Malatya'da Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti'nin de bulunduğu 28'i tutuklu 76 sanığın yargılanmasına devam edildi.
18.03.2017 15:20 Malatya'da Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti'nin de bulunduğu 28'i tutuklu 76 sanığın yargılanmasına devam edildi.
13.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Malatya'da 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin görülen davada tutuklu sanıkların dinlenilmesine devam edildi. Yakınca Kapalı Spor Salonunda yapılan 5'inci duruşmanın öğleden sonraki celsesinde ilk olarak söz alan dönemin 2.Ordu Komutanı Adem Huduti'nin Koruma Astsubayı olan Fatih Gürcan, savunmasında 2013 yılında Malatya'ya tayin olduğunu ve 18 Ağustos 2014 tarihinde 2.Ordu Komutanlığı koruma astsubaylığı görevine başladığını belirtti. Hakkındaki FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmesinin mümkün olmadığını savunan Gürcan, "İddianamede bu yönde kayda değer somut bir delil yoktur" dedi. FETÖ ile hiçbir bağının olmadığını ileri süren Gürcan, darbe girişiminde bulunan şüphelilerle hareket etmediğini ve emir almadığını iddia etti.
"Rütbelilerin olduğu alanda astsubay olarak nasıl emir verebilirim"
15 Temmuz günü sadece Ordu Komutanı ve emir subayının emirlerini uyguladığını savunan Gürcan, bu süre zarfında emir doğrultusunda silahlı olarak makam odasının girişinde nöbet tuttuğunu söyledi. Darbecilerle bir olduğu yönündeki iddiaları kabul etmeyen Gürcan, "Albay Bahadır Erdemli'nin uzun namlulu silahla makama girmesini engelliyorum. Zeki Paşa'nın silahını alıyorum. Avni Angun'a silah çekildiğinde araya girip onu güvenli bir odaya götürüyorum. Yaptıklarımdan dolayı değil de yapmadıklarımdan dolayı tutuklanıyorum. O gün elimden gelen her şeyi yaptım. Orgeneral, Tümgeneral ve diğer üst rütbelilerin bulunduğu bir ortamda bir astsubay olarak nasıl bir emir verebilirim bunun da imkanı yok" diye konuştu.
"Şu an şehit ya da hain olarak toprağın altında olabilirdik"
Darbe girişimi esnasında gözünü kırpmadan şehit olmaya hazır olduğunu, ancak ordu komutanı Huduti'nin bu süreci kan dökülmeden atlatmak için uğraştığını ifade eden Gürcan, "Bu kararın doğru olduğunu bir kez daha görüyorum. Yoksa şuan şehit yada hain olarak toprağın altında olabilirdik. 14 saat botunca uyumadan ordu komutanın can güvenliğini sağlamak için mücadele ettim. Darbeye teşebbüs edenlerin kaç kişi olduğunu bilmediğimizden müdahale edemedik. İlk kim ateş edecek, belli olmayan bir ortam vardı. Soğuk kanlılıkla görevimi en iyi şekilde yapmaya çalıştım" ifadelerinde bulundu. Gürcan, darbe girişimi gecesi sadece emir komuta zinciri içerisinde verilen emirleri uyguladıklarını ifade ederek tahliye talebinde bulundu.
"En fazla organize eden kişi Bahadır Albay"
Savunma sonrası soru-cevap kısmında Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un "Bu olayı en fazla organize eden kişi kimdi?" sorusuna Gürcan, "Bahadır Erdemli Albay" diyerek cevapladı. Albay Bahadır Erdemli'nin, Ordu Komutanı Huduti'ye makamında silah çekmesi olayı sırasında da bizzat orda olduğunu ifade eden Gürcan, "Bahadır Albay, silahı çekti ancak namlusunu Komutanımıza doğru tutmadı. Ben de daha sonra silahı elinden aldım" dedi.
Tuğgeneral Sevgili'nin emir astsubayı konuştu
Duruşmada daha sonra tutuksuz olarak yargılanan dönemin 2. Ordu Komutanlığı İdari Kurmay Yarbaşkanı Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'nin emir astsubayı Hasan Ayaz savunma yaptı.24 Ağustos 2015'de Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'nin emir astsubayı ve aynı zamanda korumalığına atandığını ifade eden Ayaz, iddianame de de yer alan Sevgili'nin makam aracına silah koydurduğu iddiasını cevapladı. 15 Temmuz günü emrinde olduğu Mustafa Serdar Sevgili'nin kendisini çağırarak makam aracına G3 piyade tüfeğinin konulmasını emrettiğini ileri süren Ayaz, "Bende emrin üzerine makam şoförünü ilgili yere göndererek zimmet karşılığında silahı alarak araca koymasını istedim" ifadelerini kullandı.
"Darbe girişimi olduğunu sonradan öğrendim"
Daha sonra yaşana gelişmeleri de ayrıntıları ile anlatan Ayaz, bir darbe girişiminin yaşandığını ise karargahta Albay Bahadır Erdemli'nin Kurmay Başkanı Angun'a silah çekmesi ile anladığını savundu. O ana kadar bir darbe girişimi olacağına dair düşüncesinin bulunmadığını kaydeden Ayaz, "O ana kadar her şey normal mesai gibi görünüyordu. Komuta katı kalabalıklaştı bir süre sonra, kurmay başkanının o sırada 'Adamınızı çekin' diye bir şeyler söylediğini duydum. Bahadır Albay ise Kurmay Başkanına 'Sizinle özel bir şey konuşacağım' dediğini ancak Kurmay Başkanının bunu kabul etmediğini bunun üzerine de Bahadır Albayın silah çektiğini söyledi. Bu durum karşısında şok olduğunu ifade eden Ayaz, "Kurmay başkanının geri çekilmesi ile ortam sakinleşti" dedi. Sonrasında gittiği muhabere merkezinde sabaha kadar beklediklerini ve bu süre zarfında polisle telefonda işbirliği de yaptığını öne süren Ayaz, iddianamede kendisi ile ilgili 3 iddianın bulunduğunu belirtti.
"Rutin bir işlem olunca şüphelenmedim"
Mustafa Serdar Sevgili'nin makam aracına silah konulmasının tamamen verilen emir üzerine olduğunu ifade eden Ayaz, "Kanunsuz bir emir yok, rutin bir iş olduğu için şüphelenmedim. Sadece silahın markası değişikti bu sefer" şeklinde konuştu.
"Darbe girişimini engellemeye katkı sundum"
Darbe girişimi sürecinde kimin darbeci olduğunu bilmediklerini ve dolayısıyla kime müdahale edeceklerini de bilmediklerini savunan Ayaz, karargahta bulunduğu süre içerisinde ise Emir Subayı Sedat Kaya'nın 'Burada kimse kalmasın' sözü üzerine oradan ayrıldığını ifade etti. Darbe sürecinin engellemeye yönelik katkı sağladığını ileri süren Ayaz, Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'den de bu süreçte bir emir almadığını savundu. Ayaz ayrıda, Adem Huduti tarafından güvenlik güçlerine teslim edilen 'Darbeye karışan kişiler' listesinde isminin en alt sırada yer aldığını belirterek "Komutanımız bu listenin Kurmay Başkanı tarafından yazıldığını söyledi. Kurmay başkanımız da benim ismimi listeye yazdığını hatırlamadığını ifade etti. Bana göre ismim liseye sonradan eklenmiştir" diye konuştu.
Tutuksuz yargılanan Yunus Belen'in savunması
Duruşmada daha sonra 2. Ordu Komutanlığı Karargah Destek Grup Komutanlığında Piyade Uzman Çavuş olarak görev yapan Yunus Belen savunma yaptı.15 Temmuz günü kışlada nöbetçi olduğunu ve akşam 21.00 sıralarında kendisinin bir yüzbaşının çağırdığını ve Ani Müdahale Mangasından asker getirmesini istediğini öne süren Belen, "Nizamiyeye gittikten sonra burada Kemal Yüzbaşı 'Ordu yönetime el koydu, içeri giriş çıkış yasak' diye söyledi. ve sonrasında bizi 2 Nolu nizamiyede mevzilere yerleştirdi. Burada 10 dakika kadar kaldım. Burada bana Kemal Yüzbaşı 'Heyecanlandınız mı?' diye bir şeyler söyledi. Sonrada 'Bu bir tatbikattı. Herkes görev yerlerine dönebilir' dedi. Bende dönerken aklıma gelen daha öncede de tatbikat yaptık ama ilk defa böyle bir tatbikat oldu. Döner dönmez hemen haberlere baktım darbe girişimi olmadığına dair haberler yoktu" diye konuştu.
"Ateş etmeyin diye askerlere emir verdim"
Sürekli telefonla haberleri takip ettiğini belirten Belen, "Ordu Komutanı ve Kurmay Başkanının Bahadır Erdemli tarafından rehin alındığını duydum ve çok şaşırdım bu duruma. Yüzbaşı Kemal Keskin 2 nolu nizamiyeye asker takviyesi istedi. Karargah dışı da kalabalıklaşmıştı bende askerlere, sivil halka ve polise ateş edilmemesi konusunda askerlere uyarıda bulundum" dedi. Nizamiyede bulunduğu esnada Bahadır Erdemli'nin yanına geldiğini ve kendisine "4 ZTP gelecek, kapıdan içeri alacağız' dedi. Bende 'emredersiniz' dedim. Sonrasında 2 Nolu nizamiyede çatışmalar artınca korundum. Çatışmalar yoğun bir şekilde sürüyordu bir süre burada kalmak zorunda kaldık" ifadelerini kullandı.
Tutuksuz sanık Ahmet Aslan'ın savunması
Duruşmada sonraki savunması alınan isim ise 15 Temmuzda İstikam Alayında nöbetçi Uzman Çavuş olan tutuksuz sanık Seyit Aslan oldu. İddianamede üzerinde 1 ABD doları bulunan ve FETÖ/PDY Terör Örgütü üyesi olmakla suçlanan Aslan, olay gecesi verilen emir doğrultusunda Zırhlı Personel taşıyıcısı (ZPT)'yi garajlar bölgesine giderek hazırladıklarını söyledi. Bu sırada radyodan haberleri dinlemeye başladıklarını ve darbe girişimi olduğunu sonradan haberlerden duyduklarını öne süren Aslan, sabah 7'de Tabur Komutanı Ahmet Üçbudak'ın ZBT ile garajdan dışarı çıktığını gördüğünü dile getirdi. Bu süre zarfında kendisinin telefonla aranarak garajdan çıkmaması ve Ahmet Üçbudak'ın emirlerine uyulmaması yönünde talimat verildiğini aktaran Aslan, sonrasında taburda diğer askerlerle toplandıklarını ve uzun süre burada beklediklerini söyledi.
"Listeden emniyette haberim oldu"
ZPT ile 2.Ordu Komutanlığına girmek isteyen ve vurularak etkisiz hale getirilen Yarbay Ahmet Üçbudak'ın hücum yeleğinde çıkan isim listesinde kendisinin de isminin olduğunu ve bu listeden de emniyette gözaltına alındıktan sonra haberdar olduğunu ileri süren Aslan, üzerinde çıkan 1 ABD dolarının ise FETÖ/PDY ile bir bağlantısının olmadığını savundu. Hiçbir şekilde FETÖ/PDY ile bağlantı kurmadığını ileri süren Aslan, "Ne dershaneleri, ne abileri neden sohbetlerine hiçbir şekilde katılmadım. Zaten yaşadığım hayat tarzı da FETÖ ile uyuşmuyor" diye konuştu.
"1 dolar düğünümden hatıra"
Üzerinde çıkan 1 Dolar'ın 2014 yılında yaptığı düğünden hatıra kaldığını öne süren Aslan, "Kardeşim tarafından düğün konvoyunda çocuklar için zarfların içerisine tahmini olarak 35 adet 1 dolar konuldu. Düğün konvoyunda sadece bir kez çocuklar önümüzü keski ve burada hatırladığım kadarıyla 8-10 adet zarf dağıttık. Düğünden sonra kalan zarfları alarak cebime koydum. Malatya'ya geldikten bir müddet sonra 1 dolarları Türk parasına çevirdim ve sadece tek bir doları hatıra olarak saklamak istedim. Çünkü düğün hatırasını saklamak istedim" ifadelerine yer verdi.
Mahkeme duruşmayı yarın sabah saat 09.00'a erteledi.
14.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Sanıklardan Malatya Kara Havacılık Alay Komutanlığında Kara Pilot Teğmen olarak görev yapan Mustafa Sinan Soybaş, savunmasına "15 Temmuz darbe girişimi lanetliyor, şehitlerime Allah'tan rahmet gazilerimize acil şifalar diliyorum" diyerek başladı.
İddianamede bulunan hakkındaki iddiaları kabul etmediğini belirten Soybaş, "Görev süresince bir çok göreve çıktım, terörle mücadelede görev aldım. Cumhurbaşkanımızın bölgedeki gezi ve incelemelerinde havada silahlı eskort olarak görev yaptım" ifadelerine yer verdi.
15 Temmuzda devre arkadaşının düğünü için Ankara'da olduğunu belirten Soybaş, "İddianamede de darbe girişimi ile ilgili hiçbir bağlantım olmadığı ortaya çıkmıştır. Ancak buna rağmen 21 Temmuz'da gözaltına alınıp 'bir gün önceden Ankara'ya gittiğim' gerekçesiyle tutuklandım ve TSK'dan ihraç edildim" iddiasında bulundu.
İddianamede babasının Paralel Devlet Yapılanması kontrolündeki SEMADER Başkanı ve doktorların imamı olduğu ve tam bir intihar fedaisi olarak yetiştiği bu nedenle de her türlü eylemi yapabileceğinin belirtilmesi iddiası hakkında da konuşan Soybaş, şunları söyledi:
"Bana göre 'önce tutuklayalım sonra yargılayacak bir şeyler bulabiliriz' mantığı var. İddianamede babamın örgütün doktor imamı olduğu ve benim de örgütün olası intihar eylemcisi olduğu yönündeki ihbar yazısını kabul etmiyorum. Babamın köy derneğine bile üyeliği yoktur. Zaten babam hakkında açılmış bir FETÖ davası ve soruşturması da bulunmamaktadır. Bu iddia afaki ve çirkin bir iftira bunu şiddetle reddediyorum ve kınıyorum. Emniyetten gelen bu yazıda isim olmaması hukuki dayanaktan yoksun, adil yargılamayı etkilemek için yazılan bu yazının bu şekilde delil olarak davaya aktarılması suçtur."
Dönemin TEM Şube Müdürünü suçladı
"Babam ne doktor imamı ne dernek başkanıdır. Babam 30 yıllık bir doktordur. Uydurma yazıyı esefle kınıyorum. Hakkımda yazılan yazının başında o dönem TEM Müdürü Hakan Yıldırımoğlu vardı. Hakan Yıldırımoğlu kimdir? Üstün başarıları nedeniyle Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğüne tayin olmuştur. ve sonradan telefonundan Bylock çıkması nedeniyle Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğü görevinden alınarak basit bir göreve atanmıştır. Bu yazı böyle bir kişinin başında olduğu bir birimden çıkmıştır. Deveye sormuşlar neren eğri? O da nerem doğrudur ki demiş. Hakan Yıldırımoğlu suç uydurma, sahte evrak uydurma ve görevi kötüye kullanmıştır. Benim gibi suçsuz insanları davaya müdahil etmiştir."
"Telefonuma 'Bylock' indirmedim"
Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının gönderdiği yazıda örgütün haberleşme programı olan Bylock kullandığı iddiasını da kabul etmeyen Soybaş, "Sonradan Bylock listesine eklendiğimi düşünüyorum. Hiçbir şekilde FETÖ ile bağlantım olmadı ve hiçbir şekilde telefonuma Bylock indirmedim, kullanmadım. Ben bu programı kullanmadım kimseyle mesajlaşmadım. Hakkımda bir gün önceden Ankara'ya gitti diye bir ihbarın değerlendirilmesi ile tutuklandım, tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.
Tutuksuz sanıktan fotoğraflı savunma
Tutuksuz yargılanan Albay Suat Özocak ise öğleden sonraki savunmasını fotoğraflarla yaptı. 15 Temmuz'da 2. Ordu Karargah Destek Grup Komutanlığı Askeri Gazino Müdürü ve vekaleten de Karargah Grup Komutanı olarak Yarbay rütbesi ile görev yapan Özocak, yanında getirdiği fotoğraflarla savunmasını yaptı.
Olay gecesi şoförün kendisini arayarak 2. Ordu Karargahına girmesi gereken servisin kışlaya alınmadığını ve bomba ihbarı yapıldığı bilgisini verdiklerini ifade eden Özocak, "Ben de 22.11 sıralarında kışlaya gittim, nizamiye kapısı açılmadı. Neden kapalı diye sorduğumda 'Komutanım giriş çıkış yasak, alamıyoruz' dendi. Sonrasında ikazım üzerine kapı açıldı. Kapının neden açılmadığını sordum bana Kemal Yüzbaşı, ' Malatya'da 80 kiloluk patlayıcı bulunmuş, emir verildi içeri kimseyi almıyoruz' dediler" dedi.
"Bahadır Erdemli tabancasını Kurmay Başkanına çekti"
Nizamiye kapısında Kemal Keskin Yüzbaşının kendisine 'Tatbikat yaptırıyoruz, bombalı araç var, tedbirleri attırdık' dediğini ileri süren Özocak, "Kemal Yüzbaşı, 'Beklemenize gerek yok, tatbikat yapılıyor, bunu da kimseye söylemiyoruz' dedi. Bizim o gün temel sıkıntımız o gün Kurmay Başkanının izne ayrılmış olması" ifadelerine yer verdi.
Özcak savunmasını şöyle sürdürdü:
" Ordu Komutanının emir subayına ve Albay Bahadır Erdemli'ye bizim neden içeri alınmadığımı sordum, hiç kimseden cevap alamadık. Ordu komutanıyla görüşmek istedim içeri almadılar. Emir Subayı Sedat Kaya, 'Toplantı bitsin görürsün' dedi. 00.41'de kurmay başkanı beni çağırarak, 'durumu sordu' ardından emir-komutayı devir al' dedi. Ben de, 'Nizamiye bir yüzbaşı koymuşlar, ordu komutanın emriyle oraya görevlendirilmiş. Kim emri verdiyse geri çeksin' dedim. Ardından Kurmay Başkanı, Albay Bahadır Erdem'e 'Oradan adamını çek' dedi. Bahadır Erdemli, tabancasını Kurmay Başkanına çekti. Merdivenden inerken Bahadır Albay, 'Tutuklayın bunları' şeklinde emir verdi. Bahadır Erdemli'nin bu emri üzerine 'Kurma sesi' duydum. İncelediğimde, 'tutuklayın bunları' sesi ile kurma sesinin arasında 2 veya 3 saniye fark var. Sırtım dönük olduğu için nişan alıp almadıklarını bilmiyorum. Kamera kayıtlarında ordu komutanının koruma astsubayı Fatih Gürcan, kurma kolunu çekiyor."
"Bize doğru silah doğrultuluyor"
"Kurmay başkanına silah çekilirken, ordu komutanının korumalarında ses yok, ama bizim için tutuklayın dendiğinde bize doğru silah doğrultuluyor. Binbaşı Fatih Kılıç, elinde siyah bir poşet ile kelepçe getirdi. Bahadır Erdemli, 'Demek ki kimseye güvenmiyorsunuz, bende kimseye güvenmiyorum, etrafta haşhaşılar var, ordu komutanını korumam lazım' dedi. Demek ki bir bildikleri var. Kurmay Başkanına silah çekiliyor, ben ve Binbaşı Bülent Kuzucu kelepçeleniyoruz, ama diğer tarafta hayat normal devam ediyor. Bir süre sonra elimizdeki kelepçeleri çıkardılar ve başımızda nöbete devam ettiler. Bahadır Albay, 'Komutanımızı Ankara'ya götürmemiz lazım, uçak bulmamız lazım, emniyetini almamız lazım' şeklinde sözler kullandı. Sedat Binbaşı yanımızdan geçerken, 'Komutanımızı güvenli bir yere götürmemiz lazım' dedi. Koruma astsubayları ve emir subayı gelen telefonlara sürekli 'Komutanımız toplantıda' cevapları veriliyordu. Bahadır Erdemli'den sigara içmek için izin istedik. O da 'tamam' diyerek onun nezaretinde aşağıya indik ve onun nezaretinde yukarı çıktık. Bir ara lavaboya gittiğimde silah sesleri artmıştı, bu sırada Bahadır Albay'ı gördüm ve durumu sorduğumda 'Her gün ölmekten se bir gün ölürüz. Askerlerimizin Kemal Yüzbaşının emrinde aslanlar gibi çarpışıyor' iddiasında bulundu. Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı ile ilgili iddialar kabul etmiyorum FETÖ ile hayatımın hiçbir alanında yollarımızın kesişmesi mümkün olmamıştır. Bu yapının içerisinde hiçbir şekilde yer almadım."
Yarbay Suat Ö, darbe girişiminin olduğu gün kantine gelen şoförün kendisini arayarak içeri giremediğini, bomba ihbarı yapıldığını ve lojmanlara geri dönmek zorunda kaldığını söylediğini aktardı.
Servisin 21.22'de nizamiyeye alınmadığını, kendisinin de 22.11'de kışlaya gittiğini anlatan Suat Ö, "Nizamiye kapısı açılmadı. İnip sordum, 'komutanım giriş çıkış yasak, almıyoruz' dendi. İkazım üzerine kapı açıldı. Niye açılmadığını sordum? Kemal Yüzbaşı, ' Malatya'da 80 kiloluk patlayıcı bulunmuş, emir verildi, içeri kimseyi almıyoruz' dedi. Kemal Yüzbaşı, 'tatbikat yaptırıyoruz, bombalı araç var, tedbirleri attırdık' da dedi. Doğrusu sevindim. Kemal Yüzbaşı, 'Beklemenize gerek yok, tatbikat yapılıyor, bunu da kimseye söylemiyoruz' dedi." savunmasında bulundu.
"Bizim temel sıkıntımız o gün kurmay başkanının izne ayrılmış olması." diyen Suat Ö, savunmasını şöyle sürdürdü:
"22.16'da ben kışladan ayrıldım. Müteakiben lojman bölgesine geçtim ve lojmanlar bölgesindeki nizamiyede bulunan askerlere 'Bir şey var mı?' diye sordum. 'Bir şey yok' dediler. Merkez komutanını aradım, o da 'kendisine böyle bir bilgi gelmediğini' söyledi. Daha sonra Mustafa Serdar Sevgili'yi aradım, 'bir tatbikattan bahsediliyor, bekleyeyim' dedim, 'gidin evinizde dinlenin' dediler, 'Tamam, doğru söylüyorlar, sen git evinde dinlen' dedi. O sırada Serdar Paşa, 'Biz Zeki Paşa ile komutanımızın arzını almaya geliyoruz' dedi. Daha sonra kurmay başkanımızı aradım, 'kışlaya git, güvendiğin bir adamını yanına al, silahları say. Ben de kışlaya geliyorum' dedi. Gazinoyu aradım, 'Silahlarınızı sayın, emniyetini alın' dedim. Daha sonra karargaha geldim, benden uzaklaşmamı istediler. Üsteğmen Hüseyin Çakıcı oradaydı, 'Ben kimim' dedim, o da 'Karargah grup komutanısınız' dedi, yani benden emir alması gerekiyordu. Orada Ordu Komutanı Koruma Astsubayı Hacı Eyyip Özcan, 'Beni de almadılar' dedi. Kurmay başkanımızı aradım, 'evden çıkamıyorum' dedi. Kurmay başkanı evden çıktıktan sonra peşinden aracımla takip ederek, 1 nolu nizamiyeden karargaha gittik. Üzerimde silah yoktu."
"Vali Beyi telefona bağlamadılar"
Ordu Komutanının emir subayına ve Albay Bahadır Erdemli'ye kendilerinin neden içeri alınmadıklarını sorduğunu ancak cevap alamadığını kaydeden Suat Ö, savunmasında şunları kaydetti:
"Saat 00.41'de kurmay başkanı beni çağırarak, durumu sordu, ardından 'emir-komutayı devral' dedi. Ben de 'Nizamiyeye bir yüzbaşı koymuşlar, ordu komutanın emriyle oraya görevlendirilmiş. Kim emri verdiyse geri çeksin' dedim. Ardından kurmay başkanı, Albay Bahadır Erdemli'ye 'oradan adamını çek' dedi. Bahadır Erdemli, tabancasını kurmay başkanına çekti. Merdivenden inerken Bahadır Albay, 'tutuklayın bunları' şeklinde emir verdi. Bahadır Erdemli'nin bu emri üzerine 'kurma sesi' duydum. İncelediğimde, 'tutuklayın bunları' sesi ile kurma sesinin arasında 2 veya 3 saniye fark var. Sırtım dönük olduğu için nişan alıp almadıklarını bilmiyorum. Kamera kayıtlarında ordu koruma astsubayı Fatih Gürcan, kurma kolunu çekiyor. Kurmay başkanına silah çekilirken, ordu komutanın korumalarında ses yok ama bizim için 'tutuklayın' dendiğinde bize doğru silah doğrultuluyor. Binbaşı Fatih Kılıç, elinde siyah bir poşetle kelepçe getirdi. Bahadır Erdemli, 'Demek ki kimseye güvenmiyorsunuz, ben de kimseye güvenmiyorum, etrafta haşhaşiler var, ordu komutanını korumam lazım.' dedi. Demek ki bir bildikleri var. Kurmay başkanına silah çekiliyor, ben ve Binbaşı Bülent K. kelepçeleniyoruz ama diğer tarafta hayat normal devam ediyor. Bir süre sonra elimizdeki kelepçeleri çıkardılar ve başımızda nöbete devam ettiler. Bahadır Albay, 'Komutanımızı Ankara'ya götürmemiz lazım, uçak bulmamız lazım, emniyetini almamız lazım' şeklinde sözler kullandı. Sedat Binbaşı yanımızdan geçerken, 'Komutanımızı güvenli bir yere götürmemiz lazım' dedi. Vali Bey ordu komutanıyla görüşmek için kaç kez telefonları aradı. Koruma astsubayları ve emir subayı gelen telefonlara sürekli 'Komutanımız toplantıda, toplantısı bitsin bağlayacağız' cevapları veriliyordu. Bahadır Erdemli'den sigara içmek için izin istedik. 'O da tamam' diyerek onun nezaretinde aşağıya indik ve onun nezaretinde yukarı çıktık."
Ordu komutanlığı katında bazı gelişmelerin olduğunu ve daha sonra saat 03.20'de kurmay başkanı Angun'un kendisine "Birazdan teslim olacaklarını tutuklama olacağını ve kelepçe bulmamız emrini" verdiğini aktaran Suat Ö, şöyle devam etti:
"Kurmay başkanımızın kelepçe bulun, kelepçeler ne oldu kamera kayıtlarına sahip çıkın emirleri vardı. Bu esnada kurmay başkanımıza kelepçeleri bulamadığımızı belirterek merkez komutanlığından isteyelim diye bir teklifte bulundum. O da aradı kelepçe istedi. Ben ilk defa televizyondan kalkışma olayını izledim. O esnada biz kelepçeliyiz. Eyüp Binbaşı kelepçesiz, bizle ilgilendi. Bir ara lavaboya gittik. Dönüşte Bahadır Erdemli ile karşılaştık. 'Askerlerin durumu nedir?' diye sordum. 'Her gün ölmektense bir gün ölürüm. Askerler sizden daha kahraman. Kemal'in emrindeler' dedi. Bu durumda bir şey de diyemiyorsunuz."
"Neden Çiftçi TV açık"
Soru-cevap kısmında Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un "Gözaltında tutulurken odadaki TV'de neden Çiftçi TV açık" diye sorması üzerine tutuksuz sanık Suat Özocak, "Bana göre de garip. Odada Bülent Binbaşı ile ben kelepçeli olarak oturuyorduk. Kumandanın kimde olduğunu bilmiyorum. Ama Eyüp Kök'ten rica edince zaman zaman haber kanallarını açıyordu. Zaten ben de ilk kez buradan TV'den darbe girişimine ilişkin haberleri izledim" dedi.
"Hani Allah bize yardım edecekti?"
Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un "Kemal Keskin'i karargah katında gördün mü" sorusuna da Suat Özocak, "Bir kez gördüm. Teslim olma sıralarında. Sandalye oturuyordu ve bir ara sesini duydum 'Hani Allah bize yardım edecekti' diye. Bunun dışında karargah katında görmedim" diye cevap verdi.
Şu ana kadar yapılan oturumda tutuksuz yargılanan sanıklar Halil İbrahim Salbaş, Er Taşkın Yağlıçoban ve Er Yunus Sipahi de savunmasını gerçekleştirdi. Erler haklarındaki suçlamaları kabul etmeyerek kendilerine verilen emirleri yerine getirdiklerini ve darbe girişiminde rol almadıklarını iddia ettiler.
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Yakınca Spor Salonu'nda görülen duruşmada, dönemin 2. Ordu İstihkam Alayında Tabur Komutanı olan Yarbay Ahmet Üçbudak'ın tutuklu bulunduğu Rize'deki ceza infaz kurumundan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla savunma yapması istendi.
Üçbudak, sağlık sorunları nedeniyle savunmasını hazırlayamadığını belirterek, ek süre istedi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Vedat Koç, Üçbudak'a savunması için süre vererek duruşmayı tamamladı.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
Bu arada, davanın görülmeye başlandığı 7 Mart'tan bu yana aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti ile 2. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun'un da bulunduğu 30 sanık savunma yaptı.
Duruşmanın bugünkü kısmının tamamlanması üzerine, aralarında Huduti ve Ayık'ın da bulunduğu 10 tutuklu sanık, elleri kelepçelenerek duruşmanın görüldüğü salondan çıkarıldı.
Jandarma eşliğinde araçlara bindirilen tutuklu sanıklar, cezaevine götürüldü.
15.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Yakınca Spor Salonu'nda görülen yedinci duruşmada öğleden sonraki celsede dönemin 2'nci Ordu Komutanlığı Harekat Destek Yarbaşkanı Tuğgeneral Zeki Karataş savunma yaptı.
İddianamede Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan 'Harekat Yıldırım' öncelik dereceli gizli mesaj formunda 2. Ordu Komutanlığı Harekat Destek Yarbaşkanı olarak görevlendirilen ve Sıkıyönetim Emrinin gereği olarak askerin kışla dışına çıkılması emrini verdiği suçlamaları ile darbe girişiminde etkin rol oynadığı belirtilen Zeki Karataş, tam olarak hazırlayamadığını söylediği savunmasını 4 aşamalı olarak gerçekleştirdi.
"Bankada deste deste param olurdu"
"Bir örgüt tarafından destekleniyor olsam bankada deste deste paralarım olurdu" diyerek savunmasına başlayan Karataş, 15 Temmuz günü akşam saatlerinde lojmana gitmek için Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili ile birlikte karargahtan çıktıklarını ifade ederek, " Mustafa Serdar Sevgili ile Kara Havacılık Alayına hayırlı olsun demek için gittik. Ziyaret sonrasında mesaj emrinin geldiğini öğrendik. Ordu hareket merkezine gittik, 3 emre baktık kısaca, bu konuda kimseye emir vermedik. Kurmay Başkan vekili Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'nin talebi üzerine beraber ordu komutanına konuta arza gittik" ifadesini kullandı.
"Can güvenliği için uzun namlulu silahı aldım"
Darbe girişimini önceden haber aldığı yönündeki suçlamaların asılsız olduğunu ileri süren Karataş, olay gecesi uzun namlulu silahla dolaşmasını da şu sözlerle savundu:
"Odamdayken nizamiyeden silah sesleri geldi. Ben de can güvenliğini sağlamak adına Güneydoğu'da çalışmamın da refleksi ile yakın korumama tahsis edilen silahımı yanıma aldım. Belimde tabanca olsaydı, makineli tüfeği almazdım. Silahla dışarı asla çıkmadım. Çatışma esnasında silah kullandığım iddiasını kabul etmiyorum."
Olay gecesi nizamiye bölgesine sadece bir kere gittiğini savunan Karataş, bunun da Kurmay Başkanının emri ile Yüzbaşı Kemal Keskin ile konuşmak için olduğunu ileri sürdü. Kurmay Başkanı Avni Angun tarafından yazıldığı belirtilen 'Darbeye iştirak edenlerin isimleri' listesinde adının olmasının haksızlık olduğunu kaydeden Karataş, ' Ordu komutanımız ve kurmay başkanımızın emirlerini yerine getirmediğim herhangi bir an olmamıştır" iddiasında bulundu.
"Telefon hatlarını kesmekten vazgeçtim"
İddianamede karargahtaki 4 adet telefon hattının kesilmesi emrini verdiği iddiası üzerine konuşan Karataş, "Televizyondan Genelkurmay Başkanlığının darbeciler tarafından ele geçirildiğini izleyince, karargahtaki hatların kesilmesi emrini verdim ancak Ordu Komutanımız buna karşı çıkınca bundan vazgeçtim" diye konuştu.
Savunmasında diğer sanıkların hakkında söylediği iddialara da değinen Karataş, "Sonuç olarak FETÖ/PDY üyesi olarak suç teşkil edecek bir husus yoktur. Yurtta Sulh konseyi tarafıma özel bir görev verilmediğinden, kışla dışına çıkılması emri vermediğimden, kişisel emniyetim dışından asla silah taşıma düşüncesi olmadığından tahliyemi talep ediyorum" dedi.
FETÖ üyesi olmayı şahsına yapılmış bir hakaret kabul ettiğini ifade eden Karataş, "Asla tasvip etmediğim darbe girişiminden önceden haberdar olmadım" iddiasında bulundu.
Karataş'ın savunmasının ardından soru cevap kısmına geçildi. Odasında bulunan bazı evrakların sorulması üzerine bir çoğunu hatırlamadığını ifade eden Karataş, 'Hareket Yıldırım mesajını okuyunca ne yaptınız' sorusuna ise "Ne yapacağımızı kestiremedik, heyecanlandık. Emir komuta Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'de olduğu için kararı ona bıraktım" diyerek cevapladı.
"Konuta gitmek için Serdar Paşa ısrar etti"
Mahkeme Başkanının 'Neden Ordu Komutanın konutuna Mustafa Serdar Sevgili ile birlikte gittin' sorusunu, "Ben kalayım dedim ama buna rağmen Serdar Paşa önemli bir evrak diye ısrar etti" diyerek cevaplayan Karataş, konuta Bahadır Albayın neden geldiğinin sorulmasına "Bilmiyorum" cevabını verdi.
Yurtta Sulh Konseyindeki isimlerin kimler olduğunu bilmediğini savunan Karataş, "İmzası bulunan komutanı herkes ne kadar tanıyorsa o kadar tanıyorum" diye konuştu.
"Binbaşı Bülent Kuzucu, Yarbay Suat Özocak ve Kurmay Başkanı Avni Angun'un kelepçelendiği bir ortamda senin orada rahatça dolaşmanın bir açıklaması var mıdır" sorusuna Karataş, "Ortam karışıktı kimin ne yaptığı tam net değildi" cevabı verdi. Yine Ordu Komutanı Huduti'nin darbe yanlısı mı yoksa karşıtı mı olduğunun sorulması üzerine sanık Karataş, "Darbe karşıtı yönünde olduğunu düşünüyorum" dedi.
"Fetullah Gülen ile görüşmedim"
'Hiç yurt dışına eğitime gittim mi' sorusuna, "Evet 2011 yılında 7 günlüğüne ABD'ye gittim' cevabını veren sanık Karataş'a Mahkeme Başkanı "Hiç Fetullah Gülen ile görüştün mü' diye sordu. Karataş soruya, "Hayır görüşmedim" cevabını verdi. FETÖ'nün ilgi alanına hiçbir zaman girmediğini ileri süren Karataş, odasında ele geçirilen dokümanlar arasında bulunan 'Fetullah Gülen Cemaati' konulu belgenin sorulması üzerine ise "O yapıyı tanımak için olduğunu düşünüyorum. Nasıl teşkilatlandıklarını anlatan bir doküman" dedi.
Kara Kuvvetleri imamı ile darbe gecesi sır görüşmeler
Daha sonra söz alan Savcı İsmail Gökhan Orman ise Zeki Karataş'a "Sanki hiç o ortamda olmamışsınız gibi sorulara cevaplar veriyorsunuz" dedi. Savcının "Kara Kuvvetleri Komutanlığının imamı olan Bilal Akyüz ile hiç görüştünüz mü?' sorusuna 'Hayır hiç görüşmem olmadı' diyen Karataş'a savcı HTS kayıtlarını çıkardı. Dava savcısı, sanık Zeki Karataş'ın telefonundan HTS kayıtlarına göre Kara Kuvvetleri Komutanlığının imamı olan Albay Bilal Akyüz ile darbe girişimi gecesi 12 kez görüşüldüğünü ve aynı şekilde Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili ile de 3 kez görüşüldüğünü söyledi.
Karataş görüşmeyi kabul etmezken, söz verilen sanık Mustafa Serdar Sevgili bahse konu telefonun makam telefonu olduğunu ve böyle bir konuşma yapmadığını savundu.
Yine savcı Orman'ın 'Bilal Akyüz'ün Ankara'da darbeden bir gün önce bir toplantı tertiplediği ve burada kararlar aldığının bilindiğini belirterek 'bu toplantılara katıldınız mı' sorusu üzerine sanık Karataş, 'Hayır' cevabı verdi.
Savcı İsmail Gökhan Orman'ın, 15 Temmuz günü saat 23.52'de 'Mehmet Yılmaz' adına kayıtlı biriyle görüşüp görüşmediğini sorması üzerine sanık Karataş 'Hayır konuşmadım, tanımıyorum böyle birini' diye cevap verdi. Aynı şekilde sanık Mustafa Serdar Sevgili de böyle bir kişi ile görüşmediğini belirtince savcı, "'HTS kayıtlarına göre bu numarayla her iki sanığın da telefonla görüştüğü görülüyor" dedi.
Duruşmada Tuğgeneraller Mustafa Serdar Sevgili ve Zeki Karataş'ın savunmalarının ardından dönemin 2.Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti, Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un sorularını yanıtladı.
Konutta kendisine arz edilen 'Yıldırım Hareket' mesaj emrinin ardından 2.Ordu Komutanlığı'na bağlı ast birlikleri tek tek aradığını öne süren Huduti, "2. Kolordu ve 2. Tümen Komutanımla görüştüm. Adana Kolordu komutanı ve Adana'da konuşu tümen komutanı ile o gece birden fazla kez telefonla görüştüm. Her iki kolordu komutanı da 15 Temmuz sonrası terfi ederek, görevlerine devam etti. Van Asayiş Kolordu Komutanı ve Diyarbakır'da konuşlu kolordu komutanları ile telefonda birçok kez görüştüm. Van Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel 2. Ordu Komutanlığı görevine getirildi. Adana Tümen Komutanı terfi ederek, korgeneral oldu ve görevine devam etti. Diyarbakır Kolordu Komutanı ise iki yıl çok yoğun birlikte mesai yaptığım bir komutandır. Her yönüyle darbe teşebbüsü gecesi davranışıyla darbe karşıtı olduğu ve söz konusu örgütle hiçbir bağı bulunmadığından eminim" diye konuştu.
Araçla karargaha geldiği esnada da ast birlik komutanları ile irtibata geçerek sıkı yönetim komutanlığının mesaj emrinin uygulamaması emrini verdiğini iddia eden Huduti, "Makama geçer geçmez Van Kolordu Komutanını aradım, telefonla görüşerek mesaj emrini uygulamaması yönünde emir verdim. Zaten bu hususları tuttuğum günlüğüme de not ettim" dedi.
Huduti konuşmasını şöyle sürdürdü: "Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanının Çakırsöğüt Birliğinin, birlik dışına hareket ettiği yönündeki beyanı üzerine, 23. Tümen Komutanını aradım ve ilgili tugay komutanı ile görüşmesini, tugaydan çıkan birliklerin geri döndürülmesini, bunun mümkün olmaması halinde bu tugay birliklerinin vurulacağının bilinmesini söyledim. İlgili tugay komutanına ulaşmak istememe rağmen ulaşamadım. Kara Kuvvetleri Komutanına ulaşamadım, 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar ile en az 2 defa görüştüm. Daha fazla da görüşmüş olabilirim. Darbe teşebbüsünün olduğu gece 00.00-01.00 arası görüşmüş olabilirim."
Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un "Darbe karşıtlığı konusunda her ikinizin de ortak kararımı var" sorusu üzerine Huduti, "3. Ordu komutanıyla tafix üzerinden makamdan görüştüm. Darbeye karşı olduğunu ifade etti, ben de aynı şekilde beyanda bulundum. Ege Ordu Komutanıyla konuttan karargaha giderken görüştük. Tafix üzerinden de 3-4 defa görüştük. Ordu komutanlarımızın hepsi darbe olduğunun tam farkında değildik. Olayın darbe teşebbüsü olup olmadığı netleşmemişti. Bir kalkışma var, bunun karşısında olduğumuz belliydi" ifadelerine yer verdi.
Yine Mahkeme Başkanı Koç'un 'Akın Öztürk ile görüşmen oldu mu? ' sorusuna 'Hayır. Son 3-4 aydır hiçbir görüşmem olmadı' diyen Adem Huduti, "Ordu komutanları arasında şuan tutuklu olarak sadece ben varım" ifadesini kullandı.
Mahkeme başkanının "43 yıllık askeri geçmişten bahsettin, darbe girişimi gecesinde sana bağlı olan Kurmay Başkanı Avni Angun ya da başka bir komutanı Valiliğe yönlendirmeyi düşünmedin mi? sorusu üzerine de Huduti, "Malatya'daki olayın seyri hakkında bilgi sahibi değildim. Kurmay Başkanı Avni Angun'un evinden çıkamadığı yönünde bilgi sahibi olunca Malatya'da sıkıntılı bir durum olduğunu anladım" diyerek cevap verdi.
Malatya Valisine darbe gecesi gönderdiği mesajı 3. Ordu Komutanına da gönderdiğini ifade eden Huduti "Valiye gönderdikten sonra bir örneği talebi üzerine 3. Ordu'ya da internet üzerinden yine HAS birlik komutanlarıma da gönderdim" dedi.
Daha sonra dava savcısı ise "Çözüm süreciyle ilgili düşünceniz nedir? Doğrular, yanlışlar aksaklıklar nedir?" diyerek Huduti'ye görüşünü sordu. Bunun üzerine Huduti ise "Bizim karar vereceğimiz bir konu değildir. Verdiğim ilk emir karargahta siyaset konuşulmayacaktır. Silahlı kuvvetlerin milli iradeye aykırı bir düşünce tarzında olma ihtimali yoktur" ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı duruşmayı yarın saat 09.00'a erteledi.
Davanın görülmeye başlandığı 7 Mart'tan bu yana aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Huduti ve 2. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Angun'un da bulunduğu 32 sanığın savunma yaptığı duruşmada dün dinlenen dönemin Tuğgeneralleri Karataş ve Sevgili'nin ifadeleri, hemen hemen birbirlerini destekler mahiyette olsa da savunmalarındaki tutarsızlık dikkati çekti.
Tutuklu ve tutuksuz bazı sanıkların, Malatya'daki 2. Ordu Komutanlığında darbe girişimi gecesi yaşananların en önemli sanıklarından olan, o gece verdikleri emirleri ve söylemlerini dile getirdikleri eski Tuğgeneraller Karataş ve Sevgili, kendilerine yönelik suçlamaları reddetti.
Karataş, savunmasında, sözde sıkıyönetim direktiflerinin yer aldığı mesajı gördüğünü ancak gelen eki görmediğini, "Görevine devam" yazdığını ise sonradan fark ettiğini öne sürerek, görevlendirmeden bilgisi olmadığını savundu.
Kimseye bu konuda emir verip görevlendirme yapmadığını iddia eden Karataş, duruşma savcısı İsmail Gökhan Orman'ın sorularına verdiği cevapla çelişti.
Savcının, "Hiçbir şeye şahit olmamışınız, ordu darbe girişiminde bulunmamış mı? 14-15 Temmuz'da neredeydiniz?" sorusuna Karataş, "Ankara'daydım." yanıtını verdi. "Niye Ankara'ya gittiniz?" sorusu üzerine ise Karataş, "Alışveriş yapmak için, Ankara'yı bildiğimiz için." dedi.
Eski Tuğgeneraller Karataş ve Sevgili'nin darbe girişimi gecesi FETÖ'nün sözde "Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) imamı" olduğu iddia edilen eski Kurmay Albay Bilal Akyüz ile defalarca görüştüğü, HTS kayıtlarıyla belirlendi.
Kayıtlara göre Karataş, Akyüz ile ilk olarak 15 Temmuz günü saat 20.53'te 37 saniyelik görüşme yaptı. Daha sonra Karataş ile Akyüz arasındaki görüşme, 21.13'te 33 saniye ve 21.20'de 21 saniye sürdü. İkili arasındaki konuşmalar, 16 Temmuz'da da devam etti. 00.33'te başlayan telefon konuşmaları gece de sürdü ve sabah 11.40'taki 133 saniyelik en uzun görüşmeyle sona erdi.
Kayıtlara göre Karataş ve Akyüz arasında 13 kez telefon konuşması gerçekleşti. Kayıtlarda Karataş'ın Malatya'daki darbe girişiminde aktif rol oynadığı ileri sürülen eski Albay Bahadır Erdemli ile de 6 kez konuştuğu tespit edildi. Karataş ile Erdemli arasındaki konuşmalar, 16 Temmuz 00.17'de başladı ve 08.51'de son görüşme gerçekleştirildi.
Bu arada HTS kayıtlarına göre, Sevgili ve Akyüz ilk olarak 15 Temmuz günü saat 21.34'te 29 saniyelik konuşma yaptı. Sevgili ve Akyüz arasındaki görüşmeler 22.08'de 31 saniye, 22.36'da da 132 saniye sürdü.
Kayıtlarda Karataş'ın ayrıca FETÖ darbe girişimi sanıklarından eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli ile de 14 Temmuz günü saat 21.20 sularında 52 saniyelik konuşma yaptığı anlaşıldı.
TELEFONLA YAPTIKLARI GÖRÜŞMEYİ REDDETTİLER
Eski Tuğgeneraller Karataş ve Sevgili, HTS kayıtlarına rağmen mahkemedeki savunmalarında darbe girişimi gecesi FETÖ'nün sözde "KKK imamı" olduğu iddia edilen eski Kurmay Albay Akyüz ile konuştuklarını reddettiler.
"HTS KAYITLARI ÖYLE DEMİYOR AMA"
Savcı Orman'ın, "FETÖ'nün Kara Kuvvetleri Komutanlığı imamı olduğu iddia edilen Kurmay Albay Bilal Akyüz ile görüştünüz mü?" sorusuna Karataş, "Hayır" cevabını verdi.
Karataş, savcının "HTS kayıtları öyle demiyor ama. Albay Bilal Akyüz ile aranızda 12 kez görüşme olmuş." şeklindeki sözleri üzerine "Görüşmedik." dedi.
Orman'ın, "Bilal Akyüz'ü hiç tanımıyor munuz?" sorusuna ise Karataş, "Akademiden arkadaşımdır. Darbe girişimi günü görüşmedik." yanıtını verdi.
"DİŞLİ İLE HABERCİM GÖRÜŞMÜŞ OLABİLİR" SAVUNMASI
Duruşma sırasında bir avukatın, 15 Temmuz'dan bir gün önce Ankara'da darbe girişimine karışan kişilerle telefonla konuşup konuşmadığını sorması üzerine Sevgili, "Bilmiyorum." dedi.
Bunun üzerine avukat, eski Tümgeneral Mehmet Dişli ile 14 Temmuz günü saat 21.20 sularında görüşme kaydının olduğunu söyleyince sanık Sevgili, "Ben konuşmadım, telefonum makamdaydı, emir astsubayım ya da habercim görüşmüş olabilir." ifadelerini kullandı.
16.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Yakınca Spor Salonu'nda görülen davanın öğleden önceki oturumunda ilk olarak dönemin 2. Ordu eski Harekat Başkanı Albay Erkan Varol, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesine savunma yaptı. Tutuklu sanık Varol, savunmasında hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, 15 Temmuz günü yaşananları anlattı.
Darbe girişimi sıralarında Kara Kuvvetleri Harekat Merkezinden ismini hatırlamadığı bir kişinin aradığını ve 'acil mesaj gelecek' dediğini ileri süren Varol, "Kara Kuvvetleri Harekat Merkezinden arayan kişiye mesajın gelip gelmediğini sordum. Telefonla konuştuğum kişinin aramasının terörle ilgili olabileceğini söyledim. Sıkıyönetim emrinin önceden geleceğini bildiğim asılsızdır. Mesajlara kabaca baktım, çok şaşırdım, şok oldum. Evrakların ordu kurmay başkanı vekiline ilettim. Mesaj içeriğiyle ilgili sorumluluğumuz yoktur. Kurmay başkan vekili tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'yi emir subayı aracılığıyla arayıp 'mesaj geldi baksanız iyi olur' dedim. Mesaj Serdar Sevgili tarafından ordu komutanımıza arz edilmiş. Başbakan ve Cumhurbaşkanının açıklamalarıyla olayın ciddi bir boyutta olduğunu anladım" ifadelerine yer verdi.
Darbe girişimi gecesi vatandaşların karargah dışında toplandığını kaydeden Varol savunmasını şöyle sürdürdü:
"Birkaç el silah sesi duydum. Sabah 6-7 civarı kendi odamdayken 2 nolu nizamiyeden silah sesleri duydum. Olayların farklı bir hal aldığını düşündüm. Ortalığın yatışmasını bekledim. Ancak çatışma yoğunlaşmaya başladı. 155 polis imdadı arayarak yardımcı olmalarını istedim. Sivil elbiselerimi giyip çıkmak istedim. Odamın arka camından tel örgülerden atladım. Taksiye binip lojmana gitmek istedim. Polisler vardı, lojmanlara giriş çıkış yasaklandığı için kentteki bir otelde kaldım. 17 Temmuz'da polislerin beni sorduğunu öğrendim lojmanlar bölgesine gittim kendimi tanıttım. Bir suçum olmadığı düşüncesiyle kaçma düşüncesinde olmadım, kendim teslim oldum"
Ordu Komutanlığı Hareket Merkezinde kimseden kanunsuz emir almadığını ve bu yönde de kanunsuz emir verdirmediğini savunan Varol, "Karargaha geleli 11 ay oldu kimin darbe yanlısı, kimin darbe karşıtı olduğunu bilemezdim. O nedenle hiçbir şeye karışmadım." İddialarında bulundu.
Savunmanın ardından geçilen soru-cevap kısmında Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un 'Sıkıyönetim mesajından haberin oldu mu?' sorusuna 'Hayır, kesinlikle' diyerek cevap veren Varol, 'Mesajı okuduktan sonra ne yaptın' sorusuna ise 'Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'ye ilettim' dedi.
Yine Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un 'FETÖ'nün Kara Kuvvetleri Komutanlığı imamı olduğu iddia edilen Kurmay Albay Bilal Akyüz ile 9'kez görüştüğüne ilişkin' sorusu üzerine sanık Varol, " Ben bir şeyler olup olmadığını öğrenmek için aradım." cevabını verdi. Akyüz ile daha önceden bir samimiyetin olup olmadığı sorusuna ise Varol, 'Kendisiyle samimiyetim yoktur kendisini tanıyorum. İlk görüşmede 15 saniyede kendimi tanıtıp, bir operasyon olup olmadığını sordum. Bir şey biliyor diye aradım, bana bir şey söylemedi. O gece için bu görüşmeler makuldür" şeklinde cevap verdi.
15 Temmuz darbe girişimi günü Şırnak'ta darbeye destek vermek için birlikleri dışarı çıkartan Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Osman Gürcan ile darbe gecesi 5'kez görüşmesi ile ilgili soruya ise Erkan Varol, ' Şırnak'ta olay olup olmadığını sordum. Oda bana komutanlara ulaşamadığını söyledi.' diyerek cevapladı.
Duruşmada daha sonra İbrahim Dede savunmasını gerçekleştirdi. 2.Ordu Komutanlığı'nda darbe gecesi görevli Binbaşı İbrahim Dede, 15 Temmuz'da saat 22.00'de orduevinde bulunduğu sırada Albay Bahadır Erdemli'nin kendisini telefonla arayarak karargaha gelmesini istemesi üzerine karargaha geldiğini söyledi.
Karargaha geldikten sonra Yurtta Sulh Konseyinin göndermiş olduğu sözde sıkıyönetim mesajlarını gördüğünü ileri süren Dede, 'Harekat merkezindeki nöbetçiler şaşkındı. Daha sonra mesajla ilgili Tuğgeneraller Serdar Sevgili ve Zeki Karatay'a bilgi verdim. Sevgili ve Karataş'ın mesajı inceledi" ifadesini kullandı.
Sanık Dede, savunmasında ' Ordu komutanının emriyle kurmay başkanı Avni Angun'un konutundan çıkmasını engellemem söylendi. Angun'a, ordu komutanının emri olduğunu konutta kalmasını söyledim. Dinlemeyince, sesimi yükselttim silahı kendisine doğrultmak zorunda kaldım. Sonra Bahadır Erdemli'ye konu hakkında bilgi verdim. Ordu komutanının emriyle tekrar karargaha davet ettim" iddiasında da bulundu.
Dede, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Albay Bahadır Erdemli, beni nizamiye bölgesine gönderdi. Ordu komutanının emniyetini almamı söyledi. Emniyete aldım. Sabah 06-00-06.30'a kadar bekledim. Sonra diğer nizamiyeye geçtim. Erdemli, sabah saat 7 gibi aradı Ani Müdahale Mangası'nda (AMM) olduğunu ve yorgun olduğunu söyledi. Erdemli'nin emriyle askerleri kışlanın emniyetini almaları için görevlendirdim. Kışlaya girmeye çalışanlar vardı. Önce askerler sözlü olarak uyardı. Havaya iki el ikaz ateşi yaptım. Yoğun ateş açıldı. 15 Temmuz olayı meydana geldiğinde göreve başlayalı 5 gün olmuştu. Bir anda olayların içinde kendimi buldum. Benim eylemlerim darbeyi engellemeye yöneliktir. TSK personelinin darbeye karışmaması için ordu nizamiyesindekilere emir verdim. Yaptığımın darbe girişimiyle alakası yoktur. Askerlere sadece havaya ateş edin emri verdim, başka bir emir vermedim."
Ordu komutanının verdiği emir ve talimatları yerine getirdim. 1980 askeri darbesine benzetmeye çalışma gibi bir benim yoktur. Vatandaşın hangi sırada yaralandığını bilmiyorum. Aracın üzerinde birçok vatandaş vardı. Demirlere tırmanıp kışlaya girmek isteyenlerde vardı, bağırıp, çağırıp küfür ediyorlardı. Havaya ateş ettik. ZPT'nin gelmesiyle çatışma yoğunlaştı. Yarbay Ahmet Üçbudak yaralandı. Söz konusu vatandaşın nasıl vurulduğunu bilmiyorum. Söz konusu merminin askeri ye mi, polisten mi atıldığının belirlenmesini istiyorum. Sadece havaya ikaz atışı yaptım, iddialar asılsızdır."
Soru cevap kısmında ise Mahkeme Başkanı Vedat Koç, Bahadır Erdemli'yi tanıyıp tanımamasını sorması üzerine Dede, 'tanımıyorum' diye cevap verdi.
Avni Angun'un konutundan çıkarılmaması emrini Bahadır Erdemli tarafından mı verildiği sorusuna 'evet' diyen Dede, emir komuta zincirinde bir albayın tümgeneral için böyle bir emir vermesinin ne kadar doğru olmasının sorulması üzerine de 'Olağanüstü bir durum olduğu için düşünmedim" diye cevapladı.
Askerlere kışladan içeri girenlere ateş edilmesi emrini vermediğini ileri süren Dede, "Emir geldi, kışlamı korudum" dedi. 'Bu işleri yapacak onlarca subay varken seni niye görevlendirdiler' sorusuna ise Dede, ' Ordu komutanın emriyle veriliyor. Ben öyle düşündüm yeni katılmış bir personelsiniz. Olağanüstü bir durum var. Sıkıyönetim mesajı gelmiş, buna ne işlem yapılacak. Bunu verene sormak lazım. Emir verildi yaptım' şeklinde cevap verdi.
Duruşmada, tutuklu sanıklardan dönemin 2. Ordu Komutanlığı Plan Hareket Şube Müdürü Albay Bahadır Erdemli, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti karşısında savunma yaptı.
Erdemli, konuşmasına yüksek sesle başlayınca araya giren Mahkeme Başkanı Vedat Koç tarafından birkaç kez uyarıldı. Yine aynı şekilde savunmasına devam eden Erdemli'yi uyaran Koç, "Burası içtima alanı değil, ses tonunu yükseltmeden konuş." dedi.
Erdemli, 15 Temmuz günü Malatya'daki 3 alayın 2'sinde devir teslim yapıldığını belirterek, "Hazırlık yapılsa o gün devir teslim yapılmazdı. Gece 03.00 gibi yapılacağı iddia edilen darbe için gece eğitimleri planlanmaz mıydı?" savunmasında bulundu.
Polis ve jandarmanın 2. Ordu karargahı çevresinde aldığı güvenlik önlemlerine tepki gösteren Erdemli, "Darbe girişimi günü hiç kimseye ateş etmedim, ettirmedim. Komutanlarımın verdiği emirleri yerine getirdim. Olayların başından itibaren amirlerimin emir ve komutlarına riayet ettim. Emniyet tedbirleri için emirler verdim. Darbe teşebbüsünde aktif rol oynayıp astlarıma ve üstlerime emir vermedim. Üstlerimden aldığım emirlere göre hareket ettim." savunmasını yaptı.
Erdemli, örgütün şifreli haberleşme programı "ByLock"u kullandığı iddiasını da kabul etmeyerek, "Hakim Bey hoşgörünüze sığınıyorum. Burada artistlik, şov yapmıyorum. Tunceli coğrafyasında teröristle mücadele eden birisine dünyada terörist nitelendirmesi olamaz." ifadelerini kullandı.
Sanığın yüksek sesle ve bağırarak konuşmasını sürdürmesi üzerine mahkeme başkanı Koç, tekrar araya girerek, "Türk milletinin adına yargılama yapan mahkemenin huzurundasın. Bağırarak konuşma. Savunma almayız." dedi. Bunun üzerine Erdemli, "Türk milletine canımı seve seve veririm" yanıtını verdi.
FETÖ'cü olduğu iddialarını kabul etmeyen Erdemli, savunmasını şöyle sürdürdü:
"15 Temmuz milli orduya kumpasın tam kendisidir. TSK'nın geleceğiyle oynandığını müşahede ediyorum. Darbeci olmadığımı, darbede rol almadığımı... Suçlamaları kabul etmiyorum. 'Ya devlet başa ya kuzgun leşe' hayatı tarz eden bir askerim. Bütün bu hadiselerin figüranı olduğumu belirterek suç duyusunda bulunuyorum."
Savunmanın ardından Mahkeme Başkanı Vedat Koç, sözde sıkıyönetim mesajını 2. Ordu Komutanlığına götürdüğünde Huduti'nin ne söylediğini sorması üzerine Erdemli, "Karargaha geçelim, 'Bu imzalar yetkili imzalar değil' dedi." diye cevap verdi.
"Tutuklu sanık Yüzbaşı Kemal Keskin'e karargaha hiç kimsenin girmemesi ve çıkmaması için talimat verdin mi?" sorusu üzerine ise Erdemli, "Evet böyle bir emir verdim. Emri Serdar paşa vermişti." şeklinde cevap verdi.
Mahkeme Başkanı Koç'un "Sıkıyönetim mesajını aldıktan kurmay başkanını kontrol ettin, ordu komutanını kontrol etmeyi düşünmedin mi?" sorusu üzerine Erdemli, "Avni Angun sıkıyönetim komutanıydı. Ondan kontrole gittim." diye cevap verdi.
Avni Angun'un konutuna gidilmesi ve çıkarılmaması emrinin kendisi tarafından verilip verilmediği sorusuna Erdemli, kendisinin verdiğini söyledi.
Sorulara "Hatırlamıyorum" cevapları
"Yarbay Suat Özoçak ve Binbaşı Bülent Kuzucu'nun kelepçelenmesi emrini niye verdin, sebebi nedir?" sorusuna Erdemli, "Güvenemedim, ürkek tavırlar içindeydiler" şeklinde savunma yaptı.
Kurmay başkanına silah çekme olayının sorulmasına üzerine Erdemli, bunun bir silah çekme olayı olmadığını öne sürdü.
Mahkeme Başkanı Koç'un "Dinlediğimiz sanıklar senin generalleri bile organize etiğinizi söylediler, bu konuda ne diyorsunuz?" soruna da Erdemli, "Böyle bir durum olmadı" şeklinde savunma yaptı.
Erdemli, Kemal Keskin'in görevlendirilmesiyle ilgili soruya da kendisinin görevlendirdiği cevabını verdi.
"Telefonunu teslim ederken WhatsApp mesajlarını sildin mi?" sorusuna, "Hatırlamıyorum" şeklinde cevap veren sanık Erdemli, "İKU uçağının hazırlanmasının amacı nedir?" sorusuna "Her an ortaya çıkabilecek gelişmelere göre reaksiyon gösterme" şeklinde cevap verdi.
Duruşma Savcısı İsmail Gökhan Orman, "Suat Özocak ve Bülent Kuzucu için 'Tutuklayın' şeklinde bir talimatın oldu mu?" sorusu üzerine sanık Erdemli, "Evet emri verdim" dedi.
Sanık Erdemli, "Kamera kayıtlarına göre, Kemal Yüzbaşı'yı sıkıyönetim mesajı gelmeden önce nizamiyede görevlendirme emrini vermesine" ilişkin soruya "Hatırlamıyorum" şeklinde cevap verdi.
Erdemli, "Kışlanın dışına çıkmamışız, kışlanın dışında içeri girmek isteyen bir grup vardı" diyerek, "Kimse darbeci değil" ifadesiyle savunma yaptı.
Duruşmada son olarak savunma yapan dönemin 2. Ordu Komutanlığında Hareket Plan Subayı olarak görev yapan Yüzbaşı Kemal Keskin, 15 Temmuz 2016 günü lojmandayken Albay Bahadır Erdemli'nin kendisini telefonla arayarak terörle ilgili mesele olduğunu ifade ederek karargaha çağırdığını ileri sürdü. Keskin, sonrasında yanına gittiği Erdemli'nin kendisine muhtemel bir terör eylemi karşısında tatbikat yapıldığını söylediğini ileri sürdü. Verilen tatbikat emri ile 2 nolu nizamiyeye geçmesinin emri verildiğini savunan Keskin, daha sonra ordu komutanı ve kurmay başkanının 1 nolu nizamiyeden karargaha giriş yaptığını dile getirdi.
Albay Bahadır Erdemli'nin 'kimse kışladan çıkmayacak, içeri girmeyecek' diye kendisine emir verdiğini ileri süren Keskin, "Nizamiye terk edemedim, öyle bir durumda da orayı terk etmenin uygun olmayacağı düşündüm. Vurulduğum anda dahi orayı terk etmediğim. Nizamiye dışına çıkmadım. Sivile silah doğrultmadım, ateş etmedim. Kimseye de ateş emri vermedim" ifadelerinde bulundu.
Malatya Valisi Mustafa Toprak'ın da ilerleyen saatlerde kendisinin bulunduğu nizamiyeye geldiğini ifade eden sanık Kemal Keskin, "Nizamiyeye gelen Malatya Valimiz Mustafa Toprak'a içeride olumsuz bir durum olduğu ifade edilmiş, Valimize 2. Ordu Komutanımız, olumsuz bir durum olmadığını ifade etmiş. Ben de her şeyin normal olduğunu kendisine söyledim" dediğini ileri sürdü.
'Adımız darbeci yüzbaşıya çıktı, bundan bir türlü kurtulamıyoruz' diyen Keskin "Nizamiyeyi terk etmedik, dışarı çıkmadık, vatan, Mehmetçikler şahittir. Kimseye 'Oğlum hazır olun dışarı çıkın' demedim. Bize 'sıkın, sıkmazsan ben sana sıkarım' emri verdiğimiz söyleniyor. Kimseyi tehdit etmedim, kimseye bir şey söylemedim. İfadelerin hepsi copy-paste, hepsi bir kalemden çıkmış. Bu ifadelerin bilerek, kasıtlı bir şekilde şahsımı o istedikleri kolaja oturtmak için verildiğini düşünüyorum" iddiasında bulundu.
Darbe girişimi süresince kendisine kimsenin nizamiyeyi terk et veya terk etme demediğini öne süren Keskin, "Bana 'Nizamiyeyi kimseye ve araçlara açmayacaksın' denildi. Havaya ikaz ateşi açılmıştır. Yapılan ikaz ateşine karşı polisler ateş açmıştır. Zırhlı aralara tekerlek dışında bir yere nişan almadım. Araçların silah sistemine, camına nişan alınmadı, kesinlikle ateş edilmedi" diye konuştu.
Keskin savunmasını şöyle sürdürdü: "Karargahta silah arkadaşlarımın başına ne geleceğini düşündüm. Kimseye ateş etmemiş, silah çekmemişken, karşıdaki zihniyet açık ve nettir. Görev yerini terk etmeyerek, kan kaybına rağmen bulunduğum yeri terk etmedim. O mermiyi yiyen adam çeker gider, terk etmedim. Bütün olayların başından sonuna bulunduğum yer nizamiyedir. Jandarma, polis ve sivillere ateş emri vermedim. Bu vatan evlatlarının hiçbir suçu yoktur. Benim kafamda tek bir şey var ordu komutanımız ve karargahın güvenliğidir."
Soru cevap kısmında Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un 'Valinin geliş saatini 03.00 söyledin. Daha önce valinin nizamiyeye gelmiş olma ihtimali var mı?' sorusuna Keskin, valiye giriş çıkışların ordu komutanının emriyle yasaklandığını ileri sürdü.
Mahkeme Başkanı Koç'un "Adem Huduti ile bir telefon görüşmesi yaptığını söyledin, savunmanda buna yer vermedin. Adem Huduti ile görüştün mü?" sorusuna sanık Kemal Keskin, "'Sayın komutanımız ile görüştüğümüz oldu. Olayın vahametini söyledim. Diğer ordu komutanlarımız açıklamalar yapıyordu. Ben de olayların bu hale geldiğini görünce, bizden ses yok. Bahadır Albayımızın telefonundan görüştük. Sayın komutanım bu sıkıntılı bir süreç. Whatsapp'tan bu darbede yer almadığınızı hükümetimizin lehine bir yayın yapmasını istedim" diye konuştuğunu iddia etti.
Mahkeme Başkanı Vedat Koç, duruşmayı yarın sabaha ertelerken şuan kadar davada 36 sanığın savunması yapıldı.
17.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada bugün de sanıklar savunma yaptı. Öğleden önceki duruşmada, 15 Temmuz gecesi 2. Ordu Komutanlığı karargahında nizamiyede görevli olan Astsubay İsmail Onur Şen savunma yaptı.
Nizamiyedeki nöbetinde sorun olmadığını ifade eden sanık, saat 21.30 sıralarında Yüzbaşı Kemal Keskin'in gelerek " Ordu yönetime el koydu, sorumluluk bende" diyerek Acil Müdahale Mangası'nı çağırmasını emrettiğini ileri sürdü. Bunun üzerine gelen askerlerin ve kendisinin emir üzerine mevziye yattıklarını kaydeden tutuksuz sanık Şen, daha sonra Yüzbaşı Keskin'in bu durumun tatbikat olduğunu ve normale dönmelerini istediğini ifade etti.
O gece nizamiye dışına çıkmadığını ileri süren Şen, "Gece saat 22.15'te gri bir otomobilin sıkıntısız bir şekilde içeri girdi. Aracın sürücüsünün binbaşı İbrahim Dede olduğunu gördüm. Dede daha sonra bulunduğumuz yere gelerek Keskin ile birtakım görüşmeler yaptı. Daha sonra Yüzbaşı Kemal Keskin kurmay başkanın evini bilen var mı diye sordu. Ben de refleks olarak bildiğimi söyledim. Daha sonra bana İbrahim Dede'nin arabasına binerek yolu tarif etmemi istedi" iddiasında bulundu.
Binbaşı Dede ile Angun'un evine gittiklerini ifade eden Şen savunmasını şöyle sürdürdü:
"Bizi evin arkasına bıraktı. Kendisini konutun kapısına yöneldi. Daha sonra orada 15 dakika bulundu. Avni paşa konuttan çıkmış. İbrahim Dede'den bir ses duydum 'Komutanım konuttan dışarı çıkamazsınız' diye. Avni Paşa konuttan geri girmiş. Daha sonra bizi toplayarak oradan ayrıldı."
Darbe girişimi olduğunu Orduevine geçtikten sonra ilk kez öğrendiğini ileri süren sanık, bu sırada polis ekiplerinin barikat kurmaya başladığını söyledi. Sanık, "Akabinde makam araçları geldi. Ardından da vali bey geldi. Vali bey, Kemal Keskin ile konuştu. Ardından Kemal Keskin mevzi al diye bağırdı. Bu bağırtısıyla birlikte askerler kırma kolunu çekti kendisi de kırma kolunu çekti. Bir el havaya ateş etti" dedi.
Yüzbaşı Kemal Keskin'in nizamiyede bulunduğu süre zarfında sürekli bağırdığını ve talimatlar verdiğini ileri süren sanık Şen savunmasını şöyle tamamladı:
"Kemal Keskin askerlere, 'Aslanlarım burası bizim, buraya kimseyi sokmayacağız. Ordu komutanı kışlamız bizim şerefimiz' diyordu. Bu sırada çatışmalar başladı. Kesinlikle hiç bir şekilde çatışmaya girmedim. Tek bir kuşun atmadım."
Mahkeme Başkanı soru yöneltti
Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un sorularını yanıtlayan İsmail Onur Ş, "Kemal Keskin'i daha önce tanıyor muydun?" demesi üzerine "Hayır, ben bando takımı personeliyim, onlar karargah personeli." diye konuştu.
Malatya Valisi Mustafa Toprak'ın nizamiyeye gelişiyle ilgili soruya ise İsmail Onur Ş, "Ben gelişleri gördüm ama konuşmaları duymadım. (Yüzbaşı Kemal Keskin) Vali ile konuştu, bir dakikalık bir süreç. Birebir diyalog olduğunu olduğu gördüm. Kemal Keskin, 'Mevzi al, mevzi al.' diye bağırdı ve elindeki silahla ateş açtı. Askerlerin nereye ateş açtığına dikkat edemedim. Kemal Keskin ateş açtıktan yarım saat sonra Tuğgeneraller Mustafa Serdar Sevgili ve Zeki Karataş nizamiyeye geldiler ve Kemal Keskin ile görüştüler, ondan sonra ateş başladı. Ne konuştuklarını duymadım, sadece görüyordum." şeklinde yanıt verdi.
Duruşmada, sanıklardan dönemin 2. Ordu İstihkam Alayında Tabur Komutanı olarak görev yapan Yarbay Ahmet Üçbudak, tutuklu bulunduğu Rize L Kipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden savunma yaptı.
Sanık Üçbudak, savunması sırasında sağlık sorunlarını anlatırken bir ara ağladı.
Orduevinde olduğu sırada Bahadır Erdemli'nin kendisini arayarak terör eylemi olduğunu, birliklerine gitmelerini söylediğini aktaran Üçbudak, bu talimatı dönemin İstihkam Alay Komutanı Vekili Yarbay İsmail Akın'a ilettiğini öne sürdü.
Üçbudak, Akın'ın daha sonra kendisini telefonla aradığını ve İstanbul'da köprüde karışıklık olduğunu, söylemesi üzerine de alaya gittiklerini belirtti. Bu sırada ulaşabildiği personeli çağırıp, hazırlık yapıp beklemeleri emrini verdiğine işaret eden Üçbudak, dönemin İstihkam Alay Komutanı Tuncay Pekşen'in neden hazırlık yaptıklarını soruması üzerine kendilerinin eski Tuğgeneral Zeki Karataş'ın emriyle hazırlık yaptıklarını anlattı.
Pekşen'in odasında 6 saat boyunca oturduklarını ve televizyon izlediklerini ifade eden Üçbudak, savunmasında şunları kaydetti:
"Tuncay Albay, Zeki Paşa'ya ulaşmaya çalıştı, saatlerce ulaşmadı. Emir komutayı devraldığına dair bize bir şey vermedi. Olağanüstü bir durumdu. Olağanüstü kararlar alması gerekirdi. 6 saat odasında oturduk. Emir komutayı alma gibi bir şey olmadı. Alay komutanı Tuncay Pekşen 16 Temmuz itibarıyla izinlidir. Hiçbir yetkisi yoktur. Odasına bulunduğu sürede görevi aldığına dair tutanak tutmamıştır. Yetkiliyse sorumlulukları üzerine alıp, alay komutanı gibi davranması gerekiyordu."
Sabah telefonuna baktığında eski Albay Bahadır Erdemli'nin kendisini 5-6 defa aradığını gördüğünü, bunun üzerine önemli bir şey olabileceğini düşünerek geri dönüş yaptığını vurgulayan Üçbudak, telefonla konuşurken çatışma sesleri geldiğine dikkati çekti.
Bahadır Erdemli'nin telefonda, "Karargahta çatışma var, ölü yaralılar var, Fatih (Kılıç) öldü, Kemal ( Keskin) vuruldu." ifadelerini kullandığını bildiren Üçbudak, Erdemli'nin Zeki Karataş'ın emriyle kendisini aradığını düşündüğünü öne sürdü.
"Keşif maksatlı gitmeye karar verdik"
Darbe girişiminin ülke genelinde bastırıldığını, haber bültenlerinden ise Malatya'dan kalkışmaya dair hiçbir şeyin geçmediğini savunan Üçbudak, savunmasına şöyle devam etti:
"Karargahta çatışma vardı. Keşif maksatlı gitmeye karar verdik. Ordu komutanının güvenliği de söz konusuydu. 2 Zırhlı Personel Taşıma Aracı (ZPT) ile kışlanın kuzeyinden yola çıktık. Çevre yolunda ilerledik. Zaman zaman akan trafiğe girdik. Tali bir yoldan ordu kışlasına girme yolu aradık. İkaz ve polis görmedim. Oraya yaklaşınca arkamdan ateş edildiğini gördüm. Bir mermi geldi ve sağ koluma değdi. Üzerimize ateş açılmaması için uyarı maksatlı piyade tüfeğiyle gökyüzüne hedef gözetmeksizin ateş ettim. Hiçbir canlı, araca, nesneye ateş etmedim."
"Araç istek dışı kışla duvarına çarptı. Telsiz irtibatında problem vardı. Araç orada durdu." diyen ve dışarıdan üzerlerine ateş açıldığını iddia eden Üçbudak, savunmasında şu ifadeleri kullandı:
"Tahrike kapılmayarak, aracı onların üzerine sürmedim. Yıkılan duvardan kışlaya girdim. Dışarıdan üzerime yoğun bir ateş ediliyordu. Eğilerek hafif şekilde koştum, kendimi emniyetli bir yere atmaya çalıştım. Önce sol sonra sağ ayağımdan vuruldum ve yere düştüm. Vurulduğum yerden kimseyi göremiyordum. Herkes mevzilenmişti. Yerde kendimi tanıttım, aşırı derecede kan kaybediyordum. Kışla dışından bir asker sopaya bez takmış vaziyette beni alıp polislerin bulunduğu duvara yakın bir yere götürdü. Tankçı bir albay cüzdanımı alarak yüzüme eğildi 'Oğlum niye geldin şerefsiz' diyerek kırık olan ayaklarıma tekme attı."
Üçbudak, 2. Ordu Komutanlığı'nda keşif için gittiklerini savunarak, "Darbeye teşebbüs için gitmiş olsaydım birçok araçla giderdim. Darbenin gece başarısız olduğunu gördük. O saatte darbeyi desteklemeye gitmek aptallık olur. Darbeyle alakası yok, keşif amaçlı gittik." şeklinde bilgi verdi.
"Herkes darbenin olduğunu biliyordu"
Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un sorularını da cevaplayan Üçbudak, "Sıkıyönetim mesaj emrinin geldiğinden haberdar oldun mu?" sorusuna, "Resmi olarak görmedim, saat 03.00 gibi haberdar oldum. Herkes darbenin olduğunu biliyordu." yanıtını verdi.
"Darbe girişimi günü Ankara'da Genelkurmaydan olanlarla görüştün mü?" sorusu üzerine Üçbudak, "Hayır kesinlikle, hatırlamıyorum." dedi.
Üçbudak, "ZPT ile 2. Ordu karargahına neden gittiklerinin" sorulması üzerine şunları söyledi:
"Kışla nizamiyesindeki araçlara çarpmamak için tel örgüden çıktık. Erbaş erlerin bir suçu yoktur. ZPT'yi erlerden birisi sürüyordu. ZPT'nin nereye gideceği konusunda konum ve istikamet veriyordum. Yol üzerinde ateş etmedim. Ordu karargahına yaklaşınca arkamdan ateş açıldı, o an havaya doğru bir iki el ateş ettim."
Üçbudak'ın savunmasının ardından mahkeme heyeti avukatların taleplerini dinlemeye başladı.
ARA KARARLAR
Saat 18.20'den gece 00.00'da kadar ara veren mahkeme heyeti daha sonra ara kararları açıkladı. Mahkeme Başkanı Vedat Koç, tutuklu sanıklardan dönemin 2.Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanı ve Garnizon Komutanı olan Tüm General Avni Angun ile yine dönemin 2.Ordu komutanının koruma astsubayı olan Hacı Eyyip Özcan'ın adli kontrol kararı ile tahliye edilmesine karar verdi.
Mahkeme Başkanı Vedat Koç ayrıca soruşturmanın genişletilmesi taleplerini celse arasında değerlendirilmesin ve haklarında 'Bylock' tespiti yapılan sanıkların yazışma içeriklerinin istenmesine de de karar verdi. Sanık eşlerinin de Bylock kullanıp kullanmadığının tespitinin yapılmasına da karar eren Mahkeme, iddianamede isimleri gecen ilk 39 sanık yakınlarının Bank Asya hesapların olup olmadığının da sorulmasını istedi.
Mahkemenin aldığı ara kararlar şöyle:
"İsnat edilen suçtan zarar gören TBMM Başkanlığına iddianamenin bir örneğinin gönderilmesine, sanık Adem Huduti'nin adli emanette bulunan kitaplar için naif hakim görevlendirilmesine, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın tanık olarak dinlenilmesi için Ankara Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne müzakere yazılmasına, 15 Temmuz 2016 dönemindeki 1.Ordu Komutanı, 3. Ordu Komutanı, Ege Ordu Komutanlarının tanık olarak dinlenilmesine, Adem Huduti ve bazı sanıkların askeri hat üzerinde yaptıkları belirtilen görüşmelerin belirlenebiliyorsa, bunun Genelkurmay ve ilgili komutanlıklardan istenilmesine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından 15 Temmuz darbe girişimine katılmış olan askerlerle ilgili tüm iddianamelerin istenilmesine, 1.Ordu, 3. Ordu ve Ege Ordu Komutanlıklarından darbe girişimi günü medyaya yaptıkları açıklamaların açıklama saatlerinin sorulmasına, İlk 39 sanıkla ilgili olarak sanıkların KPSS sınavına girip girmediklerinin ÖSYM'den veya KPSS davası şüphelisi olup olmadıklarını ilgili kurumlardan sorulması"
2 sanık hakkında tahliye kararı veren mahkeme heyeti geri kalan 26 sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Heyet, bir sonraki duruşmayı ise 3 Nisan 2017 tarihine erteledi.
Davada 2. Ordu eski komutanı Orgeneral Adem Huduti ile birlikte 6'sı general 33 subay, 4 astsubay, 2 Uzman Çavuş ile 37 er ve erbaş sanık olarak yargılanıyor. Bugüne kadar 9 duruşma yapılan davada toplam 38 sanık savunma yaptı.
Paralel yapı-17 Aralık (2016) 'Malatya Yapılanması/Darbeye destek 76 sanık' davası
(18 Mart 2017, 15:20)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: