Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara'nın Polatlı ilçesindeki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında yaşanan olaylara ilişkin 245'i tutuklu 330 sanık hakkında açılan davaya devam edildi.
11.03.2017 13:36 Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara'nın Polatlı ilçesindeki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında yaşanan olaylara ilişkin 245'i tutuklu 330 sanık hakkında açılan dava, sanık savunmalarıyla devam ediyor.
07.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsünde görülen duruşmaya sanıklar, sanık yakınları, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünden savunma yapan sanık eski astsubay Serkan Filiz, batarya komutanının kendisine Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında (TİB) terör saldırısı olabileceğini, bu nedenle o bölgeye güvenliği sağlamak için gideceklerini söylediğini aktardı.
Öncesinde de gece eğitimi nedeniyle tugayda kalmaları için kendilerine talimat verildiğini belirten Filiz, 'Başka bir bataryada görevlendirildiğimi öğrendim. Bunun neden böyle yapıldığını o anki şartlar içinde sorgulama imkanım ve yetkim yoktu. O gün hastası olduğu için izinli olan bir astsubay arkadaşımızın yerine beni gönderdiler. Eğer izne ayrılmamış olsaydı, göreve o gidecekti, ben de sanık olmayacaktım.' ifadelerini kullandı.
TİB'e gitmek için Polatlı'dan ayırıldıktan kısa bir süre sonra Birlik Komutanı Üsteğmen Aydın Babaoğlan'ın yanlarına gelerek, 'Bize hukuksuz bir emir verildi. Ne pahasına olursa olsun bir metre daha ileri gitmeyeceğiz.' şeklinde emir verdiğini bildiren Filiz, 'İntikal süresince ne silah kullandık ne de halka karşı en küçük bir tahrikte bulunduk. Kendi isteğimizle teslim olduk, verilen emirleri yerine getirdik.' diye konuştu.
'Beynimden vurulmuşa döndüm'
Sanık eski 5. Batarya komutanı üsteğmen Veyis Murat Tabak, tabur komutanı yüzbaşı İsmail Kanal'ın kendisini arayarak gece eğitimi olabileceğini, bunun için gereken hazırlıkları yapmasını isteğini aktardı.
Akşam saatlerinde ise yüzbaşı Kanal'ın tugaydaki bütün birlik komutanlarını toplayarak hareket merkezine götürdüğünü, burada eski Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ün komutasında bir toplantı icra edildiğini anlatan Tabak, 'Tugay komutanı çok sinirli ve gergindi. Sıkıyönetim ilan edildiğini, bizim birliğe de emniyet alma görevini verildiğini anlattı. Daha sonra elindeki görev listesini bizlere dağıttı. Bana da Bağlıca'daki yol güvenliğini sağlamamı emretti. Orada konuşulanlardan bir terör saldırısına karşı önlem almaya çalıştığımızı düşündüm.' dedi.
Ankara'ya giderken darbe girişimini sosyal medyada öğrendiğini ileri süren Tabak, sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı:
' Cumhurbaşkanı ve Başbakanın açıklamalarını gördüm. Daha sonra kardeşim ile telefonda görüştüm. Babam da bana 'Galiba sizin tugay kalkışmaya girişenlerin arasında' dedi. Bunun üzerine beynimden vurulmuşa döndüm. Hayatta en güvendiğim kişi bana 'Darbe girişiminde bulunanların arasındasın' dedi. Daha sonra ailemle yaptığım görüşmede, aldığımız emirin hukuka aykırı olduğunu ve geri dönmeye başladığımızı söyleyince sevindiler. Eminim diğer arkadaşların da aileleri aynı düşüncedeydiler.'
Sanık eski uzman çavuş Hasan Cem Ataş da 14 Temmuz'da 24 saat nöbet tuttuğu için bir gün sonra izinli olduğunu belirterek, yeni aldığı evine taşınmak için hazırlık yapmaya başladığını söyledi.
Akşam saatlerinden birlikten arandığını, vakit kaybetmeden görevinin başına dönmesi için emir verildiğini öne süren Ataş, 'İzinli olmama rağmen hızlı bir şekilde üstümü değiştirdim. Beni almalarını bekledim, arkadaşlarım teçhizatlarımı getirmişlerdi. Üsteğmen Aydın Babaoğlan'ın emrine verildiğim söylendi.' dedi.
Temelli civarına geldiklerinde birlik komutanı Babaoğlan'ın araçları durduğunu, kendilerine araçtan inmemeleri için emir verdiğini belirten Ataş, 'Komutanımız daha sonra dönüş emri verdi. Polatlı'ya doğru hareket ettik. Ancak yol kapalı olduğu için köy yoluna girdik. Basri köyüne geldiğimizde halk bize tepki gösterdik. Halka karşı en küçük bir karşılığımız olmadı. Olay yerine gelen polislere silahlarımızı sorunsuz bir şekilde teslim ettik.' savunmasını yaptı.
Sanık eski uzman çavuş Burhan Erdoğan ise komutanları tarafından kandırıldıklarını iddia ederek, 'Türk askeriyiz, 'vatan, bayrak' deyip bizi kandırdılar. Devletime, milletime ve hükümetime asilik yapmadım. Ettiği yemine sadık kalmayan komutanların mahiyetinde olmamız handikabımız oldu. Bizi bu duruma düşürenlerden şikayetçiyim.' dedi.
Duruşmada Oktay Güllü, Mehmet Tokdemir, Mehmet Sadık Öztürk, Hüseyin Yıldız, İsa Yıldız, Osman Kızılaslan, Selim Matyar, Çağrı Ruşen, Oktay Temür ve Samet Kişkiş de savunma yaptı.
Davanın yarınki duruşması sanık savunmalarıyla devam edecek.
08.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara'nın Polatlı ilçesindeki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında yaşanan olaylara ilişkin 245'i tutuklu 330 sanık hakkında açılan dava, sanık savunmalarıyla devam ediyor.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya sanık, sanık yakınları, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor.
Savunması alınan sanık eski teğmen Mehmet Özsoy, asıl görev yerinin Kars olduğunu, 58. Topçu Tugayına kurs için gönderildiğini söyledi.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı Polatlı'daki tugayda olmadığını, eşiyle Ankara'da bir alışveriş merkezinde akşam yemeği yediğini belirten Özsoy, birlik komutanı Yüzbaşı İsmail Dumlupınar'ın telefonla kendisini arayarak, 'Birliğimize görev verildi, derhal gelmelisin.' dediğini aktardı.
Özel aracıyla Polatlı'daki evine gelerek kamuflajlarını giyip kendisini alacak konvoyu beklemeye başladığını ifade eden Özsoy, daha sonra Üsteğmen Veyis Murat Tabak'ın birliğine dahil olduğunu kaydetti.
Özsoy, 'Üniformamla sokakta olmama rağmen halktan kimse bana tepki göstermedi. Her şey rutindi, olağanüstü bir durum yoktu. Araca bindiğimde 'Ne oluyor, nereye gidiyoruz' diye sorduğumda askerler bana terör saldırısına karşı önlem almak için gittiğimizi söylediler. Yani konvoya kışlanın dışında dahil oldum. Bu nedenle nereye gideceğimiz konusunda bilgim yoktu.' diye konuştu.
Polatlı'dan ayrılıp Temelli mevkiine geldiklerinden araçların durduğunu, bu sırada sosyal medya ve gelen telefonlardan kanunsuz bir işin içine sürüklendiklerini fark ettiklerini savunan Özsoy, diğer araçlardaki birlik komutanlarının kendi aralarında değerlendirme yaptıktan sonra tugaya geri dönme kararı aldıklarını dile getirdi.
'Emre mutlak itaat zafiyetimiz oldu'
Polatlı'da halkın toplandığı bilgisini aldıklarını, olumsuz bir tabloya neden olmamak için bir köy yoluna girerek tugaya gitmek için yeniden hareket ettiklerini öne süren Özsoy, şöyle devam etti:
'Basri köyüne geldiğimizde halk bizim Ankara'ya gideceğimizi düşündü. Bizlere taş ve sopalarla saldırdı. Onlara karşı en küçük bir harekette bulunmadık. Komutanımız Üsteğmen Tabak bunun için bizi uyardı. Ben de mahiyetimdeki askerlere bu yönde emir verdim. Daha sonra olay yerine gelen polislere sorun çıkarmadan silahlarımızı teslim ettik.'
Tutuklanmaması halinde 22 Temmuz'da Kars'taki görev yerine gideceğini söyleyen Özsoy, darbe girişiminin bir parçası olmadıklarını, 'kanuni görünümlü kanunsuz bir emire alet edildiklerini' iddia ederek, 'Amirlerimizin emirlerini sorgulamadan yerine getirmek için yetiştirildik. Mesleğimizin bu gereği, yaşamımız boyunca bir reflekse dönüştü. 'Emre mutlak itaat' belki de en büyük zafiyetimiz oldu ve birileri bundan yararlanmak istedi.' dedi.
Darbe girişiminin önlenmesine katkı sunduklarını da öne süren Özsoy, savunmasını şöyle sürdürdü:
'Şerefli bir Türk subayı olarak darbe girişimi içinde olmadığımız gibi emre rağmen istenilen yere gitmeyerek darbe girişiminin önlenmesinde rol oynadık. TSK'dan başka bir örgüt mensubiyetim yoktur. 13 yaşından beri emir komuta zinciri içindeyim. Yıllık izinde olduğum zamanlarda da birliğe çağrıldım, mesai dışında da. O gün beni çağırdıklarında darbe girişimi olacağını düşünemedim. Hain girişimini planlanmasında, icra edilmesinde dahilim olmadı.'
'Geri dönmemize halk müsade etmedi'
Sanık eski teğmen Abdurrahman Batur da 2015'te Kara Harp Okulundan mezun olduğunu, kurs için tugayda bulunduğunu söyledi. Kursu tamamlayamadığı için amir hükmünde olmadığını, emir verme yetkisinin bulunmadığını savunan Batur, '15 Temmuz günü tugay komutanının kursiyer teğmenlerle tanışma toplantısına katıldık. Gece eğitim olacağını bizlerin de katılmasını istedi. İlk kez bir kıtada gece eğitimi alacaktım.' ifadelerini kullandı.
Akşam saatlerinde içtima alanında toplanmaları için emir verildiğini, alana gittiğinde Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olduğu şeklinde bir söylenti duyduğunu aktaran Batur, 'Burada karşılaştığım Murat üsteğmen, terör saldırısına karşı güvenlik önlemi alacağımızı, silahımı alıp bataryaya katılmamı istedi. Silahımın olmadığını, kursiyer olduğumu söyleyince de herhangi birini tüfeğini almamı istedi. Daha sonra araçlara binerek tugaydan ayrıldık.' diye konuştu.
Temelli yakınlarına gelince darbe girişimine ilişkin haberler almaya başladıklarını, bu sırada birlik komutanı Üsteğmen Murat Babaoğlan'ın 'Kanunsuz bir emir verildi, ne pahasına olursa olsun bir adım daha ileri gitmeyeceğiz. Geri dönüyoruz.' dediğini iddia eden Batur, şunları kaydetti:
'Cumhurbaşkanımızın 'dışarıdaki bütün birliklerin kışlalarına dönmeleri' yönündeki emrine uyarak, tugaya geri dönmek istedik. Araçlarımızı geldiğimiz Polatlı'ya çevirdik ancak halk buna müsaade etmedi. Kimseye karşı silah kullanmadık, zorluk çıkarmadık. Darbe girişiminin içinde olmadık, kanunsuz emri fark edince gitmekten vazgeçtik.'
Darbe girişiminden sonra yaklaşık bir ay görevine devam ettiğini, ifade vermek için gittiği savcılık tarafından tutuklandığını belirten Batur, 'Kaçma şüphem olsaydı o zaman adliyeye gelmezdim, ettiğim askerlik yeminine hep sadık kaldım. Beraatimi talep ediyorum.' diyerek savunmasını tamamladı.
Sanık eski uzman çavuş Adem Çerkezoğlu da sözleşmeli erbaş statüsünde görev yaptığını, rütbesi gereği kendisine verilen emirleri sorgulama konumunda olmadığını söyledi.
Terörle mücadele kapsamında operasyonlara katıldığını, bu nedenle ilk doğan çocuğunu günler sonra gördüğünü anlatan Çerkezoğlu, 'Teröre karşı mücadele edeceğimiz düşüncesiyle kışlandan ayrıldığımız için bugün tutukluyum. İkinci çocuğum dünyaya gelmiş, onu da hapiste olduğum için göremedim. Verilen emirlere uymaktan başkan bir suçum yok.' dedi.
Sanık Burak Uzun, Yakup Kaya, Tevfik Bilgen, Halil İbrahim Baysal, Yasin Türkoğlu ve Ahmet Söyler de savunma yaptı.
09.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, sanık yakınları, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor.
Eski 58. Topçu Tugayı Lojistik Destek Komutanı binbaşı Mehmet Erol ile eski Lojistik Destek Bakım Bölük Komutanı üsteğmen Alican Demir komutasında, Samsun-Konya Yolu kavşağının ele geçirilmesi için görevlendirilen sanıklar savunma yaptı.
Sanık eski astsubay Ali Başer, 15 Temmuz'da öğle saatlerinde Tabur Komutanı Erol'un kendisine gece eğitimi olacağını söyleyerek hazırlık yapması için emir verdiğini belirtti.
Akşam saatlerinde ise içtima alanından toplandıkları sırada terör saldırısına karşı Samsun-Konya yolu kavşağında yol emniyeti almak için görevlendirildiklerini iddia eden Başer, belirlenen noktaya gitmek için konvoy halinde saat 23.30'da tugaydan çıkış yaptıklarını ifade etti.
Polatlı ilçe merkezinde ışıklarda durdurdukları sırada halkın yanlarına gelerek darbe girişimi olduğunu söylediğini anlatan Başer, 'Bunun üzerine tabur komutanımız halka, terör saldırısına karşı güvenlik önlemi almak için çıktığımızı, darbe girişimini şimdi öğrendiğimizi, kandırıldığımızı söyledi. Kışlaya dönmek için karar aldık ancak halk buna müsade etmedi. Biz de can ve mala zarar vermeden polisin gelmesini bekledik.' ifadelerini kullandı.
'Halka hain olmadığımızı söyledim'
Sanık eski astsubay Tamer Uzun da halkın kendilerine tepki göstermesi üzerine teçhizatını bırakarak kalabalığın arasına karıştığını belirterek, 'Hain diye bağırmaları kanıma dokunmuştu, linç edilmeyi göze alarak gittim ve hain olmadığımızı, güvenlik önlemi almamız için bize emir verildiğini söyledim. Sivil bir polis koluma girerek beni kalabalıktan çıkardı.' dedi.
FETÖ üyesi olmadığını, örgütün bankasında hesabının bulunmadığını, ByLock gibi kriptolu yazışma programları kullanmadığını savunan Uzun, emir komuta zinciri içinde hareket ettiklerini sözlerine ekledi.
'Herkese hakkımı helal ediyorum'
Sanık eski uzman çavuş Recep Taşkıran ise darbe girişimini öğrendikten sonra tabur komutanı binbaşı Erol'a 'Komutanım biz vatanı korumak için çıkmadık mı? Halk neden bize vatan haini diyor? Sivil bir polis de 'siz vatan hainisiniz' diyor.' dediğini söyledi.
Tutuklandığı sırada eşinin 7 aylık hamile olduğunu, eşi doğum yaptığı sırada yanında olamadığını, çocuğunu cezaevinde camın arkasından görebildiğini anlatan Taşkıran, 'Bir aylık çocuğumu kirli bir camın arkasından izleyip öpüyorum. Eşimin gönderdiği çocuğumun mendilini koklayıp hasret gideriyorum.' diye konuştu.
Sanık Taşkıran, 14 yaşındayken babasının kendilerini terk ettiğini, o günden sonra hayatın içinde olduğunu, ailesinin ihtiyaçlarını karşıladığını anlatarak, 'Mesleğe başlarken anneme 'Ya şehit olursam.' dediğimde, o da bana 'Ben de şehit annesi olurum.' diyordu. Beni bu şekilde yetiştiren anneme ve hamile eşime ağza alınmayacak küfürler edildi. Vatanım, milletim ve bayrağım için bana kötü davranan herkese hakkımı helal ediyorum. Allah şimdiden aziz milletimizden, Cumhurbaşkanımızdan ve devlet büyüklerimizden razı olsun.'
Görevinden ihraç edildiği için ailesiyle mağdur olduklarını dile getiren Taşkıran, 'Bu süreçte hiçbir şey zoruma gitmiyor da annemin yüzüğünü satarak bana harçlık göndermesi beni kahrediyor.' dedi.
Kendisini darbe girişimine alet eden herkesten şikayetçi olduğunu belirten Taşkıran, savunmasını şöyle tamamladı:
'Bu alçak girişimde bulunanlara sesleniyorum. Devlet, iç çamaşırınıza kadar her türlü imkanı size sağladı. Hatta eşlerinize bile makam aracı tahsis etti. Rabbim, bunun hesabını, dillerin sustuğu, ayakların ve ellerin konuştuğu mahşer gününde sizlerden soracaktır. O gece AK Parti Gençlik Kolları ve Diyanet İşleri Başkanlığından darbe girişimi olduğuna dair mesaj geldi. Ama bana emniyet kemerimi takmamı söyleyen, bankamatikte kartımı unutmamam gerektiğini hatırlatan polisten öyle bir durumda mesaj gelmedi. Eğer zamanında bir uyarı mesajı gelseydi, bu ihanetin farkına varıp devletimiz için gerekeni yapardık.'
Sanıklardan Şerafettin Altıntaş, Mustafa Aypan, Talih Tarhan, Yusuf Efe ve Samet Sürme de savunma yaptı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanık eski Hizmet Birlik Komutanı Topçu Üsteğmen Mesut Yurtseven, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da gece eğitimi yapılacağı bilgisini aldığını söyledi.
Yurtseven, saat 21.30'da harekat merkezinde eski 58. Topçu Tugayı Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ün komutasında, birlik komutanlarının da hazır bulunduğu bir toplantı icra edildiğini belirterek, Aygün'ün, 'Sıkıyönetim ilan edildi, beni de Polatlı sıkıyönetim garnizon komutanı yaptılar.' dediğini aktardı.
Aygün'ün toplantıdaki birlik komutanlarına görev dağılımını gösteren listeler dağıttığını anlatan Yurtseven, Gölbaşı-Ankara çevre yolunun güvenliğini alması için kendisine de bir liste verdiğini kaydetti.
Yurtseven, 'Listede ismi bulunan askerler benim birliğimden değildi, bunların bir kısmı er ve erbaştı. Toplantıda konuşulanlardan sonra bu bölgede, olası bir terör saldırısına karşı güvenlik önlemi alacağımızı düşündük.' iddiasında bulundu.
Harekat merkezinden ayrıldıktan sonra Aygün'ün emri üzerine Yüzbaşı İsmail Kanal'dan içinde telsiz olan bir araç istediğini ifade eden Yurtseven, 'Bu araçları Yüzbaşı Kanal'ın tahsis edeceği söylemişti. İçinde telsiz var diye verilen bu araç, mühimmatı olmayan, boş bir fırlatma aracıydı.' ifadelerini kullandı.
Birlikten ayrıldıktan sonra Polatlı kavşağına geldiklerini, burada yolda polis ve halktan tepki görmediklerini savunan Yurtseven, bir zaman sonra Cüneyt isimli bir astsubayın kendisini arayarak, Tugay Komutanı Aygün'ün emirlerini aktardığını söyledi.
Yurtseven, şöyle devam etti:
'Cüneyt astsubay telefondan bana 'Tugay komutanının emridir. Yolda barikat görürseniz, durmayın geçin. Polis çıkarsa da ikna etmeye çalışın, izin vermezseler, havaya ateş edin' dedi. Bu emrin kanunsuz olduğunu anlayınca araçları durdurdum. Daha sonra yanımıza gelen vatandaşlar, darbe girişiminin olduğunu bilgisini verdi. Bunun üzerine Tugay Komutan Yardımcısı Albay Selçuk Serhat Pesek'i aradım, durumu anlattım. O da bana yerimizde kalmamız gerektiğini, geri gelmek için halkı ikna etmemizi söyledi.'
Halkı yatıştırmak için yoğun bir çaba sarfettiğini kaydeden Yurtseven, vatandaşlara darbe girişimine alet olmayacaklarını, kışlaya geri döneceklerini söylediğini ileri sürdü.
Bunun üzerine halkın sakinleşmeye başladığını dile getiren Yurtseven, 'Ancak gruptaki birkaç kişi bizim Ankara'ya gideceğimizi söylüyordu. Bunun üzerine ben de 'İnanmıyorsanız araçların lastiklerini patlatın' dedim. Lastik patlatma meselesi de budur.' savunmasını yaptı.
İlerleyen saatlerde kendisini polis amiri olarak tanıtan sivil giyimli birinin bulundukları yere geldiğini, söz konusu kişiye yaşadıklarını anlattığını bildiren Yurtseven, 'Hiç kimseye zarar vermeden polislerin gelmesini bekledik. Kendi isteğimizle, kimseye zorluk çıkarmadan silahlarımızı teslim ettik. FETÖ bağlantım yoktur, bu yöndeki suçlamaları kabul etmiyorum.' dedi.
Sanıklardan Ali Dilmen, Önder Ambarcı, Hacı Duz, Gökhan Gürkan ve Hüseyin Işık da savunma yaptı.
Davanın yarınki duruşması sanık savunmalarıyla devam edecek.
10.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsünde görülen duruşmaya sanık, sanık yakınları, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor.
Sanıklardan eski Teğmen Abdulcabir Suci, kurs için 58. Topçu Tugayında bulunduğunu, eğitiminin ardından görev kıtasına katılarak emir komuta zinciri içinde yer alacağını kaydetti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da eski Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ün kursiyer teğmenlerle tanışmak için düzenlediği toplantıya katıldığını anlatan Suci, Aygün'ün Suriye'ye düzenlenecek olası operasyon için kendilerine bilgi verdiğini söyledi.
İlerleyen saatlerde gece eğitimine hazırlık yaptıklarını, intikal için eski Hizmet Bölük Komutanı Üsteğmen Mesut Yurtseven'in komutasında hareket etmek üzere görevlendirildiğini belirten Suci, 'Yurtseven, terör saldırısına karşı yol güvenlik önlemi almak için görevlendirildiğimizi söyledi. Bunun üzerine biz de hazırlıklarımızı yaparak araçlara bindik.' dedi.
'Vatandaşlardan, Ankara'ya gideceğimizi düşünenler vardı'
Polatlı kavşağını geçtikten sonra Kargalı Köprüsü'ne geldiklerinde konvoyun durduğunu, Üsteğmen Yurtseven'i halkla bir şeyler konuşurken gördüğünü anlatan Suci, şöyle devam etti:
'Darbe girişimi olduğunu burada halk bize söyledi. Nereye gideceğimizi, kışlalarımıza geri dönmemiz gerektiğini anlatıyorlardı. Mesut Üsteğmen de halka, 'Bu konuda biz de sizin gibi düşünüyoruz. Bir yanlışın içinde olmayacağız. İzin verin, kışlamıza geri dönelim.' diyordu. Geri dönmek istediğimiz halde Tugay'a gelemedik. Vatandaşlardan, Ankara'ya gideceğimizi düşünenler vardı. Bunun üzerine Mesut Üsteğmen, araç lastiklerinin siboplarına tekme atarak, 'İnanmıyorsanız lastiklerin havasını indirin.' dedi.'
Suci, kursiyer teğmen olduğu için kimseye emir verme konumunda olmadığını, bir tuğgeneralin emriyle hareket ettiklerini, kanunsuz bir emri yerine getirmediklerini savunarak, intikal sırasında kimseye ateş etmediğini, teslim olduğu sırada ise zorluk çıkarmadığını sözlerine ekledi.
'Emir verme yetkim yok'
Sanık eski Astsubay Ahmet Yiyen de meslek hayatında 31 yılı geride bıraktığını, bu süre zarfında kanunsuz hiçbir işin içinde olmadığını savundu.
O gün akşam saatlerine kadar eğitim yaptıklarını anlatan Yiyen, bölük komutanının içtima alanında tugay komutanının denetim yapabileceğini, bunun için herkesin hazırlıklı olması konusunda emir verdiğini kaydetti.
Yiyen, eşiyle yaptığı telefon görüşmesinde Ankara'da terör eylemi olduğu bilgisini aldığını belirterek, 'Bizim de buna karşı güvenlik önlemi almak için dışarı çıkarıldığımızı düşündüm. Halkla karşı karşıya geldiğimizde en küçük bir karşılık vermedik, onları tahrik etmedik. Mesut Üsteğmen, halkı ikna etmek için her türlü şeyi yaptı. Vatandaşlar da bizim kandırıldığımıza ikna oldu.' ifadelerini kullandı.
FETÖ ile bağının olmadığını, şerefiyle mesleğinin gereklerini yerine getirdiğini ileri süren Yiyen, tahliye talebinde bulundu.
Sanık eski Uzman Çavuş Süleyman Keçebaş da Tugay'da ağır araç şoförü olarak görev yaptığını, TSK'daki hiyerarşik sıralamada en alt rütbede bulunduğunu, emir verme yetkisinin olmadığını ifade etti.
Amirlerinin verdiği emirleri uygulamak zorunda olduğunu kaydeden Keçebaş, görev süresi boyunca hiçbir şekilde kanunsuz emir almadığını öne sürdü.
Sanık Keçebaş, terör olaylarına karşı güvenlik önlemi almak için kışladan çıkarıldıklarını, darbe girişiminden habersiz olduğunu, sonraki süreçte ise mağdur edildiğini savundu.
Kendisini bu duruma düşürenlerden şikayetçi olduğunu kaydeden Keçebaş, FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını, ByLock gibi yazışma programları kullanmadığını iddia etti.
'Sorgulama yapmam mümkün değil'
58. Topçu Tugayında 2014'ten beri görev yaptığını anlatan sanıklardan eski Uzman Çavuş Mustafa Başol ise darbe girişiminin içinde yer almadığını, milletine ve devletine sadık bir asker olduğunu öne sürdü.
FETÖ gibi terör örgütleriyle hayatının hiçbir evresinde ilişkisinin olmadığını iddia eden Başol, 'Şerefimle taşıdığım üniformaya hiçbir zaman gölge düşürmedim. Bana verilen emirleri uygulamak durumunda olan sözleşmeli bir erbaşım. Sorgulama yapmam mümkün değil, esas olan amire mutlak itaattir.' diye konuştu.
Sanık Tuğrul Güleç de hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, 'Yüce Türk halkına kurşun sıkacak kadar şerefsiz değilim. Ülkemi, beni ve ailemi bu duruma düşüren FETÖ elebaşı başta olmak üzere bütün hainlerden şikayetçiyim.' dedi.
Sanıklardan İsmail Algül, Cüneyt Saygılı, Nuri Atik, Özden Taşova ve Ramazan Aşık da savunma yaptı.
Davanın öğleden sonraki oturumunda savunma yapan Can Mağden, emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, rütbesi gereği verilen emirleri sorgulayamayacağını öne sürdü.
Tutuklanmasına neden olan komutanlarından şikayetçi olduğunu belirten Mağden, 'Ölümü göze alarak, şehit olma ihtimaliyle giydiğim şerefli üniformamı 'hain damgası' ile elimden aldılar. Beni, bu utanç haline düşüren herkesten şikayetçiyim.' dedi.
Duruşmada Tayfun Başaran, Oktay Kırtan ve Volkan Ergüler de savunma yaptı.
Geçen haftaki duruşmalarla toplam 177 sanığın savunması alındı.
Bir sonraki duruşma, 20 Mart Pazartesi gününe ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Aralık (2016) 'Ankara Polatlı 58. Topçu Tugayı Darbe Yap. 330 sanık' davası
(11 Mart 2017, 13:36)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: