Kırklareli'de FETÖ/PDY soruşturması kapsamında haklarında dava açılan 65'inci Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Cemalettin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 38'i tutuklu 81 sanığın yargılanmasına başlandı. 20-21-22-23-24 Şubat'taki peşpeşe günlerde görülen duruşmalar haftasonu arası sonrası 27 Şubat pazartesi gününe ertelendi.
26.02.2017 11:58 Kırklareli'de FETÖ/PDY soruşturması kapsamında haklarında dava açılan 65'inci Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Cemalettin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 38'i tutuklu 81 sanığın yargılanmasına başlandı.
20.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Jandarma ekiplerince geniş önlemleri arasında salona alınan sanıkların kimlik tespitine başlandı.
Kırklareli'de 15 Temmuz darbe girişimi ardından yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında aralarında Lüleburgaz İlçesi'ndeki 65'inci Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Cemalettin Doğan'ın da bulunduğu 38'i tutuklu 81 sanık hakkında 1'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne dava açıldı. Kırklareli adliye salonunun yetersiz olması nedeniyle sanıkların yargılanmaları için Halk Eğitim Merkezi'nde bir bölüm duruşma salonu haline getirildi. Duruşma için Kırklareli Emniyet Müdürlüğü, Halk Eğitim Merkezi çevresinde geniş güvenlik önlemleri aldı. Binanın karşı sokağına TOMA aracı konuşlandırıldı. Sanıklar saat 10.00 sıralarında cezaevi ring araçlarıyla duruşmanın yapılacağı Halk Eğitim Merkezi'ne getirildi. Jandarma ekiplerince alınan geniş güvenlik önlemleri ardından tutuklu sanıklar elleri önden kelepçeli indirilerek binaya alındı.
Tutuksuz sanıklar ise polis ekiplerince demir bariyerle kapatılan arama noktalarından isimleri kontrol edilerek içeri alındı. Duruşmanın yapılacağı bina girişinde de tutuksuz sanıklar ve avukatları polis ekiplerince X-Ray taramasından geçirilerek içeri alındı. Sanıklardan biri "Basının burada işi ne var" diyerek tepki gösterdi. Duruşma salonuna girmek isteyenler, polis ekiplerince oluşturulan arama noktasında kontrolden geçirildi. Duruşma salonuna ise cep telefonu ve ses kayıt cihazlarının sokulmasına izin verilmedi.
Haklarında "Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya, görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye, bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs" suçlarından ayrı ayrı 4 kez ağırlaştırılmış müebbet, "Silahlı terör örgütüne üye olmak, suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istemiyle yargılanan sanıklar hakkında hazırlanan 800 sayfalık iddianamenin özeti Mahkeme Başkanı İzzet Koçer tarafından okundu.
Daha sonra sanıkların kimlik tespitlerine geçildi. Kimlik tespiti sırasında Eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan, kimlik tespit sırasında "Görevden ihraç edilmiş, çoluk çocuğum evde aç bir kişi olarak buradayım." dedi.
Yaklaşık 4 saat süren kimlik tespitleri sonrası mahkeme heyeti duruşmaya öğle arası verdi.
Saat 15.00'de başlayan duruşmada iddianamenin 1 numaralı sanığı olan eski 65'nci Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Cemalettin Doğan, 15 Temmuz darbe girişimine yönelik iddiaları, Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme Timi (KOKDOT) planı ile savundu. Darbe girişiminden 15 gün önce izne çıkarak ailesiyle birlikte İzmir'e gittiklerini anlatan Doğan, orada eşiyle yaşadıkları tartışmanın ardından sakinleşmek için 15 Temmuz gecesi önce Çorlu'ya daha sonra ise Lüleburgaz'a döndüğünü söyledi. Yoldayken, sıkıyönetim emrinden haberi olduğunu ve birliğe gittiğinde askerlerin KOKDOT planı çerçevesinde İstanbul'da destek vermek için hazırlıklarını tamamladıklarını anlatan Doğan, "Karargaha geldiğimde sıkıyönetim emirlerinin geldiğini öğrendim. 1'inci Ordu Komutanlığı bizden İstanbul'da KOKDOT kapsamında destek vermemizi emretti. Bende KOKDOT planı çerçevesinde araçların İstanbul'a gitmeleri için emir verdim. O saatte de darbe girişiminden haberim yoktu. Sadece ben 1'inci Ordu Komutanlığı'ndan gelen emirleri yerine getirdim. Emir askeri kanaldan ve yazışma kurallarına uygun bir halde geldiği içinde doğru olduğu kanaatine vardım. Hatta trafikte yoğunluk yaşanmaması için KOKDOT ekibinin TEM otoyolundan gitmesini söyledim. Daha sonra TEM'in polislerce kapatıldığını haber aldım. Etrafından dolaşma imkanın yoksa birliklere geri dönülmesi talimatını verdim. Polisin yolu kapatmasını da bunda bir yanlışlık var, diye düşündüm. Eğer darbe niyetim olsaydı 'çiğne geç' derdim" dedi.
İddianamede 'Yurtta Sulh' isimli darbecilerin kullandığı Whatsapp grubundaki 'İstanbul'a bir ekip gönderdim, diğer takviye ekip yolda' diye yazdığının sorulması üzerine konuşan Doğan, "Whatsapp ile görüşmem olmadı, onları ben yazmadım, bundan haberim yok. Bu hususun Whatsapp şirketine de sorularak ortaya çıkarılmasını istiyorum" diye cevap verdi.
Cemalettin Doğan, televizyonlardan darbe girişimine yönelik haberleri izleyip, izlemediği ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasını izleyip izlemediğinin sorulması üzerine, 'haberi olmadığı'nı ifade etti. Sanık avukatlarından Rikap Taşkın, Erdoğan'ın 'başkomutan' olmadığını belirterek, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'başkomutan' değildir. Başkomutanlık meclisin tevdi etmesiyle olur. Darbe gecesi meclis çalışıyordu ve böyle bir tevdide bulunmadı. Erdoğan darbe girişimi gecesi, başkomutan değil, Cumhurbaşkanı olarak çağrıda bulunmuştur" ifadelerini kullandı.
Duruşmada ilk savunması yaklaşık 4 saat süren Tuğgeneral Cemalettin Doğan, İstanbul'a desteğe giden KOKDOT ekibiyle darbe yapılamayacağını belirterek, "Çıkan araçlar darbe yapmaya elverişli değildir. Tanklar kullanılmış olsaydı, Türkiye çapında verilen 250 şehit, sadece bir tankın top atışıyla verilebilirdi. Bu giden araçlarla darbe yapılamaz" diye konuştu.
Duruşma yarına ertelendi.
21.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
81 sanığın yargılanmasına, duruşmanın ikinci gününde devam edildi.
1. Ağır Ceza Mahkemesince Kırklareli Halk Eğitim Merkezi salonunda görülen duruşmaya, eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan ve eski Yarbay Latif Çiçek'in de aralarında bulunduğu 38'i tutuklu 81 sanık katıldı.
Tutuklu sanıklar, yoğun güvenlik önlemleri arasında salona getirildi. Sanıkların getirileceği salon önünde geniş güvenlik önlemi alındı.
Sanıklar, haklarında "Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya, görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye, bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs" suçlarından ayrı ayrı 4 kez ağırlaştırılmış müebbet, "Silahlı terör örgütüne üye olmak, suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçundan, 5 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talebiyle yargılanıyor.
"Gelen emirleri yerine getirdim"
Sanıklardan, eski Lüleburgaz 65. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında Harekat Eğitim Şube Müdürü olarak görev yapan Binbaşı Servet Arslan, savunmasını yaptı.
Arslan savunmasında, son bir yıldır eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan tarafından verilen sözlü ve yazılı emirleri diğer personele aktardığını söyledi.
Tugaydaki gelişmeler hakkında sürekli Doğan ile görüştüğünü belirten Arslan, tugayda zaman zaman tatbikat ve denetimler amacıyla da toplantılar düzenledikleri aktardı.
KOKTOD'dan sorumlu olduğunu anlatan Arslan, şunları kaydetti:
"Faaliyetlerin yüzde 95'i benim görevlendirmem ile olurdu. Ordu komutanlığından sürekli emirler gelir hepsi ile ben muhatap olurdum. Topçu, tank ve tabur komutanlıklarından KOKTOD oluşturulması için sürekli emirler veriliyordu. Neden bu kadar KOKTOD'a önem veriliyordu diye şüpheleniyordum. Çünkü 4 tabur vardı, 3'ü KOKTOD kapsamında görevlendirildi. Ama darbe benim aklımdan bile geçmedi. KOKTOD dış tehditlere karşı iken iç tehditlere yöneltilmişti. Bu durumu da şüpheli buldum. Nisan ayında Lüleburgaz, Vize ve Babaeski de bizim sorumluluğumuza bağlandı. Her hafta birim amirlerini KOKTOD hakkında bilgilendiriyordum. Ben tugay komutanına danışmanlık yapıyordum. Gelen emirleri yerine getirdim. Bana verilen emirlerden bir şüphe duymadım."
Darbe girişiminden kısa bir süre önce KOKTOD faaliyetlerinin azaltıldığına dikkati çeken Arslan, tutuksuz yargılanan A.A'nın sık sık KOKTOD kapsamında Manisa'ya gittiğini ileri sürdü.
"KOKTOD alarm subay listesi istendi"
Haziran ayında Kolordu Komutanlığınca KOKTOD alarm subay listesi istendiğini belirten Arslan, listelerin normalde eylül ayında istendiğine dikkati çekti.
Bu durumdan şüphelendiğini ifade eden Arslan, listede darbe girişimine kadar herhangi gibi bir değişim yapılmadığını dile getirdi.
Arslan'ın savunmasında zaman zaman çelişki yaşandığını belirten Mahkeme Başkanı İzzet Koçer, Arslan'a sorular yöneltti.
Öte yandan eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan'ın, Arslan'ın savunmasına müdahale etmeye çalışması üzerine Koçer, tutanağa Doğan'ın savunmaya müdahale etmeye çalıştığını ve bir daha aynı şekilde müdahale etmesi halinde dışarıya çıkaracağı uyarısında bulunduğunu da ekletti.
Kalkışmanın yaşandığı gece kurmay başkanının kendisini göreve çağırdığını iddia eden Arslan, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Komutan Vekili Albay Mehmet E. bana 'emir geldiğini' söyledi. Biz bu sırada sıkıyönetim emrini inceleyemedik. Televizyonda haberleri izliyor ve sıkı yönetim olduğu söyleniyordu. Nöbetçi subay Ömer S. önemli bir emir geldiğini ve beni makam odasında beklediğini söyledi. Harekat Merkezine gittiğimde ise kimse yoktu. Harekat Merkezinde televizyon açıktı ve köprünün kapatıldığını ve uçakların havalandığını gördüm. Terör saldırına ilişkin tedbir sandım. Astsubay İ.G. bu arada gelerek sıkıyönetim emrini getirdi. Mehmet E. ile Ömer S. de geldi. Televizyondaki olaylarla bağlantılı olduğunu değerlendirdik."
Emrin gelmesi ile tüm personeli kışlaya çağırdıklarını aktaran Arslan, bununla ilgili tugay komutanına hiç bilgi vermediklerini belirtti.
"Tuğgeneral sivil kıyafetleri ile geldi"
Eski Tuğgeneral Doğan'ın, izinli olduğu halde sivil kıyafetlerle tugaya geldiğine işaret eden Arslan, Doğan'ın tugayda rütbelilerle toplantı yaptığını anlattı.
Toplantının 2 dakika sürdüğünü belirten Arslan, toplantı sonrası 100 kişilik KOKTOD ekibine tank ve zırhlı araçların eklenmesi emri verdiğini söyledi.
Tugaydaki bazı telsizlerin kriptosunun olmadığını aktaran Arslan, kurmay başkanının telsizinde de kripto bulunmamasının dikkatini çektiğini anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı gece personele telsizlerin kriptolu hale getirilmesi ve görüşmelerin kriptolu telsizlerden yapılmasını emrini verdiğini ifade eden Arslan, savunmasında şunlara yer verdi:
"Doğan ile Yarbay Latif Çiçek'in taburunu incelemeye gittik. Çiçek ile Doğan çok kısa bir görüşme yaptı. Ben ne konuştuklarını duymadım. Bu sırada Doğan, Arslan'a İstanbul'a hareket etmeleri için talimat verdi. Biz de tugaya geri döndük. Kısa bir süre sonra beni Kolordu Kurmay Başkanı arayarak, 'Hiçbir araç çıkmasın' talimatı verdi. Ben de durumu Doğan'a bildirdim ancak bu sırada askeri araçlar yola çıkmıştı. Bu esnada Latif Çiçek beni aradı ve arka planda çok yoğun sesler geliyordu. Ben de telefonu Doğan'a verdim ve bir süre konuştular. Doğan burada Çiçek'e 'Gruptan kurtulup İstanbul'a gitmeleri' yönünde bir emir verdi. 'Geri dönün' diye bir şey duymadım. Bu sırada Doğan, kriptolu telefonla görüşmeler yapıyordu ama kiminle görüştüğünü ve ne konuştuğunu duymadım."
Arslan, savunmasında tugayda görevli yarbay U.E. ile B.V'yi arayarak İstanbul'a çıkmaları için emir verdiğini ancak bu iki komutanın emre uymadığını sözlerine ekledi.
Yaklaşık 5 saat süren savunmanın ardından mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasına devam edilen eski binbaşı Arslan, mahkeme heyetinin "Tugaydan askeri birliklerin çıkışını 100 metrelik mesafeden görmediniz mi ve duymadınız mı?" sorusuna, "Bu sırada bir taburun hazırlık yaptığını biliyordum. Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme Timi planı kapsamında 1'inci taburun hazırlığı vardı. Hazırlıkları denetlemek için gitmiştim, 2'nci taburun çıktığını görmedim ve seslerini hiç duymadım. O sırada muhtemelen telefonla görüşüyordum, dikkat etmedim." yanıtını verdi.
Eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan, duruşmanın sabahki bölümünde söz almadan Arslan'ın savunmasına müdahale ettiği gerekçesiyle uyarılmasına ilişkin, "Mahkeme heyetinden en içten dileklerimle özür dilerim, kötü bir amacım yoktu ama yanlış anlaşıldım." diyerek heyetten Arslan'a soru sormak için müsaade istedi.
Doğan'ın "Madem benim danışmanımdın, o gece bir şeylerin yanlış gittiğini anladığında beni neden uyarmadın ya da neden yanlıştan dönebileceğimizi söylemedin?" sorusuna cevap veren Arslan, kendisinin Doğan'ı uyaracak, rütbeye sahip olmadığını ifade etti.
Darbe girişimine yönelik tugayda hiçbir toplantı yapılmadığını ileri süren Arslan, "Benim böyle bir terör örgütü ile irtibatım yoktur. İddianamede bununla ilgili de bir delil yoktur. Bu suçlamayı kabul etmiyorum." savunmasını yaptı.
"Çelişkili ifade" tespiti
Duruşmada, tutuklu sanık Arslan'ın, "çelişkili ifade" verdiği tutanağa geçirildi.
Savunması sırasında zaman zaman yanlış anlaşıldığını dile getiren Arslan, savunmasını şöyle sürdürdü:
"O gece kimin ne olduğunu anlamadığım için inisiyatif kullanmak zorunda kaldım. Tugay komutanı 'dön' emri vermemesine rağmen, kolordu komutanının daha öncesinde 'çıkan birlikler geri dönsün' emrine istinaden 1'inci Tabur Komutanı B.V'yi arayacak 'Geri dönmeniz için emir geldi. Kışlanıza dönün ve kışlanın emniyetini alın' dedim. Ancak B.V'nin sesinden direndiğini hissettim. Emri yine sert olarak tekrarladım."
İkinci gün dördüncü celsesi tamamlanan davanın görülmesine yarın devam edilecek.
22.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
1. Ağır Ceza Mahkemesince Kırklareli Halk Eğitim Merkezi salonunda görülen 3. duruşmaya, eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan ve eski Yarbay Latif Çiçek'in de aralarında bulunduğu 38'i tutuklu 81 sanık katıldı. Tutuklu sanıklar, yoğun güvenlik önlemleri arasında salona getirildi. Sanıkların getirileceği salon önünde geniş güvenlik önlemi alındı.
Sanıklar, haklarında "Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya, görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye, bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs" suçlarından, ayrı ayrı 4 kez ağırlaştırılmış müebbet, "Silahlı terör örgütüne üye olmak, suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçundan, 5 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talebiyle yargılanıyor.
Kelepçe kilitli kaldı
Duruşma salonuna getirilen sanıkların ellerindeki kelepçeler sökülürken, sanıklardan binbaşı Murat Baydur'un ellerindeki kelepçe açılmada zorlanınca, kelepçe jandarma tarafından tornavida ve çekiçle açılabildi. Sanık Baydur, duruşmaya yaklaşık yarım saat gecikmeyle katıldı.
"Verilen emirlerini yerine getirdim"
Sanıklardan Kemal Saatçi, savunmasında yaklaşık 18 yıldır askeriyede görev yaptığını belirterek, üzerine atılan suçlamaları kabul etmedi.
Haksız yere 7 aydır tutuklu bulunduğunu iddia eden Saatçi, "Benim iki çocuğum var ben neden kendimi bile bile ateşe atayım. Darbeye yönelik bir rolüm ve yardımım olsaydı yapacağım ilk şey kendimi saklamak veya ortadan kaybolmak olurdu. Ben hiç gizlenmedim ve ortadan kaybolmadım. Gerçekten darbeci olsam karşınızda olmazdım. İki gün içerisinde rahatlıkla kaçardım. İddianamedeki suçlamalar gerçekten geri dönüşü olmayan iddialar." şeklinde savunma yaptı.
Saatçi'nin, "Savunmam biraz uzun sürecek bu nedenle belki sıkılacaksınız." sözlerine mahkeme başkanı İzzet Koçer, "İddialar ciddi. Biz asla sıkılmıyoruz. Savunmanızı yapabilirsiniz." cevabını verdi.
Tuğgeneral Doğan'dan aldığı emirleri diğer ilgili personele iletmek, telefon irtibatlarını sağlamak ve randevuları yerine getirmekle görevli olduğunu ifade eden Saatçi, darbe girişiminin yaşandığı gecede hiç bir personele uygunsuz bir emir vermediğini öne sürdü.
İzinli olduğu halde tugay komutanı ile birliğe gitmiş
Tugay komutanının darbeci olup olmadığını bilmediğini ileri süren Saatçi, birlikte sıkı yönetim emrini hiç görmediğini belirtti.
Odasında herhangi bir telefon trafiği yaşanmadığını öne süren Saatçi, savunmasını söyle sürdürdü:
"Benim darbeyle ilgili iki askerime emir vermem zaten uygun değildir. Günlük emirler dışında bir emir almadım ve iletmedim. Darbe girişiminin yaşandığı gece askeri personeli birliğe çağırıp çağırmadığımı hatırlayamıyorum. Ben Doğan'ın da danışmanı değilim. Sadece verilen emirleri yerine getiririm. Ben darbe girişiminin yaşandığı gece 20 gün izinli idim ve iznimi İğneada beldesinde ailemle geçiriyordum. O gün İğneada'da tatil yaptık ve eşimle Lüleburgaz'a dönme kararı aldık.
O gece 21.00'da Lüleburgaz'daki evime geldim. 23.00 sıralarında, tuğgeneral Doğan beni cep telefonumla arayarak, nerede olduğumu sordu. Daha sonra derhal sivil aracım ile kendisini Çorlu'dan almamı söyledi. Normalde tugay komutanını sivil aracımla alma görevim yoktur. Neden izinden döndüğüne bir anlam veremedim ve şaşırmıştım. Yola çıktığımda kendisi beni bir kaç kez arayarak, nerede olduğumu sordu. Whatsapp konumu atarak yanına gittim. Bu kadar acele etmesinden dolayı bir panik yaşadım. Önemli bir şey olduğunu düşündüm. Benim aklıma ölümlü trafik kazası veya birlikte intihar olduğunu düşündüm. Zaten darbe girişimiyle ilgili hiç bir bilgim yoktu. Sadece o gece köprünün kapatıldığını gördüm ve terör saldırısına karşı tedbir alındığını düşündüm. Tugay komutanını aldığımda bana dikkatli sürmemi ve seri olmamı istedi. Neden izinden döndüğünü söylemedi, ben de soramadım. Yoldayken cep telefonuyla ilgileniyor ve görüşmeler yapıyordu. Bana da izin durumumu sordu ve iznimi daha sonra yapmamı istedi. Tugaya yaklaştığımızda benzin parasını kendisinden alacağımı söyledi."
Birliğe geldiklerinde tugay komutanı Doğan'ın araçtan inerek makamına çıktığını ve kendisinin de sivil aracını otoparka çektiğini ifade eden Saatçi, tuğgeneral Doğan'ın bir süre makamında bulunduğunu söyledi.
Tuğgeneral Doğan'ın makamında hareketlilik yaşandığını anlatan Saatçi, Doğan'ın bir ara Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme (KOKTOD) ekiplerini incelemeye gittiğini aktardı.
"Tuğgeneral gözaltına alınmadan önce yakın koruma sayısını arttırdı"
Eski Tuğgeneral Doğan'ın darbe girişiminin yaşandığı gecenin ilerleyen saatlerinde kendisini makam odasına çağırarak hiç bir telefonu bağlamaması emrini verdiğini söyleyen Saatçi, sabah saatlerinde hiç bir telefonu Doğan'a bağlamadığını anlattı.
Bu sırada binbaşı Servet Arslan'ın sık sık Doğan'ın makam odasına girdiğini vurgulayan Saatçi, sabahın erken saatlerinde bir grup vatandaşın birliğin önüne geldiklerini Doğan'a ilettiğini belirtti.
Tuğgeneral Doğan'ın sabah saatlerinde resmi kıyafetlerini giydiğini aktaran Saatçi, savunmasına şöyle devam etti:
"Ben de hemen eve giderek resmi kıyafetlerimi giydim. Vatandaşlar toplanmaya başlamıştı. Doğan'da bana 'Saldırı, sabotaj ve istenmeyen durumlar olabilir, asker ile vatandaşlar karşı karşıya gelmesin, tedbirleri arttıralım' dedi. Ben de merkez komutanını arayarak, tedbirleri arttırmasını istedim. Doğan, gözaltına alınmadan önce yakın korumadan bahsederek, durumu merkez komutanına tekrardan ilettim ve yakın koruma olarak bir uzman ve 4 asker gönderildi.
Daha sonra kalabalığın içerisinde savcı, emniyet müdürü ve jandarma komutanının geldiği bilgisine ulaştım. Bana Doğan'ın gözaltına alınacağı bilgisi geldi ben de kendi inisiyatifimle Doğan'a bir cip ayarladım. Ama bunu kaçması için asla yapmadım. Daha sonra yanıma gelen Şener yarbayın, resmi araçla çıkılmasının doğru olmayacağını söylemesi üzerine ben de sivil bir araç ayarlattım."
İstanbul'a gitmek üzere yola çıkan diğer personel ile daha sonra görüştüğünü bildiren Saatçi, çıkış yapan askeri personelin kendisine, "Vatan millet için çıktık" dediklerini belirtti.
Saatçi, savunmasında, "Gerçeklerin ortaya çıkacağına, suçsuzluğumun tespit edileceğine ve tahliye olacağıma inancım tamdır. Bazı sanıkların ifadelerini çarpıttıklarını, olmamış olayları olmuş gibi gösterdiğini gördüm. İfadelerde şaibe oluşturulmak istenmiş. Suçlu ve suçsuzların ayırt edilmesini istiyorum. Suçsuz bir sürü insan 7 aydır tutuklu bulunuyor." dedi.
Saatçi'nin savunmasının ardından mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.
Duruşmada, tutuksuz yargılanan sanık Yarbay Şener Balıkçıoğlu, hakkındaki suçlamaları reddetti. Darbe girişimiyle ilgisinin bulunmadığını ileri süren Balıkçıoğlu, sıkıyönetim emrini ilk gördüğünde çok şaşırdığını savundu.
Balıkçıoğlu, emri görünce, Tugay Komutan Vekiline bildirdiğini dile getirerek, şunları söyledi:
"O gece Ömer Sel, beni arayarak bir evrak geldiğini söyledi. Ben de Ömer Sel'in yanına giderken yolda astsubay İbrahim ile karşılaştım. Elinde evraklar vardı. Bana hitaben evrağın değişik olduğunu söyledi. Harekat merkezine gittiğimde orada Ömer Sel ile binbaşı Servet Arslan vardı. Üzerinde Genelkurmay Başkanlığınca gönderilen evrağa baktığımızda sıkıyönetim emri olduğunu gördüm ama yazı askeri yazışmalara uygun değildi. 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece Genelkurmay Başkanlığınca gönderilen sözde 'sıkıyönetim' emrinin askeri yazışma kurallarına aykırıydı. Askeri yazışmalarda 'konsey' kelimesi kullanılmaz iken bu yazıda 'konsey' kelimesi geçirilmiş ve korgeneral imzası bulunması gerekirken, tümgeneral imzası bulunuyordu. Yazıda Yurtta Sulh Grubunun başa gelmesi durumunda görev alacak subayların listesi ile görevlendirmeler bulunuyordu. Ben yazının askeri yazışmalara uygun olmadığını söylediğimde Ömer Sel ve Servet Arslan da bana katıldıklarını ilettiler." şeklinde savunma yaptı.
Televizyondaki haberlerden ve gelen yazıdan askeri bir kalkışma olduğunu düşündüğünü aktaran Balıkçıoğlu, bu tür bir yazının Genelkurmay Başkanlığınca gönderilmesine anlam veremediğinden tüm personeli uyardığını ileri sürdü.
Tedbir olarak tüm birlik komutanlarını çağırdığını savunan Balıkçıoğlu, şunları kaydetti:
"Bu sırada tugay komutan vekilimizi arayarak hemen gelmesini istedim. Bunu askeri bir grubun kalkışması olarak değerlendirdim. Binbaşı Servet Arslan'dan da Kolordu Komutanlığını araması ve durum hakkında bilgi almasını istedim. Servet bana aynı emrin Kolordu Komutanlığına da gittiği bilgisini verdi. Birlik komutanlarına askeri personelin araçlarına ve silahlarına sahip çıkması emrini verdim. Bunun özel bir durum olduğunu düşünerek hemen tedbir aldım. Tugay komutan vekilimiz geldiğinde yazıyı gösterdik kendisi de 'bu nasıl bir yazıdır' diyerek tepki gösterdi. Tugay komutan vekilimiz yazıyı alarak, makam odasına geçti. Burada Kolordu Komutan vekili şu anda tutuklu bulunan Hidayet Arı'yı aradı. Hidayet Arı da 'Tugay komutanınız yolda, geldiğinde size gerekli emirleri verecek' dediğini duydum. Tugay komutanının izinden dönmesine çok şaşırdım."
"Tuğgeneral Doğan'ın ismi gelen listede varmış"
Eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan'ın, emir astsubayı Kemal Saatçi ile sivil bir araçla geldiğini anlatan Balıkçıoğlu, Yurtta Sulh Grubunun başa gelmesi durumunda görev alacak subayların listesinde Doğan'ın da isminin bulunduğunu söyledi.
Doğan'ın daha sonra Harekat Merkezine gelerek, askeri personele "Arkadaşlar durumu biliyorsunuz KOKTOD ekiplerini hazırlayın. Hazırlıklar tamamlandığında birlik komutanları bana haber versin." şeklinde söylemlerde bulunduğunu vurgulayan Balıkçıoğlu, kendisinin askeri hareketlenme veya siber saldırı olduğunu düşünerek sürekli tedbir aldığını öne sürdü.
Darbe girişiminin yaşandığı gece vatandaşların tepkisine neden olmamak için nöbet değişimlerini bile gerçekleştirmediklerini kaydeden Balıkçıoğlu, "Sabah saatlerinde vatandaşlar askeriye önünde toplanmaya başlamıştı. Emir astsubayı da sürekli komutanın korunması gerektiğini söylüyordu. Bu sırada Kolordu Komutanımız beni arayarak, 'Şener sana açıkça bir şey soracağım, sen darbeci misin, vatan sever misin?' şeklinde soru yöneltti ben de şaşkınlık içerisinde 'vatanseverim komutanım, emredin' dedim. O da bana 'Senin komutanın darbeci, gerekeni yap. Hadi koçum sana güveniyorum.' dedi ve telefonu kapadı. Ben hemen Servet'in yanına gittim ve 'Servet bir durum varsa bana söyle' dedim, o da bir durum olmadığını iletti. Servet bir süre sonsa '2. Tabur çıktı' dedi. 'Komutan mı emir verdi?' diye soru yönelttim, hiçbir şey demedi. Hemen tugay komutanının emir astsubayının yanına gittim. Emir astsubayı bana halen koruma gelmediğini belirtti. Ben de 'sizi sadece Kolordu Askeri Savcılığa veririm, kimseye dokundurtmam' dedim. Silahlı ve teçhizatlı bir şekilde Doğan'ın odasına girdim ve bu faaliyetin derhal durdurulmasını istedim. O da bana 'Ben senin notunu aldım, ben emirleri Genelkurmay'dan alıyorum' diye tepki gösterdi. Çok gergindi. Ben daha önceden bu kadar gergin olduğunu hiç görmedim." diye konuştu.
Doğan'ı derdest etmek için 7 kişilik bir ekip kurduğunu aktaran Balıkçıoğlu, kaçma ihtimaline karşı tüm giriş ve çıkışlara asker yerleştirdiğini ifade etti.
"Tugay komutanını derdest ederek teslim ettim"
Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Cemalettin Doğan hakkında gözaltı kararı gelmesinin ardından Kolordu Komutanlığı Askeri Başsavcılığından talimatların doğruluğunun teyidini aldığını öne süren Balıkçıoğlu, bunun ardından Doğan'ı derdest ettiğini belirtti.
Doğan'ın makamında üniformayla oturduğunu dile getiren Balıkçıoğlu, "Ben talimatları tugay komutanına arz defterinde sundum. Makamına girdiğimde resmi üniformayla oturuyordu. Kararı inceledi. Ben de 'komutanım artık bitti' diye söyledim. O da bana 'Ben size güveniyorum. Nezaket kurallarına özen gösterilsin. Nizamiyede kimse olmasın. Sivil kıyafetle mi yoksa üniformayla mı teslim olayım?' dedi. Ben de sivil kıyafetle daha uygun olduğunu belirttim. Daha sonra dosyayı alarak Cumhuriyet Başsavcısı, kaymakam vekili ve ilçe emniyet müdürünün yanına gittim. Onları kışla içerisine aldım. Yanlarında koruma polisleri de vardı. Tugay komutanını derdest ederek yetkililere teslim ettim."
23.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Kırklareli 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi salonunda görülen 4. duruşmaya, eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan ve eski Yarbay Latif Çiçek'in de aralarında bulunduğu 38'i tutuklu 81 sanık katıldı.
Duruşmada, tutuksuz yargılanan sanık Yarbay Şener Balıkçıoğlu, hakkındaki suçlamaları reddetti. Darbe girişimiyle ilgisinin bulunmadığını ileri süren Balıkçıoğlu, sıkıyönetim emrini ilk gördüğünde çok şaşırdığını savundu.
Balıkçıoğlu, emri görünce, Tugay Komutan Vekiline bildirdiğini dile getirerek, şunları söyledi:
"O gece Ömer Sel, beni arayarak bir evrak geldiğini söyledi. Ben de Ömer Sel'in yanına giderken yolda astsubay İbrahim ile karşılaştım. Elinde evraklar vardı. Bana hitaben evrağın değişik olduğunu söyledi. Harekat merkezine gittiğimde orada Ömer Sel ile binbaşı Servet Arslan vardı. Üzerinde Genelkurmay Başkanlığınca gönderilen evrağa baktığımızda sıkıyönetim emri olduğunu gördüm ama yazı askeri yazışmalara uygun değildi. 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece Genelkurmay Başkanlığınca gönderilen sözde 'sıkıyönetim' emrinin askeri yazışma kurallarına aykırıydı. Askeri yazışmalarda 'konsey' kelimesi kullanılmaz iken bu yazıda 'konsey' kelimesi geçirilmiş ve korgeneral imzası bulunması gerekirken, tümgeneral imzası bulunuyordu. Yazıda Yurtta Sulh Grubunun başa gelmesi durumunda görev alacak subayların listesi ile görevlendirmeler bulunuyordu. Ben yazının askeri yazışmalara uygun olmadığını söylediğimde Ömer Sel ve Servet Arslan da bana katıldıklarını ilettiler." şeklinde savunma yaptı.
Televizyondaki haberlerden ve gelen yazıdan askeri bir kalkışma olduğunu düşündüğünü aktaran Balıkçıoğlu, bu tür bir yazının Genelkurmay Başkanlığınca gönderilmesine anlam veremediğinden tüm personeli uyardığını ileri sürdü.
Tedbir olarak tüm birlik komutanlarını çağırdığını savunan Balıkçıoğlu, şunları kaydetti:
"Bu sırada tugay komutan vekilimizi arayarak hemen gelmesini istedim. Bunu askeri bir grubun kalkışması olarak değerlendirdim. Binbaşı Servet Arslan'dan da Kolordu Komutanlığını araması ve durum hakkında bilgi almasını istedim. Servet bana aynı emrin Kolordu Komutanlığına da gittiği bilgisini verdi. Birlik komutanlarına askeri personelin araçlarına ve silahlarına sahip çıkması emrini verdim. Bunun özel bir durum olduğunu düşünerek hemen tedbir aldım. Tugay komutan vekilimiz geldiğinde yazıyı gösterdik kendisi de 'bu nasıl bir yazıdır' diyerek tepki gösterdi. Tugay komutan vekilimiz yazıyı alarak, makam odasına geçti. Burada Kolordu Komutan vekili şu anda tutuklu bulunan Hidayet Arı'yı aradı. Hidayet Arı da 'Tugay komutanınız yolda, geldiğinde size gerekli emirleri verecek' dediğini duydum. Tugay komutanının izinden dönmesine çok şaşırdım."
"Tuğgeneral Doğan'ın ismi gelen listede varmış"
Eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan'ın, emir astsubayı Kemal Saatçi ile sivil bir araçla geldiğini anlatan Balıkçıoğlu, Yurtta Sulh Grubunun başa gelmesi durumunda görev alacak subayların listesinde Doğan'ın da isminin bulunduğunu söyledi.
Doğan'ın daha sonra Harekat Merkezine gelerek, askeri personele "Arkadaşlar durumu biliyorsunuz KOKTOD ekiplerini hazırlayın. Hazırlıklar tamamlandığında birlik komutanları bana haber versin." şeklinde söylemlerde bulunduğunu vurgulayan Balıkçıoğlu, kendisinin askeri hareketlenme veya siber saldırı olduğunu düşünerek sürekli tedbir aldığını öne sürdü.
Darbe girişiminin yaşandığı gece vatandaşların tepkisine neden olmamak için nöbet değişimlerini bile gerçekleştirmediklerini kaydeden Balıkçıoğlu, "Sabah saatlerinde vatandaşlar askeriye önünde toplanmaya başlamıştı. Emir astsubayı da sürekli komutanın korunması gerektiğini söylüyordu. Bu sırada Kolordu Komutanımız beni arayarak, 'Şener sana açıkça bir şey soracağım, sen darbeci misin, vatan sever misin?' şeklinde soru yöneltti ben de şaşkınlık içerisinde 'vatanseverim komutanım, emredin' dedim. O da bana 'Senin komutanın darbeci, gerekeni yap. Hadi koçum sana güveniyorum.' dedi ve telefonu kapadı. Ben hemen Servet'in yanına gittim ve 'Servet bir durum varsa bana söyle' dedim, o da bir durum olmadığını iletti·. Servet bir süre sonsa '2. Tabur çıktı' dedi. 'Komutan mı emir verdi?' diye soru yönelttim, hiçbir şey demedi. Hemen tugay komutanının emir astsubayının yanına gittim. Emir astsubayı bana halen koruma gelmediğini belirtti. Ben de 'sizi sadece Kolordu Askeri Savcılığa veririm, kimseye dokundurtmam' dedim. Silahlı ve teçhizatlı bir şekilde Doğan'ın odasına girdim ve bu faaliyetin derhal durdurulmasını istedim. O da bana 'Ben senin notunu aldım, ben emirleri Genelkurmay'dan alıyorum' diye tepki gösterdi. Çok gergindi. Ben daha önceden bu kadar gergin olduğunu hiç görmedim." diye konuştu.
Doğan'ı derdest etmek için 7 kişilik bir ekip kurduğunu aktaran Balıkçıoğlu, kaçma ihtimaline karşı tüm giriş ve çıkışlara asker yerleştirdiğini ifade etti.
"Tugay komutanını derdest ederek teslim ettim"
Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Cemalettin Doğan hakkında gözaltı kararı gelmesinin ardından Kolordu Komutanlığı Askeri Başsavcılığından talimatların doğruluğunun teyidini aldığını öne süren Balıkçıoğlu, bunun ardından Doğan'ı derdest ettiğini belirtti.
Doğan'ın makamında üniformayla oturduğunu dile getiren Balıkçıoğlu, "Ben talimatları tugay komutanına arz defterinde sundum. Makamına girdiğimde resmi üniformayla oturuyordu. Kararı inceledi. Ben de 'komutanım artık bitti' diye söyledim. O da bana 'Ben size güveniyorum. Nezaket kurallarına özen gösterilsin. Nizamiyede kimse olmasın. Sivil kıyafetle mi yoksa üniformayla mı teslim olayım?' dedi. Ben de sivil kıyafetle daha uygun olduğunu belirttim. Daha sonra dosyayı alarak Cumhuriyet Başsavcısı, kaymakam vekili ve ilçe emniyet müdürünün yanına gittim. Onları kışla içerisine aldım. Yanlarında koruma polisleri de vardı. Tugay komutanını derdest ederek yetkililere teslim ettim."
Duruşmada, tutuksuz yargılanan sanık Binbaşı Bahadır Durmaz, hakkındaki suçlamaları reddederek, darbe girişimiyle ilgisinin bulunmadığını, 27 yıldır askeri personel olarak üniformasını üzerinde şerefle taşıdığını savundu.
Durmaz, şunları söyledi:
"Benim askeriyede emir verme, görevlendirme, sicil verme veya karar alma yetkim yok. Ben darbe girişiminin yaşanmasından 20 gün önce eşim kanser hastası olduğu için, kendisine moral olmak izin tatile gittik. Darbe girişiminin yaşandığı geceden 2 gün önce yıllık izinden dönerek görevime başladım. Hiçbir toplantıya katılmadım. Toplantı yapıldığına da şahit olmadım. Darbe girişiminin yaşandığı gece mesai saatim biterek evime gittim. Çocuğuma kene yapışmıştı ve hemen hastaneye gördüm. 23.30 sıralarında uzman çavuş ve üsteğmen arayarak göreve çağırdı."
Darbe girişimin yaşandığı gece bazı olumsuzluklar karşısında şüphelendiğini aktaran Durmaz, birliğinde sözde sıkı yönetim emrini hiç görmediğini ifade ederek, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Ben o gece birliğime çağrılmamın ardından sivil kıyafetlerimle geldim. Resmi üniformamı odamda giydim. Odamda Adem başçavuş ile bir karar aldık. Darbeye görevlendirmeye çalışanlara silahla karşılık verecektim. Bu konuda da bir emir gelmedi. Odamda televizyondaki haberlerde başbakanımızın açıklamalarını gördüm. Başbakanımız bir grup askerin kalkışma yaptığını söylediğinde, bazı şeyler kafamda oluştu. Daha sonra tugay komutanı KOKTOD ekiplerinin hazırlanması talimatı verdi. Ben KOKTOD ekiplerinin isim listesini oluşturmaya başladım. Ben ekibin darbecilere karşı olacağını düşünüyordum. Daha sonra darbeci askerin yatıştırıldığını gördüğümde her şeyin normal olduğunu düşünerek uykuya daldım. Yarım saat geçmeden askeri araçların seslerini duyarak uyandım. Hemen tugay komutanının odasına gittim, ama yoktu. Bu çıkışın usulsüz olduğunu düşünerek, kolordu komutanını arayarak bilgi aldım. Hemen Latif Çiçek'i geri dönmesi için aradım ancak ulaşılamıyordu."
Durmaz'ın savunmasının ardından, mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında Lüleburgaz 65. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü olan tutuksuz sanık Binbaşı Engin Çoban, savunmasında, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, hiçbir girişimin içerisinde bulunmadığını savundu.
Mesaiye çağrıldığında sivil kıyafetle gelerek üniformasını makamında giydiğini anlatan Çoban, karargah merkezinde tugay komutan vekilinin de aralarında bulunduğu birlik komutan ve şube müdürleriyle toplantı yaptıklarını belirtti.
Toplantıya girdiğinde masa üzerinde bir emir gördüğünü anlatan Çoban, "Elime aldım, 'sıkıyönetim' ibaresi vardı. Bunun bir darbe girişimi olduğunu anladım. Çok sinirlendim. 'Ne sıkıyönetimi şerefsizler, kanunsuz herifler, tam bir saçmalık. Bizi bunun için mi çağırdınız?' diyerek tepki gösterdim. Elimdeki yazıyı 'Bu emir kanunsuzdur.' diyerek masaya çarptım. Servet Arslan da bu hareketimi onaylar mahiyette hareket yaptı. 'Bunun derhal durdurulması gerekir. Türk Silahlı Kuvvetlerine ve millete çok büyük zararlar verir.' dedim. Tugay Komutan Vekili Mehmet Tunca İnpınar da 'Çok yanlış işler, devlete zarar verir.' gibi cümleler kullandı. Ardından odada televizyondan gelişmeleri takip ettim. Bir süre odama çıktım, dinlendim."
Yaşanan olaylardan hiçbir şekilde haberinin olmadığını iddia eden Çoban, "O gece 03.00 civarında Servet Arslan elinde bir emirle geldi. 'Okunup tebliğ edilecek.' dedi. Yazıyı elime aldım, üzerindeki ibarelerden önceki sözde sıkıyönetim emrinin devamı olduğunu anladım. 'İlkini reddettim, ikincisini de reddediyorum. Derhal durdurulmalıdır. İkinci emre bakmam da uymam da imzalamam da. Bu kanunsuzdur.' diye tepki verdim ve yine masaya sert bir şekilde vurdum." ifadelerini kullandı.
Çoban, uzun yıllar devletine ve milletine sadakatle hizmet eden bir subay olduğunu ifade ederek, kamu düzeninin korunmasının kendisi ve ailesi için de önemli olduğunu vurguladı. Çoban, çölyak hastası çocuğunu hayatta tutmaktan başka hiçbir amacının olmadığını söyledi.
Duruşmanın dördüncü gününde tutuksuz yargılanan üç sanığın savunması alındı.
Mahkeme, duruşmayı yarına erteledi.
24.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Kırklareli 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen 5. duruşmaya, eski Tuğgeneral Cemalettin Doğan ve eski Yarbay Latif Çiçek'in de aralarında bulunduğu 38'i tutuklu 81 sanık katıldı. Duruşmanın beşinci gününde toplam 9 sanığın savunması tamamlandı.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında Lüleburgaz 65. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Topçu Taburu Komutanı Yarbay Mehmet Daloğlu, savunmasında, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, hiçbir girişimin içerisinde bulunmadığını savundu.
Darbe girişimin yaşandığı gece kimseye kanunsuz bir emir vermediğini ileri süren Daloğlu, darbe girişimiyle alakasının bulunmadığını aktardı.
Daloğlu, darbe girişimin yaşandığı gece Tuğgeneral Cemalettin Doğan'ın kanuna aykırı emirlerine uymadığını öne sürerek, "FETÖ'den alınan amirlerimle darbe girişiminden yaklaşık 1 yıl önce tartışıyordum. Çünkü bana verdikleri emirleri yerine getirmiyordum. FETÖ'cüler sicil notumu hep düşürdü. Ben verilen emirleri yerine getirmiyor ve onlara hep karşı çıkıyordum." diye konuştu.
Tugayda KOKTOD ile ilgili hiçbir toplantıya katılmadığını ifade eden Daloğlu, darbe girişimi gecesi KOKTOD ekiplerinin darbeye karşıt olarak hazırladığını ancak birlikten çıkartmadığını kaydetti.
Sanık Daloğlu, 15 Temmuz gecesi askeriyedeki hareketlenmeden şüphelendiğini ve bu nedenle 29 yıllık meslek hayatında ilk kez Tuğgeneral Doğan'ın verdiği emirlere karşı çıktığını iddia ederek, savunmasını şu şekilde sürdürdü:
"O gece hareketlilik ve bazı şüpheler üzerine kolordu komutanını aradım. Kolordu komutanımız da bana 'Senin komutanın Doğan, darbeci.' demesi üzerine hemen gerekli tedbirleri aldım. Komutanın gözaltına alınması için çalışmalar yürüttüm. WhatsApp ile ise hiçbir bilgim yok. Ben buradan bir şey yazmadım ve okumadım. Ben o gece hiçbir şekilde uyumadım. Alınacak önlemleri aldım ve kolordu komutanını da sürekli bilgilendirdim. Ben hiçbir şeyi saklamadım. Latif Çiçek o gece benim telefonlarımı açsaydı tabur çıkmış olmayacaktı. Burada da bu tablo olmayacaktı. Kendisi benim ve kolordu komutanının telefonlarını hiçbir şekilde açmadı."
Öte yandan, sanıklardan Latif Çiçek, Daloğlu'na sorular yönelttiği esnada, Mahkeme Başkanı İzzet Koçer, Çiçek'in sorularında uygunsuz kelimeler kullandığı gerekçesiyle uyarılarda bulundu. Çiçek'in, Daloğlu'na sorular yönelttiği sırada, elinde bulunan mikrofonu sıkarak, "Bekle sen bekle." dediği duyuldu.
Daloğlu'nun, savunmasının ardından mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.
Duruşmaya, darbe girişimi sırasında Lüleburgaz 65. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı 2. Tabur Komutanı olan tutuklu sanık Yarbay Latif Çiçek'in savunması ile devam edildi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Çiçek, darbe girişiminin yaşandığı gece başta Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcısı Soner Gül, emniyet güçleri ve kamu personelinin soğukkanlılığı ile can ve mal kaybı yaşanmadığına dikkati çekti.
Darbe girişiminin yaşandığı gece Lüleburgaz'da hiç kimsenin burnunun bile kanamadığını ifade eden Çiçek, "Şimdi sizin huzurunuzda başımız dik olarak savunma yapacağız. Ben darbe girişiminin yaşandığı geceden henüz 4 gün önce tayin olarak birliğime katıldım. Darbe gecesinin yaşandığı gece mesai bitiminden sonra evime gittim ve saat 23.00'te aranarak göreve çağrıldım. Yasal çerçevelerin içerisinde verdiğim emirlerin tüm sorumluluğu bana aittir. Yasal olan bu emirleri askeri hiyerarşi içerisinde getiren tabur personelinin hiçbir hukuki sorumluluğu yoktur. Onlar benim verdiğim emirleri uygulamışlardır. Ancak bize katılan topçu destek bölüğünün sorumluluğu 'Tamam çıkın' diyen Topçu Tabur Komutanı Mehmet Daloğlu'na aittir. 11 Temmuz 2016 tarihinde atama emrine uygun olarak birliğime katıldım. Dört gün tabur komutanlığı görevimi yaptım. 11 Temmuz tarihinde aynı zamanda Lüleburgaz'dan ev kiraladım ev sahibi ile kira sözleşmesi yaptım. Benim darbe girişimine ilişkin hiçbir ilgim yoktur." dedi.
Göreve çağrılmasının ardından aceleyle evden çıktığını ve göreve giderken silahını evde unuttuğunu aktaran Çiçek, telefonunun şarjının da bitmek üzere olduğunu aktardı.
Karargaha vardığında tüm tabur komutanlarının ve şube müdürlerinin harekat merkezinde toplandığını anlatan Çiçek, savunmasına şöyle devam etti:
"Birliğe geldiğimde binbaşı Servet Arslan, tugay komutanının Çorlu'da olduğunu ve onu bekleyeceğimizi söyledi. Binbaşı Engin, masadaki sıkıyönetim direktifini inceledi ve evrakın saçma olduğunu söyledi ve masaya fırlattı. Biz bu konuşmalardan tugay karargahının sıkıyönetim emrini o ana kadar uygulamadığını ve o andan sonra da uygulamayacağını anladık. Orada bulunanlardan hiç kimse aksine bir şey söylemedi. Servet bana dönerek emir verir bir üslup ile 'Taburunu hazırla KOKTOD planı kapsamında derhal İstanbul'a gidiyorsun' dedi. Benden kıdemsiz birisinin benimle böyle konuşması beni kızdırdı. 'Kendi kafanızdan saçma sapan bir iş yapmıyorsunuz değil mi?' diye bağırdım. 'Bir emir var mı, ordunun, kolordunun haberi var mı?' diye sordum. O da bana kızarak 'emir var inanmıyorsan orduyu ara' diyerek cevap verdi. Müteakiben Servet bana ve Mehmet Daloğlu'na, Nisan 2016'da kolordu tarafından onaylanmış KOKTOD planını gösterdi. Planda İstanbul'da meydana gelen herhangi bir olayda 1. Ordunun emriyle tugayda 2. Taburun İstanbul'a takviye gidileceği yazıyordu. Ardından tugay komutanı geldi, 'Birliklerinizi KOKTOD planına göre hazırlayın' dedi. Biz de tugaydan ayrıldık. Daha sonra bana verilen emirleri diğer personele ileterek KOKTOD ekibinin hazırlanmasını emrettim. İçtima alanında bulunan 40 rütbeli personelden 31'ini plan çerçevesinde seçtik."
"Tugay komutanı İstanbul'a gitmemiz için ısrarcı oldu"
Tugay komutanı Doğan'ın emri ile İstanbul'a gitmek üzere KOKTOD ekiplerini hazırladıklarını aktaran Çiçek, tüm personelin mühimmat aldığını dile getirdi.
Tugay mühimmat sorumlusundan en son mühimmatı taburun aldığına vurgu yapan Çiçek, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Sadece rütbeli personel mühimmat aldı. Onlar da hücum yeleklerinde bulundurdular. 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece telefonla aranmam üzerine, beylik silahımı bile almadan aceleyle tugaya geldim. Bana verilen emir üzerine askerleri uyandırarak hücum yeleği ve silahlarla donattık. Televizyonda gördüğüm haberlerden dolayı kafamda tereddütler oluştu. Üst rütbeli komutanlarıma konuyu sorduğumda, kimse net ve kesin bir şey demedi. Sıkıyönetim emirlerinden bize bahsedilmedi. Tugay komutanı kışlaya gelerek intikal hazırlıklarını kontrol etti ve 'Çıkın' diye emir verdi. Ben de adet olduğu üzere çıkış yapmadan önce tabur personelini toplayıp o ana kadar öğrendiklerimi ve bize verilen görev konusunda kısa bir konuşma yapmamı müteakip kışladan 04.30'da çıkış yaptık."
Çiçek, otobana girmeden önce yolun emniyet güçlerinde kesildiğini görünce konvoyu durdurup polislerin yanına gittiğini dile getirerek, "1. Ordunun emriyle KOKTOD kapsamında darbeyi bastırmak üzere İstanbul'a gittiğimizi söyledim. Fakat polisler bu konuda bilgilerinin olmadığını ve kışlaya dönmemiz konusunda ısrarcı oldular. Ben Servet'in telefonundan tugay komutanına ulaşarak durumu anlattım. Tugay komutanı da emrin ordu komutanlığının emri olduğunu, oradakilerin emirden haberlerinin olmayabileceğini söyledi ve intikale devam etmem konusunda ısrarcı oldu. Ben her seferinde durumu anlatarak tugay komutanından geri dönmemiz konusunda emrini almak istedim. Ancak tugay komutanı ısrarla intikale devam etmemizi ve en son aramamda ise bana bağırarak, 'Beceremediysen çabuk dön kışlana' deyince kışlaya dönmeye karar verdik. Bölük komutanlarına 'geri dönüyoruz' dedim. En öndeki aracıma doğru yürüdüm, şoförüme 'geri dönüyoruz' dedim araca binerken gözaltına alındım." ifadelerini kullandı.
Araçtan hiçbir personeli indirmediğini, emniyet güçleriyle tek kendisinin muhatap olduğunu aktaran Çiçek, şunları söyledi:
"Asla suç içeren bir konuşma yapmadım ve davranışta bulunmadım. Kamu görevlilerine 'sayın savcım' ve 'efendim' gibi saygın ifadeler kullandım. Vatandaşlara karşı 'lütfen olayları provoke etmeyin, bizim muhatabımız polis' diye konuşarak, olayı çözeceğimizi anlatarak onları sakinleştirmeye çalıştım. Orada bulunan savcıya ve emniyet personelinin emir ve talimatlarına asla direnmedim. Yolun açılması konusunda asla ısrarcı olmadım. Taburun şanssızlığı KOKTOD planında İstanbul'a takviye edecek birlik olmasıydı. Planda benim taburumun ismi yer almasaydı kışlayı asla terk etmezdik."
Çiçek, hakkındaki suçlamaların çok ciddi ve telafisi mümkün olmayan suçlar doğurabileceğini savundu.
Darbeciler tarafından İstanbul, İzmir ve Ankara gibi illerde düzenlenen hiçbir toplantıya katılmadığını öne süren Çiçek, terör örgütü tarafından kendisine hiçbir emir verilmediğini savundu.
İsteği dışında ataması yapılmış
Latif Çiçek, savunmasında Lüleburgaz 65. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına isteği dışında atamasının yapıldığını ileri sürdü.
Atanmasında herhangi gibi bir usulsüzlük yapılıp yapılmadığından bilgisinin olmadığını dile getiren Çiçek, tayin istek formuna Lüleburgaz'ı yazmadığını söyledi.
İstek formuna Lüleburgaz yazmamasına rağmen atamasının Lüleburgaz'a yapıldığını aktaran Çiçek, "Darbe girişiminden 4 gün önce 65. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına tabur komutanı olarak atandım. Tayin istek formuna 10-15 il yazmama rağmen, istek dışı Lüleburgaz'a atandım. O gece hiç kimseyi tehdit etmedim ve bana verilen emirleri yerine getirdim." iddiasında bulundu.
Tugay komutanı Doğan ile ilk kez darbe girişimin yaşandığı gece tanıştığını dile getiren Çiçek, hiçbir personele yasa dışı bir talimat vermediği yönünde savunma yaptı.
"Polisler Atatürk resmini göstermeye çalıştı"
15 Temmuz gecesi İstanbul'daki kolluk kuvvetlerine destek vermek ve darbeyi bastırmak amacıyla yola çıktıklarını ileri süren Çiçek, mevcut ZPT'lerin teknik özelliklerinin İstanbul'a gitmeye uygun olmadığını savundu.
Araçların eski olması nedeniyle İstanbul'a nasıl gideceklerini düşündüğünü belirten Çiçek, Lüleburgaz TEM otoyolu gişelerinde polis ekiplerinin, konvoyun önünü kestiğini kaydetti.
Polis ekiplerine İstanbul'daki darbeyi bastırmak amacıyla kolluk kuvvetlerine ve vatandaşlara destek vermek için gitmeye çalıştıklarını anlattığını öne süren Çiçek, "Onlara İstanbul'a neden gidiş maksadımızı anlatmaya çalıştığım ve onların bu emrin kanunsuz olduğunu anlatmak uğraştığım için kargaşada hiç bir telefona bakamadım. Etrafımı polisler sarmıştı. Kendi cep telefonlarındaki Atatürk resmini bana göstermeye çalışıyorlardı. Başsavcımızın 'bak diyorum gözaltı kararı var' ifadesi yer almaktadır. Bana o gece gözaltı kararının tebliğ edildiğini kesinlikle hatırlamıyorum. Karar tebliğ edilseydi hemen uyar ve teslim olurdum." diye konuştu.
Çiçek, duruşmada, mahkeme heyeti, avukat ve diğer sanıkların sorularını cevapladı. Mahkeme başkanı İzzet Koçer'in, "Önünüzü polisler mi, yoksa halk mı kesti?" sorusu üzerine önlerini polislerin kestiğini söyledi.
Daha sonra vatandaşların da olay yerine geldiğini belirten Çiçek, polis ve vatandaşlara hiçbir şekilde direnmediğini iddia etti.
Kışladan çıkış ve İstanbul'a gidiş amaçlarının darbe girişimini bastırmak olduğunu savunan Çiçek, şöyle devam etti:
"Kışladan çıktığımız TEM otoyolu girişinde polisler tarafından önümüz kesildi. Cumhuriyet başsavcımızın, kaymakam vekilimizin ve emniyet müdürümüzün orada olduğunu gördüm. Polisler o esnada sivildi ve içerisinde halk var mıydı bilmiyorum. Polislere bize verilen emri ve İstanbul'a gidiş sebebini anlattım ancak çıkışımızın kanunsuz olduğunu ve kışlaya dönmemiz gerektiğini belirttiler. Bu sırada emniyet müdürü 'bizi ezmeden geçemezsin' dedi. Ben de polisleri göstererek, 'bunların hepsi Güneydoğu'da, çalıştığım arkadaşlarımdır, ben hiçbirine silah çekemem' dedim. Daha sonra 1. Ordu'nun KOKTOD planı kapsamında İstanbul'a gittiğimizi, bilgilerinin olmadığını söyledim."
Olaylar sırasında tugay komutanı Doğan'ı arayarak durumu izah ettiğini aktaran Çiçek, Doğan'ın sürekli İstanbul'a intikal etmeleri yönünde ısrarcı olduğunu savundu.
İntikale devam etmek için bir süre polisleri ikna etmeye çalıştığını anlatan Çiçek, "Bize verilen emir İstanbul'daki darbenin bastırılmasına yöneliktir. Bizim çıkışımızın emniyet güçlerinde yanlış anlaşıldığını düşündüm. Bu sırada tuğgeneral Doğan ile telefonla birkaç kez daha görüştüm. Kışlaya dönme emri vermesi için görüştüğüm Doğan, bana 'Beceremediyseniz kışlaya dönün' demesi üzerine, kışlaya döneceğimiz sırada gözaltına alındım."
Duruşmanın beşinci gününde 81 sanıktan 10'unun savunmaları tamamlandı.
Duruşmaya 27 Şubat Pazartesi günü devam edilecek.
4 KEZ ÖMÜR BOYU HAPİS İSTENİYOR
Kırklareli 1'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianamede 65'inci Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Cemalettin Doğan'ın da bulunduğu 38'i tutuklu 81 sanık hakkında, 'Hükümete karşı silahlı isyan ve silahlı FETÖ terör örgütü üyesi olmak, TBMM'yi ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya, görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs, Türkiye cumhuriyeti anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs' suçlarından 4 kez ağırlaştırılmış ömür boyu, silahlı terör örgütüne üye olmak, suç işlemek amacıyla örgütü kurma suçlarından da 5-10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmaları istendi.
Paralel yapı-27 Aralık (2016) 'Kırklareli Darbe Yapılanması 81 sanık' davası
(26 Şubat 2017, 11:58)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: