmadı.
Demirel’le ortaklığı vardı, Kıbrıs Yatırım Bankası’nda da ortaktılar. Behçet’le
listede adı olanlara haber verdik, ölüm listesi hakkında birçok yetkiliyle
konuştuk” dedi.
1998’de Hollanda’da yakalanan ve 2002’de müebbet hapis cezasına çarptırılarak
Zootermeer Cezaevi’ne konan Hüseyin Baybaşin, Taraf’a çok önemli açıklamalarda
bulundu. Önceki gün “Metris’te kontrgerilla eğitimi” gördüğünü itiraf eden
Baybaşin, 1994 Kasım ayında dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in “PKK’yı finans
eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız” şeklindeki açıklamasının ardından
başlayan Kürt işadamlarına yönelik cinayetlerin perde arkasını anlattı.
Listeyi Demirel hazırlattı
Ölüm listesinin Süleyman Demirel’in emriyle hazırlatıldığını iddia eden Baybaşin,
listeyi öğrendikten sonra birçok kişiye haber verdiğini ve ardından Türkiye’yi
terk ettiğini söyledi. Ölüm listesinde Kürt işadamları ve politikacıların
yanında Turgut Özal gibi devlet adamlarının da olduğunu belirten Baybaşin, “Kürt
işadamları gibi Kürt politikacıları, yazarları kısaca Kürt kimliklerini
boyunlarından çıkarmayan insanları imha etme kararını Süleyman Demirel
vermiştir. Bu kararı kamuoyuna açıklayan Tansu Çiller’dir. Bu listeyi oluşturma
kararı Çiller ve Mehmet Ağar’ın kendi başına yapabileceği işler değildir.
Amaçları da ortalığı karıştırıp kendi suç örgütleri için rant ortamı
oluşturmaktır. Çok kişiyi tanıyordum listeden. Benim de ismimin yer aldığı
listede tanımadığım isimler de vardı. Savaş Buldan da Adnan Yıldırım da listeden
haberdardı. Diğer öldürülenler hakkında da bilgilerim vardı” dedi.
“Cantürk’e bilgi verdim”
Ölüm listesini 1991’de öğrendiğini belirten Baybaşin, konuyu devlet görevlileri
ve 1994’te Sapanca’da öldürülen Behçet Cantürk’le uzun uzun konuştuğunu söyledi.
Cantürk’e “Türkiye’den çık yoksa seni öldürecekler” dediğini aktaran Baybaşin,
şöyle devam etti: “Kendisi Süleyman Demirel’e güvendi ve Türkiye’den kaçmadı.
Demirel’le ortaklığı vardı, Kıbrıs Yatırım Bankası’nda da ortaktılar. Behçet’le
listede adı olanlara haber verdik, ölüm listesi hakkında birçok yetkiliyle
konuştuk... Behçet Cantürk, Yahya Demirel ve Hacı Ali ile her gün görüşürdü.
Ağar’a rüşvet verdiğini ben duymadım. Cantürk’ün Demirel ailesinde milyon
doların üstünde parası vardı. Öldürülmesine Demirel izin vermeseydi, o aileye
güvenmeyip kendisini korusaydı ölmezdi.”
“Demirel’i tehdit ettim”
Kendisine ve ailesine yapılan baskılar nedeniyle Demirel’le görüşerek
konuştuğunu söyleyen Hüseyin Baybaşin, “İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Askeri
Yargıtay Başkanı İlhan Şenel Paşa ve daha birçok yetkiliye de durumu bildirdim.
Bu olayın ardından işyerlerim ve yakınlarıma saldırı ve baskılar arttı,
saldırıya uğradım. Ben liste hakkında devlet yetkililerine bilgi verdim. Baktım
tüm yollar Demirel’in kendisine bağlanmış, ben de kendi önlemlerimi aldım. Basın
mensuplarıyla konuştum. Süleyman Demirel’in kendisine de ‘Ailemin herhangi bir
bireyine zarar verilirse kendisinin, ailesinin ve yakınlarının çocuklarına
kadar’ öldüreceğimi söyledim. ‘Ankara’yı yakacağımı, aileme silah alıp savaşarak
öleceğimi’ söyledim” dedi.
(Daha önce burada yer almakta olan iki paragraf, İlhan Şenel'in eşi Tülin Şenel'den cevap ve düzeltme talebi
üzerine kaldırılmıştır.)
“Kocadağ Ağar’ı suçladı”
Baybaşin, 1984 tarihinde ‘Babalar Operasyonu’ sırasında Ankara’da Behçet Cantürk
ile ilişkili olarak sorgulanan Susurluk kazasında hayatını kaybeden Hüseyin
Kocadağ’ın, Cantürk’ün yoldan alınmasını organize ettiğini iddia etti. Baybaşin,
“Hüseyin Kocadağ, Behçet’in işinden evine giderken yoldan alınmasını organize
ediyordu. Cinayetin ardından Hüseyin’le konuştum bu konuyu. ‘Behçet’i
öldüreceklerini bilmiyordum. Ankara’ya götüreceklerdi ama öldürdüler’ dedi.
Kocadağ bana telefonla anlattı. Ağar’ı suçladı inanmadım” dedi.
Cinayetlerin sırrı Ağar’da
Ölüm listesi hakkında Mehmet Ağar’la da görüştüğünü belirten Baybaşin, Kürtlerin
öldürülmeye başlamasından sonra ilişkilerinin koptuğunu ifade etti. Ağar’ın
elinde dönemi aydınlatacak belgelerin olduğunu söyleyen Baybaşin bildiklerini
şöyle anlattı, “Mehmet Ağar’la ölüm listesini konuştuk. ‘Beni aşıyor Hüseyin,
bunlar babanın emridir’ diyerek Demirel’i kast etti. Mehmet Ağar kanunsuz
işlerde Demirel’in çobanlığını, Çiller’in fedailiğini yaptı. Ama Ağar’ın da
Çiller’in de patronu Demirel’di. Bu suçların hepsi MİT arşivinde vardır. Ağar’ın
elinde özel belge, ses ve görüntü kayıtları vardır. Siz de devletin ilgili
kurumları da o bilgilere bakın ve değerlendirin.”
Ölüm Üçgeni Ergenekon’da
90’larda tek tek fail-i meçhul cinayetlerle öldürülen Kürt işadamları hakkındaki
ölüm listesi iddiaları Ergenekon soruşturmasında da gündeme gelmişti. Ergenekon
davasında mahkeme, Veli Küçük’ün Kocaeli İl Jandarma Komutanı olarak görev
yaptığı 1993-1996 yılları arasında ‘Ölüm Üçgeni’ olarak adlandırılan Sapanca,
Gebze, Hendek üçgeninde özellikle Kürt işadamlarını hedef alan fail-i meçhul
cinayetlerle ilgili Kocaeli Savcılığı’ndan bilgi istenmesine karar vermişti.
Özal’ın Kürt raporu fitili ateşledi
1992’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal, sorunun şiddetle çözülemeyeceğinden hareketle
sözcüsü Kaya Toperi ve baş yaveri kurmay Albay Arslan Güner’e 10 sayfalık bir
Kürt raporu hazırlattı. Raporda, “Karşılaştığımız sorunun basit bir terör
olgusunun çok ötesinde olduğu aşikardır” deniyordu. Bu arada Özal, Çankaya
Köşkü’nde DEP milletvekilleri Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Orhan Doğan’la görüştü.
Özal, Toperi ve Güner’in hazırladığı rapordaki tesbitleri 13 Mart 1992 tarihli
MGK’da gündeme getirdi ve genel af da dahil siyasi sosyal çözümlere değindi.
Turgut Özal, ANAP milletvekili Adnan Kahveci’yi yeni bir rapor hazırlaması için
görevlendirdi. Kahveci, Güneydoğu’da bir süre inceleme yaptıktan sonra “Kürt
sorunu nasıl çözülmez” başlıklı bir rapor yazdı. Bu dönemlerde ülkede adeta bir
kaos ortamı yaşandı. (Taraf)
Silah verir eroin alırdık
05.01.2010 -
Taraf’a konuşan ünlü uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin, tutuklu bulunduğu
Hollanda’dan önemli açıklamalar yaptı: Kısmetim-1 gemisi boş halde batırıldı.
Şehmuz Daş konuşmasın diye öldürüldü. İki ton uyuşturucuyu devlet pazarladı.
Hollanda’da tutuklu bulunan Hüseyin Baybaşin, bir döneme damgasını vuran
Kısmetim-1 ve Lucky-S gemileri hakkında çarpıcı iddialarda bulundu. Dubai’den
yola çıkan ve Kıbrıs yakınlarında yapılan bir operasyon sonucu batırılan
Kısmetim-1 gemisinin içinde uyuşturucu madde bulunmadığını söyleyen Baybaşin,
Lucky-S gemisinde yakalanan uyuşturucunun ise devlet görevlileri tarafından
piyasaya sürüldüğünü ileri sürdü. Baybaşin, “Lucky-S gemisindeki uyuşturucu
piyasaya sürüldü. Bundan Emin Arslan ve Necdet Menzir’in bilgisi vardı. Şeyhmuz
Daş konuşmasın diye öldürüldü. Kısmetim-1 ise kamuoyunu yanıltmak için
batırıldı” dedi.
Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün bir süre önce tutuklanan
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan’la ortak iş yaptığını iddia eden
Baybaşin, İstanbul Cumhuriyet savcılarından Mehmet Berk’e sekiz sayfalık bir
ihbar mektubu yolladı. Emin Arslan’ın avukatı Zuhal Dönmezer Çakıroğlu,
Baybaşin’in iddialarını ciddiye almadıklarını belirterek, “Lucky-S ve Kısmetim-1
gemileri, Veli Küçük ile Arslan’ın ilgisinin olup olmadığını bilmiyorum. Bizim
soruşturmamız dışı bir konu” dedi. Emin Arslan’ın tutuklanmasının ardından
İstanbul Adliyesi’ne gelerek “Emin Arslan’a kefilim” diyen Eskişehir Emniyet
Müdürü Hanefi Avcı, Baybaşin’in iddiaları karşısında şunları söyledi: “Benim iki
gün önce söylediğim bir lafı değiştirecek halim yok. Emin Aslan’ı 20 yıldır
tanırım.”
Baybaşin, tutuklu bulunduğu Zootermeer Cezaevi’nden Taraf’a önemli açıklamalar
yaptı. Hüseyin Baybaşin’in iddiaları şöyle:
Uyuşturucu piyasaya sürüldü
“Lucky-S gemisi uyuşturucu dolu halde yakalandı bunlar piyasaya satıldı. Böylece
Türkiye ve dünya kamuoyuyla dalga geçildi. Gemideki uyuşturucunun her gramının
nereye teslim edildiğini Mestan Şenel ve Emin Arslan bilir. Şeyhmuz Daş
konuşmasın diye öldürüldü. Ben Necdet Menzir’i de olayın içinde biliyordum.
Menzir yaptığı açıklamada ‘Ben pay almadım’ demiş. Ama olayı A’dan Z’ye iyi
biliyor. Basında Lucky-S gemisinin içindeki uyuşturucunun suçlusu olduğum
yazıldığı için durum hakkında araştırma yaptım. O operasyona katılan
görevlilerden ve o uyuşturucunun sonradan tekrar yakalanmasında adı geçen
kişilerden öğrendim. Uyuşturucuyu yakalatan bir şahıs ile de görüştüm. Hiçbir
şüpheye yer kalmayacak kadar doğruluğuna inandım ve kamuoyuna açıkladım. Bu
bilgi Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Merkez Komutanlığı ve MİT’in
arşivlerinde de vardır. Lucky-S gemisinde yakalanmış olan uyuşturucunun iki
tonluk kısmı sonradan Türkiye’de yakalandı. Yakalanan madde gemideki
uyuşturucuyla aynıydı. Kısmetim-1 ve Lucky-S gemileri şov için kullanıldı.
Afganistan’a para değil silah gider uyuşturucu gelirdi. Bu pislikleri vatanı
PKK’dan kurtarmak bahanesiyle yapıyorlardı.
Boş gemi batırıldı
Kısmetim-1 adlı gemi Mestan Şenel’in emrindeki grup tarafından kasıtlı olarak
batırıldı ve gemi boştu. Bu geminin batırılmasıyla ilgili yargılanan kişiler
mağdurdular. Kısmetim-1 adlı gemide uyuşturucu varmış gibi gösterildi. Bütün
dikkatler bu gemiye çekildi. Daha Kısmetim-1 yakalanmadan yedi-sekiz ay önce
emniyet ve istihbarat birimleri bu gemiyi konuşuyorlardı. Gemi Dubai Ajman
limanındayken bir personelinde 12 kilogram eroin yakalandı. Bundan ötürü
Kısmetim-1 limanda bir yıl bekletildi. ABD, İngiliz, Interpol ve Dubai
görevlileri Kısmetim-1 gemisini didik didik aradı. Bir gram uyuşturucu yoktu
gemide. Ancak o dönemde, Türkiye’ye gemilerle uyuşturucu geldiği, bunların
Avrupa ve dünyaya satılmak üzere hazırlandığı konuşuluyordu. Yahya Demirel, Emin
Arslan ve Mestan Şenel ile bu gemi konusunu çok kez konuştum. Ayrıca, bu gemi
gibi o yıllarda onlarca uyuşturucu yüklü gemi ülkeye gelerek, pazarlandı. Aynı
şekilde Azerbaycan üzerinden araçlar da uyuşturucu madde getiriyordu.”
Veli Küçük’le Arslan ilişkili
Liceli Hüseyin Baybaşin, Ergenekon sanığı ve JİTEM kurucularından emekli
Tuğgeneral Veli Küçük’le, Mehmet Emin Arslan’ın birçok ortak iş yaptığını iddia
etti. Emin Arslan’ın, Küçük için altı sahte pasaport ve kimlik hazırladığını
iddia eden Baybaşin, “Veli Küçük ile şahsen tanışmıyorum. Kendisiyle müşterek
tanıdıklarım vardı. Kocaeli ve Sapanca’da bazı suç gruplarını para karşılığında
destekliyordu. 1991 yılında Emin Arslan, Veli Küçük’e verilmek üzere altı adet
sahte yeşil pasaport ve aynı pasaportlar için kimlik ve silah ruhsatı ile
birlikte silah götürüp Üsküdar’da bir oto galerisinde bırakmışlardı. Veli Küçük
para yerine Mehmet Emin Arslan’a bir Mercedes araba teklif etmişti. Arslan,
Küçük’ün onlara vermek istediği arabayı Vatan Caddesi’ndeki benim oto alım-satım
yerime getirdiler. Arslan değerinden fazla para istiyordu. Beyaz bir Mercedes
200’ti. Mestan Şenel’de İstanbul Narkotik Şube Müdürü’ydü. Mesut adındaki
şoförüyle aynı arabaya müşteri getirmişti.... Yaptığı çok kanunsuz işleri duydum
ama devlet
millet için tek bir yaptığını duymadım” dedi.
Arslan’ın avukatı: Söyledikleri iddia, ilişkiyi ben bilmiyorum
“Köstebek” suçlamasıyla tutuklanan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan’ın
avukatı Zuhal Dönmezer Çakıroğlu, Hüseyim Baybaşin’in iddialarını ciddiye
almadığını belirterek “Hüseyin Baybaşin’in söyledikleri iddiadan ibaret. Bunlar
Arslan’ın yargılandığı soruşturmayla ilgisi yok. Ayrıca Lucky-S ve Veli Küçük’le
Arslan’ın ilişkisinin olup olmadığını bilmiyorum” dedi.
Tuncay Güney: Eroin pazarlığını yüzbaşı yaptı
Kısmetim-1 gemisi, Ergenekon davasında da gündeme gelmişti. Ergenekon firarisi
Tuncay Güney, 2001 yılında polise verdiği ifadede Kısmetim-1 gemisiyle ilgili
şunları anlatmıştı: “Kendi edindiğim bilgiler ışığında söylüyorum. Ergenekon’un
geliri bankalardan (usulsüz krediler), büyük işadamlarından (şantajla), mafya
gruplarından, uyuşturucudan sağlanırdı. Kısmetim-1 gemisindeki eroinin sahibi,
uyuşturucu kaçakçısı Nejat Daş ve Ergenekon örgütüydü. Bir senaryo hazırlandı.
Gemi Akdeniz’in ortasında boş batırılacak ve eroin yurtdışına satılacaktı. O
günlerde Daş polisin elindeydi. Üst düzey iki kamu görevlisi gemideki mala ortak
olmak istiyordu. Pazarlıklara dahil edildiler. Ergenekon adına pazarlığı
JİTEM’ci yüzbaşı yürütüyordu. Geminin delilleri yok etmek için kaçakçılar
tarafından nasıl batırıldığı, İstanbul’dan götürülen gazeteciler tarafından kare
kare görüntülendi. İki kamu görevlisinin ortak olduğu eroinin yerine
ulaştırıldığını biliyorum. Ergenekon o yıllarda tamamen yeraltına inerek
uyuşturucuya bulaştı. Doğu’dan gelen eroinin Türkiye üzerinden geçişini organize
ediyordu.”
Baybaşin’in mektup gönderdiği Avcı: Arslan’a ben kefilim
Emniyet’in iki numaralı ismi Emin Arslan’ın da tutuklandığı uyuşturucu
operasyonu kapsamında ifade veren Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Hüseyin
Baybaşin’in iddiaları karşısında “Emin Aslan’ı 20 yıldır tanırım. İki gün önce
söylediğim bir lafı değiştirecek halim yok” dedi. Arslan’ın tutuklanmasının
ardından İstanbul Adliyesi’nde ifade veren ve adliye çıkışında “Ben ona kefilim”
diyen Avcı, Baybaşin’in kendisine bir mektup yolladığını belirterek, şöyle devam
etti: “Hüseyin Baybaşin’in kendisi ve ailesinin eroin kaçakçılığı konusunda
mahkûmiyet kararları var. O dünya polisinin tanıdığı birisi. Ben böyle birisi
hakkında açıklama yapmak istemem. Benim bilmediğim ve anlamadığım konular. Bana
da bir mektup gönderdi, çeşitli iddialarda bulunmuş. Benim iki gün önce
söylediğim bir lafı değiştirecek halim yok. Emin Aslan’ı 20 yıldır tanırım.”
Taraf’ın ulaştığı, Hüseyin Baybaşin’in Hanefi Avcı’ya gönderdiği mektupta şunlar
yer alıyor: “Benim M.E. Arslan ve suç ortakları aleyhinde şikayet
müracaatlarımın davaları devam ediyorken ve Beşiktaş Adliyesi’nde M.E. Arslan ve
suç ortakları aleyhinde dava süreci başlamışken, sizin, Hanefi Avcı olarak ‘Ben
M.E. Arslan’a kefilim’ diye basın açıklaması yapmanız yargıya müdahale değil
midir?” (Taraf)
Ağar’la son yemek
10.01.2010 -
Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür’e konuşan cezaevindeki uyuşturucu kaçakçısı
Hüseyin Baybaşin, Mehmet Ağar’a “Kürt sorununu çözelim” diyen Korgeneral Hulusi
Sayın’ın birkaç gün sonra öldürüldüğünü söyledi.
Hollanda’da Zootermeer Cezaevi’nde bulunan uyuşturucu kaçakcısı Hüseyin Baybaşin,
30 Ocak 1991’da evinin önünde öldürülen Korgeneral Hulusi Sayın cinayeti
hakkında çarpıcı iddialarda bulundu.
Sabah yazarı Mahmut Övür’e konuşan Baybaşin, Başbakanlık Başmüşavirliği görevini
yaptığı sırada öldürülen Sayın ile saldırıdan kısa süre önce bir yemekte
görüştüklerini, aynı masada Mehmet Ağar’la birlikte Diyarbakırlılar Yardımlaşma
ve Dayanışma Derneği Başkanı Nedim Özer’in de olduğunu anlattı.
Mehmet Ağar buz kesildi
Baybaşin şöyle dedi: “Korgeneral Hulusi Sayın’la, Diyarbakırlılar Yardımlaşma
Dayanışma Derneği’nin Başkanı Nedim Özer Bey ve Mehmet Ağar ile birlikte
Beyti’de yemek yemiştik. Hulusi Paşa orada bizzat, ‘Kürt sorunu Türkiye’yi
bitirir, bu sorunu kendi içimizde çözmenin yolunu bulmamız lazım. İnsanları
öldürerek, korucularla çatıştırarak bitiremeyiz. Bunları bizim çözmemiz gerekir’
diyordu. Mehmet Ağar bunları buz gibi dinledi, hiçbir cevap da vermedi. Sadece
Nedim Bey ‘Paşam biz bunları geçelim’ dedi. Hulusi Sayın da ‘Olur mu, bu
konuları geçmek olmaz. Bakın bugün biz burada oturuyoruz, yemek yiyoruz, sohbet
ediyoruz. Yarın öyle bir durum gelecek ki, birbirimizi tanıyamayacağız, hiç
birimizin güvenliği olmayacak’ dedi. Bundan birkaç gün sonra, onun
katledildiğini duyunca çok üzüldüm. Nedim Bey’i aradım, ‘Konuşuruz şekerim,
konuşuruz’ dedi kapattı. Sonra görüştüğümüzde ise ‘Ben sana o zaman söyledim, bu
Kürtlüktür, bu Türklük bu kimseye fayda sağlamaz ve öyle bir ortam var. Bak Paşa
bile kendini koruyamadı, konuşmasına gerek yoktu, ben uyardım anlatamadım’
dedi.”
Hulusi Sayın’ın öldürüldüğü dönemde Mehmet Ağar, İstanbul Emniyet Müdürlüğü
görevini yapıyordu.
Sol örgütün Sayın’la ne işi var
Hüseyin Baybaşin, Sayın suikastını Dev-Sol örgütünün üstlenmesini ise şöyle
yorumluyor: “Sol örgütün Hulusi Paşa ile ne işi var. Her zaman devlet içindeki
çeteler birilerini katlederken bir örgüt adı verirler. Onlar da üstlenir. O
toplantıya Hulusi Sayın neden gidiyordu? Bunun soruşturulması lazım. Kim yaptı,
kim üstlendi değil, bu niye yapıldı? Buna bir bakmak lazım.” (Taraf)
Savcılık, Baybaşin'in ifadesini alabilir
10.01.2010 - Hollanda'da
müebbet hapis cezasına çarptırılan ve 'Türk Escobar' olarak anılan Hüseyin
Baybaşin'in iddiaları savcılığı harekete geçirdi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı
Mehmet Berk'in, Baybaşin'in ifadesini almak için Hollanda'ya gidebileceği
öğrenildi. 1970 yılında Kayseri Palas Oteli'nde 'kontrgerilla' eğitimi aldığını
ifade eden Baybaşin, o dönemde askeri bölgelerde ve Halkevleri'nde gençlerin bu
şekilde eğitildiğini anlatmıştı.
Baybaşin'in Taraf gazetesinde 3-4-5 Ocak 2010 tarihlerinde yayımlanan
itirafları, pek çok önemli iddiayı da beraberinde getirmişti. Tansu Çiller'in
"PKK'ya yardım eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız." ifadesinden sonra
başlayan faili meçhul cinayetlere değinen Baybaşin, ölüm listesini Demirel'in
hazırlattığını öne sürmüştü. Baybaşin, Turgut Özal'ın isminin de listede yer
aldığını iddia etmişti. Ölüm listesinin uygulama aşamasında Susurluk davasında
da yargılanan Mehmet Ağar'ın devreye girdiğini iddia eden Baybaşin, Ağar'ın
Demirel'in pis işlerini yaptığını savunmuştu. 'Çiller'in fedaisi' diye
nitelediği Ağar'da bu cinayetlerle ilgili belgelerin olduğunu ileri süren
Baybaşin, MİT'in de olanlardan haberdar olduğunu belirtmişti. 1970 yılında
Kayseri Palas Oteli'nde 'kontrgerilla' eğitimi aldığını ifade eden Baybaşin, o
dönemde askeri bölgelerde ve Halkevleri'nde gençlerin bu şekilde eğitildiğini
anlatmıştı. (Zaman)
Baybaşin'in açıklamaları için 'Cevap ve Düzeltme'
10 Ocak 2010 tarihli 'Savcılık, Baybaşin'in ifadesini alabilir'
alıntı haberimize ek olarak verdiğimiz 'Uyuşturucu Baronu Hüseyin
Baybaşin'den Şok Açıklamalar: Kontrgerillada Eğitim Gördüm' başlığını
taşıyan ve 4 Ocak 2010 tarihli 'Taraf'
gazetesinden alıntıladığımız haberde geçen bazı ifadelerden dolayı
Türkiz Şenel itirazda bulunarak düzeltme metni yayınlamamızı talep
etmişlerdir. Hiç kimsenin haksız yere zan altında kalmasını ya da
suçlanmasını asla istemeyiz. Biz iddiaları aktarıyoruz. Ancak cevap
gelirse onu da memnuniyetle yayınlarız. Bu işimize gelir şu gelmez diye
bir düşüncemiz asla olmamıştır. Fikrini beğenmediğimiz bir kişi bile
olsa onun haksız yere suçlanmasını asla istemeyiz. Bu sitede yayınlanan
haberlerin bir çoğu aslında alıntıdır ve iddiaları içermektedir. Lehte
ve aleyhte, ciddi içeriği olan, hakaret içermeyen, site konumuzla ilgili
ve gücümüz yettiğince tüm iddiaları aktarmaya çalışıyoruz. Sitede
yayınlanması o iddiaların doğru olduğunu göstermez. Sadece bir tartışma
ortamının oluşmasını, site konumuzla ilgili lehte ve aleyhte dile
getirilen iddialar arasında o iddiaları içeren haberin de dikkate
alınmasını amaçlıyoruz. Sayın Türkiz Şenel kendisiyle ilgili iddiaların
farkına varmış ve itiraz ediyor. Ancak belki farkına varmayan birçok
kişi var. Onların haksız yere suçlanmaması için bu uyarılarımızı
ayrıntılı olarak vurgulamak istiyoruz. Bir kişi mahkemece suçlu bulunmadığı sürece suçsuzdur, masumdur. O kişi hakkında
dile getirilenler sadece bir iddiadır. İddialara farkında olmayarak
cevap verememesi, ya da farkında olsa bile cevap vermemesi 'bize göre' o
kişinin suçlu olduğunu göstermez. Sayın Türkiz Şenel'in cevap hakkına da
saygı duyuyor ve burada yayınlıyoruz.
Abdullah
Harun, 27 Ocak 2010, 10:22
CEVAP VE DÜZELTME METNİDİR
www.kontrgerilla.com alan adlı internet sitesinde yayınlanan “Uyuşturucu
Baronu Hüseyin Baybaşin'den Şok Açıklamalar: Kontrgerillada Eğitim
Gördüm" başlığı altında, “İlhan Şenel Paşa ile görüştüm” ve “Villamı
hediye ettim” alt başlığı ile verilen haber içeriğinde, 1995 yılında
vefat eden Askeri Yargıtay Eski Başkanı Tuğgeneral İlhan ŞENEL ve eşi
müvekkilim Türkiz ŞENEL ile ilgili gerçeğe aykırı ve iftiradan ibaret
ithamların yer alması sebebiyle, işbu cevap ve düzeltme metnini
kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
Anılan haberde; müvekkilimin eşi Askeri Yargıtay Eski Başkanı Tuğgeneral
merhum İlhan ŞENEL’in uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin BAYBAŞİN ile ilişki
içinde olduğu, Hüseyin BAYBAŞİN’in cezaevinde yatan amcasını bıraktırmak
için İlhan ŞENEL’in eşi müvekkilim Türkiz ŞENEL’e Edremit Altınoluk’da
villa hediye ettiği şeklinde tamamen gerçek dışı ve iftiradan ibaret
ithamlarla müvekkilim Türkiz ŞENEL küçük düşürülerek kişilik haklarına
ağır ve haksız bir şekilde saldırılmış, eşi merhum İlhan ŞENEL’in aziz
hatırasına da saygısızlık yapılmıştır.
Müvekkilim Türkiz ŞENEL’in eşi merhum İlhan ŞENEL, görevi başında
bulunduğu süre zarfında, görevinin ve bulunduğu konumun gerektirdiği
özen ve sorumluluk içerisinde hareket etmiş ve onurlu bir meslek
yaşantısı sonunda 30.08.1992 tarihinde yaş sınırından emekliye
ayrılmıştır. Merhum İlhan ŞENEL’in, haberde gerçek dışı açıklamalarına
yer verilen Hüseyin BAYBAŞİN isimli kişi ile hukuk dışı herhangi bir
ilişkisi, bu ilişkiden kaynaklı olarak sözü edilen kişiye sağladığı bir
menfaat ve bunun karşılığı olarak eşi müvekkilim Türkiz ŞENEL’e hediye
edilmiş bir villa söz konusu değildir. Müvekkilim Sayın Türkiz ŞENEL
adına tapuda kayıtlı Edremit Altınoluk’ta bir taşınmaz bulunmakla
birlikte, bu taşınmaz, tamamen bir rastlantı sonucu, üzerinde asılı ilan
vasıtasıyla temasa geçilerek, mal sahibinden, piyasa rayici üzerinden
banka vasıtasıyla ödeme yapılmak suretiyle 1992 yılında satın
alınmıştır. İlgili ödeme dekontları müvekkilimde bulunmaktadır.
Müvekkilim ve merhum eşi ile ilgili habere konu edilen hususların
gerçeğe aykırı ve iftira niteliğinde olduğu basit bir araştırma ile ya
da ilgilisine sorulmak suretiyle anlaşılabilecekken, uyuşturucu
kaçakçısı ve halen Hollanda’da tutuklu bulunan bir kişinin çamur at izi
kalsın mantığı ile yaptığı açıklamalar esas alınarak yapılan haber,
basın ahlak ve ilkeleri ile bağdaşmaz.
Kamuoyunun bilgisine saygı ile sunulur.
Türkiz ŞENEL Vekili
Av. Ahmet ÇÖRTOĞLU
|