Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde, Polatlı'daki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığındaki olaylara ilişkin 330 sanık hakkında açılan davaya devam edildi.
23.03.2017 17:43 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde, Polatlı'daki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığındaki olaylara ilişkin 330 sanık hakkında açılan davaya devam edildi.
20.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde, Polatlı'daki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığındaki olaylara ilişkin görülen davanın bugünkü duruşmasında 22 sanığın savunması alındı.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü duruşma salonunda görülen davada sanıklar savunma yaptı.
Duruşmanın öğleden önceki bölümünde, eski 58. Topçu Tugayı Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ün emriyle 15 Temmuz gecesi Beysukent-Hacettepe yolunu kapatmaları için görevlendirilen subay, astsubay ve uzman çavuşlar savunma yaptı.
Sanık eski Teğmen Enes Öztürk, 2015'te Kara Harp Okulu'ndan mezun olduğunu, temel kurs ve diğer eğitimlerini tamamlamak için 58. Topçu Tugayında görevlendirildiğini anlattı. Öztürk, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da Aygün'ün, kursiyer teğmenlerle düzenlediği tanışma toplantısında gece yapılacak eğitime kalmaları için emir verdiğini belirtti.
Akşam saatlerinde batarya içtima alanına geldiğinde birlik komutanlarının (üsteğmen ve yüzbaşılar) ellerindeki listelerden isimler okuduğuna şahit olduğunu anlatan Öztürk, "İsmi okunanların teçhizatlarını almaları istendi. Tabur komutan vekili Yüzbaşı İsmail Kanal'ın yanına gidip 'Komutanım, ben kursiyerim silahım yok, ne yapmam gerekiyor' dediğimde bana kızarak, görevlendirildiğim birliğin deposundan silah almamı istedi." ifadelerini kullandı.
Hazırlıklar tamamlandıktan sonra eski Üsteğmen Naci Kozan'ın komutasında kışladan ayrılmaya başladıklarını söyleyen Öztürk, Temelli çıkışına geldiklerinde trafiğin yavaşladığını, kısa bir süre sonra da araçların tamamen durdurulduğunu belirtti.
Yanlarına gelen vatandaşlardan darbe girişimi olduğu bilgisini aldıklarını savunan Öztürk, "Vatandaşlar durumu bize izah edince darbe girişiminin içine sürüklenmek istediğimizi anladım. Bu esnada Üsteğmen Kozan, halka kışlamıza geri dönmek istediğimizi söyledi. Ancak trafik yoğunluğu nedeniyle oradan ayrılamadık." iddiasında bulundu.
"Terör saldırısı için görevlendirildik"
Sanık eski Teğmen Serdar Yavuz da darbe girişiminden haberdar olmadığını, terör saldırısı olduğu gerekçesiyle göreve gönderildiklerini düşündüğünü savundu.
Kışladan ayrıldıkları sırada Tugay Komutan Yardımcısı Albay Serhat Selçuk Pesek'in acele etmelerini istediğini aktaran Yavuz, "15 Temmuz'da vatan için göreve gidiyorum diye düşündüm ve mutlu oldum. Pesek kışladan çıkarken, 'Yolunuz açık olsun.' dedi. Temelli'de yol tıkandı. Ardından yolu kesen polis, 'Geleceğinizi biliyorduk. Biz de sizi bekliyorduk. Sadece askerin geçişine izin vereceğiz' dedi. Ardından yolu açtı ve yolumuza devam ettik." ifadelerini kullandı.
Bir süre sonra araçları durduran vatandaşların kendilerine, "Siz bizim askerimizsiniz, yapmayın" dediğini aktaran Yavuz, "Darbe girişimi olduğunu orada anladım. İddianamedeki suçlamaları kabul etmiyorum." dedi.
Emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini öne süren Yavuz, tahliye talebinde bulundu.
Sanık eski Astsubay Murat Hediye de araç teknisyeni olarak görev yaptığını, gece eğitim için 15 Temmuz'da tugayda tutulduklarını anlattı.
Eski Batarya Komutanı Üsteğmen Yasin Melih Yüksel'in kendisine Ankara'daki terör saldırısına karşı güvenlik önlemi alacaklarını, bu nedenle Üsteğmen Kozan'ın emrine verildiğini söylediğini aktaran Hediye, "TSK'nın itibarını zedeleyecek hiçbir girişimin içinde olmadım. Temelli'de vatandaşların söylemesi üzerine darbe girişiminden haberdar olduk. O saatte kimseye zarar vermeden kendi isteğimiz ile bir trafik polisine 84 asker silahlarımızı teslim ettik. Bizi bu duruma düşürenlerden davacıyım." diye konuştu.
Eski Astsubay Adnan Cesur ise darbe girişimden haberdar olmadığını, bu yönde isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini belirterek, "Üsteğmen Mahmut Tosun, gece eğitimi olduğunu ve benim de eğitime katılacağımı söyledi. Nöbetim olduğunu söylediğimde ise nöbeti bir uzman çavuşa devretmemi emretti." ifadelerini kullandı.
Akşam içtimasının alınmasının ardından teçhizatlarını alarak askeri araçlarla kışladan çıktıklarını ifade eden Cesur, "Temeli'de yolu kesen bazı vatandaşlar, araçlarındaki radyodan haberleri açarak gelişmeleri bize dinletti. Darbe girişimden böylece haberdar oldum." diyerek suçsuz olduğunu savundu.
"Bizler TSK'nın üvey evlatlarıyız"
Sanık eski Uzman Çavuş Cuma Tolga Özçelik de Suriye'deki iç savaşın başlamasıyla görev yaptığı tugayın sürekli hazırda bekletildiğini, bu kapsamda uzun mesafeli intikal eğitimleri yaptıklarını söyledi.
Darbe girişimini, Temelli'ye geldiklerinde vatandaşlardan öğrendiğini kaydeden Özçelik, "O gece dışarı çıkarıldığımızda, yine eğitim için intikal yapacağımızı düşündüm. Ancak Temelli'de vatandaşlar bize telefondan haberleri gösterdiler. Bunun üzerine araçlarımızı durdurduk. Kimseye zarar vermeden, silahlarımızı yanımıza gelen bir trafik polisine verdik." diye konuştu.
Ordu hiyerarşisi içinde en düşük rütbeli asker olduğunu belirten Özçelik, bu nedenle kendisine verilen emirleri sorgulayacak konumda olmadığını savundu. Yasalara göre üstlerine karşı gelemeyeceğini anlatan Özçelik, şöyle devam etti:
"Bize ne emir verildiyse bugüne kadar gereğini yaptık. Şehitlik payesinde rütbe olmaz ama bizler TSK'nın üvey evlatlarıyız, orduevlerine bile alınmıyoruz. Televizyon kumandası kimin elindeyse onun açtığı kanalı izlemek zorundayız. Kendisini TSK'nın asıl sahibi olarak gören subaylar, bu alçak darbe girişimini fark etmediyse, benim konumunda olan uzman çavuşlar darbeyi nasıl bilsin, ne kadar mümkün olabilir ki? Buna rağmen sanıkların yüzde 90'ı uzman çavuş."
Suriye'deki iç karışıklıktan ötürü birliklerinin sık denetlendiğini kaydeden sanık eski Uzman Çavuş Şükrü Karayılan ise verilen emniyet görevini bu çerçevede değerlendirdiklerini kaydetti. Karayılan, "Hain değilim. Darbe girişimiyle hiçbir şekilde bağım yoktur. Benim için devletim ve milletim her şeyden önce gelir. Vatandaşlar araçların önünü kestiğinde kandırıldığımı ve kullanıldığımı burada anladım." savunmasını yaptı.
Sanık eski Üsteğmen Naci Kozan, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı, eski 58. Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ün komutasında harekat merkezinde toplantı icra edildiğini söyledi.
Tugaydaki birlik komutanlarının katıldığı bu toplantıda, Aygün'ün "sıkıyönetim ilan edildiğini, bu nedenle Ankara'nın bazı bölgelerinde kolluk kuvvetlerine destek vermek için görevlendirme yapacağını" söylediğini aktaran Kozan, "Daha sonra Aygün, el yazısı ile hazırlanan görev dağılımını gösteren listeleri dağıttı. Bana 'Beysukent-Hacattepe Kavşağını biliyor musun?' diye sordu. Bilmediğimi söyleyince harita üzerinden bana burayı göstererek listedeki askerlerle birlikte buranın güvenliğini almamı emretti." dedi.
Bu emir üzerine kavşağın güvenliğini sağlayacağı belirtilen askerlere mühimmat almaları ve araçları hazır etmeleri için emir verdiğini ifade eden Kozan, akşam 23.00'te kışladan 16 askerin bulunduğu üç araçla ayrıldıklarını belirtti.
Polatlı'ya geldiklerinde halkın kendilerine tepki göstermediğini, her şeyin normal seyrinde olduğunu savunan Kozan, Temelli çıkışına geldiklerinde ise trafik nedeniyle araçların yavaşlamaya başladığını, bunun üzerine kontrol amacıyla araçtan indiğini söyledi.
Burada vatandaşların kendilerine korna çalıp bayrak salladıklarını anlatan Kozan, şöyle devam etti:
"Duruma bir anlam veremiyorduk. Trafiğin olduğu tarafa gittiğimden önümüzdeki konvoyda bulunan Yarbay Mustafa Kemal Biber'in polislerle konuştuğunu gördüm. Yarbay Biber, polislere görev yerimize gitmemiz gerektiğini belirterek yolun açılmasını istedi. Polisler de bize 'Sizin geleceğinizi biliyorduk, yolu açacağız, talimat bekliyoruz' dedi. Polislerin bu açıklaması, gerçekten de güvenlik önlemi almak için çıktığımız düşüncesini pekiştirdi."
Bu sırada bulundukları yere vatandaşların geldiğini, kısa bir süre sonra yoğun bir kalabalığın oluştuğunu ifade eden Kozan, bir vatandaşın sorusu üzerine "Görev yerimize gidiyoruz, güvenlik önlemi almamız gerekiyor." dediğini, vatandaşın ise "Sizin görev yeriniz kışlanız, sizi kandırıyorlar, darbe oluyor." şeklinde karşılık verdiğini bildirdi.
Bu açıklama karşısında büyük bir şaşkınlık yaşadığını savunan Kozan, harekat merkezindeki eski Yüzbaşı Alper Doğan'ı arayarak içinde bulundukları durumu bildirdiğini söyledi.
Kozan, "Alper Yüzbaşı'ya neler olduğunu sordum, yaşadıklarımızı anlattım. O da bana 'Gerekirse silah kullanın, bir şekilde görev yerinize gidin, durmayın' dedi. Bu açıklaması, yanlış bir işin içine sürüklendiğimizi gösteriyordu." diye konuştu.
Diğer birlik komutanlarına Yüzbaşı Doğan ile yaptığı görüşmesini aktardığını, bu emri yerine getirmeyeceğini, kışlaya dönmek istediğini söylediğini öne süren Kozan, "Böyle bir emri uygulayamazdım. Vatandaşlara, kışlaya dönmek istediğimizi, bunun için yolu açmalarını söyledim. Bize yardımcı olmaya çalıştılar, araçlarımızı tugaya çevirdik ama trafik yoğunluğu nedeniyle gidemedik." ifadelerini kullandı.
FETÖ üyesi olduğu yönündeki suçlamayı kabul etmeyen Kozan, örgütün okullarına gitmediğini, şifreli haberleşme programlarını kullanmadığını öne sürdü.
Emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, kanunsuz bir emri yerine getirmediğini savunan Kozan, tahliyesini talep etti.
Sanık eski Üsteğmen Önder Tanrıkulu, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da gece eğitimi yapılacağına dair emir aldıklarını, bunun üzerine emrindeki askerlerle hazırlık yapmaya başladığını söyledi.
Akşam saatlerinde eğitim programının bitimine doğru, eski Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ün komutasında acil toplantı icra edileceği bilgisini aldıktan sonra harekat merkezine gittiğini söyleyen Tanrıkulu, "Diğer komutanlara göre daha geç gitmiştim, toplantının sonuna yetiştim. Neler konuşulduğunun detaylarını bilmiyorum." iddiasında bulundu.
Aygün'ün harekat merkezinde düzenlediği toplantıda, birlik komutanlarının hepsine sözde görev listeleri verdiğini belirten Tanrıkulu, bu listelerin hiçbirinde isminin yer almamasına rağmen eski Tugay Komutan Yardımcısı Albay Serhat Selçuk Pesek'in kendisini, eski Yüzbaşı Uğur Tümürlek'in emrine verdiğini söyledi.
Yüzbaşı Tümürlek'in, Ankara'da olası bir terör saldırısına karşı kolluk kuvvetlerine destek için tugayın görevlendirildiğini, bu kapsamda Beysukent-Hacettepe yolunun güvenliğini almaları için görevlendirildiklerini belirttiğini aktaran Tanrıkulu, şöyle devam etti:
"Teçhizatlarımızı alıp intikal araçlarıyla kışladan ayrıldık. Polatlı çıkışına kadar her şey normal akışında gözüküyordu. Kargalı mevkine geldiğimizde, trafik vardı. Uğur Yüzbaşı orada bulunan polislerle konuştuktan sonra bizlere araçlardan inmememiz için emir verdi. Daha sonra telefonlardan baktığımızda, bize söylendiği gibi bir terör saldırısına karşı güvenlik önlemi almaya gitmediğimizi, darbe girişiminin olduğunu öğrendik."
Bunun üzerine bulundukları yerden hareket etmediklerini, vatandaşlara kandırılarak kışladan çıkarıldıklarını anlatmaya başladıklarını bildiren Tanrıkulu, "Bu sırada vatandaşlar da bize Cumhurbaşkanımızın darbe girişimine karşı açıklamalarını izlettirdiler. O açıklamaların hepimizin üzerinde etkisi oldu ve 'Bu saatten sonra hiç kimse bizi bir metre dahi ileri götüremez' dedik." ifadelerini kullandı.
İlerleyen saatlerde bulundukları yere gelen polise yaşadıklarını anlattıklarını, kışlaya dönmeleri için kendilerinden destek istediklerini kaydeden Tanrıkulu, güvenlik güçlerine zorluk çıkarmadan silahlarını teslim ettiklerini söyledi.
Kışlanın dışında bulundukları sürede kimseye zarar vermediklerini, darbe girişimini öğrendikten sonra birliklerine dönmek için çaba harcadıklarını iddia eden Tanrıkulu, terör örgütü FETÖ ile hiçbir bağlantısının bulunmadığını savundu.
"Yol emniyeti için birlikten çıkarıldık"
Suçlamaları kabul etmeyen eski Uzman Çavuş Murat Bıyık da görev süresi boyunca vatana en iyi şekilde hizmet ettiğini, rütbesi nedeniyle emir verme, karar alma yetkisinin olmadığını kaydetti. 15 Temmuz gecesi önce gece eğitimi, daha sonra da terör saldırısı olabileceği yönünde söylentiler olduğunu belirten Bıyık, daha sonra yol emniyeti almaları için birlikten çıkarıldıklarını aktardı.
Daha önceki eğitimlerde de benzer durumlar yaşadıklarını ifade eden Bıyık, şöyle devam etti:
"Her personele 40 adet fişek dağıtıldı. Daha sonra askeri araçlara binmemiz emredildi. Akıllı telefonum ve internet erişimim yoktur. Bana kanunsuz hiçbir emir verilmedi. Emniyet maksatlı intikal olduğunu söylediler. Yapracık'ta darbe girişimi olduğunu öğrendik. Bu hain girişimin bir parçası olmamak için silah ve cebir kullanmadım. Asla halkıma silahımı doğrultmadım. Yaşantım boyunca devletime ve milletime bağlı kaldım. 3 çocuğum var. Hiçbirini FETÖ'nün eğitim kurumlarına göndermedim. Hain darbe girişimi nedeniyle şerefle taşıdığım üniformamdan uzaklaştırıldım. Suçsuzum, beraatımı talep ediyorum."
Sanıklardan eski Uzman Onbaşı Sadi Arslan da 15 Temmuz'da olağandışı bir durumu fark etmediklerini, rutin görevine devam ederken gece eğitimi yapılacağı gerekçesiyle kendisinden 3 araç hazırlamasının istendiğini belirtti.
Eski üsteğmen Naci Kozan'ın emrine verildiğini kaydeden Arslan, "Kozan'a 'Nereye gidiyoruz' diye sordum. Bana bilmediğini, öndeki aracı takip etmemizi söyledi. 23.30 civarında nizamiyeden çıktık. Ankara istikametine doğru yola koyulduk. Yapracık'ta durduk. Vatandaşlardan gelişmeleri öğrendik ve onların yardımıyla istikametimizi Polatlı'ya çevirdik. Ancak trafik yoğunluğundan birliğimize gidemedik. Sabaha kadar başımızdaki Binbaşı Cafer Öncel ile polisin gösterdiği yerde bekledik. Olay sırasında şiddete başvurmadım. Sözde personel listesine adım bilgim dışında yazılmış. FETÖ ile ilişkim, bağım olmamıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin onurunu zedeleyecek hiçbir faaliyette bulunmadım. Amir sıfatında bazıları bu ülkeye hainlik yapmış. Beni o hainlerden ayıracağınıza inanıyorum." diyerek beraat talebinde bulundu.
"Siz bizi vuracak mısınız"
Sanık eski Yüzbaşı Uğur Tümürlek, 15 Temmuz'da nöbetçi olduğunu ve tugay komutanının terör saldırısı ihtimali üzerine sıkıyönetim direktifi geleceğini söylediğini aktararak, yol emniyeti almakla görevlendirildiğini, araçlarla birlikten çıktıklarını anlattı.
Kobani eylemlerinde Siirt'te görev aldığını ve benzer bir hareketlilik yaşandığını söyleyen Tümürlek, darbe girişimiyle ilgili bir bilgisinin olmadığını savundu.
Yolu kapatan polislerle arasında geçen konuşmayı da anlatan Tümürlek, şu ifadeleri kullandı:
"Bir süre ilerledikten sonra yol tıkandı. Araçtan inerek yolu kesen polislerin yanına gittim. Terör saldırısı ihtimaline karşılık göreve gittiğimizi ve yolu açmalarını söyledim. Önce kabul etmediler. Polislerden biri, 'Siz bizi vuracak mısınız' diye sordu. 'Neden sizi vurayım, siz görevinizi yapın, yolu açın biz de görevimize gidelim' dedim. Darbe girişimi olduğundan bahsetmediler. Darbe emri almış olsam ve bunu uygulayacak olsam polislerle çatışma ihtimaline karşılık tek başıma, silahsız olarak onlarla konuşmaya gitmezdim."
Polislerin bu söyleminin ardından harekat merkezini aradığını kaydeden Tümürlek, net bir cevap alamadığını, daha sonra küçük bir grubun askeri kalkışma yaptığını öğrenmesi üzerine birliğe dönmek için geri döndüklerini aktardı.
Girdikleri köy yolunda gelen polislere silahlarını teslim ettiklerini ifade eden Tümürlek, suçsuz olduğunu beyan ederek tahliye talebinde bulundu.
Sanıklardan Necip Hacıbektaşoğlu, Mehmet Acar, Ahmet Kaygısız, Ziya Karapınar, Süleyman Önem, Uğur Yalçındağ, Hacı Kaya, Emre Ertosun ve Adem Altan da savunma yaptı.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
Sözde konseyin üyeleri savunma yapacak
Tensip tutanağına göre bir hafta devam edecek duruşmalarda, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinden eski Topçu ve Füze Okulu Komutanı Tümgeneral Osman Ünlü, eski 58. Topçu Tugayı Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün, eski Kara Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürü Kurmay Albay Bilal Akyüz ile 58. Topçu Tugayı Komutan Yardımcısı Albay Selçuk Serhat Pesek'in savunma yapması bekleniyor.
21.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara'nın Polatlı ilçesindeki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığındaki olaylara ilişkin davanın görülmesine sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü salonunda görülen duruşmada savunma yapan sanık Emrullah Eren, eski Tugay Komutan Yardımcısı Albay Serhat Selçuk Pesek'in, polislerin kendilerini engellemeleri halinde ateş etmeleri için emir verdiğini iddia etti.
58. Topçu Tugayında astsubay olarak görev yaptığını belirten Eren, engelli çocuğunun rehabilitasyon işlemi için izinli olmasına rağmen 15 Temmuz'da gece eğitimi nedeniyle birliğe çağrıldığını söyledi.
Teçhizat ve mühimmat almak için depoya gittiği sırada önünden geçtiği kantinin televizyonunda, "Türkiye'de terör saldırısı" şeklinde altyazılar gördüğünü anlatan Eren, "Bunun üzerine hızlı bir şekilde emrine girdiğim Üsteğmen Yusuf Aydoğan'ın yanına gittim. Üsteğmen Aydoğan bana, Tugay Komutan Yardımcısı Albay Serhat Selçuk Pesek'in kendisine, ' Polis çıkarsa ezin geçin' şeklinde bir emir verdiğini söyledi. Ben de 'nasıl olur?' diye sorduğumda, gülerek 'Hadi hadi araca bin' dedi." ifadelerini kullandı.
İkinci aracın komutasının kendisinde olduğunu anlatan Eren, nizamiye çıkışında kendilerini bekleyen Albay Pesek'in, "Kırımızı ışıkta durmayın, durduran olursa da geçin. Polis ateş ederse siz de ateş edin." emrini verdiğini bildiren Eren, bu ifadelerin kendisini iyice şaşırttığını savundu.
Polatlı çıkışında araçların durması üzerine telefonla aradığı bir arkadaşının, Ankara'da "tuhaf gelişmeler yaşadığını", bu tarafa gelmemesi için kendisini uyardığını ifade eden Eren, daha sağlıklı bilgi almak için Ankara'daki eniştesi Hidayet Eren'i aradığını söyledi.
"Eniştem bana, 'Külliye'nin orada tankın moturunu söküyoruz, sakın gelme' dedi. Bunun üzerine şaşkınlığım daha da arttı" diyen Eren, araçtan inerek yoldaki vatandaşlarla görüşmeye başladığını söyledi. Sonrasında yaşanılanların Eren şöyle anlattı:
"Vatandaşlar darbe olduğunu söyleyip tepki gösterdi. Ben de rütbemi işaret ederek yetkili olmadığımı, üsteğmen ile görüşmeleri gerektiğini söyledim. Beni bırakıp komutanları aramaya gittiler. Bu sırada yanıma gelen Üsteğmen Aydoğan, kolumdan tutarak 'Sen kimsin, kendini ne zannediyorsun, vatandaşlara neden açıklama yapıyorsun? Tugaya gidince seni komutana şikayet edeceğim. Araçtan bir daha inme' diye uyardı. Biz de araçtan inmedik."
Haince planlanmış bir tuzağın içinde kendilerini bulduklarını savunan Eren, "Ne suçluyum ne de suçsuzum diyebiliyorum. Bir cezam varsa vatanım için çekerim. Niyetim salihti, bir kötülük düşünmüyordum." savunmasını yaptı.
Eren, Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın kendisine ait bazı telefon yazışmalarını okumasının üzerine, "Okuduğunuz mesajı kandilde göndermiştim. Mesajlaştığım kişi de evimin yakınındaki Güldeste Derneğindeki, Menzil cemaatine üye olduğunu bildiğim bir hocadır." açıklamasını yaptı.
"Bizi nasıl bir işin içine soktunuz"
Sanık eski Astsubay Uğur Aydın da gece eğitimi için evinden çağrıldığını, birliğe gitmek için özel aracıyla yola çıktığı sırada İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından tutulduğuna ilişkin haberleri internetten gördüğünü söyledi.
Üsteğmen Aydoğan'ın emrine verildiğini öğrendikten sonra babasını arayarak bu gelişmeyi onunla paylaştığını belirten Aydın, geçmiş yıllarda da birçok kez görev için bu şekilde kışlaya çağırıldığını ifade etti.
Araçlarla Temelli yokuşuna geldiklerinde yanlarından geçen araçtaki bir vatandaşın "darbe" diye bağırdığını, bunun üzerine komutanı Üsteğmen Aydoğan'a "Komutanım, Genelkurmay'da silah sesleri olduğu söyleniyor, biraz önce de biri 'darbe' diye bağırdı, bir şey biliyorsan hemen söyle' dedim. O da gelişmelerden bilgisinin olmadığını söyledi." ifadelerini kullanan Aydın şöyle devam etti:
"Bunun üzerine batarya komutanım Yüzbaşı İsmail Dumlupınar'ı arayarak, 'Bizi nasıl bir işin içine soktunuz, neler oluyor?' diye sordum. O da bana 'Keşke sizin yerinize ben çıksaydım, sakın silah kullanmayın' deyince, 'Kime ne silahı kullanacağız' karşılığını verdim. Yanımıza gelen vatandaşlar radyodan Cumhurbaşkanımız ile 1. Ordu Komutanının darbe karşıtı açıklamalarını dinlettiler."
Darbe girişiminin içinde yer almadığını, karanlık bir işin içine sürüklendiklerini öğrenince de tepki gösterdiğini savunan Aydın, tahliyesini talep etti.
"Bu hain örgüt, bize düşmanın yapamadığını yaptı"
Sanık eski Uzman Çavuş Halil Çakmak ise "Genelkurmay'a terörist saldırı gerçekleştirildiği ve Genelkurmay Başkanı'nın da rehin alındığı" gerekçesiyle kışladan dışarı çıkarıldıklarını öne sürdü.
Kışladan çıkarken darbe girişimden haberdar olmadığını, göreve giderken hiçbir tereddüt yaşamadığını kaydeden Çakmak, "15 yıldır gururla taşıdığım üniformam darbeci ve hain olduğum gerekçesiyle benden alındı. FETÖ'cü değilim. Bu hain örgüt, bize düşmanın yapamadığını yaptı. Yani Rus'un, Yunan'ın ve Ermeni'nin yapamadığı düşmanlığı yaptı. Ben bu örgütten ve örgütün emellerine alet olan herkesten şikayetçiyim." savunmasını yaptı.
"Vatanımı bir şarlatana satmadım"
Sanık eski Uzman Çavuş Emrah Yıldız ise suçlamaları kabul etmediğini, 15 Temmuz'da verilen emirle kışla dışına çıktığını, yaşananların darbe girişimi olduğunun anlaşılmasından sonra teslim olduklarını ifade etti.
Terör örgütü üyeliğiyle yargılanmasını kabullenemediğini söyleyen Yıldız, haksız yere yargılandığını öne sürerek "Neden buradayım? Kendini bir şarlatana satan hainlerin koltuk sevdası yüzünden. Birisi kaymakam olacakmış, bir diğeri vali. Birisi de başbakan... Darbe başarılı olsaydı bizi ne yapacaklardı merak ediyorum. Bekçi yapacaklardı herhalde. Ben vatanımı bir şarlatana, bir şerefsize satmadım." ifadelerini kullandı.
Savunma yapan sanıklar Mesut Irgın, Sezai Özoğul, Bayram Yaşar, Furkan Akgül, Emrah Doğan, Kazım Ucuz ve Osman Altay da suçsuz olduklarını beyan ederek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Savunmaların ardından mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verdi.
22.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü duruşma salonunda görülen duruşma, sanık eski Albay Alper Erkaya'nın savunmasıyla başladı.
58. Topçu Tugayının 20 kilometre uzağındaki Sakarya Kışlası'nda konuşlu Eğitim Destek ve Tatbikat Alay Komutanlığında görevli olduğunu belirten Erkaya, alay komutanının izinli olması nedeniyle 15 Temmuz'da birliğin komutasının kendisinde olduğunu söyledi.
Darbe girişiminin yaşandığı akşam, eski Topçu ve Füze Okul Komutanı Vekili Albay Güngör Gazi Karslı'nın kendisini arayarak Fırtına obüsleri ile personelin hazır bekletilmesini istediğini belirten Erkaya, ilerleyen saatlerde karargahtaki Faaliyet İzleme Merkezi'ne çağrıldığını bildirdi.
Buraya gittiğinde birlik komutanları ile nöbetçi personeli toplantı halinde gördüğünü anlatan Erkaya, eski Topçu ve Füze Okul Komutanı Tümgeneral Osman Ünlü'nün sıkı yönetim ilan edildiğinin bilgisini kendileriyle paylaştığını dile getirdi.
Daha sonra eski Albay Karslı'nın kendisine, "TSK içinde küçük bir grup darbe girişimi içindeler, bana da saçma sapan emirler veriyorlar" dediğini bildiren Erkaya, bu sırada halkın cunta faaliyetine karşı alanlara çıktığına dair haberler aldığını ifade etti.
Kışlanın emniyetinin alınması için Karslı'nın emri üzerine eski Yüzbaşı Saltuk Buğrahan Kale'yi telefonla arayarak üç askeri kamyon ve uçaksavarın bulunduğu Zırhlı Personel Taşıyıcısı (ZPT) ile bir miktar mühimmatı 58. Topçu Tugayına göndermesini emrettiğini kaydeden Erkaya, "Gazi albayın söylemesinin üzerine, sadece kışlanın emniyetinin alınması için bu emri verdim. Araçların çağrılması güvenlik açsından rutin bir faaliyetti." dedi.
Sanık eski Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay Abdülkerim Ceyhan'ın "selaları susturmak için bu kamyonlarla Polatlı Merkez Camisi'ne gittiğini" iddianamede okuduğunu öne süren Erkaya, araçların bu amaçla kullanılması için emir vermediğini savundu.
Kendi birliğinden gönderilen mühimmatların ise tutanak karşılığında tugayın temizlik deposunda muhafaza altına alındığını anlatan Erkaya, şöyle devam etti:
"Sıkıyönetim ilan edildiğini öğrendikten sonra birliğimdeki rütbelileri arayarak, kimseyi mesaiye çağırmamaları için uyardım. Bununla birlikte Fırtına obüslerinin anahtarlarını toplattım. Nöbetçi subaylara o gece yaşananların tutanak altına alınmasını emrettim. Görüleceği gibi darbeye karşı elimden geleni yaptım. Bu önlemlerim sayesinde 650 kişilik birliğimde tek bir personel dışarı çıkmadı, darbeye iştirak etmedi."
Karslı'nın 17 Ekim'de verdiği ek ifadeden sonra tutuklandığını söyleyen Erkaya, "15 Temmuz, öyle zor bir geceydi ki havada ve yerde teröristler vardı. Kimseye güvenemiyorsunuz. Emirle çağrıldım ve gittim. Gitmemezlik yapamazdım. Gitmemiş olsaydım 650 kişilik birliğimdeki askerler bugün olduğu gibi huzurlu olamayacak ve mesailerine devam edemeyeceklerdi. O gece Cumhurbaşkanı bütün zorluklara rağmen İstanbul'a geliyor, Başbakan görevde, Meclis çalışıyor, buna rağmen ben namusumu bırakıp kaçamazdım. Keşke beklemede kalan diğer birlik komutanları da o gece darbeye karşı çıkmış olsaydı." savunmasını yaptı.
"Yarbay selaları susturmak istedi"
Sanık eski Yüzbaşı Aytekin Kara da 15 Temmuz'dan önce Topçu ve Füze Okul Komutanlığında Subay Temel Kurs Bölük Komutanlığı görevini yaptığını belirtti.
Darbe girişiminde yer almadığını iddia eden Kara, o gece kışladaki hareketlilik nedeniyle Suriye'ye operasyon düzenlenebileceğini düşündüğünü kaydetti.
Tabur komutanının emriyle kursiyer teğmenleri birliğe çağırdığını dile getiren Kara, Yarbay Ceyhan'ın " Türkiye sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Gidin hazırlık yapın. Bir haftalık giyeceklerinizi hazır edin. Silah depolarının anahtarını alın, sizde dursun." emrini verdiğini anlattı.
Daha sonra Ceyhan'ın kendisine ilk kez gördüğü bir telsizi vererek, "birliğe yönelik terör saldırısı olabileceğini" söylediğini öne süren Kara, konuşmalarında darbe ya da sıkıyönetim kelimelerinin geçmediğini savundu.
İlerleyen saatlerde, haberlerden darbe girişimi olduğunu öğrendiğini söyleyen Kara, yanındaki askerlerle birlikte bu girişimin bir parçası olmayacaklarına dair ortak karar aldıklarını iddia etti.
Kursiyer teğmenlere silahlarını depoya bırakmaları için emir verdiğini ifade eden Kara, şunları kaydetti:
"Yarbay Ceyhan 02.30'da birliğe döndü. Yanıma gelerek bana 'Camiye (Polatlı Merkez Camisi) gittim ve okunan selaları susturmaya çalıştım. Ancak halk tepki gösterdi ve beni darbetti. Hayatımda böyle dayak yemedim, şu an kendimi çok güçlü hissediyorum' dedi. Daha sonra bana verdiği telsizi kendisine geri verdim, emirlerine uymama kararı aldım."
Eski Batarya Komutanı Yüzbaşı Dumlupınar, darbe girişiminin yaşandığı akşam, tugayda gece eğitimi yapılacağına dair emir aldıklarını, bu kapsamda hazırlıklar yaptıklarını söyledi.
Daha sonra eski 58. Topçu Tugayı Komutanı Tuğgeneral Aygün'ün harekat merkezinde düzenlediği toplantıya katıldığını belirten Dumlupınar, burada birlik komutanlarına sözde görev listeleri verildiğini anlattı.
Ankara'nın bazı bölgelerinde güvenlik emniyeti almaları için görevlendirilen komutanların listesinde isminin yer almadığını ifade eden Dumlupınar, bunun üzerine bataryasına geri döndüğünü söyledi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Aygün'ün kendisini bir kez daha çağırdığını söyleyen Dumlupınar, yanına Üsteğmen Erkan Başçı'yı alarak yeniden harekat merkezine gittiğini bildirdi. Aygün ile yaptığı görüşmeyi anlatan Dumlupınar şöyle devam etti:
"Aygün bana, 'İki araç yüklüyorsun, benden emir bekliyorsun' dedi. Ben de iki fırlatma aracı mı diye teyit edince. 'Evet' şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerine bir terör saldırısı olduğunu düşündüğüm için yanından çıktım. Büyük bir şaşkınlık içinde yanımdaki Üsteğmen Başçı'ya 'Benden fırlatma aracı istiyor' dedim. Başçı'ya füzenin faal duruma getiren göbek bağını bağlamaması ve ön ile arka kapakların açılmaması suretiyle yükleme emrini verdim."
Saat 01.30'da darbe girişimiyle ilgili haberleri okuduktan sonra bir kez daha Üsteğmen Başçı'yı arayarak yüklemeyi durdurmasını, araçları da garaj bölgesine çekmesi için emir verdiğini iddia eden Dumlupınar, "Darbe girişimini öğrendikten sonra yükleme emrine itaat etmedim. Büyük felaketin yaşanmasının önüne geçtim. Darbeyi engelleyen kişiyim. Aygün sabaha doğru beni arayıp, mühimmatları indirmemi söyleyince, 'Zaten indirmiştim' cevabın verdim. Bunun üzerine kendi başıma iş yapıyorum diye beni fırçaladı." şeklinde savunma yaptı.
Bir soru üzerine Dumlupınar, söz konusu füzelerin Türkiye'nin en uzun menzilli füzeleri olduğunu sözlerine ekledi.
"Darbeyi TRT'den öğrendik"
Sanık eski Üsteğmen Samet Yıldırım da astsubay temel kurs takım komutanı olduğunu, 15 Temmuz'da rutin mesai çerçevesinde bölük komutanı Serhat Bozoklu'nun emriyle kursiyer astsubayları hafta sonu iznine gönderdiklerini kaydetti.
Eski Yarbay Abdülkerim Ceyhan'ın kendisini arayarak kursiyer astsubayları kışlaya çağırması için emir verdiğini söyleyen Yıldırım, darbe girişimine bir hazırlık yapmadıklarını iddia etti.
Darbe girişimini TRT'de korsan bildirinin okunmasıyla öğrendiklerini aktaran Yıldırım, şöyle devam etti:
"Yanımda 21 kursiyer astsubay vardı. İçlerinden biri, 'Komutanım biz şimdi ne yapacağız?' diye sordu. Kesinlikle bu işin içinde olmadığımızı, tanımadıkları kimseyi bölük binasına sokmamaları ve koğuşlara gitmeleri talimatını verdim. Bölük komutanı Bozoklu'nun yanına gittim, gelişmelerden bahsettim. O da bana 'Biz kesinlikle bu işin içinde değiliz' dedi. Bölük komutanımızla kati suretle kışla dışına çıkmama kararı aldık."
"Murat Paşa'nın gazına geldim"
Sanık eski Üsteğmen Serhat Bozoklu ise cuma günü mesai bitiminde evine gittiğini, akşam saatlerinde eğitim bahanesiyle kursiyer astsubayların birliğe çağrılması üzerine eski tabur komutanı Abdülkerim Ceyhan'ın yanına gittiğini kaydetti.
Ceyhan ile arasında geçen konuşmayı aktaran Bozoklu, "15 Temmuz akşamı tabur komutanı Ceyhan'ın makam odasına gittim. Ceyhan bize 4-5 günlük kıyafet almamızı, göreve çıkabileceğimizi söyledi. Kendisine bilmemiz gereken bir şey olup olmadığını sorduğumda bana, 'Gidin ve hazırlığınızı yapın' talimatını verdi." ifadesini kullandı.
Kendisini darbe girişiminden takım komutanı eski Üsteğmen Samet Yıldırım'ın haberdar ettiğini kaydeden Bozoklu, "Saat 02.30 civarında Yarbay Ceyhan yalın ayak ve gözü şişmiş biçimde kışlaya geldi. Ne olduğunu sorduk. Bize, Murat Paşa'nın gazıyla camilerde okunan selaları susturmaya gittiğini ancak halkın tepkili olduğunu ve kendisini darp ettiklerini söyledi. Bunun üzerine askerlerin dışarıda beklemesinin tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini, bölük binasına almanın uygun olacağı kanaatine vardık." diye konuştu.
"Emirlere mutlak itaat" anlayışıyla hareket ettiği için sanık olduğunu öne süren Bozoklu, "Kendimi Conk Bayırı'nda askerlerine 'Mühimmat yoksa süngü tak' diye emir veren Gazi Mustafa Kemal'in askerlerinden biri olarak düşündüm. O gece yaptığım faaliyetlerin mutlak itaat çerçevesinde değerlendirilmesini talep ediyorum." diyerek tahliyesini istedi.
Davanın yarınki duruşması, sanık savunmalarıyla devam edecek.
23.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki mahkeme salonunda görülen davada, sanık eski Yüzbaşı Emrah Aslanbaş, savunma yaptı. Aslanbaş, eski 58. Topçu Tugayı Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ün darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra tutuklanacağını anlayınca merkez komutanlığından gelen inzibatlara karşı, tam teçhizatlı askerlerin hazır bekletilmesi için kendisine emir verdiğini söyledi.
Karargah bölük komutanı olduğunu, aynı zamanda kantin başkanlığı da yaptığını anlatan Aslanbaş, bu görevleri nedeniyle sık sık Aygün ile görüşmek zorunda olduğunu ifade etti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da Aygün'ün kendisini makam odasına çağırdığını, 100 kişi için kumanya paketleri hazırlanmasını istediğini aktaran Aslanbaş, " ' Eskişehir'den bir grup misafirim gelecek ve Ankara'ya organizasyona gidecek.' dedi. Ben de 'Parası ne olacak' dediğimde, 'Sen bisküvi, meyve suyu, kavurma, su, top kek, gofret tarzı paket hazırla kantinde dursun. Kutuları alırken paralarını verecekler.' açıklamasını yaptı." dedi.
Bu emir üzerine söz konusu paketleri hazırlamak için kantine gittiğini anlatan Aslanbaş, akşam saatlerinde karargahın harekat merkezinde Aygün'ün komutasında icra edilen toplantıya katıldığını belirtti.
"Aygün beni aldattı"
Birlik komutanlarının hazır bulunduğu toplantıda, Aygün'ün güvenlik önlemleri alınacağı gerekçesiyle görev dağılımı yaptığını anlatan Aslanbaş, sözde görev listesi alan komutanların emirleri yerine getirmek için karargah binasından ayrıldıklarını kaydetti.
İlerleyen saatlerde Aygün'ün bir kez daha kendisini çağırdığını belirten Aslanbaş, şöyle devam etti:
"Kumanya paketlerini kışladan çıkmak üzere olan askerlere vermemi istedi. Ben de ' Eskişehir'den gelecek grup için değil miydi' diye sorunca 'Ne diyorsam onu yap' emrini verdi. Dışarı çıktığımda usule uygun olmayan bir emir verildiğinin farkına vardım. Çünkü parası verilmemişti. Askeri kantinlerde veresiye olmaz, ödeme yapılmazsa açık gözükür. Aygün'ün emrine rağmen kumanyaları dağıtmadım, kantinde muhafaza altına aldım. Bu da gösteriyor ki Aygün, darbe girişiminin içinde yer almayacağımı bildiği için beni bu şekilde aldatmış."
İddianamede, Aygün'e yakın korumalık yaptığına dair ifadelerin bulunduğunu ancak bu görevi yapmaya yetkili olmadığını iddia eden Aslanbaş, "Gece saatlerinde Aygün, Füze ve Topçu Okulu'na gideceğini söyleyerek onunla birlikte gelmemi emretti. Karargah bölük komutanı olduğum için hep yanında, makamında olurdum. Ancak o gece ona yakın korumalık yapmadım. Üzerimde silahım bile yoktu, yakın korumalık kursu almadım." savunmasını yaptı.
"Beni korumayacak mısınız?"
Sanık Aslanbaş, darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından Aygün'ü tutuklamak için başında bir albayın bulunduğu inzibat ekibinin karargah binasına geldiğini söyledi. Bunun üzerine Aygün'ün kendisine, "Tam teçhizatlı askerleri kapıda hazır beklet" şeklinde emir verdiğini anlatan Aslanbaş, "Aygün'ün bu emri üzerine dışarı çıktım, benimle gelen iki üsteğmene durumu anlattım. Böyle bir emri yerine getirmeyeceğimizi onlara söyledim." iddiasında bulundu.
Faaliyet izleme merkezine döndüğünü, bu sırada merkez komutanlığında Aygün'ü tutuklayacak ekibin geldiğini belirten Aslanbaş, sonrasında yaşanılanları şöyle anlattı:
"Merkez komutanının da başında bulunduğu ekip, tutuklama yapacakları sırada Aygün bana dönerek, 'Ne duruyorsunuz beni korumayacak mısınız?' dedi. Çünkü daha önce tam teçhizatlı bir şekilde hazır olmamızı istemişti. Ben de 'Hayır böyle bir şey yapmayacağız. Bu emri yerine getirmeyeceğiz' dedim. Daha sonra yanımdaki üsteğmen ve uzman çavuşlarla oradan uzaklaştık."
Darbe girişiminden bir ay sonra tanık sıfatıyla ifade vermeye gittiği Polatlı Cumhuriyet Başsavcılığınca tutuklandığını belirten Aslanbaş, Aygün'ün kendisi gibi "gariban askerleri, kirli emellerine alet etmeye çalıştığı"nı, bu nedenle kendisinden şikayetçi olduğunu sözlerine ekledi.
"İzinli olmama rağmen çağırdılar"
Sanık eski Üsteğmen Ali Dilcioğlu da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda oluşturulan mülakat ekibinde yer alması için 27 Haziran'dan 17 Temmuz'a kadar görevlendirildiğini, buna rağmen eski Batarya Komutanı Bilal Akdoğan tarafından 15 Temmuz akşamı 58. Topçu Tugayı'na gece eğitimi için çağrıldığını söyledi.
İçtima alanına geldiğinde Akdoğan'ın terör saldırısına karşı güvenlik önlemleri alması için birliğe görev verilebileceğini söylediğini aktaran Dilcioğlu, "Suriye'deki olaylar nedeniyle birliğe görev verildiğini düşündüm. Çünkü uzun zamandan beri bu yönde hazırlıklarımız vardı." dedi.
Akdoğan'ın verdiği görev listesini içtima alandaki askerlere okuduğunu bildiren Dilcioğlu, daha sonra "idari intikal" için hazırlık yapmaya başladıklarını kaydetti.
Aygün'ün emri ile Ankara'daki kritik kavşakların kontrolünü sağlaması için kışla dışına gönderilen askerlerin arasında bulunmadığını ifade eden Dilcioğlu, darbe girişimini 01.30'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından sonra öğrendiğini iddia etti. O saatten sonra emir komutanın dışında kaldığını savunan Dilcioğlu, darbe girişiminde yer almadığını öne sürerek, tahliyesini talep etti.
"Aygün görev listeleri veriyordu"
Sanık eski Üsteğmen Kadir Özcan da eski Tabur Komutanı Yüzbaşı İsmail Kanal'ın kendisini arayarak, akşam saatlerinde Tugay Komutanı Aygün'ün denetleme yapacağını, birliğin hazır hale getirilmesi için emir verdiğini ifade etti.
Daha sonra karargah hareket merkezinde Aygün'ün başkanlığında düzenlenen toplantıya son anda yetiştiğini söyleyen Özcan, "Kapının hemen dışında bulunuyordum. Tam bir toplantı havası yoktu, giren çıkan vardı. Kargaşa hakimdi. Aygün, isimlerini okuduğu birlik komutanlarına liste veriyordu. Liste verilenler arasında ben yoktum." ifadelerini kullandı.
Toplantıda, "darbe girişimi" ya da "sıkıyönetimin" ilan edildiğine ilişkin bir açıklama yapılmadığını belirten Özcan, komutanı Kanal'ın emri ile kendi birliğindeki bazı askerleri başka bataryalara gönderdiğini söyledi.
Özcan, "O askerleri rastgele seçtim. Önce denetleme, sonra da olası bir terör saldırısına karşı bunların yaşandığını düşündüm. Ancak gecenin ilerleyen saatlerinde darbe girişimini öğrendik. O andan itibaren olumsuz bir gelişmenin içinde olmadık. Darbe girişiminde bulunmadım." savunmasını yaptı.
Mahkemeye gelen evraklardan FETÖ ile irtibatının olamadığının ortaya çıktığını söyleyen Özcan, tahliyesini talep etti.
Duruşmaya yarın da sanık savunmalarıyla devam edilecek.
24.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara Polatlı'daki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığındaki olaylara ilişkin davada, Polatlı Merkez Camisi'ni basarak sela okunmasını engellediği belirtilen sanık eski Yarbay Abdülkerim Ceyhan'ın savunması alındı.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki mahkeme salonunda görülen davada sanık Ceyhan, eski 58. Topçu Tugayı Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ün emri üzerine yanına aldığı 48 kursiyer uzman çavuş ile selaları susturmak için camiye gittiğini söyledi.
Tutuklanmadan önce Füze ve Topçu Okulunda, Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı olarak görev yaptığını belirten Ceyhan, 15 Temmuz'da aynı davanın sanığı eski Kara Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürü Kurmay Albay Bilal Akyüz ile bir araya geldiğini anlattı.
Görüşmede klasik askeri konuların ele alındığını, darbe girişimi ya da sıkıyönetime ilişkin diyalog yaşanmadığını ileri süren Ceyhan, Akyüz'ün tugaya teslim edilmek üzere içinde telsizlerin olduğu kutuyu kendisine verdiğini söyledi.
Ceyhan, saat 21.30'da topçu tugayına geldiğini, telsizlerden birini yanına aldığını, diğerlerini ise Aygün'e verdiğini belirterek, daha sonra Füze ve Topçu Okuluna geçtiğini kaydetti.
Kara Kuvvetleri Hareket Merkezinden ismini bilmediği albayın kendisini arayarak, olası terör saldırısına karşı hazır beklemeleri emrini verdiğini ifade eden Ceyhan, görüşmeden sonra Füze ve Topçu Okul Komutan Vekili Güngör Gazi Karslı'nın başkanlığında faaliyet izleme merkezinde icra edilen toplantıya katıldığını anlattı.
Bu esnada karargaha ulaşan "yıldırım harekat emrinde" ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildiğini, bu kapsamda uygulanacak emirlere ilişkin sıralama yapıldığını aktaran Ceyhan, "Herkes bir anda suskunluğa büründü. Albay Gazi Karslı, bu emirleri uygulamayacağımızı, sadece olası bir sabotaja karşı kışlaların emniyetini almak için bazı tedbirler alınmasını uygun gördü. Güvenlik için emniyet birliği oluşturmamız emrini verdi. Bunun üzerine kışlanın dışındaki kursiyer teğmen ve astsubayların geri çağrılması için ilgili komutanlara emir verdim." ifadelerini kullandı.
İlerleyen saatlerde halkın kışlanın etrafında toplanmaya başladığına dikkati çeken Ceyhan, Karslı'nın emriyle Polatlı merkezinde devriye turu attıklarını, olumsuz durumla karşılaşmadıklarını belirtti.
Ceyhan, kışlaya giriş yaptıkları sırada nizamiyede albaylar Karslı ve Şaban Demiraslan ile karşılaştığını, bu esnada Askeriye Camisi'nden sela okunmaya başladığını ifade etti.
Karslı'nın "Git, hoca ile konuş, halkla askeri karşı karşıya getirmesin." emrini verdiğini savunan Ceyhan, eski Albay Demiraslan öncülüğünde Askeriye Camisi'ne gittiklerini söyledi.
Sanık Ceyhan şunları anlattı:
"İmama, Gazi Albay'ın emirlerini illetim. Yaptığının doğru olmadığını, halkla askerin karşı karşıya gelebileceğini, soğukkanlı davranması gerektiğini söyledim. Bunları söylerken olayın vahametinde botlarımı çıkarmayı unutmuş, mermer kısmına basmıştım. Bu yaptığımın doğru olmadığını biliyorum. Bu esnada imam telefonu bana uzatarak, 'Al müftü ile görüş.' dedi. Ben de telefonu kapatarak kendisine uzatmaya çalıştım, görüntülerde bu durum cebir ve şiddet olarak yorumlanıyor.
Böyle bir kastım yoktu. Selanın merkezi sistem üzerinden okunduğunu öğrendikten sonra oradan ayrıldım."
"Tepkilerini doğru buluyorum"
Ceyhan, kışlaya dönüp Tuğgeneral Aygün'e selaların merkezi sistemde okunduğu bilgisini paylaştığını, Aygün'ün de "Gidin, imamla görüşün." şeklinde emir verdiğini, bunun üzerine yanına aldığı 48 kursiyer uzman çavuş, bir subay ve birkaç astsubayla Polatlı Merkez Camisi'ne gittiğini söyledi.
Camiye geldiğinde imam olduklarını sonradan öğrendiği 5 ya da 6 kişiyle karşılaştığını anlatan Ceyhan, ilk gittiği camide söylediklerini buradaki imamlara da aktardığını savundu.
Sanık Ceyhan, "Halkla askerin karşı karşıya gelmemesi için anonsların durdurulmasının uygun olacağını söyledim. Emri müftülükten aldıklarını söylediler. Dışarıdaki asker ile halk arasında arbede çıkmış, havaya birkaç el ateş edilmişti. Bu esnada imam telsizi yere bıraktığı için kablosu elimde kaldı. Kırma, parçalama şeklinde bir durum olmadı." beyanında bulundu.
Dışarı çıkmaları konusunda imamları ikna edemediğini, bunun üzerine camiden ayrılmak istediği sırada halkın kendisini gördüğünü ifade eden Ceyhan, "Vatandaşlar yumruk ve tekme atıyorlardı. İmamlar beni korumaya çalışıyordu. Bazıları beni tahrik edercesine vuruyordu. Silahımı, kullanmayı düşünmedim. İmamlar beni aracıma götürdü ancak kalabalıktan dolayı ilerleyemedik. Saniyeler dakika, dakikalar saat gibi geçiyordu. Anlatılmaz, yaşanır bir durum vardı." diye konuştu.
Ceyhan, halkın gösterdiği tepkiyi doğal karşıladığını belirterek, "Tepkilerini doğru buluyorum ancak bana vurup tahrik etmeye çalışanlar için aynı şeyi söylemiyorum." dedi.
Yaşadıklarını Aygün'e anlattıktan sonra tedavi olmak için revire gittiğini anlatan Ceyhan, "Amirlerimden aldığım emirle kursiyer uzman çavuş ve rütbeli askerlerle arzu edilmeyen bir durumla karşılaştık. Cami, ezan, sela bizi biz yapan kutsal değerlerimizdir. Bunlara karşı bir duruşum olmadı. Cumhurbaşkanı'nın halkı sokaklara davet ettiğini bilmiyordum. Mutlak itaat anlayışıyla hareket ettik." şeklinde savunma yaptı.
Ceyhan, emri altındaki askerlerin sorumluluğunu aldığını belirterek, "Bu personelin bir an önce aileleriyle buluşturulmalarını, tahliye edilmelerini talep ediyorum." dedi.
Müdahil avukatlarının sorusu üzerine Ceyhan, ilk camiye Albay Karslı'nın, ikinci camiye de Aygün'ün emriyle gittiğini tekrarladı.
Eşi KPSS davası sanığı
Sanık Ceyhan, eşinin 2010'daki KPSS sorularının çalınmasına ilişkin soruşturma kapsamında açılan "7. KPSS davasında" tutuksuz yargılandığını, bu konu hakkında da açıklama yapmak istediğini söyledi.
Ceyhan, "Eşim iptal edilen KPSS'nin ilk sınavında 91 puan aldı. 4 ay sonra yapılan sınavda ise 87 puan aldı. Davanın 3 tutuksuz sanığından biridir. Beraat edeceğine inanıyorum." ifadelerini kullandı.
SANIK SAYISI 330: 3. HAFTA 56 SANIK, ŞU ANA KADAR 233 SANIK SAVUNMA YAPTI
Davanın duruşmalarının üçüncü haftasında, 56 sanık savunma yaptı.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki mahkeme salonunda görülen davanın bugünkü duruşmasında, sanıklar eski Yarbay Abdülkerim Ceyhan, eski Yüzbaşı Alper Doğan, eski Astsubay Hasan Tandoğan ile eski uzman çavuşlar Muharrem Çetinkaya ve Ahmet Yalçın'ın savunmaları alındı.
Duruşmaların ilk iki haftasında sanık eski Tuğgeneral Murat Aygün'ün başında bulunduğu 58. Topçu Tugayında darbe girişiminde yer aldıkları belirtilen sanıkların savunma işlemleri tamamlanmıştı.
Bu haftaki duruşmalarda ise sözde Yurtta Sulh Konseyi tarafından Ankara Sıkıyönetim Komutanı olarak atanan sanık eski Tümgeneral Osman Ünlü'nün başında bulunduğu Topçu ve Füze Okulundaki olaylara ilişkin yargılanan sanıklar savunma yaptı.
Bugüne kadar tutuklu yargılanan 233 sanığın ifadesinin alındığı davanın bir sonraki duruşmasına, pazartesi sanık savunmalarıyla devam edilecek.
İSTENEN CEZALAR
Sanıklar, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", " Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" ve "kasten adam öldürmek" suçlarından yargılanıyor. Ayrıca sanıkların tamamının, "terör örgütü üyesi olmak" suçundan da cezalandırılmaları talep ediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Aralık (2016) 'Ankara Polatlı 58. Topçu Tugayı Darbe Yap. 330 sanık' davası
(23 Mart 2017, 17:43), son güncel.: (25 Mart 2017, 11:20)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: