Balyoz Darbe Planı
Türkiye gündemine bomba gibi gibi düşen balyoz darbe
planı..
Yasemin ÇONGAR - MEHMET BARANSU - YILDIRAY OĞUR / TARAF:
20 Ocak 2010 - 2002 yılının
son günleriydi. 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden yirmi iki yıl geçmiş, 28
Şubat 1997 postmodern müdahalesinin hedefi olan siyasetçilerin bir bölümünün
kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi 3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına
iktidara gelmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir grup bu sonuçtan çok
rahatsızdı. Bu grup, 12 Eylül’deki Bayrak Harekâtı’nı birebir model alan çok
kapsamlı bir darbe planı için düğmeye bastı ve yaptığı çalışmaya Balyoz
Güvenlik Harekât Planı adını verdi. Balyoz, daha önce basına yansıyan
Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz ve Eldiven kod adlı darbe planlarından farklı
olarak, icra sürecinin bütün aşamaları en ince ayrıntılarına kadar tasavvur
edilmiş bir darbe planı.
Her şey hazır ve kayıtlıymış
Bu planın her veçhesi bilgisayar ortamında belgelere dökülmüş durumda. Darbe
hazırlık toplantılarının ses kayıtları, bu toplantılara katılan üst rütbeli
muvazzafların ellerinden çıkma notlar, “çok gizli” kaydı altındaki resmî
harekât emirleri, sıkıyönetim ve darbe zeminini hazırlama amaçlı Çarşaf,
Sakal, Suga ve Oraj kod adlı eylem planları, darbe sırasında
gerçekleştirilecek gözaltı ve el koyma süreçleri ile darbe sonrasında
uygulanacak hükümet programı bu belgelerde en ince ayrıntısına kadar yer
alıyor. Ayrıca, darbe sırasında görev alacak personel ve sorumlulukları,
gözaltına alınacak gazetecilerin ve darbecilerin öngördüğü bakanlar
kurulunun üyeleri de bir bir listelenmiş.
5000 sayfadan çok belge var
Taraf Balyoz Darbe Planı’nın 2002 sonunda başlayan ve 2003 martına kadar
süren çalışmalarının, basılı haliyle toplam beş bin sayfayı aşan belgelerine
ulaştı. Bu belgeler arasında, “ıslak” yazışmalar, power point sunumları ve
orijinal antetli askeri CD’ler var. Dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral
Çetin Doğan’ın, dönemin Harp Akademileri Komutanı Hava Orgeneral İbrahim
Fırtına’nın ve Dönemin Donanma Komutanı Oramiral Özden Örnek’in imzasını
taşıyan harekât planları ile Birinci Ordu Harekât Başkanı Kurmay Albay Süha
Tanyeri’nin darbe hazırlıklarının konuşulduğu toplantıda aldığı özel notlar,
darbe planının konuşulduğu kapsamlı bir toplantının kesintisiz ses kayıtları
ve planın icra aşamasına geçtiğini gösteren çok kapsamlı fişleme tutanakları
da bu belgeler arasında yer alıyor.
Taraf, 2004’te emekliye ayrılan Orgeneral Çetin Doğan önderliğinde yürütülen
ve Kara Kuvvetleri’nin yanı sıra Hava, Deniz ve Jandarma’dan adları
belirlenmiş personelin katılımı sağlanan darbe planının, Türkiye’nin sadece
yakın geçmişine değil güncel meselelerine de ışık tutan ayrıntılarını
bugünden itibaren okurlarına sunacak.
İzleyen paragraflarda, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grubun
sıkıyönetim ve darbe hevesini gerçekleştirebilmek için İstanbul’un büyük
camilerinde Cuma namazı kılan cemaatin havaya uçurulmasından bir Türk askerî
uçağının yine Türk askerlerince düşürülmesine varan bir dizi suçu nasıl
planladığının ibretlik hikâyesini okuyacaksınız.
Org. Çetin Doğan’ın öncülüğünde
Balyoz Güvenlik Harekât Planı’nın bir babası varsa, o da dönemin Birinci
Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan.
Doğan, AKP’nin iktidara gelişinden hemen sonra tüm birliklere tebliğ ettiği
“Laik Cumhuriyet İlkelerine Karşı Son Zamanlardaki Davranışlar” konulu,
belgesi Taraf’ta mevcut yazıyla doğrudan AKP’yi hedef alıyor.
Hükümeti devirme amaçlı girişimlere zaman kaybetmeden başlanması gerektiğini
ifade eden Doğan, bu hedefe yönelik olarak, her yıl düzenlenen rutin Birinci
Ordu Plan Seminerleri’nde değişikliğe giderek “iç tehdit” olgusunu dış
tehdidin önüne alıyor ve söz konusu semineri de hazırlattığı darbe planını
kamufle eden “jenerik bir senaryo çalışması” olarak lanse ediyor.
Rutin toplantıda örtülü görev
Ayrıntılarını yan sayfada yayımladığımız Balyoz Güvenlik Harekât Planı,
Türkiye genelinde sıkıyönetim ilân edilmesi sonrasında yapılacak darbenin
icraat yöntemini tarif ediyor ve 2 Eylül’deki Bayrak Harekât Planı’nın 2003
Türkiye’sine uyarlanması esasına dayanıyor.
Planın altında “Balyoz Sıkıyönetim Komutanı” unvanıyla imzası olan Orgeneral
Doğan, yukarıda sözü geçen Birinci Ordu Plan Semineri’nin “kamuflaj”
işlevini ve öncesinde yapılmasını emrettiği hazırlıkları şöyle anlatıyor:
“Balyoz Planı’nın, ‘Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo’ isimli jenerik
bir plan şeklinde oynanacağı plan seminerine kadar, irticai, yıkıcı ve
bölücü gruplara ait mevcut tüm listeler ile teşkil edilecek olan özel görev
timlerinin listeleri güncellenecek ve devamlı olarak güncel tutulacak. Buna
paralel olarak, Balyoz Güvenlik Harekât Planı, ‘Olasılığı En Yüksek
Tehlikeli Senaryo’ isimli jenerik bir plan şeklinde, ‘GİZLİ’ gizlilik
derecesinde ve özel olarak seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla
icra edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek.”
Bu ifadeler ve toplam 29 generalle 133 subayın katıldığı toplantı
esnasındaki konuşmalar, söz konusu rutin seminerden bir “örtülü görev”
çıkarıldığının da kanıtı.
12 Eylül’ü model aldılar
Taraf’ın, akışını gerek yazılı dökümden gerekse, bizzat Doğan’ın emriyle
yapılan ses kayıtlarından takip ettiği 4-6 Mart 2003 tarihli Birinci Ordu
Plan Semineri’nin bir “darbe provası” olarak cereyan ettiğini, seminer
esnasında kurmay bir subayın sarf ettiği şu sözler de kanıtlıyor:
“12 Eylül darbesiyle ülke süt liman hale geldi. Şimdi böyle bir tehdidin
ortadan kaldırılması için fazla uğraşa gerek yok. Yani kuvvetleri sağa sola
göndermenin… Bana göre yapılacak en kolay hareket tarzı, 12 Eylül gibi bir
harekâtın baştan itibaren organize edilmek suretiyle, bir anda
söndürülmesine imkan sağlar diye düşünüyorum. Tabii, bunu burada söylemek
istemedik ama sonunda bunu vurgulamaya çalışıyoruz.”
Sıkıyönetim uğruna katliam
Birinci Ordu Plan Semineri öncesinde hazırlanan hareket planları “Türkiye
genelinde sıkıyönetim ilan edilmesi” ve “darbe için elverişli koşulların
oluşturulması” hedeflerini taşıyor. Bu hedeflerle çok sayıda insanın
ölmesine yol açabilecek, büyük tepki ve kaos yaratacak, Türkiye’yi
Yunanistan’la savaşa sokabilecek eylemler öngörülüyor.
Bu planlardan biri “ÇOK GİZLİ” damgasını, Şubat 2003 tarihini ve Harp
Akademileri Komutanı Hava Orgeneral İbrahim Fırtına’nın imzasını taşıyan
Oraj Hava Harekât Planı.
Planın “Vazife” bölümünde aynen şöyle deniyor:
“Hava Kuvvetleri Komutanlığı olarak Türkiye genelinde sıkıyönetim ilan
edilmesini sağlamak ve Sıkıyönetim Komutanlıklarının faaliyetlerinin
başarıya ulaşmasını sağlamak maksadıyla; Yunanistan’la gerginliği artıracak
ve irtica yanlılarını tahrik ederek TSK aleyhine faaliyetlere başlamalarını
sağlayacak, envanterindeki mevcut silah sistemlerini kullanarak psikolojik
etki yaratarak hükümet ve TBMM üzerinde baskı kuracak, personel
görevlendirmesi yaparak Sıkıyönetim Komutanlıklarına destek verecektir.”
Jetimizi düşürtelim ya da düşürelim
Oraj Hava Harekât Planı, “Türk Hava Kuvvetleri’nin Ege Denizi’ndeki
uçuşlarının sayısının arttırılmasını” ve “Türk savaş uçaklarının Yunanistan
tarafından engellendiğinin ve taciz edildiğinin gündeme getirilmesini”
öngörüyor.
Oraj’ın “İcra” bölümünün tüyler ürpertici ikinci maddesi aynen şöyle:
“Emirle Ege uçuşları sırasında Yunan Hava Kuvvetlerine ait uçaklar taciz
edilerek tahrik edilecek bir çatışma ortamı oluşturulacaktır. Mümkünse bir
uçağımızın Yunan Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesi sağlanacak, bu
gerçekleşmediği takdirde yeniden teşkilatlandırılan ÖZEL FİLO personelinden
bir pilotun uygun zaman ve yerde kolundaki uçağa atış yapmak sureti ile
kendi uçağımızın düşürülmesi sağlanacaktır. Uçağın, Yunan Hava Kuvvetleri
tarafından düşürüldüğü yönünde medyada haberler yaptırılarak, AKP
Hükümetinin bu konudaki acizliği ortaya konulacaktır.”
Ege’de savaş provokasyonu
Orja’nın devamında, Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getirebilecek
gerilim planı şöyle ayrıntılandırılıyor:
“Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde ve özellikle Filolarda Yunan Hava
Kuvvetleri’ne yönelik husumet ve gerginlik kontrollü olarak artırılacak,
pilotların uçuşlarda daha agresif olmaları sağlanacaktır. Benzer olaylarda
meşru müdafaa kapsamında atış dahi yapabileceği gayri resmi olarak pilotlara
deklare edilecektir.”
Bu provokasyon havada devam ederken, Trakya sınırında gerginliğin
arttırılması ve bütün bölgede seferberlik havası yaratılması da
hedefleniyor:
“Gerginlik Trakya sınırında da arttırılacak, Trakya sınırına yakın
bölgelerde devriye görevleri icra edilecek, Deniz Kuvvetleri ile Ege
Denizinde sürekli müşterek eğitim yapılacaktır. Balıkesir, Bandırma, Çiğli,
Çorlu ve Dalaman meydanlarında 24 saat esasına göre yerde uçak bekletilecek,
en küçük olaylarda dahi scramble uçakları kaldırılacaktır. 134 üncü Filo
K.lığı (Türk Yıldızları) iki günde bir sanayi odaları, iş adamları, barolar
vb. davetlisi olarak farklı şehirler üzerinde gösteriler yapacak, halkın
TSK’ne duyduğu sempati pekiştirilecek, gösteriler sırasında halka ve
özellikle de çocuklara hediyeler dağıtılacaktır.”
Hava Müzesi’ne cübbeli baskın
Orja’nın Türk-Yunan gerilimi senaryosunu iç karışıklığa tahvil etme ve ordu
ile “irticacı” tabir edilen kesim arasında çatışma ortamı yaratma amaçlı
icra hükümleri, Fatih ve Kadıköy semalarındaki gösterileri de kapsıyor. Bu
gösteriler ardından, “cübbeli, sarıklı, çarşaflı” gruplar oluşturularak Hava
Müzesi’ne saldırılması planlanıyor:
“134’üncü Filo Komutanlığı İstanbul’da birer gün ara ile iki gösteri
yapacaktır. İlk gösteri Kadıköy Meydanı üzerinde olacak ve büyük bir
kalabalığın katılması sağlanacak İstanbul garnizonu içerisinde bulunan
askeri öğrenciler ile er ve erbaşlar sivil kıyafetli olarak gösteriye
katılacaktır. İkinci gösteri ise Fatih’te Çarşamba semti üzerinde
gerçekleştirilecektir. Gösterinin yapıldığı gece yarısı cübbeli, sarıklı ve
çarşaflı gruplar ellerindeki yeşil bayrakları ve molotof kokteylleri ile
Hava Müzesini basarak müzedeki uçakları tahrip etmeleri sağlanacaktır.”
Şiddete şiddetle karşılık verilecek
Planın devamında şöyle deniyor: “3’üncü ve 8’ inci Ana Jet Üs Komutanlıkları
başta olmak üzere tüm hava birlikleri nizamiyelerine şeriat isteyen gruplar
tarafından saldırılar düzenlenecek, mülki amirlerin izinleri beklenmeden
olaylara müdahale edilecek geçici süreler ile hava birlikleri etrafındaki
bölgelerde sokaklarda, caddelerde ve çevre yolu ve karayollarında güvenlik
bölgeleri oluşturularak denetim sağlanacak, arama yapılacak, şüpheli olduğu
gerekçesi ile bazı şahıslar belli süreler alıkonulacaktır. Şiddet
gösterenlere şiddetle cevap verilecek gerekli durumlarda silah kullanmaktan
çekinilmeyecektir.”
Ankara Ticaret Odası’nın davetiyle
“Tek yol sıkıyönetim” şiarını taşıdığı izlenimi veren Orja, hedefini açıkça
ortaya koyuyor:
“Hükümetin sıkıyönetim ilan etmesi sağlanıncaya kadar faaliyetlere aralıksız
devam edilecektir. Meclisin sıkıyönetim ilan etmesi için gerekli oy oranı
yakalanamazsa, Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) davetlisi olarak Ankara şehir
merkezi üzerinde hava gösterileri yapılacak, TBMM’nin çalıştığı gün ve
saatlerde meclis üzerinden çok alçak uçuşlar yapılmak sureti ile TSK’nin
varlığı hissettirilecektir.
Sıkıyönetim ilan edildikten sonra Ege ve Trakya’da faaliyetler tedricen
azaltılacak ve gerilim ihtiyaç nispetinde düşürülecektir. Özellikle
İstanbul’daki sivil itaatsizliğe karşı Bandırma, Çorlu Meydanlarında 4’er
uçak 24 saat hazırlık durumunda gösteri uçuşu ve gerçek atış yapabilecek
şekilde yerde karışık yükle hazır bekletilecek, bu maksatla 162 nci Filo
Komutanlığı’nın yarısı Çorlu Meydanı’na intikal ettirilecektir.”
Balyoz Güvenlik Harekât Planı’yla bağlantılı eylem planlarından en vahim
ikisi “Çarşaf” ve “Sakal” adlarını taşıyor.
Çarşaf Eylem Planı Harekât Emri’nde Jandarma Yüzbaşı Hüseyin Topuz’un, Sakal
Eylem Planı Harekât Emri’nde ise Jandarma Binbaşı Hüseyin Özçoban’ın
imzaları var. Belgeleri Taraf’ın elinde bulunan her iki eylem planı da,
İstanbul’daki camilere saldırı düzenlenmesini öngörüyor. Çarşaf Planı
İstanbul Fatih, Sakal Planı ise Beyazıt Camii’ni hedef alıyor ve her iki
plan da hemen hemen aynı keşif, taarruz ve tahrip talişmatlarını içeriyor.
Bu talimatları Çarşaf Planı’ndaki haliyle, ilgili belgeden aktarıyoruz:
Fatih ve Beyazıt’a Cuma saldırısı
Vazife bölümünde “Darbe için elverişli koşulları oluşturmak maksadıyla,
İstanbul Fatih Camii’nde G Günü S Saatinde tedhiş faaliyeti icra
edilecektir” yazan Çarşaf Eylem Planı’nın “İcra” hükümleri şöyle:
“Keşif Emniyet Timi tarafından faaliyetten bir hafta ve bir gün önce Cuma
namazı vaktinde yapılan keşif neticeleri Keşif Emniyet Tim Komutanı
tarafından Ekip Liderine bildirilecek ve hedef bölgesindeki son
değişikliklere göre faaliyet planı güncellenecektir. Faaliyetten bir saat
önce bölgenin son keşfi yapılacak, faaliyeti etkileyebilecek herhangi bir
husus varsa ivedi olarak Ekip Liderine bildirilecektir. Üç kişiden oluşacak
olan Keşif Emniyet Timinin iki personeli hedef bölgesi dışında , bir
personeli ise içeride (cami avlusu ve cami içerisinde) keşif yapacaktır. Dış
keşifte; bir personel camiin yakın çevresinin keşfini (Cami avlusu yakın
çevresi) diğer personel ise uzak keşfini (Cami 500 m. Çevresi ) yapacaktır.
Hedefte tahrip, cep telefonu düzenekli patlayıcı ile gerçekleştirilecek,
patlayıcı madde ayrı bir Ekip tarafından hazırlanacak ve faaliyetin icra
tarihinden bir gün önce Taarruz Tim komutanı tarafından teslim alınacak ve
faaliyet zamanına kadar Tahrip Unsuru tarafından eğitim ve provaları
yapılacaktır.”
Çarşaf’ın devamında şöyle deniyor:
“Tahrip düzeneği Cuma namazının farzının kılınmasını müteakip
patlatılacaktır. Tahrip düzeneğini patlatacak Taaruz timi en geç S saatinde
yerlerini almış olacaktır. Taarruz timi icra edeceği faaliyetin provasını
bir gün önceden aynı saatte aynı mekânda yapacaktır. G günü sabah S-2
saatinde tüm hazırlıklar yapılmış ve malzemeler alınmış olarak hedef
bölgesine hareket edilecek, (hedef bölgesi ve civarı G günü kalabalık
olacağından) araçlar tenha bir yerde park edilecek ve hedef bölgesine yaya
olarak yaklaşılacaktır. Keşif Emniyet Timi hedefte son keşfini yapmasını
müteakip Emniyet görevi için tertiplenecek Keşif Emniyet –A Camiinin
kuzeyinde, Keşif Emniyet –B camiinin güneybatısında Keşif Emniyet-C Camiinin
güneydoğusunda hedef bölgeyi gözlemleyecek şekilde yerleşecektir. Keşif
Emniyet Timinin yerleşmesini müteakip Taarruz Timi yerini alacaktır.
Tahrip düzeneği bir çanta içerisine yerleştirilmiş olarak Tahrip -A
tarafından camii içerisinde caminin iç kısımlarındaki cemaate yakın
ayakkabılığa bırakılacak kendisi de cami çıkışında kapıya yakın bir yerde
yerini alacaktır.
Keşif Emniyet Timi en geç S saatinden 10 dakika evvel yerleşmiş olacaktır.
Tahrip düzeneğini patlatacak Taarruz Timi en geç S saatinden 5 dakika önce
yerlerini almış olacak, faaliyet Cuma namazının farzının kılınmasından sonra
icra edilecektir. Tahrip-A farzın kılınmasını müteakip süratle camiden
çıkacak ve “Tahrip Hazır” İşaretini verecektir.
Tahrip-A’nın camiden çıkmasını müteakip avluyu terk etmesi “Tahrip Hazır”
camiden çıkmayı müteakip avluda şadırvanda ellerini yıkaması ise “Tahrip
İptal” işareti olacaktır. Tahrip –A’ nın “Tahrip hazır işaretini” gören ve
camii avlusunda bekleyen Tahrip-B, camii avlusundan çıkıp 300 m. kadar
uzaklaştıktan sonra ilgili telefon numarasını arayarak tahribi
gerçekleştirecektir. Tahrip timi patlamayı müteakip bölgeden süratle
sıyrılacaktır. Patlama esnasında; Kayıt –A camii üst katından, Kayıt-B camii
alt katından patlama ânını ve sonrasında oluşan panik havasını çekecek,
patlama sonrası önce camii avlusunda toplanan ve sonra ana caddeye intikal
ederek caddeyi kapatan öfkeli kalabalığın camii avlusunda toplanmasını ve
caddedeki eylemlerini hem Kayıt-A hem de Kayıt-B birbirlerinden bağımsız
ayrı noktalardan üzerlerindeki video kayıt cihazlarıyla kaydedeceklerdir.
Kayıt timi (Kayıt-A ve Kayıt-B ) kaydettikleri görüntü kayıtlarını Keşif
Emniyet Tim Komutanına teslim edecek ve müteakiben bölgeyi geldikleri
araçlarla terk edeceklerdir. Keşif Emniyet Tim K.’nı söz konusu görüntüleri
ivedi olarak internet üzerinden yayılmasını sağlayacaktır. Patlamayı
müteakip oluşan kargaşadan da istifadeyle cami içerisindeki Tahrik timinden
Tahrik-A bir kısım radikal Fatih esnafı içerisine sızdırılmış Tahrik-B ile
irtibata geçecektir. Tahrik- A ve Tahrik-B irtibatlı bulundukları ve halkın
içerisine sızmış bulunan provokatörleri harekete geçirecek. Böylece Cami
cemaatinin, çoğunluğunu Fatihli esnafın oluşturduğu öfkeli radikal grupla
ana cadde üzerinde birleşmesi sağlanacaktır. Yapılacak manipülasyonlarla
öfkeli grubun yaşananları irticai söylemler ve sloganlar eşliğinde protesto
etmesi sağlanacaktır. Faaliyetin icrasından sonra; Tahrip unsuru tahribi
müteakip, Kayıt Timi kayıtlarını tamamlamalarını ve Keşif Emniyet tim
komutanı ile buluşmayı müteakip yaya olarak ayrı güzergâhlardan arabalarını
park ettikleri bölgeye intikal edecek ve kendi araçları ile bölgeden
uzaklaşacaklardır. (Tahrip unsuru bir araca, Kayıt timi diğer araca binecek
şekilde)Faaliyet sonrası durum, trafik sıkışıklığı, yol kapaması, arama ve
bunun gibi sebeplerle araçlı intikale imkân vermediği takdirde, unsurlar
yaya olarak ayrı ayrı güzergâhlardan toplu taşım araçlarını kullanarak “emin
ev”de buluşacaklardır.”
Amaç yaralı sayısını arttırmak
“Çarşaf” ve “Sakal” eylem planlarının “koordinasyon talimatı” başlıklı
bölümlerinde hedef “yaralı sayısını arttırmak” olarak kayda geçiriliyor.
Çarşaf’ın ilgili bölümü şöyle:
“Ekip Lideri ve ekibi tarafından; Fatih esnafı içerisinde yer alan ve dini
grup cemaatlerle faaliyet içerisinde olan şahıslarla irtibat çok dikkatli
kurulacak, içeriden yürütülecek propagandanın çerçevesi operasyon öncesi
bildirilerek yönlendirilecektir. Faaliyette kullanılacak tahrip düzeneği
başka bir Ekip tarafından temin edilecek ve üst komutanlığın yapacağı
koordine neticesinde, emredilecek yer ve zamanda Tahrip Unsur komutanına
teslim edilecektir.
Konulacak malzemenin ölümden daha çok yaralanmaya sebep olacak şekilde
hazırlanması sağlanacaktır. Cami ve çevrede bulunan kameraların durumu
tespit edilecektir. Tv’lerde canlı yayına bağlanarak fikir ifade edebilecek
olanların tespiti ve yönlendirmesi Ankara’dan yapılacaktır.”
Emniyetli telefonlar, kiralık araçlar
“Çarşaf” planının “Komuta ve Muhabere” bölümünde ise şöyle deniyor:
“Operasyon Ekip Lideri tarafından yönetilecektir. Ekip lideri Tahrip Timinde
Tahrip-B görevini icra edecek, görevi müteakip, faaliyetleri hedef bölgeye
hakim bir noktadan takip ve kontrol edecektir.Ekip lideri etkisiz hale
gelmesi durumunda Tahrik Tim Komutanı(Tahrik-A) emir komutayı alacaktır.
Operasyon esnasında muhabere, emniyetli cep telefonları ile sağlanacaktır.
Operasyon timinin cep telefonları evlerinde ve eşlerinde olacaktır.
Operasyon günü için kullanılacak cep telefonlarını Keşif Timi temin edecek
aynı gün sabah tüm telefonlar personele dağıtılacaktır. Sadece ihtiyaç
olduğu takdirde telefonlar kullanılacaktır. Olayı müteakip cep telefonları
kapatılıp Keşif Emniyet Tim K.’na geri teslim edilecektir. Operasyonda
kiralık araçlar kullanılacak ve araçlar kiralanırken gerçek isimle kayıt
yapılmayacaktır.”
Balyoz Harekât Planı
Harekât planının altında 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın imzası
var. Doğan’ın imzasında kullandığı unvan “Balyoz Sıkıyönetim Komutanı.”
Planın vazife bölümünde hedef şöyle anlatılıyor: “Balyoz Komutanlığı, ülke
bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlayarak muhtemel bir iç
savaşı ve kardeş kavgasını önlemek ve laik demokratik düzenin işlemesine
mani olan sebepleri, bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmak
maksadıyla; derhal, AKP Hükümetini iktidardan uzaklaştıracak ve mevcut
irticai yapılanmayı şiddetle bertaraf ederek, belirlenen kadroları iktidara
getirerek laik devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis edecektir.”
İşte icra planını da yarın Taraf’ta okuyacağınız Balyoz Harekât Planı’nın
geniş bir özeti.
Maksat:
(1)BALYOZ Komutanlığı, İç Hizmet Kanunu’nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni
kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına yerine getirme azim ve
kararlılığı içerisinde laik devlet otoritesinin temini için gerekli olan
tedbirleri alacaktır.
(2)Harekatın maksadı; ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği
sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet
otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve laik demokratik düzenin
işlemesine mani olan sebepleri, bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan
kaldırmaktır.
Düşman Durumu:
(1)İrticai grupların, hedefe giden yolda engel olarak gördükleri TSK’ya
karşı bir taraftan sızma gayretleri artarak devam ederken diğer taraftan
yıpratma, komuta zafiyeti içerisinde ve dinsiz gösterme çabaları da artan
bir ivme ile devam etmektedir.
(2)Mevcut iktidarın uygulamalarından cesaret bulan irticai grupların, devlet
düzenimizin temelini oluşturan laiklik ilkesini kendi çıkar ve amaçlarına
göre yorumladıkları görülmektedir. Bu kapsamda; başta öğretim kurumları
olmak üzere, kamu hizmetlerinin yerine getirildiği çeşitli kamu kurum ve
kuruluşlarında, irticai hareketin simgesi olan türban ve başörtüsü
kullanılmasında ısrarlı davrandıkları gözlenmektedir. Bu yoldaki ısrar,
masumane bir tercihten ziyade, laik cumhuriyet ilkelerine karşı dine dayalı
bir devlet düzeni kurmaya yönelik din ve vicdan hürriyetini aşan sistemli
çabaların bir parçası olarak devam ettirilmektedir.
(3)ABD ve AB ülkelerinin karşılıklı paslaşmalarını seyreden ve ülke
menfaatlerini gözetmeden her talebi emir telakki eden, Büyük Atatürk’ün
deyimi ile müstevlilerin siyasi emellerine boyun eğmiş AKP Hükümeti;
(a)İrticai faaliyetlerin ülke içerisinde artmasına, güç kazanmasına,
kadrolaşmasına ve teşkilatlanmasına tam destek vermekte,
(b)Ekonomik çözümsüzlüklerin yol açtığı boşluklardan da istifade ederek,
istediği karşı devrimi gerçekleştirebileceğini hissettirmekte ve tüm ülke
genelinde AKP yandaşları, tarikat ve cemaatler ile devlet kademelerinde
hızla kadrolaşmakta,
(c)İktidarın kendisine sağladığı imkân ve kabiliyetleri kullanarak medya,
sivil toplum örgütleri ve bürokrasiyi kendine bağımlı hale getirmeye
çalışmakta,
(ç)Mevcut yetkiler ile hukuki boşluklardan da istifade edilerek mürteci ve
dogmatik yapıda insan yetiştirmeye uygun ortam sağlayan medrese, tekke ve
zaviye tipi, eğitim ve öğretim birliğini ortadan kaldıran çarpık bir eğitim
sisteminin yeniden hayata geçirilmesini hedeflemekte,
(d)Bu amaçlarına ulaşmak maksadıyla, anayasa değişikliği ve hukuk reformu
adı altında TSK ile birlikte laik cumhuriyetin en önemli teminatı anayasal
kurumların etkinliğini kıracak, kendi amaçları doğrultusunda evrimleştirecek
yollar aramakta,
(e)Başta dışarıdan müzahir ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, içeriden irtica
ile iltisaklı medya, hukuk, bürokrasi, emniyet, maliye ve daha birçok kamu
kurum ve kuruluşunda örgütlenmiş yandaşları ile koordineli ve planlı
çalışmalarla laik kesimi ve rakiplerini hareket edemez hale getirmekte,
(f)AB üyeliğini ve terör sorununu bahane ederek, Cumhuriyetin temel
niteliklerini değiştirmeye yönelik çabalarını, dış desteğin de etkisiyle
devam ettirmektedirler.
(4)AKP Hükümetine, AB üyeliği kapsamında dış güçler tarafından sağlanan mali
ve siyasal destek devam ederken, Ortadoğu ve Arap ülkeleri ile İslami
gruplar tarafından sağlanan ekonomik destek de artmaktadır. ABD, AB, irticai
unsurlar, bölücü unsurlar ve AKP ortak eylem ve söylem birliği ile hareket
etmektedirler.
(5)İktidar ve irtica yanlısı basın yayın organları her geçen gün
cesaretlenip palazlanırken, muhalif basın, geçmişte yaptığı şahsi
yanlışlıkların bedelini, görevini yapmayarak ve/veya yapamayarak
ödemektedir. Toplumsal muhalefet sindirilmiş, muhalif basın ekonomik ve mali
denetim tehdidi ile susturulmuştur.
(6)İrticai faaliyet gösteren vakıf ve dernekler ile yıkıcı bölücü unsurlar
işbirliklerini alenen yapma pervasızlığını göstermektedirler. Bunu AB
süreci, birlik - beraberlik, kardeşlik, demokrasi vb. evrensel temaları
kullanarak yapmaktadırlar.
(7)Buna karşın muhalefet partileri de etkin, önleyici, alternatif oluşturan,
siyasal iktidarın faaliyetlerini denetleyici ve geniş halk kitlelerinde
yankı bulan bir muhalefet sergileyememekte; basit, tutarsız, kişiliksiz,
silik ve günü kurtarmaya yönelik söylemlerle muhalefet yapmaktadırlar.
Mevcut durumları itibari ile halkta giderek artan bir umutsuzluğa yol
açmaktadırlar. Laik cumhuriyeti kurtaracak, birlik ve beraberliği sağlayacak
ve gerekli tedbirleri alacak siyasi ufuktan yoksun liderler, koltuklarını
korumanın ötesinde, kısır ve uzlaşmaz tavırların üstünde bir davranış ortaya
koyamamaktadırlar.
Dost Durumu:
(1)3 Kasım seçimlerinde AKP, % 30 civarında oy almıştır. Ancak son günlerde
öne çıkan ümmetçilik faaliyetlerine rağmen, bu oranın tamamının irticayı
desteklediği sonucunun çıkarılmasının uygun olmayacağı
değerlendirilmektedir. Bunlardan birçoğu daha önceki hükümetlerin
icraatsızlığına tepki oyları olup, AKP içinde de harekatımıza, müzahir ve
dost gruplar bulunmakta, ihtimaller karşısında yönetici elite yakın
durmaktadırlar.
(2)Buna rağmen, şimdiye kadar içimizde barınmayanlar meclise taşınmıştır. Bu
meydan okuma karşısında kategorili personel pervasızca biraz daha
cesaretlenmiş ve kadrolaşma faaliyetlerine hız vermişlerdir. Bu nedenle
anılan personelin, sadece Silahlı Kuvvetler içerisinden değil, bütün kamu
kurum ve kuruluşlarından derhal uzaklaştırılmaları bir zorunluluk haline
gelmiştir.
(3)Her türlü olumsuz şartlara rağmen cumhuriyeti koruma ve kollamaya yönelik
eylem ve planlamalarımız devam etmektedir. Bu kapsamda;
(a)TSK bünyesindeki dost ve müzahir unsurlar dışında kalan, özellikle yüksek
rütbeli personelin kontrol altında tutulmasına,
(b)TSK’nın her kademesine müzahir eleman temini konusunda referans
uygulamasına (ÇYDD, ADD, Türkiye Gençlik Birliği vb.) devam edilerek azami
koordinasyon sağlanmasına,
...
(d)TSK haricindeki dost unsurlar tarafından yapılacak ekonomik operasyonlar,
basın yayın faaliyetleri ve sosyal sorumluluk projelerinin yakından takip
edilmesine ve gerektiğinde koordinasyonun sağlanmasına,
(e)Aleyhe yapılan her türlü propaganda ve yasal düzenleme girişimlerinde
muhalefet partileri ile koordineli fikir ve eylem birliği içerisinde
hareketler sergilenmesine devam edilecektir.
Taraf iddialarını sürdürüyor: 200 bin kişiyi tutuklayacaklardı
21.01.2010 10:03 -
12 Eylül'ün model alındığı Balyoz Planı'nda benzeri görülmemiş toptan
temizlik hedefleniyordu. Taraf'ın 1. sayfa ve 4 tam sayfasını ayırdığı plan
tüyler ürpertici detaylar içeriyor.
Çetin Doğan cuntası, darbeye direnebilecek 200 bin kişiyi Şükrü Saraçoğlu ve
Burhan Felek statları ile Ümraniye Netaş tesislerine doldurmayı planlamış
SIKIYÖNETİM KOMUTANI DOĞAN
TARAF'IN dün yayımladığı Çarşaf, Sakal, Oraj ve Suga planları ile kaos
hedefleyen cuntanın nihai amacı sayfalık Balyoz Planı'nda yazılı. Planın
altında Sıkıyönetim Komutanı olarak Çetin Doğan'ın adı var.
BİR DAHA HORTLAMAMAK ÜZERE...
PLANIN maksadı, laik düzenin işlemesine mani olan sebepleri bir daha
hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmak. Planın dört aşaması var:
Hazırlık, harekât ortamının şekillendirilmesi, icra ve yeniden yapılanma.
GÖMÜLÜ MÜHİMMAT ÇIKARTILSIN
DARBENİN icra safhasında, toprak altında gömülü mühimmatın da derhal
çıkartılması isteniyor: Harekâtta kullanılmak üzere idhar (yığınak)
noktalarında depolanan mühimmat planlandığı şekilde dağıtılacak.
SİVİL KONTRGERİLLA DEVREDE
Balyoz Planı'ndan: AKP ve işbirlikçilerini saf dışı bırakmak için resmî ve
gayrıresmî yurtseverler acilen seferber edilecek
LAHİKA-2:843 KİŞİLİK YURSEVERLER LİSTESİ
2003'TE planlanan darbe sırasında hükümeti tasfiye etmek için başta Silahlı
Kuvvetler'in imkân ve kabiliyetleri olmak üzere maddi ve manevi tüm güçlerin
kullanılması planlanıyor. Bu amaçla, darbede ve darbe sonrasında görev
alacak İstanbul ve çevresinde yaşayan ordu ile bağlantılı 843 kişinin
isimleri tek tek sıralanıyor.
BÜTÜN KİLİT MAKAMLARA ASKERLER GELECEK
BALYOZ Harekâtı'nda, darbe sonrasındaki görevlendirmelerle ilgili ayrıntılar
da dikkat çekici. Yargı dahil sivil bürokraside kimin nereye atanacağı,
kimin görevden alınacağı, kimin tutuklanacağım gösteren listeler mevcut.
Listenin arka planındaki anlayış planda şöyle özetleniyor: En üstten en alta
bütün devlet kadrolarının temizlenip 1923 zindeliğine ulaşması esastır.
MİT'e muvazzaf general
Planın yeniden yapılandırma safhasında MİT'in başına muvazzaf bir general
atanması, muhafazakârlaştığı öne sürülen polisin jandarmaya bağlanması
öngörülüyor...
Yeniden Türkçe ezan
Balyoz Planı'ndan: Cumhuriyet'in aşındırılan kazananları tekrar
yerleştirilecek. Türkçe ezan dahil tüm ulusal değerlerimiz hayata
geçirilerek Arap ve Kürt unsurların Türklüğe verdiği zarar telafi edilecek.
HER ŞEY BİR OYUN DEĞİLDİ
5-7 Mart 2003 tarihlerinde İstanbul Selimiye Kışlası'nda 1. Ordu'ya bağlı
tüm komutanlıkların katıldığı toplantı aslında yıllık bir strateji
toplantısı gibi planlanmıştı. Fakat toplantının esas gündemi 2002 Aralık
ayında hazırlanan Balyoz Harekât Eylem Planındı. İşte o toplantı sırasında
1. Ordu tarafından alınan ses kaydı ve o ses kaydının 17S sayfalık
dökümünden geniş bir özet
5-7 MART 2003 İSTANBUL SELİMİYE KIŞLASI
Orgeneral Çetin Doğan (1. Ordu Komutanı - Açılış konuşması): Bu plan
çalışmasında yalnız şimdiye kadar olan plan çalışmalarının dışında belki de
Türkiye'de ilk defa ordu çapında bizim planlarımız içerisinde yer almakla
beraber ikinci plana ittiğimiz aslında günümüzdeki gelişmeleri dikkate
aldığımız zaman birinci öncelikli ele almamız gereken iç tehdidi bu
seminerde öne alıyoruz.
İçinde yaşadığımız koşullan hepiniz biliyorsunuz, yaşadığımız durumları ve
gelişmeleri hepiniz biliyorsunuz. Ve olası en kötü senaryo derken o kötü
senaryodan daha kötü senaryo ....yor aslında gelişmeler bir yönüyle bundan
birkaç ay evvel öngördüğümüz senaryodan daha kötüsüne mi gidecek bilmiyorum,
öyle endişe verici bazı gelişmeler de var. Bu bakımdan da bu olumsuz
gelişmeler içte gelişecek olumsuz gelişmelere karşı hazırlıklı olmak için
planlan gözden geçirmek ve hatta yoksa planlarımız yeni planlar üretmek
durumundayız.
Şimdi iç tehdit söz konusu olduğu zaman biz doğrudan doğruya EMASYA
planlarına el atıyoruz. EMASYA planlan il idaresi kanununun öngördüğü tarzda
Genelkurmay'dan yapılmıştır. Hasbel kader benim dönemimde EMASYA planlan
yenileştirilmiştir.
Biliyorsunuz silahlı kuvvetlere yönelik eylemlerde doğrudan doğruya il
idaresi kanununa göre valinin kuvvet talebine gerek duyulmadan, bunun altını
çiziyorum, yasal bir isteği söz konusu olmadan da her seviyedeki birlik
komutanının resen duruma müdahale hakkını iç hizmet kanunu vermiştir. Türk
Silahlı Kuvvetleri'ne karşı alenen fesat çıkarma tahkir ve bizim normal
askeri ceza kanununda suçlar kapsamına giren konularla ilgili komutan
doğrudan doğruya müdahale etme, bu müdahale sonuçlarını bildirme
yükümlülüğüne sahiptir ve böyle yasal bir zemin vardır.
Evet, şimdi yeni durumu incelemeye başlıyoruz. Olasılığı tehlikeli
senaryonun en yüksek tehlikeli senaryonun arzı ve müteakiben durum
değerlendirmeyi şey yapacağız.
Albay Süha Tanyeri (1. Ordu Kurmay Başkanı):
Komutanım, olasılığı en yüksek tehlikeli senaryoyu arz ediyorum.
Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarması ve bu durumun Türkiye
tarafından kabul edilmemesi nedeniyle oluşan belirsizlik Ege Denizi'nde ve
hava sahasında her iki devletin de kendisine ait kabul ettiği alanlarda
çatışmalara sebep olmuştur. Bu olaylar sonucunda Yunanistan tarafından bir
Türk F-16 savaş uçağı Ege denizi açıklarında düşürülmüş. Sakız Adası 8 mil
açığında deniz kuvvetlerimize ait bir hücum bota Yunan savaş uçaklarınca
taciz atışı açılmıştır. Bu gelişme ile Türk Yunan hududunda gerginlik had
safhaya ulaşmıştır.
Bu gelişmeler üzerine Bakanlar Kurulu tarafından Milli Güvenlik Kurulu'nun
teklifi üzerine 1. ve 2. Ordu bölgelerini kapsayacak şekilde; 2 Şubat 2003
tarihinden geçerli olmak üzere kısmî seferberlik ilanına karar verilmiştir.
Karar Resmî Gazete'de yayımlanmış ve TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe
girmiştir.
Güneydoğu Anadolu'da terör olaylarının artması Kuzey Irak'taki
belirsizliğin, yerini Kürt gruplarla gerginliğe bırakması Amerika Birleşik
Devletleri'nin harekât öncesi verdiği sözleri tutmaması ve bu konudaki
isteksizliği ve Kopenhag zirvesi sonucunda Avrupa Birliği ve Türkiye
ilişkilerinin kopma noktasına gelmesi üzerine hükümetin yeni ittifaklar
arayıştan içine girmesi irticai kesimlerin İslâm devleti kurma özlemlerini
fiilen harekâta geçirmiştir, özellikle Kocaeli, Adapazarı ve İstanbul'da
rejim aleyhinde gösteriler düzenlenmeye başlanmıştır.
22 Şubat 2002 tarihinde İzmit'te bir grup ilköğretim okulu müdürü ve
öğretmenleri çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında türban ve başörtüsü
yasağını protesto etmeye yönelik kanunsuz bir gösteri yapmaya teşebbüs
etmiştir. Başlangıçta yürüyüşün önlenmesi için alınan tedbirleri müteakip
meydana gelen olaylar giderek büyümüş. Emniyet güçlerinin olaylara müdahale
etmede gecikmiş olması bazı bölgelerde ise müdahale etmeyerek pasif destek
vermesi nedeniyle pek çok işyeri tahrip edilmiş ve iki gün içinde 25 kişi
ölmüş, yaklaşık 500 kişi yaralanmıştır.
İstanbul Fatih'te 28 Şubat 2002 tarihinde aşın dinciler tarafından Atatürkçü
düşünceyi savunan demek binalarına yapılan saldın sonucunda çıkan
çatışmalarda çok sayıda bina ve işyeri tahrip edilmiş, olayların İstanbul
genelinde yayılması sonucu 30'un üstünde insan ölmüştür. Kentteki pek çok
mağaza ve ev yağmalanmıştır. Can derdine düşen halk orduya ait kışla ve
jandarma karakollarına sığınmıştır.
İstanbul'un birçok semtinde sokak çatışmaları her gün vuku bulmaktadır.
İstanbul genelinde halk sokağa çıkamaz hale gelmiştir. İşyerleri ve birçok
alışveriş merkezine yönelik yağmalama olaylarının artış göstermesi nedeniyle
esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmış ve birçok zaruri gıda maddesi temininde
zorluklar yaşanmaya başlamıştır.
Yetkililer tarafından İzmit ve Adapazarı'nda da gerilimin oldukça yükseldiği
dile getirilmiştir.
Bu olaylar üzerine Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu'nun tavsiyesiyle
sıkıyönetim ilan etmiş. Ve karar Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı gün
TBMM'nin onayına sunulmuştur. Ancak TBMM'de üye yeterli sayısına
ulaşılamadığı için sıkıyönetim karan onaylanmamıştır.
Gelişen bu durumlar üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nca Kuvvet
Karargâhı'nda ordu komutanlarının katılımıyla bir değerlendirme toplantısı
yapılacağı, muhtemel tedbirler ile iç tehdide yönelik geliştirilecek hareket
tarzları gibi konuların da dikkate alınacağı bildirilmiştir.
Kuvvet Karargâhı'nda yapılacak değerlendirme toplantısında sunulacak ordu
görüşünü belirlemek maksadıyla mart ayının ilk haftasında ordu karargâhında
kolordu ve tugay komutanlıklarının katılımıyla bir toplantı icra
edilecektir. Bu toplantıda yukarıda belirtilen ana esaslar çerçevesinde dış
ve iç tehdide yönelik alınacak tedbirler, planlarda yapılacak tadilatla
ilgili teklifler iç ve dış tehdide müdahalede ihtiyaç duyulacak kuvvet
miktarı görüşülecektir. Arz ederim.
ÇARE: MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİ
Orgeneral Çetin Doğan: Tamam, teşekkür ederim. Şimdi bu konunun
görüşülmesine geçmeden evvel birkaç şey söylemek istiyorum. Onu hızla
geçelim. Şimdi arkadaşlar, bu bir jenerik senaryo ama günümüzdeki
gelişmelerle bir paralellik taşıyor. Eee, olasılığı en yüksek tehlikeli bir
senaryo olarak öngördüğümüz konuda kısaca burada anlatıldı ayrıntılı olarak.
Evet, içteki birlik bütünlüğü nasıl sağlayacağız, arkadaşlarımız bu konuyu
işte gündeme getirdiler. Milli birliğin ve beraberliğin oluşmasında evvela
inandırıcı milli birliği sağlayıcı bir hükümetin varlığı ile olur. Dini öne
çıkartan, ümmet anlayışını öne çıkartan milli birliğimiz hiçbir zaman
sağlanmaz. İnsanların dini inançları farklı farklıdır. Bu eski ümmet Osmanlı
döneminde din adına, gaza yapma adına savaşlar vardı. Eski dönemlerde bütün
ulusları 7 yıl, 40 yıl, 100 yıl savaşlarına falan soktular ama şimdiki
dönemde ulusal çıkarlarımız ulus-devlet olmanın özelliğinden dolayı ulusal
birliğimizde ilk Atatürk'ün o sözü ulusal birliğimizi öne çıkartır. Bunun
için de her şeyden önce evet, hükümetin ve meclisin kendisine çekidüzen
verdirici, ben onu söyleyeceğim şeyde Genelkurmay Başkanı'na Kuvvet
Komutanı'na diyeceğim ki siz Meclis'i ve Hükümeti uyana bu gidişe dur deyici
bir ültimatom verin gerekirse. Gerekirse çağırın 'bu işin sonu boktur' işte
sonunuz böyledir. Bu konuda gerekli tertip ve tedbirleri alın. Evvela ulusal
birliğimizin evvela inandırıcı bir milli mutabakat, buraya öyle yazmışım.
Milli Mutabakat Hükümeti kurulması sureti ile halkın tasvip edeceği tarafsız
bağımsız daha tek...edeceği bu kadar gaile içinde ülkeyi daha sonra bütün bu
gailelerden sonra seçime götürecek bir hükümetin kurulması en önemli
birinci... bu tabii, bu öngördüğümüz senaryonun içerisinde öngördüğüm bir
çözüm tarzı hani bugün de gidip onu şu anda yapın diye gideceğim yok yanlış
da anlamayın. Bizim yaptığımız tekliflerimiz vardır. 0 teklifleri de şimdi
sizlerle paylaşmak istemem. Neyse ama böyle bir konuda ortaya konacak tavır
ve davranış budur.
210 BİN KIŞI DİRENEBİLİR
Albay Yalçın (15. Kolordu Harekât ve Eğitim Şube Müdürü): Sayın Komutanım,
takdimi perde sunudan takdim planına göre 25 dakikalık süre içerisinde
gizlilik derecesinde arz edeceğim. Ordu geri bölgesindeki İstanbul, Kocaeli,
Sakarya, Yalova, Bursa, Balıkesir ve Bilecik illerinde toplam 16 milyondur.
Ordu geri bölgesinde irticai yıkıcı ve bölücü faaliyetler açısından en
riskli olan İstanbul'da aşın sağ, bölücü ve aşın sol terör örgütleri ve
gruplarının toplam 180 ila 210 bin arasında bir kitleyi amaçlan
doğrultusunda etkileyebileceği, yağma, gösteri, yürüyüş gibi toplumsal
olaylarda kullanabileceği, bu örgütlerin sayılan tam olarak tespit
edilemeyen militanlarıyla sabotaj ve bombalama, suikast gibi silahlı
eylemlerde bulunabileceği değerlendirilmektedir.
- Kritik bölgeler ve mukavemet etmesi beklenen kişiler kontrol altına
alınacak her türlü mukavemet kesin bir kararlılıkla kırılacaktır.
- Planın istihbarat amaçlan içinde yer alan, kuruluş amaçlan dışında çalışan
veya faaliyetlere devam etmesinde sakınca görülen demek, sendika ve meslek
kuruluşlarıyla bunların yan örgütlerinin faaliyetleri üst komutanlık
emirleri doğrultusunda durdurulacaktır.
- Geçmişte irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetlere katıldığı tespit edilen
şahıslar gözaltına alınacaktır.
- irticai yıkıcı ve bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen sıkıyönetim
bildirilerine uymayan çeşitli yolsuzluklara adı karışmış kamu personeli
yerine güvenilir, liyakatli, sivil veya emekli olmuş personel
görevlendirilecektir.
- Valilik, belediye başkanlığı, televizyon stüdyosu radyo evleri gibi
binaların emniyeti sağlanacak, giriş ve çıkışlar kontrol altına alınacaktır.
Planın istihbarat ekinde belirtilen irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetleri
desteklediği bilinen yayın organlarının yayını ve dağıtımı durdurulacaktır.
BİZE 12 EYLÜL LAZIM
Korgeneral Ergin Saygun (1 Kolordu Komutanı): Komutanım, ben evvela müsaade
ederseniz şu konuyu vurgulamak istiyorum. Bu bir EMASYA değildir. Bu bir
devletin bekasıyla ilgili bir şey. Rejimin devamı ile ilgili bir şeydir. Bu
bakımdan diğer kuvvetlere mensup bölgemizdeki kurum ve kuruluşların da bu
yaklaşım içinde olması ve bu yapılacak bütün planlamada yer alması, bilfiil
görev alması gerekir.
(ismi belli değil): Şimdi bu ülkede gerçek vatanseverler ne yapacak yani
şimdi onların karşısında bir kitle de yani onlar nasıl silahlanmışsa buna
karşı bundan evvelki olduğu gibi onlara karşı bir harekât icra edilince yeni
bir oluşum ortaya çıkacak yani. Buna silahlı kuvvetler müdahale mi edecek
yoksa teşvik mi edecek yani bu oluşum içinde ülkenin yüzde oy potansiyeline
baktığımızda ortaya çıkan irticai tablonun karşısında da %80'e yakın bir
rakam var. Yani bunların da örgütlenmesi halinde, organize olması halinde,
irticai unsurlara karşı yapılabilecek karşı bir harekâtın da olabileceğini
göz ardı etmemek lazım. 1. Tugay komutanımızın söylediği konu aslında 12
Eylül öncesinde ülke yangın yerine dönmüş her gün 50 tane insan ölüyordu.
Sağ sol birbirine girmişti. Ama bir 12 Eylül darbesi bütün bunların hepsini
ortadan kaldırdı. O ülke sütliman haline geldi. E şimdi böyle bir tehdidin
ortadan kaldırılması için fazla uğraşa gerek yok. Yani kuvvetleri sağa sola
göndermenin bana göre yapılacak en kolay harekât tarzı bir 12 Eylül gibi
harekâtın baştan itibaren organize edilmek suretiyle bir anda söndürülmesi
imkân sağlar diye düşünüyorum. Burada tabii, burada söylemek istemedik ama
sonunda bunu vurgulamaya çalışıyoruz. Bundan sonraki konuşmalarda da dikkate
alın...
İDRİS GÜLLÜCE'NİN YERİNE
Tuğgeneral Varol (2. Zırhlı Tugay Komutanı): Tugayın sorumluluk bölgesi
Maltepe, Kartal Pendik Tuzla ve Sultanbeyli ilçelerini kapsamaktadır. Tuzla
Belediye Başkanı idris Güllüce ve Sultanbeyli Belediye Başkanı Yahya
Karakaya yerine tespit edilen personelle değiştirilecek.
FENERBAHÇE STADYUMU TOPLAMA YERİ
Albay Memiş (23. Motorlu Piyade Alay Komutanı): Komutanım, harekâtın 3.
safhasında geçmişte irticai yıkıcı bölücü faaliyetlere karıştıkları tespit
edilen şahıslar gözaltına alınacaktır. Gözaltına alınan ve tutuklananlar
başlangıçta Üsküdar bölgesinde Burhan Felek Spor Tesisleri'nde Ümraniye'de
NETAŞ misafirhanesinde, Kadıköy'de Fenerbahçe Stadyumu'nda toplanacak,
bilahare sorgulanmak üzere Ümraniye Cezaevi'ne götürülecek jandarma ve polis
sorgulama timleri vasıtasıyla sorgulanacaktır.
HALKA KARŞI ACIMASIZ OLMALIYIZ
Gafur Paşa (Soy ismi ve rütbesi belirtilmemiş): Komutanım, seçimlerden sonra
gazetelerde şöyle bir haber geçti kırıntı gibi bilmiyorum. Arkadaşlardan da
okuyan var mı ben okudum Tayyip'i tebliğe gidenlerin arasında çok sayıda
emniyet mensubunun olduğu. Komutanım, valiler toplantısında kararnameden
sonra İçişleri Bakanlığı'ndaki toplantıyı biz basına yansıyan kadarıyla
namaz kılma olayları bu kadrolaşma Abdülkadir Aksu'nun bilinen şeyler zaten.
Metin Yavuz Yalçın (52. Zırhlı Tümen Komutanı): Ben 2. ve 5. Kolordu
Komutanlığımdan yeterli emniyet tedbirlerini alabilecek bütün birliklerimi
oraya görevlendiririm. Onun dışındakilerin tamamını buraya getiririm.
İstanbul'un üzerine çökerim. Ve belediye başkanıymış, yok ondan sonra
savcıymış, hâkimmiş, kaymakammış, bu konuya olumsuz bakan tablolarda yer
alan insanları gerekirse belediye başkanlıkları komutanları o görev de
uhdesinde olacak şekilde görevlendirmek suretiyle ve ağır bir baskı ve biraz
evvel ifade ettiği gibi. Ben tabii komutan arkadaşıma katılıyorum ama bir
yerde de hani karşımıza halkı almak meselesi ayrı, bunlar kararlarını
vermişlerdir. Bu ülkeyi bölecek parçalayacaklardır ve ülkeyi başka bir
rejimin içerisine taşıyacaktır. Böyle kararlı olan bir halka karşı da
acımasızca hareket etmek bizim görevimizdir.
HALK DENİZDİR BİZ BALIK
Çetin Doğan (Kapanış Konuşması): İçeride yapacağımız güvenlik harekâtının
klasik bir EMASYA harekâtı olmayacağını bütün arkadaşlarım burada yapraklan
takdimlerle ortaya koydular. Klasik EMASYA anlayışından mutlaka çıkılacak
ama bunun anlamı halka gereksiz yere kuvvet kullanma, o halkın yaşantısını
daha da bozma gibi olmayacak. Halkı kendi etrafımızda toparlayarak, daha
evvel söylediğim gibi sivil toplum kuruluşlarını, üniversiteleri Türk
Silahlı Kuvvetleri'yle bütünleştirerek bunun üstesinden gelmek zorundayız.
Mao'nun dediği gibi halk denizdir, biz balığız demiştir komünist rejimini
yerleştirmek için. Biz ama laik demokratik Cumhuriyet'in sahipleri ve
bekçileri aynı düşünceyi halkın deniz olduğunu laik demokratik Cumhuriyet'in
bekçilerinin de balık olduğunu ve bu deniz içerisinde, bu su içerisinde
yaşama koşulunun halkımızın desteğine mutlaka sahip olmamız gerektiğini de
asla unutamayacağız. Ve şu anda halkımızın desteği çok yüksektir ve bu
desteği yıpratacak adımlar atılmasına, içimizden başka türlü sesler
çıkmasına mani olacağız. Onun için de bölgedeki sıkıyönetim planlamalarını
yeni baştan daha radikal tertip ve tedbirlerle ama yeterli gücü bölgede
bulundurarak...
VE BALYOZ İNİYOR...
Padişah Üçüncü Selim'in Nizamı Cedid Ordusu için yaptırdığı Selimiye
Kışlası, inşa edilmesinden tam iki asır sonra, 2002 kışında yine hareketli
günler yaşıyordu. Bu kez "gayri nizami" bir hareketlilikti söz konusu olan.
Selimiye'yi karargâh olarak kullanan Birinci Ordu'nun Komutanı Orgeneral
Çetin Doğan, 3 Kasım 2002 seçimlerini kazanarak tek başına hükümet kuran
AKP'yi "düşman" bellemiş ve yönetimden düşürülmesine karar vermişti. Bu
amaçla Aralık 2002'de bir darbe planı hazırlattı ve buna "Balyoz Güvenlik
Harekât Planı" adını verdi.
Söz konusu planın, giriş, genel durum ve maksat fasıllarını Taraf dün
yayımladı. 20 Ocak 2010 tarihli gazetemizde ayrıca, Balyoz Darbesi'ne zemin
hazırlamaya yönelik Çarşaf, Sakal ve Oraj planlarının ana hatlarına da yer
verdik.
Bugün, kaldığımız yerden, Balyoz Harekât Planı'nın hikâyesine devam
ediyoruz. Planın nasıl hazırlandığını, neleri kapsadığını, nasıl hayata
geçirilmesinin hedeflendiğini, darbe sırasında ve sonrasında yapılacak
operasyonların ve hedef alınan şahısların dökümünü bu sayfalarda
okuyacaksınız.
Tek bir irticacı kalmayacak
Balyoz Harekât Planı'nın altına "Balyoz Sıkıyönetim Komutanı" sıfatıyla imza
atan Çetin Doğan, bu planı, Türkiye çapında sıkıyönetim ilanı sağlandıktan
sonra, "AKP hükümetini devirecek bir karar ve eylemler bütünü" olarak
tahayyül etmişti. Bu karar ve eylemleri, Kara, Hava, Deniz kuvvetleri ve
jandarma'ya mensup subayların çalışmasıyla hayata geçirmek için binlerce
sayfalık plan, emir ve fiş hazırlatmakla kalmadı. Bir de, Selimiye'de
"rutin" görünümlü seminer düzenleterek, katılan 29'u general toplam 162
subayla birlikte masa başında darbe provası yaptı.
Bu seminerin kesintisiz ses kaydı ve 175 sayfalık teyp dökümü Tarafın elinde
ve bunun geniş bir özetini bugünkü dokuzuncu sayfamızda bulacaksınız.
Şimdi gerek bu seminerde konuşulanlara kulak vererek, gerekse seminerin
rehber metni olan Aralık 2002 tarihli Balyoz Harekât Planı'na bakarak.
Orgeneral Doğan ve arkadaşlarının nasıl bir darbeye heves ettiklerini
anlamaya çalışalım.
Balyoz Planı'nın dünkü gazetede de kısaca aktardığımız "Vazife" bölümünde,
gayet net bir darbe görevlendirmesi vardı; kısaca hatırlayalım: "Harekât
derhal, AKP hükümetini iktidardan uzaklaştıracak ve mevcut irticai
yapılanmayı şiddetle bertaraf ederek, belirlenen kadroları iktidara
getirerek laik devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis edecektir."
Bu ifadelerden sonra, planın "icra" bölümü başlıyor ve en tepede, harekâtın
maksadı, "laik demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri, bir daha
hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırarak laik devlet otoritesini ve
varlığını yeniden tesis etmek" diye tanımlanıyor.
Devamındaki bölüm, ordu içindeki bir grubun "irticacı" tabir ettiği ve
"düşman" saydığı AKP ve yandaşlarına karşı nasıl topyekûn bir imha hareketi
planladığını kanıtlıyor. Plandan okuyalım:
"Bu maksadın tahakkuku için; Ulu önder Atatürk'ün 'Söz konusu olan vatansa
gerisi teferruattır' veciz sözü ile emrettiği üzere; demokrasinin tamamı ile
askıya alınması da dâhil olmak üzere nihai amaç olan irticai yapılanmanın
tek bir ferdi dahi kalmayacak ve bir daha hortlamayacak şekilde ortadan
kaldırılıncaya kadar gerekli her türlü tedbir alınacaktır."
Resmî / gayrıresmî yurtseverler
Planın devamında AKP hükümetine karşı hareketin genel bir tarifi var:
"öncelikle ve acil olarak, AKP yönetiminin tasfiyesi ve işbirlikçilerinin
saf dışı bırakılması maksadıyla, harekât alanının şekillendirilmesi de dâhil
olmak üzere, resmî / gayrıresmî tüm yurtseverler seferber edilecek, başta
Silahlı Kuvvetlerin imkân ve kabiliyetleri olmak üzere maddi ve manevi tüm
güçler kullanılacak, özellikle, gözaltına almalar ve yağma talan, gasp ve
milli serveti tahrip gibi eylemler sırasında ikazlara uymayanlara karşı,
Silahlı Kuvvetlerin gücünü çok kısa sürede hissettirecek sert uygulamalara
başvurulacak, ikinci aşamada, belirlenen kadrolar işbaşına getirilecek,
bölücü ve irticacı kadroların şiddetle ve derhal bertaraf edilmesi için,
gerekirse özel yöntemler devreye sokulacak."
Yargıç, diplomat, gazeteci
Yukarıdaki bölümde yer alan " resmî / gayrıresmî tüm yurtseverler seferber
edilecek" ifadesi özellikle önemli. Zira Balyoz Darbe Planı'nın Tarafın elde
ettiği beş bin sayfayı aşan belgeleri arasında, sadece askeri personele
verilen "darbe öncesi ve sonrası görevler" anlatılmıyor.
Bu belgeler, "resmî" yurtseverlerin ve düşmanların kimler olduğunu yansıtır
şekilde, üst düzey bürokratların "olumlu/olumsuz" ya da "faydalanılıyor"
türü ifadelerle fişlendiği listeleri de kapsıyor.
Örneğin, 116 Yargıtay üyesi bu kapsamda tek tek fişlenirken, -Gizli" damgalı
"Birinci Sınıf Kamu Görevlileri ve Destek Durumları" başlıklı belgede
birçoğu büyükelçi seviyesindeki toplam 112 diplomat, "kullanılabilir; bundan
sonra da kullanılmalı, yakın teması var, etkili yerler için
değerlendirilecek; meslekte başarısız, desteklenmeli"; ya da "filancanın
akrabası, olumsuz; kumar ve alkol problemi var" türü ibarelerle tek tek
notlanmış.
Yine bu listelerde, hangi yargıçların tasfiye edileceği, hangilerinin
sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirileceği, kimin darbeye yardımcı, kimin
engel olacağına işaret eden notlar da yer alıyor.
Aynı şekilde, hemen tutuklanacak Başbakanlık bürokratları ve görevden
alınacak ya da yerinde bırakılacak valilerin tam Üstesi mevcut.
"Gayrıresmî yurtseverler" kapsamında ise, hem gazeteciler hem de sivil
halktan, her meslekten şahısla nüfus bilgileriyle birlikte listelenmiş.
Darbeye yardımcı olması muhtemel şahıslar "iltisaktı birinci öncelikli sivil
kişiler" başlıklı ve bir kontrgerilla örgütlenmesini çağrıştıran kapsamlı
bir listede yer alıyor.
Ayrıca "harekât planına kamuoyu desteği sağlanmasında faydalanılacak medya
mensupları" başlığını taşıyan 137 kişilik bir Üste de var ve bu listeyi
bugün yayımlıyoruz. Bir diğer üste ise yine on ikinci sayfamızda
bulabileceğiniz 36 gazetecinin adından oluşuyor ki onlar "darbeden sonra ilk
tutuklanacaklar" olma ayrıcalığına sahip.
Kilit makamlara asker
Balyoz Harekâtı'nın tam teşekküllü bir darbe planı olarak tasavvur edildiği,
planın ve eklerinin askerin yönetime el koyması sonrasındaki
görevlendirmelerle ilgili ayrıntılarda da açıkça görülüyor. Bu kapsamda
hazırlanan ve yargı dâhil sivil bürokraside kimin nereye atanacağını, kimin
görevden alınacağını ve kimin tutuklanacağını gösteren listeler Tarafta
mevcut. Bu listelerin arka planındaki anlayış ise Balyoz Planı'nda şöyle
ifadesini bulmuş:
"Devlet otoritesi hâkim kuruluncaya kadar kamu görevlerinin ifası için asker
ve sivil şahıslar atanacaktır. Bu maksatla; bütün kilit görevleri askerî
personel devralacaktır. Anılan kilit personel, Harp Akademileri Komutanlığı,
sınıf okulları ve diğer askerî birliklerdeki belirlenmiş general ve
subaylardan, yetmediği takdirde emekli general, subay ve astsubaylardan
tefrik edilecek, bu personele ait hazırlanmış olan isim Üsteleri
güncellenerek hazır tutulacak."
1923 zindeliği için temizlik
Planda, sırasıyla "Özel operasyon ve sorgulama timleri; özel görevli toplama
timleri; sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilecek personel; darbe
harekâtı timleri; gözaltı timleri; hasar tespit timleri; kamu kurum ve
kuruluşlarında görevlendirilecek personel; özel hastaneler ve ilaç
depolarında görevlendirilecek personel; gümrükler, depolar, ambarlarda
görevlendirilecek personel; alışveriş merkezleri ve gıda toptancılarında
görevlendirilecek personel" olmak üzere on bir ayrı işleve sahip ekiplerin
oluşturulması öngörülüyor. Bu ekiplerle ilgili personel listeleri de
hazırlanmış ve sürekli güncellenmesi talimatı plana yansımış.
Ekiplerin "gözaltı, sorgu, özel operasyon" benzeri sorumluluklar üstlenmesi
boşuna değil, zira plan "toptan bir temizlik" öngörüyor, ilgili iki paragraf
aynen şöyle: "Devlet ve kamu erkinde, en üst kademeden en alt kademeye kadar
bütün kadroların temizlenmesi ve 1923 zindeliğine ulaşılması esas alınacak.
İrticai, bölücü ve yıkıcı yapılanmanın yurt içindeki tespit edilmiş tüm
malvarlığı ve mali kaynaklarına el konulacak, yurtdışı finans kaynaklarının
engellenmesi için ilgili ülkeler nezdinde girişimde bulunulacaktır."
Gömülü mühimmat çıkarılacak
Darbe, dört safhada gerçekleştirilecekti. "Hazırlık, harekât ortamının
şekillendirilmesi, icra ve yeniden yapılandırma" olarak sıralanan bu
safhalar planda ve harekât emirlerinde detaylandırılıyor.
Darbe belgesindeki "Hazırlık" başlığı altında, darbe hazırlığını kamufle
edecek olan seminere şöyle değiniliyor:
"Balyoz Güvenlik Harekat Planı, 'Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo'
isimli jenerik bir plan şeklinde, "GİZLİ" gizlilik derecesinde ve özel
seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra edilecek bir plan
seminerinde denenecek ve müzakere edilecek."
Yine "hazırlık" safhasında, "AKP ve irticai gruplara yönelik istismara açık
noktalar mevcut ve oluşturulması düşünülen yasal mevzuat çerçevesinde
değerlendirilecek; gerektiğinde istismar noktalan oluşturulması için
sızdırılan personelin kullanılması amacıyla alternatif planlar
oluşturulacak" denilen plan, harekat ortamının şekillendirilmesi aşamasına
yönelik silahlı eylemlerin kaynağı konusunda da ipucu veriyor.
Son birkaç yıldır, Mehmet Akif in meşhur mısraını zihinlerde "mühimmat
fışkıracak toprağı sıksan mühimmat" şekline dönüştüren bulgulara da ışık
tutan bir cümle bu:
"Harekât ortamının şekillendirilmesi safhasında kullanılmak üzere idhar
noktalarında depolanan mühimmat çıkartılarak planlandığı şekilde
dağıtılacak."
Halka yönelik eylem yapılacak
Balyoz Planı, sıkıyönetim ve darbe ortamının şekillendirilmesi için,
"İstanbul ve civan başta olmak üzere hassasiyet arz eden şehirlerde
iltisaklı kişilerin sevk ve idare ettiği halka yönelik eylemler yapılacak"
diyor.
Bu talimatın detaylandırıldığı "Çarşaf Eylem Planı" İstanbul Fatih Camii'ne
Cuma namazı esnasında saldırılmasını, "Sakal Eylem Planı" ise Beyazıt
Camii'ne benzer bir saldın düzenlenmesini öngörüyor.
Bu iki planın genel hatları ile "Oraj" kod adlı ve dönemin Harp Akademileri
Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına'nın imzasını taşıyan ve bir Türk askerî
jetinin Yunan uçaklarına düşürtülmesini, olmazsa Türk özel Filo
mensuplarında düşürülmesi hedefleyen bir diğer plan Tara/ta dün yayımlandı
ve halen internet sitemizden okunabilir. Planların kapaklarının imajlarını
ise bugünkü sayfalarımızda bulacaksınız.
Yine darbeye "ortam hazırlama" amacıyla yapılması öngörülen eylemler
arasında, "basın vasıtası ile AKP, tarikat, cemaat ve irtica grupların halk
nezdindeki itibarının zedelenmesi" yer alıyor.
Ekonomik darboğaz yaratılacak
Planın devamında şöyle deniyor: "TSK haricindeki dost unsurlar tarafından
yapılacak ekonomik operasyonlarla hem ulusal hem de uluslararası ortamda
ülke ekonomik darboğaza sürüklenerek, AKP hükümetine karşı büyük çaplı
toplumsal gösteriler için zemin hazırlanacak ve koordine edilecek. Sürekli
irticai faaliyetler ile ilgili haberler, öğrenci olayları, artan şehit
cenazeleri, ekonomik bunalım, faili meçhul eylemlerle sokaklara dökülmüş
halk temaları sürekli işlenerek, halkın en güvendiği kurum olan TSK'dan
gereğini yapmasını beklediği yönünde kamuoyu yönlendirme çalışmaları
yapılacaktır."
El Kaide'den eş zamanlı eylem
Balyoz Harekâtı'nın "icra" safhasında yapılması öngörülenler arasındaki ilk
eylem tarifi aynen şöyle:
"Bölücü Terör örgütü ve B Kaide'nin büyük şehirlerde özellikle İstanbul'da
eş zamanlı büyük eylemleri ve anılan eylemler sonrası icra edilecek, Sivil
Toplum Kuruluşu ve üniversiteler ile koordine ederek yönlendireceğimiz çok
geniş katılım 11 toplumsal gösteriler ve eylemler neticesinde oluşan kaos ve
karmaşa nedeniyle öncelikle olağanüstü hal ve sonrasında sıkıyönetim ilan
edilecek."
Bu irkiltici ifade, ordu içinde PKK ve El Kaide'nin eylemlerine sadece
"araç" değil "garanti" gözüyle bakan, bu eylemleri kışkırtma ya da örgütleme
gücüne sahip olduğunu düşünen bir grubun varlığını ima ediyor.
El Kaide'nin, Balyoz Planı'nın masaya yatırılmasından dokuz ay sonra
İstanbul'da tam da plandaki ifadesiyle "eş zamanlı büyük eylemler"
gerçekleştirmiş olması, HSBC, Britanya Konsolosluğu ve sinagog
saldırılarının hafızalarımızdaki dehşetini büsbütün arttırıyor.
Yurtdışına ve basına engel
Balyoz Darbesi'nin icrasının, plana göre şu adımlarla devam etmesi
öngörülmüş: "Olağanüstü hal ve sonrasında sıkıyönetim ilanını müteakip
derhal, AKP hükümeti İktidardan zorla uzaklaştırılacak ve mevcut irticai
yapılanma şiddetle bertaraf edilerek, belirlenen kadroların iktidara
getirilmesinin yolu açılacak. Teşkil edilecek birimlerle, kurum ve
kuruluşları, özel hastaneler ve ilaç depolan, gümrükler, depolar, ambarlar
ve büyük alışveriş merkezlerinin tamamı kontrol altına alınacak ve özellikle
ülkeye yurtdışından giriş çıkışlara ikinci bir emre kadar müsaade
edilmeyecek."
Basın özgürlüğüne karşı alınacak önlemler arasında, bazı gazetelerin
basılması da var ve planda, "Hiçbir hak ve özgürlük mutlak ve sınırsız
olmadığı gibi, konu laik devletin bekası olunca haber verme ve basın
özgürlüğü de sınırsız ve mutlak değildir. Harekâtın icrası ile birlikte her
türlü yazılı, sözlü ve görsel basın yayın kuruluşları kontrol alanda
tutulacak, önceden tespit edilen AKP, yıkıcı, bölücü ve irticai gruplara
müzahir tüm basın yayın kuruluşlarının yayınlan derhal durdurulacak"
deniyor.
Büyük değil olimpik gözaltı
Darbecilerin gözaltına alacağı ve bilahare tutuklayacağı şahıslar için
karakol, kışla ve cezaevlerinin kapasitesinin yeterli olmayabileceği de
hesaplanmış. Balyoz Planı, dokuzuncu sayfamızda, konuşma notlarından
bölümler yayımladığımız seminerde de üzerinde durulduğu gibi, gözaltı
sayısının yüz binlerle ifade edilebileceğini öngörmüş ve bu duruma "olimpik
bir çözüm" bulmuş. Planın ilgili bölümleri aynen şöyle:
"İrticai faaliyetlerde yer aldığı tespit edilmiş ve teşkil edilen özel
Görevli Toplama Timleri tarafından planlandığı şekilde gözaltına alınan
kişiler topluca bulundurulacakları stadyum (Burhan Felek Spor Salonu,
Fenerbahçe stadyumu, Ümraniye NET AŞ Misafirhanesi vb.) büyük yapılara
getirilecek ve sorgulan buralarda yapılacak, bilahare hapishanelere sevk
edilecek. Mevcut ceza ve tutukevlerinin de kapasiteleri ile gözaltına
alınacak ve tutuklanacakların sayılan da dikkate alınarak, Sıkıyönetim
Komutanlıklarınca kışlalar içerisinde gerekirse ceza ve tutuk evleri
açılacak."
Tutuklama, kapatma, gasp
12 Eylül 1980 darbesindeki Bayrak Harekâtı'nı esas alan Balyoz Planı,
yaklaşık çeyrek asır sonrasının Türkiye'sinde gerek piyasa ekonomisinin,
gerekse sivil toplumun çok daha gelişmiş olduğunu da hesaba katarak kapsamlı
tutuklama, kapatma ve gasp eylemleri öngörüyor. Bu eylemler şöyle
sıralanıyor: "Halkın din duygularını istismar ederek kendi siyasal ve şahsi
çıkarları doğrultusunda halkı devlete ve rejime karşı kışkırttığı
değerlendirilen tüm demek, vakıf ve kuruluşlar kapatılarak yönetici
kadroları tutuklanacak. Ulusumuzun gasp edilen ekonomik haklarının geri
alınabilmesi için; ülke dışına para çıkışının engellenmesi ve spekülatif
para hareketlerinin önüne geçilmesi maksadıyla bankacılık işlemleri ikinci
bir emre kadar durdurulacak, tik etapta banka genel müdürlüklerine
nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askerî personel atanacak; askerî
personele yardıma olmak üzere önceden tespit edilmiş müzahir, dost ve
güvenilir üst düzey kamu görevlileri yerleştirilecek. İrticai, bölücü ve vık
111 terör örgütlerine mensup kişi, kurum ve kuruluşların menkul,
gayrimenkul, ayni ve nakdi malvarlıklarına el konulacak. Faizsiz bankacılık
adı altında faaliyet gösteren İslamî finans kurumlarının kurulmasına izin
veren yasalar iptal edilecek, bu kurumların varlıkları hazineye aktarılacak.
Yabancı uyruklu şahıs ve şirketlerin bankalardaki paralarının öncelikle yurt
dışına çıkışı engellenecek, aleyhte faaliyet gösteren yabancı uyruklu şahıs
ve şirketlerin banka hesaplarına ikinci bir emre kadar el konulacak."
Buraya düşmemiz gereken önemli bir not da, banka genel müdürlüklerine ve
önemli finans kuruluşlarının başına getirilecek muvazzaf ve emekli
subayların. Balyoz Planı'nın eklerinde tek tek isimlendirilmiş olması.
Apoletli rejimin resmidir
Balyoz'un Türkiye'nin tepesine inmesinden sonraki safhanın adı ise "Yeniden
Yapılandırma." Darbenin ardından ülkenin nasıl yeniden yapılandırılmasının
öngörüldüğüne ilişkin fikir veren hükümet programını ve "milli mutabakat
hükümeti" olarak adlandırılan bakanlar kurulu listesini yarın Taraf'ta
okuyabilirsiniz.
Bugünlük Balyoz'un "Yeniden Yapılandırma" başlıklı bölümünün ana hatlarını
aşağıda aktaralım. Burada öngörülen önlemler, ordu içindeki bir grubun
sadece seçmen iradesiyle işbaşına gelmiş siyasetçilere değil, bazı
subaylara. Emniyet Teşkilatı'na ve sivilleştirilmiş Milli istihbarat
Teşkilatı'na da güvenmediğinin kanıtı:
"TSK kategorilendirilmiş personelden tamamen arındırılarak, boşalacak kritik
kadrolara silah arkadaşlarımızın terfi ve atamaları yapılacak. Emekli olan
silah arkadaşlarımızın önceden belirlenen kamu görevlerini devralmaları
sağlanacak, iktidardan düşürülecek olan AKP Hükümetinin yerine planlanan
hükümet ve bürokratik kadroların görevi devralması sağlanacaktır. DP
iktidarından beri devam ettirilen takıyye geleneğine dayalı muhafazakâr
iktidarların devlete sızan ve devlet bürokrasisine sinen bütün çağdışı
anlayış ve izlerinin silinebilmesi için, ekli programı uygulayacak uzun
süreli bir milli mutabakat hükümetinin oluşturulması temin edilecek,
irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen veya çeşitli
yolsuzluk ve usulsüzlüklere karışmış bütün kamu personeli, hiçbir istisnaya
tabi tutulmadan görevden el çektirilerek yerine güvenilir, liyakatli ve
çağdaş değerlere bağlılığıyla dikkat çeken sivil veya emekli olmuş askeri
personel görevlendirilecek."
Polis ve MİT askerin emrine
Balyoz Planı'nın polis ve MİT için öngördüğü darbe sonrası düzenleme şöyle:
"Milliyetçi - Muhafazakâr Sağ iktidarların Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
karşısına alternatif silahlı güç olarak tasarlayıp güçlendirdiği polis
teşkilatının askere bakışı dikkate alındığında; polisin sevk ve idaresinde
ağırlıklı olarak jandarma kullanılacak, bu nedenle il jandarma
komutanlıkları karargâhlarından istifade ile ivedilikle ağır silahlardan
arındırıldıktan sonra polisin mutlaka kontrol alana alınması sağlanacak.
Potansiyel tehdit teşkil eden unsurların belirlenmesi ve hımhımı ele
geçirilmesi veya kontrol altına alınması; eldeki arşivin incelenmesi
yanında, kim, nerelerde, hangi evlerde barınıyor bunların planlanması;
kritik alanların tespiti ve başlangıçtan itibaren kontrol alana alınması
doğru ve gerçekçi istihbarat akışını gerekli kıldığından askerden
arındırılan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT.) yeniden yapılandırılarak
müzahir personel kilit görevlere getirilerek başına muvazzaf bir general
atanacak."
Arap ve Kürt zararını telafi
Balyoz'un öngördüğü yeniden yapılanmanın son hükmü de, darbe planlayanların
"ırkçı" yüzünü tek bir cümlede deşifre etmeye yeterli:
"Cumhuriyetin aşındırılan tüm kazanımları tekrar yerleştirilecek, Türkçe
ezan dâhil tüm ulusal değerlerimiz hayata geçirilerek Arap ve Kürt
unsurların Türk kültürüne verdikleri zararlar telafi edilecektir."
İstanbul'un korkunç dönüşü
Orgeneral Çetin Doğan'ın Balyoz Darbe Planı'nın son bölümünde, harekâtın
merkezinin Ankara değil, İstanbul olacağı kayda geçiyor. "Emir Komuta"
başlıklı bölüm aynen şöyle: "Harekât İstanbul'dan sevk ve idare edilecektir.
Sıkıyönetim karargâhları İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon
Merkezi binası ve anılan binanın imkânlarına sahip diğer kamuya ve/veya
sivil sektöre ait binalar kullanılabilecektir. Eylemler ise ilgili
bölgelerde kullanılacak Komuta Merkezlerinden sevk ve idare edilecektir."
(Taraf)
Balyoz Planı ile ilgili manşetlerimiz
İŞTE 'BALYOZ'UN TÜM SES KAYITLARI |
BALYOZ'UN SES KAYITLARINI İNDİR (279 MB)
Ses kayıtlarının doğruluğu parmak izi ve ıslak imza gibi tespit edilebilir mi? |