İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, 152'si tutuklu 270 sanığın yargılanmasına başlandı. 30 Ocak'ta başlayan duruşmalara peşpeşe günlerde devam ediliyor. Haftasonu arasından sonra davaya 6 Şubat'ta devam edilecek.
04.02.2017 15:15 İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, 152'si tutuklu 270 sanığın yargılanmasına başlandı. 30 Ocak'ta başlayan duruşmalara peşpeşe günlerde devam ediliyor.
30.01.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, 152'si tutuklu 270 sanığın yargılanmasına Aliağa Şakran Cezaevi Kampüsü'nde başlandı.
Yargılamada, tutuklu sanıkların kimlik tespitleri yapıldı. Sanıklar, aylık gelirleri, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edilip edilmedikleri ve medeni durumları hakkında bilgi verdi. Tutuklu sanıkların kimlik tespitlerinin tamamlanmasından sonra Mahkeme Başkanı Oktay Tabur, duruşmayı yarına erteledi. Yarın tutuksuz sanıkların kimlik tespitlerinin yapılacağı ve iddianamenin özetinin okunacağı belirtildi.
31.01.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir'deki FETÖ/PDY davasının duruşmasında söz alan bir tutuksuz sanık, iki arkadaşlarının halen El Bab'da görevde bulunduğunu, iddianameden yeni haberdar olduklarını ve onlara avukat atanmadığını söyledi. Mahkeme başkanı bu sözleri not aldı.
Duruşmada kimlik tespiti tamamlandıktan sonra, 1300 sayfalık iddianamenin 14 sayfalık özeti okundu. Yarın devam edecek duruşmada, sanıkların savunmaların alınmasına başlanacağı belirtildi.
01.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında açılan ilk davada 270 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki duruşma salonunda, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülen oturumda, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Kimlik kontrolünün ardından Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alınan duruşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanlığı avukatlarının dava müdahillik talebine, sanık ve avukatları bir diyeceklerinin olmadığını, takdiri mahkeme heyetine bıraktıklarını ifade etti.
Mahkeme heyeti, talebin değerlendirileceğini belirterek, SEGBİS'teki teknik arızanın giderilmesi için oturuma ara verdi.
İzmir'de görülen FETÖ davasının 3. duruşmasında ara karar veren mahkeme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanlığının davaya müdahil olma taleplerini suçtan bizzat zarar gördüklerini göz önünde bulundurarak kabul etti.
02.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir'de, FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, 152'si tutuklu 270 sanığın yargılandığı davanın duruşmasına devam edildi. Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki duruşma salonunda, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülen oturumda, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile (SEGBİS) kayıt altına alınan duruşmada, mahkeme heyeti suçtan zarar görme ihtimalini göz önünde bulundurarak Maliye Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın davaya müdahil olma talebinin kabul edildiğini ayrıca Tutuklu sanık eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Hasan Hüseyin Demirarslan'ın isnat edilen suçlamaların İzmir'de gerçekleştirdiği dikkate alınarak yetkisizlik kararı verilmesi talebinin ise reddedildiğini açıkladı.
Duruşmada ilk savunmayı, darbe teşebbüsü sırasında Ege Ordusu Kurmay Başkanı olan ve ordudan ihraç edilen Tümgeneral Memduh Hakbilen yaptı.
"Yurtta Sulh Konseyi"nce Manisa ve İzmir'de sözde "sıkıyönetim komutanı" ilan edilen tutuklu sanık eski Ege Ordusu Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen savunmasında, hayatı boyunca hiçbir illegal yapıyla bağlantısının olmadığını, her zaman devletten yana tavır takındığını, iddianamede kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Örgütün kriptolu haberleşme programı "ByLock"u kullanmadığını, kapatılan Bank Asya'da hesabının bulunmadığını, ayrıca soruşturma aşamasında "Şapka" ve "Kuzgun" kod isimli gizli tanıkların ifadelerinde, darbe öncesinde Ankara'da yapılan toplantıya katıldığına ilişkin isminin geçmediğini ifade eden Hakbilen, "Ankara'da yapılan söz konusu olan o toplantıya da katılmadım. Birileri sıkıyönetim komutanı olduğumu yazıyor. Eğer öyle olsaydım, Ankara'daki toplantıda olurdum. Bu da o yapı içerisinde olmadığımın kanıtıdır." dedi.
15 Temmuz'dan 3 gün önce, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in onayıyla ailesiyle tatile önce Fethiye'ye ardından ise Aksaz'daki askeri tesislere gittiğini, burada denize girdiğini söyleyen sanık Hakbilen, telefon kayıtlarının incelenmesiyle ifadesinin doğruluğunun ortaya çıkacağını anlattı.
"Darbe girişimini kızımdan öğrendim"
FETÖ'nün darbe girişimini kızından öğrendiğini iddia eden Hakbilen, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'da Aksaz'daki askeri tesislerinde akşam yemeğini yediğimizde saat 22.30'u biraz geçiyordu. Kızım yanımıza geldi. Televizyondan 'Boğaz Köprüsü'nde tanklar görünüyor, darbe diye geçiyor' şeklinde ifadelerin ardından televizyonu izlediğimiz sırada, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Recep beni arayarak, 'Sıkıyönetim komutanları listesinde İzmir ve Manisa'da sıkıyönetim komutanı olarak görünüyorsun.' dedi. Ben de, 'Bununla ilgili bilgim yok. Örgütle bağlantım yok. İllegal bir yapıda olmadım, olmayacağım' dedim. O da bana 'Hemen gel' dedi. Komutanın emrini harfiyen yerine getirmek zorundaydık. Süratle arabamla yola çıktım. Gece 03.00 gibi karargaha vardım. Lojmanıma uğrayarak üzerime resmi kıyafetlerimi giyip hemen ordu komutanımızın yanına gittim. Genelkurmay Başkanlığından gelen sözde sıkıyönetim mesajı önündeydi. Ben o ana kadar o mesajı görmemiştim. Bu arada komutanımıza emrinde olduğumu söyledim. Bunun üzerine komutanımız harekat merkezine gitmemi istedi. Yoğun bir şekilde tedbirler aldık. Ordu komutanımız, Gaziemir'deki Kara Havacılık Alay Komutanlığına ulaşamadıklarını, orada hareketlilik olduğunu söyledi. Ben de harekat merkezine gittim. Oradaki komutanlarla brifing salonunda toplantı yaptık. Kara Havacılık Alay Komutanlığındaki olaylara ilişkin ne yapmamız gerektiğini tartıştık. Bu sıra ordu komutanımız salona geldi ve emirlerini aldık" beyanında bulundu.
"Migrenin etkisiyle beni yanlış aradı"
Hakbilen, soruşturma aşamasında kurmay başkanı olduğundan Ege Ordusu Komutanlığına bağlı birliklere emir ve talimat vermesinin söz konusu olmadığını, sadece komutanın vereceği kararlarda danışmanlık yaptığını, emir verme yetkisinin Orgeneral Recep'te olduğunu savunarak, darbe gecesi karargahta yaşananları şöyle anlattı:
"Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen mesajda, 'Daha önce verilen emirlere uyulması gerektiği, uymayanlar hakkında yasal işlem başlatılacağı' yönünde ifadeler yazılıydı. Mesajın doğru olup olmadığını sormak için komutanın odasına gittim. Ordu komutanının odasına girdiğimde, başı ellerinin arasındaydı, sıkıntılı bir hali vardı. Zaten komutanımızın da migreni vardı. Hatta ona daha önce iyi gelen bir ilaç tavsiye ettim. Bu sırada Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen mesajı ona anlattım. Kuvvet komutanımızı arayıp aramadığını sordum. Sanırım o an migrenin etkisi ile konuyu yanlış anladı ve bana bağırarak 'Ne demek istiyorsun, seni görevden alıyorum, çabuk çık odadan.' dedi. Ardından da emir subaylarına 'Tutuklayın' emri verdi. Bu hayatımın en acı ve en karanlık anlarıydı. Hiçbir olayda hayatımın böyle karardığını hissetmemiştim. Kolay değil vatan hainliği ile suçlanıyorsunuz. Kendimi kaybettim o esnada komutana bağırarak 'Beni görevden alamazsınız' dedim. Odama götürdüler, onun dışında ne olduğunu hatırlamıyorum."
Orgeneral Recep'in kendisini görevden alması konusunda yanlış yaptığını, sonra da tutuklanması için bir senaryonun hayata geçirildiğini ileri süren sanık Hakbilen, "Orgeneral Recep darbe girişimin yaşandığı gece saat 23.00'te beni arayarak karargaha çağırmasının bir kumpas olduğunu düşünmek istemiyorum." dedi.
Komutanlığa bağlı Denizli ve Bergama'daki birliklere emir vermediğini öne süren Hakbilen, "Tanklar, asfaltta 20-30 kilometreden fazla gidemez. Bunun için taşıyıcı ya da çekiciye ihtiyaç var. O çekiciler de Denizli ve Bergama'da değil, Bornova'daydı. Bir de tanklar tek başına bir anlam ifade etmez. Önde piyade birlikleriyle, arkada tanklarla hareket etmek zorundasınız, onun için piyade birliklerine de emir vermem söz konusu değildir." beyanında bulundu.
EMASYA protokolünün hayata geçirilmesi talimatı
Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan toplumsal olaylara askeri birliklerin müdahale etmesine imkan tanıyan EMASYA protokolün kaldırıldığını ancak 2015'te valilik ile yaptıkları protokolle bu yetkinin valiye verildiğini dile getiren sanık Hakbilen, iddianamede yer alan "Bu protokol yürürlükten kaldırıldığı halde Hakbilen'in sıkı yönetim komutanı olma sıfatıyla EMASYA protokolünün hayata geçmesi için talimat verdiği soruşturma dosyası kapsamında alınan ifadelerden anlaşılmıştır." suçlamasını kabul etmediğini söyledi.
"O gece Necdet Paşa ile görüştüm"
Yine iddianamede, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in emir astsubayı M.S. ile telefonda görüştüğüne ilişkin yer alan iddialara cevap veren sanık Hakbilen, "M.S. zaman zaman benim emrim altında görev yaptığından beni iyi tanır. Benim illegal bir yapılanmayla bağlantımın olup olmadığını iyi bilir. Kendisi ByLock kullandığı için tutuklanmıştır, örgütün bir üyesidir. Hakkımda olumsuz ifadeler kullanmıştır. Eğer örgüt üyesi olsaydım hakkımda olumlu şeyler söylerdi. O gece Necdet Paşa ile görüştüm. M.S. ile görüştüğümü hatırlamıyorum. Necdet Özel, bana telefonda, darbe girişiminde bulunanlara karşı çıkılması ve hükümete destek olunması şeklinde telkinde bulundu." dedi.
Mahkeme başkanının "Darbe girişiminin yaşandığı gece Marmaris ya da Ankara'daki üst rütbeli komutanlarla görüştün mü?" sorusuna, sanık Hakbilen, "Marmaris'teki Aksaz askeri tesislerinde o gece hangi komutanların olduğunu bilmiyordum. Ankara'da da, komutanlarla görüşmedim" diye cevap verdi.
İddia makamının "İzmir'deki karargahınıza geldiğinizde saat 03.00'tü. O saatte darbe girişiminin FETÖ'nün yaptığı biliniyordu. Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen bilginin yasal olmadığını anlamadınız mı?" sorusuna ise Hakbilen, "Her gelen mesajı komutana iletmek zorundaydım. Bu konuda bir şey söyleme hakkına sahip değildim." dedi.
Hakbilen, iddianamede ve tanık ifadelerinde aleyhine olan beyan ile suçlamaları kabul etmediğini anlatarak, "Amacım Kara Kuvvetlerinden gelen mesajı komutanıma anlatmaktı. O an komutanımızın migrenini düşünemedim. Belki biraz sabırlı olsaydım bunlar yaşanmayacaktı. Ama yanlış anlaşıldım." diye ifade verdi.
Davada eski Bornova 57. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmed Nuri Başol savunma yaptı.
Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki duruşma salonunda, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülen oturumda, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Tutuklu sanık Başol, iddianamede kendisine isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini, örgütle herhangi bağlantısının olmadığını ileri sürerek, darbe girişimine iştirak etmediğini, devlet yanlısı olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) emir ve komutası içerisinde hareket ettiğini savundu.
Ordu komutanının emriyle hareket ettiğini, emrindeki 2 bin 500 personele yazılı ya da sözlü bir talimatının olmadığını öne süren sanık Başol, "Yurtta Sulh Konseyi"nce oluşturulan sözde sıkıyönetim talimatlarına uymadığını, sözde sıkıyönetim komutan yardımcısı olarak hareket etmediğini, bu nedenle de İzmir ve Manisa'da sözde sıkıyönetim komutanı ilan edilen sanık Memduh Hakbilen'le görüşmediğini iddia etti.
"Darbe girişimini sosyal medya ve televizyondan öğrendim"
Suçlamaların somut delillere dayanmadığını savunan sanık Başol, şöyle konuştu:
"Darbe teşebbüsünü evde bulunduğum sırada televizyon ve sosyal medyadan öğrendim. Ardından birliğime gittim. Karargaha saat 23.00 sıralarında gittim. Bana hiçbir olumsuzluk olmadığı bilgisi verildi. Bu sırada, sıkıyönetim komutan yardımcısı olduğuma yönelik bir mesaj gelmiş. Emri incelemek için odama gittim. Bu sırada ordu komutanı beni aradı. Bana yerimi sordu. Ardından sıkıyönetim emri için, 'Bu emir geçersizdir. Benim emir ve komutamla hareket edeceksiniz' dedi. Ben de kendisine 'Emirlerinize uyacağım' şeklinde cevap verdim."
Darbe girişiminin ardından nizamiye kapısının önüne belediye otobüsleri ile TOMA'nın geldiğini anlatan sanık Başol, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Darbe girişimine ilişkin niyetim olsaydı, nizamiye önüne gelen araçlar engel teşkil etmezdi. Çünkü tek giriş ve çıkışımız yoktu. Alarm çıkış kapılarını da kullanabilirdik. Ayrıca envanterimizde, tank kadar etkili olmasa da top ve obüsler vardı, ayrıca paletli araçlarımız vardı. Yani bir değil 5-6 otobüs ya da TOMA'yı sürükleyebilirdi. Sıkıyönetim adına Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen emirleri dikkate almadım. Emirleri odamda muhafaza ettim."
16 Temmuz sabahı evine tıraş olmaya gittiği sırada, hakkında gözaltı kararı olduğunu öğrendiğinde karargaha dönerek teslim olduğunu kaydeden sanık Başol, "Birlik komutanının birliğine gitmesi, anormal ve sıra dışı bir durum değildir. Birliğime gitmeseydim anormal ve sıra dışı bir durum ortaya çıkacaktı. Sıkıyönetim görevlendirmesi, bilgim ve iradem dışında olmuştur. Devlet yanlısı hareket ettim." dedi.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Memduh Hakbilen ile Başol'un kaçma ihtimalini göz önünde bulundurularak tahliye taleplerinin reddine, ayrıca sanık savunmalarının devam edilmesine karar vererek duruşmaya yarına kadar ara verdi.
02.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, 152'si tutuklu 270 sanığın yargılandığı davanın dördüncü duruşması Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde devam etti. Duruşma Ege Ordu Komutanlığı Kurmay Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hakan Eser'in ifadesi ile başladı. 6 saat boyunca ayrıntılı ifade veren Eser, darbe gecesi suçu olmamasına rağmen kendisiyle eskiden problemi olan kişilerin haksızlığına uğradığını ve Tümgeneral Memduh Hakbilen'in, ordu komutanını 15 Temmuz günü Edremit'e göndermeyi planladığını söyledi. Eser, Memduh Hakbilen'in ayrıca darbecilerin gönderdiği emirler için, "Bunlar benim için muteber" dediğini dile getirdi.
"Herşeye tanığım"
FETÖ/PDY'nin darbe teşebbüsünden sonra hazırlanan bin 300 sayfalık iddianameli duruşmada, Ege Ordu Komutanlığı Kurmay başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hakan Eser'in ifadesi alındı. Uzun bir savunma yapacağı sözleriyle ifadesine başlayan Hakan Eser, ilk olarak meslek yaşamını ayrıntılı şekilde anlattı. Ege Ordu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep ile geçmişte ABD'de görev yaptıklarını ancak mesafeli bir ilişkilerinin bulunduğunu ifade eden Hakan Eser, "Karargaha en erken giren ve en son çıkan kişiyim, bu nedenle de her şeye tanığım. Benim görevim Kurmay Başkan Memduh Hakbilen'e yardım etmekti. Bana bağlı 4 başkanlık vardı. Memduh Hakbilen, yetkisi olmamasına rağmen komutan yardımcısı gibi davranırdı. Benim, Ankara'da yapılan darbe planlamasından haberim yok. O bayram tatilinde çocuğumun tedavisiyle ilgilendim ve tatil öncesinde de kayınvalidemi kaybettim" dedi.
Darbe gecesi ordu komutanını Edremit'e göndereceklermiş
Hakan Eser, kedisi gibi tutuklu yargılanan Memduh Hakbilen'e dair de önemli bilgi verdi. 12 Temmuz günü izine çıkan Hakbilen'in kendisine görevi devrettiği sırada yaptıkları toplantıyı anlatan Hakan Eser, "Bu toplantıda yaklaşan YAŞ'tan konuştuk. Bu sırada Memduh Hakbilen, Edremit'teki Tugay Komutanı Tuğgeneral Nihayet Ünlü'nün de terfi için listede bulunduğunu söyledi. Ardından YAŞ'a katılacak olan Orgeneral Abdullah Recep'in olumlu düşünmesi için onu 15 Temmuz günü Edremit'e göndermeyi planladığını anlattı. Bizim yanımızdan çıktı ve ordu komutanının yanına gitti. Yaklaşık 5 dakika sonra geldi ve komutanın 15 Temmuz akşamı Edremit'e gitmeyi kabul ettiğini söylediğini söyledi. Kendisi de izine çıktı" dedi.
Darbe olduğu sırada kitap yazıyormuş
Darbe gecesini de ifadesinde ayrıntılı olarak anlatan Tuğgeneral Hakan Eser, şunları söyledi:
"Benim kitap çalışmam vardı. Bilgisayar üzerinde evde bu çalışmalarımı yaptığım sırada, saat 22.00 sıralarında ordu nöbetçi subayı beni askeri hattan arayıp önemli bir olumsuzluk olmadığını söyledi. Bu telefonun kapanmasından kısa süre sonra yine askeri hattan arandım. Bu telefonun gelmesi normal değildi, bir olumsuzluk olduğunu hissettim. Nöbetçi subay bu kez, Kara Kuvvetleri Komutanlığından Yıldırım Harekat mesajının geldiğini söyledi. Bu mesajlar savaş gibi önemli durumlarda gelirdi. Hemen okumasını istedim. İlk okumasından ne olduğunu anlamadım. İkinci kez okuttum. Bir birliğin Ankara'ya naklinden bahsediliyordu. Ben de terör olaylarından dolayı olabileceğini düşündüm. Bu sırada oğlum yanıma geldi ve Ankara'da uçakların alçaktan uçtuğunu internette bulunduğunu söyledi. Sonra televizyonu açtığımda, köprüdeki askerleri gördüm. Ben bu görüntülerden, darbe belirtisini anladım. Emir komuta zinciri içerisinde darbe olduğunu düşündüm. İki tane tabancam ile kitaplarımı, yanıma alıp karargaha gitmek içini aracı bekledim. Sonra da karargaha gittim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan derdest edildi denildi
Karargaha geldiği sırada burada aralarında sivil ve üniforma giymiş askerleri gördüğünü söyleyen Hakan Eser, "Bu kişiler nereden çıktı diye düşündüm. Başlarında Albay Oksal Çelik vardı. Ne oluyor diye sordum. Bu sırada bana Kuvvet Komutanlığından gelen üç mesaj iletildi. Bu kağıtları elime alıp odama çıktım. O gruptaki kişilerde benimle odama geldi. Onların bu şekilde gelmelerinden rahatsız oldum. Tepkimi hareketlerimle gösterince de, bir bölümü çıktı. Bu sırada Oksal Albay bana askeri darbenin olduğunu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da derdest edildiğini söyledi" dedi.
Bu arada ordu komutanlığından gelen mesajları incelediğini de aktaran Hakan Eser, "Emirlerde karargahta koordinatör atanması isteniyordu. Bu emirlerde isimleri geçen askerleri görünce bu darbenin emir komuta zinciri içerisinde yapıldığından şüphelendim. Artık emirlere tereddütle yaklaşmaya başladım. Birileri darbe yapıyordu ama kimin yaptığı belli değildi. Darbenin lideri kim fikrim yoktu. Cuntanın darbe yaptığını anladım ama ordu komutanının safını da bilmiyordum. Aramaya da cesaret edemedim" ifadelerini kullandı.
Ege Ordu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in, darbe gecesi karargaha geliş anlarını da anlatan Hakan Sever, komutanın tam teçhizatlı korumalarla hızla içeriye girdiğini söyledi. Hakan Sever, ifadesine şöyle devam etti:
"Ordu komutanının olaydan 15 gün sonra verdiği ifadesinden dolayı üzüldüm. Yapılanlar çarpıtıldı. Güya sıkı yönetimden gelen emirleri eline tutuşturmaya çalışmışım. Öyle bir şey yaşanmadı."
Kumpas mağdurları arasında 'whatsapp grubu'
Geçmişte Balyoz, Ergenekon ve askeri casusluk gibi davalardan yargılanıp beraat eden askerlerin darbe girişiminden sonra kendi aralarında whatsapp grubu kurup, silahlı olarak birliklere gittiği bilgisini de veren Hakan Eser, Memduh Hakbilen'in geldiğini sonradan öğrendiğini belirterek, "Ordu komutanının odasına gittiğim zaman Memduh Hakbilen'e emir veriyordu. O gittikten sonra bana, 'Birinci ordu komutanı Ümit Dündar, televizyonda açıklama yapmış, bende çıksam mı?' diye sordu. Ben de iyi olur yanıtını verdim. 'Bir beyanat hazırlayayım' dedi. Sonra da televizyona çıkıp konuştuğunu duydum. Komutanlıkta Memduh Hakbilen'in yaptığı toplantıya da ordu komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in müdahale ettiğini söyleyen Hakan Eser, "Bu saatte toplantıya gerek yok dedi ve herkesi odasına gönderdi. Bir süre sonra ordu komutanı bana Memduh Hakbilen'i görevden aldığını, beni tekrar kurmay başkanı yaptığını söyledi. Memduh Hakbilen, odasında gözaltına alındı. Sinirli şekilde odasına geldi. Bana elindeki kağıdı uzattı. Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen bir yazıydı. Orada yazılanlar için 'Bu emir benim için muteber' dedi. Mesaj yazılı kağıdı bana uzattı, 'Senin insafına kalmış' dedi. Yazıda en son gönderilen emirlerin yerine getirilmesi isteniyordu ve uymayanların cezalandırılacağı yazıyordu. Yazıda tehdit vardı. Masamın üzerine bırakıp gittim. O saatte bu tehdit anlamsızdı" dedi.
Hakan Eser, durumun sakinleşmesinden sonra Orgeneral Abdullah Recep'in sık sık harekat merkezine gelip gelişmeleri takip ettiğini, bu sırada yanına gelen emir subayının Memduh Hakbilen'in odasında telefonda görüştüğünü söylemesi üzerine ise tamamen tecrit edilmesi talimatı verdiğini anlattı.
Okan Bato'nun talimatıyla gözaltına alınmış
Gözaltına alınması sürecini de anlatan Hakan Eser, "Ben saat 22.45'ten, ertesi gün saat 12.30'a kadar karargahı terk etmedim. İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili Okan Bato aramış, ismimin sıkı yönetim listesinde bulunduğunu söylemiş, gözaltına alınmamı istemiş. Bende derdimi savcılıkta anlatırım diye itiraz etmedim. Şimdi insan düşünüyor, ne yaptım diye. İddianamedeki suçlamalar beni yaraladı. İddianame elime gelince sarsıldım. Bunlar yaşandı mı diye kendi kendime düşündüm. İnsan amirlerine fütursuzca iftira atmaz" dedi.
Hakan Eser, Memduh Hakbilen'in sıkı yönetim komutanı olduğuna dair söylemde bulunduğuna ya da emir verdiğine dair konuşmalara tanık olmadığını da ifade etti.
"Balyoz'da yargılanmadığım için FETÖ'cü oldum"
Hakan Eser, yaklaşık 6 saat süren savunmasının sonunda da, Balyoz gibi davalardan yargılanmadığı için kendisine FETÖ'cü denildiğini iddia edip, "Ben darbe gecesi, ne Ankara ne de başka bir ilden kimseyle görüşmem olmadı. Darbeyi yönetme iddiasını reddediyorum. 'ByLock' denen şeyi cezaevine girdikten sonra gazeteden öğrendim. Whatsapp'ı bile bilmem. Somut delil olacak şeylerin hiçbirisi yok. Peki o zaman niye ben alınıyorum. FETÖ savar isimli bir site, darbe teşebbüsünden üç ay önce ismimi vermiş. Bildiklerimizi açıklamamız istenmiş, üstü kapalı tehditte bulundu. Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz da benim FETÖ'cü olduğumu ima etmiş. Ayrıca, askeri şurada emekli edilecek kişiler olduğu söylentisi sızdırıldı. Bunu birileri böyle sızdırdı ki olumsuz motive sağlansın. Bununu içini bu kişiler darbeye katılmış olabilirler. Balyoz'da dokunulmayan bizlere için FETÖ'cüdür diye yazıldı" dedi.
"Darbeyi hissettim"
Darbeyi dış basından çıkan yazılardan daha önceden hissettiğini de ileri süren Hakan Eser, Orgeneral Abdullah Recep ile Memduh Hakbilen'i nedene aramadığını yönündeki sorulara da, şöyle yanıt verdi:
"Memduh Hakbilen, üstüm de olsa, o an orada değildi. O da benim gibi televizyondan öğrendi. Benim yaptığımdan başka yapacağı bir şey yoktu. Ege Ordu Komutanıyla aramızda mesafe vardı. Benim karargaha gelmemle onunu gelmesi arasında 14 dakika var. Karargaha gittim, direk kapıda bekleyen kişilerle odama çıktım. Onları odamdan kovdum. Bu sırada İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya aradı, sonra da mesajı elime aldım bu anlarda da zaten ordu komutanı geldi."
120 sanık avukatı istifa etti
Öte yandan FETÖ'den yargılanan sanıklar için atanan avukatlardan istifa edenlerin sayısının 120 olduğu öğrenildi.
Tahliye taleplerini reddeden Mahkeme Başkanı Oktay Tabur, tanık olarak dinleme yönündeki talepleri ise daha sonra değerlendireceklerini ifade etti. Duruşma yarına ertelendi.
03.02.3017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
FETÖ/PDY'nin İzmir'deki darbe teşebbüsünden sonda 1300 sayfalık iddianamenin İzmir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde kabul edilmesinden sonra 152'si tutuklu 270 sanığın yargılanmasına Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşma salonunda devam edildi.
Yoklamayla başlayan duruşmada, tutuklu sanıklardan NATO Kara Komutanlığı eski Kurmay Başkanı Tümgeneral Salih Sevil savunmasını yaptı. Savunmasına polis ve savcılıkta üç ifade verdiği bilgisiyle başlayan Salih Sevil, örgüte dahlinin olmadığını, darbeci FETÖ'cülerle temas ile irtibatının bulunmadığını söyledi.
Geçmişte, FETÖ'yü bitirme çalışması olduğu öne sürülen toplantılara Erzincan'da katıldığını anlatan Salih Sevil, "Ergenekon Davası çökmesi bugün yargılanıyor olacaktım. O zaman bu toplantılara kimlerini katıldığı savcılığa soruldu. Ben de kendi ismini katılanlar arasında gösterip savcılığa gönderdim. 5 yıl önce FETÖ'yü bitirmek için Ergenekoncu olarak yargılanan ben, ismimin karşısında 'devam' yazdığı için FETÖ'cü olarak 7 aydır tutukluyum, hücrede bulunuyorum. Karşınızda olmak ne yaman çelişki" dedi.
Darbe teşebbüsünün olduğu 15 Temmuz günü Bodrum'da tatile olduğunu söyleyen Salih Sevil, ancak yaşanan olaylardan sonra kendisinden NATO üyesi ülkeler nezdinde yabancı olan üst komutanlarından bilgi isteneceği için İzmir'e geldiğini anlattı. NATO görevinden dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile bir bağının olmadığını da ileri süren Salih Sevil, görev yaptığı komutanlığın işleyişi hakkında bilgi verip, "Bir faaliyetin icra edilmesi için 28 ülkenin hepsinin onayı olması lazım. Karargah İzmir'de ama TSK ile hiçbir bağı yoktur. TSK'nın emir ve komuta zinciri içerisinde değildim. Sadece sicil olarak Genelkurmay ikinci başkanına bağlıydım. Amirim yabancı, personel yabancı, emrimde birliğim yok. 2012 yılından beri de tabancam Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda, emanette duruyor. Darbe girişiminde olmam madden imkansız" diye konuştu.
NATO karargahına görüntülü sistemde brifing vermeye hazırlandığı sırada gözaltına alındığını aktaran Salih Sevil, "Bu brifingten sonra tatilime devam edecektim. Bana yüklenen 6 suçlamanın sadece birisi somuttur. O da darbecilerin hazırladığı listede isminin karşısına 'devam' yazılmasıdır. Diğerleri soyut suçlamalardır. Benim için fiili bir eylem yazılmamış. Birileri benim iradem dışında devam yazmış. Darbeye dahlim yok. Listenin hazırlanmasına dahlim yok. İsmim rızam dışında yazılmış. Örgütün böyle bir iradesi olsa bile bu beni ilgilendirmez. Sevilen birisiyim. Herkes benimle çalışmak ister. Bunda benim suçum yok" dedi.
Darbecilerin hazırladığı sıkıyönetim listesindeki çelişkilere dikkat çeken Salih Sevil, fertleri tanımayan, işinin ehli olmayan kişiler tarafından masa başında boş kadroları doldurmak için yazıldığını ileri sürdü. Bazı örneklerde veren Salih Sevil şöyle devam etti:
"Mesela 65 yaşında olan Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi'nin, yaş haddinden emekli olacağını bilmeden karşısına devam yazmışlar. 3'üncü Ordu Komutanı'nın karşısına da devam yazıyordu. Balyoz'dan yatmış, Tunceli'deki 4'üncü Komando Tugay Komutanı olan aynı zamanda sıkıyönetim komutanı olarak listeye yazılmış asker de şimdi Genelkurmay Başkanlığı'nda görevli. Benim gibi NATO'da görevli 7 generalin de karşısına 'devam' yazılmış. Listede devam yazan 31 general ve amiral halen aktif görevde. Biri tümgeneral yapıldı. 6 tuğgeneralin görev süresi uzatıldı. Hava kuvvetlerine bağlı 13 muharip üssün komutanına devam yazmışlar. Bunlar örgütün adamı olsa, tüm TSK'nın ayağa kalkması lazım. Fertleri tanımayan, işinin ehli olmayan kişiler, masa başında boş kadroları doldurmak için yazılmış imajı veriyor."
Salih Sevil, NATO'da görevli 7 generalin de karşısına devam yazıldığını, kendisinin tutuklanmasının tek nedeninin ise karargahının İzmir'de bulunması olduğu savundu.
Listedeki 189 kişiden 55'inin şu anda emekli yada göreve devam ettiğini de vurgulayan Salih Sevil, "Ben TBMM'ye bomba atacak, ruhunu kiraya vermiş adamları kast etmiyorum. Onlar en ağır cezayı alsınlar. Ben meslek hayatımda bir kez dahi ikaz almadım. Tutuklandığımda da sapla saman ayrılır, çıkarız diye düşündüm. 7 aydır tutukluyum. Devlete saldırı oldu. Devletin bu listedeki kişileri tutuklaması doğru bir hareket. Ama artık sapla samanı karıştırmamak lazım. Aylardır karşınıza çıkmak içini hazırlanıyorum. Devlete isyan etmeyeceğim. Bu devlet bizim. Devlet başım üstüne. Ama ben FETÖ'cü olmayacağım" dedi.
Salih Sevil, savunmasının sonunda da, "5 yıl önce FETÖ'yü bitirmeye çalışan Ergenekoncu olmadığım gibi bugün de isminin karşısına devam yazdığı için FETÖ'cü değilim" diye konuştu.
Salih Sevil'den sonra söz alan Avukatı Tahsin Soner de, "Emrinde bir tek kişi var ve o da emir subayı. Bu kişi darbeye teşebbüs etmek, hükümeti devirmek, Cumhurbaşkanına suikastla suçlanıyor. NATO'da sistem vardır. Görüntülü telefon görüşmesiyle brifing verilir. Eğer benim müvekkilim İzmir'e gelmesiydi, 'Ben izindeyim' deyip pasaportuyla tatili çıksaydı belki serbest kalacaktı belki de üst rütbeye atanacaktı" dedi.
Davada eski Ulaştırma Personel ve Eğitim Komutanı Tümgeneral Mustafa İlter ile eski İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı Tuğgeneral Osman Nadir Saylan, savunma yaptı.
Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki duruşma salonunda, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülen oturumda, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Kimlik kontrolünün ardından Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEBGİS) ile kayda alınan duruşmada, tutuklu sanık İlter, yaptığı savunmada, askerlik hayatı boyunca Atatürk, vatan, devlet ve millet sevgisiyle görev yaptığını belirterek, fikri yakınlığı olmadığı örgütle bağlantısının olmadığını, gizli tanıkların ifadelerinde geçen, darbe öncesi Ankara'da düzenlenen toplantılara katılmadığını, gözaltına alınmadan önceki 6 ayda da bu kente gitmediğini iddia etti.
Darbe girişiminin yaşandığı gece kimseye talimat vermediğini, darbeci askerlerce gönderilen "Harekat Yıldırım" mesajına riayet etmediğini anlatan İlter, o gece yaşananlara ilişkin olarak, şu ifadeleri kullandı:
"Üst komutanlıkla koordinemi sağlayan Muhabere Hizmet Destek Komutanlığı Kurmay Başkanı'nı arayarak bilgi verdim. Olayın gelişimini anlatarak bana bağlı kışlaların emniyetinin sağlanması amacıyla ilave olarak tedbirler aldığımı ifade ettim, izinde olan Muhabere Hizmet Destek Komutanı Korgeneral Mehmet Daysal'a da ulaşarak konu ile ilgili tekmil verdim. Darbecilerden gelen emrin kanunsuz olduğunu düşündüğümden benzeri kötü niyetli ve hain kişilerin olabileceğini değerlendirerek, kışlanın emniyetini artırmak amacıyla tedbirler aldım. Örgüt üyesi olsaydım nöbetçileri ona göre ayarlardım. Darbeye yönelik bir çalışmam olsaydı cephaneliğin anahtarının olduğu rütbeli personeli göreve çağırırdım."
Sanık İlter, sözde sıkıyönetim listesinde isminin karşısına "devam" yazmasında bilgi, onay ve rızasının olmadığını belirterek, listede isminin olduğunu ilk defa gelen mesajda gördüğünü, gelen emrin ve görevlendirmelerin kim veya kimler tarafından yazıldığına ilişkin de bilgi sahibi olmadığını savundu.
İlter, "Darbeyi planlayanlar, zorunlu olarak kullanabilecekleri tümen ve birliklere FETÖ mensuplarını atamışlar. Çünkü Türkiye'deki 80 tümenden bazıları o gece aktif görevdeydi." diye konuştu.
İddianamede geçen, darbe girişimi öncesi eski Hava Teknik Okulları Komutanı Tümgeneral Ahmet Cural ve eski Gaziemir Hava Sınıf Okulları Komutanı Tuğgeneral Ersal Ölmez'le yediği yemeğin şüpheli olduğuna ilişkin iddialar hakkında da ifade veren İlter, komşu birliğin komutanı Cural'ın yemek teklifinde bulunduğunu, sonradan Ölmez'in de yemeğe katılacağını öğrendiğini, yemeğin gizli olmadığını, garson ile astsubayların sürekli yemek salonuna girip çıktığını, sosyal ve teknik konuların konuşulduğu yemeğin ardından birliğine döndüğünü söyledi.
TSK'nın kendisine, kendisinin de TSK'ya ihtiyacı olduğunu anlatan İlter, "Emeklilik işlemlerini yaptırmadım. Umudumu koruyorum. PKK'yla yıllarca mücadele ettim, çatışmalara girdim. Şimdi onun yerine, başka bir terör örgütüyle ismimin anılmasını şiddetle reddediyorum. İçim rahat, kendime güvenim tam. Benim için yapılan suçlamaları dürüstçe muhakeme yaptığım zaman, vicdanıma kabul ettiremiyorum?." dedi.
Sanık Saylan: "Hücre kapımızda FETÖ yazıyor"
Tutuklu sanık, eski İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı Tuğgeneral Osman Nadir Saylan ise savunmasında emniyet mensuplarının kendisini gözaltına aldıktan sonra rütbelerini söktüğünü, hepsi birbirinden ağır suçlamalarla karşı karşıya olduğunu söyledi.
Örgüt mensubu olduğuna ilişkin iddiaları reddeden Saylan, "Kaldığımız cezaevinde hücre kapımızda FETÖ yazıyor. FETÖ üyesi olduğumu kabul etmiyorum. FETÖ'cü değilim ki ölünceye kadar kimse beni FETÖ'cü olarak niteleyemez." dedi.
15 Temmuz günü alay komutanının devir teslim töreni nedeniyle verilen bir yemek esnasında bir arkadaşının kendisini aradıktan sonra darbe girişimini öğrendiğini, sonrasında gelişmeleri televizyondan takip ettiğini ileri süren sanık Saylan, resmi elbiseleri giydikten sonra birliğine gittiğini aktararak, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Genelkurmay Başkanlığından gelen sıkıyönetim direktifini inceledikten sonra kuşkulu buldum, televizyonda olan olayları ve yapılan açıklamaları emir yazısı ile bağdaştıramadım. Ben de aynı kışlada bulunduğumuz ve sıklıkla görüştüğümüz Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Memduh Hakbilen'i aradım ama cevap alamadım. Bir daha da aramadım kendisini. Daha sonra Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkan Yardımcısı Hakan Eser'i aradığımda karargahtaki helikopterleri ve yabancı kişileri sordum. Eser de Ege Ordusu Komutanının görevde olduğunu, helikopterdekileri ve karargaha gelenleri geri gönderdiklerini, durumun normal olduğunu söyledi.
Genelkurmaydan gelen mesajın geçersiz ve kanunsuz olduğunu, ciddiye almadığını, inandırıcı bulmadığını, emre uyulmaması gerektiğini herkese emir olarak ilettim. Evrakın gerçekten Genelkurmaydan geldiğini yoksa korsan bir evrak mı olduğunu anlayamadık. Evrak Genelkurmaydan gelseydi bile o emirlere uymayacaktık. Gerekli tedbirleri aldıktan sonra odamda gelişmeleri takip ettik. Daha sonra gecenin ilerleyen saatlerinde bağlı bulunduğum komutanlıktan Korgeneral Metin İyidil beni aradı. Durumumuz hakkında bilgi aldıktan sonra İyidil, 'Devletin ordusuyuz, kimsenin adamı değiliz, gelen emrin dikkate alınacak bir yönü yok, birliği emniyet altında tutun' dedi. Ben de kendisine emri dikkate almadık ancak Ege Ordu Komutanlığı karargahında yabancı şahıslar olduğunu duyduğumuzu ancak herhangi bir sorun olmadığının söylendiğini söyledim. O da bana 'Gerekirse git Ege Ordu Komutanını kurtarırsın' dedi."
"Darbenin başarılı olmamasının en büyük sigortası biziz"
Sanık Saylan, iddianamede geçtiği gibi sıkıyönetim komutanının emrine girmek için çabalamadığını, darbe girişiminin gidişatına göre tavır sergilemediğini de öne sürerek, "Bu kadar general ve amiral darbe yapmak isteseydi sonucunu siz de tahmin edebilirdiniz. Emir verir giderlerdi. Darbenin başarılı olmamasının en büyük sigortası biziz. Sayın Cumhurbaşkanı bunu böyle bilsin." dedi.
TAHLİYE TALEPLERİ REDDEDİLDİ
Duruşma sonrasında Mahkeme Başkanı Oktay Tabur, tahliye taleplerini değerlendirip, Salih Sevil, Mustafa İlter ve Osman Nadir Saylan'ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşmayı da 6 Şubat 2017 Pazartesi gününe erteledi.
İddianame
İzmir'de FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan bin 300 sayfalık iddianame, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.
İddianamede, Fetullah Gülen'in "birinci" şüpheli olduğu 267 sanığa "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olma, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlamaları yöneltilmişti.
Daha sonra hazırlanan ek iddianameyle 3 kişinin daha dosyaya eklenmesiyle sanık sayısı 270'e yükselmişti.
Sanıklar arasında, tamamı Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ihraç edilen, "Yurtta Sulh Konseyi"nce Manisa ve İzmir'de sözde "sıkıyönetim komutanı" ilan edilen tutuklu sanıklar Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen, NATO Kara Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Salih Sevil, Bornova 57. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmed Nuri Başol, Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız, Foça Batı Görev Grup Komutanı Tuğamiral Yaşar Çamur, Hava Teknik Okulları Komutanı Tümgeneral Ahmet Cural, Ulaştırma Personel ve Eğitim Komutanı Tümgeneral Mustafa İlter, İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı Tuğgeneral Osman Nadir Saylan, Ege Deniz Bölge Komutanı Tuğamiral Süleyman Manka, Hava Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğgeneral Veyis Savaş ile Gaziemir Hava Sınıf Okulları Komutanı Tuğgeneral Ersal Ölmez de bulunuyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'İzmir Darbe Yapılanması 270 sanık' davası
(04 Şubat 2017, 15:15)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: