Yargıtay/AİHM'e göre Basın Özgürlüğü
Düşünce ve ifade hürriyeti ile ilgili Anayasa ve yasalar yanında Norm Hukuk
statüsündeki Uluslararası sözleşmeler ve AİHM kararları ortadadır.. Verilen
haberlerde gerçeklik, güncellik, doğruluk, ölçülülük, fikirle ifade arasındaki
mantıki bağ, kamu yararı kriterlerine uygunluk şartı ile eleştiri “alışılmışın
dışında”, “şok edici” olabilir..
Düşünce ve ifade hürriyeti ile ilgili Anayasa ve yasalar yanında Norm Hukuk
statüsündeki Uluslararası sözleşmeler ve AİHM kararları ortadadır.. Verilen
haberlerde gerçeklik, güncellik, doğruluk, ölçülülük, fikirle ifade arasındaki
mantıki bağ, kamu yararı kriterlerine uygunluk şartı ile eleştiri “alışılmışın
dışında”, “şok edici” niteliklerde olabilir..
Gazetecilerin, STK temsilcisi ve toplumsal aktörlerin ve politikacıların, hem
genişletilmiş eleştiri hakları ve hem de artırılmış tahammül yükümlülükleri
vardır..
YARGITAY KARARLARI AÇISINDAN DURUM:
Yargıtay Genel Kuruluna göre (2002/151) BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KİŞİLİK HAKLARINDAN
ÜSTÜNDÜR. Bunun şartı, gerçeklik, objektiflik ve özle biçim arasında ölçülülük
kriteridir.. Manisalı Gençler Davası ile ilgili olarak Radikal gazetesi hakkında
açılan bir dava ile ilgili olarak verilen, sözü edilen Genel Kurul kararında
“Basında haber verme hakkı, gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi,
konu ile ifade arasındaki düşünsel bağ” ile açıklanmaktadır.. “Yayımlanmasında
kamu yararı bulunan gerçek ve güncel haberin ya da eleştirin özle biçim arasında
denge kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkmış ve basın
sorumluluktan kurtulmuş olur” denilmektedir...
Prof. Dönmezer’e, Prof. İçel ve Prof. Özsunay’a atıf yapılan kararda ayrıca şu
ifadelere yer verilmektedir: “Basın özgürlüğü kişinin dünyada ve özellikle
içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren olay ve olgular
hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamayı amaçlar. Bunun gereği olarak basın
haber toplamak, fikir ve kanaatleri izleyerek bunları çözümlemek, yorumlamak,
eleştirmek ve sonuçta kamuoyunu ilgilendiren konularda doğru ve gerçeğe uygun
haber vermek hakkına sahip ve bununla görevlidir..
Eş söyleyişle; denetim uyarma, eleştiri ve gerçekleri açıklama basının doğal
ödevleridir.” (...) “ Demokratik yaşamın gelişmesinde ulusal birliğin
sağlanmasında, kamuoyunun sağlıklı bir biçimde oluşmasında sosyal ve siyasal
ilerlemede basının çok önemli bir fonksiyonunun bulunduğu açık ve kuşkudan
uzaktır. Kısacası basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur.”
Yargıtay genel kurulu kararına göre, kişilik haklarına verilen bir zarar
sözkonusu olsa bile, burada basının kamu görevi yapması dolayısı ile sağlanan
amaç, toplumsal yarar arasında denge kurulmasından söz edilmektedir.. “Kamu
görevi yapan bir kişinin görevi yerine getirme tarzı ile ilgili olarak, onur
kırıcı bir haber yayımlanırsa, bir yandan kişinin onuru, diğer yandan basın
özgürlüğü çatışır ve burada BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KİŞİNİN ONURUNA ORANLA DAHA ÜSTÜN
BİR DEĞER TAŞIR” Prof Dr. Haluk Doğanın “Basın yoluyla ihlallere karşı Özel
Hayatın Korunması” isimli esere atfen karara giren bu ifadeler üzerinde
titizlikle durulması gerekir..
Anayasada temel hakların dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez niteliği
belirtildikten sonra (m. 12) bunların sınırlandırılması ve kötüye kullanılması
ancak kanunla (m. 13-14) düzenleneceği belirtilmiş, yine aynı şekilde bir temel
hak olarak din ve vicdan özgürlüğünü (m. 24) düşünce açıklama özgürlüğünü (m.
26), toplantı ve gösteri hürriyetini (m.34) de tanımlamıştır. Türkiye
Cumhuriyetinin kanunlaştırarak iç hukuk mevzuatı haline getirdiği İnsan hakları
evrensel bildirgesinin 18,19,21. Ve diğer maddeleri din, vicdan, düşünce ve
kanaat hürriyeti ile bunları ifade etmenin anlam, kapsam ve niteliğini
belirtmiştir.. Yine insan hakları Avrupa Sözleşmesinin 9,10,11.maddeleri bu
hakların anlam ve kapsamını ve niteliğini açıklamıştır. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin karar ve içtihadları ile bu kavramlar ve kurumların pratik
hayattaki karşılıkları konuya netlik getirmiştir. Keza İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesi ek 1 Protokolünün 3. Maddesi, yasama organının oluşumunda, halkın
kanaatinin serbest oluşumunun önemi belirtilmiştir. Bu anlamda toplumsal
talepler ve eleştirilerin özgür bir biçimde ifade etmesinin önünde engel
konulamaz.
Herhangi bir kimse bir icraatı yanlış bulabilir ve bunun değiştirilmesi yönünde
kamuoyu oluşturmak isteyebilir. Örneğin son dönemdeki paralel devlet yapılanması
iddialarını ve bu yapılanmayı konu alan haberlerini hatırlayalım. Bu iddialarda;
meşru yollarla seçilmiş bir hükümete karşı darbe girişimi, kayıt dışı bir
ekonomi, paralel devlet, paralel bir dini örgütlenme üzerinden siyasete müdahale
söz konusudur.. Örgüt iktidar partisi içinde örgütlendiği gibi, Polis, Yargı,
İstihbarat, ordu, finans dünyası, medya alanında örgütlenmiş, Başbakanlık ve
Dışişleri Bakanlığında dinleme yapabilen, mensupları eli ile MİT'e operasyon
yapma gücüne sahip, muhalefeti dizayn etme iddiasında bir yapıdır. İşte bu
iddiaları dile getiren haber ve yazılarda bu olaylara dönük bir kaygı ve
hassasiyet söz konusudur.. Bunları kim görmezden gelebilir.. Yazarlar ve haber
siteleri bunları yazıp konuşamayacaksa basın özgürlüğünün ne anlamı kalır..
Sadece Twitter’a, Facebook’a, Youtube’ye mi aittir bu özgürlük!..
Deliller, sebepler ve sonuçlar ortadadır.. Yargıtay’ın kesinleşen içtihatlarına
göre Düşünce ve İfade Hürriyetini güvence altına alan AİHS’nin 10.maddesi ile
ilgili olarak Divan’ın verdiği kararların yorumunda bu konuya açıklık
kazandırılmaktadır.. (AİHS ve Uygulaması/Prof. Dr. Feyyaz Gölcüklü ve Prof. Dr.
A. Şeref Gözübüyük s 319) da bu konu şu şekilde izah edilmektedir.
“Düşünceyi açıklama özgürlüğü, demokratik toplumun başlıca temel taşlarından,
kişinin ilerleyip gelişmesinin asal koşullarından birini teşkil eder. 2. Fıkra
hükmü saklı kalmak kaydıyla BU ÖZGÜRLÜK SADECE İTİBAR GÖREN VEYA ZARARSIZ, YAHUT
ÖNEMSİZ SAYILAN HABERLER YA DA FİKİRLER BAKIMINDAN DEĞİL AYNI ZAMANDA DEVLET
YAHUD HALKIN BİR BÖLÜMÜ İÇİN AYKIRI, KURALDIŞI, ŞAŞIRTICI VEYA ENDİŞE VERİCİ
CİNSTEN OLANLAR İÇİN DE GEÇERLİDİR DEMOKRATİK TOPLUMUN VAZGEÇEMEYECEĞİ
ÇOĞULCULUK, HOŞGÖRÜ VE AÇIK FİKİRLİLİĞİN GEREĞİ BUDUR.”
AİHM KARARLARI AÇISINDAN DURUM:
Konu Norm Hukuk statüsündeki evrensel hukuk ve AİHM kararları açısından
incelendiğinde,
Anayasanın 90. Maddesine göre Uluslar arası Sözleşmeler iç hukukta da geçerlidir
ve Anayasaya aykırılığı iddia edilemez.. Bu çerçevede aşağıdaki yargı
kararlarının göz önünde bulundurulması gerekir..
-Saldırgan ifadeler kullanılabilir
Şener / Türkiye davasında AİHM bu yönde karar vermiştir.. (18 Temmuz 2000-
Reports of Judgments and Decisions 2000)
-Politik konularda ifade özgürlüğü daha geniştir
Sürev ve Özdemir davasında mahkeme bu yönde karar vermiştir (8 Temmuz 1999-
Reports of Judgments and Decisions 1999)
-Şiddet içermeyen direniş çağrısı yapılabileceği bile hükme bağlanmıştır
İncal davasında AİHM bu yönde karar vermiştir.. (9 Haziran 1998- Reports of
Judgments and Decisions 1998-4)
-Düşünceler Sert bir üslupla açıklanabilir (Ceylan davası), Saldırgan ifadeler
kullanılabilir (Şener Davası), Fikirler düşmanca bir üslupla kaleme alınabilir
(Polat Davası) AİHM‘nin bu konularla ilgili kararları: (8 Temmuz 1999- Reports
of Judgments and Decisions 1999) (18 Temmuz 2000- Reports of Judgments and
Decisions 2000) (29 Mart2001- Reports of Judgments and Decisions 2001)
-Haber abartılı ve provoke edici (kışkırtıcı) olabilir..
Thoma /Lüksemburg davasında AİHM bu yönde karar vermiştir.. (29 Marc 2001-
Reports of Judgments and Decisions 2001)
-Kamuya malolmuş kişiler ve konular hakkında alışılmışın dışında yayın
yapılabilir..
Dalban / Romanya davasında AİHM bu yönde karar vermiştir.. (28 Eylül 1999-
Reports of Judgments and Decisions 1999)
-İfade özgürlüğünü sağlamak konusunda devletin pozitif yükümlülüğü vardır..
Özgür Gündem / Türkiye davasında AİHM bu yönde karar vermiştir.. (16 Mart 2000-
Reports of Judgments and Decisions 2000)
-İyi niyetle, sert üslupla da olsa talepler dile getirilebilir..
Maronek / Slovakya davasında AİHM bu yönde karar vermiştir.. (1 Nisan 2001-
Reports of Judgments and Decisions 2001)
Ve daha bir çok örnek verilebilir.. Gazetecilerin genişletilmiş eleştiri hakkı,
resmi görevlilerin ise genişletilmiş eleştirilmeye karşı tahammül sorumluluğu
vardır..
GAZETECİLERİN ELEŞTİRİ VE KINAMA HAKKI VARDIR
Gazeteciler ve kanaat önderlerinin genişletilmiş eleştiri hakkı yanında, kamu
otoriteleri gibi toplumsal aktörlerin de daha fazla ve sert eleştiriye tahammül
yükümlülükleri vardır. Aşağıda kaynakları gösterilen belgeler bu durumu tespit
etmektedirler.
“Gazeteciler meslekleri gereği, haber niteliği olan olayları halka duyurmak hak
ve ödevi içindedirler. Yasaların kişilere, meslek gruplarına, kamu kuruluşlarına
ve devlet yönetimine yüklediği ödevlerin gereği gibi yapılmaması ve yanlış zarar
doğurucu nitelik ve doğrultuda yapılması yasalara uygun davranılsa bile kamu
yararına aykırı bir biçimde yapılmasına kendi doğru buldukları açıdan ve kamunun
doğruluğunda birleştirdiği açıdan ağır biçimde de olsa eleştirme ve kınama
hakkına sahiptirler.”
(Yargıtay 4.HD,30.05 1974 T.2113 E.,2898 K. Sayılı kararı M. Reşit Karahasan,
Sorumluluk ve Tazminat Hukuku 1989 Basım 2.cilt sayfa:695-696)
Yeniden ve tekrar ifade etmek gerekirse;
ELEŞTİRİLER SERT, AYKIRI, KURAL DIŞI, ENDİŞE VERİCİ OLABİLİR. GAZETECİLERİN
GENİŞLETİLMİŞ ELEŞTİRİ HAKKI VARDIR. Buna Göre: Toplumun önde gelen yazar,
düşünür, siyasi parti temsilcisi, dernek, vakıf gibi Sivil Toplum Örgütü
başkanları gibi kişilerin toplumda yaşanan diğer insanlara nazaran daha geniş
bir eleştiri hakkı bulunduğu AİHM tarafından açıkça bir kararda kabul
edilmiştir. Nitekim ülkemiz mahkemeleri de bunu bir çok kararda kullanmıştır. Bu
şekilde bir eleştiri hakkı bulunduğu için anayasal sınırlar içinde bu hakkın
kullanılmış olması bir suç teşkil etmeyecektir.. Konu eleştiri olunca sert ve
haşin olması ve bunun bir övgü olmaması normaldir..
Kaldı ki, eleştiriler aykırı ve şok edici de olabilir. Kamu görevlilerinin
genişletilmiş tahammül sorumluluğu, Sivil Toplum Örgütü temsilcileri ve basının
genişletilmiş eleştiri hakkı vardır..
Yapılan haberlerde ve yazılan yazılarda ne suç ve ne de suç kastı vardır.. Hal
böyle olunca, sitemizde yer alan haberlere suç izafe edilmesi de mümkün
değildir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
yerleşik içtihatlarında da bu böyledir.. Yasalarda yapılan değişiklik ve
Anayasanın 90. Maddesinin amir hükmü de bu yöndedir.
Abdullah Harun, Kontrgerilla.com Site Editörü
Eleştiriler ile tekzip, düzeltme ve haber kaldırma taleplerine bakışımız
(24
Ocak 2015, 15:51) |