Tam
EskidenYeniye
 

Ankara'daki ilk Darbe davası başladı

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi kapsamında Ankara'da açılan ilk dava olan ve Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin 27 kişinin yargılandığı dava başladı. 6-7-8-9-10 Şubat'ta peşepeşe günlerde görülen duruşmalarda sanık savunmaları alındı. Tutuklu 21 sanıktan 2'sinin tahliye edildiği dava 15 Mayıs'a ertelendi.

Önceki haber title=Sonraki haber

11.02.2017 11:40 FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi kapsamında Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin 27 kişinin yargılandığı dava başladı. 6 Şubat'ta başlayıp peşpeşe günlerde görülen duruşmalarda sanık savunmaları alındı.

06.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara'da 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin ilk dava 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. Sincan Cezaevi kampüsü içerisine yapılan duruşma salonunda Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen ilk duruşma öncesi cezaevi çevresinde polis ve jandarma yoğun güvenlik önlemi aldı. Cezaevine giden bütün araçlar tek tek aranırken, jandarmaya ait bir 'drone' da havadan görüntü aldı. Duruşmaya müşteki, sanık yakınları ve avukatların dışında izleyici alınmadı.

Duruşmaya, 21'i tutuklu 27 sanık ile avukatları ve müşteki avukatları katıldı.

Duruşmada hazır bulunanların tutanağa geçirilmesinin ardından Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ, iddianameyi özetledi ve usul hakkında bilgi verdi. Sanıkların belirlenen liste çerçevesinde savunmalarının alınacağını söyleyen Özbağ, savunmaların da SEGBİS ile kaydedileceğini ifade etti.

Savunmalara geçilmeden önce bazı sanık avukatları söz alarak, tanıkların ifadesinin talimatla değil, duruşma salonunda alınmasını talep etti. Ardından suç tarihinde albay rütbesiyle Özel Hava Alay Komutan Yardımcısı olarak görev yapan tutuklu sanık Ahmet Balaban savunmasına başladı.

Balaban, 15 Temmuz gecesi evindeyken kendisini arayan nöbetçi amir Kara Pilot Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu'nun, "Alarm verildi. Acilen birliğe gelmeniz lazım." dediğini, bunun üzerine birliğe gittiğini söyledi.

Alayda ilk kez bir alarm durumuyla karşılaştığını belirten Balaban, terör endişesi nedeniyle alarm verildiğini değerlendirdiğini anlattı.

Balaban, sanıklardan Kara Pilot Yarbay Halit Kabil'in kendisine, "Genelkurmay Birinci Başkanının emriyle kritik personel Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın, acilen Akıncılar Üssü'ne götürülmesi gerekiyor." dediğini kaydeden Balaban, Kabil'in, bu emrin Özel Kuvvetler Harekat Şube Müdürü Albay Ümit Bak tarafından kendisine verildiğini söylediğini aktardı.

Bu durum karşısında şaşırdığını ve Ümit Bak'a ulaşmaya çalıştığını belirten Balaban, Bak'ın, "Genelkurmay Başkanının emriyle alay komutanının kritik personel olduğunu, gerekirse alıkonularak götürülmesi." gerektiğini söylediğini kaydetti.

Yine bu görüşmede, Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın şehir dışında olduğunu öğrendiğini söyleyen Balaban, daha sonra Tatan'ın helikopter ile Akıncılar Üssü'ne götürüldüğünü ifade etti.

"Kıdemli personel olarak Semih Terzi'nin yanına gittim"

İlerleyen saatlerde nöbetçi amir Çakıroğlu'nun, Diyarbakır'dan Tuğgeneral Semih Terzi'nin bir taburla geleceğini ve Oğulbey Gölbaşı'na geçeceğini bildirdiğini anlatan Balaban, şöyle devam etti:

"Zekai Aksakallı makamında olmadığı için Semih Terzi'nin Oğulbey'e geçmesinin normal olduğunu değerlendirdim. Konuştuğum Ümit Bak, Diyarbakır'dan gelen personelin karayoluyla Oğulbey'e gitmesinin güvenli olmadığını söyledi. Görüşmede, personelin hava yoluyla gönderilmesi gündeme geldi. Alaydaki en kıdemli personelin generalleri karşılaması gerekir. Ben de en kıdemli personel olarak Semih Terzi'nin yanına gittim, 'Hoşgeldiniz' dedim. Ümit Tatan'ın, Genelkurmay Birinci Başkanının emri gereği Akıncılar Üssü'ne bırakıldığını söyledim. 'Emir komuta bende. Bu saatten sonra alay nizamiyesinden giriş çıkış olmayacak.' dedi."

Balaban, gece boyunca iki helikopterin üç uçuş gerçekleştirerek, Terzi'nin de aralarında bulunduğu personeli Oğulbey'e taşıdığını ifade ederek, bu uçuşların "planlı" değil, "acil" uçuşlar olduğunu söyledi.

Terzi ile Diyarbakır'dan gelmelerine karşın ekipten 5-6 kişinin Terzi ile hareket etmeyerek alayda kaldığını belirten Balaban, bu personelin davranışlarının sıra dışı geldiğini anlattı.

Ahmet Balaban, "Ankara içindeki uçuşların izin makamı Alay Komutanlığıdır. Personeli Diyarbakır'dan Ankara'ya getiren pilotlar nasıl suçlanmıyorsa, helikopter pilotları da suçlanamaz. O sırada elimde Semih Terzi hakkında olumsuz hiçbir bilgi yoktu. Tam tersine, Semih Terzi hakkında olumlu bir inanç ve güven duygusu vardı." diye konuştu.

-"Yaralı tahliyesine öncelik verdim"

Helikopterler geri dönerken Ümit Bak'ın kendisini arayarak, Semih Terzi'nin yaralandığını ve acilen helikopterle GATA'ya nakledilmesini istediğini kaydeden Balaban, "Normal yöntem helikopterle intikaldi. Ümit Bak benden helikopter istedi. Yaralı tahliyesine öncelik verdim. Halit Kabil, 2 helikopterden birine ulaşıp tahliyeyi başlattı." dedi.

Zekai Aksakallı ile telefonda görüştüğünü, yaptıkları işleri anlattığını belirten Balaban, Aksakallı'nın kendisine, Semih Terzi için "Hain geberdi." dediğini aktardı.

En büyük şoku burada yaşadığını anlatan Balaban, bu yaşananların ardından Özel Kuvvet Tim Komutanı Ahmet Kemal Yılmaz'ın kendisine odasında kalması gerektiğini söylediğini, odasının kapısında nöbet tutanlar bulunduğunu belirtti.

Balaban, bu süreçte yaptığı telefon görüşmesinde, Aksakallı'nın kendisine güvendiğini söylediğini ve Genelkurmay Başkanının, Akıncı Üssü'nden alınması için "güvendiği personelden tim oluşturmasını" istediğini savundu. Balaban, daha sonra bu uçuşa ihtiyaç kalmadığının söylendiğini kaydetti.

Ahmet Balaban, sabah saatlerine doğru, odadaki personelin kendisine ters kelepçe taktığını, gözlerinin bağlandığını anlattı. Balaban, yemek verilmeden sorgulandığını, 24 saat su dahi verilmediğini savunarak, işkence ve kişisel hakarete maruz kaldığını ileri sürdü. Balaban, şunları kaydetti:

"Bugüne kadar TSK dışındaki kimseden emir ve talimat almadım. Askerlik mesleğinin değerlerine önem verdim. Mutlak itaat ilkesi gereği emirleri yerine getirdim. FETÖ/PDY ile herhangi bir iltisakım yok. Bu örgüte üyeliğimi iddia edecek kimse yok. 15 Temmuz 2016'da ülke genelinde bir terör eylemi olduğu düşüncesiyle alaya geldim. Televizyonlar haber verebilir ama bir askeri alanda ne yapılacağını söylemez. Tüm şoklara rağmen ben rutine uygun davrandım. Hiçbir zaman darbe yaptığımı düşünmedim. Darbecilerle fikir ve eylem birliğim yok. Gece yarısı Diyarbakır'dan havalanan uçağa kim kalkış izni vermişse, helikopterlere de aynı kişi izin vermiştir. Beraatıma karar verilmesini istiyorum."

"Emri yerine getirdim"

Duruşmada, suç tarihinde yarbay rütbesiyle Pilot Tabur Komutanı olan tutuklu sanık Halit Kabil de savunma yaptı.

Kara Pilot Yarbay Halit Kabil, birliğe alarm emri verildiğini, emir komuta içinde hareket ettiğini savundu.

Alarm talimatının gerekçesinde, Genelkurmay Birinci Başkanının emriyle kritik personel Alay Komutanı Alay Ümit Tatan'ın, acilen Akıncılar Üssü'ne götürülmesi gerektiğinin belirtildiğini söyleyen Kabil, "Fransa'da çok ciddi terör saldırısı olmuştu. Ortada ciddi bir durum vardı. Bu nedenle alarm verildiğini değerlendirdim." dedi.

Kabil, alarm emri verildiği sıralarda darbe lafının geçmediğini, emrin gereğini yerine getirdiklerini savunarak, "Terzi'nin vurulması bazı soru işaretlerini oluşturdu ama başka şansımız yoktu. Ortada bir çift başlılık olduğunu da anladım. Bekleme kararı aldım. Zaten bir icraatımız yoktu. Darbenin bir parçası olsam niye alayda kalayım. Baktım işler kötüye gidiyor kaçardım." ifadelerini kullandı.

Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın sorularını da yanıtlayan Kabil, Ümit Tatan'ı helikoptere bindirirken koluna girerek, "Şu an darbe gerçekleşiyor, zorluk çıkarmayın." dediğinin hatırlatılması üzerine, "Koluna girdim ama bu sözü söylemedim." diye konuştu.

"Tatan'ı neden Akıncı Üssü'ne götürdüğünü sorgulamadın mı?" sorusu üzerine Kabil, "Ömer Halisdemir, Semih Terzi'yi neden öldürdüğünü sorgulamadığına göre, ben de sorgulamadım. Emri yerine getirdim." sözlerini kullandı.

Kabil, bir başka soru üzerine de Albay Ümit Bak'tan emir aldığını, aldığı alarm emrini, "Fransa'daki terör saldırılarının ardından önemli terör olayları olacağı ve ülkenin sıkıyönetime doğru gideceği şeklinde algıladığını." aktardı.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde derdest edilen Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ı Akıncı Hava Üssü'ne götüren helikopterin birinci pilotu Ümüt Arif Bağ'ın savunması alındı.

Üzerine atılı suçları kabul etmediğini, hiçbir örgütle bağlantısının bulunmadığını, emir ve komuta zinciri içinde hareket ettiğini savunan Bağ, FETÖ'nün darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz 2016'da yıllık izninin bittiğini ve Ankara'ya döndüğünü, kendisini alması için görüştüğü mesai arkadaşına gelen telefon üzerine arkadaşına ait araçla hızla birliğe geldiklerini söyledi.

Bağ, "Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın Akıncı Üssü'ne götürülmesi emrini Tabur Komutanı Kara Pilot Yarbay Halit Kabil'den aldık." diyerek, görevi zorluğu ve kıdemli olması dolayısıyla üstlendiğini, emir üzerine uçuş malzemelerini almak için malzemelerin bulunduğu bölüme geçtiğini anlattı.

Kendi gece görüş gözlüğünü bakıma verdiğini, bu nedenle başka bir gece görüş gözlüğü temin etmeye çalıştığını dile getiren Bağ, "Bu faaliyetten hiçbir şekilde haberim yoktu. Planlı ve haberli bir faaliyet değildi. Gece görüş gözlüğümü bakıma vermiş olmam, bu faaliyetten haberim olmadığını gösteriyor." şeklinde konuştu.

Bağ, uçuş malzemelerini aldıktan sonra helikopter pistine geçtiğini ifade ederek, bu sırada Alay Komutanı Tatan'ın bir grupla helikoptere doğru gittiğini gördüğünü, bu grubun yaklaşık 50 metre gerisinden helikoptere yürüdüğünü, Tatan ile hiçbir temas ve diyaloğunun olmadığını öne sürdü.

Helikoptere bindikten sonra ikinci pilotunun geldiğini ve uçuş hazırlıklarına başladıklarını anlatan Ümüt Arif Bağ, kuleye uçuş kodu, isimleri ve uçuşun nedenine ilişkin bilgi verdikten sonra uçuş için izin istediklerini ancak kulenin izin vermeyip kendilerini 10-15 dakika beklettiğini söyledi.

"O gün herkes sahte kodlar kullanmış"

Genelkurmay Başkanlığının uçuşları yasaklamasına ilişkin emrini bilmediğini, kule görevlilerinin de bu konuda kendilerine bilgi vermediğini iddia eden Bağ, "Kaldı ki Diyarbakır'a gitmek üzere o gün birliğimize ait bir uçak havalanmış. Eğer yasa dışı bir faaliyet içinde bulunduğumuzu düşünseydik kuleye kendi ismimizi ve gerçek uçuş kodumuzu vermezdik. Öğrendiğimize göre o gün herkes sahte kodlar kullanmış." diye konuştu.

Bağ, kulenin uçuş izni vermemesi üzerine Yarbay Halit Kabil'i aradığını aktararak, Kabil'in bazı görüşmeler yaptığını söylediğini ve kulenin izni olmadan havalanabilecekleri yönünde talimat verdiğini, bunun üzerine Alay Komutanı'nı Akıncı Üssü'ne götürdüklerini ve saat 01.00 sularında da birliğe döndüklerini bildirdi.

Bağ, uçuşun ardından bir süre televizyon izlediğini, Semih Terzi'nin vurulduğunu öğrendiğini, daha sonra odasında istirahata çekildiğini ifade etti.

Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın sorusu üzerine Bağ, Alay Komutanı'na cebir ve şiddet uygulandığına dair bir gözleminin olmadığını söyledi.

Dursun Varlı'nın ifadesi

Sanıklardan eski Pilot Binbaşı Dursun Varlı da 15 Temmuz akşamı 22.00 sıralarında Halit Kabil'in kendisini arayarak, alarm durumu olduğunu söylediğini, acilen birliğe gelmesini ve diğer personele de haber vermesini emrettiğini savundu.

Bir gün önce Fransa'da terör eylemi gerçekleştiğini, bu yüzden terör eylemi olduğunu düşündüğünü ifade eden Varlı, saat 22.50'de birliğe girdiğini anlattı.

Varlı, şöyle devam etti:

"Kabil bana, anormal bir durum olduğunu söyledi, hemen üzerimi değiştirmemi emretti. Gittim, üniformamı giydim ve silahımı kuşandım. Personel alaya gelmeye başlamıştı. Saat 23.05 sıralarında Alay Komutan Yardımcısı Ahmet Balaban geldi. Halit Yarbay, Genelkurmay Birinci Başkanı'nın emri olduğunu, Alay Komutanı'nın Akıncı Üssü'ne tahliye edilmesi emri verildiğini bize iletti."

Varlı, kısa süre sonra Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın birliğe geldiğini ve "Durum nedir?" türü sorular yönelttiğini belirterek, bu sırada Yarbay Halit Kabil'in, Tatan'a, Genelkurmay Başkanı ve Özel Kuvvetler Komutanı'nın emriyle tutuklandığını söylediğini ifade etti.

Varlı, helikoptere doğru götürülürken karşı çıkan Tatan'a Kabil'in, "Komutanım, benim yapacağım bir şey yok. Genelkurmay Birinci Başkanı ve Özel Kuvvetler Komutanı'nın emri." dediğini söyledi.

Albay Balaban'ın, Diyarbakır'dan ekip geleceğini ve bu ekibin Oğulbey Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı Karargahına götürüleceği emrini verdiğini ifade eden Varlı, Diyarbakır'dan gelenleri götürdükten sonra Etimesgut'a döndüklerini anlattı.

Sonradan Semih Terzi'nin yaralandığını öğrendiklerini, tekrar giderek, Oğulbey'den Terzi'yi aldığını ve GATA'ya götürdüğünü ifade eden Varlı, suçlamaları reddetti.

Duruşmada  Diyarbakır'dan gelen darbeci Tuğgeneral Semih Terzi ve beraberindeki ekibi Özel Kuvvetler Komutanlığına taşıyan helikopterin birinci pilotu Mehmet Sağlam'ın savunması dinlendi.

Sağlam, alaya 7 gün önce atandığını, darbe girişimi gecesi evde, ertesi gün tatile çıkmak üzere çantalarını hazırlandıkları sırada Tabur Komutanı Halit Kabil'in kendisini arayarak, "Hemen birliğe gel" dediğini söyledi. Sağlam, izinde olduğu için 15 günlük sakalı bulunduğunu, hemen tıraş olarak birliğe gittiğini anlattı.

Burada Kabil'in, "Genelkurmay Başkanının ve Özel Kuvvetler Komutanının, Alay Komutanının alınarak, Akıncı Üssüne götürülmesi emri olduğunu" söylediğini öne süren Sağlam, "Kendisine şunu sordum: Emin misiniz? 'Tereddüt etme' dedi. Yazılı emir olup olmadığını sordum, 'Yazılı emir de var. Geliyor' dedi. Büyük bir terör eylemiyle karşı karşıya olduğumuzu değerlendirdim. Böyle bir emir üzerine oradaki hiç kimse 'ama, fakat' diyemez. Hiç kimse Hulusi Akar'ı veya Zekai Aksakallı'yı arayıp, 'Böyle bir emriniz var mı' diye soramaz." ifadelerini kullandı.

"Şartların normal olmadığını, verilen emri yerine getirmemenin çok farklı sonuçlara yol açabileceğini" ifade eden Sağlam, "Zekai Aksakallı, Alay Komutanı yerine Tabur Komutanının Akıncı'ya götürülmesini söyleseydi, onu da yapacaktık." dedi.

Darbeci Tuğgeneral Semih Terzi'yi öldüren Astsubay Ömer Halisdemir'in, Zekai Aksakallı ile telefonda konuştuktan sonra bunu gerçekleştirdiğini belirten Sağlam, "Zekai Aksakallı telefonla onu arıyor, tuğgenerali vuruyor. Benim ise karşımda sıralı amirlerim var. Halisdemir ne kadar vatanseverse, ben de o kadar vatanseverim." iddiasında bulundu.

Kendisinin ve sanıklardan Soner Erol'un kullandığı helikoptere binen Terzi'yi Oğulbey'e götürdüklerini kaydeden Sağlam, "Etimesgut'a dönerken, Güvercinlik'in frekansını da dinliyorduk. Bu sırada telsizden biri 'Emniyetten ateş geliyor' dedi. Karşısındaki de 'Atış gelen yere atış serbest' dedi. Bunu duyunca Soner de ben de şok olduk." diye konuştu.

Semih Terzi'yi Diyarbakır'dan Ankara'ya getiren uçağın alaya inmesinin ardından bu timi taşımak üzere bir otobüsün alaya geldiğini dile getiren Sağlam, otobüsten inen sivil şahsı alaya almadığını, derhal alayı terk etmesini söylediğini aktardı. Sağlam, "Darbeci olsam, Terzi'yi almaya gelen otobüsü niye alaya almayayım?" sorusunu yöneltti.

Darbeci Terzi ve beraberindeki timi özel kuvvetlere taşımak için iki uçuş ayarlandığını, gece uçuşları daha zor olduğu için tecrübeli pilotlar arasından seçim yapıldığını anlatan Sağlam, "Aramızda alkol aldığını da söyleyenler olduğu için uçuşu kabul ettim. Semih Terzi'yi tanımıyordum. Uçakta adını öğrendim." savunmasını yaptı.

Terzi ve beraberindekiler helikoptere binerken, onlarla gelen timden 5-6 kişinin alayda kaldığını belirten Sağlam, "Semih Terzi'ye, 'Aşağıda personel kaldı, bekleyelim mi' diye sordum. 'Malzeme indiriyorlar, ikinci sortide alırsınız' dedi. Bu kişiler Terzi vurulduktan sonra Aksakallı Paşa'nın emrine girip, bizi tutukladılar." şeklinde konuştu.

Olayların ardından taburdaki odasına gittiğini ve burada tutuklandığını anlatan Mehmet Sağlam, savunmasına şöyle devam etti:

"Bunların darbeci olabilecekleriyle ilgili hiçbir şey aklımdan geçmedi. Ben pilotum, meslek hayatımda kimseye ateş etmedim. Hulusi Akar ve Zekai Aksakallı'nın emirlerini yerine getirdiğimi zannediyordum. Ümit Tatan'ın bu olaylarla ilgili kısmen veya tamamen bilgi sahibi olduğunu düşünüyorum. Genelkurmay Başkanlığının tüm uçuşların yasaklandığına dair emri bize iletilse ona göre adım atardık. Tüm bunlarda sorumluluk sahibi olması gereken alay komutanı şimdi kahraman.

Zekai Aksakallı televizyonlara çıktıktan sonra emir komuta zinciri içinde işlerin yürümediğine dair bilgi sahibi olduk. Bilseydim adım atmazdım ama direnebilir miydim onu da bilmiyorum. Darbe girişimi olacağını bilsem 7 bin 500 lira peşin ödeyip 17 Temmuz günü için tatil satın alır mıydım? 15 Temmuz'a kadar üye olduğum tek örgüt Türk Silahlı Kuvvetleridir. Filler tepindi, biz altta kalan çimenler olarak ezildik."

Hüseyin Çakıroğlu'nun ifadesi

Sanık Hüseyin Çakıroğlu da ifadesinde yıllık izin planladığını, bir arkadaşının ricası üzerine onun nöbetini tutmayı kabul ettiğini ve 15 Temmuz'da alayda nöbetçi subay olarak görevli bulunduğunu aktardı.

Özel Kuvvetler Harekat Merkezinden, saat 19.30 sularında, yurt genelinde tüm uçuşların durdurulduğuna dair bir emir aldığını belirten Çakıroğlu, emri telefonla hemen Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'a ilettiğini söyledi.

Tatan'ın emri teyit etmesini istemesi üzerine Özel Kuvvetler Komutanlığı Harekat Merkezini arayıp emri sorduğunu anlatan Çakıroğlu, buradaki görevlilerin Albay Tatan'ı bilgilendireceklerini söyleyerek kendisini aradan çıkardığını, uçuş yasağına ilişkin daha sonra kendilerine herhangi bir bilgi verilmediğini iddia etti.

Albay Ümit Tatan'ın, saat 20.45 sularında kendisini arayıp Semih Terzi ve beraberindekileri Diyarbakır'dan alan uçağın hazırlanması ve 21.15'te hareket etmesini emrettiğini ileri süren Çakıroğlu, alay komutanının daha sonra defalarca bu uçağa ilişkin bilgi istediği iddiasında bulundu.

Bu durumu normal karşılamadığını ifade eden Çakıroğlu, "Alay Komutanı 'Durum nedir?', 'Uçak nerede kaldı?' diye uçakla ilgili anormal şekilde bilgi talebinde bulundu. Normalde uçak kalktıktan sonra komutana 'Uçak kalktı' diye bilgi veririz. Aramızda kısa konuşmalar geçer. Komutan, acil görevi bulunmayan 25-26 kişilik timi nakledecek bir uçağın kalkışını sıkı sıkıya takip etti." diye konuştu.

Bu görüşmelerden sonra, Tatan'ı alaya gelişi sırasında karşıladıklarını belirten Çakıroğlu, Yarbay Halit Kabil ile bir süre görüşen komutanın, daha sonra helikoptere bindirilip Akıncı Üssü'ne götürüldüğünü söyledi. Çakıroğlu, Tatan'ın üsse götürülmesinin Genelkurmay 1. Komutanının emri olduğunu kendilerine Yarbay Kabil'in söylediğini kaydetti.

Hüseyin Çakıroğlu, "Uçuş yasağına ilişkin bize bilgi vermeyen Alay Komutanı Tatan ve Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı bizi bu hale düşürdü. Şikayetçiyiz. Bilgilerine başvurulmasını istiyoruz. Ben yanlış bir şey yapmadım. Yanlış yaptığımı düşünseydim sivil kıyafetlerimi giyer alaydan giderdim. Böyle birşey yapmadım." dedi.

Mahkeme heyeti, Çakıroğlu'nun ifadesinden sonra yarın sabah devam etmek üzere duruşmayı sonlandırdı.

07.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesindeki duruşmaya, 21'i tutuklu 27 sanık ile avukatları ve müşteki avukatları katılıyor.

Cezaevi yerleşkesi içindeki salonda dün yapılan duruşmada, Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın derdest edilerek Akıncı Üssüne götürülmesi ve Diyarbakır'dan gelen darbeci general Semih Terzi ile beraberindeki timin helikopterle Özel Kuvvetler Komutanlığına taşınması eylemlerini yürüten sanıklardan 6'sı dinlendi.

Sanıklar, savunmalarında, haklarındaki suçlamaları reddederek, darbe gecesi gerçekleştirdikleri faaliyetleri emir komuta zinciri içinde, Genelkurmay Birinci Başkanlığı ve Özel Kuvvetler Komutanlığının emri doğrultusunda yaptıklarını zannettiklerini öne sürdü.

Duruşmada, Özel Hava Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ı, Akıncı Üssü'ne götüren helikopterin pilotu İzzet Henek savunma yaptı.

Henek, 15 Temmuz günü izinli olduğunu, Tabur Komutanı Halit Kabil'in arayarak alaya çağırdığını söyledi.

Alaya geldikten sonra Halit Kabil'in, "Alarm verildi, Alay Komutanını Akıncı Üssü'ne götüreceğiz." dediğini aktaran Henek, daha önce cezalandırılmak için Silopi'de görevlendirildiğini, dönüşte tayin dilekçesi verdiğini anlattı.

Kabil'e, Akıncı Üssü'ne uçmak istemediğini söylediğini, Kabil'in ise "Çatlak ses istemiyorum, uçacaksın." emrini verdiğini savunan Henek, "Uçmamak için gerekçe uydurdum ama komutanım azarlar biçimde söyleyince emre uydum." ifadesini kullandı.

Henek, kalkış için hazırlık yaptığını, kule operatöründen kalkış için izin istedikten sonra Ümit Tatan ile Halit Kabil'in helikoptere bindiklerini, Tatan'ın helikoptere zorla bindirilmediğini öne sürdü.

"Uçuş yasağı bilgisi bize verilmedi"

Kule operatörünün, "Hava Kuvvetleri Komutanı telefon başında, Genelkurmay Başkanından bilgi istendi bekliyoruz." dediğine dikkati çeken Henek, bu sırada Genelkurmay Başkanlığınca tüm uçuşların yasaklandığına dair emrin kule tarafından kendilerine bildirilmediğini de iddia etti.

Operatör ile yaptıkları telsiz konuşmalarının kaydının dinlenmesini isteyen Henek, operatör ve sıralı amirlerin kendilerinden bilgi sakladığının bu kayıtlarla ortaya çıkacağını savundu.

İzzet Henek, operatör konuşmaları nedeniyle 40 dakika alanda beklediklerini, Halit Kabil'in helikopterden inip karargahta yaptığı telefon görüşmesinin ardından kalkış emri verdiğini bildirdi.

Ümit Tatan'ı Akancı Üssü'ne götürdükten sonra alaya döndüklerine işaret eden Henek, bu süreden sonra gece yarısını geçtikten sonra alayda televizyondan olanları gördüğünü, Kabil'e eve gitmek isteğini ilettiğini ancak izin alamadığı için alayın bahçesindeki çardakta birkaç kişiyle beklemeye başladıklarını belirtti.

Bu saate kadar darbeden haberi olmadığını ve ertesi gün öğlene kadar beklediklerini ileri süren Henek, "Bu süre boyunca kimseyi mesaiye çağırmadım, kimseye emir ve talimat vermedim. Darbeyi öven veya hükümet aleyhine tek bir söz sarf etmedim. Bunlar tanık ve şüphelilerin ifadelerinden de anlaşılacaktır." şeklinde konuştu.

"Kimse tarafından korunup kollanmadım"

İzzet Henek, erken terfi alması gerekirken verilmemesi nedeniyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açtığını, davanın reddedildiğini dile getirerek, şu savunmayı yaptı:

"Hayatımın hiçbir döneminde dersaneye gitmedim, gazete aboneliği yapmadım. Yasa dışı haberleşme kullanmadım. Hiç kimse tarafından korunup kollanmadım. 10 sene operasyon bölgesinde görev icra ettim. Mesleği bırakmak için bir yıldır hazırlık yapıyordum. Askeri kalkışmadan bilgim ve haberim yoktu. Öğrendikten sonra da başarıya ulaşması için faaliyette bulunmadım. Aslar amirlerinin niyetlerini sorgulamaz. Bu nedenle sicil amirimin verdiği emri sorgulamadım. Kanuna aykırı bir emir olmadığı için sorgulamamam normaldir. Askerliğin temeli mutlak itaat kuralını esas almalısınız. Uçmak istemediğim için geçerli bir sebep olmadığını bildiğim halde Akıncı Üssü'ne daha önce gitmediğim bahanesiyle uçmak istemediğimi ilettim ancak kabul görmediği için gitmek zorunda kaldım."

Hakkındaki iddiaları reddeden İzzet Henek, tahliyesi ve beraatine karar verilmesini istedi.

Helikopter pilotu Yeşil'in savunması

Duruşmada daha sonra darbeci general Semih Terzi'yi Özel Kuvvetler Komutanlığına götüren helikopterin ikinci pilotu Özalp Yeşil savunma yaptı.

Yeşil, 12 Temmuz'da Silopi'den döndüğünü, bu nedenle darbe gecesi izinli olduğunu söyledi.

Arkadaşları ve eşiyle Çayyolu'nda bir restoranda yemekte olduğu sırada, amiri pilot binbaşı Dursun Varlı'nın arayarak alaya gelmesini istediğini anlatan Yeşil, "Restoranda jetlerin alçaktan uçtuğunu duydum ama anlam veremedim. Eşimle alaya gittim. Dursun Varlı, üniformamı giyip gelmemi, eşimi eve göndermemi söyledi. 'Darbe olacak, sıkıyönetim ilan edilecek. Olağan dışı duruma karşı hazırlıklı olacağız.' dedi. Varlı, herkesin örnek aldığı, çalışkan bir subaydı. Darbeci olacağından asla şüphelenmedim. Zaten 'Biz darbe yapacağız.' demedi. TSK'nın göz bebeği Özel Kuvvetler Komutanlığının bu işin içinde olacağını düşünmedim. Önceden planlanmış bir darbe girişimine karşı durduğumuzu düşündüm." diye konuştu.

Yeşil, silahının üzerinde olmadığını, komutanının emri üzerine depodan silahını aldığını, ardından uçuş için hazırlık yapması emrinin verildiğini ifade ederek, Diyarbakır'dan gelen Semih Terzi ve beraberindeki ekibi Özel Kuvvetler Komutanlığına götürmesinin söylendiğini kaydetti.

"Alkol aldığım için uçmak istemedim"

Yemekte alkol aldığı için uçuşa çıkmak istemediğini, bu durumu komutanına ilettiğini vurgulayan Yeşil, ancak sorun olmayacağının söylendiğini aktardı.

Semih Terzi'nin götürülmesinde sakınca görmediğini, Terzi'nin diğer helikoptere bindiğini, kendisinin de Terzi ile gelen ekibi Dursun Varlı ile götürdüğünü dile getiren Yeşil, "Dursun Varlı yol gösterici, örnek bir pilottu. Onun verdiği emirlerin yanlış olacağını düşünmedim. Ekibi bırakınca alaya geri döndük." değerlendirmesinde bulundu.

Özalp Yeşil, ardından Semih Terzi'nin yaralandığı haberinin geldiğini, Terzi'nin GATA'ya götürülme görevinin de kendisine verildiğini belirtti.

Helikopterde telsizden başka helikopterlere "Emniyet araçlarını vurun." emrinin verildiğini duyduğunu, ardından Semih Terzi'nin de Zekai Aksakallı'nın emriyle vurulduğunun söylendiğini anlatan Yeşil, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Kimin düşman kimin dost olduğunu anlamadım. Her şey birbirine karışmıştı. Sabaha karşı silahımı depoya teslim ettim. Beklemeye başladık. Kimin hangi taraftan olduğunu anlamadım. Yanımızdakilerden biri Zekai Paşa'yı aradı. Zekai Paşa, 'Ahmet Kemal Yılmaz' ile hareket edin demiş. Sabaha olaylar duruldu. Özel Kuvvetler personeli geldi. Bizi serbest bıraktılar. Ahmet Balaban ve Kabil ile diğerlerini tutukladılar. Alay Komutanımız 'Sizden şüphelenmiyorum.' dedi, bizi bıraktılar. Hatta Ümit Tatan komutanım, benim komutanlığa vekalet edeceğimi söyledi. Pazartesi gününden perşembe gününe kadar mesaide kaldım. Perşembe günü gözaltına alındım. Ben ikinci pilot olarak uçtum. Birinci pilot Dursun Varlı'nın emrini yerine getirdim. Zekai Aksakallı'nın emirlerini yerine getirdiğimizi düşünüyordum. Semih Terzi'nin olumsuz bir davranış içinde olacağını da düşünmedim. Personel emrin ne olduğunu sorgulamaz. Onlarca general taşıdım, hiç sorgulamadım. Azınlık bir grubun kalkışma içinde olduğu söyleniyordu. Bu azınlık içinde olduğumuzu anlamadık çünkü olağan dışı bir emir verilmemişti. Darbeye karşı durduğumu düşünerek görev icra ettim."

Özalp Yeşil, Alay Komutanı Ümit Tatan'ın götürüldüğünü görmediğini de dikkati çekerek, tahliyesi ve beraatini istedi.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, eski Özel Hava Alay Komutanlığı İkmal Astsubayı Yücel Fındık savunma yaptı. Darbe gecesi alayda nöbetçi olduğunu, nöbet listelerinin aylık hazırlandığını belirten Fındık, Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ı almak üzere araç istendiğini diğer askerlerden duyduğu söyledi.

Normalde aracın kendisinden istenmesi gerektiğini ifade eden Fındık, istekle ilgilendiğini ve araçların gönderildiğini anlattı.

Ardından Tatan'ın kendisini arayıp, muhafız alay komutanı ve nöbetçi amirini aramasını ve mesaiye çağırmasını istediğini aktaran Fındık, Tatan'ın emrini yerine getirdiğini kaydetti. "Darbeci olsam bu isteği yerine getirir miydim?" diye soran Fındık, süreçte kimsenin kendisini uçuşların Türkiye genelinde yasaklandığına dair bilgilendirmediğini ifade etti.

Helikopter silahçı personelin kendisini telefonla arayarak, "Tabur Komutanı Halit Kabil'in emri, acil uçuş var" dediğini belirten Fındık, uçuş malzemelerini almak için deponun anahtarını üsteğmene verdiğini, ardından nöbet yerine tekrar geçtiğini söyledi.

Alarm durumu verildiğinin söylendiğini ancak ilk saatlerde ne olduğunun anlaşılamadığını savunan Fındık, "Nöbetçi olmam nedeniyle helikopter taburuna gittim. Pilot Binbaşı Mehmet Sağlam ve Binbaşı Dursun Varlı burada bana ordunun yönetime el koyduğunu, Alay Komutanı'nın gittiğini, Semih Terzi'nin alaya iniş yapacağını söyleyerek, Genelkurmay Başkanlığı internet sitesindeki yazıyı gösterdiler." dedi.

"Korkmuşlardı, tedirginlerdi"

Fındık, ardından televizyonda darbe bildirisinin okunduğunu gördüğünü, bu sırada tutuksuz yargılanan 6 genç pilot astsubayın yanında olduğunu ifade ederek, şu savunmayı yaptı:

"Korkmuşlardı, tedirginlerdi. Ne olduğunu anlamaya çalıştık. Halit Kabil, Mehmet Sağlam ve Dursun Varlı dışında 'darbeden haberim var' diyen duymadım. Sağlam ve Varlı yanımızdan gittikten sonra genç çocuklardan biri, helikopterden insanların üzerine ateş açıldığını gösteren videoyu cep telefonundan izletti. Görüntüleri izledik, 'bu bir vahşet, darbe değil, terör eylemi' dedim. O zaman anladık. Vahşet yaşanıyordu.

'Darbe' diyenlerin dediklerini yapmamalarını söyledim. Kabil, Sağlam ve Varlı dışında kimsenin darbe beyanında bulunduğunu duymadım. Bu üçü kendilerinden emin ve kararlıydılar. Emir komuta içinde hareket etmemizi söylüyorlardı. Darbecilerin bize Genelkurmay Başkanlığı internet sitesindeki bildiriyi, darbeyi tüm ordu yapıyormuş algısını yaratmak amacıyla gösterdiklerini düşünüyorum. Şeytanın bile aklına gelmeyecek olayların arasında kaldım. Bu işi yapanlar, amirlerim Kabil, Sağlam ve Varlı'dır. Her şeyi planlamışlar, buradaki insanları da alet etmişler."

"Darbeci mi değil mi anlamadım"

Malzemelerden sorumlu olması nedeniyle olayların açığa çıkmasının ardından, depoya götürmek üzere helikopterin içindeki tüfekleri aldığını, bu sırada Semih Terzi ile uçakla gelen timden Ahmet Kemal Yılmaz ve beraberindekilerle karşılaştığını anlatan Fındık, "Ellerinde silahla beni durdurdular ama Semih Terzi ile geldikleri için darbeci mi olup olmadıklarını anlamadım. Silahları depoya götürdüğümü söyledim. Zaten silahlar boştu. Darbeci olduklarını düşündüm, çok korktum. Önde ben, arkada onlar silahları depoya kilitledim." diye konuştu.

Yücel Fındık, bu anlattıklarının, komutanlık içindeki kamera kayıtlarının izlenmesiyle ortaya çıkacağını belirterek, bu konuların ayrıca Kemal Yılmaz'a sorulmasını istedi.

"Halisdemir'i iki kez aradım"

Darbeci Semih Terzi'yi öldüren Astsubay Ömer Halisdemir'in, silah arkadaşı olduğunu, olayların ne olduğunu anlamak için Halisdemir'i iki kez aradığını anlatan Fındık, "Ömer telefonu açmayınca, 'Burada kötü şeyler oluyor. Beni komutanla görüştür' ve 'Acil beni ara' diye iki mesaj attım. Daha sonra öğrendim ki o sırada arkadaşım şehit olmuş." dedi.

Semih Terzi ile gelip alayda kalan timin Zekai Aksakallı'nın emriyle hareket ettiklerini söylediklerini ve kendilerini gazinoda göz kontrolünde tuttuklarını ifade eden Fındık, "Onlar bizim, biz onların ne olduğunu anlamadık. Terzi ile geldikleri için 'hain olabilirler' diye düşünüyorduk. Gazinodan çardağa sigara içmek için çıkmamıza bir şey demediler. Sabahın erken saatleri olmuştu. Bu sırada, emir eri aracılığıyla Zekai Aksakallı Paşa'ya ulaştık. Varlı, Kabil ve Sağlam'ın adını verdik. O da bize 'gelen time güvenin' dedi." şeklinde konuştu.

Bu süreçten sonra timin dediklerini yapmaya karar verdiklerini, bir ara izin alarak helikopter taburuna gittiğini söyleyen Fındık, burada Mehmet Sağlam'ı gördüğünü, Sağlam'ın kendisine, "Beni gördüğünü söyleme" dediğini aktardı. Fındık, buna rağmen time Sağlam'ın yerini söylediğini, timin de Sağlam'ı gözaltına aldığını anlattı.

Yücel Fındık, ertesi gün de alayda olduğunu, ifadesinin alındığını, sorgulandığını, bu kadar yaşanan şeyin ardından bunları normal karşıladığını dile getirdi.

Komutanı Ümit Tatan'dan izin alarak, arkadaşı Ömer Halisdemir'in Niğde'deki cenazesine katıldığını da belirten Fındık, 12 Ağustos'a kadar görevde kaldığını, bu tarihte görevden uzaklaştırıldığını söyledi.

Yücel Fındık, şöyle konuştu:

"Kızım üniversiteyi kazanmıştı. Görevden uzaklaştırılınca hemen kredi çektim. Kızımı okula yazdırdım. 18 Ağustos'ta tutuklandım. Ne emniyette ne savcılıkta kötü muamele görmedim. Hapishanede de hiçbir kötü muamele görmedim. 'Olabilir, benden şüphe ettiler, nasıl olsa çıkarım' dedim. Kasım ayına kadar böyle düşündüm ama kasım ayında beni vatan haini diye meslekten attılar. Benim kızım bana 'kahraman' derdi, ona nasıl derim babana 'vatan haini' dediler. Şeytanın bile aklına gelmeyecek şeyler yaşadım. Bu acıları yaşayan birçok insan var. Üsttekiler bu işi bitirdiler. Ben FETÖ'cü değilim. ByLock falan bilmem. Vatan ve millet için 24 sene hizmet ettim. O gece de doğru ya da yanlış bilemem ama elimden geleni yapmaya çalıştım. Vatan haini değilim, darbeci değilim."

Savunması sırasında gözyaşlarını tutamayan Yücel Fındık, tahliyesine karar verilmesini isteyerek, "Ailem ve onurum için göreve iademi ve üniformamı son kez giymek istiyorum." dedi.

Halit Kabil'in, "Darbe yaptığıma ilişkin somut görgün var mı?" demesi üzerine, Fındık, "'Bu bir darbedir, benim emir ve komutamdasınız' dedin mi demedin mi?" şeklinde karşılık verdi.

"Meraktan gittim"

Sanık eski astsubay Süleyman Ektaş da ifadesinde, alayın muhabere merkezinde görev yaptığını ve kripto odasından sorumlu bulunduğunu belirtti.

Ektaş, 15 Temmuz akşamı evde olduğunu, saat 22.00 sularında alışveriş için markete gittiğini, Ankara'daki hareketliliği, oğlunun telefonla araması üzerine öğrendiğini ve eve dönüp gelişmeleri televizyondan takip ettiğini söyledi.

Yatsı namazını kıldıktan sonra saat 24.00'te kripto odasındaki malzemelere ihtiyaç duyulabilir düşüncesiyle görev bilinci ve biraz da meraktan, çağrılmamasına rağmen alaya gittiğini ifade eden Ektaş, nizamiyeden içeri alınmadığını, girişte beklerken, sivil halde alaya giren bir komutanını gördüğünü, durumu aktardığı komutanın "Alay çalışanı, bırakın girsin" demesi üzerine alaya alındığını anlattı.

Alay Komutan Yardımcısı Albay Ahmet Balaban'ın yanına çıktığını söyleyen Ektaş, bir emri olup olmadığını sorduğu komutanın "Yok. Odanda bekle" talimatı üzerine muhabere merkezine geçtiğini bildirdi.

Koridorda karşılaştığı Başçavuş Hasan Ünver'in "Burada bir şeyler dönüyor. Kendimi yabancı gibi hissettim" dediğini, kendisinin de aynı şeyleri Ünver'e söylediğini dile getiren Ektaş, Ünver ile muharebe merkezinde olayları televizyondan izlediklerini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasından sonra darbe girişimi olduğunu öğrendiklerini savundu. Ektaş, muharebe merkezinin kapılarını açtığı iddiasını yalanlayıp, aksine cam kapıları kapatıp içeri nüfuz edilmesinin önüne geçtiğini ileri sürdü.

Alaydan çıkmak istediğini ancak buna izin verilmediğini öne süren Ektaş, havanın aydınlanmasıyla kamelyada beklemeye başladığını, yanında başka komutanların da bulunduğunu bildirdi. Kendisinin 16 Temmuz'da gözaltına alınmayıp görevine devam ettiğini aktaran Ektaş, birkaç gün sonra savcının talimatıyla gözaltına alındıklarını anlattı.

Ektaş, mahkeme başkanının "Çağrılmadığın halde alaya neden gittin?" sorusu üzerine, "Diğer arkadaşlar malzemenin asıl sorumlusu değil. Sadece nöbet tutarlar. İşletmeden sorumlular. Malzemenin asıl sorumlusu benim. İhtiyaç olabilir düşüncesiyle gittim." diye konuştu.

Süleyman Ektaş, hiçbir örgütle bağlantısının bulunmadığını, darbecilerle birlikte hareket etmediğini, devletinin yanında olduğunu belirterek beraatını talep etti.

Darbe girişimi gecesi alayın nizamiyesinde görev yapan tutuksuz sanık eski astsubay Veli Tüven, aslında o gece nöbetinin olmadığını, bir arkadaşının ricasıyla nöbeti devraldığını, nöbetçi subayın telefonuyla birliğe gelip nizamiyede mesaiye başladığını söyledi.

Nöbetçi astsubayın nizamiyeyi arayarak, Alay Komutanı Albay Ümit Tatan ve Komutan Yardımcısı Albay Ahmet Balaban'ın aracının hazırlanması için talimat verdiğini ifade eden Tüven, araçların hazırlanması için ilgili kişileri telefonla aradıklarını bildirdi.

Daha sonra Alay Komutanı Tatan'ın telefonla nizamiyeyi aradığını aktaran Tüven, komutanın araçların hazırlanması emrini kimin verdiğini sorduğunu, emri nöbetçi subaydan aldıkları bilgisini komutana ilettiklerini belirtti.

Bunun üzerine Albay Tatan'ın nöbetçi subayın kendisini aramasını istediğini dile getiren Tüven, emri telefonla nöbetçi subaya ilettiğini söyledi. Ümit Tatan'ın bir süre sonra kendisini arayıp, "Nöbetçi subaya ulaşamıyorum. Neden telefonlara bakmıyor?" dediğini bildiren Tüven, Tatan'ın, nöbetçi subaya ulaşıp telefonla kendisini araması emri verdiğini aktardı.

Komutanın emrini nöbetçi subaya bizzat aktardığını söyleyen Tüven, komutanları Dursun Varol, Mehmet Sağlam ve Emre Demir'den farklı saatlerde alaya giriş çıkış olmayacağı yönünde emirler aldığını öne sürdü.

Alay Komutanının gece makam aracıyla alaya gelip nizamiye önünde durduğunu anlatan Tüven, bir grup komutanın Alay Komutanını karşıladığını, gruptakilerin koluna girdiği komutanı helikopter pistine doğru götürdüğünü gördüğünü söyledi. Tüven, "Onun, 'Bırakın beni. Yardım edin' tarzında sesleri geliyordu. Ama ne yapacağımı bilemedim" ifadesini kullandı.

Bir yandan da haberleri takip etmeye çalıştığını aktaran Veli Tüven, "darbeyi öğrenmesine rağmen birliğinde kalmakla" suçlanmasıyla ilgili, alaydan ayrılmayı düşündüğünü, ancak nöbeti terk edip gidemediğini söyledi.

Tüven, gece Alay Komutanı Tatan'ın eşinin telefonla nizamiyeyi arayarak, komutanın nerede olduğunu sorduğunu belirterek, "Üzülmemesi için 'Toplantıdadır' dedim. Ancak gündüz Akıncı Üssünden döndükten sonra durumu komutana bildirdim. Hatta nizamiyeyi aradığı numaradan geri arayıp komutanı eşiyle görüştürdüm" diye konuştu.

Tüven, darbecilerle birlikte hareket etmediğini söyledi. Tüven'in avukatı ise müvekkili hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılmasını istedi.

Sanık Umut Taşçı da hangar nöbetçi astsubayı olarak görev yaptığı 15 Temmuz'da Kışla Nöbetçi Astsubayı Fatih Ceylan'ın acil durum olduğunu belirterek, bir helikopteri hangardan çıkarması yönünde talimat verdiğini söyledi. Helikopteri çıkardıklarını, ardından uçuş teknisyenlerinin uçuşa hazırlamak için helikopterin başına geçtiğini söyleyen Taşçı, teknisyenlerin talebi üzerine diğer helikopteri de hangardan çıkardıklarını bildirdi.

Helikopterler uçuşa hazırlanırken Alay Komutanının "Hayır, hayır" diye bağırdığını duyduğunu söyleyen Taşçı, komutanın personele kızdığını düşündüğünü dile getirdi. İlk helikopterin Akıncı Üssü'ne gidip tekrar alaya döndüğünü ifade eden Taşçı, helikopterdeki personelden Ramazan Gürkaynak, komutanı üsse bıraktıklarını söylediğini, komutanın "Sen de mi Ramazan?" dediğini, onun da "Komutanım benim bilgim yok. Emrettiler geldim" dediğini anlattığını söyledi.

Bu sırada Diyarbakır'dan timi taşıyan CASA uçağının geldiğini ifade eden Taşçı, komutanı götüren helikoptere yakıt ikmali yapmaya çalışırken, uçuş ekibinin gelip ikmali kesmeleri ve helikopteri uçuşa hazırlamalarını istediğini, 2 helikopterle birlikte Diyarbakır'dan gelen timin Oğulbey'deki Özel Kuvvetler Komutanlığına götürüldüğünü, helikopterlerin birinin döndüğünü, diğerinin ise alaya yaklaştığı sırada sıhhi tahliye için geri gittiğini söyledi.

Semih Terzi ve beraberindekileri Özel Kuvvetlere götüren helikopterlerden biri piste indiği sırada yine Diyarbakır'dan gelen timin komutanının "Tüm uçuşlar iptal. Emir komuta bende" talimatı verdiğini, ardından Semih Terzi'yi GATA'ya götüren helikopterin piste indiğini, kurşun isabet eden bu helikopteri hangar çekip yakıt sızıntısı olup olmadığını kontrol ettiklerini, tim komutanının talimatının ardından hangar bölgesinden hiç ayrılmadığını söyledi.

Taşçı, olay günü nöbetçi olduğunu, emirler doğrultusunda hareket ettiğini, darbecilerle birlikte olmadığını, hiçbir terör örgütüyle bağlantısının bulunmadığını öne sürdü.

"Askeri duygularla hareket ettim"

Bakım Bölüğünde görevli Astsubay Çavuş Mustafa Güngör de darbe girişimi gecesi Sincan'da bir yakınının kına gecesine katıldığını, Keçiören'deki evine dönmek için dayısıyla yola çıktığı sırada hareketlilik olduğunu öğrenmesi ve yoğun trafik nedeniyle dayısından kendisini birliğine bırakmasını istediğini söyledi.

Çağrılmamasına rağmen birliğine gittiğini aktaran Güngör, olayın darbe girişimi olduğuna dair bilgisinin bulunmadığını, hareketliliği büyük bir terör saldırısı olarak değerlendirdiğini ve tamamen askeri duygularla hareket ettiğini ileri sürdü.

Nizamiyede görevli Veli Tüven'in "Kesin emir var. Kusura bakmayın" diyerek kendisini birliğe almadığını aktaran Güngör, daha önceden de tanıdığı Tüven'e ne olduğunu sorup bilgi almaya çalıştığını, ancak Tüven'in de yaşananlardan bilgisinin olmadığını söyledi.

Bu sırada Süleyman Ektaş'ın alaya geldiğini, Tüven'in onu da içeri almadığını söyleyen Güngör, bir komutanın izin vermesiyle 00.35'te alaya girdiğini ve görevli bulunduğu yere gittiğini söyledi.

Darbe girişiminden Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın televizyona yaptığı açıklamayla haberdar olduğunu söyleyen Güngör, o andan sonra odasına çıkıp beklemeye başladığını söyledi.

Mesleğine bağlı bir asker olduğunu, hiçbir terör örgütüyle bağlantısının bulunmadığını anlatan Güngör, terör saldırısı olduğunu düşündüğünü, o anda birliğe katılma düşüncesinin kendisine daha mantıklı geldiğini söyledi.

"Suriye'ye girdik diye düşündüm"

Sanıklardan Kalite Kontrol Teknisyeni Fikret Girgin de ifadesinde olay günü ailece görüştüğü Kara Havacılık Okulundan bir arkadaşının eşinin doğum gününü kutlamak için ailesiyle birlikte arkadaşının evine gittiğini söyledi.

Alay personelinden Murat Yeşilyurt'un 22.30 sularında kendisini aradığını aktaran Girgin, acil çağrı üzerine eşi ve çocuklarını arkadaşının evinde bırakarak alaya geçtiğini bildirdi.

"O an Suriye'ye girdiğimizi düşündüm. Darbe teşebbüsünden haberim olmadı" diyen Girgin, alarm çağrısını alan personelin birliğine gitmemesi gibi bir durumun söz konusu olamayacağını belirtti.

Fikret Girgin, şöyle devam etti:

"Geldiğimde Umut Taşçı ve Fatih Ceylan helikopteri dışarı çıkartmışlardı. İkinci helikopter için silahçı bir kişinin daha lazım olduğunu söylemeleri üzerine Fatih Ceylan 'Silahçının telefon numarası bende yok. Arayabilir misin?' dedi. Kenan Karaçelik'i numarası olduğu için ben aradım. O da Oran lojmanlarında olduğunu söyledi. Helikopteri çeken traktörün çıkardığı gürültüden dolayı güçlükle konuştuk. Benim kendisini çağırdığımı öne sürmüş. Ben onu mesaiye çağırmadım. Durumdan haberdar ettim. Bana telefonla kızıp, bağırdığını söylemiş. Aramızda kızıp bağırılacak bir konuşma olmadı. Beraber görev yaptık. Neden beni suçlu duruma düşürdüğünü anlamıyorum. Ben kimseyi çağırmadım. Kaldı ki gelmesini istesem ben aramam, üstlerine aratırım."

Başbakan Binali Yıldırım'ın televizyondaki açıklamalarının ardından darbeden haberdar olduğunu aktaran Girgin, bundan sonra herhangi bir olaya karışmadığını, Semih Terzi'yi GATA'ya götüren helikopteri hangara çektiklerini, kurşun isabet eden helikopterde yakıt sızıntısı olup olmadığına baktıklarını, kan izlerini görünce şok olduğunu söyledi.

Girgin, 15 Temmuz'dan sonra görevine devam ettiğini, hakkındaki idari soruşturmanın ardından açığa alındığını ve daha sonra göreve iade edildiğini anlattı.

Başka bir birliğe atandıktan sonra, memleketindeyken ağustos sonunda polislerce ifadeye çağrıldığını belirten Girgin, avukatıyla görüştükten sonra eylül başında ifade verdiğini ve tutuklandığını aktardı.

"Bizi içeri almadılar"

Duruşmada daha sonra, Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığının kontrolünü ele geçirmek için gelen Semih Terzi ve beraberindeki askerlerin helikopterle götürülememesi ihtimaline karşın hazır edilen otobüsün "araç komutanı" Harun Yıldız savunmasını yaptı.

Suç tarihinde Özel Kuvvetler 2. Tugay Lojistik Şube İkmal Astsubayı olarak görev yapan tutuklu sanık Yıldız da 12 Temmuz'da amirleriyle konuşarak, 15 Temmuz'dan itibaren izne ayrılacağını, ağustosta da emekliye ayrılacağını bildirdiğini, ancak amirlerinin, doğuya sevk edilecek birlikler olduğu için kendisinden 20 Temmuz'a kadar yardım için beklemesini istediğini anlattı.

Darbe girişimi sabahı, Kurmay Başkanı Yarbay Halit Kazancı'nın kendisini çağırdığını, tatbikat olacağından bazı silahların hazır edilmesini istediğini, ayrıca doğudan gelen birliklerin alınması için araç komutanı olarak görevlendirdiğini belirten Yıldız, akşam 21.30'da kendisi ve şoförün, sivil kıyafetle askeriyeye ait olan sivil görünümlü otobüsü alarak, Etimesgut'taki 11. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığına (askeri hava alanı) gittiklerini belirtti.

Nöbetçilerin nizamiyede kendilerini durdurduğunu söyleyen Yıldız, nöbetçilerin, "sıkıyönetim ilan edildiğini" söyleyerek, kendilerini içeri almadığını ifade etti. Bunun üzerine kendi birliğinin nöbetçi amirliğini aradığını ve "Volkan Yüzbaşı" ile konuştuğunu söyleyen Yıldız, "Volkan Yüzbaşı"nın, kendisine bu defa Özel Hava Alayına gitmesini emrettiğini ileri sürdü.

Buranın nizamiyesinde, "giriş-çıkışlar yasak" diyerek bir kez daha içeri alınmadıklarını bildiren Yıldız, bu sırada sivil kıyafetli olması nedeniyle ellerini havaya kaldırdığını ve görev kağıdını gösterdiğini ve kendini tanıttığını anlattı.

Yıldız, şunları kaydetti:

"Niçin geldiğimizi sordular. Gelecek tabur personelini Oğulbey'e götüreceğimizi söyledim. Telaşlı halleri vardı ve silah doğrultmuşlardı. 'Aracın içinde bekleyin' dediler. Burada beklerken, alay dışından silah sesleri geldi. Tehlikeli olur diye tekrar nizamiyeye gittik, içeride beklemek istedik. Nizamiye'de beklerken, 02.00 sıralarında uçak geldi. 2 helikopter, gelenlerden bazılarını aldı, gitti. Kimse otobüse binmeye gelmedi. Nöbetçi amiri aradım, 'Bekleyin' dedi. Öğlen 12.30 veya 13.00'te gözaltına alındım."

Hiçbir terör örgütüne üye olmadığını ve tutuklanmasına anlam veremediğini söyleyen Yıldız, Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın sorusu üzerine, nizamiyede kendisini içeri almayanlardan birinin sanıklardan Mehmet Sağlam olduğunu, birkaç tane de asker bulunduğunu bildirdi.

"Sağlam'a, kurye uçağıyla gelecek personeli almaya geldiğimi söyledim. Bana, 'Git kardeşim' dedi" ifadesini kullanan Yıldız, soru üzerine nizamiyede bulunduğu sırada görevli askerlerin zaman zaman televizyonu açtığını bildirdi ve "Kalkışma olduğu söyleniyordu" dedi.

Duruşmaya yarın 09.00'da devam edilecek.

08.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Darbe girişimi sırasında Etimesgut'daki Özel Hava Alay Komutanlığı'nda yaşanan olaylara ilişkin Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen 27 sanıklı davanın üçüncü duruşmasına Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesinde devam edildi.

Duruşmada, davanın tutuksuz sanıklarından, görevine devam eden Üsteğmen Emre Demir, 15 Temmuz gecesi, eski Pilot Binbaşı Dursun Varlı'nın kendisini arayarak, alaya çağırdığını söyledi.

Acil uçuş olduğunun söylendiğini, bu nedenle bölgeye uçuşa gideceklerini zannederek, çamaşır, diş fırçası, macunu gibi hayati malzemelerinin bulunduğu sırt çantasıyla saat 23.03'te alaya geldiğini belirten Demir, Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın geleceğinin ve karşılanması gerektiğinin söylendiğini aktardı. Demir, Albay Tatan'ın askeri teamüllere göre karşılandığını anlattı.

Albay Tatan'ın derdest edildiğini ilk etapta anlamadığını, yalnızca komutanın "Halit (Kabil) ne yapıyorsunuz?" dediğini duyduğunu ifade eden Demir, ardından önceden hazırlanmış helikopterin önünde Tatan'ın yüzüstü yere yatırıldığını gördüğünü kaydetti.

Demir, Tatan'ın yanında Dursun Varlı, Tabur Komutanı Halit Kabil ve pilot binbaşı Mehmet Sağlam'ın bulunduğunu dile getirerek, "Şoka girmiştim. Ellerinde silahla bekleyenler vardı. Bir hareket yaparsam vurulacağımı düşündüm. Komutanlarımın bunları yapması beni çok şaşırttı." dedi.

Bu sırada yaşanan kargaşadan yararlanıp, arka tarafta karanlığa doğru kaçtığını ve gazinoya geldiğini kaydeden Demir, burada diğer tutuksuz yargılanan üsteğmenler ve tutuklu sanık Yücel Fındık'ın bulunduğunu aktardı.

Gördüklerini anlattığını, gazinodaki televizyonda, sıkıyönetim ilanını ve ardından Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın konuşmasını dinlediklerini söyleyen Demir, bundan sonra alayı terk etmek için girişimde bulunduğunu ifade etti.

Dursun Varlı'dan alaydan çıkmak için izin istediğini vurgulayan Demir, "Bir şeyler uydurmak zorundaydım. 'Komutanım, sıkıyönetim ilan edilmiş, babam hayatta değil. Annem ve kardeşlerim yalnız, erzak falan alamazlar. Ben gidebilir miyim' diyerek izin istedim." diye konuştu. Varlı'nın, "Emir komuta zinciri içinde hareket edeceğiz, buradan bir yere gitmek yok." dediğini söyleyen Demir, subaylarla bir süre daha gazinoda kaldıklarını, sivil kıyafetlerini giydiklerini ve nizamiyeden çıkma planları yaptıklarını anlattı.

Emre Demir, beraberindeki üsteğmenlerle nizamiyeye geldiklerini, nöbetçinin "izinsiz çıkamazsınız" dediğini belirterek, arkadan bir kişinin "izin aldık, çıkabilirsiniz dediler" sözleri üzerine, saat gece 02.20 civarı alayı terk ettiklerini kaydetti.

Demir, kışla içinde, Ümit Tatan'ın derdest edilmeden önceki karşılanması dışında hiçbir eylem ve faaliyette bulunmadığını, bu karşılamanın da askeri disipline uygun yapıldığını söyledi.

Tatan'ın derdest edildiğini gördüğü andan itibaren alaydan çıkmanın yollarını aradığını anlatan Demir, "Komutanımın derdest edilmesine müdahale edecek gücüm yoktu. Derdest edenler de benim amirimdi. Şoka girdim. Kimin ne yaptığını anlayamadım. Sonraki süreçte benim gibi düşünenler olduğunu görünce onlardan cesaret aldım ve alayı terk ettim." şeklinde konuştu.

Terör örgütü FETÖ ile hiçbir bağının olmadığını belirten Demir, darbeye karıştığı kesinleşen bazı subaylar tarafından meslek hayatı boyunca zaman zaman işkenceye maruz bırakıldığını, ordudan ayrılması için baskı gördüğünü, tehdit edildiğini, bu kişiler tarafından sicilinin bozulduğunu söyledi.

Emre Demir, kız kardeşinin Melikşah Üniversitesini kazandığını, bu okulun FETÖ'cülerin elinde olduğunu duyduğu için okula göndermediğini de anlattı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılmadığını, halen görevine devam ettiğini belirten Demir, bu davadan da beraatine karar verilmesini istedi.

Fatih Ceylan'ın savunması

Olay tarihinde Helikopter Tabur Komutanlığında Silahçı Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde görev yapan Fatih Ceylan da savunmasında, balık avına gitmek için arkadaşıyla sözleştiğini ancak "acil uçuş var" telefonunun gelmesi üzerine alaya gittiğini söyledi.

Acil uçuş denildiği için helikopteri hazır hale getirmek amacıyla hazırlıklara başladıklarını belirten Ceylan, uçuşun ne olduğunun söylenmediğini, kendisinin de yaralı veya bölgeye VIP uçuş yapılacağını düşündüğünü kaydetti.

Ceylan, bölgeye gidileceği düşüncesiyle gerekli tüm malzemeleri helikoptere yüklediğini, bu sırada Dursun Varlı'nın, "bu kadar malzemeye gerek yok, kaldır" demesi üzerine bazılarını aldığını anlattı.

Hazırlıkların ardından Alay Komutanı Tatan'ın helikoptere derdest edilerek bildirildiğini gördüğünü söyleyen Ceylan, "Elim ayağım boşaldı. Ne olduğunu anlamadım. Oradan uzaklaşmaya çalıştım. Biksi silahı helikoptere yüklemedim. El arabasıyla hangara doğru itekledim. Ardından beni de helikoptere çağırdılar. Hayati tehlikem var, silahım yoktu, bu nedenle dediklerini yaptım." dedi.

Ceylan, ardından helikopterin kalktığını, kendisinin alayda kaldığını, kaçmaya çalıştığını ancak çıkış izni olmadığının söylendiğini belirterek, askerlerin yanına gazinoya gittiğini, burada televizyonda Zekai Aksakallı'nın konuşmalarını duyduğunu anlattı.

Fatih Ceylan, bu saatten sonra neler olduğunu anladığını, alaydan çıkamayacağını anlayınca odasına gidip kapıyı kilitlediğini ve karanlıkta sabaha kadar beklediğini aktardı.

FETÖ'nün yurtlarına gitmediğini, bankasına para yatırmadığını, "ByLock" uygulamasını bilmediğini savunan Ceylan, tahliyesini ve beraatini istedi.

"Albay Tatan, 'Sen de mi Ramazan' dedi"

Olay tarihinde Özel Hava Alayında Kıdemli Başçavuş olarak görev yapan Ramazan Gürkaynak ise darbe girişimi akşamı evinde badana yaptığını belirtti. Evindeyken, telefonunun çaldığını, ilk başta bakmadığını, ikinci kez çalınca 9 yaşındaki çocuğunun telefonu getirdiğini anlatan Gürkaynak, telefonda konuştuğu Kıdemli Başçavuş Murat Yeşilyurt'un alarm olduğunu ve acilen birliğe gitmeleri gerektiğini söylediğini kaydetti.

Birliğe gittiğinde, emir üzerine helikopteri hazırlayarak, hangardan çıkardığını aktaran Gürkaynak, uçuş kontrollerini yaparken Albay Ümit Tatan ile bazı sanıkları gördüğünü ifade etti.

Gürkaynak, "Alay Komutanının uçuşa geldiğini sandım. Esas duruşa geçtim. Bana, 'Sen de mi Ramazan?' dedi. O sırada Albay Tatan direnç gösterdi. Korku ve panikle ne yapacağımı şaşırmıştım. Böyle bir olay aklımın ucundan bile geçmezdi. Helikopterin diğer tarafına geçtim. Albay Tatan, helikoptere binmeye direndi. Komutanlardan biri Tatan'a, 'Genelkurmay Birinci Başkanının emri var. Helikoptere binmelisiniz' diyordu." diye konuştu.

Tatan'ın helikoptere bindirilmesinin ardından, kulenin pilotlara kalkış izni vermemesi üzerine Yarbay Halit Kabil'in helikopterden inerek, kuleye telefon etmeye gittiğini bildiren Gürkaynak, bu sırada helikopterde bulunan suyu Albay Tatan'a verdiğini, Tatan'ın ise elini göğsüne götürerek, suyu istemediğini anlattı.

Gürkaynak, "Ne olduğunu, ne yapacağımı bilmiyordum. 'Komutanım, ne olup bittiğinden hiçbir haberim yok' dedim. Bir şey demedi. Kuleden izin alındıktan sonra kalktık. Daha sonra havaalanına indik. Buranın, Akıncı Üssü olduğunu gördüm. Tatan'ı teslim etmelerinin ardından birliğimize döndük." dedi.

Darbeci Tuğgeneral Semih Terzi ve beraberindeki timi taşıyan uçağın geldiğini, bu sırada helikoptere yakıt yüklediklerini aktaran Gürkaynak, sanıklardan Binbaşı Mehmet Sağlam'ın gelerek, uçağın geldiğini söylediğini ve yakıt yüklenmesinin kesilmesini emrettiğini bildirdi.

Terzi ve beraberindeki timden bir grubun, kendisinin bulunduğu helikoptere bindiğini, onları Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Karargahına götürdüklerini ve geri döndüklerini anlatan Gürkaynak, dönüş yolunda çatışmaların olduğunu telsizden duyduğunu ama tam olarak ne olduğunu anlayamadığını ifade etti.

Birliğe ulaştıklarında sanıklardan Binbaşı Dursun Varlı'nın, yaralı olduğu bilgisini verdiğini, helikopterlerinde yeterli yakıt bulunmadığı için kendilerinin gidemediğini, Varlı'nın, "Ben gidiyorum." dediğini kaydeden Gürkaynak, yakıt tankerinin geldiğini, helikoptere yakıt yüklediklerini belirtti.

Gürkaynak, soru üzerine, ilerleyen saatlerde Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın gelerek, "Bundan sonra emir komuta bende" dediğini ve hiçbir helikopterin havalanmadığını bildirdi.

İfadesi sırasında ağlayan Gürkaynak, gözaltına alınıp, tutuklanmasından sonra meslekten çıkarıldığını, ailesinin lojmanı boşalttığını, babasının emekli aylığıyla ailesinin geçimini sağladığını dile getirdi.

Gürkaynak, "Bana kalkışmada görev verilseydi, evin badanasını yapar mıydım? Çocuğum, telefonu getirdiği için suçluluk duyuyor. Serbest bırakılmamı ve görevime iade edilmemi istiyorum." dedi.

Duruşmaya öğle arası verildi.

Duruşmaya verilen öğle arasının ardından, tutuklu sanıklardan eski Astsubay Başçavuş Murat Yeşilyurt savunma yaptı.

Yeşilyurt, alayın en eski personelinden biri olduğunu ve 12 yıldır helikopter teknisyeni olarak görev yaptığını belirterek, 15 Temmuz akşamı Tabur Komutanı Yarbay Halit Kabil'in telefonla acilen alaya gelmesini emrettiğini söyledi.

Bunun üzerine 23.00 sularında alaya girdiğini belirten Yeşilyurt, hangarların olduğu bölüme doğru geçerken Dursun Varlı, Halit Kabil ve birkaç komutanla karşılaştığını, ne olduğunu sorduğunu ancak komutanların kendisine bilgi vermediğini öne sürdü.

Yeşilyurt, hangarda nöbetçi astsubay Umut Taşçı'yı gördüğünü, helikopterlerin hangardan çıkarıldığını, Taşçı ile birlikte de 1053 kuyruk numaralı helikopteri hangardan çıkardıklarını anlattı.

Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın helikopterle Akıncı Üssü'ne götürüldüğünü anımsatan Yeşilyurt, şöyle devam etti:

"Helikopterleri uçuşa hazırladıktan yaklaşık 1-1,5 buçuk saat kadar sonra Diyarbakır'dan CASA uçağı geldi. 'CASA uçağından tim inecek.' dediler. Benim, kim nereye inecek, bilgim yoktu. Daha sonra helikoptere birinci pilot binbaşı Dursun Varlı geldi. Yanında ikinci pilot Yüzbaşı Özalp Yeşil vardı. Bana 12 kişilik bir tim alacaklarını söylediler. Helikopteri çalıştırdık. Ancak bizim helikoptere 12 kişi değil 6-7 kişi geldi. Darbeci olduğunu öğrendiğim Semih Terzi ve 12 kişi diğer helikoptere bindiler. Bize bu ekibi Oğulbey'de bulunan Özel Kuvvetler Karargahı'na götüreceğimiz söylendi. Pistten kalkış yaptık ve Özel Kuvvetler Karargahı önüne indik. Timi tahliye edip biz tekrar alaya döndük."

Alaya döndükleri sırada sıhhi tahliye emri aldıklarını ve yeniden Özel Kuvvetler Komutanlığına geçtiklerini belirten Yeşilyurt, yaralı halde helikoptere bindirilen Terzi'yi GATA'ya sevk ettiklerini, sağ göğüs altından yaralı olan Terzi'yi ambulansa teslim ettikten sonra alaya hareket ettiklerini, bu sırada helikoptere ateş edildiğini, alaya indikten sonra hangara çektikleri helikoptere altı mermi isabet ettiğini gördüklerini anlattı.

Yeşilyurt, Terzi ile Diyarbakır'dan gelen ekipte bulunan Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın, komutanları Zekai Aksakallı ile temasa geçip emir komutanın kendisinde olduğunu söylemesinin ardından hiçbir faaliyete katılmadığını ileri sürdü.

Suçsuz olduğunu, emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, darbeden haberinin olmadığını ve kimsenin kendisine darbeyle ilgili bir şey söylemediğini öne süren Yeşilyurt, "Bilgim olmadan bu menfur olaya dahil oldum." dedi.

FETÖ üyeliği suçlamasını kabul etmediğini dile getiren Yeşilyurt, "Köyde doğdum, ilkokulu köyde okudum. Maddi imkansızlıklar yüzünden ortaokulu amcamın yanında okudum. Mesleğimin zirvesindeyken 22 yıllık emeğim heba oldu. Vatan haini damgası yedim. İhraç edildim. 3 çocuk babasıyım, 7 aydır tutukluyum, ailem perişan. Beraatımı talep ediyorum." dedi. Murat Yeşilyurt, bunları anlatırken gözyaşlarını tutamadı.

"Tatan'ın cep telefonlarını aldım"

Savunma yapan tutuklu sanıklardan eski astsubay Başçavuş Burak Erhan da darbe girişimi gecesi 22.30 sıralarında eşiyle parkta çay içerken eski Tabur Komutanı Yarbay Halit Kabil'in kendisini arayarak, acil alaya çağırdığını ifade etti.

Alaya gelince acil uçuş olduğunu öğrendiğini, ancak uçuşun neyle ilgili olduğunu bilmediğini öne süren Erhan, Kabil'in kendisine, "Alarm durumu var, Alay Komutanı Ümit Tatan tutuklanacak." dediğini ve bu sözler üzerine şok yaşadığını söyledi.

Ters giden bir şeyler olduğunu düşündüğünü ancak üzerinde silahı olmadığı için herhangi bir girişimde bulunamadığını anlatan Erhan, Alay Komutanı Tatan'ın postacısından silahını istediğini ve aldığını belirtti.

Tatan'ın derdest edilişine tanık olduğunu, Tatan'ın direndiğini ve zorla helikoptere bildirildiğini dile getiren Erhan, helikoptere binerken Ümit Tatan'ın cep telefonunu alan Halit Kabil'in telefonu kendisine verdiğini kaydetti.

Ümit Tatan'ın ikinci telefonun da Kabil tarafından alınmaya çalışıldığını, bu sırada yere düşen telefonu kendisinin aldığını anlatan Erhan, Akıncı Üssü'ne gidince Tatan'ın minibüse bindirildiğini, Tatan'ın iki cep telefonunu minibüsteki askere verdiğini belirtti.

Erhan, Halit Kabil ve beraberindeki ekiple Tatan'ı bıraktıktan sonra helikopterle tekrar alaya döndüklerini, bu sırada gazinoya geçtiğinde televizyondan olanları gördüğünü savundu. O ana kadar darbe girişiminden haberdar olmadığını ileri süren Erhan, bunun üzerine Halit Kabil'in yanına gidip, "Bu emri kimden aldınız, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın bundan haberi var mı?" diye sorduğunu aktardı.

Kabil'in bu sırada, "Tatan da Aksakallı da hükümetin adamı" dediğini ileri süren Erhan, bu sözler üzerine Kabil'in darbecilerle hareket ettiğini anladığını söyledi.

Kabil'in Binbaşı Murat Güler'e, "Ben bir haftadır neler çekiyorum biliyor musun?" dediğini duyduğunu da söyleyen Erhan, "Belli bir senaryo içinde hareket ettiklerini gördüm, darbenin bir hafta önceden planlandığını anlıyorum. Belki Halit Yarbay'ım da kandırıldı, oyuna getirildi. Ben de alaya darbe yapıldığı için değil vatan, millet için, acil görev bilinciyle gittim. Hatta Halit Kabil bana, 'Vatan, millet için ölümü göze alacaksın. Çoluk çocuğunu bırak, onlara ben bakacağım' dedi." şeklinde konuştu.

- "Terör olayı zannettim"

Tutuksuz sanıklardan göreve halen devam eden Pilot Üsteğmen Eray Hazır da savunmasında, 18 Temmuz için otel rezervasyonu yaptırdığını, darbe gecesi mesai çıkışı eşi ve arkadaşlarıyla Kızılay'da bir kafede olduğunu söyledi.

Yemek yerken patlama sesi ve jet uçuşlarını duymaları üzerine eşiyle kalktıklarını, Eryaman metrosuna bindiklerini anlatan Hazır, metroda telefon çekmediği için Binbaşı Dursun Varlı'nın kendisini iki kez aradığı şeklinde mesaj geldiğini belirtti.

Hazır, patlama sesi duyması ve komutanının araması nedeniyle terör olayı olduğunu düşündüğünü, telefonla aradığı Dursun Varlı'nın derhal alaya gelmesini söylemesi üzerine alaya geçtiğini anlattı.

Diğer gelenlerle üstlerini değiştirip bir odada beklemeye başladıklarını, ne olduğu konusunda kimsenin bilgi vermediğini ifade eden Hazır, daha sonra Binbaşı Mehmet Sağlam ile Binbaşı Dursun Varlı'nın gelerek, acil uçuş yapılacağını söylediklerini aktardı.

Varlı ve Sağlam gittikten sonra odadaki televizyonu açtığını, gelişmeleri orada gördüklerini belirten Hazır, dışarıdan gelen bir kişinin de Alay Komutanı Tatan'ın tutuklandığını söylediğini, haberlerden etkilenerek, Tatan'ın darbeci olabileceğini düşündüklerini dile getirdi.

Eray Hazır, garnizonda ve odada kaldıklarını, olayları anlamaya çalıştıklarını ifade ederek, gece yarısı 01.30 civarı eski ikmal astsubayı Yücel Fındık'ın kendilerine, "Varlı ve Sağlam çok tehlikeliler, bunlar darbe yapıyorlar. Dediklerini yapmayacağız." şeklinde sözler söylediğini, bunun üzerine olayları anlamaya başladıklarını söyledi.

Alaydan çıkmak için plan yaptıklarını ancak nizamiyenin kamyonlarla kapalı olduğunu, elleri silahlı nöbetçilerin beklediğini gördüklerini dile getiren Hazır, "Herkes tepkiliydi. Televizyondan TBMM'nin bombalandığını da görmüştük. O saatlerden sonra çıkış şansımız da kalmamıştı." dedi.

Darbeci general Semih Terzi ile gelen ekipten olan ve Terzi ile Akıncı Üssü'ne gitmeyen 5-6 kişilik timin alayda kontrolü sağladığını ifade eden Hazır, Terzi ile geldiklerini bildikleri için bu ekipten de şüphelendiklerini anlattı.

Gazinoda beklerken Yücel Fındık'ın çabalarıyla Zekai Aksakallı'ya ulaşıldığını, Aksakallı'nın 5 kişilik timin emrine itaat etmelerini söylediğini aktaran Hazır, sabah sorguya alındıklarını, ertesi gün bırakıldıklarını anlattı.

Erhan Hazır, tutuksuz yargılandığını ve görevine devam ettiğini belirterek, "Hakkımdaki suçlamaları reddediyorum. Herhangi bir eylem içinde olmadım. Gece boyunca şüphelendiğim kişilerden hep uzak durdum. Türk adaletine güveniyorum. Suçlu ve suçsuzların ayırt edileceğine güveniyorum, beraatımı istiyorum." diye konuştu.

Duruşmada, savunmasını yapan tutuksuz sanık Üsteğmen Temel İlter Pala, üsteğmen rütbesiyle Etimesgut Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanlığında helikopter pilotu olarak görev yaptığını belirtti.

Darbe girişimi akşamı sanıklardan eski Binbaşı Dursun Varlı'nın çağrısı üzerine birliğe gittiğini, gece saatlerinde gazinoda, Başbakan Binali Yıldırım'ın bir grup askerin kalkışmasından bahsettiğini anlatan Pala, "Suçlamaları kabul etmiyorum. Olaylardan haberim olmadan alaya gittim. Darbe teşebbüsüne katkı verecek hiçbir eylemim olmadı. Diğer şüphelilerle birlikte hareket etmedim." diye konuştu.

Darbe girişiminden önceki süreçte Doğu ve Güneydoğu'da görevli olduğunu, dolayısıyla girişim hazırlıklarından haberdar olmadığını ifade eden Pala, Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın, "Evinde yapılan aramada 1 dolar bulunmuş" demesi üzerine, bunun, düğünden kalan para olduğunu, başka dolarlarla bankaya yatırmak istediğini ancak üzerinin yırtık olması nedeniyle bankanın kabul etmediğini kaydetti.

Pala, soru üzerine kendisinde 11 dolar ve 150 avro bulunduğunu belirtti.

"Bu saatten sonra öyle bir şey yok"

Tutuksuz sanıklardan Üsteğmen Emre Kahraman da darbe girişimini önceden bilmediğini belirterek olay gecesi saat 21.30 sıralarında sanıklardan eski Binbaşı Dursun Varlı'nın araması üzerine birliğe gittiğini anlattı.

Kahraman, birliğe geldiğinde Albay Ümit Tatan'ın tutuklandığını öğrendiğini, burada sanıklardan, Alay Komutan Yardımcısı Albay Ahmet Balaban'ın yanına giderek "Komutanım, Ümit Tatan tutuklanmış. Kim tutukladı?" diye sorduğunu anlattı.

Balaban'dan, "Boş ver. Sen odanda bekle." yanıtı aldığını söyleyen Kahraman, buradan İdari İşler Astsubaylığı odasına geçtiğini, odada bazı başka kişilerin de bulunduğunu ve kanallardan, gelişmelerin izlendiğini kaydetti.

Sanıklardan Dursun Varlı'yı gördüğünü, elinde plastik kelepçe bulunduğunu, ona, "Komutanım, Ümit Tatan'ı siz mi tutukladınız?" diye sorduğunu ve "Evet" yanıtı aldığını anlatan Kahraman, "Ona, 'Emri kimden aldınız?' dedim. O da yazılı emir var.' dedi." bilgisini verdi.

Bu sırada Varlı'nın, bir grup askere, "Aslında biz sizi burada zorla tutamayız." dediğini ancak araya sanıklardan Mehmet Sağlam'ın girerek "Bu saatten sonra öyle bir şey yok." diye konuştuğunu aktaran Kahraman, sonraki dakikalarda sanıklardan Halit Kabil'in gelerek uçacak kişileri seçtiğini, bunlardan birinin de sanıklardan Özalp Yeşil olduğunu, Yeşil'in, "Komutanım ben rakı içtim." dediğini ancak bunun dikkate alınmadığını ifade etti.

Kahraman, aynı gece Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın bir televizyon kanalındaki sözlerini dinlediğini bildirerek "Özel Kuvvetler Komutanlığında bir karmaşa olduğu anlaşılıyordu. Yanlış bir şeyler için kullanılmak istemedim. Birlikten çıkmak istedim. Bunu, diğer üsteğmenlerle konuştum." dedi.

Birlikte nizamiyeye giderek burada görev yapan sanıklardan Veli Tüven'e çıkıp çıkamayacaklarını sorduklarını ve "Komutanım, giriş çıkış yasaklandı. İzin alın, öyle açayım." yanıtı aldıklarını bildiren Kahraman, bunun üzerine sanıklardan Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu'nu bularak aynı konuyu sorduklarını anlattı.

Çakıroğlu'nun, "Ben, emniyet için girişin yasaklandığını söyledim, çıkış için bir şey söylemedim. Ama sizin amiriniz ben değilim. Amirinizle konuşun." dediğini aktaran Kahraman, bunun üzerine nizamiyede görevli Tüven'e izin aldıklarını söylediklerini, kendisinin yaya, bazı arkadaşlarının ise otomobille birlikten çıktığını kaydetti.

Kahraman, eve dönünce sanıklardan Özalp Yeşil'in kendisini aradığını ve "Keşke beni de alsaydınız." dediğini belirterek "Hiçbir terör örgütüyle alakam yok. Birinci sicil amirim tarafından alaya çağrıldım. Alay komutanının enterne edildiğini, Semih Terzi ve beraberindekileri görmedim. Alayda hiçbir eyleme katılmadım. Şüphe duymam üzerine alayda kalmadım. Amirlerimden izin almadan birliği terk ettim. Suçlamalar asılsızdır, beraatımı talep ediyorum." diye konuştu.

"Darbenin parçası olmak istemedim"

Tutuksuz yargılanan Mustafa Çokangın da eşiyle alkollü bir yerde yemek yerken, F16'ların alçaktan uçtuğunu gördüğünü, saat 22.30'da Üsteğmen Emre Demir'in kendisini arayarak "Dursun Varlı beni çağırdı." dediğini bildirdi. Bunun üzerine aradığı Varlı'nın kendisini acilen alaya çağırdığını aktaran Çokangın, "Amirlerce verilen emirleri sorgulamak TSK'nın kurallarına aykırıdır." dedi.

Birliğe gittiğinde darbe girişiminden haberdar olmadığını kaydeden Çokangın, alayda, sanıklardan Binbaşı Mehmet Sağlam'ın kendisine, "Beraber uçalım." dediğini ancak uçmak istemediği için üç duble rakı içtiğini söylediğini bildirdi.

Sanıklardan Özalp Yeşil'in de uçuş için isteksiz olduğunu ve bir buçuk duble rakı içtiğini söylediğini belirten Çokangın, Sağlam'ın, "Beraber uçalım." demesine rağmen, daha sonra kendisini uçacak personel arasına seçmediğini ifade etti.

Çokangın, ilerleyen saatlerde idari işler astsubaylığı odasında televizyondan, Tümgeneral Aksakallı'nın açıklamalarını dinlediğini aktararak "Onun üzerine, darbenin parçası olmak istemedim. O yüzden önce normal yoldan çıkmayı, o olmazsa, emniyetin daha az olduğu Türk Hava Kurumu tarafından birlikten çıkmayı kararlaştırdım." diye konuştu.

Kendisinden önce savunma yapan sanık Kahraman'ın anlattığına benzer şekilde alaydan çıktıklarından bahseden Çokangın, şunları kaydetti:

"Darbe girişiminden önce böyle bir hareketten haberim yoktu. Hayatımın hiçbir aşamasında FETÖ'ye yaklaşmadım, dershanelerine ve eğitim kurumlarına gitmedim, pilavını yemedim, sohbetlerine katılmadım. Kara Harp Okulunda, 2008'e kadar herhangi bir sorun yaşamadım. Ama bundan sonra, en ufak suç işlemememe rağmen birçok kez ceza aldım. Kısa süre içinde 11 hafta sonu iznim iptal edildi. Bana bunu yapanlar bazı öğrencilere ayrıcalık tanıyorlardı. Okulda bazı öğrenciler özgüvenle hareket ederken, bazıları korkuyla hareket ediyordu. Bundan çok rahatsızdık. FETÖ yapılanması olduğunu sonradan öğrendik. O dönemde okulu bırakmak istedim ama ailemi ikna edemedim."

Çokangın, darbe girişimi gecesi süper kobra helikopterlerinin, halkın üzerine ateş açmasını unutamadığını söyleyerek "Ne olursa olsun, buna anlam veremem. Bu yüzyılda Türkiye'de darbe yapılacağı aklıma gelmezdi. Şahsi fikrime göre darbe çağ dışı ülkelerde olur." ifadesini kullandı.

Suç tarihinde alay komutanlığında pilot olan Binbaşı Türkay Bilge savunmasında, örgüt üyesi olmadığını, FETÖ'yü yabancı ülkelerin maşası olarak gördüğünü, örgüte düşmanlığının bilindiğini, örgütün güçlü olduğu dönemde bile bunu dile getirmekten çekinmediğini ve "kendi çapında" örgütle mücadele ettiğini öne sürdü.

FETÖ ile mücadeleyi bir vatan, millet meselesi olarak gördüğünü, "Allah Cumhurbaşkanımıza zeval vermesin. Bu örgütle ancak o mücadele edebilir" cümlesini gerek alayda, gerekse farklı yerlerde sarfettiğini, bu konuda şahitlerinin bulunduğunu aktaran Bilge, olay günü ağabeyi, eşi ve yeğenlerinin Ankara'ya gelmeleri nedeniyle Albay Ümit Tatan'dan yarım gün izin aldığını anlattı. Misafirleriyle akşam Gençlik Parkı'na gittiklerini, burada sıra dışı bir hareketlilik fark ettiklerini söyleyen Bilge, "Saat 23.00 sıralarında bu hareketliliğin terör saldırısı olabileceğini düşünerek misafirlerim ile oradan ayrılmaya karar verdim." diye konuştu.

Sigara almak için uğradığı bir büfede darbeyi televizyondan öğrendiğini, ardından alaya gitmeye karar verdiğini dile getiren Bilge, "Nizamiyede bulunan Erdoğan Söyleyen Başçavuş, Süleyman Ektaş Başçavuş ve Veli Tüven Kıdemli Başçavuş'a 'Bu FETÖ'nün işi. İnşallah başarısız olurlar, TSK da bunlardan temizlenir' dedim. Bu hareketin paralel yapının işi olabileceğini, bu harekete destek verilmemesi gerektiğini söyler tarzda bir konuşma yaptım. Bu konuşma, bilmiyorlarsa subay ve erleri bilgilendirmekti." dedi.

Bir ara gazinoya geçtiğini Yurtta Sulh Konseyinin adını ilk kez burada televizyonda duyduğunu ifade eden Bilge, burada "Bir de Yurtta Sulh Konseyi demişler. Güya Atatürkçüleri kandıracaklar." ifadesini kullandığını belirtti.

O ana kadar kimsenin Alay Komutanı Tatan'ın Akıncı Üssü'ne götürüldüğüne dair birşey söylemediğini öne süren Türkay Bilge, birliğine çok güvendiğini, kimseden şüphelenmediğini, o ana kadar hep darbeye karşı faaliyette bulunduklarını düşündüğünü öne sürdü.

Semih Terzi ve beraberindekilerin Diyarbakır'dan darbeyi önlemek için geldiğini düşündüğünü savunan Bilge, kendi alayı dışında kimseye güvenmediğini, diğer askeri birliklerin darbeciler tarafından ele geçirilmiş olabileceğine inandığını, Terzi'yi getiren uçağa ulaşmaya çalıştıklarını, kendisinin de kimseden emir almadan bu uçağın mürettebatına mesaj gönderdiğini söyledi.

Türkay Bilge, Terzi ile birlikte Diyarbakır'dan gelen ancak Özel Kuvvetler Komutanlığına geçmeyip alayda kalan timin komutanından şüphelendiğini, bu şüphe üzerine "Kaçıyorsa tutuklayın." dediğini, komutanın Zekai Aksakallı'dan emir aldığını bilemeyeceğini söyledi.

"FETÖ'ye üye değilim. Vicdanım çok rahat." diyen Bilge, darbe karşıtı hareket edenleri yalnız bırakmamak için alaydan ayrılmadığını söyledi. 7 aydır tutuklu bulunduğunu söyleyen Bilge, beraatini talep etti.

Yüzbaşı Soner Erol'u kendisinin alaya çağırdığını söyleyen Bilge, bu yüzden vicdan azabı çektiğini dile getirdi.

"Emri sorguladım"

Yüzbaşı rütbesiyle helikopter pilotu olan sanık Soner Erol da Erzurum'da görevlendirildiğini, eşini ailesinin yanına bırakmak için Uşak'a gideceklerini, cumartesi yola çıkmak üzere hazırlık yaptıklarını, bazı ihtiyaçlar için dışarı çıktıklarını anlattı.

Olayları eve geldikten sonra saat 22.30 sıralarında televizyondan öğrendiğini aktaran Erol, Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarını dinlediğini, durumun vahim olduğunu düşününce saat 23.40 sıralarında nöbetçi subayı Hüseyin Çakıroğlu'nu aradığını kaydetti.

Çakıroğlu'na ne olduğunu sorduğunu belirten Erol, komutanın "Soner, acil mi? Sonra konuşuruz." diyerek telefonu kapattığını, 00.20 sularında amiri Binbaşı Türkay Bilge'nin kendisini arayarak alaya gelmesini istediğini belirtti.

İzinli olduğunu söyleyerek gelmek istemediğini söylediği Bilge'nin, "Gel gel, herkes burada." demesi üzerine alaya gittiğini, saat 00.35 sıralarında birliğe geldiğini anlattı.

Nizamiyede Binbaşı Dursun Varlı ile karşılaştığını ifade eden Soner Erol, "Abi ne oluyor, dedim. O da 'Oluyor bir şeyler, başladı.' dedi. 'Ne başladı' dedim. Alay komutanının nerede olduğunu sordum. 'Alay komutanını götürdüler' dedi. Kim, nereye, nasıl diye sorular sordum." diye konuştu.

Üzerini giyip helikopter taburuna geçtiğini aktaran Erol, içeri girer girmez Diyarbakır'dan gelen ekibi Özel Harekat Komutanlığına götürmek üzere görevli helikopterde ikinci pilot olarak uçması için emir verildiğini belirterek, "Bu emri sorguladım. Emir yasaldı. Emir komuta zinciri içinde emirler birlikteki en üst rütbeli subaydan geliyordu. Birliğimize ait CASA uçağıyla gelen kendi timimizi taşıyacaktık. Kendi birliğimizden yine kendi birliğimize uçacaktık. Özel izin gerektiren alakasız bir yere uçmayacaktık. Bunda bir sakınca görmedim." dedi.

Timi Özel Kuvvetler Komutanlığına bıraktıktan sonra geri döndüklerini anlatan Soner Erol, bu sırada vurulan Semih Terzi'nin GATA'ya sevki için emir geldiğini, uçmak istemediği için yakıtı bahane ettiğini ve bu göreve diğer helikopterin gittiğini söyledi.

Alaydan ayrılmayı düşündüğünü ancak izin alamadığını, daha sonra Zekai Aksakallı'nın "Alaydan çıkış yasak" şeklindeki emrini öğrendiğini ve bu emre uyduğunu ifade eden Erol, Aksakallı ile telefonla görüştüklerini, komutanın kendisinden Genelkurmay Birinci Başkanı'nı taşımak için güvendiği kişilerden bir ekip oluşturmasını istediğini, ekibi oluşturup emri beklediklerini, ancak daha sonra bu uçuşa gerek kalmadığını öğrendiğini kaydetti.

Darbe girişimin ardından görevine devam ettiğini aktaran Erol, Alay Komutanı Tatan'ın kendisine bazı emirler verdiğini, bu emirleri yerine getirdiğini, görevi başındayken perşembe günü 7 kişiyle birlikte gözaltına alınıp emniyet mensuplarına teslim edildiklerini anlattı.

Beraatini ve göreve iadesini talep eden Erol, "Ülkeme hizmet etmek istiyorum." diye konuştu.

"Çatlak ses duymayacağım"

Pilot Binbaşı Murat Güler de suç tarihinde birliğe yeni katıldığını, personelle yeni yeni tanıştığını ve buradaki işleyişe alışmaya çalıştığını ifade etti.

15 Temmuz'da bir arkadaşıyla Merkez Orduevi'nde oturduğunu söyleyen Güler, nöbetçi amir Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu'nun telefonla arayarak çağırması üzerine alaya gittiğini belirterek, "Vardığımda Dursun Varlı Binbaşı ve Halit Kabil Yarbay ile karşılaştım. Hemen üzerimi giyinmemi ve silah kuşanmamı söylediler. Giyinip dışarı çıktığımda Halit Kabil, alaydaki herkese 'Özel Hava Üst Karargahı'ndan, Özel Kuvvet Komutanlığından ve Genelkurmay Birinci Başkanlığından aldığım emre göre Alay Komutanı Tatan'ı alıp, Kazan'daki Akıncı Jet Üssü'ne götürmemiz gerekiyor. Bu konu ile ilgili çatlak ses duymayacağım' diye emretti." dedi. Yazılı emri sorduklarını belirten Güler, Kabil'in yazılı emrin sonra geleceğini söylediğini aktardı.

Halit Kabil ile Mehmet Sağlam'ın Alay Komutanı'nı helikoptere doğru götürdüğünü, Dursun Varlı ile kendisinin bu kişilerin arkasından yürüdüğünü, Hüseyin Çakıroğlu'nun da peşlerinden geldiğini anlatan Güler, komutanın helikoptere binerken biraz direndiğini, ancak darp ve cebire şahit olmadığını öne sürdü.

Alay Komutanı Tatan'ın helikoptere binmeden önce bir ara yere düştüğünü, kendisinin de komutanı korumak amacıyla koşup elini yüzünün altına koyduğunu kaydeden Murat Güler, "Ümit Tatan'ı helikoptere bindirdik. Bir yanına Halit Yarbay'ım oturdu, diğer yanına da ben. Helikopteri Ümit Arif Bağ kullanıyordu. Bu sırada komutana 'Neler oluyor komutanım. Emir verin, ne yapalım' dedim. Komutan etrafında kimler olduğunu tespit etmeye çalışıyordu. Darbeden bahsetse ne yapar eder onu kurtarırdım ama birşey demedi. Sadece cüzdanını düşürdüğünü söyledi. Ben de inince yürüdüğü yerlere bakıp cüzdanı bulabileceğimi söyledim." diye konuştu.

Güler, komutanı Akıncı Üssü'ne götürdükten sonra alaya döndüklerini, televizyondan darbeyi öğrendiğini ve başka hiçbir olaya karışmamak için odasına çekildiğini ileri sürdü.

Bugün doğum günü olduğunu ifade eden Güler, "İnandığım tüm değerler üzerine yemin ederim ki masumum. Bir oyunun içinde kaldım." dedi ve beraatini istedi.

Güler ile birlikte davada 27 sanığın tamamı savunmalarını yapmış oldu. Yarın, katılması halinde müşteki Alay Komutanı Ümit Tatan'ın ifadesinin alınması ve iki tanığın dinlenmesi bekleniyor.

09.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Darbe girişimi sırasında Etimesgut'daki Özel Hava Alay Komutanlığında yaşanan olaylara ilişkin Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen 27 sanıklı davanın dördüncü duruşması, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesindeki duruşma salonunda başladı.

Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile sanık avukatlarının yanı sıra darbe girişimi sırasında derdest edilerek, Akıncı Üssüne götürülen, "şikayetçi" Özel Hava Alay Komutanı Albay Ümit Tatan katıldı.

Tatan, beyanında sanıklardan şikayetçi olduğunu ve davaya müdahil olmak istediğini belirtti.

Darbe girişimi günü normal mesaisini bitirdikten sonra evine gittiğini, gece saat 22.05'te sanıklardan Astsubay Hüseyin Çakıroğlu'nun cevapsız çağrısını gördüğünü, ardından ulaştığı Çakıroğlu'nun, "Harekat Merkezi'nden aradılar. Toplantı yapılacak. Sizi bekliyorlar." dediğini anlatan Tatan, bu görüşmenin ardından aradığı Harekat Merkezi'nin, konudan bilgisi olmadığını öğrendiğini bildirdi.

Çakıroğlu'nun bahsettiği toplantının ne olduğunu öğrenmek için çeşitli görüşmeler yaptığını, bu sırada konuştuğu "Agah Yüzbaşı"nın yanındaki bir kişinin "Ümit Bak'a yönlendir." dediğini kaydeden Tatan, görüştüğü Ümit Bak'ın ise "Ülkede anlamsız bir hareketlilik var. Birliğe gidip güvenlik tedbiri alın." dediğini söyledi.

Tatan, bunun üzerine tekrar Çakıroğlu'nu arayarak araba istediğini belirterek, bu görüşmelerin ardından açtığı haber kanallarında, İstanbul'da köprülerde trafiğin kesildiğini gördüğünü ve ilk anda DEAŞ'ın terör saldırısının söz konusu olduğunu düşündüğünü anlattı.

Ardından alaya gidene kadar 5 kez Çakıroğlu'nu olmak üzere birçok kişiyi aradığını, Çakıroğlu'nun telefonlarını açmadığını, santralin de cevap vermediğini aktaran Tatan, "22.55'te Halit Kabil'i arıyorum, 'Neredesin?' diyorum, 'Evdeyim, hazırlanıyorum, çıkacağım.' diyor." ifadelerini kullandı.

Tatan, saat 23.04'te bir kez daha aradığı Çakıroğlu'na, "Neden beni aramıyorsun?" diye çıkıştığını, onun ise "Gerekli hazırlıkları yapıyorum komutanım." dediğini belirterek, "Ona, 'Personelin tamamını çağırıp, tabancalarını almalarını söyledin mi?' diye kızdım. O da 'Personeli zaten çağırdım.' dedi. 'Silahlarını almalarını söyledin mi?' diye sordum. Cevap vermedi, kızdım, kapattım." diye konuştu.

"Şu an darbe yapılıyor"

Kışlaya saat 23.17'de girer girmez, nizamiyede araçtan indiğini, Veli Tüven, Özalp Yeşil, Emre Demir ve Ani Müdahale Kuvveti Nöbetçi Astsubayı Tolga Güntürk'ün de arasında olduğu bazı personelin burada bulunduğunu bildiren Tatan, "Özalp Yeşil ve Emre Demir'e tabancalarını almalarını söyledim ama kimse talimatları hemen yerine getirmiyordu. Durağandılar. Normalde alay komutanı arayınca koşmaları lazımdı. Özalp Yeşil, Emre Demir'in yüzüne bakıyordu." dedi.

Tatan, şöyle devam etti:

"Bu sırada Yarbay Halit Kabil, Binbaşı Dursun Varlı, Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu, Binbaşı Mehmet Sağlam, Yüzbaşı İzzet Henek, Yarbay Arif Bağ'ın da arasında bulunduğu grup yanıma geldi. Halit Kabil, 'Komutanım, biz her şeyi organize ettik. Gelin, yürüyelim, izah edelim.' dedi. Silahları üzerlerindeydi. Normalde mesaide silah taşımayız. Yürürken sol koluma Halit Kabil, sağ koluma Dursun Varlı girdi. Kabil, 'Komutanım, şu an darbe yapılıyor. Birinci Başkanımızdan emir aldık. Seni Akıncı Üssü'ne götüreceğiz.' dedi. 'Manyaklık yapmayın. Bırakın.' dedim. 'Emir aldık, gereğini yerine getireceğiz.' dedi. Emri görmek istedim, 'Yazılı değil, şifahi.' dedi. Emrin doğrudan Genelkurmay Başkanı'ndan geldiğini söyleyince, komutanı arayacağımı söyledim. Bu sırada ellerim tutulmuştu. Yaklaşık 200 metrelik yol boyunca itiraz ettim. Mehmet Sağlam, 'Yeter artık, kes sesini. Albaysın diye rütbene uygun şekilde götürüyoruz.' dedi. Ona 'Sen kimsin?' dedim. O da 'Sen kimsin?' diye karşılık verdi. Helikopterin yanına geldiğimde Ramazan Gürkaynak'a, 'Sen de mi Ramazan?' dedim. Fatih Ceylan'a da 'Sen de mi darbecisin?' türü bir şey söyledim.

Yüzüme anlamsızca baktı. 'Burada iki başlılık var. Komutan benim. Benim emirlerimi yerine getirmelisiniz. Yanlış yapıyorsunuz.' diye itirazda bulundum. Sonra Halit Kabil, 'Bağlayın.' dedi. Ardından birisi arkadan göğsüme sarılarak, sıkmaya başladı, birileri de ayaklarımı tuttu ve göğüs üstü yere yatırıldım. Ellerimi plastik kelepçeyle bağladılar. Kelepçeyi kırmaya çalıştım, beklemiyordum ama kırıldı. Baktığımda ellerimin plastik kelepçeyle değil, saymanlık depolarının güvenliği için kullanılan kelepçelerden olduğunu gördüm. Dizleriyle sırtıma bastırınca kaburgalarımın kırılacağını sandım, 'Tamam, bineceğim.' dedim."

"Boşuna çaba göstermeyin, herkes alındı"

Tatan, helikopterde iki yanına Halit Kabil ve Murat Güler'in oturduğunu bildirerek, "Bu sırada halen, 'Uçuş yasağı var. Helikopteri düşürürler.' diye itiraz ediyordum. Sonra 'Albay Ahmet Balaban nerede? Neden müdahale etmiyor?' diye sordum. 'Üzerini değiştiriyor.' dediler. Anladım ki o da onlarla birlikte hareket ediyordu." şeklinde konuştu.

Bu sırada, Murat Güler'in, cep telefonundan bir internet sitesi göstererek, "Boşuna çaba göstermeyin, şu anda Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, herkes alındı." dediğini anlatan Tatan, şunları kaydetti:

"Yaklaşık 20 dakika bekledikten sonra Akıncı Üssü'ne gittik. İndikten sonra beni oradaki ekibe teslim ettiler. Uzakta, general olduğunu tahmin ettiğim 6-7 kişi, gözleri bağlı şekilde götürülüyordu. Gözlerimi bağlayarak, beni bir odaya götürdüler. Burada ellerimi ve ayaklarımı da bağladılar. Yemek vermediler, bir miktar su verdiler. 'Ayakta gezinmeyin. Bir ihtiyacınız olursa seslenin.' dediler. Gece boyunca uçak ve silah sesleri duydum ama ne olduğunu anlamadım. Ertesi gün 16.00 sıralarında Özel Kuvvetler görevlisi Aydın Başçavuş gözlerimi ve bağlarımı açtı. 'Komutanım, Zekai Aksakallı'nın emrindeyiz. Sizi alacağız ama şimdi burada kalın.' dedi."

Tatan, koridora çıktığında, darbe girişimi sırasında alınan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal ile bazı generalleri gördüğünü söyledi.

Aynı akşam saat 17.00-17.30 sıralarında alaya döndüğünü belirten Tatan, "Beni karşılayanlardan biri Hüseyin Çakıroğlu'ydu. Gözaltına alınmamasına şaşırdım. 'Bu arkadaş da onlarla hareket etti, o da alınsın.' dedim. Sonra odama geçtim." ifadelerini kullandı.

Tatan, kendisini Akıncı Üssü'ne götüren helikopterdekilerden birinde M16 piyade tüfeği bulunduğunu bildirerek, "Sonradan, benim habercim, 'Tüfeği benden aldılar. Teslim ettiklerinde mermi namludaydı.' dedi." bilgisini paylaştı.

Darbe girişimi gecesi birliğe geçmeden saat 22.55'te aradığı Halit Kabil'in, "Evdeyim, hazırlanıyorum, çıkacağım." demesine ilişkin Tatan, "Sonraki incelemelere göre, o saatte evde olduğunu söylemesine rağmen, 22.26'da kışlaya geliyor. Telaşı, beni tutuklamak istemelerinden kaynaklanıyor." dedi.

Duruşmada, darbe girişimi sırasında derdest edilerek, Akıncı Üssü'ne götürülen, "şikayetçi" Özel Hava Alay Komutanı Albay Tatan, ifadesinin ardından avukatların ve sanıkların sorularını yanıtladı.

Sanık avukatlarının soruları üzerine, darbe gecesi yaptığı telefon görüşmelerini anlatan Tatan, o gece 19.35-23.30 saatlerinde telefonunda 50 cevaplı-cevapsız çağrı bulunduğunu, saat 19.35'te Casa nakliye uçağının pilotu Cemal Yılmaz tarafından aranarak, tüm uçuşların iptal edildiği bilgisinin paylaşıldığını söyledi.

Yılmaz'a beklemede kalmasını söylediğini, ardından Özel Kuvvetleri Komutanlığı Hava Harekat Merkezinden aranarak, aynı bilginin paylaşıldığını anlatan Tatan, gerekçeyi sorduğunu ancak yanıt alamadığını belirtti.

Nakliye uçağı pilotu Yılmaz'ı tekrar arayarak, bir saat kadar beklemesini söylediğini aktaran Tatan, saat 19.52'de sanıklardan eski nöbetçi amiri Hüseyin Çakıroğlu'nun aradığını, aynı bilgiyi verdiğini ifade etti.

Tatan, Çakıroğlu'na bu bilginin saat 19.19'da geldiğini ancak derhal kendisini araması gerekirken, 33 dakika geçtikten sonra bilgiyi kendisiyle paylaştığını öğrendiğini dile getirdi.

Bir soru üzerine Tatan, Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı ile o gece hiç görüşmediğini belirtti.

Casa uçağının kalkış emrini neden verdiğinin sorulmasına karşılık Albay Tatan, saat 20.10'da Özel Kuvvetler Komutanlığı Harekat Merkezince, saat 20.14'te de nöbetçi amir Çakıroğlu tarafından arandığını, uçuşların nakliye uçakları için açıldığı bilgisinin verildiğini anlattı.

Ümit Tatan, Casa uçağının uçuş rotasının, darbe girişiminden bir hafta önce rutin personel değişimi için planlandığını, uçuş planlamasına göre, ilk önce Diyarbakır, oradan Cizre, Cizre'den Ankara'ya dönüş yapılacak şekilde planlanma yapıldığını aktardı.

Tatan, Silopi ekibinin de karayoluyla Cizre'ye geçeceğini, burada buluşan ekibin Ankara'ya dönmesinin planlandığını belirtti.

"Semih Terzi beni aradı"

Uçağın kaldırılması hazırlıkları sırasında Semih Terzi'nin saat 20.40'ta kendisini aradığını anlatan Tatan, "Uçuşların neden kesilmiş olabileceğini sordu. Bilmediğimi ancak 11 Eylül saldırısı gibi bir saldırı beklenmiş olabileceğini tahmin ettiğimi söyledim. Uçağın ne zaman kalkacağını sordu, çok gecikmeyeceğini, hazır olunca kalkacağını ilettim. Terzi, 20.48'de tekrar aradı. Azarlar gibi bir sesle konuşuyordu. 'Pilotlar karayolu intikali için araç ayarlanıp ayarlanmadığını soruyor, onlara ne?' diye söylendi. Ben de 'Silopi'den karayoluyla gelecek ekip için emri ben verdim.' dedim." şeklinde konuştu.

Darbeci general Terzi'nin helikopterle geldiği Diyarbakır'da bindiği uçağın rotasına müdahale ederek, Cizre'ye uğramadan doğrudan Ankara'ya gitmesini sağladığını kaydeden Tatan, "Uçağın rotasını değiştiren Terzi böylelikle bir saat kazanmış oldu." dedi.

"Pilot 3 kez aramış ama ulaşamamış"

Bir başka soruya karşılık Ümit Tatan, uçağın rotasının değiştirilmesi üzerine pilotun bunu bildirmek için kendisini üç kez aradığını ancak derdest edilip telefonu alındığı için ulaşamadığını anlattı.

Ümit Tatan, personeliyle ilgili herhangi bir şüphesi olmadığını, alayındakilerin böyle bir işin içinde olacaklarına ihtimal vermediğini dile getirdi.

Helikoptere götürülürken, Halit Kabil'in kendisine, "Komutanım, şu an darbe yapılıyor. Birinci Başkanımızdan emir aldık. Seni Akıncı Üssü'ne götüreceğiz." demesinin ardından, iki personeline, yüksek sesle "Sen de mi darbecisin?" dediğini aktaran Tatan, "Bu sözleri özellikle söyledim. Olayın farkında değillerse benim bu sözlerim üzerine özellikle farkına varsınlar diye bilinçli söyledim ama tepki vermediler." ifadelerini kullandı.

Albay Tatan, helikoptere bindikten sonra fırsat bulduğu anda cep telefonuyla arama yapmaya çalıştığını ancak kendisini fark eden Murat Güler'in telefonu aldığını bildirdi. Tatan, sanıkların telefonundan bir şeyler silmeye çalıştığı iddiasını reddederek, "Görüşme yapmak istedim. Telefonum incelenebilir. Silmiş olsam bile bu zaten incelemede ortaya çıkacaktır." diye konuştu.

Akıncı Üssü'nden döndükten sonra alayda personelin elleri, ayakları ve gözleri bağlı bekletildiğini gördüğünü dile getiren Tatan, "Bu, bana garip gelmedi çünkü ben de Akıncı'da aynı şekilde bekletildim. Demek ki usul buymuş diye düşündüm." görüşünü paylaştı.

Bir başka soruya karşılık darbe girişiminin ardından sanıklara kötü muamele edildiğini görmediğini belirten Tatan, Özel Kuvvetler Tabur Komutanı'nın alaydakilerin bilgisine başvurduğunu, bunun sanıkların söylediği gibi ifade alma şeklinde değerlendirilemeyeceğini kaydetti.

"Bana böyle bir emir gelse İkinci Başkan'a sorarım"

Askerlikte emre itaatin esas olduğunu ancak komutanın alıkonulması emrinin öyle sıradan bir emir olmadığını anlatan Tatan, şöyle konuştu:

"Rutine yönelik faaliyetlerle enterne etme arasında fark var. 'Gidin, bir yaralıyı getirin.' deseler tamam ama 'Komutanı enterne et.' emri farklı. Bu tür emirlerde tereddüt edersiniz. Böyle bir emrin teyit edilmesi gerekiyor. Bana böyle bir emir gelse İkinci Başkan'a sorarım. Sanıkların da sorması gerekiyordu. Tek başına Ümit Bak tarafından yapılan teyit yetersiz. Özel Kuvvetler Komutanı'nı arayıp sorması lazım. Ulaşamamış olmaları mazeret değil. Ulaşamamışlarsa emri yerine getirmemeleri gerekirdi. Aldığınız emrin niteliği önemli, bir yaralı tahliye etme emri gelirse sorgulamazsınız ama 'Alay Komutanı'nı enterne edin.' diyorlarsa Özel Kuvvetler Komutanı'nın aranıp sorulması gerekirdi."

Sanık savunmalarının alınmasının ardından Kıdemli Başçavuş Murat Hanay ile Üstçavuş İlker Karataş, "tanık" sıfatıyla ifade verdi.

Hanay, 15 Temmuz'da mesaiden çıktıktan sonra eve geçtiğini belirterek, "Alarm olduğuna dair bana bilgi verilmedi." dedi.

Karataş ise darbe girişimi gecesi evinde olduğunu, o akşam sanıklardan Fatih Ceylan ile telefonda görüştüğünü, Ceylan'ın "Beni acil birliğe çağırdılar." dediğini, darbe girişimini televizyonlardan öğrendiğini ifade etti.

Karataş, Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ tarafından, soruşturma aşamasında alınan beyanının anımsatılması üzerine, 10 Temmuz 2016'da nizamiyede nöbetçi astsubay olduğunu belirtti. O günkü nöbetçi amir Halit Kabil'in kendisini iki kişinin ziyaret edeceğini söylediğini bildiren Karataş, "Kameradan, misafirlerinin geldiğini gördü. Bana, 'Kapıyı aç, gelsinler.' dedi. Misafirleri kendisi aldığı için kayıt yapamadım. 'Kayıt yapalım mı?' diye sorunca, 'Gerek yok, arkadaşlarım.' dedi. Gelenler pilot kıyafetliydi." diye konuştu.

Söz alan tutuklu sanık Kabil, iki kişinin kendisini ziyaret ettiğini belirtti ancak gelenlerin bilgilerinin kaydedilmemesini söylemediğini öne sürdü.

Karataş, aynı akşam Yüzbaşı Halil İbrahim Cengiz'in de saat 17.17'de Kabil'i ziyarete geldiğini, yanında eşi ve çocuklarının da bulunduğunu, Cengiz'in kimliğini bıraktığını, kendisinin de kaydı aldığını anlattı.

Savcı, tutuklulukların devamını istedi

Tanıkların dinlenmesinin ardından beyanı sorulan Cumhuriyet Savcısı Hamza Yokuş, daha önce yazılan müzekkerelerin cevabının beklenmesini, tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamını istedi.

Duruşmada daha sonra avukatlarının beyanlarına geçildi.

Sanıklardan, suç tarihinde albay rütbesiyle Alay Komutan Yardımcılığı yapan Ahmet Balaban'ın avukatı Hakan Yıldırım, Semih Terzi'nin öldürüldüğü Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davanın sanığı eski Özel Kuvvetler Harekat Şube Müdürü Albay Ümit Bak'ın "tanık" olarak dinlenmesini, Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı ve darbeci Tuğgeneral Semih Terzi ile Diyarbakır'dan Ankara'ya gelen timdekilerin ifadesinin de dosyaya eklenmesini istedi.

Yıldırım, müvekkilinin, Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın alıkonulmasında dahlinin olmadığını, bütün gece silahsız olduğunu savundu ve tahliye talebinde bulundu.

Sanıklardan Halit Kabil'in avukatı Utku Coşkuner Sakarya da mahkemenin, diğer tanıkları huzurda dinlemesini talep etti.

Sakarya, darbe girişimi sırasında, Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığında meydana gelen eylemlere ilişkin dava ile bu dava arasında hukuki ve fiili bağlantı olduğunu savunarak, davaların birleştirilmesini istedi.

Müvekkilinin emirleri yerine getirdiğini iddia eden Sakarya, "Ömer Halisdemir'in yerinde müvekkilim bulunsaydı, o da aynı şeyi yapacaktı. Halisdemir gibi bizim müvekkillerimiz de emirleri yerine getirmişlerdir." dedi.

Sanıklardan Dursun Varlı'nın avukatı Dilek Aras da müvekkilinin Şah Fırat Operasyonu'nda görev aldığını bildirerek, "Orada da yine Ümit Tatan'ın talimatıyla kalkış yapmışlardır. Suç tarihinde de verilen talimatları yerine getirmiştir." diye konuştu.

Aras, Zekai Aksakallı ve Ümit Bak'ın diyeceklerinin çok önemli olduğunu ifade ederek, bu isimlerin beyanlarının dosyaya kazandırılmasını istedi.

Duruşmada sanıkların tutukluluk halleriyle ilgili itirazlarını dile getiren diğer avukatlar da sanıkların tahliyesine, bu mümkün olmadığı takdirde ise adli kontrolle serbest bırakılmasına karar verilmesini istedi.

Duruşmanın öğleden sonraki celsesinde, sanık avukatlarının beyanı alındı.

Sanıklardan Bakım Bölüğünde görevli Astsubay Çavuş Mustafa Güngör'ün avukatı Nurcan Bal, müvekkilinin iddianamede öne sürülenin aksine hiçbir olayın içinde yer almadığını savundu.

İddianamede Güngör'ün, helikopterlerin yedek parça ihtiyacını karşılayacak yardımcı personel olarak nitelendirildiğini belirten Bal, müvekkilinin bakımdan sorumlu olduğunu, teknik bir arızayı giderecek bilgisi bulunmadığını, depoda da helikopter yedek parçası olmadığını öne sürdü.

İddianamede müvekkili hakkında darbeden haberdar olduğu ve alaya geldiği ifadesinin bulunduğunu aktaran Bal, müvekkilinin suç tarihinde bir akrabasının kına gecesine katıldığını, dayısıyla birlikte evine dönerken alayın önünden geçtiklerini, müvekkilinin hareketlilik üzerine, "İhtiyaç olabilir" düşüncesiyle dayısından kendisini alaya bırakmasını istediğini ve kimsenin çağrısı olmadan alaya geldiğini söyledi.

Sadece askeri reflekslerle hareket eden müvekkilinin birliğine gelmesinin suç teşkil edemeyeceğini belirten Bal, Güngör'ün darbecilerle birlikte olmadığını, olaydan önce ve sonra da kimseyle görüşmeyip, kimseden emir almadığını savundu.

Bal, 7 aydır tutuklu bulunan müvekkilinin tahliyesini talep ettiklerini bildirdi.

"Yetki ve kudretinin farkında olsaydı"

Kıdemli Başçavuş Ramazan Gürkaynak'ın avukatı Ümit Yaşar da müvekkilinin 15 Temmuz'da evinde boya badana işleri yaptığını, komutanı Halit Kabil'in araması üzerine alaya geldiğini, emir üzerine helikopteri hazırladığını anlattı.

Alıkonularak Akıncı Üssü'ne götürülen Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın helikopterde müvekkilini görüp, "Sen de mi Ramazan?" dediğini aktaran Yaşar, Tatan'ın bugün öğleden önce mahkeme huzurunda verdiği ifadede "Sen de mi darbecisin Ramazan?" şeklinde bu ifadeyi düzelttiğini ancak diğer tanıkların ilk ifadenin doğru olduğu yönünde beyanlarının bulunduğunu aktardı.

Müvekkilinin helikoptere bindirildikten sonra Alay Komutanının yanına gelerek, "Komutanım benim hiçbir şeyden haberim yok" dediğini, komutanın da ifadesinde bunu doğruladığını, korku ve panik halindeki müvekkilinin komutandan emir beklediğini dile getiren avukat Yaşar, "Nasıl Zekai Paşa yetki ve kudreti gereği Ömer Halisdemir'e Zeki Terzi'yi vurma emri verdi, keşke Alay Komutanı da kendi yetki ve kudretinin farkında olsaydı da müvekkilime 'Ramazan, silahını çek, beni kurtar' diye bir emir verseydi. Eğer müvekkilim böyle bir emri yerine getirmemiş olsaydı o zaman komutan, 'Ben böyle bir emir verdim. Benim emrimi yerine getirmedi' diyebilirdi. Müvekkilim de bunun hesabını verirdi." diye konuştu.

Müvekkilinin suçsuz olduğunu savunan Yaşar, tahliye ve tutuksuz yargılama talep etti.

"Askerin emre uyması suç değil"

Helikopter teknisyeni Astsubay Murat Yeşilyurt'un avukatı Mehmet Birol Bilgili de müvekkilinin emir doğrultusunda alaya geldiğini, yine emir üzerine Semih Terzi ile Diyarbakır'dan gelen timi Özel Kuvvetler Komutanlığına bırakan, ardından yaralanan Terzi'yi GATA'ya nakleden helikopterde bulunduğunu söyledi.

Bir askerin emre uyması değil uymamasının suç olduğunu dile getiren Bilgili, müvekkilinin suçsuz olduğunu savundu ve beraat talep etti.

Üsteğmen Emre Demir'in avukatı İlter Aksoylu da müvekkilinin amiri Dursun Varlı'nın çağrısı üzerine alaya geldiğini, suç içeren hiçbir faaliyette bulunmadığını öne sürdü.

Alay Komutanı Tatan'ın müvekkili hakkındaki beyanlarına değinen Aksoylu, "Derdest olan birine yardım etmemek suç değil. O an kim ne tarafta, kim suçlu, müvekkilim bunları bilemezdi. Alay Komutanı 'Emre, bunlar hain. Çek silahını vur' emri verse ve Emre Demir bu emre uymasa ancak o zaman suçlu olduğu söylenebilir." diye konuştu.

Aksoylu, müvekkilinin darbecilerle birlikte olmadığını ve ilk fırsatta alayı terkettiğini söyledi.

Duruşmada tutukluluk halleriyle ilgili itirazlarını dile getiren diğer avukatlar da sanıkların tahliyesine, bu mümkün olmadığı takdirde ise adli kontrolle serbest bırakılmasına karar verilmesini istedi.

Duruşma yarın sanık avukatlarının beyanlarının alınmasıyla devam edecek.

10.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Darbe girişimi sırasında Etimesgut'daki Özel Hava Alay Komutanlığındaki olaylara ilişkin Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 27 sanıklı davanın beşinci duruşması, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesindeki duruşma salonunda başladı.

Tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile sanık avukatlarının katıldığı duruşmada tutuklu sanıkların avukatları, müvekkillerinin tahliyelerine yönelik beyanda bulunmaya devam etti.

İddianamedeki, "olay gecesi FETÖ/PDY üyesi personelin birliğe çağrıldığı" iddialarını reddeden avukatlar, operasyonel görev nedeniyle Ankara dışında bulunan pilotlar haricindeki tüm pilotların o gece çağrıldığını öne sürdü.

Avukatlar, darbe girişimi gecesine ilişkin görevli tüm personel listesinin istenmesini talep etti.

Ayrıca, Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın duruşmada tanık olarak dinlenmesini isteyen avukatlar, müvekkilleri için tahliye talebinde bulundu.

"Nöbet listesinde isimleri olmayanlar nöbete kaldı"

Duruşmada daha sonra darbe girişimi sırasında derdest edilen Alay Komutanı Tatan'ın araç şoförü olan er Esat Cebecioğlu'nun, Giresun Ağır Ceza Mahkemesinde talimatla alınan ifadesi, Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ tarafından okundu.

Buna göre Cebecioğlu, 20 Ocak'ta verdiği ifadede, darbe girişiminden önceki yaklaşık 3 aylık sürede Tatan'ın araç şoförlüğünü yaptığını, 15 Temmuz 2016'dan önce birlik içinde tuhaf durum görmediğini belirterek, "Ancak 14 Temmuz'da eğitimler bittikten, 'Paydos' denildikten sonra normalde nöbet listesinde isimleri olmayan Pilot Dursun Varlı Binbaşı, Halit Kabil Yarbay, Ümüt Arif Bağ Yarbay, Alay Komutan Yardımcısı Ahmet Balaban Albay ve santral görevlisi Süleyman Ektaş birlik içinde nöbete kaldılar. Yani ara vermeksizin birlikte kalmaya devam ettiler. Bu komutanlar mesai bitince genelde evlerine giderlerdi ancak nöbetçi olmadıkları halde nöbete kalarak, birlik içinde gezinmeye başladılar." beyanında bulundu.

"Şu anda darbe yapıldı"

Cebecioğlu, 15 Temmuz akşamı gece yarısına kadar benzinlik nöbetinin kendisine yazıldığını, bu sırada Halit Kabil'in emri üzerine birkaç erle onun yanına gittiğini bildirerek, "Bize 'Alay Komutanımız Ümit Tatan'ı güvenliğini sağlayarak, alaya getirin.' dedi. Bunu söylerken nöbetçi olmadıkları halde nöbete kalan komutanların hepsi yanındaydı. Hatta bu sırada Kabil, 'Şu anda darbe yapıldı. Erler mühimmatını alsın, mevzilere geçsin.' diye emir verdi. Normalde kimseye mühimmat verilmezdi. İlk defa o gece tüm askerlere mühimmat verildiğini gördüm. Alay Komutanımız Ümit Tatan'ı o gece evinden aldık." ifadelerini kullandı.

Alaya gelince Tatan'ın, kendisini karşılayanlarla hangar binasına doğru yürümeye başladığını ifade eden Cebecioğlu, sanıklardan Binbaşı Dursun Varlı'nın, bu sırada kendisi ve yanındaki muhafızın elinden silahlarını aldığını, kendilerinin de nizamiyeye geçtiğini anlattı.

Hangar ile nizamiye arasında 50 metreden kısa mesafe bulunduğunu, helikopterin çalıştığını duyduklarını, ardından "Beni alamazsınız. Kurtarın beni." şeklinde bağırış işitince yardım amacıyla hangara doğru koştuklarını bildiren Cebecioğlu ancak helikopterin havalanması nedeniyle Tatan'ı göremediklerini söyledi.

"Polis bile gelse sıkın"

Bu sırada Varlı'nın, "Birinci komutanın emriyle alay komutanımız tutuklandı." dediğini belirten Cebecioğlu, şunları kaydetti:

"Bu durumu anormal karşıladığımız için sebebini sorduk ancak Yarbay Ümüt Arif Bağ bizleri dövmeye çalışarak ve '... olun gidin' diyerek, koğuşlara gitmemizi emretti. Koğuştan tekrar nöbetlere gitmemiz için emir geldi. Dursun Varlı Binbaşı, tahminen 8-10 er ve diğer rütbelileri sıraya dizdi. Bize, 'Darbe çıktı. Çok dikkatli olacağız. Polis bile gelse sıkın.' dedi. Bu, kendi kanaatim ama öyle askerler vardı ki inanın, polis bile gelse kurşun sıkacaklardı."

Cebecioğlu, o gece tüm komutanların birliğe geldiğini, Özel Kuvvetlerden gelen timin müdahalesiyle darbe teşebbüsünün sonlandırıldığını ifade etti.

İddianamedeki sanıklara ilişkin, "Tanıdığım komutanlar, öncesinde çok iyilerdi, herkese iyi davranırlardı ancak darbe teşebbüsünün olduğu gün karşımızda bambaşka komutan ve insanlar vardı. Tamamıyla değişmiş ve acımasız halleri hala gözlerimin önünde." diyen Cebecioğlu, derdest edilen Tatan'ın tekrar Alay'a geldiğinde bileklerinde iple sıkılmış gibi kırmızı izler gördüğünü anlattı.

Mahkeme heyeti, beyanın okunmasının ardından duruşmaya ara verdi.

Aranın ardından ara kararlar açıklandı.

Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ, eski Özel Hava Alay Komutanlığı İkmal Astsubayı Yücel Fındık'ın adli kontrol şartıyla tahliyesi, diğer sanıkların ise tutukluluğunun devamına karar verdiklerini belirtti.

Tutuksuz sanıklar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartlarının kaldırılması yönündeki talepleri reddeden mahkeme, sanık avukatlarının, talimatla ifadeleri alınan tanıkların tekrar dinlenmesi taleplerinin "şimdilik" reddine karar verdi.

Alay dışında bulunan personel listesi ve "hangar talimatnamesinin" istenmesini kararlaştıran mahkeme, olay yerlerine ilişkin kamera kayıtlarının istenmesi yönündeki talebi reddetti.

Alay Komutanı müşteki Albay Ümit Tatan'ın cep telefonu sinyal kayıtlarının ilgili yerlerden temin edilmesini kararlaştıran mahkeme, davayı 15-16 Mayıs'a erteledi.

Bu arada, mahkemenin müzekkeresine yanıt veren savcılığın, sanıklarda FETÖ mensuplarınca kullanılan şifreli haberleşme programı ByLock'un bulunmadığını bildirdiği kaydedildi.

İddianame

Sanıkların "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile "terör örgütü üyesi olmak" suçundan 7 yıl 6'şar aydan 15'er yıla kadar hapse çarptırılmaları istenen iddianamede, bazı sanıkların ayrıca "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" suçundan da mahkumiyetleri talep ediliyor.

DİĞER DAVALAR

Şubat ayı içerisinde toplamda 5 davanın görüşülmesi bekleniyor. Darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın kaçırılmasına ilişkin 27 asker hakkında açılan dava 20 Şubat'ta görülecek. Darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı General Terzi'yi vurarak darbenin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine yönelik dava ise 21 Şubat'ta 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-20 Aralık (2016) 'Ankara ÖKK Etimesgut Hava Alayı Darbe Yap. 27 sanık' davası

(11 Şubat 2017, 11:40)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=9587    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
66.002.100