Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 kişinin yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Cumhurbaşkanının taraf olduğu tek dava olan yargılamada sanıkların her biri için 6 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Duruşmada savunma yapan Suikast girişimine katılanların isteği ile katıldığını ileri süren timin başındaki Binbaşı Şükrü Seymen, 'Mesela iki pilot katılmadı. İsteyen katılmayabilirdi. Ben isteseydim gitmezdim. Darbe yaptım. Cezası idam bile olsa canım acımaz. Darbe yaptım. Çocuk gibi ağlayacak değilim' diyerek darbe içinde bulunduğunu açıkça itiraf etti.
26.02.2017 13:34 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 kişinin yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı.
20.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin 3'ü firari 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması başladı.
Adliye sarayındaki salonların fiziki yetersizliği nedeniyle daha uygun olduğu belirtilen Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Salonunda görülen ilk duruşmaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 3 avukatı ile sanık avukatları, şehit polislerin yakınları katıldı.
Davadan çekilen bazı sanık avukatlarının yerine yenilerinin tayin edileceği öğrenildi.
Duruşmada ilk olarak sanıkların yoklaması yapıldı, ardından kimlik tespitine geçildi.
Daha sonra iddianamenin özetinin okunmasına başlanacağı belirtilen duruşmanın öğleden sonraki kısmında ilk olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konakladığı Marmaris'teki otele yönelik saldırıyı yönettiği belirtilen eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in ifadesi alınacak.
Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, duruşmayı izleyenlere ses kaydı ve görüntü alınmasının yasak olduğunu söyledi.
Baştoğ, sanıklara yeteri kadar savunma hakkı tanıyacaklarını, ancak bu hakkın iddianame dışında olmayacağını ifade etti.
Avukatlara soru sorma hakkı tanıyacaklarını vurgulayan Baştoğ, "Duruşma 4 gün devam edecek ve cuma günü ara vereceğiz. Pazartesi günü de ara vereceğiz ve salı günü yeniden başlayacağız. 15 Mart'a kadar duruşmayı devam ettireceğiz. İkinci celseyi 24-28 Nisan arasında yapmayı planlıyoruz. Daha sonra 5-9 Haziran arasında ikinci duruşma yapılacak." dedi.
GÜLEN'İ HİÇBİR AVUKAT SAVUNMAK İSTEMEDİ
Duruşma sanık avukatlarının olup olmadığının sorulması başladı. Bazı sanıkların avukatı duruşmaya katılırken FETÖ/PDY'nin bir numaralı sanığı Fetullah Gülen'i savunmaya hiçbir avukatın kabul etmediği görüldü. Mahkeme Başkanı Mustafa Karakaş "Umarım ileri safhalarda kendisine bir avukat temin edilir" dedi.
Sanıklardan Gökhan Şahin Sönmezateş'in Avukatı Muğla Barosu'nun eski başkanı Mustafa Hükkamoğlu'nun da duruşmaya katılmadığı görüldü.
Daha sonra sanıkların kimlik tespitine geçildi. Kimlik tespitinde sanıklar sabit gelirlerinin ve sabıka kayıtlarının olmadığını belirttiler.
GÖREVSİZLİK TALEBİ REDDEDİLDİ
Sanık avukatlarından Hakan Tunçkol, bir kısım sanıkların müdafi yetki hususunda itirazları olduğunu ifade ederek, "Bu davanın ana teması ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanına suikast iddiası. Cumhurbaşkanı burada olmadığı için ve adresi Ankara'da olduğu için davanın Ankara'da görülmesi gerekir. Dosyanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini talep ediyoruz." dedi.
Avukat Tunçkol, mahkemeden "yetkisizlik" talep ettiklerini dile getirdi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı müşteki avukatlarına bu talebi sordu. Avukatlar, bu talebi olumlu karşılamayarak, "Sayın Cumhurbaşkanı, suçun işlendiği sırada mahkemenizin yetki alanında bulunuyordu. Bu tarz talepler davayı uzatmaya yöneliktir. Bu nedenle davanın Muğla'da görülmesini istiyoruz." diye konuştu.
Mahkeme başkanının sorusu üzerine sanıklar da ayrı ayrı "yetkisizlik" kararı verilmesini talep etti. Mahkeme başkanı heyetiyle yaptığı görüşmenin ardından "yetkisizlik" talebinin oy birliğiyle reddedildiğini açıkladı.
Mahkeme heyeti kendi arasında yaptığı mütalaada yetkisizlik talebini oy birliği reddetti. Duruşmanın Muğla'da yapılmasına karar verdi. İddia makamı adına Muğla Cumhuriyet Başsavcısı Necip Topuz "CMK'nın 12/2 maddesi uyarınca yetkisizlik talebini reddediyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı'na suikast timinin Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan duruşmasında birinci gün sona erdi. Duruşmanın birinci gününde timin başındaki darbeci Binbaşı Şükrü Seymen ve otele baskını yöneten Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in ifadeleri alındı. Sanık Şükrü Seymen, verilen emirleri yerine getirdiğini belirterek, "Emir komuta zinciri içinde darbe yapılacağını biliyordum. Ben verilen emirleri yerine getirdim. Ben bu planlamanın bile neresindeyim bilmiyorum. Evet, ben darbe yaptım. Komutanlarımın verdiği emri yerine getirdim. Bunu kabul ediyorum. Semih Terzi komutanımızı teğmenliğinden bu yana tanırım. Kendisi kahraman bir komutanımızdı. Emir Semih Terzi'den geldi. 14 Temmuz'da kendisi beni telefonla aradı. '12 kişilik bir tim seç, Gökhan Paşa ile ilgili irtibata geç' dedi" dedi.
"Bize verilen emir Cumhurbaşkanı'nı sağ ele geçirmekti"
15 Temmuz gecesi helikopter ile Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'ten aldığı emir ile İzmir Çiğli'ye geldiğini belirten Seymen, "Burada depoya gittim. Personellere talimat vererek silah kuşanmalarını söyledim. Burada uzun bir süre bekledik. Daha sonra Osman Kılıç Albayımdan görev iptal diye bir mesaj geldi. Ben de bu durumu Gökhan Paşa'ya söyledim. Ankara'ya gidip gitmeme konusunda fikrimi sordu. Havalandık, daha sonra Gökhan komutanım görevin devam ettiğini söyledi. Ardından Marmaris'e havalandık ve iniş yaptık. Bize verilen emir Cumhurbaşkanı'nın sağ olarak ele geçirilmesi idi" dedi.
"Hedef göstererek ateş etmedik"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldığı otel bölgesine geldiklerini anlatan Seymen, korumaların bir iki defa havaya ateş açtığını belirterek, "Korumalar havaya ateş açmasaydı biz inanın yerlerini tespit etmedik. Daha sonra bize doğru bir ateş gelince biz de karşı ateş açtık. Hedef göstererek ateş etmedik. Polislerin darp edilmesi olayını görmedim. Daha sonra da otel içerisine girdiğimizde Cumhurbaşkanı'nın olmadığını Gökhan Paşa'ya söyledim. Geri çekildik. Ama otel içerisinde kesinlikle ateş etmedik. Kendimizi korumak için atıl bir villaya girdik. Evet darbe yaptım. Bir emir aldım ve bu sözümün arkasında duruyordum" diye konuştu.
"Zekeriya Başçavuşa para konusunda çok kızdım"
Mahkeme başkanının, "Şehitlerden birinde senin tüfeğinden çıkan mermi var" sözleri üzerine ise Seymen, "Ben ateş etmedim. Kriminal raporların yeniden düzenlenmesini talep ediyorum. Bir helikopter geldi, bizi alamadı. Araziye doğru gittik" dedi.
Mahkeme başkanının "Hizmet hareketinden olan var mı sorusu size soruldu mu?" sorusu üzerine Seymen, "Böyle bir cümle duymadım" dedi. Mahkeme başkanının "Polis memurlarının paralarının bölüşüldüğü iddiası var" demesi üzerine de Seymen, "Kendi paramızı bölüştük. Zekeriya Başçavuşun üç ayrı polisten para almasına çok kızdım. Böyle bir emri kesinlikle vermedim. Duyduğumda 'Kimden aldığınızı bilmiyorsunuz, o parayı hayır yapın' diye talimat verdim. Şahsi paralarımızı üçe böldük. Haram parayı, bu parayı kendi paralarımızın içine karıştırmadık. Yakalandıktan sonra Özel Harekat polislerinden işkence gördük. Bunun kayıtlarını göreceksiniz. Bu olayın takipçisi olacağım. Bu konuştuklarım kayda geçsin" diyerek basın yayın organlarına da yayınlarından dolayı tepki gösterdi. Seymen, kesinlikle FETÖ'cü olmadığını savunarak, "Annem faizden kaçmak maksadıyla babam hasta iken Bank Asya'ya para yatırmış. Bunu öğrenince hemen ikaz ettim, parayı çekti" dedi.
"İsteseydik 120 kişiyi öldürürdük"
Olay günü Marmaris'te şehit olan iki kişiye üzüldüğünü ve Allah'tan rahmet dilediğini belirten Seymen, "Biz Cumhurbaşkanı'nı sağ olarak almaya gittik. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyoruz, hatta dualarla anıyoruz. Ama isteseydik orada 120 kişiyi öldürürdük" diye konuştu.
Suikast girişimine katılanların isteği ile katıldığını ileri süren Seymen, "Mesela iki pilot katılmadı. İsteyen katılmayabilirdi. Ben isteseydim gitmezdim. Darbe yaptım. Cezası idam bile olsa canım acımaz. Darbe yaptım. Çocuk gibi ağlayacak değilim" dedi.
21.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
2. duruşmada ifade veren Binbaşı Taner Berber, FETÖ'yle kendisinin ve tutuklu bulunan grubun alakasının olmadığını, olayın mahiyetinin Marmaris'teki polisin kimliğini gördükten sonra anladıklarını, arazide firar etmelerinden de pişman olmadığını söyledi.
Geçen 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinin de aralarında bulunduğu 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Yoklamayla başlayan duruşmada ilk olarak sanıklardan darbe öncesinde Çiğli 2'nci Ana Jet Üs Komutanlığı MAK timleri birlik komutanı Binbaşı Taner Berber ifade verdi.
Suikast girişimin planlayıcısı Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile darbe teşebbüsü günü ilk kez buluştuğunu söyleyen Taner Berber, "Polis ifademde daha önce Ankara'da buluştuğumuzu anlattım. Ancak beni ailemle tehdit ettiler. Ben de bunun üzerine ifademde böyle bir kurgu yaptım. Bayramda sadece kutlama için aradım. Gökhan general havalimanından geldikten sonra kendisinin yanına gittim. Bana terör operasyonu olabileceğini söyledi ve ekip kurmamı istedi" dedi.
BOMBAYLA KAPI AÇTA EĞİTİMİ GÖRMÜŞLER
Darbe teşebbüsü günü bombayla kapı açma eğitimi aldıklarını da kabul eden ancak bunun Marmaris olayıyla ilgisi bulunmadığını ileri süren Berber, "12 kişilik bir ekip oluşturdum. Bunları mesai sonrası olduğu için birliğe çağırdım. Kuzu başçavuşumla, Gökhan generalin yanına gittim. İstanbul'dan Özel Kuvvetlere bağlı bir ekibin geleceğini, bizim de onların emniyetini almamızı istedi. Ben de Kuzu başçavuşumla yanından ayrıldım. Personelimin yanına gittim. Telefonlarını arabalarına bırakmalarını istedim. Ben dahil herkes bıraktı. Sonra da depoda buluştuk. Ben Gökhan generale olayın mahiyetini sorduğum zaman terör operasyonu olduğunu söyledi. Ben de bu bilgiyi ekibime verdim. Telefonları da bilgi güvenliği önemli olduğu için bıraktık" dedi. Taner Berber, ekibiyle yaptığı toplantıda, çatışmaya girmeyeceklerini, ancak isteyen olması durumunda evine dönebileceklerini söylediğini de ifade etti.
ÖZEL KUVVETLER SİLAHLARINI ÇİĞLİ'DEN KAYIT DIŞI ALMIŞ
Özel kuvvetlere bağlı ekibin saat 22.30 gibi Çiğli'ye geldiğini söyleyen Taner Berber, Binbaşı Şükrü Seymen'le muhatap olduğunu, hiç silahlarının olmadığını söylemesi üzerine de, kendi silahlarından verdiklerini anlattı. Bu sırada araya giren Mahkeme Başkanı Melihşah Baştoğ, bu tür operasyonları neden üstlerine haber vermediğini ve kendisinden sorumlu olmayan bir kişiden emir aldığını sordu. Taner Berber bunun üzerine, "Kendisi Genelkurmay'da görevliydi. Bu nedenle de üstüme bunu bildirmedim. Ayrıca kendisi de o sırada üstü bulunmuyordu. Nerede bulunduğunu da bilmiyordum. Bu operasyonu ben biliyorsam, üstlerimin de bilgisinin olabileceğini düşündüm" dedi.
Bu kez Mahkeme Başkanı, silahların zimmetsiz olarak verilmesinin askeriyede uygun olup olmadığını sordu. Berber bu soruya da, "Zimmete kaydetmemiz lazımdı ama sonuçta operasyona gidiyoruz. ve onların hiç malzemesi yoktu. Ayrıca orada da böyle bir ortam olmadı. Silah verme yetkimiz yok, ancak aciliyet varsa olabilir" dedi.
DEPODA DARBEYİ ÖĞRENMİŞLER
Tamer Berber, suikast için gerekli hazırlıklar sürdüğü sırada Gökhan Şahin Sözmezateş'in depoda kendilerine TSK'nın emir komuta içerisinde yönetime el koyduğunu, emirlerin artık Genelkurmay Başkanı'ndan alınacağını, operasyonlarının da devam edeceğini söylediğini anlattı. Mahkeme Başkanı'nın 'Ülkede bu kadar karışıklık var. TSK el koymuş, biz neden terör operasyonu yapıyoruz diye sormadın mı?" yönündeki sorusuna Taner Berber, "Bunları soracak ortam olmadı" yanıtını verdi.
POLİSİN KİMLİĞİNİ GÖRÜNCE ANLAMIŞ
Marmaris'e gitmek için yaptıkları hazırlıkları da ifadesinde söyleyen Taner Berber, emir komutanın Şükrü Seymen'de olduğunu, görev paylaşımı yaptıklarını, yaklaşık yarım saat helikopterde bekledikten sonra hareket ettiklerini anlattı. Özel kuvvetler için tedbir amaçlı, makinalı tüfekler ile 25 bin mermiyi sandıklar içerisinde yanlarına aldıklarını da öne süren Taner Berber, "İlla kullanacağız diye almadık. Sandıkta ne varsa aldık. Gideceğimiz yerin sadece Marmaris olduğunu biliyorduk. Başka bir şey bilmiyorduk. Görevi de kimin verdiğini bilmiyorum. Saat 02.20 gibi havalandık Marmaris'te oteller bölgesine indik. Seri şekilde helikopteri terk ettik. Ben bu sırada havaya ateş açtım. Şükrü Seymen'in uyarısı üzerine de bıraktım. Ekibin emniyetini aldık" dedi.
Bir süre sonra silah seslerini duyduğunu ifade eden Taner Berber, "Çatışma bölgesiyle aramda 250 - 300 metre vardı. Yaşananlara çok vakıf olmadım. Geri çekildiğimiz sırada yanımıza üç kişinin geldiğini gördüm. Onlardan kimlikleri sordum. Bana polis kimliğini gösterdi. Onu gördüğüm zaman olayların bizim bildiğimizden çok farklı olduğunu cereyan ettiğini, anladım. Olayın vehametini gördüm ama iş işten geçmişti" dedi.
ARİZİYE KAÇTIĞIM İÇİN PİŞMAN DEĞİLİM
Saldırı sonrası yaşanan çatışmalar ve kaçışlarını da anlatan Taner Berber, kimseyi öldürmek gibi kasıtlarının olmadığını, isteselerdi daha fazla ölüm olabileceğini ileri sürdü. Mahkeme Başkanı Melihşah Baştoğ, olayın gerçek yüzünü gördüğü halde neden teslim olmadığını sorması üzerine Taner Berber, "Bunun iki nedeni var. Birincisi grup psikolojisi, ayrı hareket etmek istemedim. İkincisi de teslim olduktan sonra polislerce birçok askerin öldürüldüğünü duydum. Ellerinden vurulduğunu parmaklarının koptuğunu öğrendim. Bunun içinde teslim olmadığım için iyi yapmışım. Araziye çıktığım için pişman değilim" dedi.
Taner Berber, Mahkeme Başkanı'nın neden polislere hemen teslim olmadığına yönelik sorusunu yinelemesi üzerine, "Aslında daha sonra yatıştıktan teslim olmayı düşünüyordum" dedi.
BEN BİR TEK CAMİ İMAMI TANIRIM
Mahkeme Başkanı'nın FETÖ üyesi olup olmadığına yönelik sorusunu da yanıtlayan Taner Berber, "FETÖ imamı olarak kimseyi bilmem. Örgütünün işleyişini de bilmiyorum bir tek imam bilirim o da camı imamı" yanıtını verdi. Taner Berber ifadesinde ayrıca, "İddianamenin önemli kısmı FETÖ faaliyetinde bu darbe girişiminin yapıldığı, kamuoyunda da bu yönde mutabakat olduğu iddia ediliyor. Bizlerin de bu örgütün üyesi olduğumuz iddia ediliyor. Bizden askeri okuldan bu yana çeşitli araştırmalara tabi tutulduk. Örgütle irtibatımız olsaydı, ortaya çıkardı. Ben dahil hiçbirimizin örgütle alakası yok. Bu oluşumla ilgisi olmayacak birisi varsa, arkamda duran gruptur. ByLock'un varlığını polisteki ifadem sırasında öğrendim. Okullarına gitmedim. Bankalarında hesabım yok. Vatanını seven, Atatürk ilkelerine bağlı milliyetçi bir subayım. Örgütle bağım yok" dedi.
Zekeriya Kuzu'nun kendisiyle ilgili FETÖ üyesi olabileceğini yönelik iddiasına ise, onun kendi düşüncesini aktırdığına inandığını söyledi.
NEDEN ÇİĞLİ ÜS OLARAK SEÇİLMİŞ
Mahkeme Başkanı, savunmasının sonlarına doğru Taner Berber'e 'herkesin farklı noktalardan geldiğini ve neden Çiğli'nin üs olarak seçildiği' sorusunu yöneltti. Taner Berber bu soruya, "Askerliğin esası disiplindir. Emirlere riayet etmektir. Ben de emirlere uydum. Bir de birliğime tecrübe olur diye düşündüm" dedi.
Darbeci Zekeriya Kuzu Tüm Salonu Şoke Etti! Daha Önceki İfadeleri Kurgu İmiş!
Darbeci Zekeriya Kuzu bugünkü savunmasında tüm salonu şaşırtan açıklamalarda bulundu. Çiğli İmamı olduğunu ve lakabının 'Paşa' olduğu iddialarının kendi kurgusu olduğunu açıkladı.
Darbeci Zekeriya Kuzu Tüm Salonu Şoke Etti! Daha Önceki İfadeleri Kurgu Çıktı
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından Zekeriya Kuzu, daha önce verdiği ifadelerin "kurgu olduğunu" iddia etti.
DAHA ÖNCEKİ İFADELERİNİ REDDETTİ
FETÖ'nün "suikast timi"nde yer alan ve Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığında örgütün "üs imamı" olarak anılan "Paşa" lakaplı eski başçavuş Zekeriya Kuzu, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'ndaki duruşmanın ikinci gününde sanık Taner Berber'in ardından ifade verdi.
Kuzu, bugüne kadar verdiği bütün ifadeleri reddetti. Sıradan bir astsubay ve hiçbir yetkisi olmayan bir asker olduğunu iddia eden Kuzu, medya bazında davanın önemli bir ayağı olarak gösterildiği için üzerinde baskı hissettiğini ifade etti. Kamuoyunda bazı kişilerin kendisinin idam edilmesini istediğini belirten Kuzu, "Saygı duyuyorum ancak iftira diye bir şey de var. Teslim olmak istiyordum. Türkiye'de neler olduğunu emniyete getirilince anladım. Emniyette kimyam değişmeye başladı. İlk ifademde FETÖ ile bağlantım olmadığını söylemiştim." dedi.
"FETÖ'CÜ OLDUĞUM DEDİKODUSU ÇIKARILDI"
Mesleğe girdiğinden itibaren ciddi bir ideolojik çatışma ve dedikodu hastalığının olduğunu gördüğünü öne süren Kuzu, bunun sıkıntısını yaşadığını savundu. Milliyetçi ve muhafazakar bir insan olduğunu söyleyen Kuzu, "Ülkücü camianın ocaklarında yetişmiş bir insanım. Bu yüzden soruşturmalar geçirdim, cezalar aldım. Halihazırdaki yönetimle birlikte ben ve benim gibiler için rahatlama oldu. Suikast kelimesi çok ürkütücü. 30 yıl boyunca insan kurtarmak için eğitim aldım. Benim devletin çıkarlarını her şeyden önemli gördüğümü herkes bilir. 2012'den itibaren benim paralelci olduğumla ilgili dedikodular başladı. İlk başta şakayla başlayan bu şey daha sonra ciddi oldu." diye konuştu.
Sadece üs astsubayı olduğu için terfilerde etkili olduğunu iddia eden Kuzu, "Üs astsubayı olduğum için düşmanım çoktu. FETÖ'cü olduğum dedikodusu çıkarıldı." iddiasında bulundu.
"ÜZERİMDEKİ BASKI NEDENİYLE BÖYLE BİR SENARYO KURDUM"
Sorgusunda "tehdit ve şantaja uğradığını", bu nedenle FETÖ'cü olduğu yönünde ifade verdiğini öne süren Kuzu, "Çiğli imamı değilim." dedi.
Cüzdanında bulunan 1 doların G serisi değil, B serisi olduğunu ve bu parayı yurt dışında okuyan oğlunun hatıra maksadıyla kendine verdiğini iddia eden Kuzu, ifadesinde anlattığı ve örgüt üyesi olduklarını iddia ettiği "Yavuz" ve "Arif" gibi isimlerin örgütle bağlantılı kişiler olmadığını ileri sürdü.
Kuzu, ifadesinde şunları söyledi:
"Arif, oğlumun dershanedeki öğretmeniydi. 1 doları bana Arif vermedi. Yavuz, Konya'daki bir komşumuzdu. Kapısında Zaman gazetesi görürdüm. Oradan aklıma gelerek kurguladım. Arif'in atama yapılacak askerlerin belirlenmesinde etkili olduğu yönündeki ifademi de kabul etmiyorum. Arif'in beni Tahir isimli kişiye zimmetlemesi söz konusu değil, böyle bir şahıs yok. Genel kültürümden kaynaklanan bir kurgulamaydı. FETÖ'ye üye değilim, hiçbir zaman olmadım. İfadelerimde belirttiğim zaman ve şahısların yüzde 99'u hayali. Üzerimdeki baskı nedeniyle böyle bir senaryo kurdum."
"AVUKATIM GÖRME ENGELLİYDİ"
Sanığın bu ifadelerinin ardından mahkeme başkanının, ifadesini avukat huzurunda verdiğini hatırlatması üzerine Kuzu, "Verdiğim bazı isimlere avukatım karşı çıktı. Sorgulamayı yapanlar 'Sorun değil, hallederiz' dediler. Avukatım dışarı çıkınca telefonu gösterip tehdit ettiler. Avukatım görme engelliydi. Böyle bir ortamda ifade verdim. FETÖ'ye üye olduğunu söylediğim 57 subay ve astsubay iddiası doğru değil. Bu kişilerin 40'dan fazlası zaten serbest bırakıldı." diye konuştu.'
"ÇOCUĞUM İÇİN FETÖ ÜYESİYLE KONUŞTUM"
İnançlı bir kişi olduğunu, gençliğinden beri Ülkü Ocakları'na bağlı olduğunu anlatan Zekeriya Kuzu, "30 yıldır insan kurtarmak için eğitim aldım. Çok başarılı operasyonlar yaptım. 2006 yılından sonra da yıldızım parladı. Ben devletimin çıkarlarını yaşadıklarımla ispat etmiş bir insanım. Kişisel çıkarları için hareket eden bazı kişiler örgüt elemanı gibi ismimi çıkardı. Bazı kişilerin 30 Ağustos'ta ordudan atılacakları söyleniyordu. Bu şakaydı, sonra da herkes konuşmaya başladı ciddi oldu" dedi. Mahkeme Başkanı'nın poliste verdiği FETÖ üyeliğine yönelik ifadesinin hatırlatılması üzerine Zekeriya Kuzu, "Ben ifadelerim sırasında ailemle tehdit edildim. Bir dolarla başlayayım. Benim iki oğlum var. Birisi benim yüzümden uzman çavuşken tutuklandı, diğeri de yurt dışına çıkamadı. Benim küçük oğlumun para koleksiyonu vardı. Bu bir doları da bana verdi. Oradan cüzdanımda kaldığını düşünüyorum" dedi. Mahkeme Başkanı'nın bir doların Fetullah Gülen tarafından verilip verilmediği yönündeki soruya da, "Bir dolar olayı anlattığım gibi çocuğumdan kalma. Ben kimseden almadım" dedi.
FETÖ ile bağlantısı olan ve ifadesinde ismini 'Arif' olarak verdiği kişiyle ilişkileri de sorulan Zekeriya Kuzu, "Ben çocuğumun geleceğini düşündüm. Uyuşturucuya bulaşmaması için gittiği dershanede bu kişiyle tanıştım. 10 kez falan sosyal amaçlı görüştüm. Evimize geldi, ben de onlara gittim. Zaman zaman da Arif'le sohbetler yapardık. Arif ve Yavuz'la da dini sohbetteler yapmadım. Yavuz Konya'da görev yaptığım sırada kapısına Zaman Gazetesi bırakılan bir kişiydi. Onun ismini de bu nedenle söyledim. Yavuz'la benim bağlantım yoktu. Sadece Arif, Fetullah Gülen'in geçmişte, milliyetçi olduğunu söylüyordu o kadar. Diğer anlattıklarımı ben kurguladım. Genel kültürümden kattığım ve aklımda kalan bazı kırıntılardan anlattığım şeylerdi" dedi.
"ÜS İMAMI DEĞİLİM"
Üs imamı olduğuna yönelik iddialar içinde Zekeriya Kuzu, "Üs astsubayı olduğum içini düşmanım çoktu. Çiğli imamlığım yoktur. Paşa lakabını kabul etmiyorum. Dolar olayını da dediğim gibi kabul etmiyorum. Koleksiyon amaçlı küçük oğlum benim cüzdanıma koymuştur. FETÖ'cü değilim, hiçbir zaman hiçbir kademesinde bulunmadım. Baskı neticesi bunları anlattım. İfademdeki 57 kişiden bazılarını emniyette kendileri yazmış. Zaten avukatım da görme engelliydi. İmza atacağı yeri polis gösterdi" dedi. Zekeriya Kuzu, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili olarak ise hakkında çıkan haberlerin gerçek olmadığını ileri sürdü.
Kuzu mahkeme heyeti tarafından yüzüne okunan tüm suçlamaları reddetti.
Zekeriya Kuzu, "Mahkemeden çok memnunun. Kendim ve arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum" dedi. Kuzu'nun bu sözleri üzerine söz isteyen sanıklardan Gökhan Şahin Sönmezateş 'Kimse benim adıma teşekkür edemez' diye bağırdı.
İfadesini sürdüren Kuzu, "Medya bazında herkes bana yükleniyor. 7 aydır ceza evindeki bahçeye dahi tek başıma çıkıyorum. Emniyet ve savcılıktaki ifadelerimin hiç birisini kabul etmiyorum. Hepsini baskı ve tehdit altında verdim. Emniyette sorgumu yapanlar beni ailemle, çocuklarımla tehdit ettiler. Ben inançlı birisiyim. İnancım sayesinde bugüne kadar ayakta durdum. 52 yaşındayım" dedi.
"Bizler için deliler ekibi derler"
Milliyetçi ve vatanperver birisi olduğunu ileri süren Kuzu, "Ülkü ocaklarında yetiştim. Bunu da ilk defa söylüyorum. 30 yıl boyunca MAK timinde görev yaptım. Benim hayatım insan kurtarmaktır. Bizler için deliler ekibi derler. Biz vatanseveriz, bayrak için ölürüz. MAK timi bayrak için canını verir. Bizlere 'Deliler ekibi' derler" sözünün ardından Gökhan Şahin Sönmezateş ayağa kalkarak 'Ben deliler ekibinden değilim' diye bağırdı.
"Benim yüzümden uzman çavuş oğlum tutuklandı"
Mahkeme başkanının FETÖ terör örgütü ile bağlantısı sorması üzerine FETÖ ile sadece oğlunun okulundaki Arif isimli Müdür ile görüştüğünü belirten Kuzu, "Oğlum onların okulunda okuyordu. Oğlumun etrafında uyuşturucu kullanan arkadaşları vardı. Okul Müdürü Arif Bey ile oğlum adına konuştum. Bazen okulda, bazen Arif Bey'in evinde bazen de bizim evimizde oturup görüşmelerim olmuştur. Benim diğer oğlum Uzman Çavuştur. Benim adım yüzünden şu an tutuklandı. Artık hiçbir gelir kaynağımız yok. Ben tüm suçlamaları ailemin can güvenliğini korumak için kabul ettim. Baskı ve şantaj altında ifade verdim" dedi.
"1 Dolar F sersi değil, B serisi"
Mahkeme başkanı 'İfadende bir doları Arif Bey bana verdi. Bu paranın Amerika'dan hoca tarafından okunarak gönderildiğini söylemişsin. Bu konuda ne diyorsun' sorusuna Kuzu, "İfademin yüzde 99'unu kabul etmiyorum. Arabamda bir dolar bulundu. O dalar da F serisi değil, B serisi imiş. O bir doları da iki ay önce bana teslim ettiler. FETÖ terör örgütü ile hiçbir bağlantım yoktur" dedi.
"Ramazan komutanım hakkını helal etsin"
Bunun üzerine mahkeme Başkanı Kuzu'ya, 'Taner Berber, Ramazan Elmas, Yakup Özcan gibi 57 kişinin FETÖ'cü olduğunu FETÖ/PDY örgütü üyesi olduklarını söylemişsin. Bu konuda ne diyeceksin' diye sordu. Kuzu "O isimlerin hepsi uydurmadır. İsimleri söylemem için liste benim elime verildi. Ben de söyledim. Bana zorla yazdırdılar. Bu arada Sayın Başkanım Ramazan Elmas komutanım da ismini verdiğim için bana hakkını helal etsin" dedi. Mahkeme başkanı da 'Kendi içinizde helalleşin' dedi.
Mahkemede ifadesini sürdüren Kuzu, "Taner Berber binbaşım ile birlikte nezaket ziyareti yapmak için Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş'in odasına gittik. Sönmezateş ile kısa bir süre sohbet ettikten sonra Taner binbaşıya '12 kişilik bir ekip oluşturabilir misin' diye sordu. Daha sonra Taner Binbaşı üste kimlerin olup olmadığını araştırdı. 11 kişilik ekip bulununca 'Ben de gelebilirim' dedim. Daha sonra odadan çıktık. Başka konuşmalara şahit olmadım. Sonraki dakikalarda Taner Binbaşı bir terör operasyonuna gidileceğini söyledi. Ama hangi terör örgütü olduğu açıklanmadı. Orada bizim çevre güvenliğini alacağımız söylendi" dedi. Taner Binbaşının 15 Temmuz'dan kısa bir süre önce Ankara'ya toplantıya gittiğini ifade eden sanık Kuzu, "Taner binbaşının Ankara'ya gittiğini biliyorum. Ama o toplantıda ne konuşulduğunu bilmiyorum. Taner Binbaşı isimleri belirledi ve ekibi çağırdı. Ankara'dan gelen ekiplere silahlar verildi" dedi.
"Memlekette olup bitenden haberim yoktu"
Mahkeme Başkanının 'Üst komutanının haberi var mıydı? şeklindeki soruya "Haberi yoktu" şeklinde cevap verdi. Mahkeme Başkanı bu defa 'Nereye gidiyorsunuz diye sormadınız mı? sorusuna ise Kuzu "Ben emri Taner binbaşıdan alıyorum. Memlekette de olup bitenlerden haberim yoktu" şeklinde konuştu.
"Ateş edilince saklandım"
Helikoptere bindikten sonra uzun bir süre beklediklerini ifade eden Kuzu, "Helikoptere doğru yöneldik. Uzun bir müddet bekledik. Helikopter havalandı. Marmaris'e iniş yaptık. Gruplara ayrıldık. Özel kuvvetler bizim önümüzdeydi. Biz de MAK timleri olarak arkalarındaydık. Hedefe doğru yaklaştığımızda üzerimize ateş edildi. Ben de hemen saklandım. Şükrü Binbaşı 'Çıkmazsanız roket atarız' dedi. Onunu ardından hemen bir patlama oldu. Ama o patlama roket mi bilmiyorum. Ben silahımı hiç kullanmadım. Sadece iki el Çiğli'de ateş ettim. O ara can derdine düşüp saklandım. Bir kişi getiriliyordu. Daha sonra polisi olduğunu öğrendim ve düşünmeye başladım. Oraya gidene kadar Cumhurbaşkanını almaya gittiğimizi bilmiyordum. 'Cumhurbaşkanı nereye gitti. Çabuk söyleyin' diye duydum. İçeriden çıkartılan birine soruyorlardı. O an Cumhurbaşkanını öğrendiğim zaman şaşırdım. Şükrü Binbaşının elinde sürekli telefon vardı. Yoğun bir çatışma başladı. Sürünerek otele girdim. Mermiler geldiği için. Daha sonra gelen kişinin polis memuru olduğunu öğrendim. MAK ekibi kelepçeledi" dedi.
Kuzu: "Kimseyi gasp etmedim"
Mahkeme başkanının 'Aranızda Himmet hareketinden olan var mı' sorusu üzerine Kuzu, "Ben böyle bir konuşma hiçbir zaman duymadım" diyerek karşılık verdi. Mahkeme heyeti yine, polis memurlarının yağmalanması olayını sanık Kuzu'ya sordu. Kuzu, "Hiçbir memurun eline bile dokunmadım. Kimsenin üstünü aramadım. Kimseyi gasp etmedim" dedi.
22.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Cumhurbaşkanına suikast timinin yargılanmasına Muğla'da devam edilirken, üçüncü gün ilk ifadesi alınan sanık Ali Sarıbey kendisinin bir ölüm makinesi olarak yetiştirildiğini, gizli bir görev çıktığı için koşa koşa gittiğini açıkladı.
Ali Sarıbey, ByLock kullandığına yönelik savcılık bilgisini kabul etmediğini söyledi, "Ben ölüm makinası olarak yetiştirildim. Çiğli'de darbe olduğunu öğrendim, VIP birisinin alınacağını düşündüm. Cumhurbaşkanı olduğunu bilmiyordum. Helikopter alçaldığı sırada diskoların ışıklarından da Marmaris'e geldiğimizi anladım" dedi.
Geçen 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinin de aralarında bulunduğu 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Yoklamayla başlayan duruşmada ilk olarak MAK timine bağlı Ömer Faruk Göçmen, Abdullah Güler ve Erhan Çıtak'ı ifade vermesi için çağıran mahkeme başkanı, bu kişilerin avukatlarıyla görüşmediğini söylemesi üzerine, SAT komandolarının ifadelerinin alınmasına karar verdi. Mahkeme Başkanı Melihşah Baştoğ, ayrıca istifa eden avukatların yerine de Baro'dan yeni isimler isteyeceklerini de ifade etti.
BY LOCK KULLANDIĞI BİLGİSİNİ KABUL ETMEDİ
Duruşmada tutuklu sanıklardan SAT komandosu olan Üsteğmen Ali Sarıbey ifade verdi. Dün cumhuriyet savcısının ByLock kullandığına dair gerekli belgeyi mahkemeye sunması üzerine savunmasına bu gelişmeyle başlayan Ali Sarıbey, "Son dakika gölü gibi olan bu iddiayı kabul etmiyorum. ByLock uygulamasını ağustos ayında cezaevinde gazete haberlerinden öğrendim. Benimle kalan arkadaşlara da sordum onlar da bilmediklerini ifade ettiler. Bugüne kadar kimlik numarasından bakılan bu uygulamaya neden şimdi telefon numaralarından bakılıyor. Ayrıca ben kimlerle ne görüşmüşüm öğrenmek istiyorum" dedi.
Üsteğmen Sarıbey, Ergenekon Davası sırasında tutuklanan Teğmen Mehmet Ali Çelebi'yi de örnek gösterip, bu davaları da yakından takip ettiğini, orada nasıl sehven numaralar telefona kaydedildiyse kendisi içinde aynısının olabileceğini ileri sürdü.
"ÖLÜM MAKİNASI OLARAK YETİŞTİRİLDİM, SEVE SEVE OPERASYONA GİTTİM"
İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı'nda kurmaylık eğitimi aldığı sırada 14 Temmuz günü SAT Grup Komutanlığı'nda görevli Yüzbaşı Özay Çöder ve Yüzbaşı Haldun Gülmez ile askeri lojmanların kafeteryasında ayrı ayrı görüştüğünü anlatan Üsteğmen Ali Sarıbey, "SAT görevimin düşmemesi için eğitimlerimi aksatmamam lazımdı. Bu sırada görüştüğüm Özay Çöder ile Haldun Gülmez'e, her zaman göreve hazır olduğumu söyledim. Sonra yanlarından ayrılıp eve gittim" dedi.
15 Temmuz günü yaşananları da ifadesinde anlatan Üsteğmen Ali Sarıbey, "Sabah saatlerinde Haldun Gülmez beni aradı ve tesadüf olmuş gibi gizli bir görev çıktığını ve komutanın benim de katılmamı istediğini söyledi. Ben harbe hazırlık için ölüm makinası olarak yetiştirildim. Ben bir ölüm makinasıyım. Vatan milletim için terör operasyonuna katılmaktan mutluluk duyarım. Seve seve görevi kabul ettim" dedi. Üsteğmen Ali Sarıbey, kendisine söylendiği gibi evine gidip eşyalarını aldığını, ailesiyle vedalaştığını, ardından da Hava Harp Okulu'na koşa koşa, sevine sevine gittiğini anlattı.
DUYAN GELDİ
Mahkeme Başkanı'nın böyle bir görevi üstlerine bildirip bildirmediğine yönelik soruya ise gizli görev olduğu için bildirmediğini, Kardak Operasyonu'na katıldığı sırada da yine emir gelmediğini ve haberi duyanın birliğe gittiği yanıtını verdi. Bunun üzerine araya giren Mahkeme Başkanı, "Askeriyede sıkı kurallar vardır. Biz böyle biliyoruz. Duyan geldi şeklindeki sözlerinle yaşanan kuralsızlığı askerlikle bağdaştıramıyorum" dedi.
SAT GRUP KOMUTANLIĞI'NDAN TİM GELEMEMİŞ
Hava Harp Okulu'nda ilk kez Binbaşı Şükrü Seymen ile karşılaştığını ve SAT görevlisi arkadaşlarını beklediğini ileri süren Üsteğmen Ali Sarıbey, bu kişilerin gelmemesi üzerine Özel Kuvvetlere bağlı birlikle helikoptere binip Çiğli'ye ulaştıklarını söyledi. Kendilerini almak için askeri helikopterin gelmesi üzerine de Üsteğmen Ali Sarıbey, "Helikopterler öyle kafasına göre kalkamaz. Bir emir olması lazım. Bizim de gideceğimiz şey bir hırsızlık operasyonu değil, terör operasyonu. Biz böyle anlarız. Bunun için sorgulamadım. Çiğli'den de gerekli malzemeleri almak için depoda toplandık" dedi.
Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in burada kendilerine TSK'nın darbe bilgisini verdiğini, 'VIP' bir kişinin alınacağını, emir komutanın da Binbaşı Şükrü Seymen'de olacağını kendilerine söylediğini, ancak hedef kişinin ölü olarak ele geçirileceğine yönelik emir vermediğini öne sürdü.
MARMARİS'E ULAŞTIKLARINI DİSKO IŞIKLARINDAN ANLAMIŞ
Çiğli'de helikoptere binmeden önce darbenin emir komuta içerisinde olduğunun, destek vermeyen Hava Kuvvetleri Komutanı'nın bacağından vurulduğu bilgisinin de kendilerine verildiğini ileri süren Üsteğmen Ali Sarıbey, "Sönmezateş General, bizlere gelmek istemeyen olup olmadığını sordu. Ben de tanımadığım bir grup içerisinde olduğum içini ses çıkarmadım. Ama sonuçta askerim ve görevi kabul ettim. Helikopterde de nereye gittiğimiz söylenmedi. Ben uzun yıllar Aksaz Üssü'nde çalıştığım için Marmaris'e geldiğimizi iniş sırasında disko ışıklarından anladım" dedi.
Üsteğmen Ali Sarıbey'in ifadesi sırasında tutuklu sanıkların kendi aralarında konuşmasına sinirlenen Mahkeme Başkanı, "Burası köy kahvesi değil, aranızda muhabbet etmeyin" uyarısında bulundu.
"BEN VALİ YA DA KAYMAKAMIN ALINACAĞINI DÜŞÜNDÜM"
Operasyona hazırlık sürecini derme çatma ve plansız olarak nitelendiren Üsteğmen Ali Sarıbey, Cumhurbaşkanı'nın aklına hiç gelmediğini, vali ya da kaymakamı almayı gittiklerini düşündüğünü de iddia etti. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı da, "25 bin mermiyle kaymakam vali almaya mı gidilir?" karşılığını verdi.
MAK timleriyle Özel Kuvvetlere bağlı birlik arasında bulunduğunu söyleyen Üsteğmen Ali Sarıbey, "Şükrü Binbaşı birilerine 'yerini gösterin' diye seslendi. O anda otelin yazısı dikkatimi çekti. İçeriden sis kutusunun atılmış olduğunu gördüm ama onlar mı attı kim attı bilmiyorum. Üzerimize doğru duman geldi. Ateş sesi duydum. Siper alıp ilerlemeye devam ettik. Villanın içerisindekilere 'teslim olun sizinle işimiz yok' diye bağırıldı sırada içeriden de 'yaralı var' sesleri geliyordu. Bomba atıldı içeridekiler sürüne sürüne çıktı. Üst aramaları yaptım. Darp etmedim. Silah ve telsizlerini aldım. Ancak yaralı da görmedim. Şükrü Binbaşı, telefon görüşmeleri yaptıktan sonra da 'buradan çıkıyoruz' dedi. Ben keskin nişancıyım. Birçok ödülüm var. Eğer kastım olsaydı çok sayıda ölü olurdu" diye ifadesini sürdürdü.
Hakaret iddialarını ise duymadığını poliste öğrendiğini ileri süren Üsteğmen Ali Sarıbey, üzerlerine kurşun yağdığı için teslim olamadığını, araziye çıkınca gruptan ayrıldığını ve sonra da yakalandığını anlattı.
MAHKEME BAŞKANI: VATAN MİLLET DİYENLERİN NE YAPTIĞINI GÖRDÜK
Üsteğmen Ali Sarıbey, yakalandıktan sonra poliste işkence gördüğünü ileri sürdüğü sırada Mahkeme Başkanı Melihşah Baştoğ araya girip, "Bu bizim konumuz değil, savcılığa suç duyurusunda bulunun" dedi.
Üsteğmen Ali Sarıbey'in bunun üzerine savunma hakkının elinden alınmamasını isteyip, vatan, millet için hizmet yaptıklarını anlattığı sırada sözünü kesen Mahkeme Başkanı, "Vatan millet diyenlerin ne yaptığını hep birlikte gördük" dedi.
SANIKLARDAN ALKIŞLI DESTEK GELDİ
Üsteğmen Sarıbey'in ifadesinden sonra söz alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, "Bir sürü insan bu darbeyi önlemek için sokağa döküldü. Siz vatansever subay olduğunuzu söylüyorsunuz neden karşı durmadınız?" sorusunu yöneltti.
Bunun üzerine Ali Sarıbey, "Ben bu görevi aldığımda, çıktığımda suç teşkil edecek bir şey yoktu. 'Gizli görev' dediler, darbe olduğunu sonradan söylediler. Buraya kadar neyi suç? Biz davanın Ankara'da görülmesini talep ettik. Suikast davası değil, darbe davası. Cumhurbaşkanı gittikten sonra o polisler, kuşanmış şekilde neden hala orada tutuldu. Kim tuttu? Benim geleceğim, hayatım bitti. MİT darbeyi bilmeyecek de, ben teğmen olarak mı bilip engelleyecektim. Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı çıkıp da, 'sokağa çıkmayın' deseydi, bir Allah'ın kulu çıkabilir miydi? Siz bana soruyorsunuz suçu bile bile engellememek de suç değil mi? Neden bunların hesapları sorulmuyor? Darbeyi kim yaptı? Bizi kim oraya gönderdi? Talimatları kim verdi? Siz önce darbeyle ilgili bu soruların cevabını bulun" dedi.
Bunun üzerine sanıklar ile salondaki yakınları alkışla Üsteğmen Sarıbey'e destek verdi. Araya giren Mahkeme Başkanı da alkışa kızıp "Bundan sonra bir daha böyle bir şey istemiyorum" dedi.
İfadenin tamamlanmasından sonra duruşmaya ara verildi.
Davanın üçüncü gününde ifade veren SAT Tim Komutanı Yüzbaşı Özay Cödel, ifadesinde kendisine emri veren SAT Komutanı Mustafa Turan Ecevit olduğunu ve halen görevine devam ettiğini açıkladı.
Tutuklu sanıklardan Yüzbaşı Haldun Gülmez verdiği ifadede, "Beni komutanım Özay Cödel aradı ve Hava Harp Okulunda buluştuk. Bana Ali Sarıbey ile birlikte gel diyerek, Komutanın emri ile SAT ekibinin toplanacağını söyledi. Özay Komutana da emri Mustafa Turan Ecevit komutanım vermiş. Ben Nusaybin'e ya da Suriye'ye gideceğimizi düşündüm. Bana görev yeri söylenmedi. İzmir'e gittik. İzmir'de malzeme aldık. Bana 'Skorsky helikopterin makineli tüfek kullanma görevini verdiler. Marmaris'e geldik. TİM'i indirdik. Bir süre askıda kaldık. Daha sonra yakıt bitti. Dalaman'a yakıt almaya gittik. İlk inişimizde yakıt vermediler. Askerler mevzi almışlar ve çatışmaya hazırdılar. Daha sonra ikinci defa iniş yaptık. Pilotlar personel ile görüştükten sonra bize yakıt verdiler. Tekrar Marmaris'e gittik. Bize ateş açıldı. Bu arada ben sağ göğsümden vuruldum. Helikopter hasar aldı. Ben FETÖ'cü değilim" dedi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı 'Siz helikopterden makineli tüfek ile yerdeki polislere ateş açtınız mı' diye sordu. Gülmez bu soruya "Bundan sonraki sorulara cevap vermek istemiyorum" dedi.
SAT Tim komutanı olarak Yüzbaşı rütbesi ile suikast ekibinden görev alan Özay Cödel, "Mustafa Turan Ecevit komutanım 15 Temmuz günü beni arayarak yanına çağırdı. Acil göreve hazırlanmam gerektiğini söyledi. 15 kişilik bir liste verdi. Görevin içeriğini gittiğimiz yerde bizi karşılayacak olan Amiral tarafından verileceğini söyledi. Ben de komutanın yanından çıkarak Haldun Gülmez'e ve Ali Sarıbey'e SAT timlerini hazırlaması emrini verdim. Havaalanına gittim. Haldun ve Ali yoktu. Ecevit komutanımı aradım. Onların başka uçak ile arkadan geleceğini söyledi. Ben de uçağa binerek Ankara Akıncı üssüne gittim. Haldun Gülmez ve Ali Sarıbey yanlış helikoptere binerek Ankara yerine İzmir Çiğli'ye, oradan da Marmaris'e gitmişler. Ben kendilerine Marmaris'e gitmeleri konusunda herhangi bir emir vermedim. Şimdi bana tüm SAT timini Ankara'ya götürmemi emreden SAT komutanı Mustafa Turan Ecevit hala daha görevinin başında. Ben terörist olarak buradaysam, bana emir veren o kişi hala neden görevinin başında" dedi.
Özay Cödel'in avukatı kendilerine bu görevi veren SAT Komutanı Mustafa Turan Ecevit'in mahkemede tanık olarak dinlenmesi talebinde bulundu.
Sanıklardan MAK ekibinde görevli Astsubay Serkan Elçi, "O gün üsse çağrıldım. Sürekli bu tür görevler geliyordu. Ben de hemen üsse gittim. Binbaşı Taner Berber üst düzey bir terör örgütü yöneticisi alınacağını söyledi. Ben Cumhurbaşkanı ve darbe ile ilgili bir şey bilmiyordum. Daha sonra Gökhan Şahin Sönmezateş TSK'nın yönetime el koyduğunu söyledi. Buna şahit oldum. Zaten amirlerimin hepsi oradaydı. O gün telefonlarım kapalıydı. Kayıtları da incelenebilir. Ben verilen emirlere itaat ettim. Suçsuzum" dedi.
Serkan Elçi, koruma polislerinden hiçbirini darbetmediğini ileri sürerek, "Murat adlı polise yere yatmasını söyledim ve yere yatırdım. Kelepçeyi ben taktım çünkü çok sayıda kişi getirilmişti. Onları bir arada tutmak mümkün değildi. Bu nedenle plastik kelepçe taktım." dedi.
Muğla Ticaret ve Sanayi Odası konferans salonundaki duruşmada, Muharebe Arama Kurtarma (MAK) ekibinden sanık Elçi, 15 Temmuz günü telefonla aranarak göreve çağrıldıklarını anlattı.
Çiğli'ye gittiklerinde telefonlarının kapatılıp toplatıldığını belirten Elçi, "Toplandığımızda darbe ya da Cumhurbaşkanı'nın alınacağına dair bir bilgilendirmede bulunulmadı. Gökhan Şahin Sönmezateş, TSK'nın yönetime el koyduğunu söyleyince darbe yapıldığını anladım. Bulunduğumuz ortamda böyle bir durumu sorgulama durumumuz yoktu. Birinci ve üçüncü amirlerim de zaten oradaydı. Göreve gitmeme gibi bir durumum söz konusu değildi. Bize terör örgütü liderinin alınacağı söylendi." dedi.
Ateş etmek zorunda kaldığı zamanlarda havaya ateş açtığını öne süren Elçi, meskun mahaldeyken yol emniyetinde görev yaptığını ve gece görüş dürbünüyle etrafındaki özel harekat polislerini gördüğünü ancak hiçbirine ateş etmediğini iddia etti.
Villadan çıkan kişilerin kim olduklarını bilmediğini iddia eden Elçi, bu kişilerin silahlarından arındırılıp kimlik kontrolü yapılması emrinin verildiğini kaydetti.
"Murat adlı polise kelepçeyi ben taktım"
Koruma polislerinden hiçbirini darbetmediğini ileri süren Elçi, "Ben Murat adlı polise yere yatmasını söyledim ve yere yatırdım. Kelepçeyi ben taktım çünkü çok sayıda kişi getirilmişti. Onları bir arada tutmak mümkün değildi. Bu nedenle plastik kelepçe taktım." dedi.
Sanık Elçi, "Getirilenlerin üst araması yapıldıktan sonra cep telefonu ve toplanan diğer malzemeleri ortada bir yere bırakıldı. Hiçbirini yanımıza almadık." iddiasında bulundu.
"İntihar etmeyi düşündüm"
İddianamede yer alan hakkındaki bütün suçlamaları reddettiğini dile getiren Elçi, "Çatışmaların ardından kaçıp araziye geçtiğimiz zaman ekibin büyük bir bölümü ayrıldı. Ben de yanımdaki ekipten ayrılarak Marmaris'te sivil halkın arasına karıştım." dedi.
"Kaçış esnasında olayın FETÖ tarafından yapıldığını televizyondan öğrendim. İşte o an intihar etmeyi düşündüm ama aileme vatan haini olmadığımı anlatmak için intihardan vazgeçtim çünkü ben vatanını ve milletini seven birisi olarak MAK ekibine katılmıştım." diyen Elçi, şunları söyledi:
"Marmaris'ten kaçtıktan sonra Denizli'deki ailemin yanına gittim. Ailem ile direkt irtibata geçmedim. Onların da zarar görmemesi için ailemi dışarıda bir yere çağırdım. İlk sorguyu buluştuğumuzda babam yaptı, burada beni çok ağır bir sorgudan geçirdi. Babam da vatanını milletini seven bir kişi. Konuşmalarımızın ardından bana düşüncelerimi sordu. 'Bu olay nedeniyle kaçamayacağımı ve teslim olacağımı' söyledim."
Ailesinin ardından İzmir'deki bazı mesai arkadaşlarıyla telefonla görüştüğünü anlatan Elçi, ardından İzmir'e giderek Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne teslim olduğunu kaydetti.
Sanık Elçi'nin ifadesinin ardından bugünkü oturum sona erdi.
23.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Duruşmada ifade veren Özel Kuvvetler'de görevli Bahadır Sagun, Çiğli'de hazırlandıkları sırada Binbaşı Şükrü Seymen'in Cumhurbaşkanı'nın alınacağını kendi timlerine söylediğini ancak olumlu manada koruma amaçlı bir algı edindiklerini de ileri sürdü. Sagun, planlayıcı durumundaki Gökhan Şahin Sözmezateş ile Şükrü Seymen'den sonra Cumhurbaşkanı'nın alınacağını söyleyen ilk alt rütbeli asker oldu.
Geçen 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinin de aralarında bulunduğu 44 tutuklu sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşma öncesinde cezaevi ring aracından indirilen sanıkların görüntülerinin alınmasına da izin verildi. Yoklamayla başlayan duruşmada ilk olarak Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli Bahadır Sagun ifade verdi. Şükrü Seymen'in kendilerine özel bir operasyon olduğunu söyleyip çağırdığını anlatan Bahadır Sagun, 'Havalimanında buluştuktan sonra Çiğli'ye geldik. İstanbul'da bize herhangi bir açıklama yapılmadı. Çiğli'de gerekli hazırlıklardan sonra sohbet sırasında Gökhan Paşa, bize TSK'nın yönetime el koyduğunu açıkladı. Bizde o anda Genelkurmay Başkanı'nın emriyle hareket ettiğimizi idrak ettik. Sonrasında sohbet sırasında da, Şükrü Seymen, Cumhurbaşkanı'nın alınacağını bize söyledi. Ama biz koruma amaçlı alınacağı algısını edindik. Bizim görevimiz Cumhurbaşkanı'nı sağ salim almaktı" dedi. Mahkeme Başkanı Melikşah Baştoğ'un, "Bu sırada yanınızda kimler vardı" sorusu üzerine Sagun, 'Bizim tim vardı" yanıtını verdi. Savunmasında Bahadır Sagun ayrıca, 'Cumhurbaşkanı'na suikast emri olsaydı asla onu yerine getirmezdim. Bunun ağır bir müeyyidesinin olduğunun bilincindeyim. Bu olayın bir kalkışma olduğunu eğer duysaydım ben asla onlar gibi davranıp bunun içerisine girmezdim. FETÖ üyesi değilim" dedi. Yüzbaşı Bahadır Sagun, planlayıcı durumundaki Gökhan Şahin Sözmezateş ile Şükrü Seymen'den sonra Cumhurbaşkanı'nın alınacağını söyleyen ilk alt rütbeli asker oldu.
KIRMIZI TİŞÖRTLÜ ADAM BİZE OTELİN YERİNİ GÖSTERDİ
Bahadır Sagun, Marmaris'e ulaşıp otelin bulunduğu bölgeye indikleri anda ise yanlarında kırmızı tişörtlü bir sivilin koşa koşa geldiğini ve kendilerine Cumhurbaşkanı'nın kaldığı otelin yerini gösterdiğini ileri sürdü. Sagun, 'O kişi olmasa inanın biz otelin yerini de bulamazdık" dedi. Bundan sonra ortadan kaybolan kırmızı tişörtlü esrarengiz kişiyi de tanımadığını öne sürdü. Polislerden ilk ateşin kendi üzerlerine açıldığını ondan sonra çatışmanın çıktığını da anlatan Bahadır Sagun, 'Cumhurbaşkanın nerede olduğu soruldu ama öyle hakaret sözleri duymadım. Sonra bize ateş edilince ben de kendimi korumak için siper aldım. İsmail Yüzbaşı'nın bomba bıraktığını görmedim ama sonradan ifadelerden öğrendim. Ancak bombayı bırakıyorum demek bile polislerin zarar görmemesi içindir ve bu da bizim suikast için oraya gitmediğimizin göstergesidir. Suikast olsa bomba olduğunu söylemeden patlatırdık" dedi.
MAHKEME BAŞKANI KIZDI
İfadesinde polislere hakaret söz konusu olmadığını, Cumhurbaşkanı'nın yerinin sorulduğunu dayak olayına karışmadığını da iddia eden Bahadır Sagun, 'Polislerden birine plastik kelepçe taktım. Ancak bu sırada iki polisin burnunun kanadığını gördüm bunun niçin olduğunu ise bilmiyorum" dedi. Bahadır Sagun, hedef gözeterek hiçbir zaman ne polislere ne de helikoptere ateş etmediklerini ifade edip 'İlk çatışmayı polisler başlattı. Görüntülerden sıralı gittiğimiz sırada ateş altında kalınca dağıldığımız görülür. Ateş çok yakınımıza gelince bölgeden ayrılmak zorunda kaldık. Hem bizden hem de polislerde zayiatın en az olması için çaba gösterdik. Cumhurbaşkanı otelden ayrılmış, peki neden polis memurları boş bir otelde neyi koruma ihtiyacı duydu. Silahlı müdahaleyle neyi amaçladılar" dedi. Bahadır Sagun'un bu sözlerine sert yanıt veren Mahkeme Başkanı, 'Silahlı birileri devletin güvenlik güçlerinin yanına geliyor ve silahlarını bırakmalarını istiyor. Kuzu kuzu bırakacaklar mıydı yani" dedi. Bahadır Sagun, iddianamede yer alan kaçtıkları sırada 'Burada hizmet hareketinden olmayan var mı" şeklindeki konuşmanın da geçmediğini ileri sürdü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 kişinin Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki yargılanmasında Özel Kuvvetlerde görevli Yüzbaşı Bahadır Sagun'un ifade işlemleri sürdü.
İfadesini tamamlayan Bahadır Sagun'a Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, "Mukavemet beklemediğiniz bir operasyonda, bu kadar cephaneyle gidilmesini nasıl izah edersiniz?" sorusunu yöneltti. Yüzbaşı Sagun ise "Emekli olsam da bana bugün de görev verilse yine giderim. Üzerimde 4 şarjör vardı. Makinalı tüfek nişancısının ne kadar aldığını görmedim. Onu o emri de ben vermedim. Abdullah Gül'ü korumaya gittiğimde de, aynı teçhizatı almıştım, orada da mukavemet yoktu. Bizim bu olaya nasıl çekildiğimiz belli. Bizim mühimmat atmaya, ateş etmeye kastımız yok ama atılmaya zorlandık" dedi.
Duruşmada daha sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli Üsteğmen Murat Köse savunmasını yaptı. Binbaşı Şükrü Seymen'i önceden tanıdığını, idol olarak gördüğünü ve görevi de kendisine onun verdiğini anlatan Üsteğmen Köse, şunları söyledi:
"15 Temmuz günü buluştuk. Çiğli'ye indik, terör liderine operasyon yapacağımızı düşünüyordum. Bizi burada Gökhan Paşa karşıladı, darbe açıklaması yaptı. Şükrü Binbaşı da bir personelin alınacağını söyledi. Ben de yanına yaklaşıp bu personelin kim olduğunu sordum o da o an Cumhurbaşkanı'nın sapasağlam alınacağını söyledi. Kargaşa ortamı vardı, sağlıklı bir brifing ortamı yoktu. Ama yine de kafamda soru işareti oluştu."
Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'e de Cumhurbaşkanı'na ne vasıfla alınacağı sorusunu sorduğunu ifadesinde anlatan Üsteğmen Murat Köse, "Onu ünlü bir tuğgeneral biliyordum. 'Cumhurbaşkanı'nı ne vasıfla alacağız' dedim. Çünkü ilk başta korumalarına takviyeye gidiyoruz sandım. Kendisi de bana emrin Genelkurmay'dan geldiğini, emir komuta içerisinde uyulması gerektiğini söyledi" dedi.
Marmaris'te çatışma sırasında yaşananları da anlatan Üsteğmen Murat Köse, "Araziye kaçtığımızda öldürüleceğimizi düşünüp kaçmaya karar verdik. Sonrasında ise teslim olduk, yakalanmadık. Oradan istesek yine sıyrılırdık. Artık yeterli sürenin geçtiğini, teslim olmayı düşündük" dedi.
Mahkeme Başkanı'nın ifadelerindeki çelişkileri hatırlatması üzerine de baskıdan o zaman böyle davrandığını ileri sürdü.
Köse, emniyet ve savcılıkta baskı ve tehdit altında verdiğini iddia ettiği önceki ifadelerini reddetti.
Köse, daha önceden tanıdığı ve "idol" olarak gördüğü Şükrü Seymen ile 15 Temmuz'da buluşarak Atatürk Havalimanına oradan da Çiğli'ye gittiklerini söyledi.
Üst düzey bir terör örgütü üyesine operasyon düzenlemeye gittiklerini düşündüğünü belirten Köse, "Çiğli'de bizi karşılayan Gökhan Şahin Sönmezateş, TSK'nın yönetimine el koyduğunu ve sıkı yönetim ilan edildiğini anlattı. Bunun üzerine Şükrü Binbaşı'nın yanına giderek operasyonun içeriğini sordum. 'VIP bir kişinin, Cumhurbaşkanı'nın sağ salim alınacağını' söyledi. Ancak bir kargaşa ortamı bulunmasını yadırgadım. Kafamda soru işaretleri oluştu. Pistteki Sönmezateş'in yanına gidip Cumhurbaşkanı'nı hangi sıfatla alacağımızı ve Cumhurbaşkanı'nın korumalarını takviye amacıyla mı gittiğimizi sordum. Sönmezateş, görev emrinin Genelkurmay Başkanı'ndan geldiğini belirterek sorularımı geçiştirdi." dedi.
Köse, yanlarına gelerek telefondan TSK'nın yönetime el koyduğu bilgisini gösterenin yaver Ali Yazıcı değil, Sönmezateş'in emir subayı olduğunu öne sürdü.
"El bombasını İsmail Yiğit attı"
Marmaris'e indiklerinde özel kuvvetler timinin arka sıralarında yer aldığını belirten Köse, ilk ateşin koruma polisleri tarafından açıldığını ve bunu üzerine kısa bir çatışma yaşandığını iddia etti. El bombası patlamasının ardından polislerin teslim olduğunu anlatan Köse, el bombasını İsmail Yiğit'in attığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı'nın ayrıldığını öğrenince dönüşe geçtiklerini ve yeniden ateş açılması üzerine yakınlardaki bir otele girdiklerini anlatan Köse, ardından girdikleri metruk binada helikopterin gelmesini beklediklerini bildirdi. Köse, açılan yoğun ateş nedeniyle helikopterin inememesi nedeniyle araziye kaçmak zorunda kaldıklarını dile getirdi.
"Arazide yakalanmadık, teslim olduk." iddiasında bulunan Köse, "Kaçıp ailemizle görüştükten sonra teslim olmayı düşündük. Daha fazla kaçmaya devam edebilirdik. Ancak kaçtığımız sürenin yeterli olduğuna karar verip teslim olduk. TSK'nın yönetime el koyduğu ve sıkı yönetim ilan edildiği söylenmişti. Emre itaatsizlik edersem öldürüleceğimi düşünerek göreve devam ettim." dedi.
Köse, mahkeme başkanının sorusu üzerine, Seymen'in operasyona katılacak kişileri tanıdığı ve sevdiği kişiler arasından seçtiği düşüncesinde olduğunu vurguladı.
FETÖ üyesi olduğu iddiasını da kabul etmeyen Köse, "ByLock" kullanıcısı olmadığını savundu.
15 TEMMUZ DARBE DERNEĞİ'NDEN MÜDAHİLLİK TALEBİ
Bu arada 15 Temmuz sonrasında kurulan 15 Temmuz Derneği mahkemeye müdahillik başvurusunda bulundu. Bu talebi değerlendiren mahkeme, derneğe ait bilgilerin net olmamasından dolayı talebi şimdilik reddine kadar verdi.
Duruşmada sanıklardan Özel Kuvvetler'de görevli Üsteğmen Mehmet Demir, ifade verdi. 15 Temmuz sırasında Harp Akademileri Komutanlığı'nda kurmaylık eğitimi gördüğünü, geçmişte önemli operasyonlara katıldığını anlatan Üsteğmen Mehmet Demir, "Ahmet Davutoğlu'nun bizim Musul'daki birliğimizi ziyaretine intikali sırasında ben de yanında yer aldım. 15 Temmuz'daki görevimin de böyle bir şey olacağını kendimde örtüştürdüm" dedi.
Çiğli'ye gidene kadar darbeden haberdar olmadığını da söyleyen sanık Üsteğmen Mehmet Demir, "Gökhan general burada görevimizin, Cumhurbaşkanı'nı sağ salim almak olduğunu söyledi. Bunun suç olduğunu o zaman için algılamadım. Doğru karar vermek için de zaten yeterli zaman yoktu. Zaten Cumhurbaşkanı'nı da sağ salim alacağımız bizlere söylenmişti. Ayrıca söyleneni yapmamam durumunda emre itaatsizlik olurdu. Bunun için de sıkıntı yaşayacağımı düşündüm" dedi.
İLK SİLAH SESİNDEN SONRA GERÇEĞİ ANLAMIŞ
Çiğli'de ne olup bittiğini anlamaya çalıştıkları sırada pilotların kendi aralarında İstanbul ile Ankara'da olaylar olduğunu konuştuğunu, ancak infiale yönelik bir şey duymadığını da anlatan Üsteğmen Demir, Marmaris'te yaşananları da ifadesinde söyledi. Üsteğmen Demir, kendilerine Cumhurbaşkanı'nın kaldığı oteli gösteren kırmızı tişörtlü sivilin, onun ayrıldığı bilgisini de verdiğini ileri sürdü.
Marmaris'e ulaştıkları anda yaşadıklarına şaşırdığını da öne süren Üsteğmen Mehmet Demir, "Böyle bir şey yaşayacağımızı düşünmemiştim. Sıkıyönetim olmuş, polis ve jandarmanın yanımızda olacağını, mukavemetle karşılaşmayacağımızı düşündüm. İlk silah sesinden sonra olayın bize anlatıldığı gibi olmadığını algıladım. O andan sonra o bölgeden sıyrılmak için elimden geleni yaptım" dedi.
BAYAN KORUMANIN TELEFONLA KONUŞMASINA İZİN VERDİM
Üzerlerinde bol miktarda mühimmat olduğunu, özel eğitimli olduklarını isteseler can kaybının daha fazla olabileceğini de ifade eden Üsteğmen Mehmet Demir, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Hiçbirimizin amacı can kaybına neden olmak değildi. Zaten ilk değil ikinci ateşe cevap verildi. Otelin içine girdiğimizde koruma memurlarını çıkarttık. Bu sırada isminin 'Berna' olduğunu duyduğum bayan koruma memurunun telefonu çaldı ailesiyle görüşmesine izin verdim. Onları teskin ettim. Onları darp etme amacım olsa telefon görüşmesine izin vermezdim. Katliam yapmaya herkesi öldürmeye gittiğimiz anlaşılıyor iddianameden, böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Tüm atışlarımız caydırmaya ve sıyrılmaya yönelik olmasa, daha fazla can kaybı olmaz mıydı?"
Üsteğmen Demir ifadesinde ayrıca, "Meclis vurulmuş, Özel Harekat vurulmuş ben bunu planlasam bir uçakla ihtilal yapıldığı ortamda Turban Otel'i yerle bir ederdim. Kendimden yaşça büyük komutanlarımın emirlerine uydum. Olaylardan haberim yoktu. Ben oraya intikal ve Cumhurbaşkanı'na refakat maksadıyla gittim. Emir komuta zinciri içinde olduğunu düşündüm. Bizimki suikast değildi. Suikast herkesin en zayıf anında, kalleşçe yapılır. Biz helikopterle bağıra bağıra gittik. Polislere 'teslim ol' çağrısı yaptık onlar da silahla karşılık verdi" dedi.
"ERGENEKON DAVALARINDA YARGILANANLARA DESTEK VERDİM"
FETÖ üyeliğini de kabul etmeyen Mehmet Demir, sosyal medya hesaplarının da incelenebileceğini, Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılanan komutanlarına destek olduğunu, şu an onlarla aynı kaderi yaşadığını da ileri sürdü. FETÖ'yle bağlantısının da olmadığını yine ifadesinde anlattı.
Üsteğmen Mehmet Demir, ifadesinde yine mahkemeye yönelik "Bizi oraya gönderenlerin, polisle askeri karşı karıya getirip daha çok kan dökülmesini isteyenlerin kim olduğunu ortaya çıkartacağınıza inancım tamdır" dedi.
Polislere yönelik hakaret ve darp olaylarına da karışmadığını ileri süren Üsteğmen Mehmet Demir'e, Mahkeme Başkanı'nın poliste verdiği ifadesinde 'Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in kendilerine Cumhurbaşkanı'nı ve ailesini alma emrini Genelkurmay'dan aldığını söylediğini' anlattığını hatırlattı. Bunun üzerine Üsteğmen Mehmet Demir, ifadesinin doğru olduğunu söyledi.
İzmir Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığında görevli Ramazan Elmas, "Gökhan Paşa o gün üsse geldi. Ben üstüm durumundaki bir kişiye neye geldiniz, neden geldiniz diye soramam. Gökhan Paşa benim odamdaydı. Daha sonra Zekeriya Kuzu ve Binbaşı Taner Berber, Gökhan paşa ile baş başa kaldılar. Ne konuştuklarını bilmiyorum. MAK timinin teçhizatlarının bulunduğu depo anahtarı her zaman kendilerindedir. Depolarının yerini dahi bilmiyorum. İstedikleri zaman teçhizatlarını kendileri alırlar" dedi.
"Bana kimse helikopterlerin kalkışını durdur emri vermedi"
Elmas üsse vekaleten komutanlık yaptığını belirterek, "Vekaleten baktığım üs komutanlığına saat 18.30'da Hava Kuvvetlerinden tüm uçuşların iptal edildiği, özellikle silahlı uçuşlara izin verilmeyeceği bildirildi. Bu arada İstanbul'dan gelen 4 helikopter yakıt alacağını söyleyerek üsse indi. Baha hiç kimse ne komutanlarım, ne de bir Hareket Merkezinden 'Helikopterlerin kalkmasını durdur' talimatı verilmedi. Birleştirilmiş Hava Hareket Merkezi Genelkurmay'dan bu konu ile ilgili hiçbir talimat verilmedi" dedi.
Elmas'ın bu sözlerinden sonra söz alan Gökhan Şahin Sönmezateş, "Ramazan Elmas'ın beni durdurma veya engelleme yetkisi yok. Beni ancak Genelkurmay ve Ege Ordu Komutanı engelleyebilirdi. Hiç birisi de engellemedi" diye konuştu.
15 Temmuz tarihinde Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığını vekaleten bakan Albay Ramazan Elmas, İzmir'de de devam eden ve sanık olarak bulunduğu dava ile Muğla'daki davanın birleştirilerek İzmir'de yargılanmayı talep etti.
Mahkeme 28 Şubat tarihine ertelendi.
DAVANIN GEÇMİŞİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında kendisine suikast düzenleyen 44'ü tutuklu 47 kişi hakkında, Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı da, soruşturmanın ardından iddianameyi tamamladı. Sanıkların her biri için 6 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen iddianame, mahkeme tarafından kabul edildi. Örgüt lideri Fetullah Gülen'in de bulunduğu, 3'ü firari toplam 47 sanık hakkında 'Cumhurbaşkanına suikast', 'anayasayı ihlal', 'yasama organına karşı suç', 'hükümete karşı suç', 'silahlı terör örgütü yöneticisi olma', 'yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme', 'yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs etme', 'kasten öldürmeye teşebbüs', 'zincirleme şekilde cebir ve tehdit kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama', 'zincirleme şekilde silahla tehdit', 'Cumhurbaşkanına hakaret', 'zincirleme şekilde kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret', 'kamu malına zarar verme, mala zarar verme, nitelikli olarak konut dokunulmazlığının ihlali ve nitelikli yağma' suçlarından 6'şar kez müebbet hapis cezasına çarptırılması istendi. Soruşturma sürecinde, 73'ü mağdur ve müşteki ile 86'sı tanık olmak üzere toplam 203 kişinin ifadesine başvuruldu.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'Muğla Darbede Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimi 47 sanık' davası
(26 Şubat 2017, 13:34)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: