Erzurum'da darbeci subaylara yönelik Türkiye'deki ilk mahkumiyet kararını veren Erzurum 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararı açıkladı. Çarpıcı ifadelere yer verilen gerekçede, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Kurmay Albay Murat Koçak ile Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Murat Yılmaz için mahkeme, 'Hiç bir saygın Türk askeri, içinden çıkmış olduğu kendi milletinin iradesini temsil eden ve tek nişanesi olan Millet Meclisi'ni bombalayarak yok etmeye çalışmaz' diyerek iyi hal indirimi uygulamadı. Gerekçeli kararda, darbenin başarılı olması halinde, 'Türkiye'nin Fetullah Gülen'in perde arkasında fiilen yönettiği, resmen ise ona biat eden bağlı siyasetçilerin yönettiği bir zümre hakimiyetine dayanan diktatörlük haline gelecek olup, bu korkutucu ihtimalin gerçekleşmesi halinde terör örgütünün kuracağı cemaat vesayeti bir daha ülke üzerinden kaldırılamayacaktır. Bir kez vesayeti kurduktan sonra seçimle iş başına gelen ve süreyle sınırlı hükümet veya bir siyasi partinin, bu örgütün elinden hakimiyeti ve devleti geri alma imkanı bulunmayacaktı ve Türkiye'nin tamamen demokrasi ve insan haklarından uzak, nihayeti belirsiz ve karanlık bir ortama sürükleneceği her türlü şüphe ve izahtan varestedir.' denildi.
21.01.2017 20:50 Erzurum'da darbeci subaylara yönelik Türkiye'de verilen ilk mahkumiyet kararını veren Erzurum 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararı açıkladı.
Erzurum'da darbeci subaylara yönelik Türkiye'de verilen ilk mahkumiyet kararını veren Erzurum 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararı açıkladı. Ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Kurmay Albay Murat Koçak ile Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Murat Yılmaz için mahkeme, "Hiç bir saygın Türk askeri, içinden çıkmış olduğu kendi milletinin iradesini temsil eden ve tek nişanesi olan Millet Meclisi'ni bombalayarak yok etmeye çalışmaz" diyerek iyi hal indirimi uygulamadı. Gerekçeli kararda, darbenin başarılı olması halinde, "Türkiye'nin Fetullah Gülen'in perde arkasında fiilen yönettiği, resmen ise ona biat eden bağlı siyasetçilerin yönettiği bir zümre hakimiyetine dayanan diktatörlük haline gelecek olup, bu korkutucu ihtimalin gerçekleşmesi halinde terör örgütünün kuracağı cemaat vesayeti bir daha ülke üzerinden kaldırılamayacaktır" denildi.
Darbe girişiminde adı 'Erzurum Sıkıyönetim Komutanı' olarak geçen Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Kurmay Albay Murat Koçak ile 'Bylock' kullananlarla ilgili kırmızı listede bulunan Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Murat Yılmaz, 15 Temmuz gecesi gözaltına alındı. Yurtta Sulh Konseyi tarafından gönderilen 'sıkıyönetim direktiflerini' uygulamakta ısrarcı oldukları gerekçesiyle Murat Koçak ile Murat Yılmaz, 17 Temmuz'da tutuklanarak H Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Murat Koçak ve Murat Yılmaz hakkında Erzurum 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Darbeci subaylar geçen 5 Ocak günü görülen karar duruşmasında 'Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs' suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti iki sanık hakkında da iyi hal indirimi uygulamadı.
10 BİN GÖZALTI OLDU
Türkiye'de darbeci subaylara verilen ilk ceza ile ilişkin olarak Erzurum 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 77 sayfalık gerekçeli karar hazırlandı. Darbe girişimi sonucunda 173'ü sivil, 62'si polis, 5'i asker olmak üzere 240 kişi şehidin olduğuna dikkat çekilen gerekçeli kararda, farklı rütbelerden 8036 asker gözaltına alınmış, yargı ve sivil siyaset mensupları dahil olmak üzere toplam gözaltı sayısı 22 Temmuz tarihi ile birlikte 10 bin civarını bulduğuna işaret edildi.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CNN Türk'te FaceTime aracılığı ile bağlantı gerçekleştirdi anımsatılan kararda, Erdoğan'ın darbecilere hiçbir şekilde imkan tanınmayacağını ifade ederek halkı darbeye tepki göstermek için meydanlara ve havalimanlarına çıkmaya davet ettiği; çağrının ardından, Türkiye'nin birçok ilinde darbe karşıtı protesto gösterileri düzenlendiği ve fiili direnişe başlandığı belirtildi.
'DEVLETİN KILCALLARINA KADAR SIZARAK SAVAŞAN BİR ÖRGÜTTÜR'
FETÖ/PDY terör örgütünün yeni bir örgüt olmadığı belirtilen gerekçeli kararda, "Ülke dışından yönetilen, ülke dışında kurgulanan bir örgütlenmedir. Devletin kılcallarına kadar sızıp devletle sözde kurumları fethederek savaşan bir örgüttür. Kendine göre alternatif bir eğitim sistemi meydana getirmiştir. Emniyet ve yargı içindeki kadrolarını kullanarak gerçekleştirdiği usulsüz dinleme ve soruşturmalarla Türkiye'de bir korku imparatorluğu kurmayı başarmıştır. Nihayetinde devletin bütününü hedef alarak soruşturmalarla hükümeti yıkıp güçsüz bir hükümetin iş başına gelmesini sağlayarak perde gerisinden devleti yönetmek üzere bu soruşturmaları kurgulayıp operasyonlarına başlamıştır. FETÖ/PDY terör örgütün amacı, 'cumhuriyeti ve devletin niteliklerini' fiilen değiştirmektir. Türkiye yalnızca örgütün kontrolünde bir cemaat zümresinin yönettiği devlete çevrilmeye çalışılmıştır. Arzulanan Türkiye, örgütün kontrolündeki bir hükümet tarafından görünüşte yönetilecek, ama örgüt başarısızlıktan sorumlu olmayacak, hükümet başarısız ise değiştirilip örgütün kontrolünde yeni bir hükümet kurulacaktır. Fetullah Gülen ve imamları devleti dışarıdan hiçbir risk ve sorumluluk almadan vesayet altında tutarak fiilen yönetecek, kukla hükümetler değişecek ama fiili hakimiyet ve yönetim FETÖ'nün elinde olacaktır" denildi.
'TÜRK DEMOKRASİ TARİHİNE KARA BİR LEKE'
Gerekçeli kararda, '15 Temmuz darbesinin başarısızlığı, sonuçları ve gerçekleşmesi halinde akıbeti' başlığı altında da şu görüşlere yer verildi:
"Egemenlik millete ait olup devredilemeyen, vazgeçilemeyen bir genel irade olarak kamu yararını gözetir. Hiçbir kişi, grup, sınıf egemenliği ele geçirip kullanamaz. Devlet içine yetiştirdiği kişileri usulsüz şekilde sokarak kadrolaşıp yuvalanan paralel yapı millete ait egemenliği fiilen zorla kullanmaya kalkışmıştır. FETÖ kamu idarelerinde sayısal gücü elinde bulundurmaktadır. Örgütün disiplinli, organize yapısı karşısında devlet içinde benzer başka hiçbir grup olmaması, örgütün yöneticilerinin ve imamların devlet hiyerarşisi yerine geçirilmesi, örgüt mensubu kamu görevlilerinin hukuku ve hiyerarşik amirlerinin emrini uygulamak yerine abi, imam, hoca talimatını uygulamaları, fiilen zümre hakimiyetinin devlet içinde kurulduğunu göstermektedir. Devlete belli bir sınıfın, zümrenin, cemaatin veya grubun egemen olması, anayasanın ilgası, hukuk sisteminin ortadan kaldırılması, anayasal devlet teşkilatının işlevsiz hale getirilmesidir. Anayasaya göre yetkilendirilen devlet organlarının dışında kalıp da milletin egemenliğini ele geçirmek veya ele geçirmeye teşebbüs etmek cebir ve şiddet kullanılarak gerçekleştirilmişse anayasanın ihlali suçu oluşmuştur. FETÖ'nün imamlarının organize ettiği ve emniyet, jandarma gibi silahlı güçleri kullanarak fiilen seçilmiş hükümeti ortadan kaldırmaya cebir ve şiddet kullanarak başvurmuştur. Hükümet darbesinin başarılı olamaması tamamen konjonktürel siyasi nedenlerden dolayıdır. Darbenin başarısız olmasında, Cumhurbaşkanı'nın kişisel özellikleri, iktidarda tek parti bulunması, iktidar partisinin yapısı, siyasi özellikleri ve dayandığı kültür, siyasi istikrarın bu darbe ile bozulmasının millete çıkaracağı ağır ekonomik durum, darbenin siyasi sorumluluğunu üstlenecek ve yeni bir gelecek vaat eden örgüte bağlı siyasi muhalefet olmaması, darbeyi yapan örgütün toplumda inandırıcılık sağlayamaması, muhalefet partilerinin organik olarak darbecilere mesafeli duruşu, hükümetin acele karşı tedbirler alması, görevden alma, uzaklaştırma, tedbirleriyle darbecileri teşhis edip, kamuoyunda tanınmalarını sağlaması ve en önemlisi darbe anındaki yöneticilerin basiretli ve etkin tutumları, olaya karşı bizatihi ve doğrudan sorumluluk almaları, Türk milletinin bu sorumluluğa doğrudan doğruya ve bütün içtenliği ile ve son derece yüksek bir hızla katılımı etkili olmuştur. Türkiye'nin özel şartları, konjonktürel ortam, siyasi nedenler darbeyi başarısız kılmıştır. Darbe teşebbüsünün sadece demokratik anayasal düzen yönünden değil, bununla sıkı bağı olan 'milli güvenlik' yönünden de mevcut ve ağır bir tehdit oluşturduğu, milli güvenliğin, Anayasa'da ve insan haklarının korunmasına ilişkin birçok uluslararası belgede, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması sebepleri arasında sayıldığı, güvenliğin olmadığı yerde demokratik düzeni sürdürme ve özgürlükleri hayata geçirebilmenin mümkün olmadığı, açıklanan nedenlerle şimdiden Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 15 Temmuz darbe teşebbüsünün demokratik anayasal düzene, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine ve milli güvenliğe yönelik en ağır saldırılardan biri, belki de en ağırı olduğu sonucuna varmak gerektiği açıktır. Eğer darbe başarılı olsa Türkiye, Fetullah Gülen'in perde arkasında fiilen yönettiği, resmen ise ona biat eden bağlı siyasetçilerin yönettiği bir zümre hakimiyetine dayanan diktatörlük haline gelecek olup bu korkutucu ihtimalin gerçekleşmesi halinde terör örgütünün kuracağı cemaat vesayeti bir daha ülke üzerinden kaldırılamayacaktır. Bir kez vesayeti kurduktan sonra seçimle işbaşına gelen ve süreyle sınırlı hükümet veya bir siyasi partinin, bu örgütün elinden hakimiyeti ve devleti geri alma imkanı bulunmayacaktı ve Türkiye'nin tamamen demokrasi ve insan haklarından uzak, nihayeti belirsiz ve karanlık bir ortama sürükleneceği her türlü şüphe ve izahtan varestedir."
'SAYGIN BİR TÜRK ASKERİ MECLİSİ BOMBALAMAZ'
Sanıklar Murat Koçak ve Murat Yılmaz'ın suçlamaları reddederek savunmalarında inkara dayandıklarının görüldüğüne dikkat çekilen gerekçeli kararda, darbeci subaylara niçin iyi hal indirimi uygulanmadığı şöyle açıklandı:
"Asli ve tek görevleri Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk halkını yurt içi ve yurt dışı var olan ve olası tüm saldırı ve tehditlere karşı korumak olup, bu hususun tartışılması dahi sadece abesle iştigaldir. Hiç bir saygın Türk askeri içinden çıkmış olduğu kendi milletinin iradesini temsil eden ve tek nişanesi olan Millet Meclisi'ni bombalayarak yok etmeye çalışmaz, söz konusu bu davranışını hiç bir meşru sebebe dayandıramaz, bir milletin meclisinin bombalanması darbe veya başka bir gerekçe ile dahi açıklanamaz bir olgudur. Buna rağmen olay tarihinde doğrudan halkın can ve mal varlığına karşı ciddi bir şiddetle seyreden Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik en ağır tehdit ve saldırıyı taşıyan mevcut bu girişime karşı en önemli ve temel cephe olması gereken söz konusu tehdide ilk karşı koyması, halkını ve geleceğini doğrudan koruması gereken ilk kişilerin sanıklar olmasına rağmen bu yöndeki tek görevine karşı sanıkların ihanette bulunmaları, eğitim, iaşe, öğretim, giyim, maaş vb. gibi tüm istek ve ihtiyaçları doğrudan doğruya korumak için yemin ettikleri Türk Devleti tarafından karşılanması, sanıkların yaşamlarında borçlu oldukları tek kurumun kendilerini bu seviyeye getiren Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmasına rağmen eylemin bizatihi Türk Devleti ve halkına karşı işlenmesi, asker sıfatıyla hiç bir şeye ram olmayan, hiç bir kişi, kurum veya yabancı devlete boyun eğmeyen, hiç kimseye tabi olmayan, daha doğrusu olmaması gereken sanıkların sahip oldukları sıfatın ağırlığı ve onurunun dışına çıkarak harici silahlı bir örgüt ve elebaşısının emri altına girmesi, kendi insanının kanını dökebilecek bir gözü karalık ve başka bir odağa adanmış hale gelmek suretiyle tamamen özüne aykırı, düşünüldüğünde dahi infial yaratan, toplumsal dehşet ve kalıcı korku oluşturan, içinden çıktığı toplum ve değerlerine saldırı teşkil eden ve yıkıcı etki oluşturan, mensubu olduğu ülkenin ve halkının geleceğini tamamen karanlık bir belirsizliğe ve başka egemen güçlerin emel ve çıkarlarına muhtaç bırakacak şekilde müsnet suçu gerçekleştirdikleri kanaatine ulaşılmakla sanıkların takdiri indirim sebebinin uygulanmasını gerektirecek aktif ve müsnet liyakate sahip olmadıkları kanaati ile anılan hüküm tatbik edilmeksizin ayrı ayrı mahkumiyetlerine yönelik aşağıdaki şekilde vicdani ve hukuki hüküm kurmak sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır."
Gülen, Cezaevlerini Dini Kutsal Kisveye Büründürmüş
Darbe girişiminde adı 'Erzurum Sıkıyönetim Komutanı' olarak geçen Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Kurmay Albay Murat Koçak ile 'ByLock' kullananlarla ilgili kırmızı listede bulunan Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Murat Yılmaz, yargılandıkları 2'nci Ağır Ceza Mahkemesinde geçen 5 Ocak günü ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edildi. Türkiye'deki darbeci subaylara yönelik verilen ilk cezanın gerekçesinde ilginç detaylar yer aldı. Toplam 77 sayfalık gerekçeli kararda, FETÖ/PDY 'silahlı terör örgütü olarak kabul' edildi. Gerekçeli kararda şu görüşlere yer verildi:
HİZMET İNSANI, BÜTÜN VARLIĞINI CEMAATE ADAYANDIR
"Devletin silahla donattığı kuvvetler, kadrolar terör örgütüne bağlı olduğundan örgütün silahlı kanadını oluşturmaktadır. Darbeler ve sair tüm örgüt amacına yönelik yasa dışı eylemler, genellikle gizli bir örgütün yürüttüğü faaliyetler sonucu devletin silahlı güçlerinin bir kısmının veya tamamının böyle bir örgütün emrinde hareket etmesi ile gerçekleşmektedir. Bu halde terör örgütü, başlangıçta silahlı değildir. Örgüt, devlet adına elinde silah bulunan kimseleri elde ederek veya yetiştirip oraya yerleştirmekte, daha sonra bu silahlı unsurları vasıtasıyla bütün devlet sistemini ele geçirip kullanmaktadır. Silah kullanma eğitiminden geçirilen, silah ve zor kullanma yetkisine haiz ve silaha sahip örgüt mensubu personel, sahip olduğu silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ'deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Bu durumu Fetullah Gülen, 'hizmet insanı' başlığı altında cemaate bağlı kişinin azimli, kararlı ve hizmete karşı itaatkar, her şeyin sorumluluğunu alması gereken, darbe yediğinde azmi bozulmayan, yüksek rütbelere geldiğinde kendi rütbesi değil de hizmetin rütbesini ön planda tutan, hizmet içerisinde yapacağı görevlerin zor olabileceğine inanan ve bütün varlığını cemaate adayan kişi olarak tanımlamaktadır. Bu doğrultuda Türkiye Cumhuriyetinin sosyal, ekonomik, askeri ve idari mekanizmasına yön veren bürokratik kadroların ele geçirilmesi ve yine ülke içerisinde etkin diğer tüm özerk kuruluşların ele geçirilmesi ile ekonomik alandaki rakip kuruluşların etkisiz hale getirilmesini amaçlamıştır."
"MAĞDUR EDEBİYATINDAN SONUÇ ALINMAYINCA DARBEYE KALKIŞILDI"
Terör örgütünün gerçek yüzünün anlaşılarak devletin bu yapıyla etkin bir mücadeleye başlandığına dikkat çekilen gerekçeli kararda, "Mensuplarını yeni ihdas edilen kadrolara yerleştirmek bir yana, mevcut kadroları korumakta zorlanan, tasfiye sürecine giren, ekonomik ve siyasi yönden zayıflayan örgütün 'mağdur edebiyatı' stratejisi üstüne kurulu algı yönetiminden de bir sonuç alamayacağını anlaması üzerine, 15 Temmuz'da başta İstanbul ve Ankara illeri olmak üzere ülkenin muhtelif yerlerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yuvalanan, aralarında generaller ve amirallerin de bulunduğu subay, astsubay, uzman er ve erbaşlar ile askeri öğrenciler aracılığıyla, 'cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye yahut Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs ederek eyleme geçtiği, gerçekleştirmiş olduğu bu eylem ile de FETÖ/PDY silahlı örgüt vasfını kazandığı değerlendirilmiştir. Açıklananlar üzere 15 Temmuz darbe girişiminin amaç ve tüm gerçekleşme biçiminden açık ve kati şekilde anlaşıldığı üzere söz konusu terör örgütünün silahlı bir terör örgütü olduğu hususunda tereddütsüz hukuki ve fiili bir zaruret olduğu görülmektedir" denildi.
'GİRDİKLERİ GİBİ ÇIKSINLAR'
Terör örgütü ele başı Fetullah Gülen hakkında İzmir, İstanbul, Bursa, Uşak, Manisa, Ankara, Afyonkarahisar, Sinop ve Erzurum'daki mahkemeler tarafından yakalama emri ve kırmızı bülten çıkarıldığı hatırlatılan kararda, 17-25 Aralık soruşturmalarının yolsuzluk olmayıp FETÖ'nün devleti, seçimle gelen demokratik hükümetten teslim alıp yönetmek üzere kurguladığı olaylar olarak değerlendirildi. Örgütün terör eylemlerini icrada gizliliğe büyük önem verdiği vurgulanan kararda, şu görüşlere dikkat çekildi:
"Fetullah Gülen 23 Mayıs 2015 günü yayınlanan görüntü ve ses kaydında soruşturmada tutuklanan örgüt üyelerine destek olup cezaevini kutsal dini bir kisveye büründürüp Medrese-i Yusufiye olarak tabana anlatmıştır. 'Girdikleri gibi çıksınlar' diyerek İstanbul'daki bazı örgüt üyelerine emir vermiş ve bu emir üzerine cezaevindekilerin bazıları tahliye edilmeye çalışılmıştır. Fetullah Gülen bu konuşmasında tutuklu olan kişileri sahiplenip onların yaptıklarını tasvip ederek emri ile bu işlerin gerçekleştirildiğini zımnen kabul etmiştir. Örgüt, ya taşeron bir başka terör örgütünü kullanarak eylemini onun eliyle icra etmekte, ya da örgüte bağlı devlet kurumlarında yerleştirdiği kamu görevlilerine (gerçekte örgüt fedailerine) kamu gücünü kullandırarak bir devlet göreviymiş görüntüsü altında eylemini icra ettirmektedir. Bu yöntemlerle örgüt hem deşifre olmamakta, hem suçun sorumluluğunun doğrudan muhatabı haline gelmemekte, hem de terör maksadını başarılı bir şekilde gizlemektedir. Devletin tepkisi ve toplumun desteğini kesmesinden çekinen FETÖ, eylemlerini gizlilik içinde kamu kurumlarındaki kadroları eliyle bir kamu hizmetini gerçekleştirme kılıfına büründürerek icra etmektedir. Ancak her terör örgütü gibi FETÖ de nihai hedefi elde etmek üzere 17 Aralık 2013 günü harekete geçerek halen elinden gelen bütün gayreti gösterip doğrudan devleti hedef alan terör faaliyetlerini icra etmiştir. Bu faaliyetleri örgüt, önderinin açıklamaları ve basın yayın araçlarıyla üstlenmiş ve emriyle hareket edenlerin icra ettiğini kamuoyu önünde kabul ettiği görülmüştür."
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'Erzurum Darbe Yapılanması 2 sanık' davası
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
(21 Ocak 2017, 20:50)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: