İstanbul'da Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında Hava Harp Okulu öğrencilerinin de bulunduğu 72'si tutuklu 75 sanıklı davada duruşmalar görüldü. Savunmasını yapan sanıklar suçlamaları reddetti. Bir hafta süren duruşmalar sonunda 72 tutukludan 69'u tahliye edildi.
18.03.2017 12:27 İstanbul'da Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında Hava Harp Okulu öğrencilerinin de bulunduğu 72'si tutuklu 75 sanıklı dava başladı. Sanıklar suçlamaları reddetti.
13.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Cezaevi'nin karşısında bulunan duruşma salonunda görülen ilk duruşmada, savunmasını yapan Hava Harp Okulu öğrencisi Ahmet Hamdi Göçer, o gün için birlik içinde tek olağan dışı durumun Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın denetime gelmesi olduğunu söyledi.
MAHKEME BAŞKANI: 40 MERMİDEN ŞÜPHELENMEDİN Mİ?
Askeri öğrenci Berat Hüseyin Taştan da o gece emirler doğrultunda hareket ettiklerini, araçlara bindiklerini, mermileri aldıklarını, komutanların kendilerine "Uyuyun" emri verdiğini belirtti. Taştan, komutanlarından kimsenin ateş etmediğini ve FETÖ ile ilgili bir bağlantısının olmadığını ileri sürdü. Olay günü kendilerine iki şarjör mermi, yani 40 tane mermi verildiğini söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Hulusi Pur, "Daha önce hayatı idame eğitiminde 5 mermi yanınıza almışsınız. O gece 40 mermi verilmesinden şüphelenmediniz mi?" diye sordu. Sanık Taştan ise "Mermilerin sayısının değişmesi bu olayı anlayabileceğim anlamına gelmediği için şüphelenmedim. Ayrıca atış eğitimlerinde de 40 tane mermi veriliyordu" diye cevap verdi.
Sanık Burak Işık da olay gecesi yaşananların olağandışı olduğunu anlayacak bir konumda olmadığını belirterek "O gece ne kanunsuz bir emir verildi, ne de ben bu emri yerine getirdim. Fetullah Gülen ismini medyadan biliyorum. FETÖ ile hiçbir bağlantım yok. Vatanını milletini çok seven bir ailenin evladıyım. Teğmen olmayı beklerken, o geceden sonra kendimi bir anda 'terörist ve vatan haini' olarak buldum. Bu damgayı yemek en büyük mağduriyetimizdir. Ayrıca, Hava Harp Okulu Disiplin Kurulu 10 gün önce bizle ilgili ihraç kararını kaldırmıştır" dedi.
Sanık Ekrem Arslan ise telefonlarının olmadığını, televizyonu o saatte kullanmalarının yasak olduğunu belirterek darbe girişiminden haberi olmadığını belirtti. Arslan, "Hiçbir emri sorgulama yetkim yok. FETÖ ile ilgim yok. O geceden sonra darbeci olarak yargılanıyorum. Bu benim çok gücüme gidiyor. 8 aydır cezaevindeyim, akranlarım eğitimlerini sürdürürken biz bu dava için savunma hazırlıyoruz. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
Sanıklardan Esat Furkan Yeşil, olay günü Hava Kuvvetleri Komutanı'nın kampa denetlemeye geldiğini, onun dışında herhangi bir şey olmadığını belirtti. Otobüslere bindirildiklerini, orada uyuduğunu, sabah da polisler eşliğinde Ümraniye Karakolu'na götürüldüğünü söyleyen Yeşil, "Darbe girişimini karakolda öğrendik. Darbeye alet edildiğimizi de orada duyduk. Bize plansız eğitim denmişti. Biz bu kadar darbeden uzaktık. Hiçbir şekilde FETÖ'ye sempatim yoktur. Tüm eğitim ve öğretim haklarımız elimizden alındı. 240 gündür içerideyiz. Arkadan kelepçelendik. 'Terörist' muamelesi gördük. Her geçen gün mağduriyetimiz artmaktadır" diyerek tahliyesini istedi. Mahkeme Başkanı Hulusi Pur, "Hava Harp Okulu 103 kişilik isim listesi sunmuş, bu kişilerin paralel devlet yapılanması ile ilgileri olabileceği belirtilmiş. Bu kişiler arasında bulunuyorsun. Annenin de bağlantısı olduğu belirtiliyor. Ne diyeceksin?" diye sordu. Sanık Yeşil ise "Annem hemşiredir, görevine devam etmektedir. Babam da askerdir, o da görevini sürdürmektedir. Çocukluğumdan beri pilot olmayı hayal ederdim. Bunlar yalandır" diye cevap verdi.
Tutuklu sanıklardan olan Ahmet Emre Yönder ise pilot olmak için asker olduğunu, FETÖ'yle ilgili hiç kimseyle bağlantısının bulunmadığını beyan etti.
"Kendi insanıma kurşun sıkacak kadar hain değilim" diyen Yönder, "Nereye gideceğimiz söylenmedi. Aracın en arkasındaydım ve komutanla muhatap olamadım. Acil ihtiyaçlarımızı bile gideremedik. Trafiğin durduğu yerde biz de durduk, polisler gelince zorluk çıkarmadan teslim olduk. Darbe girişimi olduğunu karakolda öğrendim" dedi.
Mahkeme Başkanı Hulusi Pür'ün, Yönder'e, savunmasını kiminle hazırladığını sorması üzerine Yönder, arkadaşıyla beraber savunma hazırladıklarını söyledi.
İfade veren sanıklardan Ahmet Rıdvan Özkaynak, "Gidecek olanların listesinde yoktum. Arkadaşımız sakat olunca yerine ben katıldım. Araçla hareket ettikten sonra İstanbul'da durduğumuzda komutanımız halka, 'Güvenlik sebebiyle öğrencileri Hava Harp Okuluna götüreceğiz' dedi. Darbe girişimini karakolda öğrendim" diyerek kendisini savundu.
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklardan Hava Harp Okulu 2. sınıf öğrencisi Ahmet Acar, 15 Temmuz'da "plansız eğitim" adı altında içtima alanında toplandıklarını, darbeyle hiçbir bağlantılarının bulunmadığını savundu.
Kamp alanına girdiklerinde telefonları alındığı için dışarıda olup bitenden haberlerinin olmadığını ifade eden Acar, "Bizim vatan sevgimizle oynadılar, bizi oyuna getirdiler." dedi.
Harp Okulu öğrencisi Ahmet Bedir Alparslan Kızılyer ise darbe girişimi günü kendilerine tam teçhizatlı içtima olduğunun söylendiğini, yüzbaşı ve üsteğmenin ellerindeki listeye göre gruplara ayrıldıklarını ifade etti.
Yüzbaşı Metin Kazancı'nın "Plansız eğitim var." dediğini, kendilerini otobüse bindirdiklerini ifade eden Kızılyer, "Otobüse binince zaten uyudum. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne geldiğimizde şoförün konuşmasından Hava Harp Okuluna gittiğimizi öğrendim. Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Halk toplanmıştı, halka askeri öğrenci olduğumuz söylenince alkış koptu ve 'En büyük asker bizim asker' diye slogan attılar. Polisler geldi, teslim olduk. Hiçbir zorluk çıkarmadık." diye konuştu.
"Cezaevinde akıl vermiş olabilirler"
Mahkeme Heyeti Başkanı Hulusi Pur ise sanığın savunmasının tamamlamasının ardından TCK'nın etkin pişmanlık düzenlemesini içeren maddesini hatırlatarak FETÖ'yle ilgili bildikleri varsa söylemesi gerektiğini ifade etti.
Pur, "Böyle, böyle ifade verin diye birileri cezaevinden akıl vermiş olabilir. Aldınız demiyorum, almış olabilirsiniz diyorum. Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp, bu örgütle ilgili bildiklerin varsa anlat." diye konuştu.
Sanık Kızılyer ise FETÖ terör örgütüyle hiçbir bağının olmadığını, kendi emeğiyle okula girdiğini söyledi.
"Uyumamız emredildi"
Sanıklardan Ahmet Hamdi Göçer ise olay günü hızla hazırlanma yönünde talimat aldıklarını, tam teçhizatlı olarak içtima alanında toplandıklarını, kamp alanından çıkmadan önce kendilerine mermi dağıtıldığını söyledi.
Gece eğitimlerinin rutin olmadığını, komutanlarının istediği zamanda yapıldığını ifade eden Göçer, şöyle devam etti:
"Acil hazırlanma çağrısını yüzbaşı Metin Kazancı verdi. İsim listelerini okudu. Araçlara bindik ve uyumamız emredildi. Polis otobüslerin yanında ilerliyordu. Bu durumdan bir darbe olduğunu çıkaramadık. Aramızda nereye gittiğimizi konuşuyorduk, merak ediyorduk. Pişman olacak bir şey yapmadım. Vatanım, ailem karşısında yüzümü kızartacak bir suç işlemedim. 8 aydır tutukluyum. Tahliyemi istiyorum."
Benzer şekilde ifade veren diğer sanıklarda suçsuz olduklarını öne sürerek tahliyelerini talep etti.
Mahkeme diğer sanıkların savunmaların alınmasıyla devam edilmek üzere duruşmayı yarına erteledi.
14.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, aralarında Hava Harp Okulu öğrencilerinin de bulunduğu 72'si tutuklu 75 sanığın yargılandığı davanın ikinci gününde 35 sanığın savunması alındı.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binanın 2 numaralı salonunda görülen duruşmada savunma yapan tutuklu öğrencilerden Mehmet Toprak, her sene icra edilen bir kampta olduklarını belirterek, okuldan atılmasının hayallerini yıktığını, vatan için canını vermeye razıyken demir parmaklıklar arkasında olduğunu söyledi.
Mahkeme Başkanı Hulusi Pur, FETÖ'ye ait bir dershaneye gittiğinin belirlendiğini belirterek, Toprak'a "Sizinle ilgi, alakaları nasıldı? Evlere gelip gitme oldu mu? Işık evlerine gittin mi?" sorularını yöneltti.
Toprak da "Bu dershaneye 11. sınıfta gittim. Bizi puanlara göre sınıflara ayırıyorlardı. Ben de puanlarım düşük olduğu için en son sınıftaydım. Başarılı olamadığım için 12. sınıfta dershanemi değiştirip başka bir dershaneye gittim. Dershanedekiler hiçbir şekilde evime gelmedi. Ben de ışık evlerine hiçbir şekilde gitmedim." yanıtını verdi.
Toprak, FETÖ damgasının kendisi ve ailesini küçük düşürdüğünü belirterek "Benim dışarıdaki diğer Hava Harp Okulu öğrencilerinden tek farkım eğitim adıyla otobüse bindirilmemdi" dedi.
Tutuklu sanıklardan Miraç İşcan da olay akşamı "plansız eğitim" olduğunun söylenmesi nedeniyle hiçbir durumdan şüphelenmediğini dile getirerek, devletine karşı kendini hep borçlu bildiğini, bu borcu ödemenin en iyi yolunun vatana hizmet olduğunu düşündüğü için Hava Harp Okulu'nu seçtiğini savundu.
Etkin pişmanlık hükümlerinin hatırlatılması üzerine "Gerek duymuyorum" cevabını veren İşcan'a Mahkeme Başkanı Pur'un, "Gerek duymuyor musun, yoksa bilip de anlatmıyor musun?" demesi üzerine İşcan, FETÖ ile ilgili hiçbir bağlantısının olmadığını söyledi.
"Küskünlük yok değil mi?"
Tutuklu sanıklardan Muhammed Dağ da olayda 20 kişilik sivil bir minibüsün içinde olduğunu, yol boyunca kanuna aykırı hiçbir emir almadığını, FETÖ ile alakasının olmadığını, darbe girişiminde bulunan teröristlerin gerekli cezayı alacaklarına inandığını söyledi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Pur, "Çok içten bir çocuksun, darbeyle ilgili ne düşünüyorsun? Küskünlük yok değil mi? 'Vatan için can sağ olsun' diyebiliyor musun?" demesi üzerine Dağ, şunları kaydetti:
"O militanların canı gönülden gereken cezayı almalarını istiyorum. Biz bunları hak edecek insanlar değiliz. 8 ay hapis yattığımız için kesinlikle vatana karşı küslük olmaz. Gerekirse canımızı veririz. İzin verilirse okuluma geri dönüp eğitimimi tamamlamak istiyorum."
Dağ, olay günü 20 kişilik sivil minibüsün içinde olduğunu, perdelerin çekili olduğunu, polise ve halka kendilerinin öğrenci olduğu ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na götürüldüklerinin söylendiği, halkın kendilerine yiyecek-içecek ikramı yaptığını anlattı. Daha sonra polisler tarafından karakola götürüldüklerini söyleyen Dağ, "Yol boyunca kanuna aykırı hiçbir emir almadım. Fetullahçı Terör Örgütü ile hiç alakam yoktur. O teröristlerin de gerekli cezayı alacaklarına inanıyorum. 8 aydır tutukluyum. Bu durum beni ve ailemi mağdur etti. Ama bu devlete ve vatana karşı bir küskünlük oluşturmadı. Oluşturamaz. Gerekirse canımızı feda ederiz. Buradan çıktıktan sonra da Hava Harp Okulu'na devam ederiz" dedi.
Sanık Ömer Rahim Öztürk ise, Yüzbaşı Metin Kazancı'nın otobüsünde bulunduğunu, plansız eğitim denilerek kamptan çıkarıldıklarını anlatarak "240 gündür Silivri duvarları içinde acı çekiyorum. Hayallerimizi çaldılar. Bizleri kendi emellerine alet etmeye çalıştılar. Bu kadar üzüntü ve stresten sağlığımı kaybettim. Bunlara rağmen adaletin tecelli edeceğine inanıyorum. Her şeyden üstün gördüğüm devlet aleyhine faaliyet gösteren bir örgüte dahil olmam mümkün değildir. Masumiyetimin anlaşılması ve hayatıma geri dönmek için tahliyemi ve beraatimi talep ederim" diye konuştu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde söz alan tutuklu 23 sanık da benzer yönde ifadeler kullandı. Sanıklar, darbe girişiminden haberlerinin olmadığı ve FETÖ ile bir bağlantılarının bulunmadığını belirtip tahliyelerini istedi.
Sanıkların benzer savunmalar yapması üzerine, Mahkeme Heyeti Başkanı Pur, "Savunmalarınızı kim hazırladı? Bazı savunmalar birebir aynı" dedi. Bunun üzerine sanıklar, savunmalarını kendilerinin hazırladığını ifade etti.
Davanın bugünkü duruşmasında 35 sanığın ifadesini alan mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.
Öte yandan, davanın dünkü ilk duruşmasında da 24 sanık savunma yapmıştı. Böylece savunmasını tamamlayan tutuklu sanık sayısı 59'a ulaştı
15.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'de görülen duruşmada, 72'si tutuklu, 75 sanık ve avukatları katıldı. Duruşmada, darbe girişiminden sonra bir hafta tutuklu kalıp tahliye edilen askeri öğrenci Yunus Emre Torlak savunmasını yaptı. "Hava Harp Okulunun açılımına öğrenciler arasında 'Her an her şey olabilir' denir. Her an her şeye hazırlıklı olmanız beklenir sizden" diyen Torlak, olay günü Yüzbaşı Metin Kazancı tarafından plansız eğitim denildiğini, otobüslere bindirildiklerini, kendilerine mermiler dağıtıldıktan sonra yola çıktıklarını anlattı. Torlak, "İstanbul'a gidip atış yapacağımızı düşündüm. Osmangazi köprüsünü geçince trafik yoğunlaştı. Herhalde bir terör saldırısı var ama korkmamızı istemedikleri için söylemediklerini düşündüm. Sonra trafik tamamen durdu. Sonra sabaha kadar uyuduk" dedi.
Hava aydınlandığında halktan bir grubun otobüse binmek istediğini, komutana nereye gittiklerini sorduklarını söyleyen Torlak, " Kazancı Yüzbaşı, öğrenci olduğumuzu, birliğe gideceğimizi söyledi. Halk inanmadı. Bazı arkadaşların kimliğine baktılar. Sonra polisler geldi. Bir polise ne olduğunu sordum. O da 'çeyrek darbe oldu' dedi. Anlamadım ne olduğunu. Daha sonra karakola gittik, gözaltı tutanağı okundu." diye konuştu.
Cezaevinde bir hafta kaldıktan sonra tahliye edildiğini, ancak daha sonra polisler tarafından "Sen sehven tahliye edilmişsin" denilerek gözaltına alındığını anlatan Yunus Emre Torlak, nöbetçi mahkemece serbest bırakılmasına karar verildiğini, ancak ikamet ettiği Kırıkkale'de karakola imza verdiğini ifade etti. Torlak, Mahkeme Başkanı Hulusi Pur'un "Milli Piyango sana mı vurdu yani?" demesine gülerek karşılık verdi. Torlak, Mahkeme Başkanı'nın ailesiyle ilgili soruları üzerine babasının astsubay olduğunu darbe teşebbüsünden sonra ihraç edildiğini, ancak sebebini bilmediğini söyleyerek "Ne benim, ne ailemin FETÖ ile ilgisi yok. Nasıl bizler ihraç edildik ve daha sonra bu karardan dönüldüyse, babam için de böyle olacağına inanıyorum" dedi.
Mahkeme Başkanı Pur, "Bu olayın terör saldırısı olmadığını nasıl anlamadın?" diye sorması üzerine Torlak, "Efendim biz, o esnada kapalı bir kutu içindeydik. Terör saldırısı olduğunu sandım, garip bir durum sezmedim" diye cevap verdi.
Tutuksuz sanıklardan şoför Vural Tunçkıran da "Benim asıl mesleğim hurdacılıktır. 2015'te sözleşmeli er sınavını kazanıp Hava Kuvvetleri'ne kabul edildim. Olaydan üç gün önce Yalova'ya gönderildim. Öğrencileri havuza götürüp getiriyordum. Olay günü akşam saatlerinde acil çağrı yapıldı. Herkes otobüslere bindi. Komutan Burhanettin Koyuncu'ya nereye gideceğimizi sorunca 'öndeki nereye giderse' dedi. İstanbul'a girdik. Etrafımızı halk sardı, komutan öğrencilerin birliğe götürüldüğünü söyledi. Daha sonra polisler geldi, karakola götürüldük. 5,5 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildim" dedi. Tunçkıran, mahkeme başkanının darbeyi anlayıp anlamadığına, komutanlarının telefonlarla görüşmelerini duyup duymadığına ilişkin sorularına ise "Ben ihraç edildikten sonra hurdacılığa geri döndüm. Ekmeği kazanıp geldim. Yalan borcum yok. Ben Romanım, FETÖ ile ilgim olamaz" diye konuştu.
MAHKEME BAŞKANI TEPKİ GÖSTERDİ
Mahkeme Başkanı Hulusi Pur, bazı tutuklu askeri öğrencilere yönelttiği etkin pişmanlıktan faydalanmak için FETÖ ile ilgili bildiklerini paylaşabilecekleri ve bulundukları araçta komutanlarının konuşmalarını duyup duymadıklarına ilişkin sorularına "FETÖ ile ilgim yok. Komutanların ne konuştuğunu duymadık" şeklinde benzer nitelikte cevap vermesine "Hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz. Cümle dizilişleriniz bile aynı. Bu tesadüf mü? 17-18 yıllık hakimim, çözemedim. İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Anlamakta zorluk çekiyorum" diyerek tepki gösterdi.
Davanın üçüncü gününde 13 sanığın savunması alındı.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binanın 2 numaralı salonunda görülen duruşmada savunma yapan tek tutuksuz öğrenci olan Yunus Emre Torlak, yüzbaşı Mesut Metin Kazancı'nın kendilerine "emre itaat"in önemini anlattığını söyledi.
Kendisinin de Kazancı'nın bindiği 20 kişilik otobüste olduğunu aktaran Torlak, sabah saatlerinde araçlarının İstanbul'da trafikte kaldığını belirtti.
Sabah vatandaşların otobüsün etrafına geldiğini, yüzbaşı Kazancı'nın bir vatandaşı, Hava Harp Okulu Komutanlığındaki nöbetçi amirlikle görüştürdüğünü kaydeden Torlak, "Vatandaş 'Bunlar bizim asker' deyince, 'bizim asker', 'sizin asker', kimin askeri diye düşündüm." dedi.
Polise ne olduğunu sorduğunda, "çeyrek darbe girişimi" oldu cevabını aldığını dile getiren Torlak, "Mesut Kazancı yüzbaşı kelepçelenip başka yere götürüldüğünde bizi bu işte kullandıklarını düşündüm. Cezaevine girdikten sonra 10 gün geçti. Erler tahliye olduğu zaman ben de tahliye oldum. Polise sorduğumda 'sana sehven tahliye kararı çıkmış' cevabı aldım ve emniyete geri götürüldüm. Çağlayan Adliyesi'ndeki hakim beni adli denetim şartıyla serbest bıraktı." ifadelerini kullandı.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Hulusi Pur'un, "Milli Piyango bana vurdu diyorsun yani" demesi üzerine Torlak, "Ben arkadaşlarım da ifadelerini verdikten sonra serbest kalırlar diye düşündüm." dedi.
Babasının jandarma astsubay olduğunu ve ihraç edildiğini ama aklanacağından emin olduğunu vurgulayan Torlak, vatan uğruna ölebileceğini söyledi.
Savunma yapan öğrenci tutuklu sanık Yusuf Kurt da ordu içinde böyle bir yapılanmanın olmasını hayret verici bulduğunu, olay gecesi her şeyin olağan olduğunu kaydetti.
Otobüsün sabah İstanbul trafiğinde durmasının ardından helikopter sesi ve çok uzaklardan 1-2 el ateş sesi duyduğunu anlatan Kurt, "Ben polisin bir çatışma yaşadığı ihtimalini düşündüm. Sabah polis bizi aldığında 'çeyrek darbe girişimi' diye söylediğinde darbe girişimi olduğunu öğrendim. Günümüz şartlarında böyle bir şey olacağına ihtimal vermiyordum." ifadesini kullandı.
"'Şok mangası' cezalarına maruz kaldım"
Askeri lise yıllarında birçok zorluk çektiğini anlatan Kurt, şöyle konuştu:
"Benim askeri lisede olduğum dönemde de bir liste vardı. Listede olanlardan bazıları okuldan atıldı, bazıları devre kaybetti, bazıları da benim gibi cezalara maruz kalmasına rağmen okulu bitirdi. 'Şok mangası' cezalarına maruz kaldım. Eğer bana 'şok mangası' gibi cezaları sürekli uygulayan komutanların yargılandıkları davada suçları kesinleşirse, bana bunları FETÖ yaptı diyebilirim. Ben beni cezaevine getiren polise 'Böyle hain bir suçlamayla karşılaşacağıma keşke bir kurşunla ölseydim, ölüm bana lütuf olurdu' dedim. Ben böyle bir girişimin içinde yer alamam."
Davanın bugünkü duruşmasında 13 sanığın ifadesini alan mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.
Davanın ilk üç duruşmasında 3'ü tutuksuz 72 sanık savunmasını tamamladı.
Yarınki duruşmada 3 rütbeli askerin savunma yapması bekleniyor.
16.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Davanın dördüncü duruşmasında bütün sanıkların savunmaları tamamlandı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine destek amacıyla görevlendirilen 70 Hava Harp Okulu öğrencisi, bunlardan sorumlu 3 komutan ve şoför olarak görev yapan 2 erin yargılandığı davada savunma yapan Teğmen Harun Ay, darbe girişimi gecesi eşinden gelen mesajlar okunurken baygınlık geçirdi.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında oluşturulan binada yer alan 2 numaralı salondaki duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Takım Komutanı Teğmen Harun Ay, 15 Temmuz akşamı birliğin içtima alanında toplandıklarını belirterek, bir araçla mühimmatın geldiğini ve öğrencilere dağıtıldığını söyledi.
"Terör saldırısı" olacağı yönünde Florya'daki Hava Harp Okulunun güvenliği için emirler aldığını öne süren Ay, "Terör saldırısı olma ihtimali olduğu için araçta sürekli çevreyi gözlüyordum. Saat 01.13 sıralarında insanların yolda yoğunlaşmaya başladığını gördüm. Bu sırada telefonuma baktım. Cumhurbaşkanı'nın, 'TSK içinde küçük bir grup kalkışma içinde...' dediği haberi okudum. Duruma anlam verememiştim. Telefonumu, yanımdaki Yüzbaşı Mesut Metin Kazancı’ya gösterdim. O da şaşırdı." diye konuştu.
- Mahkeme Başkanı'ndan sanığa "provokatör" tepkisi
Mahkeme Heyeti Başkanı Hulusi Pur'un, "Sence bu küçük bir grup mu?" sorusunu yönelttiği sanık Ay, "Şimdi anlaşılıyor ki büyük bir grupmuş." dedi.
Ay'ın, vatandaşların zaman zaman kendilerine tepki gösterdiğini ve provokatörlerin küfür ettiğini söylemesi üzerine Pur, "Dikkat ediyorum, sürekli halka provokatör diyorsun. Halk mı provokatör?" diyerek tepki gösterdi.
Sanık Ay da geneli için konuşmadığını, kalabalığın içinden birkaç kişinin kendilerine çok sert tepki göstererek hakaret ettiğini, söz konusu kelimeyi de onlar için kullandığını söyledi.
- "Bu rütbeleri sökmek lazım"
Durdukları noktada halktan bazılarının kendilerini anlayışla karşıladığını, bazılarının da tepki gösterdiğini anlatan Ay, dışarıda da helikopterin uçtuğunu ve ortalığın karışık olduğunu ifade etti.
Bu sırada araya giren Mahkeme Başkanı Pur ile sanık Ay arasında şöyle bir diyalog yaşandı:
"Pur: Halk sizi samimi bulmadı mı?
Sanık Ay: Kimisi inanmadı. Neden inanmadı bilmiyorum. Anlam veremiyordum.
Pur: Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor, halk tepki gösteriyor, helikopterler uçuyor, siz hala anlam veremiyorsunuz. Nasıl askeri eğitim aldınız da bu hale geldiniz? Bu rütbeleri sökmek lazım.
Sanık Ay: Anlam veremiyorum derken, Cumhurbaşkanı küçük bir grup demişti, helikopterlerin neden orada bulunduğunu anlamamıştım."
Savunmasına devam eden Ay, Osman Gazi Köprüsü'nü geçene kadar tutuklu sanık Kurmay Yüzbaşı Mesut Metin Kazancı ve Binbaşı Gazi Odacı ile aynı araçta olduğunu belirterek, "Gazi Binbaşı, köprüyü geçtikten sonra bizim araçtan inerek arkamızdaki otobüse bindi. Neden oraya gittiğini bilmiyorum. Kazancı Yüzbaşı, şoföre İstanbul Boğazı'nı geçip geçmediğini sordu. Şoför bilmediğini söyleyince 'O zaman Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden gidelim garanti olsun.' diye emir verdi." ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Pur, "Neden böyle bir ihtiyaç duydunuz ve neden minibüsteki personele daha fazla mühimmat verildi?" sorusuna sanık Ay'ın, "Bilmiyorum" yanıtını vermesi üzerine, sesini yükselterek, "Siz nasıl askerlersiniz, nasıl eğitim aldınız? Hiçbir şeyi bilmiyorsunuz. Sürekli topu taca atıyorsun. Sorduğum sorulara cevap ver." dedi.
- "Demek ki öğrencileri kandırdınız"
Terör saldırısı olacağı istihbaratıyla İstanbul'daki Hava Harp Okulunun güvenliğini sağlamak amacıyla birlikten çıktığını savunan Ay, şöyle devam etti:
"O gün (15 Temmuz) neden subayların birlikte olduğunu bilmiyorum. Sadece nöbetçi subay ve astsubayın bulunması gerekir. Herhangi bir toplantıdan haberim yok. Terör saldırısı olacağı söylenmişti. Bu yüzden birlikteki hazırlığı garipsemedim."
Mahkeme Başkanı Pur'un, "Öğrenciler, 'eğitim amaçlı çıktıklarını' söyledi, sen 'terör saldırısı için' çıktığınızı söylüyorsun. Neden?" sorusu üzerine Ay, komutanlarının kendisine "terör saldırısı" dediğini, öğrencilere ne anlatıldığını bilmediğini savundu.
Ay'ın cevabını yetersiz bulduğunu belirten Pur, "Silahlandırılmışsınız. Güvenlik önlemleri alınmadan şehirlerarası yola çıkıyorsunuz. 'Terör saldırısı' diyorsun. Öğrenciler 'eğitim' diyor. Demek ki öğrencileri kandırdınız." diye konuştu.
- Eşinden gelen mesajlar hatırlatılınca bayıldı
FETÖ'yle alakasının bulunmadığını iddia eden Ay, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi.
Duruşmada, tutuklu sanık Harun Ay'a, 15 Temmuz akşamı eşinden gelen mesajlar okundu.
Eşinden, "Genelkurmay Başkanı alınmış. Emniyetle çatışma çıkarsa?" mesajına Ay'ın, "Herhangi bir şey olmaz. Terör saldırısı var, bakıp döneceğiz." yanıtını verdiği hatırlatıldı.
Bunun üzerine söz alan Ay, "Eşim endişelenmişti. Ben de içinde bulunduğum durumu daha önce hiç yaşamamıştım. Şok durumdaydım." dedi.
Pur, "Terörist kim, emniyet mi?" diye çıkışınca sanık Ay, kürsüdeyken fenalaşarak bayıldı.
Yakınında bekleyen jandarma görevlisince düşmesi engellenen sanık Ay'a, binada hazır bulundurulan sağlık ekiplerince müdahale edildi.
- "Bu çocuklara yazık değil mi?"
Mahkeme Başkanı Pur, bir süre sonra tekrar kürsüye gelerek savunmasına devam eden sanık Ay'a, "Öğrencilerden 70'i ve diğer iki sanık da hemen hemen aynı yönde savunma yaptı. Ne çıkardın burada? Diğer sanıkların hepsi 'eğitim' diyor. Sen burada 'Terör saldırısı olduğu için çıktık.' diyorsun. Buradaki tezatlığı nasıl anlatacaksın?" diye sordu.
Sanık Ay da komutanların bildiklerini her zaman askerlerine anlatmadıklarını belirterek, öğrencilerin panik ve heyecan yapmamaları için terör saldırısı olacağının söylenmemiş olabileceğini anlattı.
Sanığın savunması sırasında "eğitim için gittikleri" ifadesini birkaç kez kullanması üzerine sesini yükselten Mahkeme Başkan Pur, "Ne eğitimi, terör saldırısı için diyorsun. Güvenlik tedbirleri alınmadan sadece bunlara 80, 100 mermi ve G3 piyade tüfeği vererek bu tedbirle 200 kilometre havadan veya başka bir destek olmadan yol gidiyorsunuz. Güvenliksiz nakil hayatın olağan akışına uygun mu? Bu çocuklara yazık değil mi? Ya hepsi terör saldırısına uğrasaydı." diye konuştu.
Sanık Ay da askerlerin can güvenliğini düşünmemelerinin söz konusu olmadığını söyledi.
Duruşmada savunma yapan Yalova Hava Meydan Komutanlığı takım komutanlarından Teğmen Burhanettin Koyuncu, hakkındaki bütün suçlamaları reddetti.
Koyuncu, İstanbul'da "terör saldırısı" beklendiğini, kendilerinin de bu kapsamda İstanbul'daki Hava Harp Okulunun güvenliğini sağlamak amacıyla yardıma gitmek için görevlendirildiğini öne sürdü.
İstanbul'a yaklaştıkları sırada, "olumsuz bir durumun yaşandığı" haberini Hava Harp Okulu'nda idari işlerde sorumlu olan Astsubay Hayati Gültekin'den öğrendiğini söyleyen Koyuncu, "Hayati Astsubayla görüştüm. Boğaz Köprüsünün kapatıldığını, burada çıkan çatışmada bir asker şoförün öldüğünü ve bütün harbiyelilerin dağıldığını söyledi. Köprüye gelmememiz için uyardı." diye konuştu.
-"Harbiyeli öğrencilerin bilgisi yoktu"
Koyuncu, terör saldırısı olacağı yönünde istihbaratın alındığını öne sürerek, bu durumun öğrenciler arasında endişe yaratmaması için Hava Harp Okulu öğrencilerine söylenmediğini savundu.
Öğrenci subaylara "eğitim amaçlı tatbikatın olacağı yönünde bilgi verildi" diyen Koyuncu, "Komutanımız bize terör saldırısı olacağını söylemişti. Harbiyeli öğrencilerin terör saldırısı tehdidinden haberi yoktu. Biz de bu kapsamda birliği hazır ettik. Komutanımızın bu duruma (darbe girişimine) karşı bizi görevlendirdiğini düşünüyorum. Bize 'darbeye gideceksiniz' denseydi, bunun kanunsuz bir emir olduğunu belirtir ve uymazdık." ifadelerini kullandı.
Koyuncu, öğrenci askerlerin İstanbul'a sevk emrini, Kurmay Albay Hüseyin Ergezen'den aldığını ve verilen emri, kanunsuz olmadığı için uyguladığını öne sürdü.
-"Darbe kastımız yoktur"
Mahkeme Başkanı Hulusi Pur'un, "TSK içinde bir grubun kalkışma içinde olduğunu öğrendiğinde ne düşündün?" sorusuna Koyuncu, "Bizim bu kalkışmanın içinde olduğumuzu düşünmüyorum. Zaten eylemimizden de bellidir." cevabını verdi.
Koyuncu, darbe niyetinin hiçbir zaman olmadığı savunarak, şunları kaydetti:
"O gece yaşananlar sırasında halkın kimin darbeci olduğunu bildiğini düşünmüyorum. Askeri üniformayı gören herkes darbeci olarak nitelendirildi. Hepsi benim kardeşimdir. O gece öldürülen iki askerin darbeyle alakası dahi yoktu. Cenaze namazları dahi kılınmadı. Biz, hiç böyle bir olay yaşamadık. Amacımız yanımızdaki askerlerin can güvenliğini sağlamaktı. Biz kendimizi suçsuz olarak görüyoruz, kararınıza da saygılıyız ve sizin de bizi böyle görmenizi umuyoruz. Biz, hiç kimseye silah doğrultmadığımız gibi aksine silahların görünmemesi için gizledik. Darbe kastımız yoktur."
-"Liste" açıklaması
Duruşmada en son savunma yapan tutuklu sanık Kurmay Yüzbaşı Mesut Metin Kazancı da terör saldırısı gerekçesiyle kışladan çıkartıldıklarını ve bu emrin kanunsuz olacağı yönünde herhangi bir emarenin bulunmadığını söyledi.
Silahlı terör örgütü DAEŞ'in, Atatürk Havalimanı'na yaptığı canlı bomba saldırısını hatırlatan Kazancı, "Bu havaalanı bizim okulumuza 5 kilometre kadar yakındır. O gün askeri birliğin önündeki polis bize Hava Harp Okulu'na saldırı yapılacağı yönünde bilgi vermişti. Bu mahiyette istihbarat raporları da gelir ve resmi evraklar okulumuzun arşivinde mevcuttur. Yaklaşık bir senemiz hep terör saldırısı olacak şeklinde geçti. İstanbul'da yapılan terör saldırıları, bu durumun asılsız olmadığını gösteriyor."
Mahkeme Heyeti Başkanı Hulusi Pur, tutuklu sanık Kazancı'ya hazırlanan listeyi sordu.
Söz konusu listeyi kendisinin hazırladığını anlatan Yüzbaşı Kazancı, "Bizde planör eğitimi 2. sınıfta verilir ve bu listeyi ben hazırladım. Güncel liste olması münasebetiyle bu listeye göre de öğrencilerin araçlara bindirilmesini emrettim. Üç gündür konuşulan listenin özeti budur." şeklinde konuştu.
Hakkında yöneltilen darbe girişimine ilişkin bütün suçlamaları kabul etmediğini belirten sanık Kazancı, tahliyesini talep etti.
"Telefonun şifresini neden vermedin?"
Mahkeme Heyeti Başkanı Hulusi Pur, "Kullandığın Iphone telefonunun şifresini neden polislere vermedin?" diye sorduğu Kazancı, "O zaman istediler vermedim. O an bana yapılan muamele karşısına güvenmedim. Ben polislere, 'bu odada, yanımda bakmaya söz verirseniz bakın' dedim o zaman baktılar." dedi.
"O zaman telefonunun imajı alınmamış, şifreyi şimdi neden vermiyorsun?" diye soran Mahkeme Başkanı Pur, sanık Kazancı'nın, "Ondan sonra kimse talep etmedi, hatırlarsam veririm. Aradan 8 ay geçmiş, şifremi unuttum" cevabını vermesi üzerine, "Savcıya neden o zaman söylemedin, benim şifrem şu, telefonumun çözülmesini istiyorum, 8 ay niye bekledin?" diye tepki gösterdi.
Duruşmada görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, tutuklu tüm sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.
Duruşmanın başladığı Pazartesi gününden itibaren 4 gün süren duruşmalarda, 72'si tutuklu 75 sanığın savunmaları tamamlandı.
17.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'de 5 celsesi görülen duruşmada, 72'si tutuklu toplam 75 sanık hazır bulundu. Duruşmaya sanıkların aileleri de izleyici olarak katıldı. Dünkü duruşmada akşam saatlerine kadar tüm sanıkların savunmaları tamamlandı.
SAVCI TUTUKLULUKLARININ DEVAMINI İSTEMİŞTİ
Daha sonra esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, delillerin henüz toplanmamış olması, sanıkların kaçma şüphelerinin bulunması nedeniyle tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istemişti. Savcı, duruşmalarda savunma yapan tüm sanıkların benzer mahiyette ifade vermelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bunun, örgütsel birliktelikle hareket ettiklerinin göstergesi olduğunu söylemişti.
HAKİM UYARDI
Savcının mütalaası üzerine sabah saatlerinde başlayan duruşmada, sanık avukatlarının talepleri alındı. Taleplerin tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Mahkeme Başkanı Hulusi Pur, kararını açıklamadan önce, karar açıklandıktan sonra da 5 günlük sükûnetin aynı şekilde sürdürülmesini, alkışlayan ve ıslık çalanlar hakkında işlem yapılacağı uyarısında bulundu.
69 SANIĞA TAHLİYE VE YURTDIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI
Heyet, Hava Harp Okulu öğrencisi 69 sanığın tahliyesine hükmetti. Tahliye edilen sanıklar hakkında yurtdışına çıkış yasağı ve bulundukları yere en yakın karakola ayda bir imza atma yönünde adli kontrol tedbiri de koydu.
3 KOMUTANIN TUTUKLULUKLARINA DEVAM
Heyet, tutuklu sanıklar Yüzbaşı Mesut Metin Kazancı, Teğmen Harun Ay ve Teğmen Burhanettin Kazancı'nın suçun vasıf ve mahiyetine, delil durumuna, öngörülen cezaların alt ve üst sınırına, tutuklu kaldıkları süre ve kaçma ihtimallerini dikkate alarak tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
DURUŞMA 18 MAYIS'A ERTELENDİ
Tüm sanıkların Bylock kullanıp kullanmadıklarının sorulması için emniyete yazı yazılmasına karar verdi. Heyet, duruşmayı 18 Mayıs tarihine bıraktı. Dava, Çağlayan'daki İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda devam edecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-27 Aralık (2016) 'İstanbul Darbe Yap./Hava Harp Okulu 75 sanık' davası
(18 Mart 2017, 12:27)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: