Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davaya devam edildi. 20 Şubat'tan bu yana görülen duruşmada, mahkeme heyeti, tutuklu yargılanan 44 sanığın tamamının tahliye taleplerinin reddine ve sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi.
11.03.2017 18:00 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davaya devam edildi.
07.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesince geçen hafta cuma günü ara verilen duruşmaya bugün devam edildi. Muğla Ticaret ve Sanayi Odası'nın konferans salonundaki duruşmada, sanıkların helikopterlerle nakillerini sağladığı ve uçuş yapacak personeli belirlediği iddia edilen eski Albay Murat Dağlı savunmasını yaptı.
3. Kara Havacılık Alay Komutanlığı'na ait Cougar marka helikopterlerden ilkinin birinci pilotu olan Dağlı, 15 Temmuz'dan bir gün önce yapılan törenle alay komutanlığı görevini devraldığını ifade ederek, Kara Havacılık Komutanlığı görevine vekalet eden eski Tuğgeneral Ünsal Coşkun'un kendisini arayarak, 4 helikopter hazırlamasını istediğini, görevin mahiyeti ve nereye gidileceği konusunda bilgi vermediğini iddia etti.
Harekat Merkezi'ndeki nöbetçinin uçuş yasağı başladığına dair kendisine bilgi verdiğini ifade eden Dağlı, "Yasak nedeniyle uçuşun iptal olacağını düşünerek eve gitmek için hazırlık yaptım. Saat 20.15 gibi Ünsal Paşa'yı aradım ve 'Çıkıyorum' dedim. 'Nereye gidiyorsun, uçuş yasağı iptal oldu, göreve çıkılacak.' dedi. Saat 21.30 sıralarında Kara Havacılıktan Özcan Karacan aradı ve Çiğli'ye gideceğimizi söyledi. Israr etmeme rağmen görevin ne olduğunu söylemedi." dedi.
Özcan Karacan'ın helikopterin konum bilgilerini veren takip cihazlarının kapalı tutulmasını istediğini de öne süren Dağlı, bu sistem sayesinde helikopterlerin Kara Havacılık Komuta Merkezince takip edilebildiğini belirterek, "Helikopterlerdeki takip sistemlerinin kapatılması, görevi verenin bizi takip edememesi anlamına geliyor. Bu, bana pek anlamlı gelmedi ama emir bu şekilde olduğu için uyguladık." diye konuştu.
Çiğli 2. Ana Jet Üssüne 4 helikopterle gittiklerini anlatan Dağlı, telefonla görüştüğü Coşkun'un orada beklemeleri talimatı verdiğini dile getirdi.
Üste iken Ege Ordu Komutanı'nın kendisini aradığını aktaran Dağlı, savunmasını şöyle sürdürdü:
" Ege Ordu Komutanı 'Murat neredesin?' diye sordu. Çiğli'de olduğumu söyleyince, 'Neden gittiniz oraya, herhangi bir oluşum içinde misin? Amirinle konuş, emrini teyit ettir. Gözlerinden öpüyorum.' dedi. Cuma akşamı saat 23.00 ve Ordu Komutanı beni arıyor ve gözlerimden öpüp kapatıyor. Keşke söylemediği neyse onları da söyleyip ya da 'Ne işiniz var orada, dönün alayınıza' deseydi. Bugün burada olmazdık. Bunun üzerine Ünsal Paşa'yı yeniden aradım ve telefon görüşmesini aktardım. 'Siz Genelkurmay Başkanı'nın emriyle bu görevdesiniz. Ege Ordu Komutanı'nı aramanıza gerek yok.' dedi. Ben de hayatın olağan akışı içinde 27 yıllık bir asker olarak verilen göreve devam ettim."
"Telefonum açıktı"
Uçuş ekibindekilerin kendisinin emriyle telefonlarını kapattıkları yönünde ifadelerinin bulunduğunu hatırlatan Dağlı, böyle bir emir vermediğini, kendisinin telefonunun da açık olduğunu söyledi.
Ortak WhatsApp grubundan bazıları eski, bazıları ise halen görevde olan pilot arkadaşlarının paylaşımlar yapmaya başladığını belirten Dağlı, " Ankara ve İstanbul'da bazı askeri hareketliklerin olduğunu yazıyorlardı. Biz İzmir'de olduğumuz için Gezi olayları gibi sınırlı bir şeyler oluyor zannettim ve bizim bölgemizle ilgili olabileceğini düşünmedim. Benim üç sicil amirim de o sırada Kara Havacılıkta bulunuyordu ve bir şey olsa benden saklamazlar diye düşündüm." dedi.
"Koordinatı Sönmezateş verdi"
Daha sonra nakledilecek personelin geldiğini ifade eden Dağlı, aralarından birisinin "Pilotlar buraya gelsin" diye seslendiğini ve kendisini tanıtan bu kişinin eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş olduğunu kaydetti.
Pilotlara bir koordinat veren Sönmezateş'in "Bizi buraya götüreceksiniz." dediğini aktaran Dağlı, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Koordinatın neresi olduğunu sordum, ' Marmaris' dedi. 'Görev ne' dedim. Bunun üzerine Sönmezateş, 'Arkadaşlar Genelkurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı'nın emriyle bizi buraya götürüp getireceksiniz.' dedi. Oldukça sertti. Personeli aldıktan sonra havalanmaya hazırlanırken, Sönmezateş'in bulunduğu bir numaralı helikopterin pilotu Zeki Göçmen'den 'Görev iptal' anonsu geldi. 5-10 dakika sonra 'Gökhan Paşa, Akıncı'ya gidebilir miyiz? diye soruyor' dedi. Kalkış hazırlığı yaparken Zeki Albay yeniden 'Akıncı iptal, ilk görev yerine gideceğiz.' anonsunu geçti."
Uçuş sırasında aynı WhatsApp grubundan "Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'a ulaştığı ve basın toplantısı düzenleyeceği" şeklinde bir paylaşımda daha bulunulduğunu kaydeden Dağlı, bu mesajı görünce her şeyin kontrol altına alındığını düşünerek çok rahatladığını ileri sürdü.
Dağlı, "Ben görevi ve hedefi biliyor olsam neden helikopterdekilere 'Nereye gidiyoruz, dönelim' demeyeyim ayrıca böyle bir şey yapmaya da yetkim vardı." ifadelerini kullandı.
Marmaris'e iniş yaptıklarını ve bu sırada helikopterin içinden bir el silah sesi geldiğini belirten Dağlı, bu atışın helikopterdeki askerin tutukluk yapan silahının bu sorununu gidermek için yapıldığı bilgisi verildiğini öne sürdü.
"Her şeyi Imsık'ta öğrendim"
Dalaman'a giden helikoptere telsizden "Teslim olun" anonsları yapıldığını duyunca Bodrum'daki Imsık Meydanı'na yöneldiklerini kaydeden Dağlı, şöyle devam etti:
"Imsık'a ulaşınca oranın komutanı Fethi Yarbay bizi karşıladı. Sönmezateş yanımızdan ayrılınca 'Siz ne yapıyorsunuz, sakın gitmeyin' dedi. Karargaha gittik ve ilk defa neler olduğunu Fethi'nin odasında televizyondan gördüm. Fethi ikaz etti, silkeledi bizi. O esnada Gökhan Paşa geldi. Fethi'nin yakıt vermemek için tedbir aldığı aşikardı. Tankerin hareket etmemesi mümkün değildi. Lastikleri indirilmişti. Bu sırada Milas Meydan Komutanı aradı ve 'Bütün radarlar sizi takip ediyor, F16'lar havada sizi vuracaklar, sakın kalkmayın' dedi. Gökhan Paşa, Hava Kuvvetleriyle görüştüğünü ve bir tehdit olmadığını söyledi. Ünsal Paşa da arayarak benzer şeyler söyledi. Ardından diğer helikopter geldi, isabet almıştı ve asker yaralıydı. Hepimiz şok içindeydik. Kendi meydanımızdan yakıt alamıyordum ve helikopterimiz vurulmuştu."
Yaralının durumu ağır olduğu için Çiğli'ye gittiklerini anlatan Dağlı, üsse gidince Harekat Merkezine davet edilip silahları aldıktan sonra polise teslim edildiklerini söyledi.
Uçum'u yalanladı
Mahkeme Başkanının ikinci pilotlardan Davut Uçum'un, "Marmaris'e ulaştığımızda bir helikopter ayrılıyordu" diye bir ifadesinin olduğunu, bu helikopteri kendisinin görüp görmediğini sorması üzerine Dağlı, meslektaşını yalanladı.
Dağlı, "O gece o şartlarda hiçbir pilot havadaki bir hava aracını tanımlayamaz. Davut bana kızmasın, onun hocası sayılırım ve 2 bin saat fazla uçmuşum. Böyle bir şey görmüş olması imkansız." dedi.
- "Maç 90 dakika" sorusuna cevap vermedi
Mahkeme Başkanı, darbe girişimiyle ilgili hazırlanan çatı iddianamede geçen "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinden bazılarının sanıklar arasında bulunduğuna işaret ederek, şimdiye kadar ifade vermiş olan eski tuğgeneraller Gökhan Şahin Sözmezateş ve Ünsal Coşkun'a konsey üyesi olup olmadıklarını sordu.
İki sanık da "konsey"in 4-5 kişiden oluştuğunu bildiklerini ve "konsey" üyesi olmadıklarını iddia etti.
Bu arada, Mahkeme Başkanı sanıklardan Özel Kuvvetler üyesi eski Yüzbaşı Mehmet Öztürk'e, cezaevinde bulunan ve "15 Temmuz'un bir son değil bir başlangıç olduğuna inanıyoruz. Sürecin bu şekilde devam etmeyeceği ortada. Maç doksan dakika. Henüz bitmedi." yazılı kendisine ait notu sordu.
Öztürk, avukatı salonda bulunmadığı için bu soruya yanıt vermek istemediğini söyledi.
Takip sisteminin kapatıldığı bilgisi iddianamede de yer almıştı
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında 3. Kara Havacılık Alay Komutanı olan Murat Dağlı'nın olay günü diğer pilotlara "kimseyle temas kurmayacaksınız, transponder DT 500 cihazlarını kapatacaksınız. Sadece 132.00 VHF kanalından benimle irtibat kuracaksınız" şeklinde talimat verdiği, uçuşa katılacak personeli bizzat kendisinin tespit ettiği, şüpheli pilotların Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan havalanmadan evvel ülke çapındaki darbe teşebbüsünden haberdar oldukları, iddianameye de geçen bazı tanık ifadelerine yansımıştı.
Ankara ili Güvercinlik semtindeki Kara Havacılık Okulu'nda bulunan Özcan Karacan ve Ünsal Coşkun'un, pilotlar Davut Uçum, Ali Aktürk ve Murat Dağlı ile telefon irtibatı kurarak verilen görevleri yerine getirmeleri yönünde talimat verdikleri belirtilen iddianamede, "Şüpheli Murat Dağlı'nın diğer pilotlara 'kimseyle temas kurmayacaksınız, transponder DT 500 cihazlarını kapatacaksınız. Sadece 132.00 VHF kanalından benimle irtibat kuracaksınız' şeklinde talimat vererek helikopterlerin radarlarca tanımlanmasını önlediği tespit edilmiştir." ifadelerine yer verilmişti.
Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın duruşmasına öğleden sonra Cougar tipi iki helikopterden birinin ikinci pilotu olan ve darbe gecesi Çiğli'den ikinci helikopter ile havalanan Yarbay Yücel Ekizoğlu'un savunması ile devam edildi. Yarbay Ekizoğlu ifadesinde, FETÖ /PYD ile hiçbir ilgisinin olmadığı gibi banka ve finans kuruluşlarında hesabı bulunmadığını, yazılı ve görsel medya kuruluşlarına da üyeliğinin olmadığını söyledi.
Görevi boyunca merhum Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel ve Başbakanlardan Bülent Ecevit ile de uçma şerefine nail olduğunu belirten Yarbay Ekizoğlu, "Birlik komutanlığı yaptım, yüzlerce öğrenci yetiştirdim" dedi. Genelkurmay Başkanı adına verilen talimatlar üzerine bu operasyonda yer aldığını vurgulayan Yarbay Ekizoğlu, şunları söyledi:
"Üzerimde bulunan dolarlar Afganistan'da görev yaptığım sırada aldığım dolarlardır. Bir tek Zekeriya Kuzu'nun üzerinde 'F' serisi olan dolar bulunduğunu öğrendim. Bize verilen görevin 20.15'te başlayıp 21.30'da biteceği söylendi. Ancak görev ile ilgili sadece Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, koordinat verdi. Ancak, görevi söylemedi. Dört helikopterden üçüne 24-25 kişi bindi, 1 numaralı helikopterde Zeki Albay vardı. Motorları çalıştırdığımızda pistte yaklaşık 40 dakika oyalandık. Sırasıyla helikopterler kalktı. Ancak dört numaralı helikopter havalanmadı. Pilotu Bahattin Akgül'ün kötü olduğu ve uçmayacağı bildirildi. Tüm bu olaylar sırasında cep telefonum açıktı ama internete girmediğim için ülkede gelişen olaylardan haberim olmadı. Zaten kalkıştan sonra üç helikopter yolumuza alçak uçuş ile devam ettik. Marmaris'e iniş anında herhangi bir ateş açılmadı. Personeli indirdikten sonra bir mil açıkta beklemeye başladım. Bir silah sesi duyduk. Kaza olduğu yönünde, bir askerin silahının patladığı bilgisi geldi. Bir parlama ışık gördüm, turistlerin fotoğraf çektiklerini düşündüm ama çatışma sesi duymadım. 15-20 dakika bekleyip Dalaman'a yöneldik. İnemedik, Imsık'a yöneldik. Imsık Havaalanı'na 04.30 civarında indik. Fethi Albay beni odasına götürdü, olanları anlatıp, kalkışma olduğunu söyledi. Ağlamaklıydı, gergindi. Bu olayları anlayınca göreve devam etmek istemedik. Çiğli'ye döndükten yarım saat sonra teslim olduk. Bu olaylarda ilk defa bir indirme alanında hazırlık yapılmaması, çelişkili bilgilerin gelmesi bizleri kuşkulandırmıştı, ancak Özel Harekat Birliği'nde daha önce de bu tür operasyonlar olduğu ve gidip birileri alındığı için verilen talimat doğrultusunda hareket ettik. Görevin suç teşkil edecek bir içeriği olduğunu farketmedik. Bu faaliyetin kime yönelik olduğunu yani Cumhurbaşkanımızın alınması ile ilgili operasyon olduğunu ise savcılık iddianamesinde öğrendim. Atılı suçlamaları kabul etmem mümkün değil."
Ekizoğlu'nun ifadesinin tamamlanmasının ardından duruşmaya saat 14.45'te 10 dakika ara verildi
Muğla'da devam eden Cumhurbaşkanına suikast davasında Skorsky helikopterde makineli tüfekçi olarak görev alan sanık sözleşmeli Üsteğmen Hasan Aslanbay'ın ifadesi alındı.
Muğla 2'nci ağır Ceza Mahkemesinde devam eden Cumhurbaşkanına suikast girişi davasında ifadesi alınan sanık sözleşmeli Üsteğmen Hasan Aslanbay, "İlk emri Taner Berber'den aldım. Emir komuta zincirinde bu görevi yerine getirdim. Katıldığım görevde Skorsky helikopterin makineli tüfekçisi olarak bulunuyordum. Görevin darbe kalkışmasına ait olduğunu birliğime teslim olduğum ana kadar bilgim yoktu. Birliğime geldikten sonra nizamiyeden eve gittim. Teslim olana kadar evde kaldım ve kaçmadım. Evde televizyonu izlediğim görüntülerden sonra teslim olmaya karar verdim. 17 Temmuz'da teslim oldum" dedi.
"Mermiyi tüfeğe sıkıştırdım ve kullanılmaz hale getirdim"
Sanık Aslanbay, görevin sivil bölgede gerçekleşeceğini öğrendikten sonra Binbaşı Taner Berber ile aralarında geçen konuşmayı aktardı. Aslanbay, "Taner Berber'e makineli tüfek ile sivillerin olduğu yere nasıl ateş edeceğimi sordum. Taner Berber de bana, karşı ateş gelirse ateş edebileceğimi söyledi. Suç teşkil eden görev verilmedi. Helikopterden inmedim, çatışmaya girmedim. Şükrü Seymen'den ateş edilmesi yönünde bir emir almadım. Bölgede sivillerin bulunmasından dolayı şerit halindeki mayonu çıkartarak tek mermi makineli tüfeğin namlusuna sıkıştırmaya çalıştım. Bunu dört-beş kez denedim. En sonunda başardım. Makineli tüfeği kullanılamaz hale getirdim. Olayın başından sonuna kadar hiçbir şekilde ateş etmedim" dedi.
"Cumhurbaşkanının alınacağı bilgisi ile katılmadım"
FETÖ/PDY sadık üyesi olarak suçlanıyorum. Bana ait yerlerde yapılan aramada örgüte ait hiçbir şey bulunmadığını ileri Aslanbay, "Bu suçlamaları kabul etmiyorum. Hiçbir örgüte üye değilim. Gözaltında bulunduğum sürede 30 Temmuz tarihinde daha önceden polise teslim ettiğim telefonumun kullanıldığını öğrendim. Bu konuda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundum. Ben 15 Temmuz günü darbe girişimi değil, harekata dair bir göreve katıldım. Emir komuta zinciri çerçevesinde katıldığım görevde amirlerimden suç teşkil edecek bir emir almadım. Bana terör örgütü üyesinin alınacağı bilgisi verildi. Ben bu göreve Cumhurbaşkanını alınacağı bilgisi ile katılmadım. Aşağıda polis olduğunu, 17 Temmuz tarihinde evde televizyondan, iki polisin şehit olduğunu ise polise teslim olduktan sonra 19 Temmuz tarihinde Muğla'ya getirildiğimde öğrendim. Hakkımdaki suçlamaların hiç birisini kabul etmiyorum" dedi.
Muğla'da devam eden Cumhurbaşkanına suikast davasında helikopterde elektronikçi olarak görev alan sanık Astsubay Ahmet Koçan ifade verdi.
Koçan ifadesinde, "Bizim bu olayla hiçbir ilgimiz olmadı. Bene helikopterin elektronik aksamları ile ilgileniyordum. Öğleden önceki VIP faaliyetleri bitince eve gittim. Saat 21.30'da geri geldim. Çiğli'de bekledim. Nereye gideceğimizi bilmiyordum. Silahlı ekipler gelince terör operasyonu olabileceğini düşündüm. Bize görevin mahiyeti söylenmedi. Duruşma esnasında Çiğli'de iki brifing yapıldığı söylendi. Bunlara ben katılmadım. Marmaris'te olduğumuzu sonradan öğrendik. Ekipleri bıraktıktan sonra yarım saat havada kaldık. Sonra Bodrum Imsık meydanına gittik. Orada ters bir durum yoktu. Bizden sonra diğer helikopter geldi ve darbe konusu konuşuldu. Bunu öğrendikten sonra şok yaşadım. Skorsky helikopter geldi ve helikopter ile Çiğli'ye döndük. Ardından teslim olduk. Herhangi bir direniş içerisine girmedim. FETÖ üyeliğini kabul etmiyorum. Eğer bu olayı daha önceden öğrenseydik uçuşa gitmezdik. Uçuş ekibini seçen kişiler arasında yokum" dedi.
Muğla Ticaret ve Sanayi Odasının konferans salonunda gerçekleştirilen duruşmada, suikast timini yönettiği belirtilen eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in bulunduğu en önde giden helikopteri kullanan Göçmen, savunma yaptı.
15 Temmuz'dan bir gün önce düzenlenen törenle, 3. Kara Havacılık Alay Komutanlığı görevini devrettiğini belirten Göçmen, hem vedalaşmak hem de vefa duygusunu göstermek için bir gün sonra yapılacak Kara Kuvvetleri Komutanı'nın VİP uçuşunu gerçekleştirmek istediğini söyledi.
Daha sonra eski Kara Havacılık Eğitim Komutanı Tuğgeneral Ünsal Coşkun'u arayarak görevi tamamladığını söylemek ve vedalaşmak istediğini belirten Göçmen, "Ünsal Paşa ertesi gün akşam bir görev bulunduğunu ve benim de dahil olmamı istedi. Ben de son bir görev olarak kabul ettim. 15 Temmuz'da saat 22.05'te alaya geldim ve direkt helikopterin yanına gittim. Benden önce 3 helikopter havalanmıştı. Arkalarından giderek Çiğli 2. Ana Jet Üssüne iniş yaptık." dedi.
Helikopter personeline gayri ihtiyari olarak telefonların kapatılması emrini verdiğini iddia eden Göçmen, kendi telefonunun açık olduğunu ve bu emri verirken bir art niyetinin bulunmadığını söyledi.
Göçmen, Çiğli'de göreve çıkan pilotlardan eski 3. Kara Havacılık Alay Komutanı Albay Murat Dağlı ile konuştuklarını ve onun da görevin ne olduğunu bilmediğini söylemesi üzerine Coşkun'u aramaya karar verdiklerini ifade etti.
"Komutanım biz buraya geldik, karşılayan yok. Kimse yok burada." dedikleri Coşkun'un beklemeleri emrini verdiğini belirten Göçmen, "Kısa bir süre sonra yaklaşık 30 kişilik bir grup yanımıza yaklaştı. Sönmezateş kendisini tanıtarak, Genelkurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı'nın emriyle orada olduğumuzu söyledi. Bize bir koordinat vererek personeli oraya götürüp getireceğimizi belirtti. Cumhurbaşkanını çok seven ve konuşmalarından çok etkilenen birisiyim. Kendi alayımızda olsak bu oyuna gelmezdik. Çiğli çok karanlıktı ve televizyon yoktu. Bu nedenle ülkede ve etrafımızda neler olduğunu fark edemedik." diye konuştu.
"Bir cemaatin desteğine ihtiyaç duymadım"
Naklini gerçekleştirecekleri personeli helikopterlere alarak beklemeye başladıklarını kaydeden Göçmen, önce Akıncı Üssüne gitme emrinin geldiğini, daha sonra ise bu emir geri alınarak, yeniden verilen koordinata uçma talimatı aldıklarını dile getirdi.
Yaklaşık 40 dakikalık bekleyişin ardından saat 02.20 gibi sırayla kalkış yaptıklarını anlatan Göçmen, yaklaşık 1 saatlik yolculuğun ardından Marmaris'e ulaştıklarını ve personeli indirdikten sonra yeniden havalandıklarını ifade etti.
Yakıt ikmali için gittikleri Bodrum'daki Imsık Meydanı'nda televizyona bakınca darbe girişiminden haberdar olduklarını ileri süren Göçmen, "Ne bir suikast ne darbe girişiminden bilgim olmadı. Bir cemaatin desteğine ihtiyaç duymadım, tamamen vatansever duygularla görev yaptım. Hiçbir örgütün üyesi olarak değil, babamın vasiyeti üzerine asker oldum." dedi.
Göçmen, Çiğli'ye geri döndükten sonra teslim olduğunu söyledi.
"VİP birisini beklerken silahlı timler geldi"
Eski uçuş teknisyeni astsubay Ahmet Koçan ise savunmasında, suikast girişiminden hiçbir şekilde haberinin olmadığını iddia etti. Kendisinden başka kimse olmadığı için mecburen göreve çıktığını öne süren Koçan, "VİP birisini beklerken silahlı timler geldi. Görevin mahiyeti söylenmedi. Başka bir helikopterde olsaydım burada olmayacaktım. Imsık'a gidince kalkışma olduğuna dair konuşmalar duydum. Böylece yaşananlardan haberdar oldum. Benim için başta normal bir görev gibiydi. Silahlı Kuvvetlere ait bir helikoptere silahlı askerlerin binmesinden daha normal bir şey olamaz." dedi.
Şu ana kadar tutuklu 44 sanıktan 37'sinin dinlenildiği duruşmaya yarın devam edilecek.
08.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından eski albay Osman Kılıç, 14 Temmuz'da sanıklardan eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ve eski Binbaşı Şükrü Seymen ile hiçbir şekilde buluşmadığı ve toplantı yapmadığını iddia ederek, "Sönmezateş'i sadece ismen tanırım. Şükrü Seymen ile silah arkadaşlığının yanında kader birliğimiz var." dedi.
Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'ndaki duruşmada mahkeme heyeti, eski albay Osman Kılıç'ı dinledi.
Kılıç, savunmasında, Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde çalışırken bu görevi devredip Özel Kuvvetler Komutanlığı Kurmay Başkanlığına atandığını belirtti.
Emniyet ve savcılıkta daha önce verdiği ifadelerin geçerli olduğunu dile getiren Kılıç, iddianamede tarafına atılı tüm suçlamaları ise reddettiğini vurguladı.
Kılıç, FETÖ ve iltisaklı bir kurumla bağlantısının bulunmadığını savundu. FETÖ'nün okullarına gitmediği, yurtlarında kalmadığı, bankalarında hesabının bulunmadığı, gazetelerine aboneliği olmadığı ileri süren Kılıç, telefonunda örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'un bulunmadığını iddia etti.
Suikast timinde ismi geçen sanıkların hiçbirini tanımadığını ve bağlantısının bulunmadığını öne süren Kılıç, suikast timini yönettiği belirtilen eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile Özel Kuvvetler ekibinin başındaki eski Binbaşı Şükrü Seymen ile bağlantısına ilişkin, "14 Temmuz'da Sönmezateş ve Seymen ile hiçbir şekilde buluşmadım, toplantı yapmadım. Bu konuyla ilgili cep telefonu kayıtları, arabama ait MOBESE kayıtlarının incelenmesini istiyorum. Sönmezateş'i sadece ismen tanırım. Şükrü Seymen ile silah arkadaşlığının yanında kader birliğimiz var. Uzun yıllar birlikte görev yaptım." dedi.
Seymen ile çok sayıda telefon görüşmesi yapmış
Sanık Kılıç, 15 Temmuz haftasında Şükrü Seymen ile çok sayıda telefon görüşmesi yaptığına dikkati çekerek, "Bu görüşmelerin tamamı kayınvalidem hasta olduğu için izin belgemin ulaştırılması içindi ayrıca Şükrü Seymen ile aynı kursta bulunuyorduk. Kurs sonu tezimin ulaştırılmasıyla ilgili görüşmeler yaptık. Bu görüşmeler hafta içinde oldu. 14 Temmuz'da bu kişilerle kesinlikle görüşmedim." diye konuştu.
Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde görev yaptığı için 15 Temmuz günü sivil ve askeri kanattan çok sayıda kişinin kendisini arayarak bilgi almaya çalıştığını iddia eden Kılıç, şunları kaydetti:
"Komuta Harekat Merkezi'nden uçuşların iptaliyle ilgili bilgi aldım. Şükrü Seymen de bu kapsamda beni birkaç defa aradı. Genelkurmay Başkanının durumunu sordu. Şükrü bir kısım görevler aldıklarını ve bilgilerinin olup olmadığını sordu. Ben bilgim olmadığını söyledim. Bana ne görev aldıklarını söylemedi. O akşam nerede olduklarıyla ilgili herhangi bir bilgi almadım. Kendisine de herhangi bir emir verilmedi."
Eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile hiçbir şekilde görüşmesinin olmadığını ve tutuklu sanıkları da ilk defa mahkemede gördüğünü savunan Kılıç, "Hiçbiriyle bağlantım yok. Bu nedenle azmettiricilik suçunu kabul etmiyorum. Yapılan faaliyetin hiçbir hazırlık ve planlama faaliyetine katılmadım. Ne yaptıklarını, nasıl gittiklerini bilmiyorum. Bu nedenle benim burada azmettirici olmamdan bahsedilemez. İsmi ve bahsi geçen hiçbir personelle bağlantım yok. Albay olarak hiçbirine verdiğim emir yoktur." ifadelerini kullandı.
Şükrü Seymen ve Gökhan Şahin Sönmezateş'i Marmaris'e kendisinin göndermediğini iddia eden Kılıç, "Yaptıkları faaliyetten hiçbir şekilde bilgim yok. Bu kadar önemli görev yapılacaksa böyle bir plan olamaz, böyle bir operasyon olamaz." şeklinde savunma yaptı.
Kılıç, "Planlayıcılık ya da azmettiricilikle ilgili tarafıma atılan tüm suçlamaları reddediyorum." dedi.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz günü saat 19.30'da Akıncı Üssü'ne gittiğini anlatan Kılıç, burada telefonlarının toplandığını, sabah aileleriyle görüşmek istediklerinde telefonların verildiğini öne sürdü.
Kılıç, Akıncı Üssü'ndeyken saat 23.00 sıralarında helikopter sesi duyduğunu, konuşmalardan Genelkurmay Başkanının üsse geldiğini öğrendiğini ancak kendisini görmediğini ifade etti.
Özel Kuvvetler Kurmay Başkanlığına atanması nedeniyle olay günü çok sayıda telefon aldığını belirten Kılıç, şöyle konuştu:
"Ben, arayanlara verilen görevlerin kesinlikle iptal olduğunu söyledim. Bazı görevler aldıklarını söyleyen bütün personele tüm görevlerin iptal olduğunu söyledim. Ayrıca arayanlara kendi birlik komutanlarını aramasını belirterek onların vereceği emirlere uymalarını söyledim. Daha sonra telefonlarımız toplandığı için sabah 06.00'a kadar kimseyle görüşme yapmadım."
Kılıç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te olduğunu ve suikast girişimini basından öğrendiğini iddia etti.
Mahkeme Başkanının "Yurtta Sulh Konseyinin üyesi misiniz?" sorusu üzerine Kılıç, "Yurtta Sulh Konseyi'ni 15 Temmuz'dan sonra basından duydum. Konseyin ne olduğunu bilmem, üyesi değilim. Bu konseyin verdiği herhangi bir faaliyete katılmadım sadece daha önce birlikte görev yaptığım insanlar var." iddiasında bulundu.
Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada ifade veren sanıklardan, Gaziemir 3'üncü Kara Havacılık Alayı'nda görevli helikopter teknisyeni Astsubay Üstçavuş Murat Gösterit, "Tabur komutanı 4 helikopterle VIP uçuşu yapılacağını, saat 22.00 gibi herkesin helikopter başında olması gerektiğini söyledi. Marmaris'e gidileceğini bildirdi ama görev ile ilgili bilgi vermedi" dedi. Helikopterlere geldiklerinde telefonlarını kapatmalarının istendiğini belirten Astsubay Üstçavuş Gösterit, şunları söyledi:
"Motorları çalıştırmamızdan sonra askerler gelip, bindi. Zeki Albay'a havalandıktan sonra, 'Komutanım uçuşla ilgili bilgi vermediniz' dedim. Sonra yanımdaki komutan, 'Ne oldu' diye sordu. 'Komutanım, nereye gidiyoruz? Ne yaptığımızı bilmiyorum' dedim. Benden kulaklığımı alıp, 'Yanlış bir şey yapmıyoruz, sakin olun' diye karşılık verdi. Kulaklığım alındığı için daha sonraki gelişmelerden bilgim olmadı. Örgüt üyesi değilim, kimseye bu konuda yardım etmedim. Darbeci değilim. FETÖ'cü hiç değilim. Silahlı Kuvvetler'de kendi yandaşlarını koruyan örgüt üyesi olsaydım şimdi daha yukarılarda olacaktım. Çünkü çok başarılı geçen yazılı sınavın ardından sözlüde elediler. Suçlamalara kesinlikle katılmıyorum."
"BÖYLE SAÇMA BİR SUİKAST PLANI PROGRAMI OLMAZ"
Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürü olan Kurmay Albay Osman Kılıç da savunma yaptı. Kurmay Albay Kılıç, şunları söyledi:
"Kurmay başkanlığı görevi yaptım. Herhangi bir terör örgütü veya FETÖ ile ilgili bir ilgim, bağlantım yok. FETÖ'nün ilgili bankalarında herhangi bir hesabım olmadığı gibi ByLock programı da telefonumda yoktur. Daha önce Ankara'da verdiğim ifademi tekrarlıyorum. Olay günü Ankara'daydım ve izinliydim. Vatanımı seven bir subayım. Şükrü Seymen (Binbaşı) ile herhangi bir toplantıya katılmadım. Bu telefonlarımın kayıtlarından da tespit edilebilir. Ne olay öncesi ne sonrası örgütle ilgili bağlantım yoktur. Bana uçuşların yapılacağı bilgisi verildi, ancak görev hakkında bilgi verilmedi. Burada adı geçen personelin de hiçbirini tanımıyorum. 25 yıllık askerim. Böyle bir plan, böyle bir suikast, darbe planı, programı olamaz, olsa olsa saçma bir kumpas planı olur. Böyle bir saçmalığın içinden ancak kumpas çıkar."
GERGİNLİK OLDU
Albay Kılıç ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın arasında gerginlik çıktı. Kılıç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın sorularına Ankara'da süren dava nedeniyle yanıt vermeyeceğini söyledi. Avukat Aydın, bu kez "Fetullah Gülen'i seviyor musun" diye sordu. Albay Kılıç, "Bununla ilgili ifadem dosyada" dedi.
Gerginlik sırasında tutukluların bulunduğu bölümden Cumhurbaşkanı'nın avukatlarına yönelik, "Kesin sesinizi" diye bağırmalar oldu. Avukat Aydın'ın tepki gösterenin kendisi olduğunu işaret etmesi üzerine ayağa kalkan Binbaşı Şükrü Seymen, "Nasıl emin oluyorsunuz? Adalet mülkün temeli ise ben de onlardan şikayetçiyim" dedi.
"YURTTA SULH KONSEYİNİ 15 TEMMUZ'DAN SONRA ÖĞRENDİM"
Kurmay Albay Kılıç, Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ'un bir sorusu üzerine Genelkurmay Başkanı Akıncılar Üssü'ne getirildiğinde orada olduğunu belirterek ifadesini şöyle sürdürdü:
"O gece Akıncılar Üssü'ne gittiğimde beni başka bir odaya aldılar. Genelkurmay Başkanı'nın getirileceğini ve geldiğini duydum. Ama görmedim. Ama o andaki Marmaris saldırısı ile ilgili hiçbir bilgim yok. Hatırladığım kadarıyla Cumhurbaşkanımız televizyonlarda açıklama yaptığı söylentisini duydum. Bu söylentiden sonra telefonlarımızı topladılar. Sabaha kadar telefonlarımız yanımızda değildi. Telefonu açık vaziyette teslim ettim. Sonrada beni tevkif ettiler. Yurtta Sulh Konseyi'nin ne olduğunu bilmiyorum. Orada görev almadım, üyesi değilim. Bu konseyi 15 Temmuz tarihinden sonra duydum, konseyin herhangi bir toplantısına katılmadım. Sadece konseyde, görevim gereği tanıdığım insanlar vardır. Suikast girişimi içerisinde olmadım. Görev icabı sadece alay komutanımızla görüştüm."
Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 11'inci celsesinin öğleden sonraki oturumuna, Deniz Hava Üs Komutanı Albay Cenk Bahadır Avcı'nın ifadesinin alınmasıyla devam edildi. Albay Avcı, FETÖ ile hiç bir bağlantısı olmadığını belirtip, "Grupları, bankaları, oluşumları ve medyası ile ilgili hiçbir ilgim olmadı. Tüm arkadaşlarıma sorabilirsiniz. Birisi FETÖ ile bırakın bağlantım olduğunu, en ufacık bir imada dahi bulunsun savunma bile yapmayacağım" dedi. Kendisine yöneltilen örgüt üyeliği suçlamasını reddeden Albay Avcı, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Bana VIP uçuşu olacağı bilgisi gelince sivil kıyafetlerim ile kendi arabamla alana gittim. Bir süre sonra filo komutanımız geldi ve tekrar VIP olabileceğini söyledi. Bana saat 24.00'te sıralı amirlerimden başka kimseden emir almamam talimatı verildi. Bundan yarım saat sonra güney batı yönünden tanımsız bir hava aracının yaklaşmakta olduğunu gördük. Helikopter sesi duyduk. Biraz sonra indi ama motorlarını durdurmadı. O sırada bu helikopterde kim olduğunu ve nereden geldiğini, uçuş süresini öğrenmek istedim ama bilgi vermediler. Helikopterdekileri 'Motoru stop edin aşağı inin. Etrafınız sarıldı' diye uyardım. Ama bu arada, 'Yakıt verin' talimatı geldi. Yakıtı verdik. Helikopter biraz sonra kalkış yapıp, ayrıldı. Bu arada, Muğla İl Jandarma Komutanı Albay Yavuz Özfidan ve Muğla Valisi Amir Çiçek beni aradı. Gelen olursa yakıt vermememi isteyip, Marmaris'te helikopterlerin ateş açtığını ve bölgede uçak veya helikopterim olup olmadığını sordu. Helikopter ve uçaklarımızın hangarda olduğu bilgisini verdim. Tekrar hangarlara kontrol amaçlı baktım, her şey normaldi. Bunu Yavuz Albay'a ilettim. Helikopter yerde beklerken Hava Kuvvetleri'nden 4 kişilik tim istedim. Ancak, tim gelmeden helikopter hareket etti. O arada bir helikopter sesi daha duydum, kuleyi uyardım. Ancak, kuledekiler önce görmediklerini söylediler, ardından helikopterle telsiz irtibatı kurduklarını ve akaryakıt ikmali yapacağını söylediler. Helikopterden inenin Ali Albay olduğunu ve akaryakıt istediğini öğrendim. Kendisi bana Genelkurmay Başkanlığı'nın bilgisi dahilinde özel bir uçuş yaptıklarını söyledi ve nereden gelip ne yaptığı konusunda bilgi vermedi. Gelen helikopterle ilgili Yavuz Albay'a bilgilendirdim. Olaylar sırasında 'Meydana inen helikoptere yakıt verin' talimatı ile şüphelerimiz gitti. Bir kargaşa yaşandı ama buna benzer kargaşa ATA uçağının inişinde de yaşandı. Yani alana gelen helikopterler tam teşhis edilemedi. Gelen helikopterler dost mu düşman mı olduğunu bilmediğimiz için 'Ateş edelim mi' diye soruyoruz. 'Ateş etmeyin' emri geliyor. Helikopterlerin ne olduğunu kimse bilmiyor. Görmeden, tanımadan, gelen helikoptere 'Yakıt verin' talimatı verildi."
CUMHURBAŞKANI'NDAN BİLGİM YOKTU
Albay Avcı, mahkeme başkanı Emirşah Baştoğ'un sorusu üzerine "O gece Cumhurbaşkanımızın bölgede (Marmaris'te) konakladığından haberim yoktu. Suçlamaları kabul etmiyorum" diye yanıt verdi.
DURUŞMA TUTANAKLARI 35 BİN SAYFAYI BULDU
Albay Avcı'nın ardından, Kocaeli'de gözaltına alınan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir süre kalıp ayrıldığı Marmaris'teki otele saldırı emrini veren komutan olduğu iddiasıyla tutuklanan Deniz Hava Üs Komutanı Tuğamiral Tezcan Kızılelma'nın ifadesine geçildi.
Tuğamiral Kızılelma, ifadesine başlamadan önce dava tutanaklarını istedi. Mahkeme Başkanı Baştoğ, bunun üzerine, "Duruşma tutanakları şu an 35 bin sayfayı buldu. Herkese bunu vermemiz mümkün değil. Herkes, kendisine ait olanı talep ederek, temin edebilir" dedi.
Sanık Kızılelma, 15 Temmuz'da Deniz Hava Üs Komutanı olarak görev yaptığını belirterek, kendisine göre davanın en önemli kısmını helikopterlerden inen silahlı personelin yerde yaşadığı çatışmalar oluştururken, iddianamede "protokol kapsamında yapılan yakıt ikmalinin suç haline getirildiğini" savundu.
15 Temmuz gecesi yaşanan olayları televizyondan öğrendiğini ifade eden Kızılelma, "Ben, olaylar yaşandığında Kocaeli Kartepe ilçesindeydim. Olayları televizyondan öğrendim. Lojmandan birliğime geçtim. Makama geçtikten sonra sıkıyönetim mesajı geldiğinde görevleri inceledim. Benim için 'Görev devam' yazıyordu. Devam yazıyor olması benim orada görevlendirilmiş olmam anlamına gelmez. 15 Temmuz'dan sonra o listede 'Görev devam' yazıp yükselen, rütbe alan birçok kişi var." şeklinde savunma yaptı.
"Sıkıyönetim mesajı"nın dağıtımı
"Sıkıyönetim mesajı"nın dağıtılmaması için çaba gösterdiğini iddia eden Tezcan Kızılelma, "Ben de bu mesajın bir darbe girişimi oluştuğunda haber merkezine dağıtılmamasını istedim. Daha sonra Donanma Komutanı beni aradı ve herhangi bir hava aracının kendisinin emri olmadan kalkmamasını istedi. Onunla görüştükten sonra içime bir rahatlık geldi. Bana bağlı birliklere ben de bu talimatı verdim. Ben bu kalkışmanın içinde olsam amirlerimi tanımam ancak birliklerin emniyetinin alınması için talimat verdim." dedi.
Yakıt ikmallerinin Genelkurmay Başkanlığının ilgili protokolüne göre yapıldığını öne süren Kızılelma, bu protokolün sadece yakıta yönelik olmayıp, arıza, bakım ve diğer ihtiyaçlar için de geçerli olduğunu dile getirdi.
Kızılelma, olayların yaşandığı saatte uçuşun yasak olduğuna dair bir bilginin olmadığını iddia etti.
Dalaman'da 15 Temmuz gecesi yaşanan gelişmeleri dönemin Dalaman Deniz Hava Üs Komutanı Albay Cenk Bahadır Avcı'nın kendisine telefonla rapor ettiğini anlatan Kızılelma, şu iddialarda bulundu:
"Bahadır Albay telefonda bana 'Bir helikopter geldi, motor durdurmadı, yakıt istiyorlar.' dedi. 'Motor durdurmalarını istedim, durdurmadılar, tekrar kalktılar.' dedi. Helikopterin sonra tekrar gelip personelin inerek motor durdurduğunu söyledi. 'Komutanım bu helikopterler için şüpheli, darbeci diyorlar ne yapalım' dedi. Ben de 'O zaman inişlerine izin vermeyin, kesinlikle yakıt vermeyin.' dedim. İlk helikopter geldiğinde şüpheli kısmı söylemedi. 'Ben yakıt verin' şeklinde bir emir vermedim. Bahadır Albay'a net bir şekilde helikopterlere yakıt vermemesi için emir verdim."
Marmaris'te bir otele saldırı yapıldığına dair kendisine bilgi gelmediğini savunan Kızılelma, ülkede yaşanan gelişmeleri televizyondan takip ettiğini, haber bültenlerinde sadece İstanbul ve Ankara'da yaşanan gelişmelerin aktarıldığını. Cumhurbaşkanının ise İstanbul Atatürk Havalimanına iniş yaptığı bilgisi geçtiğini dile getirdi.
Dalaman bölgesinde kendi açısından şüpheli bir durum görmediğini ifade eden Kızılelma, "Bahadır Albay helikopterlere 'Darbeci' diyene kadar böyle bir şüphem yoktu. Ben buradaki sanıkların hiçbirini daha önceden tanımam. Yakıt konusuyla ilgili hiç kimseyle görüşmedim. Protokolle yakıt ikmalinin yapıldığı konusunda iddianamede yer verilmemiş. Helikopterler Çiğli'de yakıt ikmali yapmasalardı bu helikopterlerin hiçbiri kalkamayacak ve bu olaylar kesinlikle yaşanmayacaktı." diye konuştu.
Dalaman Hava Meydan Komutanlığı tarafından tutulan rapora itiraz eden Kızılelma, hakkındaki iddiaları kabul etmedi.
Kızılelma, "Benim hiçbir terör örgütüyle ilgim, alakam yok." şeklinde savunma yaptı.
16 Temmuz'da sabah erken saatlerde ilk gözaltına alınanlardan biri olduğunu hatırlatan Kızılelma, tahliyesini talep etti.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski Başyaveri Albay Ali Yazıcı, "Kara yaverini aradım, 'Arkadaşlar Cumhurbaşkanı'nın nerede olduğu internette yazıyor. Nerede olduğunu öğrenin.' talimatını verdim." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yerini darbeci askerlere bildirdiği iddiasıyla yargılanan sanık Yazıcı, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası konferans salonundaki duruşmada, 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyetince dinlendi.
Yazıcı, 27 Temmuz 2015'te başladığı Başyaverlik görevinin 15 Temmuz 2016'ya kadar sürdüğünü belirtti.
15 Temmuz'a kadar Cumhurbaşkanı'nın bütün resmi görevlerinde kendisine refakat ettiğini belirten Yazıcı, "Özel programlarına resmi kıyafetli olduğum için kendi isteğiyle dahil olmuyordum. 15 Temmuz öncesinde de kendisi bayram sürecinde 2 gün ayrıldı, beni serbest bıraktı. Daha sonra bir hafta tatil için ayrılacaklarını ifade ettiler. Müsadesiyle ben de ilk defa izne ayrıldım. Yaklaşık bir yıl boyunca ilk defa kendisinden ayrılmış oldum. Bir yılda aracında, helikopterinde hep birlikte bulundum, verdiği emirleri yerine getirmeye çalıştım." dedi.
Bayramdaki 2 günlük izni sırasında kendisinin de Tokat'ın Erbaa ilçesindeki ailesinin yanına gittiğini anlatan Yazıcı, 8 veya 9 Temmuz'da döndüğünü, Cumhurbaşkanı'nın tatil için ayrılacağını öğrenince 12 Temmuz'da yeniden Erbaa'ya gittiğini dile getirdi.
Sanık Yazıcı, 14 Temmuz'a kadar Erbaa'da kaldığını belirterek, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Perşembe sabah ailemi orada bırakıp yola çıktım, öğleden sonra Ankara'ya vardım. Yalnız olduğum için Muhafız Alayına gittim. Alay komutanı beni görünce şaşırdı. 'Sayın Cumhurbaşkanı tatil için ayrıldı, ben de 5 gün boyunca serbestim, cumartesi günü Antalya'da bir programı var, dünya karması maçıyla ilgili.' dedim. Kendisi internette Sayın Cumhurbaşkanı'nın Marmaris Okluk'ta olduğuna dair haberler çıktığını, benim bunu nasıl bilemediğimi sordu. Bunu duyunca kara yaverini aradım, 'Arkadaşlar Cumhurbaşkanı'nın nerede olduğu internette yazıyor. Nerede olduğunu öğrenin.' talimatını verdim."
Evine gelip geceyi tek başına geçirdikten sonra kahvaltı ve saç tıraşı için Muhafız Alayına gittiğini ifade eden Yazıcı, Alay Komutanı'nın, 15 Temmuz'da tatbikat olacağını ve kendisinin hangi personelleri verebileceğini sorduğunu, iki astsubay dışında kimsenin bulunmadığını söylediğini, Muhafız Alay komutanının bu iki kişinin gelmesini istediğini iddia etti.
Aracına binen "Emin" isimli kişiyi izah edemedi
Cuma günü Antalya'ya uçak bileti ayırttığını, şoförüne "Sen Başyaverlikte kal, biz Atahan astsubayla gideceğiz." dediğini dile getiren Yazıcı, "Muhafız Alayının nizamiyesinden çıkarken bir yarbay geldi. İlk defa orada gördüm." dedi.
Antalya'ya 15 Temmuz günü giderken aracına binen "Emin" isimli bu kişiyi yanına niçin aldığını izah edemeyen Yazıcı, şunları söyledi:
"Askeri birliğin içinde olduğum için sivil olmasına rağmen itibar ettim. Antalya'ya ne zaman gideceğimi nereden biliyor, bilmiyorum. Antalya'ya gideceğimi sadece kendi personelim biliyordu. Nasıl öğrenmiş, nereden öğrenmiş bilmiyorum. Bunun bir izahı yok. Ben de izah edemiyorum. Arabayı ben kullanıyordum. Cep telefonunu kurcalıyordu, bazen benim telefonumu da kurcalıyordu. Bunların bir izahı yok. Alt rütbemdeki birisi nasıl bu kadar rahat hareket edebiliyor ve telefonumu kurcalayabiliyor? Sessiz kalmadım ama izah edemiyorum. 4 aydır düşünüyorum, bunları kendime bile açıklayamıyorum."
Yazıcı, "Herkes farklı düşünecektir, kızacaktır ama ben bunları kendime izah edemiyorum. Daha sonra yola çıktığımızda benimle ilgili bilgiler topladığını söyledi. Sormam üzerine Özel Kuvvetler'de görev yaptığını söyledi. Kuşkulandım, yolda indirmeyi düşündüm ama çekinmeye başladım çünkü silahı vardı." dedi.
Eski Başyaverden Sorulara Çelişkili Yanıtlar
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski Başyaveri Albay Ali Yazıcı, duruşmada kendisine yöneltilen sorulardan bazılarına çelişkili yanıtlar verdi, bazılarını ise cevaplayamadı.
Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'ndaki duruşmada 2. Ağır Ceza Mahkemesince dinlenen sanık Yazıcı, 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan çıkarken arabasına aldığı, kendini "Emin Yarbay" olarak tanıtan sivil kıyafetli kişiyle Antalya'ya giderken Afyonkarahisar'da mola verdiklerini, sonra yola devam ettiklerini belirterek, saat 21.30'a doğru Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterinin kendisini arayarak "Albayım bir şeyler oluyor, haberin var mı?" diye sorduğunu ifade etti.
"Hayır haberim yok, yoldayım yarınki programa gidiyorum." cevabını verdiğini aktaran Yazıcı, "Cumhurbaşkanının danışmanı aradı. 'Darbe oluyor herhalde, haberin var mı?' dedi. 'Araştırayım.' dedim. Sonra Levent Yarbay'ı ve Mete Yarbay'ı aradım, durumu öğrenip aramalarını istedim. Genelkurmay Harekat Merkezi, tatbikat olduğunu söylemiş, ben de bu yönde bilgi aktardım." dedi.
Bu sırada Antalya'da bulunan Protokol Şube Müdürü ile konuştuğunu ve "Buraya gelmenize gerek yok, burada faaliyet olmaz." demesi üzerine Antalya'ya gitmekten vazgeçtiğini iddia eden Yazıcı, Marmaris'e gitmek istediğini ancak önce beraber yolculuk ettiği "Emin Yarbay"dan kurtulması gerektiğini düşündüğünü dile getirdi.
"Sayın Cumhurbaşkanının doktoru ve Hasan Doğan Bey'le görüştüm. Oraya yanımda tanımadığım birisiyle gitmenin uygun olmayacağını düşündüm." diyen Yazıcı, şunları söyledi:
" Marmaris yol ayrımından İzmir'e döndüm, niyetim orduevine gitmekti. Emin Yarbay, 'Komutanım Çiğli'ye gidelim' dedi. Bunun da bir izahı yok. İlk defa oraya gittim. Araçla girdik birliğe ve ışıkları yanan bir yer vardı. İçeride Ramazan Elmas Albay vardı. Kendisini ilk kez gördüm. 3-5 pilot arkadaş daha vardı. Muhabbet etmeye başladık. Çiğli'de televizyondan olayları takip ettim. Ondan sonra saat 02.30'a doğru bir arkadaş misafirhaneyi gösterdi. Ondan önce Sayın Cumhurbaşkanının İstanbul'a hareket ettiği söylendi."
Gelişmeler üzerine Ankara'ya gitmeyi düşündüğünü ama nizamiye kapatıldığı için bunu yapamadığını ileri süren Yazıcı, sabah yola çıkmaya karar verdiğini anlattı.
Ertesi gün saat 11.00 gibi "Emin Yarbay"ın yanına geldiğini, "Ben dönüyorum" deyince nizamiye dışındaki otobüs duraklarına bırakmasını rica ettiğini söyleyen Yazıcı, bu isteği yerine getirdiğini anlattı.
Daha sonra Ankara'ya gittiğini ve o geceyi evinde geçirdiğini belirten Yazıcı, "Gece Külliye'ye gitmek istedim, her taraf tutulduğu için geceyi evde geçirdim. 17 Temmuz sabahı koruma arkadaşlar gelip beni evden aldılar. Külliye'ye gittik. Gece 01.00'e kadar sorgumuz oldu. Kötü bir muamelede bulunmadılar." dedi.
"Çiğli'ye gitmem makul bir karar değildi"
Mahkeme Başkanının sorusu üzerine, "Cep telefonuna sıkıyönetim ilan edildiği ve en yakın askeri birliğe gidilmesi gerektiğine" dair bir mesajın gelmediğini ileri süren Yazıcı, " İzmir gibi pek çok konaklama imkanı olan bir yerde gece vakti imkanların az olduğu ve hiç bilmediğiniz Çiğli 2. Ana Jet Üssüne neden gittiniz?" sorusuna ise "Şu an bakınca makul bir karar değil. Ben olayların başladığını öğrendiğim için daha emniyetli olur diye düşündüm sanırım ancak oraya gitmem hayatın olağan akışına uygun değil." yanıtını verdi.
Yazıcı, kendisiyle aynı saatlerde Çiğli'de olduğu değerlendirilen eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile askeri üste görüşmediklerini, Sönmezateş'i ilk defa duruşma salonunda gördüğünü öne sürdü.
Akıncı Üssü ile Çiğli'deki askeri hat üzerinden temasa geçtiği iddiasıyla ilgili de çelişkili ifadeler kullanan Yazıcı, "Askeri hattı kullandım ama ne amaçla kullandığımı hatırlamıyorum. Kullanmadım sanırım." diye konuştu.
Sanık Yazıcı, birlikte seyahat ettiği "Emin Yarbay"ın yolculuk sırasında Cumhurbaşkanı'nın nerede olduğunu sorduğunu ama buna cevap vermediğini iddia etti.
Sorulara çelişkili yanıtlar verdi
Ali Yazıcı, darbe girişimi öncesinde Muhafız Alayında bir grup askerle harita üzerinde çalışma yaptıkları iddiasını da kabul etmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatının "O gece telefonla kimseyle konuşmamışsınız, ikinci bir telefonunuz mu var?" diye sorması üzerine, özel bir telefon hattının bulunduğunu kabul eden Yazıcı, avukatın şahsına ait telefon numarasını sorması üzerine "Telefon numaramı şu an hatırlamıyorum." dedi.
Yazıcı, 14 Temmuz'da yaverleri toplayıp görev dağılımı yaptığı iddiasını da reddetti. Odasında bir toplantı yaptıklarını ancak görev dağılımıyla ilgili olmadığını savunan Yazıcı, görüşme öncesinde yaverlerin telefonlarını toplattığı iddiasına ilişkin, "Telefonları toplamadım, benim odama telefonla girilmiyor. Rutin bir uygulama bu. O toplantıda 'Cumhurbaşkanının yerini öğreneceksiniz, nokta itibarıyla koordinat olarak bana söyleyeceksiniz' ifadelerini kullanmadım." iddialarında bulundu.
Cumhurbaşkanlığı WhatsApp grubundan saat 22.45'te yaptığı "Ben Antalya'ya geçiyorum araçla. Bana üst düzey emniyet tedbirli tatbikat var dediler." paylaşımı sırasında baz istasyonu kayıtlarına göre Aydın'ın İncirliova ilçesinde olduğunun ve İzmir'e gittiğinin tespit edildiğinin belirtilmesi üzerine Ali Yazıcı, bu konudaki soruya da cevap veremedi.
Bir başka avukatın " Fuat Avni siz misiniz?" sorusunu yönelttiği Yazıcı, bu konuyla ilgili, "Sayın Cumhurbaşkanı'nın yanında 27 Temmuz 2015'te göreve başladım. Zannedersem o daha önce de mesaj atıyordu. Değilim. Cumhurbaşkanının görüşmelerini görev tanımım dışında kaydetmedim." iddiasında bulundu.
Savcılık ifadesinde " Kutsi Barış'a otelin adını söylemekle hata ettiğimi kabul ediyorum" demişti
Sanık Ali Yazıcı, Ankara Adliyesinde savcıya verdiği ifadede, "Darbe girişimi sırasında yanlış tercihler yaptığımı, Cumhurbaşkanının yanına gitmeyip, İzmir'e gitmekle hatalı olduğumu kabul ediyorum. Kutsi Barış'a (Eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı), Cumhurbaşkanının kaldığı otelin adını söylemekle de hata ettiğimi kabul ediyorum." şeklinde savunma yapmıştı.
Savcılıktaki sorgusunda, darbe girişimini öğrendikten sonra Cumhurbaşkanını neden aramadığı, güvenliğinin yerinde olup olmadığını, güvenlik tedbirleri ile ilgili neler yapabileceğini niçin sormadığı sorusu üzerine Yazıcı, "Bu soruya verilecek mantıklı bir cevabım yoktur." diye yanıt vermişti.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın bugünkü oturumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski Başyaveri Ali Yazıcı'nın da aralarında bulunduğu 7 sanık dinlendi; böylece davada bugüne kadar tutuklu 44 sanığın savunması alınmış oldu.
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve 3'ü firari, 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılandığı davanın bugünkü oturumunda, eski Başyaver Ali Yazıcı, eski Deniz Hava Üs Komutanı Tuğamiral Tezcan Kızılelma, eski Dalaman Deniz Hava Üs Komutanı Albay Cenk Bahadır Avcı, eski Albay Osman Kılıç, uçuş teknisyenleri eski astsubaylar Murat Gösterit ve Aydın Özsıcak'ın yanı sıra sanıklarından eski pilot Yarbay Hüseyin Yılmaz dinlendi.
Suikast girişimini planladığı öne sürülen eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'e telefonla Cumhurbaşkanı'nın yerini iki defa söylediği iddiasıyla yargılanan Hüseyin Yılmaz, savunmasında, darbe teşebbüsüne hiçbir şekilde katılmadığını iddia ederek 15 Temmuz'da oğlunun doğum günü olduğu için evlerinin bahçesinde misafirlerini ağırladıklarını söyledi.
Ayhan Yarbay'ın saat 22.00 gibi kendisini arayarak "Akıncı Üssüne uçuş kıyafetiyle gel." dediğini ifade eden Yılmaz, F-16 pilotu olduğunu ancak 1,5 yıldır hiç uçmadığı için bunun mümkün olmayacağına dikkati çektiğini dile getirdi.
Buna rağmen göreve çağrıldığına işaret eden Yılmaz, "Neden çağrıldığımı sordum ama Ayhan Yarbay detayını bilmediğini söyledi. Hava Kuvvetleri Merkez Karargah Komutanlığında görev yapıyordum. O günün şartlarında gece saatlerinde evden çağrılmam alışık bir durumdu. Genelde vardiya subayları tarafından aramızda belirlediğimiz kodlarla sabit hatlar üzerinden haberleşerek göreve çağrılıyordum. Bana o gün yapılan çağrının cep telefonundan gelmesi ve uçuş tulumuyla çağrılmam beni bu durumu sorgulamaya itti." diye konuştu.
"CIA" isimli telefon uygulamasının yardımıyla kendisini arayan numaranın Yarbay Ayhan Ç'ye ait olduğunu teyit ettiğini anlatan Yılmaz, bunun üzerine birinci sicil amirini arayarak Akıncı'ya neden çağırdığını ve bilgisinin olup olmadığını sorduğunu ifade etti.
Komutanının da bu durumu tuhaf karşıladığını dile getiren Yılmaz, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Evimiz bahçeli olduğu için misafirlerle dışarıdaydık ve televizyon açık değildi. 22.30 gibi özel aracımla yola çıktım. Yoldayken birinci sicil amirim aradı, Ercan Dursun General ile konuştuğunu onun da bir şey bilmediğini söyledi. Devam etmemi, Akıncı'da neler olduğunu rapor etmemi istedi."
Saat 23.00 civarında Akıncı Üssü'ne giriş yaptığını, gitmesi istenen 143. Filo yerine 141. Filoya yönlendirildiğini belirten Yılmaz, filo girişinde bekleyen ve kendisini görünce silahlarına davranan genç subayların binaya girişine izin vermediklerini iddia etti.
Sonra ters giden bir şeyler olduğunu düşünerek cep telefonundan haberlere baktığını ve darbe teşebbüsünden haberdar olduğunu ileri süren Yılmaz, şunları ifade etti:
"Genç bir subayı ikna ettim ve kargaşadan da faydalanarak içeri girmeyi başardım. İçeride genç subaylar sağa sola koşturuyorlardı. 'Çocuklar ne oluyor, uçaklar neden uçuyor?' diye sordum. Onlar da habersizlerdi. Net bir ifade duymadım. İçlerinden biri 'Komutanım sizi 143. Filoya çağırmış olabilirler' dedi. Telefondan birkaç haber daha görünce kafam iyice karıştı. Ülkede darbe yapılması için mantıklı hiçbir sebep ortada yoktu. İlk çağrıldığım yer olan 143. Filoya gittim. Güvenlik önlemleri çok fazlaydı. Çağrıldığımı, girmem gerektiğini söyleyince orada da oyaladılar. Haberler arasında darbe bildirisini gördüm. Emir komuta içinde değil, bir grubun yaptığını, bir grubun da engellemeye çalıştığına dair haberler vardı."
"Akıncı'ya geldiğime pişman olmuştum"
Bir saat kadar sonra 143. Filoya da girmeyi başardığını anlatan Yılmaz, burada ise kendi yaşlarındaki kurmay subaylarla konuştuğunu ve hepsinin geliş nedeninin kendisiyle aynı olduğunu öne sürdü.
Yılmaz, "Çok endişeliydiler. 'Bizden hiçbir görev istenmedi. Akıncı'nın genç çocukları uçuyor, bizden bir talepte bulunmadılar' dediler. Akıncı'ya geldiğime pişman olmuştum. Damdan düşer gibi hiçbir katkım olmayan ve onaylamadığım bir suçun içinde bulmuştum kendimi. Darbe karşıtı halkın nizamiyeyi kapattığı ve giriş çıkışları önlediği hatta çatışma çıktığı için ölenlerin olduğu söylendi. Dışarı çıktığımda öldürülebileceğimi düşündüm. O saatten sonra tek amacım hayatta kalmaktı. Benden bir görev talep edilmedi, edilseydi yapmazdım." dedi.
Mahkeme Başkanı, "Sayın Cumhurbaşkanı'mızın nerede kaldığı bilgisini saat 22.00'de Sönmezateş'e askeri hat üzerinden verdiğin, saat 01.30'da da yeniden görüşerek teyit ettirdiğin iddia ediliyor. Bununla ilgili ne söyleyeceksin?" sorusu üzerine Yılmaz, böyle bir şeyi yapmasının mümkün olmadığını öne sürdü.
Suikast olayının planlayıcısı ya da icracısı olmadığını iddia eden Yılmaz, "Göreve çağrıldığımda evimde yarbay rütbem bile yoktu. Boyacı gibi gitmeyeyim diye binbaşı rütbesi taktım gittim. Benim gibi bir insanın Cumhurbaşkanı'nın yerini bilerek birilerine aktarması mümkün değil. İddia edilen telefon görüşmesi benimle yapılmadı. Soyadı bilinmeyen o Hüseyin Yarbay ben değilim." iddiasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, telefon görüşmesi kayıtları arasında Hüseyin Yılmaz'ın değil, Hüseyin Gazi Yılmaz'ın kayıtlarının bulunduğuna dikkati çekerek bu konunun araştırılmasını talep ettiklerini belirtti.
Bu ifadeler üzerine söz alan Sönmezateş, hayatı boyunca kendisinden düşük rütbedeki birinden emir almadığını belirterek "Konuştuğum kişi Hüseyin Yılmaz değildi. Kendisini çok iyi tanıyorum. Kendisi değildi." iddiasında bulundu.
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, bugün 7 sanığın savunma yapmasıyla yargılamanın başladığı 20 Şubat'tan bu yana tutuklu 44 sanık dinlenmiş oldu. Sanıkların yargılanmasına yarın devam edilecek.
09.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Cumhurbaşkanına suikast girişimi davasında sanıklar ara savunmalarını yaptı. Ara savunma yapan ilk isim Suikast timi lideri Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş oldu.
Sanıkların savunmaları öncesi Cumhuriyet Savcısı dava ile ilgili mütalaasını verdi. Savcılık makamı Muğla Valisi Amir Çiçek ve İl Jandarma ve Garnizon Komutanı Kıdemli Albay Yavuz Özfidan'ın tanık olarak dinlenmesini, sanıkların somut deliller göz önünde olması sebebiyle, serbest kalma hallerinde yoğun bir kaçma şüphesi olduğu, sanıkların tutukluluk hallerinin devam etmesini talep etti.
"Savunmalarını 3K üzerine kurmuşlar"
Cumhurbaşkanı Avukatı Halit Çokan, "Sanıklar savunmalarını tek kalemden yapıyor. Savunmalarını 3K üzerine kurmuşlar. Birincisi hakikatları karartma, arkadaşlarını kurtarma, FETÖ'yü koruma üzerine savunma yapmışlardır. Bunlar TSK'ya sızmış haşhaşi bir örgüttür. 15 Temmuz günü köle ruhlu bu teröristler Cumhurbaşkanın öldürmek ve devleti ele geçirmek istemişlerdir" dedi.
"Kimsenin bize gül atmasını, kırmızı halı sermesini beklemiyorum"
Sanıklardan ilk ara savunma yapan isim Suikast timi lideri Gökhan Şahin Sönmezateş oldu. Sönmezateş, duruşma salonuna getirilirken güvenlik endişe yaşadıklarını söyleyerek, "Kimsenin bize gül atmasını, kırmızı halı sermesini ve sevmesini beklemiyoruz. Yaşanan olaylar artık şiddet ve hakarete ulaştı. Ben ne dediğimi biliyorum ve suçumu kabul ediyorum. Ama FETÖ'cü değilim. Bana burada 'FETÖ'cü olduğunu kabul et bir saat sonra serbest bırakalım deseler' 90 bin yıl yatarım yine de FETÖ'cü vatan hainliğini kabul etmem. Bütün belgeler devletin elinde. Vakti gelince somut deliller ile adalet önünde hesaplaşacağız. Biz duruşma salonuna getirilirken Kubilay'ı şehit eden, Reina'da insanları katleden zihniyet ile karşı karşıya kalıyoruz. Bunun bir sonraki aşaması silahla vuracaklar, vuran kişiye meczup ilan edecekler. Hepsi esrar çekmiş gibi. Tekbir ile küfür aynı ağızda. Kimseden korkum yok. Fakat olan bizi korumaya çalışan bu gencecik asker ve polislere olacak. Canımdan korkmuyorum, onlardan endişeliyim" dedi.
Tutuklu yargılanmak istediğini belirten Gökhan Şahin Sönmezateş, "Serbest bırakılma gibi bir talebim yok. Suçumu kabul ediyorum. Delilleri bekliyorum. Tutuklu yargılanmak istiyorum" dedi.
"SIM VE HAFIZA KARTLARINDA İNCELEME TAMAMLANDI"
Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davaya öğlen verilen aranın ardından devam edildi. Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, Çiğli 2'nci Ana Jet Üs Komutanlığı'nın deposundan askeri hat üzerinde yapılan telefon görüşme kayıtlarının mahkemeye gönderildiğini söyledi. Baştoğ, 'TC Ata' uçağının radar görüntülerinin yer aldığı CD'nin ve soruşturma aşamasında yazılan yazıya istinaden sanıkların kullandığı araçların plaka kayıtlarıyla ilgili dokümanların da mahkemeye ulaştığını bildirdi.
Sanık askerlerden bazılarının daha önce görev yaptıkları 3 ve 4'üncü Kara Havacılık Alay Komutanlıkları'nın depolarında bulunmayan ve olay sırasında kullanıldığı değerlendirilen malzemelerin listesinin de ellerine ulaştığını vurgulayan Baştoğ, " Ankara Kriminal Polis Laboratuvar Müdürlüğü'nce silahlar üzerinde yapılan biyolojik inceleme raporu dosyası da mahkememize gönderildi. Bazı sanıkların telefonlarının SIM ve hafıza kartlarıyla ilgili yapılan incelemeleri tamamlandı. İnceleme sonunda sanıklardan Haydar Murat Özden ve Cenk Bahadır Avcı'nın SIM kart ile hafıza kartlarında 'ByLock', 'Eagle' ve 'Kakao Talk' gibi programlara rastlanmadığı ancak söz konusu kelimelerle ilgili kalıntı izi görüldü" dedi. Baştoğ, firari sanıklar Yüzbaşı Burkay Karatepe ve Yarbay Özcan Karacan'ın yakalanması için kırmızı bülten çıkartıldığını da söyledi.
PROTESTOCULARA SUÇ DUYURUSU İÇİN DİLEKÇE VERDİLER
Daha sonra söz alan sanık avukatı tarafından, mahkeme dışında bir grup protestocu tarafında adil yargılanma ve insan onuruna yakışmayacak şekilde sinkaflı sözler sarf edildiği; müvekkillerin üzerine ip atılarak mahkemenin etki altına alınmaya çalışıldığı, bu eylemlerin masumiyet karinesi açısından idam niteliğinde olduğuna dair, yapanlar ve yapılmasına gözyumanlar hakkında suç duyurusunda bulunulması için dilekçe verildi. Mahkeme heyeti, dilekçeyi kabul etti.
SAVUNMALAR HAKİKATİ KARARTMA TERÖR ÖRGÜTÜNÜ KORUMAYA YÖNELİK YAPILDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Halit Çokan, eli kanlı terör örgütü FETÖ'nün bugün ortaya çıkmadığını, köklerinin 50 yıla dayandığını söyledi. Avukat Çokan şunları söyledi:
"Bu gizli örgüt, sinsi ve sistematik bir şekilde devlet organlarına sızmayı amaçlamıştır. Yüce İslam dininin temel ilkelerini saptırmış, kendi hain temelleri için kullanmıştır. Bu şebek dinimizin esaslarını tahrip etmiştir. Örgütün en önemli hedefi devletin hayati organlarına sızmaktır. Fetullah Gülen'in gizli toplantısında anayasal müessese olduğu bilinmektedir. Yalan söyleme inkar etme bu örgütün adeti olmuştur. Ülke yönetimine silah zoruyla el koymaya niyetlenen bu örgüt lideri, 15 Temmuz'da verdiği emeliyle TSK içinde ki organlarını harekete geçirmiştir. Zaman zaman aklımızla, izanımızla alay eden sanık savunmalarını soğukkanlılıkla dinlemeye çalıştık. Zorlansak da sabırla dinlemeye çalıştık. Sanıkların savunmaları hakikati karartma, sanık arkadaşlarını ve FETÖ'yü koruma yönündedir. Darbenin emir komuta zinciri içinde yapılması darbeyi meşrulaştıramaz. Suç teşkil eden emrin hiçbir şekilde yerine getirilemeyeceği temel hukuk da vardır. Bu davanın bir numaralı sanığı Fetullah Gülen'dir. Cumhurbaşkanına suikast iddialarına yönelik savunmalarında ' Marmaris'e gitmek için emir aldıkları, Cumhurbaşkanı'na habersiz suikast girimine gittikleri hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu teşebbüs suçudur. Hedefin Cumhurbaşkanı olduğunu Çiğli'de öğrendikleri bellidir."
"TAKIM ELBİSE GİYİP, KRAVAT TAKMAMIZ ÖNLENDİ" İDDİASI
Sanıklardan Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Faruk Göçmen "Duruşmaya getirilirken takım elbise giyip, kravat takmak istememiz cezaevi yönetimi tarafından engellenmiştir" dedi.
Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada sanık avukatlarının, "Salon çevresinde güvenlik zafiyeti var. Bilinçli olarak sanıklar halkın içinden geçiriliyor" demeleri üzerine Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, "Art niyetli bir şey olduğunu düşünmüyorum. Güvenlik konusunda gerekli yerlere yazı yazacağız" dedi. Sanık avukatları, halkın önünde hakaret ve küfürlere maruz kaldıkları ve güvenliklerinin tehlikeye sokulduğu gerekçesiyle dilekçe sundu.
Duruşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarından Halit Çokal söz aldı, müdahillik talebini iletti. Çokal şunları kaydetti:
"Burada aynı zamanda tarihe tanıklık yapıyoruz. Günlerdir sabırla sanıkların savunmalarını dinliyoruz. Neden katılmak istediğimizi açıklamayla arz etmek istiyoruz. Eli kanlı bir ihanet şebekesi olan FETÖ bugün ortaya çıkmış bir örgüt değildir. 50 yıla dayanan bir örgüttür. Gizli sinsi ve sistematik şekilde devlete sızmayı amaçlamıştır. Yüce İslam dinini saptırmış kendi hain emelleri için motivasyon kanalı yapmıştır. 15 Temmuz FETÖ terör örgütünün anayasal düzene karşı bir cinnet halidir.
AMAÇLARI FETÖ'YÜ KOLLAMAK
Zaman zaman aklımızla izanımızla alay eden savunmaları sabırla dinlemeye çalıştık. Sanık savunmalarının giriş, gelişme ve sonuç olarak tek kalemden çıkmış olması ve hiçbir tutarlılığı olmadığı ortadadır. Hedef hakikati karartma; diğer sanık arkadaşlarını kollama ve FETÖ terör örgütünü korumaya yöneliktir. Darbe Ceza kanunumuzda ağır bir suç olarak düzenlenmiştir. Suç teşkil edilen emirin hiçbir şekilde yerine getiremeyeceği anayasada belirtilmiştir. Emri yerine getiren de emri veren de sorumludur. Konusu suç olan emri yerine getiren de sorumludur.
SÖYLEDİKLERİ İNANDIRICILIKTAN UZAK
Sonuç olarak sanıkların bu yöndeki savunmalarının hukuki dayanağı olmadığı açıktır. Kaldı ki darbe girişiminin emir komuta zinciri olarak yapılmadığı da ortaya çıkmıştır. Bir komuta zinciri vardır ama bu FETÖ Terör Örgütü'nün TSK'daki yapılamasının emir komuta zinciri ile olmuştur. Sanıkların Çiğli'de darbeyi öğrendikleri ve iştirak ettiklerinden kuşku yoktur. Cumhurbaşkanına suikastle ilgili sanıklar Marmaris'e terör liderine yönelik operasyon için emir aldıklarını söyleyip kendilerini aklamaya çalışmış olsalar da bu inandırıcılıktan uzaktır.
SUİKAST AMACIYLA HAREKET ETTİKLERİ AÇIK
Cumhurbaşkanı'na suikast amacıyla hareket ettikleri açıkça ortadadır. Gökhan Şahin Sönmezateş'in Çiğli'de sanıklara sıkıyönetim ilan edildiğini söyleyerek güven aşıladığı ortadadır. Suikast yapamaya habersiz gittiklerini kabul etmek hayatın olağan akışıyla bağdaşmaz. Savunmalarındaki ifadeleri; ait oldukları örgütün jargonuna göre sayın Cumhurbaşkanını kast ettikleri ve terörist olarak onu addettiklerini ortaya koymaktadır. TSK'nın en seçkin özel timleri olan SAT ve MAK ve Özel Kuvvetler daha önceden hiçbir örneği olmayacak şekilde müşterek operasyon timi oluşturulduğu, hedefin sayın Cumhurbaşkanı olduğu, kuşanmış oldukları teçhizat dikkate alındığında kendisini ölü ya da yaralı olarak almanın amaçlandığı, hakaret ve tehditlerden büyük husumet besleyerek FETÖ mensubu oldukları ortadadır.
Kullandıkları sözler ve yaptıkları eylem dikkate alındığında Sayın Cumhurbaşkanı'na suikast için gittikleri açıkça ortadadır" Çokal açıklamasında; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sadece şahsı adına değil devletin başı ve Türk milletini temsilen katılmak istediğini kaydetti.
SAVCI MÜTALAASINI SUNDU: TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA
Daha sonra Mahkeme Başkanı savcıdan mütalaasını sordu. Duruşma savcısı mütalaasında; "Halen haklarında yakalama kararı olan Burkay Karatepe ve Özcan Karacan hakkında kırmızı bülten çıkarılması Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi için gerekli yazışmaların yapılmasına karar verilmesine, tüm sanıklara bilgi ve belgelerin verilmesine bu konuda infaz kurumu ve ilgili savcılıkla gerekli yazışmaları yapılamasına, olayla ilgili olarak soruşturma aşamasında yapılan çalışmalar nedeniyle tüm kamera kayıtları konduğundan bu konudaki taleplerin reddine, tüm sanıklarla ilgili HTS kayıtlarının tamamı dosyaya konduğundan buna ilişkin tedbirlerin reddine, sanıkların mal varlıklarıyla ilgili tedbir kararlarının kaldırılmasına ilişkin taleplerin reddine, henüz tamamlanmamış dijital materyaller üzerindeki inceleme sonuçlarının beklenilmesine, BYLock kullanıcısı olduğu tespit edilen sanıklarla ilgili mesaj içeriklerinin incelenmesinin istenmesine, iddianamede isimleri geçen ve sanıkların da savunmalarında kendilerinden bahsettikleri Mustafa Turhan Ecevit, Yavuz Özfidan, Ahmet Çiçek ve Fethi Şahbazın tanık olarak dinlenmesine karar verilmesine, tüm müştekilerin katılma taleplerinin kabulüne karar verilmesine, duruşmaya getirilirken sanıklarla ilgili güvenlik önlemlerinin artırılmasına, ayrıca halen tutuklu olan sanıkların üzerlerine atılı suçların nitelikleri ve bu suçların katalog suçlardan olmaları ve somut delillerin mevcut olduğu ve cezaların nitelikleri ve miktarı göze alındığında kaçma şüphesi oluştuğundan tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini" talep etti.
"TUTUKLAMA TALEBİNE KARŞI ÇIKMIYORUM"
Savcı mütalaasının ardından mahkeme başkanı sanıklardan taleplerini almaya başladı. Gökhan Şahin Sönmezateş suçunu kabul ettiğini beyan ederek tahliye talep etmediğini söyledi. Sönmezateş, "Suçumu kabul ediyorum ama FETÖ'cü değilim. Takiye yapmıyorum. 90 bin yılın üzerinde hapisle yargılanırken bana tahliye verilse terörist ve FETÖ'cü kisvesiyle çıkmam. Devletin elinde fazlasıyla bilgi var. Adalet önünde hepsiyle yüzleşeceğim. Maddi deliller üzerinde her şeye eyvallah. Mahkemeye getirilirken kendim için vicdanen korkmuyorum. Bizi getiren jandarma bizden daha risk altında bunun bir sonraki aşamasını görebiliyorum. Bizi meczup biri vurmaya kalkacak şu an o safhaya gelmiş durumdayız bir tane askere zarar gelmesini istemem. Bu zihniyete karşı hiçbir korkum yok. Cumhurbaşkanı'na bizden önce bir suikast girişimi oldu mu? Radar görüntüleriyle oynayan bunun bedelini öder. Yunanistan ve Bulgaristan ve Avrupa kayıtlarına bakalım. Hep birlikte içimiz rahatlasın. Tutuklama talebime karşı çıkmıyorum. Sabırla delillerin toplanmasını bekliyorum. Ayrıca Bahattin Akgül ile Ali Yazıcı ile o meçhul seyahati yapan ve adının Emin Yarbay, Mr Emin her kimse bu kişinin dinlenmesini talep ediyorum" dedi. Sönmezateş'ten sonra bazı sanıklar da tahliye talep etmediklerini kaydetti.
MAHKEME BAŞKANI: EL İNSAF
Sanıklardan Haldun Gülmez mahkeme başkanını tarafsız davranmamakla itham edince mahkeme başkanı Emirşah Baştoğ hukuk devleti olmasaydı zaten burada bu şekilde yargılanamayacaklarını hatırlatarak 3 haftadır savunmaları için süre kısıtlaması yapmadığını kaydetti ve "El insaf" dedi. Savcı Gülmez'e yaralı yakalandığında üzerinden çıkan FETÖ duasının sorulmasını talep edince Gülmez, duanın her kelimesinin tek tek mahkemede okunmasını talep etti.
"MÜŞTEKİ HAKLIYSA NİYE 7- 8 AVUKAT İLE DURUŞMAYA GİRİYOR?"
Cumhurbaşkanlığı avukatlarının suçlamalarına söz alarak yanıt veren sanıklardan Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, "90 bin yıl yatacağımı bilsem, bana 'FETÖ'cüyüm' dedirtemezler. Çünkü, bu terör örgütü üyesi değilim" dedi.
Bu ülkenin insanlarının geleceğinin altına dinamit koyanlarla anılmak istemediğini belirten Tuğgeneral Sönmezateş, "Bu benim için onursuzluktur, şerefsizliktir. Bana bunu yapanlardan hesabını soracağım. Hayatım önemli değil ama bu zihniyetle her yerde mücadele etmek benim tek görevim olacak. Bunu yapanları tek tek ortaya çıkarmak için ne gerekiyorsa yapacağım. Haklılığımı kanıtlamak için bir avukat ile duruşmaya girdim. Müşteki haklıysa niye yedi, sekiz avukat ile duruşmaya giriyor?" dedi.
SALONDA GERGİN ANLAR YAŞANDI
Zaman zaman Cumhurbaşkanlığı avukatları ile sanıklar arasında tartışmalar yaşandı. Yerinden kalkarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarına bağırarak tepki gösteren sanık Yüzbaşı İsmail Yiğit'in yeri, Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ tarafından değiştirildi. Yüzbaşı Yiğit, salonda avukatlardan uzakta bir yere oturtuldu.
Mahkeme Başkanı Baştoğ, elinde cebinde olan sanıkları da "Mahkeme huzurunda olduğunuzu unutmayın. Elinizi cebinizden çıkarın, yoksa yerinizi değiştireceğim" diyerek uyardı.
Sanıklardan Üsteğmen Ali Sarıbey, Cumhurbaşkanlığı avukatlarının, 'Hepsi aynı toptan ifadeyi kullanıyorlar' sözlerini eleştirip, "Bunu bir hukukçuya yakıştıramıyorum. Avukatın yüksek sesle konuşmasını ev sahibine baskı olarak değerlendiriyorum" dedi.
Hava Astsubay Kıdemli Çavuş Abdülhamit Gülerden, "Maddi imkanım olmadığı için avukat tutamadım. Deliller üzerinden savunma yaptım. FETÖ'cü değilim. Bununla ilgili elinde delil olan varsa ortaya koysun" dedi.
SAVCI MÜTALAA VERDİ
Daha sonra savcı Ali Cenk, mütalaasını açıkladı. Savcı Cenk, mütalaasında, okunan talimatlara, gelen delillere bu aşamada diyecekleri olmadığını belirtip, haklarında yakalama kararı bulunan Fetullah Gülen, Burkay Karatepe ve Özcan Karacan'ın yakalanması için kırmızı bülten çıkarılmasına karar verilmesini istedi.
Savcı Cenk, Fetullah Gülen'in iadesi için gerekli yazışmaların yapılmasına, olayla ilgili olarak soruşturma aşamasında yapılan çalışmalar neticesinde ulaşabilecek kamera ve tüm sanıklarla ilgili HTS kayıtlarının tamamı dosyaya konulduğunda buna ilişkin taleplerin reddine karar verilmesine, sanıkların mal varlıkları üzerine tedbir kararlarının kaldırılmasının reddine, henüz tamamlayan dijital eylemler üzerindeki inceleme sonuçlarının beklenmesine, kovuşturma aşamasında ByLock kullanan sanıklarla ilgili olarak mesaj içeriklerinin istenmesine karar verilmesini talep etti.
İddianamede isimleri geçen ve sanıkların da savunmalarında kendilerinden bahsettikleri Mustafa Tor, Kanuni Çiçek, Yavuz Özfidan, Murat Selçuk Çor, Tevfik Şahbaz'ın tanık olarak dinlenmesine karar verilmesini de isteyen Savcı Ali Cenk, ayrıca, ifadeleri alınamayanlar için tekrar talimat yazılmasına, bu aşamada müşteki sıfatına sahip kişilerin davaya katılma kararının kabulüne karar verilmesine, sanıkların duruşma salonuna nakilleri sırasında güvenliklerin alınması ile ilgili kolluk birimine yazı yazılmasına, sanıklardan Albay Cenk Bahadır Avcı. Binbaşı Şükrü Seymen, Tuğamiral Tezcan Kızılelma, Cumhurbaşkanlığı eski başyaveri Kurmay Albay Ali Yazıcı ve Yarbay Hüseyin Yılmaz'a ek savunma hakkı tanınmasına ve tutuklu sanıkların tamamının tutukluluğunun devamına karar verilmesini istedi.
TUTUKLU KALMAYI TALEP ETTİ
Savcının mütalaasını okumasından sonra söz alan Komando Yüzbaşı Haldun Gülmez, "Burada alınan ifadeler ve deliller incelendiğinde, Cumhurbaşkanı'na karşı işlendiği iddia edilen suikast girişiminin gerçekleşmediği, ona yönelik bir suikast girişimi olmadığı ortadır ve açıktır" dedi. Buna rağmen mal varlıklarına tedbir konulduğunu söyleyen Yüzbaşı Gülmez, tutuklu kalmalarını talep ederek şunları söyledi:
"Yargılama sürecinde alnımızın akı ile elde ettiğimiz mal varlığımıza tedbir konulması kanunlarımıza aykırıdır. Maddiyatımıza el konularak, savunmamız engellenmesi hukukumuza da aykırıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 10 avukat göndererek bu davaya müdahil olmasını kabul etmiyoruz. Bizi bırakın, ailelerimizin baskı altına alınması, hayatlarının karartılması doğru değildir. Bugün de gördük ki hayati tehlikemiz dışarıda içeriden daha fazladır. Bu nedenle tutuklu kalmamı talep ediyorum."
"DUYARLI OLMASAYDIK İKİ DEĞİL 80 ŞEHİT OLURDU"
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava sanık Pilot Yarbay Davut Uçum ek savunmasında, "Herkese bireysel olarak yargılanma hakkı verilmesi lazım. FETÖ çuvalının içinde olmak istemiyorum. Ben o operasyonda yer aldım ama harekatın Cumhurbaşkanı'na yönelik olduğunu bilmiyordum. Bu nedenle bana küfür eden insanların çocuklarını o operasyonda kurtardım. 9 yaşındaki kızıma küfretmesinler. Radar izleri ve NASA kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum. Ben ve arkadaşlarım orada duyarlı olmasaydık. İki değil en az 70-80 şehit olurdu" dedi.
KEŞİF İSTEDİ
Sanık Astsubay Erkan Çıtak da operasyon ile ilgili olarak olay yerinde tutuklu sanıklarında bulunacağı bir keşif yapılmasını talep edip, "Çünkü bu gerçeğin ortaya çıkarılması gerekiyor" dedi.
TAHLİYESİNİ İSTEDİ
Kara Pilot Albay Murat Dağlı da, şikayetçi avukatlarının savunmaların ortak yapıldığını söylediğini hatırlatıp, "Kimse ile savunmam aynı değil. Alay komutanı olarak bu insanları görmedim. Tanımadığım, bilmediğim insanlarla nasıl operasyonda olabilirim? Savunmamda diğer sanıklarla ilgili tek bir benzerlik varsa suçlamaları kabul ederim. Marmaris'ten ayrıldıktan sonra kaçmak isteseydik en kolay kaçacak olan bizim ekibimizdi. Olaydan sonra kaçmak aklımın ucundan bile geçmedi. Bu nedenle adli kontrol talebiyle tutukluluk halimin sonlandırılmasını istiyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri Kurmay Albay Ali Yazıcı da dün yaptığı savunmaya ekleyecek bir şeyi olmadığını, bir talebinin de bulunmadığını söyledi.
Eski Başyaver Yazıcı Tahliye Olmak İstemedi
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast teşebbüsü ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski Başyaveri Albay Ali Yazıcı, tahliye talebinde bulunmadı.
Muğla Ticaret ve Sanayi Odasının konferans salonunda görülen duruşmanın öğleden sonraki kısmında Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra şehit polis memurlarının aileleri, Milli Savunma Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, AK Parti Muğla Milletvekili Nihat Öztürk ve 15 Temmuz gecesi Marmaris'te çatışmaya girerek yaralanan müştekilerin de müdahillik talebinde bulunduğunu belirtti.
Duruşmada sanıklar ek savunmalarını yaptı, avukatlar müvekkillerini sırayla savundu. Sanıklar, dava dosyasına konulan yeni delillerle ilgili savunma yapmak için mahkemeden süre talebinde bulundu.
Duruşmada sanıklar ayrıca, Ege Ordusu Komutanı Abdullah Recep, Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı, Muğla Valisi Amir Çiçek, Muğla Jandarma Komutanı Albay Yavuz Özfidan, Imsık Meydan Komutanı Fethi Şahbaz, Murat Dağ, Bahattin Akgün, Hacı İbrahim Çalışkan, Serkan Çolak, Yasin Büyükaltay, Yasin Sağkop, Fatih Boztoprak ile iddianamede ifadeleri bulunan "Kuzgun" ve "Şapka" kod adlı gizli tanıkların dinlenmesi talebinde bulundu.
Sanıkların yargılamaya ilişkin taleplerinin alındığı duruşmada, eski Başyaver Albay Ali Yazıcı, "Önceki savunmama ekleyecek bir şeyim yok. Tahliye talebinde bulunmuyorum." dedi.
Tahliyesini isteyen sanıklardan eski Tuğamiral Tezcan Kızılelma ise müşteki avukatlarının, "Tek kalemden çıkma ortak savunma yaptıkları" şeklindeki ifadelerine karşı çıkarak, "Emrimde 15 uçak 30'dan fazla helikopter vardı. İstesem İspanya'ya kadar kaçardım. Tutuksuz yargılanmamı talep ediyorum." diye konuştu.
Sanıklardan bazıları, avukatları duruşmada bulunmadığı için ek savunmalarını yarın yapmak istediklerini belirtti.
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesince, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın bir numaralı sanığı FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in ABD'den iadesi için Adalet Bakanlığı aracılığıyla talepte bulunulmasına karar verildi.
DELİLLER İNCELENDİ
Muğla Ticaret ve Sanayi Odasının konferans salonunda görülen 3'ü firari, 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılandığı davanın duruşmasında tüm sanıkların savunma işlemlerinin tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti, sanık avukatlarının talepleri ve dava dosyasına gönderilen delilleri inceledi.
TELEFON GÖRÜŞMESİ KAYITLARI MAHKEMEYE ULAŞTI
Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığının deposundan askeri hat üzerinde yapılan telefon görüşme kayıtlarının mahkemeye gönderildiğini söyledi.
TC-Ata uçağının radar görüntülerinin yer aldığı CD'nin de mahkemeye gönderildiğine işaret eden Baştoğ, soruşturma aşamasında yazılan yazıya istinaden sanıkların kullandığı araçların plaka kayıtlarıyla ilgili dokümanların geldiğini kaydetti.
Baştoğ, sanık askerlerden bazılarının daha önce görev yaptıkları 3. ve 4. Kara Havacılık Alay Komutanlıklarının depolarında bulunmayan ve olay sırasında kullanıldığı değerlendirilen malzemelerin listesinin de ellerine ulaştığını bildirdi.
SIM VE HAFIZA KARTLARINDA İNCELEME TAMAMLANDI
Ankara Kriminal Polis Laboratuvar Müdürlüğünce silahlar üzerinde yapılan biyolojik inceleme raporu dosyasının gönderildiğini belirten Baştoğ, bazı sanıkların telefonlarının SIM ve hafıza kartlarıyla ilgili yapılan incelemelerin de tamamlandığını ifade etti.
Mahkeme Başkanı Baştoğ, inceleme sonunda sanıklardan Haydar Murat Özden ve Cenk Bahadır Avcı'nın SIM kart ile hafıza kartlarında "ByLock", "Eagle" ve "Kakaotalk" gibi programlara rastlanmadığı ancak söz konusu kelimelerle ilgili kalıntı izinin görüldüğünü belirtti.
GÜLEN'İN İADESİ
Adresi belli olması nedeniyle davanın bir numaralı sanığı Fetullah Gülen'in ABD'den iade edilmesine ilişkin Adalet Bakanlığınca yazı gönderilmesi talebinde bulunulduğunu ifade eden Baştoğ, ayrıca firari sanıklar Burkay Karatepe ve Özcan Karacan'ın yakalanması için kırmızı bülten çıkartıldığını söyledi.
SANIKLAR BİLGİSAYAR TALEBİNDE BULUNDU
Mahkeme dosyalarının binlerce sayfaya ulaştığını ve bu nedenle sanıklara bunların ulaşması konusunda sıkıntılar yaşandığına dikkati çeken Mahkeme Başkanı Baştoğ, sadece telefon HTS kayıtlarının dahi 100 bin sayfadan fazla olduğunu vurguladı.
Bunun üzerine sanıklar, cezaevinde kullanabilmeleri için bilgisayar talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilecek. Savunmaların tamamlanmasının ardından mahkeme heyetinin ara kararını açıklaması bekleniyor.
10.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Muğla Ticaret ve Sanayi Odasının konferans salonunda görülen duruşmada, dava dosyasına giren delillerle ilgili sanıklar ve avukatlarının talepleri dinlendi.
Suikast girişimini yönettiği iddia edilen eski Binbaşı Şükrü Seymen, duruşmada müşteki avukatlarının, sanıkların tek elden savunma yaptığı yönündeki beyanlarını reddetti.
Duruşma başında, "Darbede yer aldım ve çocuk gibi ağlayacak halim yok." dediğini hatırlatan Seymen, kendisi dışında hiçbir sanığın böyle bir beyanda bulunmadığına dikkati çekti.
FETÖ mensubu olmadığını öne süren Seymen, kendilerini almadığı için infiale kapılarak skorsky helikoptere ateş ettiği iddiasını reddetti.
Seymen, "12 kişiyi ben seçtim, helikopteri ben ayarladım. Nereye ve ne için gittiğimizi biliyordum. Ben bir askerim, verilen emri yerine getirdim." savunması yaptı.
Eski Özel Kuvvet üyelerinden Üsteğmen Murat Köse ise mahkeme salonu dışındaki protestocuları, "marjinal küçük bir grup" diye nitelendirerek, "Tehlike arz ettiklerini düşünmediğim için tahliyemi talep ediyorum." dedi.
"Maç 90 dakika" notunu kabul etmedi
Söz alan dava savcısı, eski Özel Kuvvetler üyesi Yüzbaşı Mehmet Öztürk'e, cezaevinde bulunan ve kendisine ait olduğu iddia edilen notu sordu.
Önceki oturumlarda söz konusu notla ilgili yönelttiği soruyu sanığın avukatı olmadığı gerekçesiyle yanıtlamadığını hatırlatan savcı, "Tutuklu bulunduğu cezaevinde kendisiyle aynı suçtan tutuklu sanıklara ulaştırılmak üzere yazdığı 'Komutanlarım tekrardan günaydın… ile başlayıp, '15 Temmuz'un son değil başlangıç olduğuna inanıyoruz. Maç 90 dakika daha bitmedi.' notuyla ilgili savunma yapmasını istiyoruz." dedi.
Öztürk, bunun üzerine, "Yazı bana ait değil, atılan bir iftira. Adım kullanılarak bana atılmış bir iftira." cevabını verdi.
Suikast Girişimi Davasında "Gizli Tanık" Başvurusu
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davada, bir kişi "gizli tanık" olarak ifade vermek için başvuruda bulundu.
Muğla Ticaret ve Sanayi Odasının konferans salonunda görülen duruşmada, sanıkların talep dilekçelerini okuyan Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, dilekçelerden birisinin gizli tanıklık talebiyle ilgili olduğunu kaydetti.
Baştoğ, "Eski asker olduğunu tahmin ettiğimiz bir kişi, mahkememize konu olan suç iddiasıyla ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olduğu ve gizli tanık olarak ifade vermek istediğine dair dilekçe sundu. Dilekçeyi değerlendirip karar vereceğiz." dedi.
Duruşmaya yarın saat 15.00'te devam etmek için ara verdiğini belirten Baştoğ, yarın sanıkların taleplerini değerlendirip ara kararı açıklayacaklarını bildirdi.
Duruşmanın sona ermesinin ardından sanıklar, yoğun güvenlik önlemleri altında Muğla E Tipi Kapalı Cezaevine götürüldü.
"TÜRK PİLOTU TEK BAŞIMA SİLAH KULLANMADAN KURTARMIŞTIM"
Muğla 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın duruşmasında taleplerini dile getiren FETÖ'nün Çiğli imamı olarak bilinen Astsubay Başçavuş Zekeriya Kuzu bu sırada kendisini anlatırken, "Milliyetçi ve muhafazakar olduğum için cezalar aldım. Ege'de problemli sularda, Türk-Yunan F16'larının çarpışması olayında Türk pilotu tek başıma silah kullanmadan kurtarmıştım. Böylece olası bir savaşı önlediğim söylenmişti. Hatta silahım olmadan aşağı inmem eleştirilmişti" dedi.
"BULUNDUĞUMUZ HELİKOPTERİN İNCELENMESİNİ İSTİYORUM"
Muğla 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davaya verilen aranın ardından tutuklu sanıklardan İstanbul'daki Harp Akademileri Komutanlığı'nda görevli Yüzbaşı Mehmet Cantaz'ın talebinin alınmasıyla devam edildi. Savuma hakkının kısıtlandığını öne süren Yüzbaşı Cantaz, "Bu nedenle yeterli savunma yapamadık. Bulunduğumuz helikopterin incelenmesini istiyorum. Babamın telefon numarasını kullanıyorum. FETÖ ile ilgim yok. Bu bile belki delil olabilir" dedi.
"OTURUP ÇOCUKLAR GİBİ AĞLAYACAK HALİM YOK"
Daha sonra Binbaşı Şükrü Seymen'in talebi alındı. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile sanıklara kendilerini üçten fazla avukatla savunamama kısıtlaması getirildiğine dikkati çeken Binbaşı Seymen, şunları söyledi:
"Adil yargılanma gereği müşteki olan Cumhurbaşkanı'nın avukatlarının da üç kişi ile sınırlandırılmasını talep ediyorum. Müşteki avukatlarının iddialarının tamamını reddediyorum. Meclis'in ve özel harekatın bombalanması gibi konuların dava ile ne ilgisi var? Asker olduğumu, bana verilen emiri yerine getirdiğimi, darbede bulunduğumu söyledim. Oturup çocuklar gibi ağlayacak halim yok. İddianamedeki ifadelerimiz baskı, tehdit ve şantajla, doğru olmayan suçlamalarla alındı. İleride bugün ile ilgili belgeseller çekilecek, kitaplar yazılacak, oturumlar yapılacak. Çocuğum bana, 'Baba, bu haksızlığa nasıl boyun eğdin' derse, 'Allah'tan başka kimseye boyun eğmedim' diyeceğim. Hakkımda sahte rapor düzenleten polis ve resmi yetkililer hakkında sonuna kadar mücadele edeceğim. Darbeyi cuma sabahı öğrendim ve 12 kişiyi de ben seçtim. Ancak ben helikoptere ateş etmedim. İddianamedeki tutanaklara göre helikoptere ateş ettiğim ve bir kurşun isabet ettirdiğim yazılı. Bu bana hakarettir. Benim seviyemde biri o helikoptere ateş etseydi, en az 28-30 mermi isabet ettirirdi."
"TUTUKLULUĞUMUN DEVAMINI TALEP EDİYORUM"
Sanık Astsubay İlyas Yaşar da "Cumhurbaşkanına bu suikast girişiminin gerçeklerinin ortaya çıkarılmasını talep ediyorum. Binlerce kişinin hayatını ve ülkenin geleceğini tehlikeye atarak bize bu tuzağı kuranlar, elini kolunu sallayarak dışarıda gezerken, biz burada savunma yapıyoruz. 'Gerçekler ortaya çıksın' diye mücadele etmek için, tutukluğumun devamını talep ediyorum" dedi.
"MAÇ 90 DAKİKA HENÜZ BİTMEDİ MESAJINI BEN YAZMADIM"
Astsubay Yaşar'ın talebinin alınmasının ardından iddianameyi hazırlayan savcı Ali Cenk, sanık Yüzbaşı Mehmet Öztürk'ten cezaevinde kendisi ile aynı suçtan tutuklu olan kişilere yazdığı ve gönderirken yakalandığı "15 Temmuz bir son değil başlangıçtır. Maç 90 dakika henüz bitmedi" mesajını açıklamasını istedi. Yüzbaşı Öztürk, bunun üzerine "Yazı bana ait değil, iftira atılıyor" diye yanıt verdi.
"NİHAT DOĞAN GİBİ GİYİNDİK"
Tutuklu sanıklardan son olarak Yüzbaşı Özay Cödel'in talepleri dinlendi. Yüzbaşı Cödel, şunları söyledi:
"Cezaevinden gelirken takım elbise kravat takmamızın engellenmesinin anlamını kavrayamadık. Bunun otobüsteki mini etekli kadını tekmeleyen zihniyetten farkı yok. Neden bunu bize yapıyorlar? Nihat Doğan gibi giyinip mahkemeye gelmek hoşumuza gitmiyor. Arkadaşım yanımda şehit oldu. Ben ölseydim, 'şehit' diyeceklerdi. Şimdi, 'Vatan haini' diyorlar. FETÖ'cü değilim, vatan haini değilim, vatanımı çok seviyorum. Elimde savunma için kelimelerden başka gücüm yok. İnsani değerleri kaybetmiş bir zihniyetle karşı karşıya kaldığımı düşünüyorum. Bana, 'Vatan haini, darbeci' diyen, küfür edenlere 'Kendinizi bizim yerimize koyun. Kabul ederseniz bunları yapmaya devam edin' diyorum."
Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, duruşmayı ara kararını vermek üzere yarın saat 15.00'e erteledi.
11.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılandığı duruşmada savunma yapan sanıklar, tutarsız ifadelerle kendilerini aklama yoluna gitti.
Tutarsız ifadelerden öne çıkanlardan birisi de 15 Temmuz'da darbeci askerleri önlemeye çalışırken şehit olan Marmaris Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memuru Nedip Cengiz Eker'in ölüm saati oldu. Mahkeme heyetinin dinlediği sanıklardan bazıları, Eker'in, kendileri henüz Marmaris'e ulaşmadan şehit düştüğünü iddia etti.
Bazı sanıklar, Eker'in ölüm raporunda, şehadet saatinin 00.43 olarak geçtiğini de öne sürdü.
"Yaralılar ve şehitlerin hastaneye geliş saati belli"
Darbe girişimde şehit olan Eker ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koruma polisi Mehmet Çetin'in cenazelerinin getirildiği Özel Ahu Hastanesi Başhekimi Dr. Sahir Ökten, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çatışma bölgesine yakın olduklarından 15 Temmuz gecesi bütün yaralıların önce hastanelerine getirildiğini söyledi.
Muğla Valiliğinin talimatı doğrultusunda bütün çalışanların hastanede hazır beklediğini belirten Ökten, "Tüm yaralılar ve şehitlerimizin hastaneye geliş saatleri hem kayıt defterimizde hem de güvenlik kameralarında belli. Hem görüntülerde hem de sistemlerimizde bunların saati, dakikası ve saniyesi dahi mevcut." dedi.
"Şehitlerimiz hastanemize geldiğinde yaşamlarını yitirmişlerdi"
Ökten, ağır yaralılara müdahale ettiklerini, hafif ateşli silah yaralıları ve darp sonucu yaralananları ise devlet hastanesine yönlendirdiklerini anlattı. Ağır yaralılara yer açmak için bu yolu tercih ettiklerini dile getiren Ökten, "Yaralılar ve şehitlerimiz ateşli silahla vurulmuşlardı. Şehitlerimiz hastanemize geldiğinde yaşamlarını yitirmişlerdi." diye konuştu.
Suikast girişimine katılan darbe yanlısı askerlerin ambulanslara ateş açtığını da anımsatan Ökten, sağlık ekiplerinin yaralılar ve şehitlere, mermiler altında ulaştığını vurguladı.
Şehit polisin vurulduğu saat güvenlik kamerasında
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen "Cumhurbaşkanına Suikast Girişimi Davası" dosyasında yer alan güvenlik kamerası görüntülerinde de polis memuru Nedip Cengiz Eker'in vurulduğu saat 04.22 olarak görülüyor. Hastanenin güvenlik kamerası kayıtlarına göre, şehit polis Eker hastaneye saat 04.41'de getiriliyor. Hastane kayıtlarında Eker'in ölüm saati ise 04.30 olarak yer alıyor.
ÇELİŞKİLER
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimi ve 2 polisin şehit edilmesine ilişkin saldırıyla ilgili davanın 3 hafta süren ilk duruşmasında sanıklar, tutarsız ve birbiriyle çelişen ifadeler verdi.
Muğla E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan sanıklar, adliyenin fiziki koşullarının yetersizliği nedeniyle mahkeme salonuna dönüştürülen Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda yargılandı. Bina çevresinde duruşma süresince aralarında özel harekat polislerinin de bulunduğu 400'den fazla güvenlik personeli görev aldı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu davanın 20 Şubat'tan bu yana süren ilk duruşmasında, iki numaralı sanık eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ve üç numaralı sanık eski Binbaşı Şükrü Seymen ile aralarında Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığının "üs imamı" olarak anılan eski astsubay Zekeriya Kuzu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski yaverlerinden Ali Yazıcı, eski Deniz Hava Üs Komutanı Tuğamiral Tezcan Kızılelma'nın da bulunduğu 44 sanığın savunması alındı. Duruşmada, sanıkların büyük bölümü emniyet ve savcılıkta verdikleri ifadelerle çelişkili beyanlarda bulundu.
Davanın iki numaralı sanığı olan ve suikast timini helikopterden yönettiği belirtilen Sönmezateş, görevi kendisine Semih Terzi'nin verdiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "derdest" ederek Ankara'ya götürmek için Marmaris'e gittiklerini öne sürdü.
Suikast girişimi sırasında Özel Kuvvetler ekibinin başındaki isim Şükrü Seymen ise Sönmezateş'in kendisine " Türk Silahlı Kuvvetleri emir komutasında darbe yapıldı, biz de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sağ ele geçireceğiz." dediğini aktardı.
Muhabere Arama Kurtarma (MAK) ekibinin başındaki Taner Berber de 15 Temmuz'da Sönmezateş'in telefonla kendisini arayarak havalimanından kendisini aldırmasını istediğini ileri sürdü. Berber, Marmaris'te polislerle karşılaşana kadar olayın içeriğini bilmediğini iddia etti.
"Menfez paşası"ndan tutarsız ifadeler
Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığında FETÖ'nün "üs imamı" olarak anılan "Paşa" lakaplı eski başçavuş Zekeriya Kuzu ise duruşmada önceki beyanlarıyla çelişen ifadeler verdi. Emniyet ve savcılıktaki ifadelerini mahkemede reddeden Kuzu, daha önceki anlatımlarını "senaryo" olduğu ve kendisinin kurguladığını savundu.
"Benim darbe girişiminden bilgim yoktu, sosyal medyadan görmedim. Telefonum açıktı ama şarjı çok azdı fazla kullanmadım." diyen eski pilot Yüzbaşı Ali Aktürk'ün, suikast girişiminin ardından telefonla konuştuğu hem kendisi hem de diğer sanıkların ifadelerine yansıdı.
Aktürk, savunmasında yakıt ikmali yapamayınca Ünal Coşkun ile telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini belirtirken, Dalaman'daki boş bir araziye indikleri sırada birlik komutanı eski Tuğgeneral Ünsal Coşkun ile Aktürk'ün görüştüğünü sanıklardan helikopter pilotu eski Yarbay Davut Uçum da dile getirdi.
Uçum, savunmasında, "Dalaman'a iniş yaptığımızda karşılayan olmadı. Kuleden 'teslim olun' şeklinde çağrı yapıldı, bunu duydum. Biz indik ve tekrar kalktık. Yakıt ikmali için Imsık'a gidemeyeceğimizi söyledim. Tekrar dönmeyi teklif ettim. Ali Aktürk burada telefon görüşmesi yaptı. Görüşmeler sırasında ben telefonda Ünsal Coşkun ismini gördüm. Daha sonra tekrar meydana indik." dedi.
"Aranızda hizmet hareketinden olmayan var mı?"
Davanın kilit isimlerinden birisi olarak değerlendirilen ve saldırının ardından araziye çıkan darbeci askerlere, "Aranızda hizmet hareketinden olmayan var mı?" sorusunu yönelttiği tanık beyanları ve iddianamede geçen eski Özel Kuvvetler Tim Komutanı Yüzbaşı İsmail Yiğit de duruşmada böyle bir cümle kullanmadığını öne sürdü.
Bu iddiayı Zekeriya Kuzu'nun dile getirdiğini anımsatan Yiğit, "Kuzu'nun daha önceki ifadelerinde suçladığı 55 kişinin 40'ı şu anda serbest durumda. Araziye çıktığımızda bazı kişilerde duyma kaybı olduğu söyleniyordu. Zekeriya Kuzu'ya işitme testi yapılmasını talep ediyorum." şeklinde konuştu.
Birinci ve ikinci pilot birbirlerini yalanladı
Helikopter ikinci pilotu eski Üsteğmen Haydar Murat Özden, Marmaris'e personeli bıraktıktan sonra iniş yaptığı Bodrum Imsık Meydanı'nda televizyona bakınca ülkede neler yaşandığı konusunda bilgi sahibi olduğunu iddia etti.
Helikopterin birinci pilotu Zeki Göçmen, telefonunu kapattırdığı için ülkede olan bitenden haberdar olamadığını ileri süren Özden'in bu ifadesini, söz alan birinci pilotu yalanladı. Göçmen, mahkeme heyetine, "Haydar'ın telefonu kapalı değildi. Gideceğimiz koordinatın telefonla fotoğrafını çekerek tablet bilgisayara aktardı." diye konuştu.
Birinci pilot ile ikinci pilotun ters düştükleri başka bir konu ise Imsık Meydanı'na inen 2 helikopterin bataryaları sökülerek hava araçlarının kullanılmaz hale getirilmesi oldu. Özden, bataryaları kendisinin söktüğünü iddia ederken, Göçmen bu işlemi başkasının yaptığını savundu.
Özel Kuvvetler ekibinden eski Yüzbaşı Mehmet Öztürk'ün de polis ve savcılık aşamasında söylediği "Otele giriş yaptıkları sırada polislerce 'dur' ihtarı yapıldığı" ve "İsmail Yiğit'in el bombasını içeriye attığı düşüncesinde olduğu" ifadelerini mahkemede kabul etmedi.
KPSS sorusuna cevap veremedi
Davanın sanıklarından eski Yüzbaşı Mustafa Serdar Özay, birinci derece yakınları arasında KPSS soruşturmasında tutuklu birinin bulunup bulunmadığı yönündeki soruyu yanıtsız bıraktı.
Özay'ın, "Benim ve hiçbir yakınımın bu yapıyla bir bağlantısı yoktur. Ağabeylerim bu yapının mağdurları arasındadır." sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, sanığa, "Birinci derecede yakınlarınız arasında KPSS soruşturmasında tutuklanan var mı?" sorusunu yöneltti. Özay, bu soruya cevap vermek istemediğini dile getirdi.
Yalan savunmaya mahkeme başkanından tepki
Darbeci askerleri almak için geri dönen ancak polisin yoğun ateşi sonucu bunu başaramayan Sikorsky helikopterin birinci pilotu eski Albay Ali Aktürk'ün çelişkilerle dolu savunması ise Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ'un bile tepkisini çekti.
Ülkede olağanüstü saatler yaşanırken "şarjı az olduğu için" telefonuna bakmadığı ve sosyal medyayı takip etmediğini iddia eden Aktürk, ailesinden kimsenin kendisini arayarak durumu hakkında bilgi almadığını ileri sürdü.
Sanığın bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Baştoğ, 15 Temmuz'da saat 21.30'dan itibaren olağan dışı şeyler olmaya başladığını ve herkesin bunu merak ettiğini hatırlatarak, "Köylü Mehmet ağanın bile durumdan haberi oluyor, duyuyor. Siz hiç mi merak etmediniz, bakmadınız. Eşiniz, kardeşiniz, oğlunuz, kızınız 'Öldün mü, sağ mısın?' diye merak edip arayıp sormadı mı?" sorusunu yöneltti.
Aktürk, soruyu, "Havadaydık telefonum cebimde değildi." şeklinde yanıtladı.
Mahkemede savunma yapan SAT, MAK ve Özel Kuvvetlerin eski üyelerinin benzer ifadeler vermeleri dikkati çeken başka bir nokta oldu. Eski SAT ekibi başından sonuna kadar Marmaris görevindeki hedefi bilmediklerini iddia ederken, Özel Kuvvetler ekibi ise görevlerinin "Cumhurbaşkanını sağ salim teslim alarak güvenli bir yere götürmek" olduğunu öne sürdü.
Duruşmanın üçüncü haftasında mahkeme heyeti, adresi belli olması nedeniyle davanın bir numaralı sanığı FETÖ'nün elebaşı Fetullah Gülen'in ABD'den iade edilmesine ilişkin Adalet Bakanlığınca yazı gönderilmesi talebinde bulunulmasına karar verdi.
Duruşmada bir başka dikkati çeken gelişme ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Halit Çokan'ın, müvekkilinin kamu davasına katılmasına karar verilmesini talep etmesi oldu.
Çokan, "Sayın Cumhurbaşkanı, doğrudan doğruya zarar görmüştür. Sadece şahsı adına değil, devletin başı olduğu için bu suç devlete karşı da işlenen bir suçtur. Bu nedenle devletin başı olarak Türkiye Cumhuriyeti devleti adına davaya müdahil olmak istemektedir. Milletimiz ve Türk demokrasisi adına bu davaya müdahil olma talebi vardır. Şahsı hedef alındığı için kişisel olarak da davaya müdahil olmak istemektedir." şeklindeki görüşlerini paylaştı.
Sanıkların taleplerini içeren dilekçelerin mahkeme heyetince okunması sırasında ilginç bir gelişme yaşandı. Mahkeme Başkanı Baştoğ, dilekçelerden birisinin gizli tanıklık talebiyle ilgili olduğunu kaydetti.
Baştoğ, "Eski asker olduğunu tahmin ettiğimiz bir kişi, mahkememize konu olan suç iddiasıyla ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olduğu ve gizli tanık olarak ifade vermek istediğine dair dilekçe sundu. Dilekçeyi değerlendirip karar vereceğiz." diye konuştu.
"Kaçabilirler, tutuklu yargılansınlar"
Davanın savcısı, halen tutuklu bulunan sanıkların üzerlerine atılı suçların nitelikleri, bu suçların katalog suçlardan olması ve bunları işlediklerine dair somut delillerin mevcut olduğu dikkate alındığında serbest bırakılmaları halinde kaçacakları konusunda yoğun şüphe olduğundan, sanıkların tutukluluk hallerinin devamını talep etti.
Çelişkili ifadeler
Sanıklar arasında savunması sırasında en tutarsız ifadeleri eski Başyaver Albay Yazıcı kullandı. Yazıcı, arabasına aldığı Emin Yarbay (Emin Güven) isimli kişi ve 15 Temmuz gecesi suikast girişiminde bulundukları öne sürülen askerlerin Marmaris'e hareket ettikleri Çiğli 2. Ana Jet Üssüne neden gittiğiyle ilgili somut hiçbir şey söyleyemedi. Yazıcı, "Bunları kendime bile izah edemiyorum." dedi.
Darbe girişimi davasından tutuklu olan eski Yarbay Güven'in ifadeleri ise Yazıcı'nın gerçekleri gizlediğini ortaya koydu. Yazıcı, mahkemedeki savunmasında 15 Temmuz günü Muhafız Alayı'nda bazı kroki ve planlar üzerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nerede olabileceğine dair çalışmalar yaptıklarını reddetse de Güven, ifadesinde Yazıcı'nın görevinin Marmaris'e giderek Cumhurbaşkanının yerini öğrenmek ve koordinatını Alakuş'a bildirmek olduğunu anlatmıştı.
Yazıcı'nın, mahkeme heyetinden tutukluluk halinin devamını istemesi dikkati çekti.
Duruşmada bir başka birbiriyle çelişen ifadeyi ise eski Dalaman Deniz Hava Üs Komutanı Cenk Bahadır Avcı ve eski Deniz Hava Üs Komutanı Tezcan Kızılelma kullandı. Avcı, Marmaris'te polislere ateş açan helikoptere yakıtı telefonla gelen emri üzerine verdiklerini iddia ederken, Kızılelma ise böyle bir talimatta bulunmadığını savundu.
Sanık taleplerinin dinlendiği bölümde suikast girişiminin kilit isimlerinden eski Astsubay Kuzu, cüzdanından çıkan 1 doların oğlunun koleksiyonu için olduğunu ileri sürerken, eski Binbaşı Şükrü Seymen ise 12 kişilik Özel Kuvvetler ekibini kendisini seçtiğini ve helikopterleri ayarladığını itiraf etti.
ARA KARARLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin 3'ü firari, 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılandığı davada mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tahliye taleplerinin reddine karar verdi.
Muğla Ticaret ve Sanayi Odasının konferans salonunda 20 Şubat'tan bu yana devam eden duruşmada, tutuklu sanıkların jandarmalar eşliğinde salona getirilmesinin ardından Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, mahkemenin ara kararını okudu.
Baştoğ, üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, olay tutanakları, otopsi raporları, kriminal raporlar, yakalama ve el koyma tutanakları, görüntü ve radar kayıtları, tüm soruşturma dosyası ile sanık savunmaları kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcut olduğunu kaydetti.
Tanıkların henüz dinlenmemiş ve delillerin tamamen toplanmamış olması, bu kapsamda tanıklar üzerinde baskı kurulması ve delillerin karartılma ihtimali bulunduğuna işaret eden Baştoğ, "Sanıklara atılı suçlarla ilgili yasa maddelerinde öngörülen ceza miktarlarına göre kaçma şüphesi altında bulunmaları ve bu itibarla adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacak oluşu ve tutuklamanın ölçülü bir tedbir olması göz önünde bulundurularak, tüm sanıkların ve sanık müdafilerinin tahliye taleplerinin ayrı ayrı reddi ile tüm sanıkların ayrı ayrı tutukluluk hallerinin devamına karar verildi." ifadelerini kullandı.
Müdahillik kararları
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da arasında bulunduğu 25 kişi, Milli Savunma Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğünün davaya müdahil olmalarına karar verildiğini açıklayan Baştoğ, davanın bir numaralı sanığı firari Fetullah Gülen ile Burkay Karatepe ve Özcan Karacan hakkındaki yakalama emirlerinin devamına, infazlarının beklenmesine hükmedildiğini belirtti.
Baştoğ, sanıklar Karatepe ve Karacan hakkındaki kırmızı bülten sonuçlarının beklenmesini, sanık Fetullah Gülen'in iadesi için gerekli evrakın hazırlanarak Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne gönderilmesini ve müştekiler hakkında yazılmış olup cevabı dönmeyen tüm talimat cevaplarının beklenmesini kararlaştırdıklarını kaydetti.
Kamera görüntüleri istenecek
Telefonlarında "ByLock" tespit edilen sanıklar Haldun Gülmez ve Ali Sarıbey'in mesaj içeriklerinin Muğla Emniyet Müdürlüğünden istenileceğini dile getiren Baştoğ, ara karardaki diğer maddeleri şöyle sıraladı:
"İddianamede isimleri geçen ve daha sonra kimliklerini açıkladıkları anlaşılan gizli tanıklar Kuzgun ve Şapka'nın soruşturma ve kovuşturma ifadelerinin İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinden istenilmesine, 15 Temmuz 2016 saat 22.00 ile 16 Temmuz 2016 saat 06.00 arasındaki İzmir Çiğli - Muğla Marmaris - Dalaman ve Imsık bölgelerine ait MASE kayıtlarının Hava Kuvvetleri Komutanlığından istenilmesine, İzmir Çiğli 2. Jet Ana Üs Komutanlığı helikopter pisti, MAK deposu ve sanık Ramazan Elmas'ın makam odasının giriş çıkışını gösterir tüm kamera kayıtlarının Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığından istenilmesine, Dalaman Hava Meydanı pistine ait kamera görüntülerinin ilgili üs komutanlığından istenilmesine, VİP apronuna ait kamera görüntülerinin Dalaman Hava Limanı Müdürlüğünden istenilmesine, Dalaman Deniz Üs Komutanlığına ait kule kayıtlarının ilgili komutanlıktan istenilmesine, Marmaris bölgesine ait tüm 112 ihbar kayıtları ile 155 ihbar kayıtlarının çözümleri ile temin edilerek mahkememize gönderilmesi hususunda Marmaris İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılmasına karar verildi."
Sanıklar "HTS kayıtlarını" inceleyebilecek
Baştoğ, dosya içinde mevcut olduğundan, radar kayıtlarının yeniden istenilmesi yönündeki taleplerin ayrı ayrı reddini kararlaştırdıklarını kaydetti.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ve "darbe girişimi çatı davası" olarak bilinen kamu davasına ilişkin iddianamenin suretinin ilgili mahkemeden istenilmesine karar verildiğini ifade eden Baştoğ, sanıklar Ünsal Coşkun ve Osman Kılıç'ın müdafilerinin müvekkilleri için davanın Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesindeki kamu davasıyla birleştirilmesine yönelik talepleriyle ilgili, söz konusu iddianame celbedilip incelendikten sonra karar verilmesinin uygun görüldüğünü vurguladı.
Baştoğ, dosyada bulunan "HTS kayıtlarının" sayfa sayısının çok fazla olması ve kağıt ortamında her sanık için dökümü yapılarak gönderilmesinin zorluğu nedeniyle kayıtların CD içinde Cumhuriyet Başsavcılığına yollanarak, cezaevindeki bilgisayar sınıfı ve benzeri imkanlarla sanıkların kayıtları incelemeleri hususunda gerekli olanağın sağlanması ve her sanığa, kendisiyle ilgili önemli gördüğü kayıtların kağıt ortamında verilmesi hususunda Muğla Cumhuriyet Başsavcılığına yazılmasının kararlaştırıldığını söyledi.
Vali Çiçek ve gizli tanıklar dinlenecek
Baştoğ, olaya ilişkin bilgi ve görgülerinin tespiti amacıyla İzmir'deki askeri birliklerde görevli oldukları anlaşılan tanıklar Bahattin Akgül, Murat Bağ, Hakan Yukarki, Serkan Çoban ve Yasin Sağkol'un 24 Nisan'daki duruşmada dinlenmelerine, beyanlarda isimleri geçen ve tanık olarak dinlenmeleri talep edilen Muğla Valisi Amir Çiçek, Muğla Jandarma Alay Komutanı Albay Yavuz Özfidan'ın da 25 Nisan'da duruşmaya davetiye ile celplerine karar verildiğini aktardı.
Yine aynı gün İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davanın soruşturma aşamasında "Şapka" ve "Kuzgun" kod adlarıyla gizli tanık olarak ifade veren ve kovuşturma aşamasında kimliklerini açıklayan kişilerin SEGBİS'le tanık olarak dinlenmek üzere hazır edilmeleri hususunda bulundukları ceza infaz kurumuna yazılması ve tanıkların ifade suretleri gönderildiğinde yazılacak müzekkerede gerçek isimlerinin bulunmasının kararlaştırıldığını belirten Baştoğ, şunları kaydetti:
"Beyanlarda isimleri geçen ve dinlenmeleri talep edilen Murat Selçuk Çol, Emin Keskin, Fethi Şahbaz'ın 26 Nisan 2017 günü mahkememizde tanık olarak dinlenilmek üzere hazır edilmeleri hususunda birlik komutanlıklarına ayrı ayrı yazı yazılmasına, yine aynı gün sanık Ali Yazıcı'nın ifadesinde 'Yarbay Emin' olarak ismi geçen ve Emin Güven olduğu anlaşılan kişinin halen tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunun ilgili cumhuriyet başsavcılıklarıyla yazışılmak suretiyle tespitinden sonra aynı gün tanık sıfatıyla ve SEGBİS'le dinlenilmesine hazır edilmesi için bulunduğu ceza infaz kurumuna yazı yazılmasına karar verilmiştir."
Sanıkların maaş hesapları, SGK alacakları ve banka hesapları üzerinde Muğla 1. ve 2. Sulh Ceza hakimliklerinin değişik iş kararları ile konulan tüm tedbirlerin kaldırılmasına karar verildiğini ifade eden Baştoğ, duruşmanın 24 Nisan'a ertelendiğini bildirdi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'Muğla Darbede Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimi 47 sanık' davası
(11 Mart 2017, 18:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: