Tam
EskidenYeniye
 

Erdoğan'a Marmaris Suikasti Davası

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın görülmesine devam edildi.

Önceki haber title=Sonraki haber

04.03.2017 09:47 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın görülmesine devam edildi.

28.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 4 günlük aradan sonra yeniden başlandı.

İfade veren sanıklardan Yüzbaşı İsmail Yiğit, tanık ifadelerinden, kendilerinden önce suikast girişiminde bulunan kişiler olduğunun anlaşıldığını ileri sürerek, operasyonun da emir komuta zinciri içerisinde yapıldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarının soruları sırasında, 'eski asker' ve 'cuntacı' ifadelerini kullanmaları salonda gerginliğe neden oldu, tutuklu sanıklar oturdukları yerden tepki gösterdi.

"BİZDEN ÖNCE SUİKAST GİRİŞİMİNDE BULUNANLAR OLMUŞ"

Bugünkü duruşma öncesinde zırhlı araç eşliğinde getirilen cezaevi ring aracından indirilen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinde görevli askerlerin aralarında bulunduğu sanıkların görüntülerinin alınmasına izin verildi. Tutuklu askerler, jandarmaların arasında sıkı güvenlik önlemleriyle içeriye alındı. Duruşma salonunun çevresinde de özel harekat timleri ile polisler, önlem aldı. Çatılarda kesin nişancılar görev yaptı.

Yoklamayla başlayan duruşmada ilk olarak Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli Yüzbaşı İsmail Yiğit ifade verdi. İddianamede mağdur olarak bulunan kişilerin ifadelerinden bazı bölümleri okuyan Yüzbaşı İsmail Yiğit, "Bu ifadelerde verilen saatlerden, bizden önce bu bölgeye suikasta gidenlerin olduğunu anlıyoruz. Çünkü biz saat 03.30'da Marmaris'e ulaştık" dedi.

Olaya dair çok sayıda görüntü bulunduğunu ama cumhurbaşkanının kaldığı yere dair hiç görüntü olmadığını da öne süren Yüzbaşı Yiğit, bunların bulunup incelenmesini istedi. Suikast için Marmaris'e gittikleri suçlamasını da kabul etmeyen Yüzbaşı İsmail Yiğit, "Suikast böyle yapılmaz. En önemli unsuru gizliliktir. İddianamede bizim sosyal medyayı kullandığımız söylendi. Biz Marmaris'e gitmeden Cumhurbaşkanı İstanbul'da açıklama yaptı. Oysa konu buysa zaten oraya gitmenin anlamı yok. Birileri bizi gerçekten oraya göndermek istemiş. ya da polislere bırakıp infial yaratmak istemiş. Eğer ben oraya birilerini öldüreyim infial çıksın diye gönderildiysem, bunu yapanlar çıksın, bunu istiyorum" dedi.

Darbeyi önlemek için 10 saat sonra harekete geçildiğini öne süren ve bu süre içerisinde ne yapıldığı soran Yüzbaşı Yiğit, şunları söyledi:

"Bu biliniyorsa ve engellenmiyorsa asıl suç budur. Benim suikast için gittiğim ve FETÖ'nün en iyi en sadık adamı olduğum söyleniyor. Birileri ilah olarak lanse ediliyor. Bunu yapanlara lanet olsun. Dini yapım yoktur. Suç olarak ByLock, Bank Asya'da hesap, okullarında okuma, birbirini kayırma gösteriliyor ama bunların hiçbirisi bende yok. Madem bu kadar etkin bir FETÖ üyesiydim, neden 10 yılımı terör bölgesinde geçirdim? Kendimi tayin ettirmedim. Hayatım boyunca kredi ödedim. Neden kendime yardım ettirmedim?"

ASTSUBAY ZEKERİYA KUZU'NUN SÖZLERİNİ KABUL ETMEDİ

İddianamede ve 'paşa' lakaplı Astsubay Zekeriya Kuzu'nun polisteki ifadesinde, kaçtıkları sırada kendisinin "Aranızda hizmet hareketinden olmayan var mı?" sözlerini söylediği iddiasını da kabul etmeyen Yüzbaşı İsmail Yiğit, "Ben bunu reddediyorum, zaten anlamsız bir cümle. Benim yanımda olan kişilerin ifadesinde yok ama çatışmadan dolayı kulaklarında işitme kaybı olduğunu söyleyen Zekeriya Kuzu'nun ifadesinde bunlar var. Ben kendisine işitme testi yapılmasını istiyorum" dedi.

Babasının da emekli polis olduğunu, kendisinin suratına bakmadığını, tutuklandıktan sonra sadece iki kez yanına geldiğini anlatan Yüzbaşı Yiğit, "Ben böyle bir aşağılamayı kabul edemem. Bu zaten bana ayrı bir hakaret. Kimseyi öldürmek için yaralamak için, hele polis teşkilatından birisini öldürmek için gitmedim. Şimdi terörist olarak karşılarına gidip çatışmakla suçlanıyorum. En büyük aşağılama bu" diye konuştu.

Görevi de kendisine Binbaşı Şükrü Seymen'in emriyle Üsteğmen Murat Köse'nin söylediğini, İstanbul'da buluştuktan sonra da helikopterle Çiğli'ye geldiklerini anlatan Yüzbaşı İsmail Yiğit ifadesini şöyle sürdürdü:

"Burada Gökhan Şahin Sönmezateş, cep telefonundan bize bildiri okudu. TSK'nın yönetime el koyduğunu söyledi. Cumhurbaşkanının bulunduğu yerden alınacağını söyledi. Marmaris'e indikten sonra ilk tabanca sesi geldi. Sonra karşı ateş açıldı. Art niyetli olsak neden karşı ateşi durduralım. Çatışma kısa sürdü. Polisler bize ateş etmese onları göremeyecektik. Lanet olsun bunlar yaşanmayacaktı. İnfial için oraya gitsek, polisleri neden içeriden çıkartalım. Benim kullandığım taarruz tipi el bombası, ses ve sis yayar, psikolojik etki yapar. Ben bombayı içeriye atsaydım hepsi şehit olurdu."

CUMHURBAŞKANI AVUKATLARI İLE TARTIŞMA YAŞANDI

Yüzbaşı İsmail Yiğit, ifadesini bitirmesinden sonra ilk olarak mağdurların avukatlarının sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarından Ahmet Özer'in, "Suikast için gitmediniz, peki ne için gittiniz?" sorusuna Yiğit, şu karşılığı verdi:

"Cumhurbaşkanını oradan almak için gittik. Kimse suikast için gitmedi. Sıkıyönetim ilan edildi. Emir komuta içerisinde Cumhurbaşkanının alınması talimatı verildi. Bu ülkenin komuta kademesi, 1980 darbelerinde benimle aynı rütbedeydi. Bugün onlar o darbelerden sorumlu tutulmuyorlar. Ben darbeye bilerek katılmadım. TRT'den yayın yapıldı."

Cumhurbaşkanının avukatları, İsmail Yiğit'e 'kendisine emri kimim verdiğini ve neden özellikle seçildiği' sorularını da yöneltti. Bu anlarda avukatlar ile sanık avukatları ve sanıklar arasında sözlü atışma ve gerginlik yaşandı. Diğer tutuklu sanıklar da oturdukları yerlerden Cumhurbaşkanının avukatlarına tepki gösterdi.

Avukatlar bu kez de 'darbeye katılmanın suç olduğunu bilip bilmediğini ve neden kaçtığını' da sordu. Yüzbaşı Yiğit, "Ortada bir suç varsa, yüzbaşı olarak sorumlusu ben miyim? Ben emir komuta içerisinde görev yaptım. Sorumluluğum anayasal olarak da yok. Ben oraya gittiğimde polisle çatışacağımı bilmiyordum. Ben askerin darbe yapmasına karşıyım. Asker kendi işini, siyasetçi kendi işini yapacak. Kim yarışa girecekse girecek. Ben buna alet olmak istemem. Emri yerine getirdim" dedi.

Yüzbaşı İsmail Yiğit, çatışmaya girmemek ve kimseyi öldürmemek için kaçtığını da söyledi.

Sorular sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarının, 'eski asker' ve 'cuntacı' ifadelerini kullanmaları, salonda bir kez daha gerginliğe neden oldu, tutuklu sanıklar ile avukatlar bu ifadelere tepki gösterdi.

Yiğit, kendisinin FETÖ'cü olmadığını, o gece Cumhurbaşkanını almaya gittiklerini bildiğini belirterek, "Marmaris'teki otele bizden önce saldırı olduğunu biliyorum. Mağdur tanıklar Duygu Ayaz, Savaş Karataş, Ekber Karadağ, Hüseyin Altın ve Dr. Erdol Doğu'nun ifadelerine göre gece saat 01.00 sıralarında otel bölgesine ateş edilmiş. Bunun kamera kayıtları çıkarılsın. Polislerin birisini de onların şehit ettiğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanına suikast girişimini bizden önce onlar yapmışlar. Sayın Cumhurbaşkanı onların suikast girişiminden kıl payı kurtulmuştur. Nedense ikinci otelin olduğu yerde kamera görüntüleri var. İlk çatışmanın olduğu yerde kamera görüntüsü yok. Bu kamera görüntülerinin bulunması gerekir. Bu görüntülerin bulunmaması Cumhurbaşkanını zan altında bırakıyor. Birçok önemli operasyona katıldım. Böyle suikast olmaz. Suikastın önemli tarafı gizliliktir. Asıl sorulması gereken Cumhurbaşkanı oradan ayrıldığı halde korumalarını neden, kim orada bıraktı? Cumhurbaşkanı ayrıldığı halde bizi oraya kim gönderdi ve bizi onlarla karşı karşıya bıraktı. Aynı gün saat 16.00'da uçuş yasağı getirildi. Biz İstanbul'dan İzmir'e geldik. Bize neden engel olunmadı. Engel olmayanlar sorumludur. Genelkurmay Başkanı darbe girişimini saat 16.00 sıralarında öğrendi. Önlemek için neden 8 saat bekledi. Bugün burada maddi olgularla değil, kanaatlerle yargılanıyoruz. FETÖ'cü olsam 10 yıl terör bölgesinde değil, daha rahat bölgelerde görev yapardım. Evim yok. FETÖ'cü olsam evim olurdu. İddianameye göre, kaçtığımız sırada 'İçimizde hizmet hareketinden olmayan var mı?' diye sormuşum. Bunu o kadar kişinin içinde sadece Zekeriya Kuzu mu duymuş? Kendisi ifadesinde işitme sorunu olduğunu söylemişti. Buna rağmen sadece kendisi duymuş. Kuzu'ya işitme testi yapılsın. Zekeriya Kuzu bugüne kadar 57 FETÖ'cü isim verdi, 45'i serbest bırakıldı. Biz çatışmaya gitmedik. Eğer öyle olsaydı, bizim teçhizatımız polislerin teçhizatından daha iyiydi. Sis ve ışık bombasını cam kenarına ben koydum, içeri atmadım. Yine polislere zarar gelmemesi için çam karıklarından polisleri korumak için üzerlerine kalkan oldum. Ben emri Şükrü Seymen'den aldım. Bize Cumhurbaşkanının sağ salim alınması söylendi. Şükrü Seymen herkesin olmak istediği önemli bir kişidir. Kesinlikle Cumhurbaşkanına zarar vermek gibi bir düşüncemiz yoktu. O makam Atatürk'ün, Oğuzhan'ın, Fatih'in makamıdır. Yani Türk milletinin temsil makamıdır. Benim için önemlidir" dedi. Yiğit, kendisinin, askerin yönetime el koymasına karşı olduğunu, asker askerliğini, siyasetçinin de siyasetini yapması gerektiğini söylerken, aldığı emri yerine getirdiğini söyledi. Duruşma esnasında müşteki avukatları tarafından sorulan sorular nedeniyle zaman zaman tartışma yaşanırken, "Emirler tartışılmaz. Sıkıyönetim komutanlığının emrini yerine getirdim. Eğer yerine getirmeseydim bu defa ben emre itaatsizlik nedeniyle yargılanacaktım" dedi.

Davanın sanıklarından Muharebe Arama Kurtarma (MAK) ekibinden eski astsubay Abdulhamit Gülerden, duruşmada, "Mermi çekirdeği ya şehit polisin vücuduna öldükten sonra konuldu ya da öldükten sonra biri ateş etti. Bizden önce saat 00.30 sıralarında birkaç kez gelerek bölgeyi silahla tarayıp giden birileri var." iddiasında bulundu.

Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'na gerçekleştirilen duruşmada dinlenen sanık Gülerden, 15 Temmuz günü MAK Timi Komutanı Binbaşı Taner Berber'in kendisini mesaiye çağırdığını söyledi.

Birliğe gelince "Yavru Baykuşlar" adını verdikleri WhatsApp grubundan mesaj geldiğini ve depoda toplanmalarının istendiğini belirten Gülerden, "Burada Taner Berber bize bir terör örgütü liderini almak için görevlendirildiğimizi ve sonunda ölüm olabilecek bu göreve gelmek istemeyen olup olmadığını sordu." dedi.

Bulunduğu hiçbir ortamda "darbe" veya "suikast" gibi kelimeler duymadığını iddia eden Gülerden, alınan silah ve mühimmatların da görevin bir suikast olmadığını kanıtladığını öne sürdü.

"Neden etkin pişmanlık göstermediniz" sorusuna yanıt veremedi

Marmaris'e giden helikopterlerde 40 bine yakın mermi bulunduğunun iddia edildiğine değinen Gülerden, "Ben silah uzmanıyım. Helikopterdeki MG4 silahlarla 2 binden fazla ateş edemezsiniz. Namlu ısınır ve şişer. ya namluyu değiştireceksiniz ya da 35-40 dakika namlunun soğumasını bekleyeceksiniz. Biz zaten orada en fazla 40 dakika kaldık ve helikopterlerde yedek namlu da yoktu. 40 değil, 100 bin mermi alınmış olsa, atma imkanı olmadığı için bir işe yaramazdı." diye konuştu.

Hedefteki kişinin Cumhurbaşkanı olduğunu otelde koruma polisleriyle karşılaşınca anladığını ileri süren Gülerden, müşteki avukatının, "Hedefin Cumhurbaşkanı olduğunu öğrenince neden etkin pişmanlık göstermediniz" sorusunu cevapsız bıraktı.

Gülerden'den "tuhaf" savunma

Gülerden, şehit polis Nedip Cengiz Eker'in hastane raporunda saat 00.43'te hayatını kaybettiği yazdığını öne sürdü. Kendilerinin o saatte Çiğli'de bulunduklarını iddia eden Gülerden, "Raporda polisin 5 santimetre uzunluğundaki kesici alet darbesi nedeniyle öldüğü yazıyor. Faili meçhul cinayete gitmiş polisin hesabını bizden soruyorlar. Daha sonra düzenlenen raporda ise mermi çekirdeği olduğu belirtiliyor. Mermi çekirdeği ya şehit polisin vücuduna öldükten sonra konuldu ya da öldükten sonra biri ateş etti. Bizden önce saat 00.30 sıralarında birkaç kez gelerek bölgeyi silahla tarayıp giden birileri var. Bunların hepsi daha önceden kurgulanmış bir tezgahtı." iddialarında bulundu.

Gülerden'in bu iddiaları üzerine söz alan davanın savcısı, söz konusu raporda ölüm saatinin 00.43 değil, 03.43 yazdığını kaydetti.

MAK üyesi İpek'in savunması

Duruşmada eski MAK üyesi teğmen Muhammed Burak İpek de savunma yaptı.

Sanık İpek, MAK ekibinin komutanı eski Binbaşı Taner Berber'in, 15 Temmuz'da izinli olmasına rağmen görev ve eğitim olduğunu belirterek, kendisini göreve çağırdığını söyledi.

İpek, "15 Temmuz akşamı Taner Berber, Ege Bölgesi'nde üst düzey bir terör örgütü yöneticisine operasyon yapılacağını söyledi. Ben bu göreve amirlerimin yönlendirmesiyle dahil edildim. Ölüm korkusuyla da komutanlarımın verdiği emirlere karşı gelemedim." dedi.

Çiğli Ana Jet Üssü'nde yanlarına gelen eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in "TSK yönetime el koydu, sıkı yönetim ilan edildi. Size Genelkurmay Başkanı'nın emirlerini iletiyorum. Cumhurbaşkanı'nı bulunduğu yerden alacağız." dediğini aktaran İpek, daha önce darbe gibi bir tecrübe yaşamadığını ifade etti.

İddiaları reddetti

Marmaris'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast iddiasını kabul etmeyen İpek, "Bizler bölgeye 3 helikopterle tabiri caizse davul zurna çala çala gittik. İnsanlar helikopterlerin sesini duydu. Bu zaten suikastın mantığına ters. Böyle suikast olmaz. Bu nedenle suikast iddiasını reddediyorum çünkü tamamen plansız bir şekilde icra edilen bir faaliyet ve hiçbir çalışma yapılmamıştı." diye konuştu.

Marmaris'e indiklerinde yoğun ateş altında kaldıklarını ancak hiçbir polise ateş etmediğini ileri süren İpek, şöyle savunma yaptı:

"Marmaris'te polis ekipleri ateş etmeden önce araçlarından anons edip teslim olmamızı isteseydi ben orada silahımı bırakır kesinlikle teslim olurdum ancak sürekli ateş altındaydık. Ben hiç kimseye ateş etmedim. Sadece çatışmaya girmek istemediğim için gelen ateşe karşılık havaya birkaç defa ateş ettim. Üzerime yoğun ateş gelmesine rağmen polisle çatışmamak için önce otele daha sonra ise meskun mahale sığındım. Ölüm korkusuyla teslim olmadım. Amacım hayati tehlikeyi atlatıp durumu aileme anlattıktan sonra en yakın birliğe teslim olmaktı. Olaylara da emir komuta içerisinde amirlerim tarafından kademe kademe dahil edildim. Ben verilen emirlere karşı gelemedim. Bu yüzden üzerime atılı tüm suçları kabul etmiyorum."

Sanıklardan İsmail Yiğit'in arazide "Aranızda hizmet hareketinden olmayan var mı?" sorusunu kesinlikle duymadığını öne süren İpek, "Eğer duysaydım tavrımı net bir şekilde ortaya koyar ve o grupla asla ve asla hareket etmezdim." dedi.

Davanın iddianamesinde, sanıklar Abdulhamit Gülerden ve Muhammet Burak İpek'in, 15 Temmuz 2016'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik saldırı eylemini gerçekleştirmek üzere Muğla'nın Marmaris ilçesine gelen MAK timi içerisinde yer aldığı belirtilerek, sanıkların "Cumhurbaşkanı'na suikast girişimi eylemine, nakillerini sağlayan helikopterlerden inerek kolluk görevlileriyle çatışmaya giren ve iki polis memurunu şehit eden 23 kişilik grubun içerisinde yer almak suretiyle bizzat katıldıkları" ifade edilmişti.

Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada yargılananlar arasında bulunan ve suikast girişimi sırasında helikopterde makineli tüfekçi olarak bulunan eski MAK ekibi üyesi Astsubay Çankaya, mahkemede savunma yaptı.

Çankaya, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'ndaki duruşmada, emniyet ve savcılık aşamasında verdiği ifadelerini kabul etmedi.

FETÖ ile hiçbir bağlantısının olmadığını sadece 2008'de FEM Dershanesine belirten Çankaya, 15 Temmuz'dan sonraki hafta sonu yapılacak düğünü için hazırlıklarla uğraştığını ifade ederek, "15 Temmuz'da izne ayrılmam gerekiyordu. Hafta boyunca sürekli amirlerimden izin talebinde bulundum ancak görev çıkacağı söylenerek sürekli bu talebim reddedildi. Darbe girişiminden hiçbir şekilde haberim yoktu." dedi.

Darbe girişimi günü Taner Berber ile karşılaştığını ve akşam mesaiye gelmesi gerektiğini kendisine söylediğini aktaran Çankaya, "Akşam mesaisine geldiğimde Taner Berber bana bazı arkadaşları aramamı ve 'şifreli kod' kullanarak göreve çağırmamı istedi. Saat 19.00'dan sonra da bize gerekli malzemeleri hazırlamamız ve acele etmemiz söylendi. Hiçbir açıklama yapılmadan telefonlarımız toplandı. Göreve çıkmadan Taner Berber bize üst düzey bir terör örgütü yöneticisinin alınacağını ve çatışma yaşanılabilecek operasyonda bizim sadece geri emniyeti alacağımızı söyledi." diye konuştu.

Kendilerine verilen görevi sonunda "şehitlik" gibi bir makam olduğu için kabul ettiğini savunan Çankaya, bu düşünceyle çıktıkları görev öncesinde bazı arkadaşlarıyla abdest aldıklarını söyledi.

Çiğli'deki üslerine daha sonra Özel Kuvvetler ekibinin geldiğini anlatan Çankaya, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Burada Şükrü Seymen tarafından görev dağılımı yapıldı. Ben de helikoptere makineli tüfekçi olarak görevlendirildim. Bulunduğumuz ortamda telefon ve internet olmadığı için ülkede yaşanan olaylardan haberdar değildim. Kalkmadan önce gelen istihbarat ile hedefin yerinin değiştiği, Marmaris olduğu, bölgede siviller olduğu, otellerin bulunduğunu öğrendik. Bu saatten sonra daha çok korkmaya başlamıştım. Burada endişemi Gökhan Şahin Sönmezateş'e ilettim. Sönmezateş ise bana kesinlikle sivillere ateş edilmeyeceğini, eğer helikopterlere ateş edilirse gelen bölgeye karşılık verileceğini söyledi."

Üsten ayrılmadan toplatılan telefonların kesinlikle kapalı tutulması şartıyla dağıtıldığını belirten Çankaya, bu arada nişanlısını arayarak dikkatli olmalarını söyleyip telefonu kapattığını ve konuşmasının sadece 30 saniye sürdüğünü dile getirdi.

Marmaris'e ulaştıklarında yer ekibini indirip havalandıklarını ve yaklaşık 40 dakika havada kaldıklarını anlatan Çankaya, "Bu sırada kimseye ateş etmedim. Aşağıda operasyonlar olmuş ancak ben bunu görmedim. Operasyonun sona erdiği, hedefin bulunamadığı bilgisi gelince yere indik ve ekibi bekledik ancak yakıt sorunu olduğu için fazla bekleyemedik. Bu arada bizim olduğumuz yere siviller gelmeye başladı ve kalabalık oldu. Sönmezateş, burada kalabalığın dağılması için havaya birkaç defa ateş açtı." ifadelerini kullandı.

Beklerken yakıtın kritik seviyenin altına indiğini ve yakıt alıp geri gelmek için havalandıklarını aktaran Çankaya, yakıp ikmali için Bodrum'daki Imsık Meydanı'na iniş yaptıklarını söyledi.

Bu sırada Sönmezateş'in yetkililerle görüşmek için gittiğini ifade eden Çankaya, şöyle devam etti:

"Döndüğünde görevlilerin kendilerini oyalayarak yakıt vermek istemediğini söyledi. Burada Sönmezateş, bazı yerlerde polislerle çatışmaların olduğunu ve bizim de dikkatli olmamız gerektiğini söyleyince ben çok korktum. Bekleme esnasında uyuyakalmışım. Gelen bir diğer helikopter sesiyle uyandım. Sönmezateş malzemeleri gelen helikoptere acilen yüklememizi istedi. Ben sadece silahımı aldım. Oradan acilen ayrılarak Çiğli'ye iniş yaptık. Helikopterle gelen yaralıyı da ambulansa teslim ettik."

Çankaya, Çiğli'ye indiklerinde helikopterde bulunan malzemeleri kursiyerlerin de yardımıyla depoya götürdüklerini ancak depo kapalı olduğu için malzemeleri daha sonra başka bir yere taşıdıklarını söyledi.

Malzemeleri taşırken kursiyerle konuşma imkanı bulduğunu ve darbe girişiminin TSK tarafından yapılmadığını öğrendiğini belirten Çankaya, "Ondan sonra bulunduğum yerden hemen uzaklaşmak istedim. Biraz dinlendikten sonra üzerimi değiştirerek aracımla eve gittim. Evde televizyondan darbenin FETÖ tarafından yapılmaya çalışıldığını öğrendim. Bu arada televizyonlarda benim de bulunduğum Marmaris'teki operasyonu da görünce, oturup bir süre ağladım ve kandırıldığımı anladım. Hemen babamı arayarak durumu anlattım. O da benim mağdur olduğumu ve teslim olarak mağduriyetimi anlatmamı istedi." dedi.

Kendisinin göreve amirleri tarafından verilen emirleri uygulamak için gittiğini iddia eden Çankaya, şöyle savunma yaptı:

"Ben bu yola şehit olmak için çıktım ancak sabahına hain ilan edildim. Marmaris'te canlı veya cansız hiçbir varlığa ateş etmedim. Bu nedenle üzerime atılı hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. Amirlerim tarafından verilen emri yerine getirdim. Ben burada mağdurum. Olaydan hiçbir şekilde haberim olmadı. Öğrenince de güvenlik güçlerine kendim giderek teslim oldum. Üzerime atılı hiçbir suça iştirak etmedim. Burada bizim vatan, millet ve şehitlik duygularımız istismar edildi ve kandırıldık."

01.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin 3'ü firari 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.

Muğla E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan sanıklar, sabah saatlerinde yoğun güvenlik önlemleri altında davanın görüldüğü Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'na getirildi. Binanın bahçesinde araçlardan indirilen sanıklar, jandarmalar eşliğinde salona alındı.

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu duruşmada bugüne kadar aralarında eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, eski binbaşı Şükrü Seymen, eski binbaşı Taner Berber ve Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığının "üs imamı" olarak anılan eski astsubay Zekeriya Kuzu, eski Özel Kuvvetler Tim Komutanı yüzbaşı İsmail Yiğit, helikopterde makineli tüfekçi olarak bulunan eski MAK ekibi üyesi astsubay Selman Çankaya'nın da arasında bulunduğu 17 sanık dinlendi.

Mahkeme heyeti bugün diğer sanıkların savunmalarını dinlemeye devam edecek.

Duruşmanın, 15 Mart'a kadar sürmesi planlanıyor.

Duruşmada ilk olarak MAK timinde görevli Astsubay Ekrem Benli, savunmasını yaptı. Savunmasına kendisi hakkında FETÖ üyesi olduğuna dair ifade veren kişinin dinlenmesini ve hakkında şikayette bulunacağını söyleyip başlayan Astsubay Benli, suçlamaları da kabul etmediğini anlattı. Kendisinin evde bulunduğu sırada göreve çağırıldığını, Binbaşı Taner Berber'in terör operasyonu olduğuna dair gerekli açıklamayı yaptıktan sonra Marmaris'e gittiklerini ifade eden Astsubay Benli, şöyle dedi:

"Terör operasyonu olduğu için hepimiz görevi heyecanla kabul ettik. Marmaris'e indikten sonra 20- 25 dakika sonra çatışma sesi geldi. O yöne gittik. Ben çatışma sonrasında oradaki polislere yönelik hakaret ve tehdit duymadım. Orada bize uyarı yapılmadan ateş edildi, arkadaşlar ise havaya ateş etti. Ben kesinlikle ateş etmedim."

"NEYE UĞRADIĞIMI ŞAŞIRDIM"

Helikopterin kendilerini alamaması üzerine ormanlık alana kaçtıklarını, Özel Kuvvetler'den Binbaşı Şükrü Seymen'in emriyle telefonlarını kırdıklarını, gruptan ayrılıp üç kişi bir barakaya gizlendiklerini anlatan Astsubay Ekrem Benli, şöyle konuştu:

"Bir süre sonra barakanın sahibi geldi ve bizim gitmemizi yoksa polise ihbar edeceğini söyledi. Biz de ihbarda bulunmasını istedik. Bir saat sonra jandarma gelip bizi teslim aldı. Karakola götürüldük. Burada polis bize 'üç gündür sizi bekliyoruz' dedi. Sonra da Cumhurbaşkanı'na suikast olayını burada öğrendim. Ben neye uğradığımı şaşırdım."

Astsubay Ekrem Benli, iddianamede yer aldığı gibi FETÖ üyeliğini kabul etmedi ve kimseyle bağlantısının olmadığını da ileri sürdü.

POLİSLE ÇATIŞMA SIRASINDA ANLAMIŞ

Duruşmada ifade veren MAK timinde görevli Astsubay Erkan Çıkat da kendisinden önceki sanıklar gibi terör görevi için çağırıldığını, hazırlık sürecinden sonra da Marmaris'e gittiklerini anlattı.

Hazırlıklar yaptığı için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin darbe yaptığı ve sıkıyönetim ilan edildiği gibi açıklamayı da arkadaşlarından öğrendiğini öne süren Astsubay Erkan Çıkat, Marmaris'te yaşanan olaylarla ilgili olarak, "Çatışmadan sonra üç kişi getirildi. Emir mi verildi yoksa kendi inisiyatifimle mi yaptım bilmiyorum. Ama birisine plastik kelepçe taktım. Getirilenlerin polis olduğunu anlamadım. O an her şeyi düşünemiyordum" dedi. Polisle çatışma sırasında yaptıklarının terör operasyonu olmadığını anladığını iddia eden Astsubay Çıkat, "Yaptığımız terör operasyonu değildi ama ne olduğunu soracak ortam da yoktu" dedi.

"BİZİ KİM KANDIRDI?"

Astsubay Erkan Çıkat, ormanlık alana kaçtıktan sonra 18 kişinin hiçbir arada bulunmadıklarını, 10 gün kaçtıklarını, Binbaşı Taner Berber'in rahatsızlanması üzerine teslim olmaya karar verdiklerini söyledi. Daha önce teslim olmama nedenlerini de anlatan Erkan Çıkat, şöyle konuştu:

"Kaçmanın bir anlamının olmadığını anlayıp teslim olduk. Olayın ilk başında polisler bizi infaz etmek istedikleri için teslim olmayıp kaçtık. Arazide bile infaz edileceğimizi düşündük. Biz otele gittiğimiz zaman orada özel timler önlem almıştı. Bizi infaz etmek istediler. Cumhurbaşkanı'nın kıl payı kurtulduğu açıklandı. Bizden önce oraya giden kim? Bizi oraya gönderip polisle çatışmaya girmemizi sağlayan kim? Kimler bizi kandırdı. Bizi infaz etmeleri için polise emri veren kim? Bizim görüldüğümüz yerde öldürülmemiz emrini veren kimler? Duruşmanın özgül ağırlığının buraya verilmesi gerektiği kanaatindeyim."

Hayat kurtarmak için MAK ekibine girdiğini, suikasttan yargılandığını ve 26 yaşında hayatının karardığını belirten Astsubay Çıkat, verilen emirleri yerine getirdiğini söyledi. Astsubay Erkan Çıkat'ın özel timlerin kendilerini infaz etmek için önceden otele gittiğini yeniden söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, araya girerek, "Savunmalarınıza müdahale etmek istemiyoruz. Savunma hakkınızı kullanıyorsunuz ama devlet sizi neden infaz etsin? Devletin böyle bir amacı olmaz. Devlet sizi öldürmek istese, öldürürdü. Sonra da infaz ederdi. Tedbir almak için oraya gitmişlerdir. Böyle infaz amaçları yoktur" dedi.

HASTANE KAYITLARI YENİDEN İNCELENECEK

Bu arada çatışma sırasında dünkü sanıklarda olduğu gibi bugün de Astsubay Erkan Çıkat, şehit polis memuru Nedip Cengiz Eker'in ölüm saatiyle ilgili belgeyi gündeme getirdi.

Bunun üzerine bir kez daha açıklama yapan Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, hastane kayıtlarının yeniden inceleneceğini, saatin 00.43 mü, 03.43 mü yoksa farklı bir saat mi olduğunun o zaman tespit edileceğini söyledi. Bu sırada söz alan diğer tutuklu sanıklar da, Cumhurbaşkanı'nın otele geliş ve gidiş saatini gösteren kayıtların istenmesini mahkemeden istedi. Tutuklu sanıkların kendisine yönelik taleplerini soru sorar şekilde yöneltmeleri üzerine Mahkeme Başkanı Baştoğ, "Siz bana soru soramazsınız" dedi ve şöyle devam etti:

"Talepte bulunabilirsiniz. Biz de değerlendiririz. Ayrıca ben bilirkişi değilim. Ancak şunu söyleyeyim. Mağdurların ifadelerine dayanıp Cumhurbaşkanı'nın oraya geldiği otel çalışanlarından bile gizlenmiş, kimisi başka bir kişinin geleceğini düşünmüş. Böyle bir gizlilik ortamında o görüntülerin kaydının olması da mantığa uygun değil."

FETÖ üyeliği suçlamasını kabul etmeyen Astsubay Erkan Çıkat, "FETÖ'ye ne katılmışlığım ne de yardımda bulunmuşluğum var. Akrabalarımdan bir tanesinin Bank Asya'da parasının olması beni FETÖ'cü yapmaz. Cumhurbaşkanı'na suikasttan yargılanıyorum. Milyonlarca insan bizim FETÖ'cü olduğumuzu düşünüyor. Ama ben böyle bir suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.

Duruşmanın öğleden önceki bölümünde son ifadeyi de MAK timinde görevli Astsubay Yakup Özcan verdi. 15 Temmuz akşamı çeyizlerini aldıkları sırada göreve çağrıldığını söyleyen Astsubay Özcan, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanı'nın otelden ayrıldığını güvenlik görevlileri söyledi. Bunun üzerine Şükrü Seymen ayrılmamızı emretti. Çatışmadan sonra ormanlık alana gelen jandarmaya teslim oldum. Bu bir suikast değil. Böyle bir birlik suikast içini kullanılamaz. Suikast için zaten birlik kullanılmaz. Cumhurbaşkanının Başyaveri Ali Yazıcı da burada. Cumhurbaşkanı'na dirsek teması mesafesinde olan Ali Yazıcı'yı kullanmamış da bizi mi kullandı? Ali Yazıcı'nın suikast için darbe gecesini beklediğini farz edelim. Bir F-16 Akıncı'dan havalanıp 15 dakikada Marmaris'te olabilir. İçerisinde lazerle nokta atışı yapabilen silahtan bomba atabilir. Bu darbenin en önemli hedefi Cumhurbaşkanı'ysa, nereye gittiğini ne amaçlı gittiğini bile bilmeyen 23 askeri mi seçeceklerdi."

Polisle askerin de olayda karşı karşıya getirildiğini öne süren Astsubay Yakup Özcan, "Başından beri yanıltılarak katıldığım bu eylemde, amirlerimden aldığım emirleri yerine getirdim" dedi.

Davanın bugünkü duruşması öğleden sonra da devam etti.

Duruşmada Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli Yüzbaşı Mehmet Cantaz, ifade verdi. Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndaki görev tanımını yapan Yüzbaşı Mehmet Cantaz, 15 Temmuz günü de Yüzbaşı İsmail Yiğit'ten görevi öğrendiğini söyledi. Normal şartlarda bir devlet görevlisinin soru sorabileceğini ancak kendilerinde böyle bir durumun olamayacağını anlatan Yüzbaşı Cantaz, şunları söyledi:

"Çiğli'ye gittik, malzemeleri aldığımız sırada (tuğgeneral) Sönmezateş, sıkıyönetim ilan edildiğini, emirleri Genelkurmay Başkanlığı'ndan alacağımızı söyledi. Görev dağılımda makinalı tüfekçi olarak seçildim. Marmaris'te bir faaliyet icra edileceği bana söylendi. Marmaris'e gidileceğini anladım ama 'arkadaşlar görevimiz şu bunu alacağız' gibi ifade kullanılmadı. Ben Marmaris'e gidileceğini anladım ancak bunun Cumhurbaşkanı için olduğunu insanların birbirine sordukları sorulardan anladım."

Mahkeme Başkanı'nın "Çiğli'de hedefin cumhurbaşkanı olduğunu anladın mı?" sorusuna Yüzbaşı Cantaz "Evet anladım" yanıtını verdi.

Göreve gitmeme konusunda kafasında sorular oluştuğunu ama 'kimseye bu göreve gitmek istemiyorum' diye söyleyemediğini ileri süren Yüzbaşı Mehmet Cantaz, "MAK'çılarla aynı helikoptere bindim. Otellerin yanında iniş sırasında, dürtüldüm, en son olduğum için biran karar verdim ve helikopterden inmedim. Şöyle de bir hissiyat oluştu. Emirlere riayet etmediğim için diğer makinalı tüfekçi bana harekette bulunabilir diye tetikte oldum. Daha sonra da yakıt sıkıntısından dolayı Bodrum Imsık'a gittik" dedi. Imsık'ta yaşanlardan gözaltına alınması sürecini de ifade eden Yüzbaşı Mehmet Cantaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bodrum'da emre itaat etmediğim için bana karşı bir şeyler yapabilirler düşüncesiyle orada gözlerine görünmemeye çalıştım. Yanlarında durmamaya çalıştığım kamera kayıtlarından bu görülebilir. Ben ayrıca ilk helikopterdeki makinalı tüfeği bırakıp piyade tüfeğini aldım. Teknisyenlere durumu sordum. Yakıt sıkıntısı çekildiğini ifade ettiler. Diğer bir helikopterle yaralı getirildi, burada ambulans bulunamaması üzerine Çiğli'ye gittik. Ambulans çağırdık, yaralıyı ambulansa sevk ettik. Orada bekledik güvenlik tabur komutanı geldi bizi gözaltına aldı. Ben helikopterden inmediğim için beni teslim aldıklarını düşündüm ancak daha sonra bizi tuttukları yere geldiğimde bu durumun başarısız bir darbe kalkışması olduğunu anladım. Ardından yarım saat bekledik. Bizi nizamiyede bulunan polislere teslim ettiler. Polis bizi karakola götürdüğü sırada ' Cumhurbaşkanı'nı öldürüp siz mi Cumhurbaşkanı olacaktınız. Bunlar hepimizi öldürürdü' sözlerini duydum. Sonra da tutuklandım."

FETÖ'cü olmadığını da söyleyen Yüzbaşı Mehmet Cantaz, "FETÖ'cü değilim, herhangi bir tarikata cemaate, irticai ve devlete karşıt örgüte üye değilim. Bunu nasıl ispat edebilirim bilmiyorum. Şimdiye kadar böyle şeyler soruşturulmadı. Üzerime atılı suçta bir şey varsa onu da öğrenmek istiyorum. 'Sen şunu yaptın o yüzden FETÖ'cüsün' denip de bunu bilirsem ona göre kendimi savunurum" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarından Arif Çokay'ın "Helikopterden inmediniz, sizi tereddüde götüren nelerdi?" sorusuna Yüzbaşı Mehmet Cantaz, "Normal şartlarda görev detayı olur, bunun kaçma planı da olur, sonrasında neler olur bunun planları olurdu. Bu gibi eksikliklerden dolayı bunu düşündüm. Geldiğim gruptan ayrıldım. Soru işaretleri etrafımdaki insanlara güvenip güvenmeyeceğime yönelik oldu" dedi.

Duruşmada daha sonra saldırıdaki helikopterlerin birisinde ikinci pilotluk yapan Pilot Üsteğmen Haydar Murat Özden, görevlendirmenin yasal yollardan komutanları tarafından yapıldığını, kendisinin de rızasının alınmadığını söyledi. Görevin içeriğini ısrarla sormasına rağmen nereye gidileceğinin bilinmediğinin kendisine söylendiğini anlatan Üsteğmen Özden, şunları anlattı:

"Daha önce de benzer durumlar da olduğu için şüphelenmedim. Albay Zeki Göçmen'in 2'nci pilotu olarak görevlendirildiğimi ve uçuşun saat 22.00 civarı yapılacağını öğrendim. Rutin işlemlerin hepsini uçuş öncesi yaptım. Uçuş planı sadece Türkiye'ye değil tüm Avrupa'ya bildirir, uçuş defterine de aynı şekilde her şey yazılır. Uçuş kaydı yapan KUTAY sistemine de yapacağımız uçuş bildirildi. İsteyen herkes Birleşmiş Harekat Merkezlerinde bu kayıtları görebilir. Çiğli Havalimanı'nın 'Çarli' ile kodlandığını Çiğli'ye gidince anladım. Bunun 'Ç' ile başladığı için Çiğli'ye kodlandırıldığını düşünüyorum. İstanbul'dan Çiğli'ye tüm uçuşu Pilot Albay Zeki Göçmen yaptı. İndikten sonra telefonu kapatmamı emretti. Diğerlerine de onun emri doğrultusundan uyarıyı bildirdim. 45 saniye telefonum açık kalmış HTS kayıtlarında görülüyor. O da indikten sonra kardeşim ve eşimin aradığını gördüm çok kısa, görevde ve iyi olduğumu söyledim. Bana onlar da Türkiye'deki durumla ilgili bir şey söylemedi. Çiğli'de 4 saatte olaylardan haberden olamayacağımızın mümkün olmadığı yazıyor, ancak ben aprondaydım ve bu mümkün değildi."

Çiğli'de helikopterlerden birinin arıza bildirip uçmamasıyla ilgili olarak ise Üsteğmen Haydar Murat Özden, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Diğer helikopterde görevli olan pilot Hacı İbrahim Çalışkan ile konuşmaya gittim arızanın ne olduğunu sordum. Sıcak çalıştırma olduğunu söyledi ve herhangi bir ters durumdan bahsetmedi. Sonradan bu arızayı bilinçli olarak yaptıklarını öğrendim. Çalışkan ailece görüşmemize rağmen beni uyarmadı onlar da dikkat çekmemek için muhtemelen bunu yapmadı. Çalışkan'ın dinlenmesini rica ediyorum. Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş bilgilendirme yaparken ben orada değildim. ( Pilot albay) Zeki Göçmen beni o bölgeye çağırdığında bana bir kağıt verdi. Gidilecek bölge olduğunu gösterdi. Birinci pilotlar genelde böyle bilgi vermez sadece 'buraya gidilecek' der. 4'üncü helikopterin kalkış yapmadığını ve Çiğli'de kaldığını da sonradan öğrendim. Göründüğü gibi baskıdan çekinerek tahmin edenler diğerlerine bilgi vermemiştir. Uçuşun tüm sorumluluğu birinci pilotun yetkisindedir. Uçuş teknisyeni içerideki silahlı personelden tedirgin olacak ki Zeki Göçmen'e 'komutanım biz yanlış mı yapıyoruz' diye sordu. O da komutanlara uyulması ve (tuğgeneral) Sönmezateş'e kulak verilmesini söyledi. Havaya ateş açıldıktan sonra yanlış bir şey yaptığımızı düşündüm. Kalkmamız gerektiğini söyledim ve kalktık. Bir helikopterin Imsık'a gittiğini öğrenince biz de Imsık'a gittik. Helikopterin yanından uzaklaştım. Fethi Yarbay'ın odasında açık olan televizyonu görünce şoke oldum. Nasıl bir yanlışa düştüğümü anladım. Fethi Yarbay'ın yardımıyla oradan kaçarak saklandım. Nasıl bir oyuna düşürüldüğümü görünce şoka girdim. Üstelik tüm bunların ömrüm boyunca nefret ettiğim FETÖ tarafından yapıldığını görünce daha da perişan oldum. Helikopterin bir daha çalıştırılmaması için iki bataryasını da söktüm. Benim kaçmam faaliyetin sona ermesini sağlamıştır. Marmaris'teki personel başarı olsalardı dahi helikopteri bozduğum için orada kalacaktı. Tüm bunlar Fethi Yarbay ve benim sayemde oldu. Biz kaçmasaydık ve helikopteri bozmasıydık Milas Havalimanı'na giderek yakıt ikmali yapabilirlerdi."

Bodrum Imsık'ta bulundukları sırada kendilerine hiç kimsenin müdahale etmediğini anlatan Üsteğmen Haydar Murat Özden,"Çok rahat hareket edebiliyorduk. tuvalete falan gidiyorduk. Orada eğer istesek oradan Yunanistan'a helikopterle kaçabilirdik" dedi.

"FETÖ'DEN BEN DE MAĞDURUM"

Darbenin başarılı olması durumunda kendisinin de şu anda tutuklu olacağın öne süren Üsteğmen Özden, FETÖ mağduru olduğunu anlatarak şöyle dedi:

"Bu örgütün üyesi olarak anılmayı kesinlikle reddediyorum. Amirlerim tarafından sevilen subay olmama rağmen Balyoz davasında bilirkişi olan ve şu anda da firarda bulunan benim tabur komutanım Albay Ahmet Erdoğan, bana kötü sicil numarası verdi uçuş öğretmeni olmamı engellemeye çalıştı. FETÖ'nün TSK içindeki emir komutaya nasıl yerleştiği göz önüne alınırsa benim örgüt üyesi olduğum değil, mağdur olduğum ortaya koyar. Örgüt üyesi olmasam, bu kişilerin beni ödüllendirmesi lazımdı. Bu örgüt üyeleri, ödül niteliğindeki görevlere seçildi. Bu örgütle birlikte anılmayı kabullenemiyorum. Kesinlikle reddediyorum. Bu örgütün mensupları tarafından meslek hayatım boyunca mağdur edildim, onlardan nefret ettiğimi her ortamda söyledim. Şimdi bunun için mahkeme ortamında olmak yaşayabileceğim acılarını en büyüğüdür."

Savunmasında Ömer Halisdemir'in de kendisi gibi görevini yaptığını ifade eden Üsteğmen Haydar Murat Özden, "Benim bu faaliyet içerisinde olmamın nedeni TSK'nın sarsılmaz disiplin anlayışıdır. O anlayış ki, Ömer Halisdemir'in, kendisine verilen emri sorgulamadan darbenin önemli ismi (Tuğgeneral) Semih Terzi'yi öldürüp kahraman olmasını sağlamıştır. Şehidimiz kahraman yapan bu anlayış, benim hain olarak anılmama neden oldu. FETÖ yapılanmasında yer almayı bırakın, hep karşı oldum. Bu durum tedbir değil ağır infaza döndü. Ben beraat edeceğime inanıyorum. Bu nedenle salıverilmemi istiyorum."

İfadesini tamamladıktan sonra Mahkeme Başkanı'nın sorularını yanıtlayan Üsteğmen Haydar Murat Özden, helikopterin radar kayıtlarına ilişkin olarak, "Bizim bütün uçuşumuzun radar kaydı var. Helikopterdeki alette 4 basamaklı kod vardır. Bu kodla birlikte radar bizi tanımlayabilir. Kol uçuşunda üç helikopter de açık olursa birbirimize yakın gözükeceğimiz için kaza olacak gibi yanlış ikaz alır. Bu nedenle sadece bir helikopterde açık olur. Bizde kapalıydı ama bu görevi koldaki başka bir helikopterin yaptığını düşündüm. Işıklarımız kapalı olması gerekmesine rağmen diğer helikopterler görsün diye ışıklarımız da açıktı" dedi.

İfadesinden sonra soruları yanıtlayan Üsteğmen Haydar Murat Özden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarının, "Kimlerin sizi kandırdığı kanısına nerede vardınız" yönündeki soruya, "Normal rutin bir görev olduğu için katıldım. Darbe olduğunu bilmediğim için katıldım ancak gerçeği öğrendiğim zaman kandırıldığımı hissettim. Ben bilemiyorum alay komutanım mı beni kandırdı yoksa onu da birileri mi kandırdı bilemiyorum. Darbeyi FETÖ'nün yaptığını görünce kahroldum. Ben bu kanıyı kamudan aldığım izlenimle edindim" dedi.

Üsteğmen Özden, ayrıca kendisine uçuş yasağı ile ilgili bilgi verilmediğini de iddia etti. Çiğli'de diğer helikopterin uçmamasına ilişkin olarak da Üsteğmen Özden, "Diğer helikopteri kullanan ve uçurmayan Bahattin Yarbay, kendisini kurtarmak yerine orada ikinci pilotları ya da teknisyenleri uyarsa, 'arkadaşlar bu helikopterler arızalandı, uçmasın dese' sadece kendisini değil bütün bu olayın önlenmesini önleyebilirdi" dedi.

Özden, yakıt almak için gittikleri Bodrum Imsık Meydanı'nda televizyondan ülkede yaşananları görerek şok olduğunu belirterek, "Ömrüm boyunca mücadele ettiğim, çok zararını gördüğüm bir örgüt tarafından kullanıldığımı öğrenince kahroldum." dedi.

Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde ifade veren Özden, 15 Temmuz'da uçuş için görevlendirildiğini, bu görevlendirmenin tamamen yasal yollardan yapıldığını ve kendisinin herhangi bir talebinin olmadığını öne sürdü.

Görevin içeriğini sormasına rağmen "VIP uçuş olduğu ve nereye gidileceğinin bilinmediği" yanıtını aldığını savunan Özden, "Daha önce benzer şeyler yaşadığım için şüpheye düşmedim. Birinci pilot Zeki Göçmen, ikinci pilot olarak da ben görevlendirildim. Uçuşun saat 22.00 sıralarında olacağı belirtildi. Sadece Türkiye'de değil bütün Avrupa'da bu uçuşun nereden, ne zaman, nereye yapılacağı bilgisi olur. Uçuş emirlerimiz kayıtlıdır. Bu kayıtları Kara ve Hava Kuvvetlerinde isteyen herkes görebilir. Kayıtsız herhangi bir uçuş yoktur." iddiasında bulundu.

Çiğli'ye geldiklerinde birinci pilot Göçmen'in telefonlarını kapattırdığına işaret eden Özden, sadece bir kez telefonunu açarak merak etmemesi için eşini aradığını kaydetti. Özden, yaklaşık 40 saniye açık kalan telefonuyla internete bağlanıp ülkede yaşananları görme imkanının olmadığını ileri sürdü.

Göçmen'in üzerinde bir koordinat olan kağıdı kendisine verdiğini anlatan Özden, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Ayrıntılardan bahsetmedi. Normal şartlarda ikinci pilotların görevin ne olduğu konusunda bilgisi olmaz. 4 helikopter motor çalıştırdık. Yerde bir süre bekledikten sonra 3 helikopter havalandı. Birinin havalanmadığını sonradan öğrendim. Göçmen'in emirleri dışında bir şey yapmadım. Uçuşun bütün sorumluluğu birinci pilotun yetkisindedir. İkinci pilot ve teknisyen sadece birinci pilotun dediklerini yapar. Uçuş sırasında teknisyenimiz, 'Komutanım yanlış bir şey mi yapıyoruz?' diye sordu. Göçmen ise 'Yanlış bir şey yapmıyoruz. Komutanların emirlerini yerine getiriyoruz.' diyerek teknisyeni azarladı. Bundan dolayı ben de başka soru soramadım."

"Helikopterlerin bataryalarını söktüm"

Marmaris'te helikopterle havada 30 dakika kadar beklediklerini belirten Özden, havaya ateş açılınca ters bir şeyler olduğu hissine kapıldığını dile getirdi.

Bunun üzerine yakıtın azaldığı uyarısı yaparak aşağıdaki hiçbir personeli almadan bölgeden ayrıldıklarını söyleyen Özden, " Bodrum Imsık Meydanı'na indik. Bizi birlik komutanı Fethi Şahbaz Yarbay karşıladı. Fethi Yarbay beni odasına götürdü. Orada televizyonda gördüklerim nedeniyle şok oldum. Meclis ve Özel Harekatın bombalandığı, şehitler olduğu söyleniyordu. Yanlış bir şey içinde olduğumuzu öğrenince Fethi Yarbay'ın da yardımıyla kaçıp saklandım. Ömrüm boyunca mücadele ettiğim, çok zararını gördüğüm bir örgüt tarafından kullanıldığımı öğrenince kahroldum." dedi.

Imsık'daki iki helikopterin bataryalarının sökülmesine yardım ettiğini ifade eden Özden, bu sayede helikopterlerin kullanılamaz hale getirilerek Marmaris'teki timi almadıklarına dikkati çekti.

"Darbe başarılı olsaydı da tutukluydum"

Daha sonra Imsık'a gelen jandarmaya teslim olduğunu anlatan Özden, "Imsık'taki meydana gelene kadar darbe girişimi olduğunu bilmiyordum. Görevin Cumhurbaşkanını almak olduğunu, adli makamlara teslim olduktan sonra öğrenebildim. Darbe başarılı olsaydı şimdi yaptıklarım nedeniyle tutuklu olacaktım. Beraatımı istiyorum." diye konuştu.

Özden'in ifadeleri üzerine söz alan helikopterin birinci pilotu Zeki Göçmen, "Telefonların saat 24.00 sıralarında kapatılmasını istedim. Uçuş sırasında telefonla vıt vıt oynuyorlar rahatsız oluyorum. Gökhan Şahin Sönmezateş'in getirdiği koordinatların yazılı olduğu kağıdın Haydar telefonla fotoğrafını çekti. Sonra tablete aktardı. Çiğli'ye gelir gelmez telefonlarını kapattırmadım. Helikopterlerin bataryalarını Haydar sökmedi." dedi.

Cumhurbaşkanına Suikast Davasına İki Pilotun Tartışması Damga Vurdu

Marmaris'te 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimiyle ilgili davada yargılanan 2 pilot, helikopterlerin uçuşunu engellemek için bataryasının sökülmesiyle ilgili tartıştı.

Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın altıncı gününde ikinci pilot Üsteğmen Haydar Murat Özben ile birinci pilot Albay Zeki Göçmen ifade verdi. FETÖ ile hiçbir bağlantısı olmadığını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın FETÖ ile mücadelesini hep desteklediğini belirten İkinci pilot Haydar Murat Özben, "Olay günü Albay Murat Dağlı beni görevlendirdi. Amirim idi. Yasal yollardan görevlendirdi. Rızam alınmadı. Israrla sormama rağmen görevin içeriği bildirilmedi. Saat 22.00 civarında uçuş hazırlıklarını yaptım. Uçuşlar sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da da bilgi dahilinde yapılır. Bizim uçuş testlerinde de bu bilgiler kayıtlı idi. Birinci Pilot Zeki Göçmen gelerek hızlı bir şekilde motor çalıştırdı. Kritik uçuşlarda uçağı o kullandı. Normal uçuşlarda ben kullandım" dedi.

İzmir Çiğli'den kalkış öncesi birinci pilot Zeki Göçmen tarafından telefonlarının kapattırıldığını belirten Özben, "Telefonum kapalı olması nedeniyle hiçbir olaydan haberdar olamadım. Sadece 50 saniye kadar eşim ve kardeşim ile görüştüm. Cep telefonum kapalı olduğu için dış dünya ile bir bağlantım olmadı. Birinci pilotun emir verdiği istikamete uçtum" dedi.

Haydar Murat Özben, uçuş esnasında teknisyen Murat Göz'ün helikopterde silahlı kişilerin tutum ve davranışlarından endişelenince 'Komutanım yanlış bir şey mi yapıyoruz' diye sorduğunu ve bunun üzerine Zeki Göçmen'in Göz'ü çok sert bir şekilde azarladığını belirterek, "Bu azardan sonra ben de bir şey soramadım. Ancak emirlerin kanuni olmadığına dair bir işaret de yoktu. Marmaris'e ilk geldiğimizde iniş yapamadık. Yaklaşık 30 dakika havada kaldık. Havaya ateş açılınca yanlış bir şey yaptığımızı anladım. Yakıtın azaldığını ikaz ettim. Bodrum Imsık meydanına indik" dedi.

Kendilerini Imsık hava meydanında Zeki Şahbaz Yarbay'ın karşıladığını belirten Özben, "Yarbay'ın odasına gittiğimde açık olan televizyondaki yayını görünce şok oldum. O anda nasıl bir yanlışa düşürüldüğümü fark ettim. Kaçtım ve uzaklaştım. Nasıl bir oyuna getirildiğimi görünce şaşırdım.

Daha sonra Helikopterlerin bataryalarını sökerek çalışamaz hale getiren benim. Unutulmamalıdır ki, ben bunu Marmaris başarısız olunduğunu bilmeden yaptım. Helikopterlere yakıt verilmediği nedeniyle kalkmadığı söyleniyor. Oysa 10 dakikalık uçuş mesafesinde Milas Havaalanından da yakıt alınabilirdi" diyerek hemen Jandarmaya teslim olduklarını, isteselerdi Yunanistan'a kaçanlar gibi kendisinin de kaçabileceğini söyledi.

Haydar Murat Özben, Bodrum'da teslim olduktan sonra yaşadıklarını ağlaya ağlaya anlattığını, bunun kayıtlarının da görülebileceğini söyledi.

İKİ SANIK TARTIŞTI

Birinci ve ikinci pilot mahkeme salonunda tartıştı. Haydar Murat Özben'in ifadesini tamamlamasının ardından söz alan birinci pilot Zeki Göçmen, "Ben kimseyi kandırmadım. Koordinatları Haydar Murat Özben bizzat kendisi gördü. Hatta Marmaris'e gittiğimizi de biliyordu. Cep telefonu ile bu koordinatların fotoğrafını çeken kendisi değil mi? Helikopterlerin bataryalarını da Özben değil, başkası söktü. Fatih Binbaşıdır. Haydar gibi başarılı bir öğrenciyi bu ifadeleri yakıştıramıyorum" dedi.

Gökhan Güçlü'nün savunması

Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın sanıkları arasında bulunan eski MAK üyesi Gökhan Güçlü ise 15 Temmuz'da eski Binbaşı Taner Berber'in çağırması üzerine akşam izinli olmasına rağmen görev aşkıyla mesaiye gittiklerini söyledi.

Birliğe gidince hemen depolara yönlendirildiklerini anlatan Güçlü. malzemeleri hazırladıkları sırada Taner Berber'in yanlarına gelerek telefonları topladığını kaydetti.

MAK ekibini paraşüt deposunda toplayan Berber'in kendilerine, "Bir terör operasyonu olacak. Örgütün üst düzey yöneticisine operasyon yapılacak ve ucunda şehit olmak var" dediğini aktaran Güçlü, ekiptekilerin de görevi kabul ettiğini ifade etti.

Görevde sadece geri güvenliği alacaklarını anlatan Güçlü, "Bu sırada gelen Şükrü Seymen kağıt üzerinde bir şeyler gösterdi ama tam olarak ne olduğunu anlamadım. Bize orada söylenen özel kuvvetler önde olacak MAK ekibi geri emniyeti alacaktı. Bize hedef nokta olarak Okluk Koyu olduğu, hedef şahsın tatil modunda olduğu ve herhangi bir çatışma yaşanmayacağı söylendi." dedi.

Helikopter pistine geldiklerinde Sönmezateş'in telefondan, "TSK yönetime el koydu. Sıkıyönetim ilan edildi. Emirleri Genelkurmay Başkanından alıyoruz." dediğini anlatan Güçlü, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Helikopterle nereye gittiğimi bilmiyordum. Sadece ilk terör operasyonum olduğu için çok heyecanlıydım. Marmaris'e indiğimizde oteller bölgesine doğru ilerledik. Biz arkada yol emniyeti alıyorduk. Bu arada halk geliyordu ve ne olduğunu anlamıyordum. Burada yarım saat bekledik. Sonra içeriden ekip gelmeye başladı. Ben burada kelepçeli ya da darp edilen polis görmedim. Helikoptere binmek için bölgeden sıyrılmaya başladık. Bu arada çatışma başladı. Ne olduğunu anlamadım. Ateş gelince kendimizi yere sipere attık. Bize burada hiçbir uyarı yapılmadı. Sürünerek otele doğru girdim. Burada hiç kimseye ateş etmedim."

Şükrü Seymen'in ekibe "Polise ateş etmeyin" emri verdiğini kaydeden Güçlü, "Helikoptere yapılan şiddetli ateşi ve gizli mermi gittiğini gördüm. Üzerimize yoğun bir şekilde mermi geldiği için helikopter bizi alamadı. Polisler helikoptere yöneldiği için biz de oradan sürünerek bölgeden sıyrıldık ve araziye geldik." dedi.

"Oyuna getirildik"

Çatışmalardan sıyrılıp araziye kaçtığında telefonunu açtığını belirten Güçlü, "Çatışma ortamından kaçıp arazide telefonu açıp baktığımda bizim bir terör operasyonuna değil de Cumhurbaşkanını almaya geldiğimizi ve nasıl bir oyuna getirildiğimizi anladım. " diye konuştu.

Güçlü, kaçış esnasında yanlarında bulunan Taner Berber'in ilaç kullandığı için rahatsızlandığını ve bu nedenle de ekip olarak teslim olduklarını savundu.

Yaşanan olaydan büyük üzüntü duyduğuna işaret eden Güçlü, "Ben tamamıyla amirimle çıktığım bu yolda bir gecede terörist oldum. Bu yüzden şahsıma yöneltilen tüm suçlamaları reddediyorum." dedi.

Ellerinde güçlü mühimmat olmasına rağmen polisle çatışmaya girmek istemediklerini savunan Güçlü, şöyle devam etti:

"Biz isteseydik orada katliam olabilirdi. Çünkü hepimizde ağır silahlar vardı. Ben 700 metre uzaktan 20 metre plakayı vuran biriyim. Eğer isteseydim çok sayıda kişi vurabilirdim ama bizim amacımız öldürmek değildi. Canlı veya cansız hiçbir nesneye ateş etmedim. Biz orada daha fazla zayiat olmaması için bölgeden uzaklaştık. Bizi oraya gönderenler Cumhurbaşkanının bölgeden uzaklaştığını bilmesine rağmen polisle çatışmamızı isteyip, katliam yapılmasını istedi. Ama onların bütün hayalleri boşa çıktı."

Suçlamaları kabul etmeyen Güçlü, FETÖ ile herhangi bir bağlantısı olmadığını savundu.

Güçlü'nün savunmasını ardından bugünkü oturum tamamlandı. Sanıkların dinlenmesine yarın devam edilecek. Sanıklar, yoğun güvenlik önlemi altında Muğla E Tipi Kapalı Cezaevinde götürüldü.

02.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

FETÖ darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından eski Yüzbaşı Ergün Şahin, Marmaris'e en son içinde bulundukları helikopterin iniş yaptığını belirterek, "Helikopterin etrafında vatandaşlar toplanmaya başladı. Uyarı için havaya birkaç el ateş ettim. Bu nedenle timin gerisinde kaldım. Oteller bölgesine doğru ilerlerken tabanca sesleriyle başlayan çatışma sesleri geldi. Bu esnada bir ses bombasının patladığını duydum. Öne yaklaşınca bir grup sivil evden çıktı, koruma polisi olduklarını söylediler. Birinin burnu kanıyordu. Akabinde çıkanları yatırıp silahlarından tecrit ettik." dedi.

Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen duruşmada ifade veren eski Özel Kuvvetler üyesi Şahin, 15 Temmuz'da eski Üsteğmen Murat Köse'nin saat 14.00 gibi kendisini arayarak, eski Binbaşı Şükrü Seymen'in içeriğini kendisinin de bilmediği bir görev emri olduğu bilgisini verdiğini söyledi. Emir doğrultusunda saat 18.00'de havalimanına hareket ettiklerini belirten Şahin, "Havalimanına vardığımızda Şükrü Binbaşı bizden uzakta telefonla konuşuyordu. Sadece kamuflaj aldığımız için görevin koruma amaçlı olduğunu düşündük. Çiğli'ye vardıktan sonra depolar bölgesine geçtik. Burada Gökhan Şahin Sönmezateş bizi karşıladı. Kendisini tanıtarak kuşanmamız emrini verdi." diye konuştu.

Sönmezateş'in, kendisi olmadığı sırada, "TSK yönetime el koydu, sıkı yönetim ilan edildi. Emirleri Genelkurmay Başkanı'ndan alıyoruz. Görevimiz Cumhurbaşkanı'nı bulunduğu yerden alarak emniyetini sağlamak." dediğini arkadaşlarından duyduğunu aktaran Şahin, daha sonra helikopterlerle Marmaris'e hareket ettiklerini kaydetti. Marmaris'e en son kendi helikopterlerinin iniş yaptığına işaret eden Şahin, "Helikopterin etrafında vatandaşlar toplanmaya başladı. Uyarı için havaya birkaç el ateş ettim. Bu nedenle timin gerisinde kaldım. Oteller bölgesine doğru ilerlerken tabanca sesleriyle başlayan çatışma sesleri geldi. Bu esnada bir ses bombasının patladığını duydum. Öne yaklaşınca bir grup sivil evden çıktı, koruma polisi olduklarını söylediler. Birinin burnu kanıyordu. Akabinde çıkanları yatırıp silahlarından tecrit ettik. Bu işlemi, Bahadır Sagun ile ben yaptım. Orada şoka girenler oldu. Bahadır'ın birini sakinleştirdiğini ve birini telefonla konuşturduğuna şahit oldum." dedi. Şükrü Seymen'in emriyle çekilmeye başladıklarını ve bu esnada yine silah seslerinin duyulduğunu anlatan Şahin, bu sırada karşı taraftan birinin "emniyet" veya "polis" diye bağırdığını ama silah atışları başladığı için baskı ateşiyle karşılık vermek zorunda kaldıklarını iddia etti.

Bu ateşin hedef gözetmeden korkutmak amacıyla yapıldığını savunan Şahin, şöyle devam etti: "Bir otele girdik ve oteli polislerin çembere aldıklarını gördük. Biz o çemberden Şükrü Seymen ve İsmail Yiğit'in meskun mahal tecrübesi sayesinde çıkmayı başardık. Polis oradan çıktığımızı fark etmedi. Bizi almaya gelen helikopter yaklaştıkça silah sesleri yükselmeye başladı. Sahile çıktığımızda helikopterin muazzam bir ateş altında olduğunu gördük. Bu nedenle helikopter bize yaklaşamadı. Araziye çıkarken birinin yol gösterdiğine şahidim. Oraya bir merdiven konulmuştu, isteseydi o merdiveni kaldırıp göstermeyebilirdi. Önümüzde ceylan gibi sekti. Kendisini tehdit ettiğimiz doğru değil."

Arazideki tepe bir noktaya ulaşınca kendi aralarında "teslim olalım" diye konuştuklarını savunan Şahin, ancak polislerle her temasta yoğun ateşe maruz kalmaları nedeniyle öldürülecekleri düşüncesiyle bu karardan vazgeçtiklerini öne sürdü.

Duruşmanın 7. gününde ifade veren sanıklardan Özel Kuvvetlerde görevli Yüzbaşı Mustafa Serdar Özay, duruşma hakimine "Biz bu işe kurban edildik. Bari siz kurban etmeyin" diye seslendi. Yaşanan olayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile FETÖ Terör Örgütü Lideri Fetullah Gülen arasındaki kişisel mücadele olarak değerlendirip örgüt ile kendisinin ve yakınlarının hiçbir bağlantısı olmadığını söyleyen sanık Mustafa Serdar Özbay, Cumhurbaşkanı Avukatı Hüseyin Aydın'ın " KPSS sorularının çalınması olayı ile ilgili hiçbir yakının tutuklandı mı?" sorusuna "Cevap vermek istemiyorum" dedi.

Savunmasına; Baskı ateşi, özel kuvvetler, operasyon ve planlamanın tarifini yaparak başlayan sanık Yüzbaşı Mustafa Serdar Özay, "20 yıllık askerliğim döneminde kanunsuz hiçbir eyleme katılmadım. Bu operasyonu kim planladıysa risk oranı yüksek bir operasyon idi. Biz tuzağa düşürüldük. İktidar ile FETÖ mücadelesinde senaryonun figüranları olduk. Kurban ediliyoruz. Kurban edildik. Bari siz kurban etmeyin" dedi.

"Konsantremden dolayı kardeşimin aramasını meşgule attım"

Olay gecesi göreve çıkarken saat 22.00 sıralarında kardeşinin aradığını göreve olan konsantresinden dolayı telefonu meşgule düşürdüğünü ifade eden Özay, "Açsaydım, abim beni uyaracak, darbe girişiminden haberdar olacaktım. Bu kalkışmadan haberi olan komutanlarımız bizi uyarsalardı şu anda burada olmazdık. Bu istenmeyen olayların içinde bulunmam nedeniyle müteessirim üzgünüm" diye konuştu.

Mahkemeden bazı taleplerde de bulunan sanık Mustafa Serdar Özay, hukukun kamuoyu baskısı altında kaldığını, mahkemenin de olayı 15 Temmuz gözlüğü ile baktığını ileri sürerek "Bu bakış açısından vazgeçilmeli" diye konuştu.

KPSS SORUSUNA CEVAP VERMEDİ

İfadesinde kendisinin ve yakınlarının FETÖ Terör örgütü ile hiçbir bağlantısının olmadığını belirten Özbay, olayı Cumhurbaşkanı ile FETÖ Terör Örgütü Lideri Fetullah Gülen arasındaki mücadele şeklinde niteleyince söz alan Cumhurbaşkanı Avukatı Hüseyin Aydın, "Bu olay olayın 1 numaralı sanığı Fetullah Gülen ile Sayın Cumhurbaşkanının mücadelesi değil Türkiye Cumhuriyeti'nin mücadelesidir. 'FETÖ ile bağlantımız yok' diye söylediniz. O zaman KPSS sorularının çalınması olayından tutuklanan yakının var mı?" sorusuna sanık "Bu soruya cevap vermek istemiyorum" yanıtını verdi.

Davanın 7. gününde son ifadeyi veren MAK timinde görevli tutuklu sanık Astsubay Faruk Göçmen, Marmaris'e daha önce geldiği için gece bölgeye geldiklerinde bölgenin Marmaris olduğunu fark ettiğini ancak, operasyonun Cumhurbaşkanı'na yönelik bir operasyon olduğunu kendilerine ateş edenlerin Cumhurbaşkanının korumaları olduğunu duyduğunda öğrendiğini belirtti. Göçmen, "Biz kanundan değil polisten kaçtık. Kesinlikle kanun ve hukuktan kaçışımız söz konusu değildir. Öldürülmeyeceğimi bilsem kendim gruptan ayrılır teslim olurdum. Polislerinin cüzdan ve paralarının alınması meselesine gelince MAK personeli olarak söylüyorum. MAK personeli kimsenin bir şeyini almazlar" dedi.

FETÖ'cü olmadığını savunan Göçmen, "Lanet FETÖ örgütü ile irtibatım yok. Bundan dolayı yargılanmak istemiyorum. Emir komuta zincirine uymaktan yargılanmak istiyorum. Olaydan haberim yoktu. Haberim olsa idi, olay günü maaş günüydü. O gün arabamın bakımını yaptırıp lastiklerini değiştirdim. Haberim olsaydı yatan maaşımı ve paraları çeker eşime bırakırdım. Hesaplarımızdaki tedbirlerin kaldırılmasını istiyorum. Çünkü kendi ailemden biliyorum. Herkes zor durumda" diye konuştu.

Göçmen ayrıca ifadesinde, kimseye borcunun olmadığını sadece darbe gecesi içtiği bir bardak suyun parasını ödemediğini ifade ederek, "İnşallah bu davadan beraat ettikten sonra o borcumu ödeyeceğim" ifadelerine yer verdi

03.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

15 Temmuz darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın (ÖKK) ele geçirilme girişimi ile ilgili 69 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.

14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunma yapan ÖKK Kurmay Başkanı İcra Astsubayı Fatih Uysal 15 Temmuz günü Harekat Şube Müdürü Albay Ümit Bak'ın (tutuklu) kendisini araması üzerine karargâha gittiğini belirtti. 21.30 civarında Albay Bak'ın arayarak terör saldırısı ihtimalinin olduğunu söylediğini belirten Uysal, silahlanıp nizamiyeye gittiklerini ancak kimseye ateş etmediklerini yalnızca havaya ateş açtıklarını iddia etti.

"TERÖRİSTSE VURUN O ZAMAN"

Fatih Uysal'ın bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, "Bu nasıl mantık. Gelen talimatlara göre terör saldırısı bekliyorsunuz. Teröristse vurun. Niye havaya ateş ediyorsunuz ki? Ben sizi çözmekte zorlanıyorum." diyerek tepki gösterdi.

"NİYE GÖZÜMDEN VURDUN?"

Sanık Astsubay ise "Ben de anlamadım" demekle yetindi. Ardından mahkeme başkanı cuntacıların kurşunlarından yaralı olarak kurtulan müşteki astsubay İsmail Oğuz'u işaret ederek sanık Uysal'a, "Tanıyor musun?" diye sordu. Sanığın "hayır tanımıyorum" demesi üzerine de Oğuz çileden çıktı. İsmail Oğuz, sanığa dönerek, "Ben seni çok iyi tanıyorum. Sen de beni iyi tanıyorsun. Benim üzerime ateş ederken niye ayağımdan, kolumdan vurmadınız. Direk kafama sıktınız. Şu anda gözüm ve yüzümün yarısı faaliyet göstermiyor. Bunlar koordinatör ekip, beyin takımı" diyerek tepki gösterdi.

Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesince, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası'nın konferans salonunda devam eden duruşmada, sanıkların helikopterlerle nakillerini sağladığı ve pilotları azmettirdiği öne sürülen Coşkun savunma yaptı. Coşkun, yeni hazırlanan çatı iddianamede de 38 kişilik 'Yurtta Sulh Konseyi'nin üyesi olarak yer almıştı.

15 Temmuz'da Kara Havacılık Komutanlığı görevine vekalet ettiğini ve saat 22.00 gibi Genelkurmay Başkanlığından 6 helikopter istendiğini belirten Güvercinlik Kara Havacılık Okul Komutanı Tuğgeneral Ünsal Coşkun, helikopterlerden 4'ünün Akıncı Üssü'ne, 2'sinin de Genelkurmay'a gittiğini söyledi.

Bu 2 helikopterle Genelkurmay Başkanı'nın Akıncı'ya götürüldüğünü ifade eden Coşkun, bunu normal bir "VIP uçuşu" gibi algıladığını ve olağandışı görmediğini ileri sürdü.

Sıkıyönetim emrinin saat 22.15 sıralarında eline ulaştığını, Kara Havacılık Komutanı olarak görevlendirildiğini belirten Coşkun, bağlı alayları arayarak hepsinde dörder helikopterin hazır olmasını istediğini vurguladı.

Coşkun, "Verilen görevi kabul ettim. Ben bunu Kuvvet Karargahı ve Genelkurmay'la görüştüm. Emir doğrultusunda hareket etmemizi söylediler." iddiasında bulundu.

İstanbul'daki alayın komutanına ulaşamayınca eski Albay Ali Aktürk'ü aradığını dile getiren Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ali Albay, Çiğli'ye inmek üzere olduklarını söyledi. Bunun normal bir faaliyet olduğunu düşündüm. Özcan Karacan Yarbay, haberim olmadan Ali Aktürk'e görevi vermiş. Saat 04.00 gibi Ali Albay yakıt ikmalini yapamadıklarını, Dalaman'da sıkıntı yaşayarak araziye indiklerini söyledi. Helikopterin arazide kalması güvenlik açısından sorun yaratacağı için Dalaman'da askeri meydana dönmelerini, Genelkurmay'ı arayarak sorunu çözeceğimi söyledim. Sonra Genelkurmay Karargahını arayarak sorunun çözülmesi talimatını verdim. Daha sonra ne oldu bilmiyorum."

"Ne işiniz var arazide?' diye sormadınız mı?"

Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, sanık Coşkun'a, "Ne işiniz var arazide? Niye oradasınız, siz nereye gidiyorsunuz, Dalaman'da ne işiniz var, size neden yakıt vermiyorlar, helikopterde neden yaralı personel var?' sorularını sormadınız mı?" diye sordu.

Sanık Coşkun, helikopteri kurtarma derdine düştüğü için bunları sormadığını, ayrıca uçuş ekibinin dikkatini dağıtmamak için de konunun üzerine gitmediğini öne sürerek, "Böyle bir görevden sizi haberdar etmediler mi, izin almadılar mı?" sorusunu ise "İzin almadılar. Emir doğrudan Genelkurmay'dan gitmiş. Çok özel görevlerde bize haber verilir. Rutin görevlerde haber vermezler." diyerek yanıtladı.

Görevin Cumhurbaşkanı'nı almak olduğunu bilse duruma müdahale edeceğini savunan Coşkun, "Televizyonlar veriyor. 'Cumhurbaşkanı şu an İstanbul'da, Marmaris'e gitmeyin' uyarısında bulunurdum." ifadelerini kullandı.

FETÖ ile bağlantısı olmadığını iddia eden Coşkun, çocuklarının eğitim gördüğü özel okulun örgütle bağlantısını bilmediğini savundu.

Cumhurbaşkanı'nın katılımıyla 26 Temmuz'da helikopterlerin teslimi toplantısı yapılacağını söyleyen Ünsal Coşkun, şunları söyledi:

"Yeni alay komutanımız Murat Dağlı (albay) beni aradı. Kuvvet Komutanı'nı Çiğli'ye bıraktıklarını söyledi. Kuvvet Komutanımız 'Eğitim uçuşlarını kesin' demiş. Kuvvet Komutanı bir de uçak hazırlatmış. Saat 20.00 gibi Genelkurmay Başkanlığı'yla görüşüp İstanbul için uçuşa gerek kalmadığını söyledi. Murat Dağlı aradı uçuş yasağı ile ilgili sordu. Ben de sorun kalmadığını kendisine söyledim. Saat 22.00 gibi Genelkurmay Başkanlığı'ndan 6 tane helikopter talebi olduğu söylendi. Karargah olduğu söylendi. Harekat Merkezi bunu söyledi. 2 helikopter, Genelkurmaya 4'ü Akıncı üssüne gitti. Normal bir VIP gibi düşündük. Pilot da hiç rehin alma gibi bir şey beyan etmedi. Biz de VIP uçuşu olarak algıladık. Bunun üzerine diğer alayların da hazır olmalarını söyledim. Malatya Kara Havacılık Komutanı aradı, sıkıyönetim ilan edildiğini ne yapılacağını sordu. Bize de aynı sıkıyönetim emri saat 02.15 gibi ulaştı. Diğer alaylar acaba bir görev almış mı şekliyle İzmir'i aradım. En azından 4'er helikopter de hazır olsun diye söylemiştim."

DARBECİLERİN EMİRLERİNE UYMUŞ

Burada araya giren Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, "Buradan verilen sıkıyönetim emrini kabul ettiniz anlamı mı çıkıyor?" sorusunu yöneltince Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "Evet" yanıtını verdi. Ardından da "Ben bunu Genelkurmay ve karargahla görüştüm. Bizim emirlere devam etmemizi söylediler. İstanbul'u aradım Alay Komutanı'na ulaşamayınca Ali Albay'la görüştüm. O da Çiğli'ye inmek üzere olduklarını söyledi. Özcan Yarbay vasıtasıyla" dedi.

Saat 21.45'e kadar kuvvet komutanı ve garnizon komutanıyla olduğunu da anlatan Tuğgeneral Ünsal Coşkun, " Ali Albay Çiğli'ye personel nakli ve Genelkurmay'dan emir olduğunu söyleyince, her iki alayın bilgisi dahil olduğunu düşünüp faaliyetleri takip etmeye başladık. Saat 04.00 gibi Ali Albay bana Dalaman'dan yakıt ikmali yapamadıklarıyla ilgili sorun yaşadıklarını söyledi. Araziye inmeleri bizim için sıkıntılı. 'Her halükarda Dalaman'a gidin biz Genelkurmay'a bildiririz' dedim" dedi.

Mahkeme Başkanı da "Dalaman'da ne işiniz var demediniz mi?" diye sordu. Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "Ben helikopteri araziden kurtarma derdine düştüm önce. Aynı şey bu sefer Murat Albay da söyleyince Imsık meydan komutanını aradım. Yakıt konusunda hızlanın, meydanlarına helikopterlerinin dönmesi açısından. Daha sonra Imsık ile görüşemedik. Ali Albay bir yaralısının olduğunu söyledi. Ben zaten Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'da açıklama yapacağını biliyordum. Eğer niçin orada olduklarını bilseydim onları zaten uyarırdım" dedi.

ÇOCUKLARINI GENERALLERİN TAVSİYESİYLE FETÖ OKULUNA GÖNDERMİŞ

İddianamedeki FETÖ iddiası da hatırlatılan Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "FETÖ bağlantılı olduğumdan bahsedilmiş çocuklarımın okuluyla ilgili. 2012 yılında İstanbul'a gelince özel okul araştırdık. Referans olarak aldığım iki kişi Balyoz davasından tutuklanan generalimizdi. O okulun öyle bir şeyi olduğunu bilmiyorduk. O okulun bu kapsamda kapatıldığını öğrendim. Bilmem mümkün değildi. Bağlantılı olarak da örgütle bağlantımın olacağını düşünmek gerçek görünmüyor" dedi.

Kendisinin terfi listesinde bulunan 50 kişinin ismini komutanlığa gönderdiğini de ifade eden Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "Terfiler için 50 kişilik bir liste yazılır. 2016 yılı içinde hazırladığım aralık ayında gönderdiğim terfi listesinde bulunan FETÖ üyesi olarak değerlendirilenlerin sayısı bakılarak, benim ne kadar FETÖ'cü olduğuma bakılabilir" dedi.

İfadesi tamamlandıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avukatı Halil Koçan'ın " Ege Ordu Komutanı'nın emrinin dinlenmemesi gerektiğini söylediniz mi?" sorusuna Tuğgeneral Ünsal Coşkun, " Ege Ordu Komutanı'nın dinlenmemesi gerektiğini değil, emrin Genelkurmay'dan geldiğini, Ege Ordu Komutanı'nın alt rütbede olmasından dolayı bunu esas alın dedim" yanıtını verdi.

Tuğgeneral Ünsal Coşkun ayrıca, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Akıncılar Üssü'nde bulunmasından dolayı darbenin kendisinde, bütün olarak (emir komuta) yapıldığı intibaı uyandırdığını da ileri sürdü.

Sanığın savunmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı, "Sıkıyönetim emrini kimden aldınız?" sorusunu yöneltti.

Coşkun ise "Sıkıyönetim emri, normal mesaj kanalından geldi. Emirler, Genelkurmay Karargahı adına geliyor. Herhangi bir isim geçmez." dedi.

"Darbenin suç olduğunu bilmiyor musunuz?" sorusu üzerine ise Coşkun, "Genelkurmay Başkanı'nın Akıncı'ya gitmesi, bizde bunun bir bütün içinde olduğu kanaatini oluşturdu. Çiğli'ye giden helikopterlere de sıkıyönetime istinaden görev verildiğini düşündüm." görüşünü paylaştı.

Savcı, sanık Coşkun'un suikast girişiminin azmettiricisi değil, asli faili olarak değerlendirilerek ek savunma hakkı verilmesini talep etti.

Talebi kabul eden mahkeme heyeti, sanık Coşkun'un, avukatıyla görüştükten sonra ek savunma konusunda beyanda bulunacağını bildirdi.

15 Temmuz gecesi Genelkurmay'dan arandığını ve 6 helikopter talep edildiğini söyleyen Coşkun, "O sabah Ege Ordu Komutanlığından telefonla aranarak, öğleden sonra faaliyetlerinin biteceğini, Balıkesir ile bir planlamanın yapılıp yapılmayacağını sordular. Ben de yapılabileceğini söyledim. Saat 16.00 gibi yeni Alay Komutanı Murat Dağlı telefonla aradı. Ben de kendisine Ege Ordu Komutanlığının bir faaliyetinin olabileceğini ilettim. Bana Tugay'a giriş saatini sordu. Herhangi bir detay verilmediğini söyledim. Bu sırada Kuvvet Komutanının Kara Havacılığa geçtiği söylendi. Biz de oraya gittik. Kuvvet Komutanı uçuşların kısıtlandığını söyledi. İstanbul'a gideceği için uçak hazırlattı. Ancak saat 22.00 gibi Genelkurmay Başkanı ile görüştüğünü ve uçağa gerek kalmadığını söyledi. Murat Dağlı aradı ve uçuş yasağının kaldırıldığını söyledi. Saat 22.00 sıralarında Genelkurmay Başkanlığından 6 helikopter talep edildi. 6 helikopter kalkış yaptı. 2 Helikopter Genelkurmay'a 4 helikopter Akıncı Üssü'ne geçti. Daha sonra Genelkurmay Başkanını bu helikopterlerle Akıncı Üssü'ne geçtiği bildirildi. Biz bunu bir VIP uçuş olarak algıladık. Ben diğer Alaylarda da 4 helikopterin hazır olmasını istedim" dedi.

"Sıkıyönetim emri bana ulaştı"

Malatya Alay Komutanının kendisini telefonla aradığını söyleyen Coşkun, " Malatya Alay Komutanı arayarak Sıkıyönetim kararı alındığını ve ne yapacağını sordu. O esnada bu bilgi bana da ulaşmıştı. Ben de bu emrin bana ulaştığını Genelkurmay'ın emrini yerine getirmemizi söyledim. Murat Dağlı İzmir Çiğli'ye 4 helikopterin gittiğini ve görev için beklediğini söyledi. Daha sonra Ali Yarbay ile telefonda görüştüm. Çiğli'ye gitmek üzere olduklarını söyledi. Ben de faaliyetleri takip etmeye başladım. Saat 04.00 gibi Ali Yarbay telefon ile beni aradı. Dalaman'da yakıt ikmali yapamadığını ve araziye iniş yaptığını ifade etti. Ben de tekrar Dalaman'a gitmesini ve yakıt işini çözeceğimi söyledim. Bu durumu Murat Dağlı Albay'a telefon mesajı ile bildirdim. Onun da bu görevde olduğunu beni arayınca öğrendim. Imsık Havaalanına gittiklerini söyledi. Ben Imsık komutanını arayarak gelen helikopterlere yakıt konusunda gerekenin yapılmasını söyledim. Ali Aktürk Yarbay ile yaptığım görüşmede Çiğli'ye doğru yola çıktıklarını, helikopterde bir yaralının olduğunu söyledi. Ben Dalaman Hava Meydan Komutanlığından kimse ile yakıt verilmesini konusunda irtibatım olmadı" diye konuştu.

"Cumhurbaşkanını televizyonda açıklama yaparken gördüm"

Coşkun, "İddianamede suikast planı eylemcisi olarak telefon görüşmelerim olduğu iddia ediliyor. O gece yaptığım görüşmeler bunlardır. Emirler Genelkurmay'dan gittiği için benim faaliyetler ile ilgili bilgim yoktu. 03.00 gibi Cumhurbaşkanımızı televizyonda açıklama yaparken gördüm. Böyle bir plan içinde olsam, beni arayan pilotlara Cumhurbaşkanı'nın televizyonda açıklama yaptığını söyler ve orada ne yapıyorsunuz diyerek uyarmam gerekirdi" şeklinde konuştu.

"Genelkurmay'dan gelen mesajda isim yoktu"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hadi Çakan, 'Sıkıyönetim emri nerden nasıl tebliğ edildi' sorusuna Ünsal Coşkun, " Genelkurmay Başkanlığı karargahından gelen mesaj ile aldık. Gelen mesajda herhangi bir isim yoktu. Bende Genelkurmay Başkanının Akıncı'ya gidiyor olması, bunun bir bütünlük içerisinde yapıldığı kanaati uyandırdı" dedi.

Savcı, azmettirmekten değil, asli fail olması gerektiğini söyledi

Cumhuriyet Savcısı, "Ünsal Coşkun'un Cumhurbaşkanına azmettirmek suçundan değil, asli faili olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum" derken Mahkeme Başkanı sanık Coşkun'a dönerek, "Savcının bu iddiası ve talebi ile ilgili ne diyeceksiniz" diye sorması üzerine Ünsal, "Bu konuda bir şey demeyeceğim. Avukatım ile konuşacağım. Ondan sonra savunma yapacağım" dedi.

MUHSİN YAZICIOĞLU OLAYINDA DA SANIKTI, YENİ BİLGİLER VERDİ

Muğla 2'nci ağır Ceza mahkemesinde devam eden Cumhurbaşkanına suikast davasında Büyük Birlik Partisi Genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü ile sonuçlanan helikopter kazasında olay mahallinde arama çalışması yapan Pilot Yarbay Davut Uçum ifade verdi. Sanık Uçum FETÖ terör örgütü üyeliğini kesinlikle kabul etmediğini açıklarken, olayı FETÖ örgütünün kendisine kurduğu bir kumpas olarak değerlendirdi.

"FETÖ örgütünün kıyafeti bana uymuyor"

Sanık Uçum ifadesinde "Ben Helikopterin test pilotuyum. İfademi verirken kimseden korkum yok, kimseden de nutuk beklemiyorum. Bunu FETÖ terör örgütünün bana kurmuş olduğu kumpas olduğunu düşünüyorum. FETÖ terör örgütünün kıyafeti bana uymuyor. Ailemdeki birçok kişi de benimle irtibatı kesti. Pantolonu FETÖ, gömleği darbe, çeketi Cumhurbaşkanı olan kıyafeti giydirmeye çalıştılar. Biz aile olarak darbelerden çok sıkıntı çektik. Ben darbe karşıtı bir insanım" dedi.

"16 Temmuz'da VIP tarzında görev olacaktı"

İfadesinde İstanbul Kara Havacılık Alayında Birlik Bakım Tabur Komutanı olarak Alaydaki en kıdemli kişi olduğunu belirten Uçum, "Ali Albayımla görev olduğuna dair Salı günü konuştum. Helikopterler bana bağlı. 16 Temmuz'da 3 helikopter hazırlanacaktı. VIP tarzında görev olacaktı. Şükrü binbaşı beni aradı. Şükrü görev olacağını ve helikopter ihtiyacı olacağını söyledi. Görev içeriğiyle ilgili bir şey söylemedi. Orada Şükrü bana 'Ne o görevden korktun mu' dedi ve gülüştük. Şükrü öğleden önce ayrıldı. Akşam saat 18.00'da bana harekat merkezi nöbetçi subayı uçuşlar kesik dedi. Saat 19.00'da Şükrü Seymen beni arayarak helikopter ihtiyacı olduğunu söyledi. Ben de kendisine 'Sen isteyince helikopter kaldıramam' dedim. Daha sonra Özcan Karaca beni aradı. Kendisi Kara Havacılık nöbetçi amiri ve emir alacağım ilk kişi. Bu süreç yaklaşık 45 dakika sürdü. Sürekli acil bir görev olduğunu söyledi. Özcan Karacan bana, "Kara Havacılık Merkezi'nden kalkın emri geldi. Kara Kuvvetleri Komutanı burada, Kurmay Başkanı burada, hemen kalk, ekip bekleme, gerekirse kendin kalk' diye söyledi. Acil bir şekilde çıkma telaşımı görünce Ali Albay sordu. Bende kendisine Kara Kuvvetleri Komutanı takip ediyor, acil uçuş var dedim. 'Ben de geliyorum' dedi. Helikoptere gittik. Koşuşturmamızı gören personel hemen geldi. Ben de acil bir şekilde helikopteri hazırlamalarını istedim. Helikoptere bindik. Biz koşturmaca yaparken teknisyen helikopterden inmiş. Bu arada kesik olan uçuşların açıldığını da teyit ettim" dedi.

"Görev için İstanbul beklerken, İzmir'e gittik"

Helikopter ile kalkış yapıktan sonra Atatürk Havalimanına indiklerini söyleyen Uçum; "Görevin İstanbul'da olacağını düşünüyordum. Aprona inince personel geldi, bindi ve oradan kalktık. Kaç kişi bindi görmedim. Ben burada eksik malzemelerimi tamamlamaya çalışıyordum. Şükrü Seymen burada Çiğliye gidileceğini söyledi. Ben orada, Çiğli'ye neden gideceğimizi sordum. Hazırlığımızın olmadığını söyledim. Şükrü de bana 'Abi göreviniz orada bitiyor. Bizi Çiğli'ye bırakıp döneceksin' dedi. Görevin içeriğini bilmiyorduk.

"VIP uçuş olduğu söylendi"

Daha önce İzmir Çiğli'ye hiç gitmediğini ileri süren sanık Davut Uçum, "Çiğli'de yakıt ikmali yapmak amacıyla motor susturduk. Orada 3-4 tane helikopter de vardı. Yakıt ikmali yaptık. Ben 'Dönecek miyiz' dedim. Birinci pilot 'bekleyelim' dedi. Ben ona bağlı olduğum için bekledim. Yakıt ikmali yapıldıktan sonra helikoptere yakın bir yere giderek dinlendim. Oradaki pilotlar bana VIP uçuşlarına geldiklerini söylediler. Yücel Ekizoğlu ve Bahattin Akgül ile beraberdik. Orada biraz uyudum.

Personel silahlı olarak geldi ve helikopter kalkış yaptı" dedi.

"Marmaris'e yaklaşırken helikopter gördüm"

İzmir Çiğli'den Marmaris'e gelirken 15-20 kilometre uzaklıkta helikopter gördüğünü ileri süren Uçum, "Helikopterin seyrü-sefer ışıkları açıktı. Bence bu uçan helikopter Dalaman istikametinden geliyordu. Ben de helikopterin Cumhurbaşkanın helikopteri olduğu algısı oluştu. Marmaris'e gelerek personelin inişinden sonra havalandık. Birinci pilota yakıtımızın azaldığını söyledim. Bu nedenle Dalaman'a yakıt almaya gittik. Denizcilerin bulunduğu alana iniş yaptık. Karşılayan olmadı. Kuleden 'teslim olun' çağrısı yapıldı. Olayların anlamsız olması benim için burada başladı. Tekrar kalkarak boş bir araziye gittik. Birinci pilot birileri ile görüştü ve tekrar Dalaman Hava Meydan komutanlığına iniş yaptık. Yakıt aldıktan sonra tekrar kalktık" dedi.

"Şükrü Seymen 'Çabuk olun' sıkıştık' diyerek yardım istedi"

Helikoptere yakıt ikmalinden sonra tekrar Marmaris'te askerleri bıraktıkları yerden almak için gittiklerini belirten sanık Uçum, "Havada iken polisin askerlerin etrafını yay şeklinde sarmış olduğunu gördük. Askerlerin tek gidebileceği nokta deniz tarafı idi. Her taraftan mermi geliyordu. Benim için bunun bir terörist eylemi olma ihtimali yoktu. O noktadan sonra bırakıp gidemezdim. İki grup birbirine ve bize ateş ediyordu. Çatışmazlık anlamında benim askerleri oradan almam gerekiyordu. Elimden gelen her şeyi yaptım. Sürekli ağır ateş altındaydık. Eğer ben direnseydim orada bir tane mermi yemeden 2 kilometre geriye çekilerek makineli tüfek ile baskı ateşi yaparak herkesi etkisiz hale getirir ve askerleri alırdım. Şükrü Seymen ile telefonda konuştum. Bana 'Çabuk olun sıkıştık' diyerek bulundukları bölgeyi tarif etti. Onların bulunduğu pozisyondan dolayı geri geri gelmeye başladım. Yaklaştım, yaklaştım, hayati sistemler isabet aldı ve biz düşmeye başladık. Yanımdaki pilot 'Düşüyoruz' dedi. Deniz seviyesine inerken rüzgarın da etkisi ile yükseklik kazandık. Arkada bulunan bir kişinin vurulduğunu gördüm. Biz de bunun üzerine Imsık'a doğru gittik. İndiğimizde önce Fethi Yarbay'ı, sonra da Gökhan generali gördük. Gökhan Generalin yanına giderek helikopterde yaralı var dedim. Ne yapacağız dedim. Hiçbir şey söylemedi. Biz de İzmir'e giderek burada polislere teslim olduk" dedi.

"Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopteri ile ilgim yok"

Darbeci sanık Davut Uçum, basında sürekli Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü ile sonuçlanan helikopter kazasında helikopterde kaza kırım ekibinde yer aldığı yönünde haberlerin çıktığını belirterek, "Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopteri 25'inde düştü. Ayın 28'inde de Özel Kuvvetlere ait helikopter bu bölgede kırıma uğradı. Aradaki mesafe 50 metre idi. Herkes burada tek helikopter var diye biliyor. Burada iki helikopter vardı. Ayın 29'unda Genelkurmay'ın emri ile askeri helikopterin kırımına giden ekibin içindeydim. Bu olayda kamunun vicdanını rahatlatmak için 7-8 askeri öne sürdüler. Bunlar arasında ben de vardım. Ben kazadan üç gün sonra olay yerindeydim. Medyada sürekli olarak beni yıprattılar. Araştırma yapıldı. Helikopter araziye terk edilmiş bir haldeyken 'cihazlar söküldü' denildi. O dönemin Özel Savcı ve Mahkemelerinde yargılandım. Benim Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü ile sonuçlanan helikopter ile bir ilişkim yoktu. Bir şekilde o olaylara çekildim. Eğer ben, bu insanlarla (FETÖ) yakın olsaydım, beni yıpratamazlardı" dedi.

Muhsin Yazıcıoğlu'nun düşen helikopterini araştırmak için giden kazı kırım ekibinin başında yer aldığı için de hakkında soruşturma yürütülen Pilot Yarbay Davut Uçum, anlatacaklarıyla kimseden lütuf beklemediğini, salondakiler de dahil kimseden korkusunun bulunmadığını söyledi.

Pilot Yarbay Davut Uçum ardından da, "Ben yaşananları, bu örgütün bana kurduğu kumpas olarak görüyorum. Ben daha önce benzer şekilde mağdur edildim. Bu örgütle geçmişte mahkemelerden geldim, ahlaksızca gerçek dışı olaylarla yeterince beni rencide edip yıprattılar. Bu süreçte de rencide ettiler. Ancak bu süreçte arada mağdurlar da var" dedi.

"BU ÖRGÜTÜN KIYAFETİ BANA UYMUYOR"

FETÖ'nün örgüt kıyafetinin kendisine uymadığını da savunan Pilot Yarbay Davut Uçum, "Benim sosyal yaşantım, ailemin durumuyla örgüt bana uymuyor. Benim ailemin yarısı benimle irtibatını kesti. 1990 yılında askeri okula girdim. Hep araştırıldım. Bu işte, pantolonu FETÖ olan, gömleği darbe olan, ceketi Cumhurbaşkanı'na suikast olan suçlamalar var. Bu pantolondaki leke bana tutmaz. Ben darbe karşıtı bir aileden geliyorum. Pantolonu FETÖ, gömleği darbe olan bir kişiye bu ceket bana giydirilmez" dedi.

15 Temmuz günü yaşadıklarını da anlatan Pilot Yarbay Davut Uçum, "Nöbetçi amiriydim. Ali Albay'la görev konuşmamız oldu. Komutanlıkta helikopterler bana bağlı, emrimde 150 personel var. Yani alay personelinin yarısı. Ali Albay bana VIP görev olduğunu söyledi. Şükrü (binbaşı) benim devrem, samimi bir arkadaşım değil. Harp Okulundan tanışırız. Önceki süreçte irtibatımız yoktur. Şükrü (binbaşı) ile olan bütün HTS kayıtlarımın lehime benim için korunmasını talep ediyorum. Benim 3 bin 500 saatlik uçuş saatimin yarısı iç güvenlik bölgesinde geçti. Biz, 'amele' olarak tabir ediliriz" dedi.

Aynı gün Binbaşı Şükrü Seymen'in sabah saatlerinde yanına geldiğini de ifade eden Pilot Yarbay Uçum, "Aramızda normal konuşma oldu. Bir şey mi var dedim. 'Bir geçiyordum sana uğrayayım dedim' yanıtını verdi" dedi.

15 Temmuz sabahı Binbaşı Şükrü Seymen'in 'bir görev olacak' dediğini de ileri süren Pilot Yarbay Davut Uçum, "Bu ne görevi dedim 'boş ver' dedi. Müşterek bir görev olacak diye düşündüm. Görevin mahiyetini söylemedi. 'Belki sen de gelirsin' dedi. Ben de 'Nöbetçiyim öyle basit görevlere gelemem' dedim. 'Ne oldu korktun mu?' dedi. Ama bu aramızda bir espriydi. Şükrü öğleden önce gitti. Akşam benim asıl görevim 17.00 sonra, 18.00 gibi nöbetçi hareket merkezi nöbetçi subayı 'uçuşlar kesik' dedi. Oh ne güzel dedim ben de. Saat 19.00 gibi Şükrü beni aramaya başladı 'helikoptere ihtiyacımız var' Heyecanlı bir ses. 'Şükrü (Binbaşı) sen isteyince helikopter kaldıramam ben' dedim.

Bir süre sonra Kara Havacılık Genel Komutanlığı'ndan beni aradılar. Çünkü uçuş isteği için Kara Havacılık'tan teyit almamız lazım. Kara Havacılık Hareket Merkezi bana 'tamam kalkın' dedi. Yaklaşık 5 dakika sonra Özcan Karacan (kara havacılık komutanlığında yarbay, davanın firari sanığı) tekrar aradı. 'Kara Kuvvetleri Komutanı burada, kurmay başkanı burada. Hemen kalk gerekirse kendin çalıştır' dedi. 'Tek uç' dedi. Ondan yasaklanan uçuşların açıldığını da teyit ettim. Helikoptere gittim. Acil durum vardı. Ali Albay'ı gördüm. Telaşımı görünce 'uçuş var acil kuvvet komutanı talep ediyor' dedim. Kuvvet komutanının takip ettiği uçuşlarda ekstra özen gösterirsiniz. Ali Albay'a, 'komutanım acil uçuş var' dedi. Bana 'ben de geliyorum' dedi" diye konuştu.

Pilot Yarbay Davut Uçum, görevin İstanbul içi olduğunu sandığını, ancak Binbaşı Şükrü Seymen'in kendilerine, onları Çiğli'ye bırakıp döneceklerini söylediğini iddia etti.

Duruşmanın bu bölümünde Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, sanık Pilot Yarbay Davut Uçum'a daha rahat ifade vermesi için avukatlar haricinde salonu boşaltabileceklerini hatırlattı. Pilot Yarbay Uçum ise "Hiç önemli değil' yanıtını verince, duruşmaya izleyicili olarak devam edildi.

Çiğli'de yaşananları da anlatan Pilot Yarbay Davut Uçum, telefonunun şarjının olmamasından dolayı kapalı olduğunu, Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile koordinat verildiği anları görmediğini ileri sürdü.

Marmaris'e geldikleri zamanı da ifade eden Pilot Yarbay Davut Uçum, "Ben silahlı halk görmedim, polis de görmedim. Askerler indikten sonra bir süre havada tur attık ardından yakıt sıkıntısı nedeniyle Dalaman'da denizcilere ait meydana iniş yaptık. Kuleden 'teslim olun' diye söylendi. Ben Ali Albaya (Aktürk) 'neden böyle diyorlar' dedim o da 'ben de anlamadım' dedi. Zaten bu andan sonra olayların anlamsız olması başladı. Helikopter içerisinde Kule bizi duymuyor. İndik kalktık, araziye indik. Kısa bir değerlendirme oldu. Birinci pilot Imsık'ı planladı ama yakıtımız mümkün değildi. Ben mümkünse tekrar gidip alalım dedim. Tekrar aynı meydana gidip indik. Aşağıya indim. İki kişiyle birlikte lavaboya gittim, elimi yıkadım. Hemen döndükten sonra kalktık. Ondan sonra olayların olduğu bölgeye geldik. Marmaris'te olayların yaşandığı yere en uzak bölgeye indik. Polisler yay şeklinde askerleri sarmıştı. Her yerden ateş geliyordu. Bunun terörist olma ihtimali çok anlamlı değildi. Orada o kadar terörist o kadar ateş, orada hemen bağ kurdum. Cumhurbaşkanlığı helikopteri, burada yaşanan olaylar arasında bağ kurdum" dedi.

Marmaris'te yaşanan çatışma anlarını havadan görme fırsatı buluğunu da ileri süren Pilot Yarbay Davut Uçum ifadesine şöyle devam etti:

"Orada yaşananlar bana 17 - 25 Aralık sürecini hatırlattı. O zaman da bir gruba mensup polis, bürokrat birilerini almak için gittiklerinde de sıkıntılar yaşamıştı. Burada da polislerle karşı karşıya geliyorsak sıkıntı vardı. Burada yaşananlar artık anlamlı olmamaya başladı. Her şey bundan sonraki bütün sorumluluğu alıyorum. O noktadan sonra çekip gidemezdim. Şunu düşündüm, iki grup, asker ve polis grubu birbirlerine ateş ediyor. Dolayısıyla çatışmasızlık adına bir şey yapmak lazım. Bunun için de elimden gelen her şeyi yaptım. Öleceğimi bilerek oraya doğru yaklaşmaya başladım. Yüzde 50 ölümden kurtulduk zaten. Ben çok rahat görüyorum çatışma anlarını. Benim pozisyonum. Sağ tarafı görecek şekilde. Ben bölgeyi birinci pilottan daha rahat görüyorum. Gördüğüm şu sürekli ağır bir atış vardı üzerimize doğru. Ben orada bir tane mermi yemeden, oradaki herkesi (polisleri kastedip) etkisiz hale getirebilirdim. Arkada makinalı tüfek vardı, o şekilde gerekli baskıyı yapıp o adamları, askerleri alırdık. Hatta polis kendi arasında 'nereye atıyorlar lan bu adamlar' diye polis müdürünün söyledikleri sonradan görüntülerde de çıktı. Bu anda Şükrü Binbaşı'yla telefonda konuştum. Orada ne olduğunu sordum. O da 'bırak onu sıkıştık, çabuk edin' dedi. Yerini anladım, gördüm. Ben geri geri gelmeye başladım. Bana atış yapılan bütün yerleri gördüm, polisler yay şeklindeydiler. Deniz üstünde geri geri gelmeye başladım. Bize yoğun atış gelmeye başladı. Artık bütün hayati sistemler de isabet aldı. Düşmeye başladık. Denize yaklaştığımız sırada helikopter havada tutundu. Arkadaki asker vuruldu. "

Helikopterle Imsık'a gittiklerini belirten Pilot Yarbay Davut Uçum, "Gökhan General'le ilk kez Imsık'ta karşılaştım. Yanına gittim. 'Helikopterde yaralı var, ne yapacağız' dedim. Hiçbir cevap vermedi, helikoptere bindik, İzmir'e döndük. Olayın vehametinden dolayı kimse kimseyle konuşmadı. İndikten sonra da konuşmadık. Askeri inzibatlar geldiğinde ben kendim gittim ve teslim oldum" dedi.

Bu davayla ilgisi olmadığı halde Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesinden sonra hakkında başlatılan soruşturmaya yönelikte konuşmak istediğini söyleyen Pilot Yarbay Davut Uçum, şunları anlattı:

" Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili kaza kırım olayında da sorun yaşadım. Herkes bunu tartışıyor, bu olaylarla bağ kuruyor. Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopteri 25'inde (25 Mart 2009) düştü. 28'inde aramak için bölgeye giden Özel Kuvvetlere ait helikopter de kırım yaptı. İki helikopter arasındaki mesafe ise 50 metreydi. Biz de ayın 29'unda (29 Mart 2009) orada sadece Yazıcıoğlu'nun helikopteri var diye düşünülüyor. Orada 2 tane helikopter vardı. Arasındaki mesafe de 50 metre. Biz 29'unda gidip Özel Kuvvetlere ait helikopteri incelenmeye başladık. Genelkurmay tarafından yazılan bir emirle oraya gittik. Benim işim sürekli kaza kırımlara gittim."

Muhsin Yazıcıoğlu olayında kamuoyunun vicdanını rahatlatmak için 8 askerin öne sürüldüğünü de iddia eden Pilot Yarbay Davut Uçum, "Eğer gerçekten suikast ise ben 29'unda gittim. Rahmetli Yazıcıoğlu'nun helikopterinin incelenmesi yapılmış, gazetecinin cesedi bulunamamış, binlerce personel onu arıyordu. Benim helikopterin başında fotoğrafım yok. Yüzbaşı rütbesinde subaydım. O helikopteri de tahliye edemeseydik parçalayacaktık. O helikopteri gayretle TSK'ya kazandırdık. 30 milyon dolar kazandırdık. 29'unda gittiğim olayla ilgili mesul tutuldum. Sivil havacılık yetkilisi olan personel araştırmasını yaptı. Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin enkazını terk etti. Şimdi araziye terk edilmiş helikopter üzerinden cihazları söküldü. Ben yokum ama diğer arkadaşlara da aynı şey söylendi. Seyrüsefer cihazı sökülmüş, onun navigasyondan farkı yok. Bu cihaz suikastı aydınlatmaz" dedi.

O dönemin özel yetkili savcısı ve mahkemesi tarafından yargılandığını da vurgulayan Pilot Yarbay Uçum, "Örgütle hiçbir bağım yok. Sadece orada bulunmak, helikopterle alakamız yok. Binlerce insan (Yazıcıoğlu'nun düşen helikopterini kastediyor) enkazı çeviriyor. Bizi Balyoz davasıyla birleştirmek istediler. Bu örgüte mensup olduğunu düşündüğüm insanlar tarafından yıpratıldığımı, olaya çekildiğimi düşünüyorum. Ben bu insanlara yakın bir insan olsaydım, bu insanlar beni bu şekilde yıpratmaz harcamazlardı" dedi.

ORTAOKULDA FETÖ EVLERİNE GİTTİM

İddianamede FETÖ üyeliğiyle suçlandığının da hatırlatılması üzerine örgütün evlerine ortaokul yıllarında gittiğini itiraf eden Pilot Yarbay Davut Uçum, "Örgütle hiçbir bağım yok. Yaşadıklarım bunu destekler nitelikte. 1989- 1990 yıllarında ortaokulda okuduğum sırada bizimle aynı sokakta bizim sokakta, bu örgüte bağlı kişiler vardı. Biz onları Nurcu olarak bilirdik. Evlerine gider ders çalışırdım. 2000'li yıllardan sonra bu adamın amacının ne olduğunu birçok insandan önce bilen birisiyim. Üç dört kere gittim evlerine. Böyle bir yöntemle hangi kuruma girmek istiyorlarsa giriyorlar. Maltepe Askeri Lisesi'ne gittikten sonra bir daha görüşmedim. Ama her fırsatta benimle bağlantı kurmaya çalıştılar. Harp okulunda okuduğum sırada mahallede daha önce gördüğüm kişiyi gördüm. Onu tersledim. Ondan sonra bir daha görmedim. İrtibatım bu insanlarla budur. Ellerinizde istihbaratın raporu vardır. Benim içim rahat. Abimin bankada hesabı olabilir ama abimin ne günahından ne sevabından sorumlu değilim" dedi.

Şimdiye kadar tutuklu 44 sanıktan 32'sinin dinlendiği duruşma, 7 Mart'a ertelendi.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'Muğla Darbede Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimi 47 sanık' davası
Muhsin Yazıcıoğlu'nun şüpheli ölümüyle ilgili manşetlerimiz

(04 Mart 2017, 09:47)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=9747    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
66.015.077