Darbe girişimi gecesi Sabiha Gökçen Havalimanı'nı işgale gittikleri gerekçesi ile 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan 2'i tutuklu 34'ü tutuksuz toplam 62 askerin yargılanmasına başlandı.
28.01.2017 13:48 Darbe girişimi gecesi Sabiha Gökçen Havalimanı’nı işgale gittikleri gerekçesi ile rütbeli olan 28 askerin tutuklu, 34 erin ise tutuksuz yargılandığı 62 sanıklı davaya Silivri Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda başlandı.
23.01.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
23 Ocak'ta İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu yargılanan 28 rütbeli asker ile tutuksuz yargılanan 34 erden 15’i katıldı. Sanıkların kimlik tespiti yaklaşık 1 saat sürdü.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, kimlik tespitinin ardından iddianamenin özetleneceğini, ardından da tutuklu sanıkların sorgusuna geçileceğini belirterek, duruşmaya da 2 saatte bir 15’er dakikalık ara vereceğini söyledi.
Mahkeme Başkanı Öztürk, tutuksuz yargılanan erler için görev yaptıkları Nurettin Baransel Kışlası 2. Zırhlı Tugayı’na tebligat çıkardıklarını, gelen yanıtta tebligat çıkarılan erlerin bazılarının El Bab operasyonuna katıldıkları için yurt dışına gittikleri, sınır dışına tebligat yapılamayacağı için duruşmaya gelmeyen tutuksuz sanıklara ikinci tebligatın yapılmadığını söyledi.
Başkan Ali Öztürk, iddianameyi okumaya başladı. İddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunmasına geçildi.
Duruşmada savunmasını ilk yapan isim tutuklu sanıklardan uzman çavuş Yüksel Özdemir oldu. Özdemir, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirterek, 15 Temmuz Cuma günü rutin silah bakımı yaptıklarını anlattı.
Suçlamayı kabul etmediğini belirten tutuklu sanık Uzman Erbaş Yüksel Özdemir, 15 Temmuz'da saat 16.00'da tabur komutanın geldiğini, kışlaya terör saldırısı olacağını ve kışlayı terk etmenin yasak olduğunu söylediğini belirterek, 'O şekilde beklemeye başladık' dedi.
Özdemir sorgusunda şunları söyledi: 'Akşam Sinan Astsubay Sabiha Gökçen'e terör saldırısı olacağını, oraya gidileceğini söyledi. Cephanelikten cephe alıp 22.00 sularında zırhlı araçlarla bölükten çıktık. Ben zırhlı muhabere aracındaydım. Araçta kimin olacağını sabah saatlerinde araç komutanı seçmiş. Sabiha Gökçen'in yakınlaştığımızda halkın biriktiğini gördük. 'Ne yapıyorsunuz, darbe mi yapıyorsunuz' dediler. Terör saldırısı nedeniyle geldiğimizi söyledik. Tepki gösterdiler, biraz geriye gittik. Ateş açmadık. Polisi bekleyeceksiniz dediler, saat 03-04 gibi polis geldi. Kimseye silah çekmedik, kimseye silah doğrultmadık. Pazarlık yapmadık, direnmedik. Polisler gelince silahlarımızı verdik, teslim olduk. Daha önce hiç böyle bir terör operasyonuna iştirak etmedik.'
O gün İstanbul'un çeşitli yerlerinde terör eylemi nedeniyle kışlada bekletildiklerini öne süren tutuklu Astsubay Yusuf Yaylaz, 'Piyade Yarbay Fatih Karakaya bizi bölüğümüzde topladı. Orada cephaneliğe gidip mühimmat almamızı istedi. Mühimmatları aldık. Fatih Karakaya, terör saldırısı olacağını söylemişti. ZMA (Zırhlı Muhabere Aracı) ile kışladan çıkış yaptık. Sabiha Gökçen'e vardık. Sabiha Gökçen'in ana nizamiyesinin orada halk durdurdu bizi. Ne olduğunu anlayamadık. Bu sırada eşimden mesaj geldi, boğazların kapatıldığını yazıyordu. 'Kimin yaptığını' sordum, 'FETÖ yaptı' dedi. Biz de karşımızda FETÖ'yü bulacağımızı sanıyorduk, halk çıktı. Burada ne işiniz var diye sorular sormaya başladılar. Terör saldırısı olacağını söyledik. Tepki gösterdiler. O durumdan kurtulmak için polisi aradık, teslim olacağımızı söyledik. Polisi beklerken şarjörlerimizi çıkardık. O şekilde teslim olduk.'
15 Temmuz günü kışlada olduklarını, saat 21.30 sıralarında Fatih Kaya'nın kendisini aradığını, bunun üzerine garaja gittiğini söyleyen tutuklu Uzman Erbaş Yavuz Türk, 'Tüm bölük komutanları oradaydı. Silah ve mühimmat almamız istendi. Kesinlikle kafamıza göre gidip silah aldığımız yok. Sabiha Gökçen'e terör saldırısı olacağını, malzememizi almamızı istediler' dedi.
Mühimmatı aldıktan sonra LAND aracına binerek ana nizamiyeye doğru hareket ettiklerini söyleyen Yavuz Türk, 'Sabiha Gökçen'e gidene kadar kimse bir şey demedi. Telefonla arayarak da kimse bir şey demedi. Havaalanına 1 km kala trafik tıkandı. Halk birikmişti. Hiçbir olay görmedik. Halk bize soruyor, biz de terör saldırısı olduğu için geldiğimizi söylüyoruz. Böyle bir hain darbe girişimi içinde olmayacağımı söyledim. Terör saldırısı olduğundan dolayı geldiğimizi söyledik' dedi.
Sonra Sabiha Gökçen'e gitmeden geri döndüklerini söyleyen Türk, 'Orhanlı fidanlığa geldik. Mahallemizde bulunan fidan satan işyerine gittik, 03.00'a kadar burada bekledik. Fidanlıkta televizyonda açıklama gördük. Alt yazıda terör saldırısı olmadığını gördük. Komutanımıza söyledik, bunun içinde olmayacağımızı söyledik. Bize, kışlaya halkın geldiğini, emniyetinizi sağlayın birliğe dönmeyin dedi. Serkan Bozkurt ve Fatih Uzman'ın akrabaları yakındı. Aradılar. Fatih Uzman'ın akrabaları geldi, oraya gittik. İki aracı fidanlığın orada emniyetli bir yere park ettik. Sabah 10-11 gibi kışlayı aradık, 'kışlaya geri dönün' dediler. Durumu anlattık, silahları teslim ettik' dedi.
Tutuklu Uzman Erbaş Selami Göktürk'e, sanık olmasının tek nedeninin bölük içindeki en iyi nişancı olması olduğunu, Sabiha Gökçen'e giden tanka da nişancı olarak bindiğini belirterek suçlamaları kabul etmedi. Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, sanık Göktürk'e, olay günü intihar eden Fatih Daş'ın, Yarbay Şakir Çınar ile tartışıp tartışmadığını sordu. Fatih Daş ve Şakir Çınar arasında bir tartışma görmediğini söyleyen Göktürk, Fatih Daş'ın tankın içinde iken silahını istediğini, 'Fatih Daş'ın silahları topladığını düşünerek silahımı verdim. Şakağına dayadı ve intihar etti' dedi. Göktürk, Daş'ın kanının üzerine akması ile bayıldığını kaydetti.
Başkan Ali Öztürk, 52 tonluk bir tankın yerleşim yerlerinde yürütülmesinin normal olup olmadığını sorduğu Selami Göktürk, 'Değil ama o anki psikoloji ile öyle düşünemiyorsun' yanıtını verdi.
Tutuklu Uzman Erbaş Serkan Bozkurt, sorgusunda suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Mahkeme, duruşmaya yarın sabah 09.00'a kadar ara verdi.
28 rütbeli askerin tutuklu, 34 erin ise tutuksuz yargılandığı davanın ilk gününde tutuklu yargılanan 5 sanığın sorgusu yapıldı. Sorgusu yapılan tutuklu sanıklar, terör saldırısı nedeniyle Sabiha Gökçen'e götürüldüklerini, darbe girişiminden haberdar olmadıklarını söyleyerek suçlamaları kabul etmediler.
24.01.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimine katılarak Sabiha Gökçen Havalimanı'nı ele geçirmeye çalıştıkları iddiasıyla haklarında dava açılan 28'i tutuklu 62 askerin yargılandığı davanın 2. duruşması yapıldı.
Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun karşısında yapılan binadaki salonda İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmaya, tutuklu 28 rütbeli ile 34 tutuksuz erden 5'i katıldı.
Duruşmaya, tank şoförü olarak görev yapan uzman erbaş tutuklu sanık Ozan Gökbulak'ın savunmasıyla başlandı. Sanık Gökbulak, 15 Temmuz'da denetleme olacağı söylendiğinden verilen emir doğrultusunda hazırlandıklarını belirtti. Sanık Gökbulak, 'Olay günü 11 taburluk mürettebat oluşturulduğunu öğrendik. Alarm verilince tanklara koştuk. Sabiha Gökçen'e yaklaştığımızda vatandaşlar askeri darbe yapıldığını söylediler. Bunun üzerine Uğur Can Berkan üsteğmen 'Bizim darbeyle işimiz yok, geri çekiliyoruz' dedi. Polise teslim olduk. Bana kendi silahımın dışında rastgele tüfek de verilmişti. Tüfeği aracın bir bölümüne bıraktım. Silahı ne elime aldım, ne şarjör taktım' dedi. Gökbulak ayrıca duruşma savcısının sorusu üzerine babasının 25 yıllık korucu olduğunu söyledi.
'Bizim başımızdaki adamlar vatan hainiyse biz ne yapabiliriz hakim bey?'
Tutuklu sanık Mümtaz Akyıldız, 2'inci Zırhlı Tugay Komutanlığı'na 15 Temmuz'dan 4 gün önce tayini çıktığını ve 1 yıllık asker olduğunu söyleyerek, 'Bu süre zarfında piyade üsteğmenimiz Suriye'de olaylar var, gidebiliriz diyordu. 15 Temmuz'dan bir gün önce bölük komutanı bana bir liste verdi ve whatsapp grubundan arkadaşlarıma göndermemi istedi. Sabah hazır olsun dediler. Sabah bölük komutanı uzman erbaşları odasına çağırdı. 'Arkadaşlar Maraş'a gitme durumu var, denetleme olacak' dedi. Akşam, bölük komutanının beni de listeye yazdığını öğrendim. Hava kararınca cephaneliğe gittik. Mühimmat aldıktan sonra tank taburuna indik. Sabiha Gökçen Havalimanı'na varmadan önce gördüğümüz polisler bize yol veriyordu. Yolda giderken telefonumdan haberlere baktım. Kandırıldığımızı anlayana kadar Sabiha Gökçen'e geldik. Mazgaldan halkı gördüm. Vatandaş tepki gösteriyordu. Her şeyi anlayınca geri geri çıkmaya başladık. Ben de askerler de hiçbir eyleme karışmadık. Erbaş statüsünde olduğumuz için emir verme yetkimiz yoktu. Gözaltında yemediğimiz hakaret kalmadı. Bizim başımızdaki adamlar vatan hainiyse biz ne yapabiliriz hakim bey?' şeklinde konuştu.
'Ferhat Daş tankın içinde intihar etti'
Darbe girişiminde tankın içinde intihar eden asker Fatih Daş ile aynı tankta bulunan sanık İbrahim Donat da birlikte kendilerine Sabiha Gökçen'de terör eylemi olacağının söylendiğini ifade etti. Bu nedenle birlikte çıktıklarını kaydeden sanık Donat, 'O gün orada olup bugün burada yargılanmayan çok insan var. Benim burada yargılanmamı sağlayan bölük komutanım Seçkin Sönmez şu an görevde. Havalimanına giderken polisler bize yol verdi bu yüzden aklımıza hiçbir şey gelmedi. Kimseye cebir ve şiddet kullanmadım. Sabiha Gökçen yakınlarında trafiğin durduğunu gördük. Vatandaşlar bize darbe olduğunu söylediler. Bize terör saldırısı olduğunun söylendiğini belirttik. Tanklarımızı kışlaya geri dönmek için geri geri gidiyorduk. Tankların arkasında halk olduğu için durduk. Halk tankın üstüne çıktı. Beni ve tank komutanı Ferhat Daş'ı darp etmeye başladı, ağza alınmayacak şeyler söylediler. Ferhat Daş tankın içine girerek, 'Ben vatan haini değilim' dedi ve kafasına sıktı. Tankın üstündeki vatandaşlar da 'Biz ne yaptık adamlara yargısız infaz yaptık' dediler' ifadelerini kullandı.
'Hiçbir kuvvet 55 tonluk bir tankı durduramaz, biz tankın imkan ve kabiliyetinden yararlanmadık'
Sanık Donat, Sabiha Gökçen'in çevresinde hiçbir polis aracı olmadığını söyleyerek, 'Bir polis aracıyla birlikte Orhanlı gişelerine doğru gidiyorduk. Ben önde oturuyordum. Yaklaşık 1 kilometre gittikten sonra gişelere yaklaşınca bir silah sesi duymaya başladık. Gece karanlığında yaylım ateşine tutulduk. Polis memuru Ozan Özen şehit oldu. Ben hala açıktaydım. Sürekli ateş geliyordu. Kaza yaptık, yaralanmışım. Vatandaşlar tarafından hastaneye kaldırıldım. Bugün cuntacıların mahkemesinde hesap vermediğimiz için çok şanslıyız. Orada olsaydık bize emre itaat etmediğimizi söyleyeceklerdi. Darbe karşıtı olduğumuz için, engellediğimiz için buradayız. Darbeci olmayan askerler, birliğinden kandırılmış olarak çıkan askerler, olayı öğrendikten sonra hiçbir eyleme katılmamıştır. Hiçbir kuvvet 55 tonluk bir tankı durduramaz. Biz tankın imkan ve kabiliyetlerinden yararlanmayıp, darbe karşıtı olduğumuzu gösterdik. Darbeyi elimizden geldiğince önleyen kişileriz. Olayın kanunsuz bir emir olduğunu anladıktan sonra polise teslim olduk. Çok ciddi sağlık problemleri yaşamaktayım. Sinir ve stresten yüzümün solundan felç geçirmekteyim. FETÖ ile hiçbir alakam yoktur. Bir asker olarak emirleri sorgulamak durumum yoktu. Darbe yapılıyor denseydi de Kara, Deniz, Hava ve Tüm Kuvvetler emre uyup katılırdı' dedi.
Olay günü, tank kullanan sanık Gıyasettin Demir, havalimanına doğru yola çıktıklarında trafik sıkışıklığının yaşandığını, kısıtlı görüş alanında sadece yolda insanların biriktiğini gördüğünü aktardı.
Bu insanların tankın üzerine doğru geldiğini dile getiren Demir, 'Tank komutanı Ferhat Daş astsubayın halkla konuştuğunu duydum. 'Biz vatan haini değiliz' diyordu. Sonra da tankta silahını ateşleyerek intihar etti. Benim o anda elim ayağım birbirine dolandı ne yapacağımı bilemedim.' dedi.
Demir, sonra polis olduğunu söyleyen sivil giyimli polislerin kendisini tanktan alarak emniyete götürdüğünü söyledi.
FETÖ oluşumundan haberinin olmadığını savunan Demir, erbaş olduklarını ve üst rütbelilerin verdiği emri uygulamak zorunda olduklarını kaydetti.
Sanık Demir, mahkeme başkanının, görev yaptığı sürece Batı illerindeki AVM'lerde veya halka açık diğer mekanlarda bu şekilde tanklarla yola çıkıp herhangi bir olaya müdahale etme gibi bir görevde bulunup bulunmadığını sorması üzerine, Gezi olayları sırasında veya terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanışının yıl dönümü gibi önemli günlerde günlerce uyumayarak hazır bekledikleri zamanların olduğunu anlattı.
Demir, 'Olayın darbe girişimi olduğunu ne zaman anladınız?' sorusuna da 'Ferhat Daş astsubay intihar ettiği zaman bir kalkışma olduğunun farkına vardım.' cevabını verdi.
Sanıklardan Cihat Kucur da savunmasında, alarm verildiği zaman kıyafetlerini giydiklerini ve tankları hazırladıklarını ifade ederek, tankların dışarı çıkacağını bilmediklerini, kendilerine gösteri yapılacağının söylendiğini savundu.
Tabur komutanı yarbay Şakir Çınar tarafından herkesin toplandığını ve kendilerine sıkı yönetimin ilan edildiğini söylediğini belirten Kucur, Sabiha Gökçen Havaalanı'na gittiklerinde tank kullandığını ifade etti.
Yarbaydan 'çıkanı vurun' emri
Kucur, telsizden şüphelilerden astsubay Recep Özcan tarafından geri gelmelerinin istendiğini kaydederek, şöyle devam etti:
'Ben de geri çıktım, sola doğru manevra yaptığımda bariyerler ezildi. Öndeki tank durunca durduk. Tabur komutanı yarbay Şakir Çınar, öndeki tanka çıkmaya çalıştı. Daha sonra arka kısma doğru geldi, bizim tankımıza bindi. Halkın bize geldiğini gördüm. 5-10 dakika sonra insanların tanklara geldiğini gördüm. Şakir Çınar tarafından havaya ateş açılması emri verildi, Recep Özcan, 'halk var yapmayalım' dedi. Bunun üzerine Şakir Çınar, bağırarak, hakaret ederek, 'çıkanı vurun' gibisinden emir verdi. Recep Özcan, 'bizim halkımız bizim milletimiz, yapamayız' dedi. Kendi halkını vurmak isteyen bu insan tabur komutanıydı, bu emri gerçekleştirmedik. Kimseye ateş etmedik. Ben o saatten sonra konuşma duymadım. Ben bir tane polis görmedim. Bize, 'Niye teslim olmadınız?' diye soru soruldu. Polis ne zaman geldi biz o zaman teslim olduk. Kandırıldığımıza inandık. Güvenerek çıktığımız insanlar bize bunu nasıl yapar, halen hayret ediyorum.'
Tutuklu Uzman Çavuş Fatih Kaya, savunmasında o günün akşamı her şeyin bir anda geliştiğini belirterek, halkın toplanması ile Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan ayrıldıklarını söyledi. Kaya, evinde Fetullah Gülen'in kitabının bulunması ile ilgili olarak da 'Üniversitede okuyan yeğenim var. Üstünde de adı yazıyormuş zaten. Evde o kitabın olduğundan haberim bile yoktu. Benim FETÖ ile alakam yok, burada olmamın tek nedeni Şakir Çınar'ın telsiz kullanmasını bilmemesi. Sadece mandala basıp konuşma yeteneği vardı' dedi.
Tutuklu Uzman Erbaş Cengiz Gümüş: ise olay günü terör saldırısı nedeniyle Sabiha Gökçen'e götürüldüklerini belirterek, 'Bize bu emri veren yıllarca Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapmış biri olduğu için bu işten şüphe duymadım. Emir-komutayla kışladan çıkarıldım. Eğer o listede olmasaydım şu anda El Bab'da vatan kahramanı olarak anılacaktım. Ben şanssızlıktan ve tesadüfen buradayım' dedi. Vatanıma hiçbir zaman ihanet etmedim. Kandırıldığımı söyleyerek polise teslim oldum' dedi.
25.01.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Darbe girişimi sırasında Sabiha Gökçen Havalimanı'nı işgal etme girişiminde bulundukları gerekçesi ile 62 asker hakkında 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın üçüncü duruşmasına, tutuklu sanıkların sorgularıyla devam edildi.
Sorgusu yapılan tutuklu sanık Uzman Erbaş İbrahim Türkekul, terör saldırısı gerekçesiyle Sabiha Gökçen'e götürüldüklerini belirterek, 'Terör saldırısı var diye vatan sevgimizi kullanarak bizi dışarı çıkarmışlardır. Terör saldırısı var dendiğinde hiçbir asker gelmiyorum diyemez. Bize emri verenler mi suçlu, biz mi suçluyuz' dedi.
Tutuklu sanık Uzman Erbaş Adil Aldemir ise, 'Biz darbe için çıkmış olsaydık, 55 tonluk tankım, MG3'üm var, hiçbir şekilde polis yoktu, beni orada kimse durduramazdı' dedi.
Tutuklu sanık Kadir Uyar da, 'Öndeki tanklar bariyerleri eziyordu. Arıyorum, sağa sola bakıyorum, bölük komutanını bulamıyorum. Telefonla aradım, Fenerbahçe orduevine gitmiş. Meğerse 20 askerle bizi ateşe atmışlar. Darbe oluyor, ben komutanı bulamıyorum' dedi.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Silivri Cezaevi yerleşkesinde yaptığı duruşmaya, 1'i yüzbaşı, 3'ü üstsubay, 4'ü astsubay ve 20'si uzman çavuş ve uzman erbaştan oluşan 28 tutuklu sanığın tamamı katılırken, erlerden oluşan 34 tutuksuz sanıktan 7'si katıldı.
Duruşma tutuklu sanıkların sorgusu ile başladı. 16 yıllık askeri personel olduğunu söyleyen tutuklu Uzman Çavuş Kadir Uyar, 15 Temmuz günü akşam 20.00 gibi birliğe geldiğinde bir koşuşturmaca yaşandığını anlatarak, bu koşuşturmada elbisesini bile zor giydiğini anlattı.
Sonra cephaneliğe çıktıklarını ve aynı koşuşturmanın cephanelikte de sürdüğünü belirten Uyar, 'Bölük komutanı Fatih Karakaya, orada 'neden geç kaldınız' diye bize bağırıyordu. 'Şakir Çınar yarbay sizi bekliyor' diyordu.' şeklinde konuştu.
Uyar, cephanelikten döndüklerinde tankların ve askerlerin hazır olduğunu gördüğünü aktararak, 'Şakir Yarbay bekliyordu. 'arkadaşlar ciddi olaylar, terör durumları var, polis, askerlerle birlikteyiz havalimanına gidip emniyetini sağlamak amacıyla gidiyoruz.' dedikten sonra hareket ettik.' dedi.
'Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp Tük bayrağını sardım'
Havalimanına yaklaştıklarında ön taraftaki tankın bariyerleri ezdiğini gördüğünü dile getiren Uyar, şöyle konuştu:
'Orada hengame oldu. Komutanımı aradım, Fenerbahçe Orduevi'ne gitmiş. Uçaksavar ve diğer mühimmatımız yanımızdaydı, araçta askerler vardı o hengamede biri silahla kafasına sıksa sorumluluğu kimde olacaktı? Halktan olayı öğrenince bölük komutanımı aradım 'ne yapabiliriz?' dedim, 'Başınızın çaresine bakın' dedi.'
Uyar, kendisinin de bunun üzerine araçtaki askerlere sakin olmalarını, bir darbe girişiminin yaşandığını aktardığını belirterek, askerlere kesinlikle silah kullanmamaları gerektiğini söylediğini aktardı.
Daha sonra polisin gelmesini beklediklerini anlatan Uyar, 'Kalabalık, aracın etrafını sarmıştı. Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp Tük bayrağını sararak, polisleri bekledik.' dedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Öztürk, 'Bulunduğunuz aracın içindeki mühimmatlar arasında uçaksavarlar olduğunu söylüyorsunuz, hangi örgütün elinde uçak var ki o silahı aldınız, hiç şüphelenmediniz mi?' şeklindeki sorusuna, 'Hayır, ne geliştiğini bilmiyorduk bize 'terör olayı var' denmişti.' cevabını verdi.
Uyar, olayın bir darbe teşebbüsü oluğunu oraya gelen halktan öğrendiklerini anlatarak, daha sonra da teslim olmak için polisin gelmesini beklediklerini kaydetti.
'Vatandaşın elinde Türk bayrağı görünce…'
Sanıklardan İbrahim Türkekul da havalimanı yakınında öndeki araçların çevresinin, vatandaşlarca çevrildiğini gördüğünü aktardı.
Olayın tam olarak ne olduğunu anlayamadığı için o heyecanla havaya iki el ateş ettiğini dile getiren Türkekul, 'Sonra vatandaşlardan bazılarının elinde Türk bayrağı olduğunu gördüm, bunu görünce 'terör yandaşının elinde Türk bayrağı olmaz' diye düşündüm. Yanımdan geçen vatandaşın ne dediğini duymaya çalıştım. Bize, 'bunun bir darbe girişimi olduğunu, burada ne işimizin olduğunu' sordular. O sırada telsizden 'kışlaya geri dönün' emri verildi.' diye konuştu.
Türkekul, bu emirden sonra kanunsuz bir emir gelmemesi için telsiz başlarını çıkardığını ifade ederek, silahındaki şarjörü de çıkararak araçtaki askere verdiğini ve bir daha silah kullanmadığını söyledi.
Halka darbeci olmadıklarını söylediklerini belirten Türkekul, 'Bunun üzerine vatandaşlarından bazıları da üniformayı çıkarmamızı istedi. Ben de çıkarınca hemen tişört verdiler onu giydik ve polisin gelmesini bekledik' ifadelerini kullandı.
Dört yıllık askeri personel olduğunu söyleyen tutuklu sanık Uzman Erbaş Adil Aldemir, 'Tank nişancısıyım. Terör saldırısı gerekçesiyle havaalanına gittiğimizde halkla karşılaştık. Tanka çıktılar, havaya ateş açıldı. Uğur Can Bekhan, size ateş emrini kim verdi dedi. O sırada Şakir Cınar telsizden, 'halkı yaklaştırmayın ateş edin, gerekirse tank topuyla ateş edin' diye emir verdi. Çıldırmış bir vaziyette bağırıyordu Şakir Çınar. Bir şeyler olduğunun farkına vardım, tankın akımını kapattım, kalabalık artınca da tankı istop ettik. Bizler suçsuzuz. Tank teğmen H. D. halen dışarıdadır. Ben 6 aydır ailemden ayrıyım. Bunlar sebep olan kişiler. Bunlar bize sebep oldular, onlar da emir almışlardı. Beni görevlendiren kişi şu anda El Bab'da çatışıyor. Bir arkadaşım da gazi oldu. Ama ben buradayım ve terörist olarak yargılanıyorum. Biz darbe için çıkmış olsaydık, 55 tonluk tankım, MG3'üm var, hiçbir şekilde polis yoktu, beni orada kimse durduramazdı' dedi.
'Tetiğin başında hainlerin görevlendirilmemesi iyi olmuş'
Sanık Adem Erken de havalimanına geldiğinde halkı gördükten sonra kandırıldıklarını anladıklarını ifade ederek, bunun üzerine kendi aralarında konuşup birliklerine dönmeye karar verdiklerini söyledi.
Kalabalık biriktiği için dönemediklerini anlatan Erken, 'Tankın etrafını saran vatandaşlardan biri 'kardeşim üzerindekileri çıkar, gel şu tişörtü çıkar, askeri personeli darbediyorlar' dedi.' ifadelerini kullandı.
Erken, polis merkezinde bu işin FETÖ tarafından yapıldığını öğrendiklerini anlatarak, şöyle devam etti:
'Bizler başarılı personel olduğumuz için o akşam görevlendirilmiştik. Beni bölük komutanımız seçti ve onun mesaisi hala devam etmektedir. Biz şu anda vatan haini olarak yargılanıyoruz, arkadaşlarım kahraman. 15 Temmuz'da kanuni izinli olsaydım şimdi El Bab'ta olacaktım ve bana kahraman diyeceklerdi. Bir tankı durduracak tek şey sadece bir tanktır. Tankı bir şey engelleyemez, tankın bütün özelliklerine sahibiz. 'Tetiğin başında hainlerin görevlendirilmemesi iyi olmuş, iyi ki biz gelmişiz' diyorum bazen. Sabiha Gökçen'dekiler yaşıyorsa bizim sayemizde. Biz hain olsaydık çok şey yapardık ama orada kimsenin burnu kanamadı.'?
26.01.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Sabiha Gökçen Havalimanı'nı işgal etme girişiminde bulundukları gerekçesi ile 62 asker hakkında 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın dördüncü duruşması yapıldı. 28 Tutuklu sanığın sorgusu tamamlandı.
Tutuklu sanık Yüzbaşı Emre Eryüz sorgusunda, Yarbay Şakir Çınar'ın kendisine Yurtta Sulh Whatsapp grubunu gösterdiğini belirterek, 'Yurtta Sulh Whatsapp gurubunu gördüm. Bana bir PDF dosyası gösterdi. Adı 'Harekat Yıldırım Planı' idi. Kapağını gördüm. Orada yazılı sıkıyönetim emrini gösterdi bana' dedi.
Eryüz, polis kimliğini gösteren bir kişinin kendisine polisle çatışıp çatışmayacaklarını sorduğunu, kendisini de polise, 'saçmalama' diye yanıt verdiğini söyledi.
Üsteğmen Cemil Esen de halkın kendisine, 'Burayı Mısır'a mı çevireceksiniz' diye sorduğunu söyledi.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Silivri Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesinde yaptığı duruşmaya, 1'i yüzbaşı, 3'ü üstsubay, 4'ü astsubay ve 20'si uzman çavuş ve uzman erbaştan oluşan 28 tutuklu sanığın tamamı katılırken, erlerden oluşan 34 tutuksuz sanıktan 12'si katıldı.
Duruşmaların dördüncü gününde 7 tutuklu sanığın sorgusu yapıldı. Böylece dördüncü duruşmada tutuklu sanıkların sorgusu bitmiş oldu.
Sabah saatlerinde Astsubay Erkan Taşdemir, Astsubay Sinan Torunoğlu, Astsubay Recep Özmen, Üsteğmen Uğur Can Bekhan'ın sorgusu yapıldı. Öğleden sonraki oturumda da Üsteğmen Mehmet Ali Akyan, Üsteğmen Cemil Esen ve Yüzbaşı Emre Eryüz'ün sorgusu yapıldı.
Telefonuna Baylock yüklemediğini, Baylock adını bu olaylardan sonra ilk defa duyduğunu söyleyen tutuklu sanık Üsteğmen Mehmet Ali Akyan, terör saldırısı gerekçesiyle Şakir Çınar tarafından Sabiha Gökçen'e götürüldüklerini öne sürerek, 'Orada halk vardı, havaya ateş açanlar oldu. Ben ve buradaki arkadaşlarım bunun kanunsuz emir olduğunu fark edince emri yerine getirmedik. Polisler geldi, teslim olduk' dedi.
Tutuklu Üsteğmen Cemil Esen sorgusunda özetle şunları söyledi:
'Şakir Yarbay'ın komutasında terör gerekçesiyle Sabiha Gökçen'e gittik. Teslim olduğumuz yere kadar devam ettik. Orada beklemeye başladık. Halktan tepki gelmeye başladı. 'Burayı Mısır'a mı çevireceksiniz' diyorlardı. Bu sırada telefonuma baktım. Kendi Whatsapp gurubumuzdan arkadaşlarımın yazdıklarından durumu öğrendim. Bunları gördükten sonra sorgulamaya, aklımı kullanmaya başladım. Mahiyetimdeki askerlere bir açıklama yaptım. Terör nedeniyle değil, farklı amaçlarla getirildiğimizi, kandırıldığımızı söyledim. Silah kullanmamalarını emrederek polisi beklemelerini söyledim. Polis geldi, teslim olduk.'
Tutuklu sanık Yüzbaşı Emre Eryüz sorgusunda askeri istihbarat raporunda terör saldırısı nedeniyle 15-16-17 temmuz tarihlerinde nöbetçilerin arttırılmasının istendiğini belirterek, 'Çok detaylı bir rapordu' dedi.
Darbe girişimi günü Şakir Çınar'ın sıkıyönetim ilan edildiğini kendilerine söylediğini belirten Eryüz, 'Sabiha Gökçen Havalimanı'nın güvenliğini almaya gideceğimizi söyledi. 'Emre itaatsizlik yapan olursa silah kullanma yetkim var, gereğini yaparım' dedi. Çelik yelek getirildi, gördüğüm kadarıyla sadece Şakir Çınar giydi' diye konuştu.
Eryüz, sorgusunda özetle şunları söyledi:
'Bu işin emrini aldım, planlama safhasında bulunmadım. Bu nedenle Şakir Çınar'a bir sürü soru sordum. Sorularımdan bunaldığı için bana kendi telefonunda Yurtta Sulh Whatsapp gurubunu gösterdi. Burada bir PDF dosyası gösterdi, adı Harekat Yıldırım Planı idi. Orada yazılı sıkıyönetim emrini gösterdi bana.'
'Havaalanı girişi tıkalı olduğu için gidemedik. Bunu Tabur Komutanı Şakir Çınar'a söyledim, 'ateş etmemiz gerekebilir' dedi. Bu arada halktan darbe olayını duydum. Ben de, '2016'da ne darbesi' dedim. Uğur Can Bekhan geri dönmemiz gerektiğini söyledi, ben de bunu onayladım. Ancak tanklar, kalabalıktan dolayı fazla geriye gidemedi. Ateş açılmamasını emrettim. Kalabalıktan biri bana bıçakla saldırdı, bileğimi yaraladı. Kalabalık onu benden uzaklaştırdı. Linç girişiminde bulunanlar oldu. 5-6 kişi de beni viyadükten atma girişiminde bulundu, anlayışlı bazı kişiler bunu önledi. Kaburgalarım kırıldı. Bir süre sonra polise teslim olduk.'
Duruşma ertelendi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Maltepe Nurettin Baransel Kışlaşı 2. Zırhlı Tugayı’nda görevli bir yüzbaşı, 7 subay ve 20 uzman çavuş ile 34 er hakkında 15 Temmuz gecesi devlet büyüklerinin kullanma ihtimaline karşı Sabiha Gökçen Havalimanı’nı işgale gittikleri belirtiliyor.
Rütbeli 28 askerin tutuklu, 34 erin tutuksuz yargılandığı iddianamede sanıkların tümü için 4 ayrı suçtan ceza isteniyor. Tüm sanıkların, 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs' üç kez ağırlaştırılmış müebbet ve 'Silahlı terör örgütüne üye olmak', 'Üye olmamakla birlikte silahlı terör örgütüne yardım etmek' suçlarından 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-28 Kasım (2016) 'İstanbul Darbe Yap./Sabiha Gökçen Baskını 62 sanık' davası
(28 Ocak 2017, 13:48)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: