İstanbul'da FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı korumak üzere Huber Köşkü'ne gitmeleri yönündeki talimata uymayan 25'i tutuklu 29 polisin yargılanmasına Silivri Cezaevi'nde başlandı. Cezaevi çevresinde olağanüstü önlemler alındı. 27-28-29-30 Aralık günlerinde yapılan duruşmalarda sanık savunmaları alındı. 8 polisin tahliyesine karar verildi.
31.12.2016 20:47 İstanbul'da FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı korumak üzere Huber Köşkü'ne gitmeleri yönündeki talimata uymayan 25'i tutuklu 29 polisin yargılanmasına Silivri Cezaevi'nde başlandı. Cezaevi çevresinde olağanüstü önlemler alındı. 27-28-29-30 Aralık günlerinde yapılan duruşmalarda sanık savunmaları alındı. 8 polisin tahliyesine karar verildi.
27.12.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin İstanbul'daki ilk duruşma, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nun karşısında oluşturulan mahkeme salonunda başladı. Darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı korumak üzere Tarabya'daki Huber Köşkü'ne gitmeleri yönündeki talimata uymayan 25'i tutuklu 29 sanık polis, hakim karşısına çıktı. Duruşma öncesi bölgede yoğun güvenlik önlemleri alındı.
19 Yakın Da Duruşmaya Katıldı
Duruşmada, 24'ü bu suçtan biri başka suçtan tutuklu toplam 29 sanık ve avukatları hazır bulundu. Duruşma salonuna birinci derece sanık yakınlarından 19 kişi katıldı. 15 Temmuz Derneği ile Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Mehmet Sarı da duruşmaya gelerek müdahillik talebinde bulunacaklarını açıkladı.
Cuma Gününe Kadar Sürecek
İstanbul 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fikret Demir, duruşmanın başlamasının ardından salondakilere de bir takım hatırlatmalarda bulundu. İlk duruşma için yalnızca bugüne tarih verildiğini ancak duruşmanın Cuma gününe kadar süreceğini belirten başkan Demir, “İlk iki gün(bugün ve yarın) sanıkların savunmaları tamamlandığı halde üçüncü gün(Perşembe) ifadelerini almak üzere tanıkları çağıracağız. Dördüncü gün ise taleplerinizi alacağız” dedi.
Duruşmaya 13.00-14.00 saatleri ara verileceğini ve duruşmanın Sesli Görüntülü Bilişim Sitemi ile kaydedileceğini ifade eden başkan Demir, “Kayıt aldığımız CDler 120 dakika hafızalıdır. Bu nedenle her 110 dakikada bir 10 dakika ara vereceğiz” şeklinde konuştu.
Daha sonra kimlik tespitine geçildi. Sanıklardan 16'sının ihraç edildiği, birinin sözleşmesinin fesh edildiği, diğerlerinin ise açığa alındığı belirtildi.
İddianamenin Özeti Okundu
Daha sonra sanıklardan, Hakan Erkol, Sertaç Kuytu, Ersan Gönül, Cengiz Çalık ve Soytürk Yıldız'ın avukatları, müvekkillerinin suçla alakalarının olmadığını belirterek, dosyalarının ayrılmasını talep ettiler. Mahkeme heyeti, talepleri reddetti. Duruşma, Mahkeme Başkanı Fikret Demir'in iddianameyi özetleyerek okumasıyla devam etti.
Öte yandan Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun karşısındaki duruşma salonuna gelmek isteyenler, jandarma ekiplerince oluşturulan arama noktasında kontrolden geçirildi. Duruşma salonunun bulunduğu binaya, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesince alınan karar gereğince 20 ulusal, 5 yabancı basın olmak üzere, her kurumdan 1 kişi alındı. 15 Temmuz Derneği Genel Sekreteri Orhan Çağrı Bekar da duruşma salonu önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, yargılama sonunda FETÖ mensubu sanıkların en ağır cezayı almasını beklediklerini ifade ederek, hainlerin ihanetlerinin bedelini hukuk önünde en ağır şekilde aldıklarına şahitlik etmek amacıyla Silivri'ye geldiklerini söyledi.
Canlı Yayın Araçları Kuruldu
Davaları yakından takip edeceklerini dile getiren Bekar, şehit aileleri ve gaziler için müdahillik talebinde bulunacaklarını kaydetti. Yerleşkedeki büfelerin bulunduğu alanda döviz açmak isteyen bazı 15 Temmuz Derneği üyelerini jandarma ekipleri, bu alanda herhangi bir gösteriye izin verilmeyeceğini belirterek, ikna etti. Dernek üyeleri de karara saygı duyduklarını ifade ederek, dövizleri kaldırdı.
Bu arada FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin İstanbul'da yapılacak ilk duruşmaya basın mensupları yoğun ilgi gösterirken, duruşma salonu önüne çok sayıda canlı yayın aracı kuruldu.
İŞTE İLK DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun karşısında bulunan duruşma salonundaki duruşmada, bazı sanık avukatları, müvekkillerinin bu dosyayla ilgileri bulunmadığını öne sürerek, dosyanın ayrılmasını istedi.
Mahkeme heyeti, sanık avukatlarının talebini, "sanıkların aynı suç ve tarihle yargılanması, soruşturmanın ve kovuşturmanın birlikte yapılması" nedeniyle reddetti.
Duruşmada, daha sonra Mahkeme Başkanı Fikret Demir, iddianamenin özetini okudu.
Tutuklu sanık Tolga Gültekin savunmasında, Ankara Gölbaşı'nda Havacılık Daire Başkanlığında 2. pilot olarak görev yaptığını, 1. pilot olarak görev yapamayacağını, bayramdan olay gününe kadar dış görev olarak İstanbul'da bulunduğunu söyledi.
Sanık Gültekin, olay günü kendisine görev verilmediğini, gece şartlarında bu görevi yapmasının söz konusu olmadığını, Huber Köşkü'nün hava sahasının üstünden daha önce geçmediğini, nerede olduğunu bile bilmediğini ifade ederek, "Olay günü ben uçuş görevimi icra etmek üzere hazır bulundum. O gün 2 pilot istirahatteydi. 2 ayrı uçuş görevi vardı. Yaklaşık bir uçuş 4 saat kadar sürüyor. 2. uçuş görevim 21.45 civarı bitti. Sonrasında uçuş odasına gittik. Uçuşu neden yaptığımızı 5-10 dakikada anlattık. Ben birkaç telefon görüşmesi yaptım 'uçuş tamamlandı' diye. Yarım saat geçti. Sözleşmeli pilot Hüseyin Taşkın odama gelerek, televizyonda askerin görüntüleri olduğunu söyledi, anlamadım. Terör kapsamında alınmış önlem diye düşündüm. Bizden talep edilen bir uçuş görevi yoktu." diye konuştu.
Şube Müdürü Mehmet Tok'un odasına gittiklerini anlatan sanık Gültekin, savunmasına şöyle devam etti:
"Mehmet Tok, perişan bir haldeydi, öncelikle sivildi. Biz havacılık birimi olarak resmi görev yapan birimiz, üniformalıyızdır. Üniforması yoktu üzerinde, yüzü kıpkırmızı, gömleğinin düğmelerinin 2'sini açmıştı, nefes almak için. Televizyonu açıktı. 'Müdürüm istirahattaki personeli çağırmışsınız, bir şey mi var?' dedim. 'Asker darbe yapmış.' dedi. Uçuş ekibi geldi, üniforma giydiler. Özel harekattan görevli memurları Huber Köşkü'ne göndermek için. Kapıda çok garip biri vardı. Ceketinin kolları kısa, jöleli saçlı biri geldi. Uygunsuz bir biçimde giyilmiş hücum yeleği ve piyade tüfeği vardı. Agresif, saldırgan tavırlar sergiliyordu. Şahıs tehditkar, saldırgan tavırlarla 'Bir an önce gitmemiz lazım.' diye birkaç cümle sarf etti. Gelen şahıs, şube müdürünü tanımıyordu. Bu şahsın yaşı itibarıyla şube müdüründen yetkili olması mümkün değil, emir vermesi garibime gitti. Şahsın kimliğini sormayı düşündüm, çok saldırgandı. Darbe gecesinin bir hassasiyeti vardı. Şahsı aldım, şube müdürünün yanına götürdüm. Müdür 'Bu konuyla ilgili yazılı talimat gerekiyor.' dedi. Şahıs 'Götürüyor musunuz, götürmüyor musunuz?' dedi. Şahıs bahane bekliyordu. Filonun çıkışına doğru 'Göreceksiniz, tarafınızı belli edin.' diye konuşarak gitti."
"2. pilot sadece 1. pilotun talimatını uygular"
Şube Müdürü Mehmet Tok'un kontrolünü kaybetmiş durumda olduğunu ifade eden Gültekin, Ender Küçüka'nın müdürle kısa bir konuşması olduğunu ve "Göreve çıkıyoruz, Huber Köşkü'ne söyleyin ışıklarını açsınlar." dediğini söyledi.
Gültekin, savunmasında şunları kaydetti:
"Biz pilotlar olarak bir filoya gittiğimiz zaman bize sadece uçmak kalır. Görevi destekler şekilde hiçbir görüşmeyi Mehmet Tok yapmamıştır. Belki de dost taraftan vurulacağız. Camdan helikopteri takip ediyorduk, telefon çaldı. Görüşme sırasında Mehmet Tok, uçuşu kesin talimatı verdi. 3 defa sordum. 'Uçuş kesilsin (arıza var) deyin özel harekatçılar tepki göstermesin' dedi. Mehmet Tok'u arayan daire başkanıydı, ' Ankara Gölbaşı bombalanmış, bizde uçuşu kestik.' dedi. Şube Müdürü Mehmet Tok daha sonra filonun ışıklarının söndürülmesi talimatını verdi. Işıklarımız hep açıktır. Sonrasında helikopterin içeri alınması talimatını verdi. Kendisi de odasında oturmadı, pilot odalarında oturdu. Telefonun, bilgisayarın ışığı görülmesin diye. Bu olayın asıl işi, daire başkanıyla Mehmet Tok uçuşu kestiler, 'Biz bunun hesabını veremeyiz.' dediler. Benim olayla uzaktan yakından ilişkim yok. Bu fiili ben zaten işleyemem. Öncelikle bana verilmiş bir uçuş görevi bulunmamaktadır. Prosedür olarak bir eksik, sıkıntı yok. Görevin sorumluluk kısmı 1. pilottadır, 2. pilot sadece birincinin talimatını uygular. Böyle bir tecrübem olmadığı gibi yeterliliğim ve yetkim de yoktur. Özel harekatçıların karadan gitmesinin tek sebebi; Ankara'daki daire başkanı tarafından Mehmet Tok'a verilen talimattır."
Örgütle hiçbir irtibatının olmadığını savunan sanık Gültekin, bir eylem birlikteliğinden bahsedildiğini ancak buradaki kişileri tanımadığını, kendisinin Ankara'da çalıştığını, Ender Küçüka'nın ise İstanbul'da görev yaptığını, Barış Aktaş ile de mesaiden tanıştıklarını ve herhangi bir örgütsel bağlantısının bulunmadığını öne sürdü.
"Bütün geceyi sığınakta geçirdik"
Tutuklu sanık Ender Küçüka savunmasında, başkomiser pilot olduğunu, görevi reddetmek, gitmemek gibi bir durumunun bulunmadığını savunarak, iddianamenin kendisine ulaşmadığını, ağzından hiç çıkmamış sözlerin yer aldığını, görmediği için de bir şey diyemediğini söyledi.
Olay günü istirahatte olduklarını ifade eden Küçüka, şu şekilde savunma yaptı:
"Akşam saatlerinde şube müdürü cep telefonundan beni arayarak, 'Şubeye gel, askeri hareketlilik var.' diye talimat verdi. Diğer ekipleri aradım, en kısa sürede şubeye geldim. Hemen şube müdürünün yanına çıktım. 'Askeri hareketlilik var, hazırlıklı olalım.' denildi. Üniformamı giydim. Tam ne olduğunu anlamış değiliz. Şube müdürü, 'Özel harekat personeli gelecek, Huber Köşkü'ne götüreceksiniz.' dedi. Ne olduğunu anlamadık. Uçuş görevlilerinin tamamı yazılı formla görevlendirilir. Acil durumlarda sözle bildirilir. Sözlü emirle helikoptere bindik. Yetkili amirin talimatıyla döndürüldük. Cumhurbaşkanı görevlilerinin daha fazla hassasiyeti vardır. Görev onayı alınır. Garip garip hareketlerle geldi bu insanlar. Biz göreve çıkmaya hazır haldeydik. Bizim Cumhurbaşkanı'nın ailesinin bulunduğu yere silahlı kimleri götürdüğümüzü sorduk, teyit istedik. Şube müdürü bu prosedürü baştan başlatmalıydı. 1. pilotum bütün sorumluluk üzerimde. Kaç kişi bile götüreceğimi bilmiyordum. Mehmet Tok tamamen kontrol dışındaydı. Hasbelkader rütbe aldığı için o görevdeydi. Uçuş görevlendirilmesi Cumhurbaşkanlığı koordinesinde yapılmalıdır. Mehmet Tok'un hiçbir sorumluluğu yaptığını görmediğim için bizzat daire başkanını aradım. Daire başkanı anladı, 'Sen özel harekatçıların tehdit oluşturmasından mı korkuyorsun?' dedi. Ben 'Kimi götüreceğimi bilmek istiyorum.' dedim, 'Arayacağım seni.' dedi. Bir şahıs boynuna otomatik silah asmış, agresif tavırları vardı. Daire başkanının 'Talimatını bekliyorum.' dedim, 'Ben size gösteririm, tarafınız belli oldu.' dedi. Ben de sinirlendim 'Sen benimle nasıl konuşuyorsun.' dedim. Döndü bana 'Ben senin üstünüm.' dedi. Ben de 'Sen beni darbeci olmakla suçluyorsun. Ne niyetle gittiğinizi nasıl bilebilirim.' dedim. Dondu kaldı sonra. Hüseyin Taşkın, 'Dikkat et vurur bu adam seni.' dedi. Yine telefonum çaldı. Daire başkanı, 'Bir an önce kalkışınızı yapın. Yazılı talimatı sonra göndereceğim.' dedi."
Barış Aktaş ile helikoptere bindiklerini anlatan Küçüka, helikopteri çalıştırdıkları zaman, teknisyenin helikoptere geldiğini, şube müdürünün de camdan eliyle uçuşu iptal ettirdiğini söyledi. Küçüka, sistemleri kapadıklarını, özel harekatçıların "Arıza var." denilerek helikopterden ayrıldığını, şube müdürünün daire başkanının talimatıyla uçuşun iptal edildiğini ve Ankara'daki Özel Harekatı Daire Başkanlığının vurulduğunu o an öğrendiklerini ifade etti.
Sanık Küçüka, şube müdürünün ne yaptığını bilen tavırları olmadığını dile getirerek, "2015'e kadar VIP Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık filosunda yer aldım. Şahıslar benim helikopterime bindiği zaman, o köşkün kapısından girmiş oluyorlar. Kaygılarımı dile getirdim. Bütün geceyi sığınak gibi bir yerde geçirdik, resmi kıyafetle hazır bekledik. Ertesi gün üzerimizde resmi kıyafetlerle gözaltına alındık. 'Darbeciler beni asar' desem o helikoptere niye bineyim? Yazılı emir olmadan sözlü emirle gitmişim. ByLock kullanmadım. Kesinlikle kullanmadığım bir program." ifadesini kullandı.
Duruşmaya, öğle arası verildi.
Öğleden sonraki oturuma tutuklu sanık sözleşmeli pilot Mehmet Barış Aktaş'ın savunma yapmasıyla devam edildi. Asker kökenli olduğunu, ve NATO'da görev aldığını anlatan Aktaş, 15 Temmuz tarihinde haftalık izinde olduğunu, Pilot Ender Küçüka'nın çağrısıyla şubeye gittiğini söyledi.
"Yazılı Emir Dışında Bir Şey İstemedim"
Huber Köşkü'ne özel harekat personeli götürmek için 2. pilot olarak görev alarak, helikopteri hazırladıklarını ancak Şube Müdürü Mehmet Tok'un ikinci bir talimatıyla uçuşun iptal edildiğini söyledi. Özel harekatçıları uçurmak için yazılı emir istemekten başka bir isteğinin olmadığını bunu da götürecekleri kişileri tanımadıkları için istediklerini ifade etti. Uçuşun iptal edilmesinin ardından akşama kadar görev almak için beklediklerini, Şube Müdürü Mehmet Tok'un, akşam saatlerinde gelerek kendilerine 'haydi siz eve gidin, bir yemek yiyin" dediğini, eve gittikten sonra geri geldiklerini ve gözaltına alındıklarını anlattı.
"Kimseye Talimat Vermedim"
Tutuklu sanık komiser Muhammed Mustafa Işık da savunmasında, iddianamede görev yerini terk ettiği ve asker olan dayısının oğluyla toplantı yaptıkları iddiaları reddederek, ilçe emniyet müdürlüğüne silah bırakmak için dayısının oğluyla gittiğini söyledi. ByLock kullanmadığını, karakolda ve koruma memurlarına talimat vermediğini dile getirdi.
"Telefonum 2. El, Bylock Var Mı Bilmiyorum"
Tutuklu sanık komiser yardımcısı Ayhan Sevim savunmasında, ByLock kullandığı iddialarına ilişkin soruya, 2. el telefon aldığını ifade ederek, "İçinde program var mı yok mu bilmiyorum. Bahçelievler'de Servet adında bir kuaförden aldım. Bir arkadaşın tavsiyesiyle kuaför telefoncudan almış, ben de kuaförden aldım. Hırsızlık bürodan telefonu kontrol ettirdim. Bir sıkıntı olmadığını görünce de aldım" dedi. Çıkan haberlerde Bylock'u, sevgililerin, masonların bile kullandığını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Fikret Demir, "FETÖ'nün de masondan bir farkı yok ki" diye konuştu.
"İyi Polisim. Hiçbir Terör Örgütüyle Bağlantım Yok"
Sanık Sevim, "FETÖ'yü ve tüm terör örgütlerini lanetliyorum. Ben iyi bir polisim, iyi polis olduğum için de hiçbir terör örgütüyle bağlantım yok" dedi.
Askerlerle Müzakere Edilecek Talimatını İl Emniyet Müdürü Verdi
Başakşehir İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Zafer Kuloğlu, savunmasında 15 Temmuz akşamı 'askerlerle müzakere edilecek, müdahalede bulunulmayacak' talimatını verdiği iddiasına ilişkin, "Bu benim talimatım değil. İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın talimatıdır. İl Emniyet Müdürü, 'Gelen askerlerle görüşeceksiniz. Yaptıkları şeyin yanlış olduğunu söyleyeceksiniz. Teslim olmaya ikna edeceksiniz demişti. Hata bu askerlere bir fiske dahi vurmayacaksınız. Bu askerler bizim askerlerimiz, alıp misafir edeceksiniz' demişti. Bunu söyleyen Mustafa Çalışkan müdürdür" diye konuştu.
"Evde Bulunan Fetullah Gülen Cd'si Misafir Tarafından Bırakılmış Olabilir"
Ev aramasında Fetullah Gülen'e ait CD'nin bulunmasına ilişkin, "Aramada ben evde değildim. Kimse de yoktu. Bir CD ele geçirildiğini emniyette öğrendim. Memleketten gelenleri evde ağırlıyoruz. Evime gelen misafirler tarafından mı bırakıldı. Anlamadık. Yoksa bana ait ve bildiğim bir şey değil." şeklinde konuştu.
"3 Şüpheli Testereyle Nezarethane Demirlerini Keserek Kaçtı"
İstanbul'da 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin 29 polisin yargılandığı davada savunma yapan Başakşehir İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Zafer Kuloğlu, 44 kişinin hayatını kaybettiği Atatürk Havalimanı saldırısının ardından gözaltına alınan 2 İŞİD şüphelisinin yakınları tarafından ekmek arasında sokulan testere vasıtasıyla nezarethaneden kaçtıklarını söyledi. Kuloğlu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası evinde arama yapıldığını hatırlatarak, "Evimde yapılan aramada 5 memurun imzası var. Atatürk Havalimanı saldırısı sonrası 3 kişi gözaltına alındı. Bahçeşehir Polis Merkezi nezarethanesinde tutuluyordu. Bu kişilerin yakınları onları görmek için gelmişler. Ekmek ve sosislerin arasına testere koymuşlar. Güvenlik kameralarının önünde bu testere vasıtasıyla kaçmışlar. Ben de o gün 2 polis hakkında yürütülen soruşturmada görevliydim. Benim hakkımda tutulan tutanakta o iki polisin imzası var" diye konuştu.
Darbe girişiminde 29 emniyet mensubu hakkında açılan davanın öğleden sonraki oturumuna sanıkların savunmalarıyla devam edildi.
Sözleşmeli pilot tutuklu sanık Mehmet Barış Aktaş, daha önceki dönemlerde NATO'da görev aldığını, asıl görev yerinin Ankara olduğunu ve İstanbul'da geçici olarak görevlendirildiğini söyledi. Diğer 2 pilotun ifadesine benzer beyanlarda bulunan sanık Aktaş, "Başkomiser 1. pilot Ender Küçüka'ya helikopterin hazır olduğunu söyledim. Görevin bütün sorumluluğu 1. pilottadır. Yazılı metin istemekten başka bir isteğim olmamıştır. Ben darbecilerden korksam niye uçuşa geçeyim. Helikoptere bindik. Teknisyen Doğan Akpolat uçuşu kesmemizi söyledi. Ender Başkomiser teyidi aldıktan sonra uçuşu iptal etti. Özel harekatçılar bu sırada gitmiş" diye konuştu.
Meslekten ihraç edilen komiser Muhammed Mustafa Işık ise ifadesinde, 15 Temmuz'da akşam saat 20.00-22.00 arasında Hamza Yerlikaya Spor Kompleksi civarında uygulama yaptırmakla görevlendirildiğini belirterek, akrabası olan uzman çavuş Muzaffer Taşdemir'in Baştabya Zırhlı Birlikler Komutanlığı'nda teknisyen olarak çalıştığını söyledi.
Uygulama yaptırdığı sırada, akrabası Taşdemir'in kendisini arayarak geç çıkış aldığını, bunun üzerine kendisinin de birliğin yakınlarında uygulamada olduğunu belirttiğini kaydeden Işık, "Evim Küçükçekmece'de ve birbirimize yakın oturuyoruz. Ona saat 10.00 gibi uygulamanın biteceğini, aracımla onu da bırakabileceğimi söyledim. Saat 20.45 gibi yanıma geldi. Yaklaşık bir buçuk saat muhabbet ettik. Saat 22.00'ye doğru uygulamayı bitirdik. Silahımı, yeleğimi ve diğer eşyalarımı arabama koydum. Oradan bağlı bulunduğum Sultangazi İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne eşyaları bırakmak için gittik" dedi.
"Ayhan Sevim'in odasına toplantı için değil yemek için gittik"
Araçtan inerken ellerinin dolu olması nedeniyle silahını araçtan alamadığını, akrabası Taşdemir'in yardım etmek istemesi üzerine, silahını Taşdemir'in taşıdığını kaydeden sanık Işık, "Karakoldan içeri girdik. Eşyaları, yeleği falan yerine koyduk. Çıkış aldıktan sonra ilçeden ayrılacaktık. Komiser arkadaşımız Ayhan Sevim beni aradı, yemek söylediklerini aç olup olmadığımızı sordu. Aç olduğumuzu söyledim. Ayhan'ın daveti üzerine Taşdemir'i alarak 2 üst kata Ayhan komiserin odasına girdik. Arkadaşlara Muzaffer'i tanıştırdım. Yemek yedik. Saat 22.10 gibi haberleri izliyorduk. Köprüye askerlerin çıktığını gördük. Anlam veremedik. İlçe müdürünün Gazi Mahallesi'ndeki karakolda olduğunu öğrendik ve onun yanına gittik. Ayhan komiserin aracıyla saat 23.00 gibi ilçe emniyetten çıkış yaptık" ifadelerini kullandı.
Evinde Gülen'in mektubu bulunmuştu
Işık, evinde yapılan aramada bulunan "Bismillahirrahmanirrahim. Değerli büyüğümüz kıymetli hocamız, efendiler efendisinin en yakınları arasında kendisine yer bulunmasını arzuladığımız muhterem hoca efendimiz" yazılı mektuptan haberi olmadığını, bu mektubun kim tarafından kime yönelik yazıldığını bilmediğini söyledi.
"FETÖ örgütünün masondan bir farkı yok"
Tutuklu sanıklardan Ayhan Sevim ise savunmasında, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı Bylock kullandığı iddialarını reddederek, "Telefonu ikinci el aldım. İçinde program var mı yok mu bilmiyorum. Bahçelievler'de Serhat adında bir kuaförden aldım. Hırsızlık bürodan telefonu kontrol ettirdim. Bir sıkıntı olmadığını görünce aldım. 2001 yılından beri aynı numarayı kullanıyorum. Çıkan haberlerde sevgililerin, masonların bile Bylock kullandığı şeklinde haberler çıkmış" diye konuştu. Mahkeme Başkanı Fikret Demir de bunun üzerine "FETÖ örgütünün de masondan bir farkı yok" dedi. Sanık Sevim son olarak, "FETÖ'yü ve tüm terör örgütlerini lanetliyorum. Ben iyi bir polisim, iyi polis olduğum için de hiçbir terör örgütüyle bağlantım yok" ifadelerini kullandı.
"Sosislinin arasındaki testereyle parmaklıkları kesip nezarethaneden kaçmışlar"
Öte yandan, sanıklardan Başakşehir İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Zafer Kuloğlu'nun ifadesini tamamlamasının ardından bir sanık avukatı söz alarak, "Sizin tutuklanmanıza neden olan tutanakta 5 polis memurunun imzası var, sizle bir husumetleri mi var" diye sordu. Kuloğlu bu soruya, "29 Haziran 2016'da Atatürk Havalimanı'nda yaşanan terör saldırısına ilişkin 3 kişiyi gözaltına aldık ve bu adamlar Bahçeşehir polis nezarethanesinde tutuluyordu. Ancak bu kişilerin yakınları onları görmek için nezarethaneye gelmişler bir gece. Ekmek ve sosislerin arasına testere koymuşlar. Güvenlik kameraları önünde bu testere vasıtasıyla nezarethaneden kaçmışlar. Ben de bu olay nedeniyle o gün görevli iki polis hakkında yürütülen soruşturmada görevliydim. Benim adıma tutanağı imzalayan polisler de tutanağa imza atmışlar" yanıtını verdi.
Nevşehir'de tutuklu olan ve meslekten ihraç edilen sanık komiser yardımcısı Halil İbrahim Alan ise emrindeki polislerin binadan çıkmamaları yönünde bir talimat vermediğini söyledi ve "Bütün personele çelik yelek giymesini emrettim. İki tane kepçe getirterek yolu kapattırdım" dedi.
"Size zarar gelmesin, siz bize lazımsınız"
Tutuksuz sanık Erdoğan İkiz, olay gecesi evinden çıkarak Bahçeşehir Polis Merkezine gittiğini, polis merkezi önünde toplanan kalabalıkla güzel diyaloglar kurduğunu söyledi. İkiz, "Üzerimizden bir uçak geçti. Ankara'da özel harekat polisi olarak görev yapan oğlum aramış, çok sayıda arkadaşının hava saldırısıyla öldüğünü söylemişti. Zira TBMM ve Cumhurbaşkanlığı bombalanmıştı. Ben de bunun üzerine üzerimizden yakın mesafe uçuş gerçekleşince kalabalığa, 'Size zarar gelmesin, bize gelsin. Siz bize lazımsınız' dedim" diye konuştu.
Duruşma 9 sanığın ifadesini tamamlamasının ardından, yarına ertelendi.
İlk duruşmada, 3 helikopter pilotu, bir emniyet müdürü olmak üzere 9 polis savunma yaptı.
28.12.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul'da 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin 25'i tutuklu 29 polisin yargılandığı davada, ikinci gün de sanıklar savunmalarını yapmaya devam etti. Sanıklara Bank Asya, Bylock programı ve FETÖ bağlantıları olup olmadıkları soruldu. Mahkeme başkanıyla bazı sanıklar arasında ilginç diyaloglar yaşandı. "FETÖ yurdunda kaldın mı" şeklindeki soruyu sanık polis " Yurtta rahattım, üç öğün etli yemek vardı. Evde kalsaydım yemeği, çayı ben yapacaktım. Açık söyliyeyim. Ben parasına bakarım, nerede ucuz orada yerim. Sonra sınıf arkadaşlarımızla ev tuttuk. Bir daha da onlarla görüşmedim." diye yanıtladı.
Suçlamayı Kabul Etmedi
Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde Koruma Büro Amiri olarak görev yapan tutuklu sanık Adil Tiftik, kalkışma günü sorumluluğundaki polislere, askerler gelirse direnmemeleri, teslim olmaları yönündeki çağrısına ilişkin iddiayı kabul etmedi. Olay günü görev yerine neden gitmediği sorusuna ise, engelli oğlunun ateşinin yükselmesi sebebiyle gidemediğini belirtti. Ev aramasında bulunan ve Türkçe Olimpiyatları organizasyonu tarafından düzenlenen FETÖ'nün faaliyetlerinin anlatıldığı CD'ye ilişkin soruya ise "Kütüphanemde geçmişe dönük film CD'leri ile çocuğuma ait oyun CD'leri vardı. Sorduğumda bunların içinde çıktığı belirtildi. Bu CD'lerin içinden çıkmış, bu konuda başka bilgim yok" diye konuştu.
Bank Hesabı Soruldu
Tutuklu sanık, komiser Şahin Uluöz de polislere, askerlere teslim olmaları yönünde talimat verdiği iddialarını reddetti. Bank Asya'daki hesabının hatırlatılması üzerine Uluöz, Hakkari'de görev yaptığı 2008 yılında, kredi kartı almak ve KGS almak için Bank Asya'da hesap açtığını, 2015 yılında da kapattığını söyledi. Mahkeme Başkanı Fikret Demir, "17-25 Aralık sonrası televizyonlarda da gördük. FETÖ'nün talimatıyla Bank Asya'ya gidip para yatıran teyzeler bile oldu. Bu dönemde siz neden hesabınızı kapatmadınız?" sorusuna Uluöz, en yakın banka şubesinin Van'da olması nedeniyle Bank Asya'daki hesabına devam ettiğini, İstanbul'a tayin olduktan sonra da ihtiyaç duymadığı için kapattığını söyledi. Bank Asya'ya para yatırması konusunda da kimseden talimat almadığını söyledi.
Sosyal Medya Paylaşımı
Çevikkuvvet Şube Müdürlüğü'nde komiser yardımcısı olarak görev yaparken tutuklanan sanık Ferhat Apa, darbe girişimi gecesi Facebook üzerinden yaptığı iddia edilen, "Birileri sizi sokağa çıkmaya davet ederse itibar etmeyin, karanlık sokaklarda vatandaşın işi yoktur, sosyal medya kahramanları ve havuz medyasına itibar etmeyin" paylaşımı soruldu. Böyle bir paylaşımı kendisinin yapmadığını ifade eden Apa, Bank Asya'da hesabının olmadığını, Bylock kullanmadığını herhangi bir terör örgütüyle irtibatının olmadığını savundu. Mahkeme Başkanı Demir, "FETÖ örgütüyle bağlantın oldu mu?" sorusuna sanık Apa, "Hayır" diye cevap verdi.
"Hakkımda Soruşturma Yapan Polis De Açığa Alındı"
Tutuklu sanık Hakan Pekyılmaz da savunmasında, personel eksikliğinden dolayı 12-12 çalıştıklarını, ayrıca içine kapanık biri olduğunu ve çok kimseyle konuşmadığını söyledi. Polis lojmanında kapıları kapatıp engellediği iddialarına ilişkin şunları söyledi; "Ben kesinlikle kapıları kapatmadım. Açma kapama düğmesi bizde yoktur. Biz sadece güvenlik tedbiri alırız. Şekerim çok yükselmesine rağmen görevimi yaptım. Gece yarısı İsmail Tuna, kulübeme geldi, benim uyuduğumu iddia ederek, emir ve talimat verdi. Ben kendisini iteklediğim için, aramızda husumet oldu. Büro amirimi aradı, bu personeli görmek istemiyoruz diyerek, ilçedeki noktaya görevlendirdi. Benim hakkımda soruşturma yapanlar açığa alındı. Evime gidip üstümü değiştirdiğim iddiaları var bunları kesinlikle kabul etmiyorum" diye konuştu.
"Boşboğazlığının Cezasını Çekiyorsun Herhalde"
Bir başka sanık Ali Bozan savunmasında, hakkındaki iddialarla ilgili whatsapp'taki yazışmalarda espiri yaptığını, emoji koyduğunu, konuşmalarda da espiri yaptığını söylediğini, sosyal medyada gördüğü iletileri grupta sırf muhabbet amaçlı yazdığını anlattı.
Bozan, "Emniyette pasif olarak görev yaptım. Koruma büroda bu yüzden paylaştığım yazıların arkadaşlarımı rahatsız etmek amacıyla değildi. Grupta 65 kişiyiz. Hepsini de tanımıyorum. Grupta Genelkurmaylığın yazısını da paylaştım. Diyarbakır'a kaçmayı düşünsem bunu söyler miyim? Kaçmayı düşünen insan, kaçtığını söyler mi? Ayrıca darbeyi yapan kim FETÖ'cüler. Darbeyi yapanlardan kaçıyorum" dedi.
Mahkeme Başkanı Demir, "Boşboğazlığının cezasını çektiğini düşünüyorsun herhalde" sözüne sanık Bozan, "Evet efendim. Hepsi espri mahiyetindeydi." diye cevap verdi.
Bunun üzerine başkan Demir, "Konuşmalarda dolara girmişsin, stoklara, beyaz eşyaya girmişşin. Bilemiyorum az önce söylediğim şey hafif kaldı herhalde" demesi üzerine sanık Bozan da "O anda dolar 3 lirayı geçti, ben de bilgi amaçlı paylaştım, saçma tabi doğrudur" dedi.
"Bylocuk'u Blog Sayfası Sandım"
Sanık Bozan, FETÖ yurdunda kaldın mı sorusuna, üniversite okuduğu dönem devlet yurduna yerleşemediği için bir arkadaşının kendisini yurda çağırdığını anlatarak, "Gidip yurda baktım, on numara yer. Yerler halı gerçekten güzel yerdi. Çalışanlar bayram iznine gidecek diye bizi çıkardılar. Sonra bizi yurda götürmediler. Yurtta rahattım, üç öğün etli yemek vardı. Evde kalsaydım yemeği, çayı ben yapacaktım. Açık söyliyeyim. Ben parasına bakarım, nerede ucuz orada yerim. Sonra sınıf arkadaşlarımızla ev tuttuk. Bir daha da onlarla görüşmedim." diye konuştu
Mahkeme başkanının "Bylock kullandın mı?" sorusuna ise, Bylock'u bana sordular, ben blog sayfası sandım" şeklinde cevap vererek kullanmadığını söyledi.
Sanıklardan Soytürk Yıldız, başta FETÖ olmak üzere hiçbir örgütle bağlantısının olmadığını savunarak, "ByLock kullanmadım, Bank Asya'da hesabım yoktu. 17-25 Aralık döneminde soruşturma geçirmedim. Hepsini lanetliyorum. Allah belalarını versin. Suçlamaları kabul etmiyorum. Gerekirse vatanım için canımı veririm. Allah FETÖ'nün belasını versin bize bu sıkıntıları yaşattıkları için. Sağlık sorunlarımdan dolayı raporum olmasına rağmen 21 saat çalıştım. 2003'te ritm bozukluğundan kalp pili takıldı bana. Pasif birimlerde çalışmam gerekiyor aslında. Sabah 08.00, akşam 17.00 saatleri arasında çalışmam gerekirken günde 16 saat çalışıyordum." şeklinde konuştu.
Kalbinin yüzde 40 daha az çalıştığını söyleyen Yıldız, olay günü göreve çağrılmadığı halde, sağlık sorunları olmasına rağmen 21 saat çalıştığını söyledi. Yıldız, 72 yaşında bakıma muhtaç annesinin bulunduğunu, olay günü gündüz yaptığı alışverişi evine bırakmak ve bu sırada annesini görmek için evine gittiğini ve komşulardan annesine bakmalarını istediğini anlattı.
Sanık Yıldız, "personel göreve gelsin" denilince Şenlikköy Polis Merkezine gittiğini, vatandaşları karakola çağırdığını ve darbeyi lanetlediklerini dile getirerek, "Ben hasta adamım, bu suçları nasıl işlerim zaten, 29 kişiyi ilk defa burada görüyorum. Kimseye attığım bir mesajım yok. Karakolun önünde Türk bayrağı açarak darbeyi lanetledik." dedi.
Ağlayarak savunmasını yaptı
Sanıklardan Eyüp Şahin ise, olay günü akşam saatlerinde daha önceden planlanmış bir toplantı nedeniyle Caddebostan civarına gittiğini, olaylar başlayınca şoförünü aradığını ancak Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün kapalı olması nedeniyle onun gelemediğini söyledi. Eve geçtiğinde Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen mesajı gördüğünü aktaran Şahin, bunun üzerine şube müdür yardımcısı Osman Katipoğlu'nu aradığını beyan etti.
Son zamanlarda yaşanan terör olaylarında hemen olay yerine intikal ederek gerekenleri yaptığını anlatan sanık Şahin, "Katipoğlu benim iş konusunda titiz olduğumu bilir. Bu yüzden beni sakinleştirir şekilde 'gerekli tedbiri aldık, köprü açılınca gelirsin' dedi. Gece boyunca televizyondan köprünün açılmasını bekledim. Saat 06.30 gibi yorgunluktan televizyon karşısında uyumuşum. Saat 09.15 gibi babamın araması üzerine uyandım. Haberlerde köprünün açılma hazırlıkları olduğunu gördüm. Şubeye öğle saatlerinde gittim." şeklinde konuştu.
Rapor edildiğini açığa alındığı gün öğrendiğini belirten Şahin, kendisini rapor eden tutanağın altındaki imzanın sahibi Barış Gökdemir'in de FETÖ'den tutuklandığını, bu kişi tutuklanınca kafasında bazı şeylerin oturduğunu, Barış Gökdemir'in gece boyunca herhangi bir talimat vermediğini, dolayısıyla bu raporun çok iyi niyetli olduğunu düşünmediğini öne sürdü.
Mahkeme Başkanı Demir, "ByLock'u bir kere indirip sildim' diyorsun, 2014'te kullanıldığı görülüyor, daha sonra satın alındığı anlaşılıyor" demesi üzerine Şahin, "Ben telefonumu 3 yıl önce aldım, hattımı da 12 yıldır kullanıyorum. Ben bu uygulamayı herkese açık bir platform olan Google Play Store'den indirdim. Başka türlü bir yolla indirmedim. Kendime Note 3 telefon almıştım, aldığım en iyi telefondu. İndirdiğim uygulamalardan yaygın olmayanı silmişimdir. Bunun da onlardan biri olduğunu düşünüyorum. Bu uygulamada kimseyle yazışmadım. Bu durumun bir güncellenme durumu olduğunu avukatım araştırmış." ifadesini kullandı.
Şahin, ağlayarak, "Ben bunların hepsine razıyım, yeter ki bunlar temizlensin. İddianamede bahsedilen örgütle ilgili anlatılan hiçbir işin içinde olmadım." dedi.
"1 dolarları düğünde müzisyenlik yapan babam verdi"
Tutuklu sanık Samet Durak da savunmasında, görev yerine gitmemesi ve bunu başkalarına da telkin etmesi iddialarına ilişkin şunları söyledi:
"Kimse bana 'neredeydin, ne yaptın' diye bir şey söylemedi. Telefonum incelendi. Sabaha kadar bana emniyetin attığı mesajlar dışındaki bir mesajda, 'karakoldaydım yardımcı olmak için', bana mesaj, talimat gelmedi. Emniyetin mesajlarında açık açık 'can güvenliği ön planda tutulmak üzere, gelebilen personelin gelmesi, gelemeyecek personelin ise telefonunu açık tutması gerekiyor' şeklindeydi. Ben sırf bu yüzden 150 gündür buradayım. Hakkımda tutulmuş sadece bir rapor var, göreve geç kalmışlığım yüzünden. Müdürlerim tarafından göreve çağrılmadım. Rapor tutan müdürü de hiç görmedim, açığa alınana kadar. Bütün bunlar ortada. Art niyetli birinin geç kalmışlığım yüzünden tuttuğu bir rapor yüzünden buradayım. 40 bin kişi alındı, benim adalete güvenim sonsuz. Ayrıştırılacağını düşünüyorum. Raporumda, FETÖ'den tutuklanmış bir müdürün imzası bulunuyor. Lütfen, tahliye talebinde bulunuyorum. Yapılan şeyi kınıyorum. Sıkılan mermiler Türk demokrasisine vurulan hançerdir."
Sanık Emre Çatalbaş ise 2015'te komiser yardımcılığına başladığında FETÖ'nün basın yayın organlarının kendilerine karşı tepki haberler yapmaya başladığını, olay günü sosyal medyadan köprünün kapandığını öğrendiğini söyledi. Sanık Çatalbaş, şu şekilde savunma yaptı:
"Haberi alınca panikledim. Biraz paranoya olarak ama FETÖ'cülerin önce bize geleceğini düşündüm. 'Onlar tasfiye edildi, biz girdik' diye. Silahımı aldım yanıma. Telefonum açık evde beklemeye başladım. Sadece emniyetten bir mesaj geldi. Saat 02.25 civarı amirim Eyüp Şahin aradı. 'Köprünün açılmasını bekliyorum' dedim. Bana 'köprü açılınca geç' dedi, kapattı. Evde beklemeye başladım. Sabah 5-7 arası uyuyakalmışım. Telefonum başucumdaydı, arama gelirse uygulamaya geçmek için. Sonra köprünün durumunu takip etmeye başladım. Köprünün açıldığı mesajı gelince motosiklete bindim, 09.30 civarı merkeze geçtim. Emniyet teşkilatına girerken bellidir ki hiçbir bağlantım yoktur. Bunlar da gerekli birimler tarafından tespit edilmiştir. İhraç da edilmedim."
Çatalbaş, evinde bulunan 11 adet 1 dolara ilişkin, "Babam müzisyendir. Düğünlere gider, davul zurna çalar. Düğünlerde gelenek haline gelmiştir 1 dolar atılması. Babam da 1 dolarları eve getirdi, 'oğlum bunları bozdur harca' diye. Kendisi bu işlerle uğraşmaz." dedi.
Saat 09.30 sıralarında başlayan duruşmaya, tutuklu sanık Cem Günerhan'ın ifadesinin alınmasıyla başlandı.
Tutuklanmadan önce Kıraç Polis Merkezi Amirliğinde Komiser Yardımcısı olarak görev yapan sanık Cem Günerhan, ifadesinde olay gecesi arkadaşlarıyla dışarıda olduğunu, darbeyi televizyondan öğrendiğini, telefonu kapalı olduğu için gönderilen mesajları 01.30-02.00 sıralarında eve geçtiğinde görebildiğini söyledi. Haberi alınca polis merkezine gitmek için hazırlık yaptığını, ancak annesinin televizyonda izlediği görüntülerden etkilenerek fenalaştığı için gitmesini istemediğini, bunun üzerine annesinin uymasını beklediğini dile getiren sanık Günerhan, "İddianamede üye olduğum bazı gruplarda yazılan iletilerden sorumlu tutuluyorum. Watsapta yazılan söz konusu mesajları o gece açıp okumadım. Fetullahçı Terör Örgütü'ne yönelik bu soruşturma gerekirse 100 yıl sürmelidir" dedi.
"Makam aracıyla getirip gizlice görüştürmüşler"
Sanık Günerhan'ın ardından tutuksuz sanık Cengiz Çalık'ın savunmasına geçildi. Açığa alınan Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru sanık Çalık, "Ne acıdır ki yüzlerce FETÖ operasyonu yapan yüzlerce sanığı buraya çıkaran bir mali şube personeli olarak karşınızdayım. FETÖ'nün finans kaynaklarına yönelik ilk operasyonları biz yaptık. Burak K. adlı komiser benim hakkımda rapor tutmuştur. Ben şubenin en etkili ekibi olduğum için gözaltına alınıp, şubeden uzaklaştırıldım. TUSKON soruşturmasında da görev almıştım. Bu soruşturmanın çok önemli kilit isimlerinden biri olan Cahit D. adlı işadamı adliyenin -7'inci katındaki nezarethanede gözaltında alınmıştı. Burak K. adlı komiserle bazı polisler, operasyon amirinin bilgisi olmadan gece kendi makam aracıyla adliyeye birtakım kişileri getirip Cahit D. ile gizlice görüştürmüşler. Bunlar, gözaltına alınan şüphelilere yardım ve yataklıktan dolayı görevden alındılar. Beni buraya sanık olarak çıkarmak onlar için bir başarıydı, bunu başardılar" şeklinde konuştu.
"Aracım arızalıydı, kaynanam hastalandı gidemedim"
Komiser Burak K.'nın kendisini ayak bağı olarak gördüğü için hakkında rapor tuttuğunu söyleyen tutuksuz sanık Çalık, "Darbe teşebbüsünden 40 gün sonra hakkımda tutanak tutmuş, 60 gün sonra gözaltına alındım ve ifademden sonra serbest bırakıldım. Olay gecesi Burak K.'yı arayarak 'Komiserim ortalık karışık şimdi oraya gidilmez' şeklinde bir ifade kullanmadım. Benim üstüm olan birine telkinde bulunmam söz konusu olmaz. Eşim olay gecesi yurt dışındaydı. Panik yapmasın diye 'Beni emniyetten çağırdılar gitmedim' diye mesaj attım. Darbe girişimi olmadan önceki akşam emniyetten çıkarken Burak K., bana arızalı araç vermişti. O aracı vermemesi konusunda ısrar etmeme rağmen beni arızalı araçla gönderdi. Bu nedenle olay gecesi gidemedim, sonrasında da rahatsızlanan kayınvalidemi hastaneye götürdüm. 16 Temmuz sabahı görev yerime gittim" ifadelerini kullandı.
"Yeni bir 'pardon' vakası mı yaşayacağız?"
Başka bir dosyadan tutuklu, bu dosyanın ise tutuksuz sanığı olan eski polis memuru Mustafa Uygun, emniyetin çağrısına rağmen görev yerine dönmediği iddialarını reddetti. Cep telefonu incelemelerinde FETÖ'nün kriptolu haberleşme programı Bylock'u kullandığı tespit edilen sanık Mustafa Uygun, 160 gündür tutuklu olduğunu ve halen telefon incelemesinin tamamlanmadığını belirterek, "Farz edelim ki telefonum bin 60 gün daha incelenmeyecek. İnceleme sonunda ben telefonumun temiz geleceğinden eminim. O zaman yeni bir 'pardon' vakası mı yaşayacağız? Siber Suçlar Şubesi'nden şikayetçiyim" şeklinde konuştu.
Başkan: "Sen Bylock kullanmadıysan neden bu kadar talepte bulunuyorsun?"
Sanık ifadesinde, cep telefonunun kayıtlı olduğu kimliklerin değiştirilebileceğine ilişkin detaylı bir savunma yapınca Mahkeme Başkanı Fikret Demir, "Sen nereden biliyorsun bu kadar detayı? Yapanı gördün mü" diye sordu. Sanık Uygun ise, "Koğuşumda bunları çok iyi bilen bir arkadaş var. Ondan öğrendim. Google Play Store ve Apple Store'ye yazı yazılarak bu platformlara Bylock programının yüklenip yüklenmediği, yüklendiyse hangi tarihlerde programa erişimin olduğunu, dünyada ve Türkiye'de kaç kişinin bu programı kullandığının sorulmasını istiyorum" dedi. Mahkeme Başkanı Demir, bu kez sanığa Bylock programının kullanıp kullanmadığını sordu. Sanık kullanmadığını iddia edince başkan Demir, "Sen Bylock kullanmadıysan bu kadar talebi neden istiyorsun, ne işine yarayacak?" dedi. Çalık da, "Sehven bir vaka yaşanabilir. Telefonum da ikinci el" deyince başkan Demir, sanığa telefonu kimden aldığını sordu. Sanık Uygun, bir dükkandan aldığını eski sahibinin kim olduğunu bilmediğini söyledi. Başkan da "Sen polis değil misin? Neden araştırmadın? Polis olarak daha dikkatli olman gerekmez mi?" ifadesini kullandı.
Mahkeme Başkanı Demir daha sonra sanığın talepleri üzerine Bylock programına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca kapsamlı bir rapor hazırlandığını, bu raporun da kendi dava dosyalarına geldiğini söyledi. Başkan Demir, sanığa bu raporu daha sonra alıp inceleyebileceğini belirtti.
Duruşmaya verilen öğle arasının ardından devam edecek.
İstanbul 22'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla Silivri Duruşma Salonu'nda görülen 29 emniyet mensubunun yargılandığı davanın öğleden sonraki oturumuna sanıkların savunmalarıyla devam edildi.
Meslekten ihraç edilen Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğünde Motosikletli Timler Büro Amiri Eyüp Şahin ifadesinde, olay günü akşam saatlerinde daha önceden planlanmış bir toplantı nedeniyle Caddebostan civarına gittiğini, olaylar başlayınca şoförünü aradığını ancak 2'inci köprünün kapalı olması nedeniyle şoförünün gelemediğini anlattı. Eve geçtiğinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelen mesajı gördüğünü, bunun üzerine Şube müdür yardımcısı Osman Katipoğlu'nu aradığını kaydeden sanık Şahin, "Ben son zamanlarda yaşanan terör olaylarında hemen olay yerine intikal eder gerekenleri yaparım. Katipoğlu benim iş konusunda titiz olduğumu bilir. Bu yüzden beni sakinleştirir. 'Gerekli tedbiri aldık, köprü açılınca gelirsin' dedi. Gece boyunca televizyondan köprünün açılmasını bekledim. Saat 06.30 gibi yorgunluktan televizyon karşısında uyumuşum. Saat 09.15 gibi babamın araması üzerine uyandım. Haberlerde köprünün açılma hazırlıkları olduğunu gördüm. Şubeye öğle saatlerinde gittim. Osman müdürle konuştuk" dedi.
Rapor edildiğini açığa alındığı gün öğrendiğini belirten sanık Şahin, "Meslek hayatımda ben de çok kişiyi rapor etmişimdir. Ama öncesinde mutlaka arayıp sorup soruşturup rapor tutmuşumdur. Bana hiç bir şey söylenmedi. Bunun neden olabileceğini düşündüm. Bizi rapor eden tutanağın altındaki imzanın sahibi Barış Gökdemir FETÖ'den tutuklandı. O da şu an burada. O tutuklanınca kafamda bazı şeyler oturdu. Barış Gökdemir gece boyunca herhangi bir talimat vermemiştir. Dolayısıyla bu raporun çok iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum" şeklinde konuştu.
"Bylock'u Google Play Store'den indirdim"
"Bana telefonumda Bylock uygulamasının kurulup silindiğinin tespit edildiği söylendi" diyen sanık Şahin, "Ben telefonumu 3 yıl önce aldım, hattımı da 12 yıldır kullanıyorum. Ben bu uygulamayı herkese açık bir platform olan Google Play Store'den indirdim. Başka türlü bir yolla indirmedim. Kendime Note 3 telefon almıştım, aldığım en iyi telefondu. İndirdiğim uygulamalardan yaygın olmayanı silmişimdir. Bunun da onlardan biri olduğunu düşünüyorum. Bu uygulamada kimseyle yazışmadım" ifadelerini kullandı.
İfade verirken ağladı
İddianameye göre cep telefonunda FETÖ yöneticileri tarafından gönderildiği belirlenen, "Değerli abiler şu an askerler yönetime müdahaleye başladı, askerlerin müdahalesine yardımcı olunmasını temin etsin direnmesinler" şeklinde başlayan bir mesaj bulunduğu öne sürülen sanık Şahin, söz konusu mesajın, darbe girişiminden kısa süre sonra bir internet sitesindeki haberin altında yayınlanan 'yazışma ekran görüntülerinden' müdürüne göstermek için indirdiğini söyledi. Bu haber eki ve müdürünün raporu nedeniyle meslekten ihraç edildiğini kaydeden Şahin, ağlayarak, "Ben bunların hepsine razıyım. Yeter ki bunlar temizlensin. İddianamede bahsedilen örgütle ilgili anlatılan hiçbir işin içinde olmadım" diye konuştu.
"Benim mantalitem bile FETÖ ile uyuşmuyor"
Açığa alınan komiser yardımcısı Samet Durak ise, ifadesinde benim hayat şartlarım, mantalitem bu adamlarla asla uyuşmuyor. Ben nasıl bu sepete girdim anlamış değilim. Lütfen tahliye talep ediyorum sayın yargıç. Yapılan şeyi kınıyorum. Sıkılan mermiler Türk demokrasisine vurulan hançerdir" ifadelerini kullandı.
"Yol kapalıydı diye gidemedim"
Açığa alınan Motosikletli Timler Büro Amirliğinde Komiser Yardımcısı Emre Çatalbaş ifadesinde olay gecesi evde olduğunu yollar kapalı olduğu için görev yerine gidemediğini söyledi. Çatalbaş, "Saat 23.00 civarı haberi alınca panikledim. Görev yaptığım birimden herhangi bir talimat da gelmemişti. Odama gidip silahımı aldım, balkondan etrafı kesmeye başladım. Saat 01.00 gibi EGM'den mesaj geldi. Saat 02.00 gibi Eyüp amir (Sanık Eyüp Şahin) aradı nerede olduğumu sordu, evde olduğumu söyledim. Köprü açılınca Şubeye geçmemi söyledi. Saat 07.00'de uyuya kalmışım. Saat 08.30 gibi köprünün açık olduğunu duyunca motosikletle saat 09.30 gibi şubeye geçtim. Osman müdüre durumu söyledim" dedi.
"Evimdeki o dolarları müzisyen babama düğünde vermişler"
Sanık Çatalbaş, evindeki aramalarda ele geçen 11 adet 1 dolarla ilgili olarak ise, "Babam zaten burada. Kolluk kuvvetleri evime geldiğinde masamın üstünde açıkça konulmuş 11 dolar bulundu. Babam müzisyendir. Gittiği bir işten kendi payına düşen dolarları evine getirmiştir. Bunları da bana verdi bozdur harca diye" şeklinde ifadeler kullandı.
"Başbakanın kullandığı TC ANA uçağının apronda güvenliğinin alınmasında bizzat vardım"
Meslekten ihraç edilen ve 15 Temmuz'dan önce Sabiha Gökçen Havaalanı'nda Komiser yardımcısı olarak görev yapan sanık Semih Yüksel, yeni memur olmasına rağmen havalimanında 3 önemli büronun amiri olarak görev yaptığını belirterek, "Daha önce yine bir terör örgütü olan TAK'ın havalimanımıza havan saldırısı olduğu için acil eylem planı oluşturmuştuk. 15 Temmuz akşamı da onu uygulamaya geçirdik. Havalimanında bin 100 kamera bulunmaktadır. O gece ve ondan sonra attığım her adım kamera görüntüleri ile sabittir. Darbeci generallerin gözaltında alınmasında bizzat vardım. Sayın Başbakanımızın kullandığı TC ANA uçağının apronda güvenliğinin alınmasında bizzat vardım. Aprona bir helikopter indi. Çalışır vaziyetteydi. İçinden askerlerin ineceğini çatışma çıkacağını düşündüm. Annemi aradım helalleştik. Ama inmediler. Sonra aprona bir uçak indi. Kuleye, 'Bu uçaktan bilginiz var mı?' dedim. Kule, bilgilerinin olmadığını söyledi. Helikopter ve uçak bir süre izlendi" dedi.
"Darbeciler gözaltına alındığı için değil, sinir boşalmasından ağladım"
İddianameye göre, darbeci askerlerin gözaltına alınması üzerine ağladığı öne sürülen sanık Yüksel, "İddia edildiği gibi darbeci askerlerle nezarette herhangi bir konuşma olmadı. Ağlama söz konusu değil. O gün de bugün üstümdeki gibi bir üniforma(siyah takım elbise beyaz gömlek) vardı. Terden sırılsıklamdım. Darbeci askerleri bizzat sırtına vura vura gözaltına aldım. O akşam Ankara'da Özel Harekat'ta 4 kız kardeşim şehit oldu. Gelinlik giyemeden şehit oldular. Darbecilerin yaptıklarını içime sindiremedim. Darbeci bir askerin tankın içinde silahı ile intihar ettiği anonsu geldi. Silahı ile intihar eden bu askeri tanktan çıkartıp ambulansa götürdüm. Can çekişiyordu. Bütün akşam WhatsApp'dan da buna benzer görüntüler geldi. Saat 04.00 gibi olayın sonuydu artık öyle hüngür hüngür bir ağlamak değil sadece bir anlık sinir boşalmasıydı. O gece olanlar aklıma geldikçe tekrar tekrar tüylerim diken diken oluyor. Burada olmamda kimin emeği varsa hepsine lanet olsun" şeklinde konuştu.
"Nişanım için yola çıktım Emniyetin mesajını Ankara'ya varınca gördüm"
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Uyuşturucuyla Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan sanık Mahmut Sofuoğulları, herhangi bir terör örgütüne üye olmadığını belirterek, "Ayın 18'inde Hatay'ın bir köyünde nişanım vardı. Nişanlımın ailesiyle birlikte 15 Temmuz'da Hatay'a gitmek üzere Üsküdar'dan hareket ettik. Çamlıca civarında farklı bir trafik vardı. Arabayı ben kullandım. Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelen mesajı yoldayken Ankara'da gördüm. Durumun vahametini anlamadım. Darbe girişimi olduğunu ayın 16'sında Hatay'da öğrendim. Ayın 17'sinde İdari Büro'dan arandım, bana izinlerin kapalı olduğunu söylediler. Amirimi arayıp pazartesi nişanım olduğunu söyledim. 'Salı günü burada ol' dedi. Nişanım bittikten sonra yola çıktım. Gece saatlerinde İstanbul'da oldum" dedi.
"O gece evde alkol alıyordum, yola çıktığımda köprü kilitti"
Darbe girişimi gecesi nişanlısının evinde alkol aldığını söyleyen tutuksuz sanık Sertaç Kuytu ifadesinde, olayların başlaması üzerine ekip şefi tarafından aranarak Vatan Emniyet'e gitmesinin istendiğini söyledi. Emniyete gitmek üzere motosikletiyle yola çıktığını FSM köprüsünde trafiğin kilitlenmesi nedeniyle gidemediğini belirten sanık Kuytu, "Bunun üzerine ekip şefimi arayıp yolun kapalı olduğunu söyledim. Amirim şimdi eve git, ben sana haber vereceğim deyince geri eve döndüm. Nişanlımın evine geri döndüm. Bir süre sonra 20-25 kişilik bir grup evin kapılarını tekmeliyordu. Aralarında 2-3 kişinin belinde silah olduğunu gördüm. Kim olduklarına bir anlam veremedim. Meğerse evin karşısındaki darbeciler 3 kişiyi öldürülmüş. Sabaha karşı ekip şefim beni çağırdı yine. Tekrar yola çıktım. Zar zor Vatan Emniyet'e varabildim" diye konuştu.
"Gariban Ersan o mesajı okudu diye suçlu oluyor"
Görev yerine 5-6 saat geç gittiği için rapor edildiğini söyleyen sanık Ersan Gönül, FETÖ ağabeylerinden gönderilen mesajın telefonunda bulunduğu iddiasını yanıtlayarak, "Bana böyle bir mesaj gelmedi. Facebookta bir arkadaşım 'Bakın hain FETÖ'cüler bunu paylaşmış' diye FETÖ'cülerin bu mesajı paylaşmış. Ben de bu iletiye tıklayıp okudum. Akıllı telefonumdan bu mesajı okuduğum için ön belleğine kaydetmiş. Bunu yazan, sırasıyla da paylaşan kişiler araştırılmıyor, bunu en son okuyan gariban Ersan suçlu oluyor, delil olarak dosyaya konuluyor" ifadelerini kullandı.
Dün başlayan ve bugün de gün boyu süren iki oturumda 29 sanıktan 24'ünün ifadesinin alınması işlemi tamamlandı. Duruşma son verilirken mahkeme başkanı, yarın diğer 5 sanığın ifadesinin öğleye kadar tamamlanacağını, öğleden sonraki oturumda tanıkların dinleneceğini açıkladı.
29.12.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
15 Temmuz Darbe Girişiminde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı korumak üzere Tarabya'daki Huber Köşkü'ne gitmeleri yönündeki talimata uymadıkları ve FETÖ adına hizmet ettikleri iddia edilen 25'i tutuklu 29 sanık polisin geçtiğimiz salı günü yargılanmasına başlanmıştı. İstanbul 22'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla Silivri Duruşma Salonu'nda görülen davanın 3'üncü gününde Silivri'de soğuk hava etkisini gösterdi. Silivri'de 3 dereceye kadar inen hava sıcaklığı yağmurun da etkili olmasıyla basın mensuplarına zor anlar yaşattı. Basın mensupları soğuk havaya rağmen darbe girişiminin İstanbul'da görülen ilk davasını takip etmek için sabahın erken saatlerinden akşam saatlerine kadar duruşma salonunun önündeki bekleyişini sürdürüyor. Yağmur altında çalışan basın mensupları kendileri ıslanırken şemsiyelerini kameralarını korumak için kullanıyor.
Öte yandan, davanın 3'üncü gününde de yoğun güvenlik önlemleri devam ederken duruşma salonun çevresinde geniş güvenlik önlemleri alan jandarma ekipleri de soğuk hava koşullarından etkilendi. Jandarmalar duruşma salonunun kapısında yağmur altında nöbet tutmaya devam ediyor
İstanbul'da 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin 25'i tutuklu 29 polisin Silivri Cezaevi'nde yargılandığı davanın üçüncü gününde de sanıkların savunmaları devam etti. 15 Temmuz darbe girişimi esnasında Kıraç Polis Merkezi Amirliği'nde komiser yardımcısı olarak görev yapan sanık Cem Günerhan, savunmasında olay gecesi neden görev yerine gidemediğini anlattı.
"Annemin Uyumasını Bekledim"
Arkadaşlarıyla dışarıda olduğunu, darbeyi televizyondan öğrendiğini, telefonu kapalı olduğu için gönderilen mesajları 01.30-02.00 sıralarında eve geçtiğinde görebildiğini anlatan Günerhan, "Haberi alınca polis merkezine gitmek için hazırlık yaptım. Ancak annem televizyonda izlediği görüntülerden etkilenerek fenalaştı. Dışarı çıkmamı istemedi. Ben de annemin uymasını bekledim" diye konuştu.
"Tuskon Soruşturmasında İşadamlarıyla Nezarethanede Görüşüldü"
15 Temmuz darbe girişimi sonrası açığa alındıktan sonra soruşturma kapsamında tutuksuz yargılanan İstanbul Mali Şube polisi Cengiz Çalık, savunmasında kalkışma gecesi çağırılmasına rağmen göreve gelmediği iddiasını reddederek, aracın arızalandığını ileri sürdü. FETÖ'ye yönelik çok sayıda operasyona katıldığını anlatan Çalık, bu kapsamda kendisine kumpas kurulduğunu iddia etti. Çalık ayrıca FETÖ/ PDY'nin TUSKON yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan bazı iş adamlarının, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın nezarethanesinde tutulduğu sırada mali şubede görevli komiser yardımcısı Burak K., ve bazı polislerin, bazı kişileri kendi makam araçlarıyla götürüp nezarethanede bulunan işadamlarıyla görüştürdüğünü iddia etti. Olayın adliyenin güvenlik kamera görüntüleriyle tespit edilmesinin ardından komiser yardımcısı Burak K., ile birlikte bazı polislerin gözaltına alınarak FETÖ soruşturması kapsamında açığa alındıklarını öne sürdü. Çalık, komiser yardımcısı Burak K.'nın darbe girişiminden 40 gün sonra hakkında, kalkışma gecesi görev yerine gelmediği gerekçesiyle tutanak tuttuğunu hatırlatarak, "Bu komiserin hukuksuzluklarına göz yummadığım, tabiri caizse ayak bağı olduğum için karşınızdayım. Ben haftalarca izin kullanmadan bu terör örgütüne karşı mücadele verdim. Bu bize yapılan bir tasfiye ve kumpastır" diye konuştu.
Çalık, Bylock programı kullanmadığını, Bank Asya'da hesabının bulunmadığını söyledi.
Cengiz Çalık, görevi boyunca FETÖ ile mücadele ettiğini ve bu yüzden görevinden alındığını öne sürdü.
Bank Asya'ya yönelik soruşturmada bulunduğunu söyleyen Çalık, "Kendini devletten daha büyük gören TUSKON'a yönelik yapılan soruşturmalarda bulundum. 'Kim kimin inine girecek göreceğiz' diyen iş adamlarına yönelik soruşturmalarda, aktif görev aldım. Burada karşınızda olmaktan dolayı gocunmuyorum. İstanbul Mali Şubenin en etkin personellerinden biriydim. Bu yüzden pasifize edildim." diye konuştu.
Terör örgütlerinin finansal yapılanmalarına yönelik soruşturmalarda görev aldığını savunan Çalık, şöyle devam etti:
"Hain darbe girişimiyle ilgili, o gün işimin başındaydım. Darbe teşebbüsünden 40 gün sonra, açığa alındım. Mali Şubeye atanan komiser Burak K'nin tuttuğu bir rapor yüzünden buradayım. Devleti tehdit eden TUSKON soruşturmalarında, bir iş adamı gözaltına alındı. Burak K. kendi makam aracıyla bu iş adamını nezaretten aldırıyordu. Bu iş adamı TUSKON'un kilit isimlerinden biridir. Bu şahısların tuttuğu raporlarla ben sanık durumuna düştüm. Beni buraya çıkarmayı başardılar ama yılmayacağım."
Çalık, "Benim 15 Temmuz günü görevimde olmadığım yönünde raporlar tutulmuş. FETÖ'ye yönelik soruşturmalarda, adres tespiti ve şahısların konumlarına yönelik çalışmaların içinde bulundum. Akşam da istirahat etmek için evime gittim." ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Fikret Demir, sanık Çalık'a 15 Temmuz darbe girişimi sırasında bazı kişilere mesajlar attığını hatırlattı.
Demir'in, "Darbe olmuş, Boğaz Köprüsü'nü kapatmışlar. Asker, polisin silahını topladı, şubeden çağırdılar gitmedim' diye mesaj attın mı?" sorusuna Çalık, "Evet, eşime böyle mesaj attım. Kendisi işinden dolayı yurt dışındaydı ve beni merak ediyordu." cevabını verdi.
Başkan Demir'in "Ertesi gün saat 11.30'da görev yerine gitmişsin, bu doğru mu?" sorusunu ise Çalık, "Hayır, daha erken gittim. Benim hakkımda rapor tutan amirimle o saatte karşılaştığım için göreve 11.30'da başladığım yönünde tutanak tuttu." diye yanıtladı.
"Amirlerine 'ortalık karışık, bence siz de gitmeyin' diye bir cümle kurdun mu?" sorusuna ise Çalık, "Görevimde bulunduğum pozisyon gereği böyle bir şey söylemem imkansızdır." cevabını verdi.
Darbe teşebbüsünün yaşandığı 15 Temmuz günü ve sonrasında kuruma giriş çıkışlarında personel kartının okutulmadığını anlatan Çalık, "Bana yapılanlar, tamamen tasfiye planıdır. 15 Temmuz günü bana bozuk araç verildi. Bu yüzden görevli bulunduğum yere gidemedim. Hakkımda tutulan raporlar, asılsızdır. ByLock'u hiç kullanmadım ve Bank Asya'da hiç hesabım olmadı." diye konuştu.
"Yeni Bir Pardon Vakası Mı Yaşayacağız"
Pasaport Büro Amirliği'nde görevli polis memuruyken 15 Temmuz darbe girişimi sonrası göreve gitmediği için açığa alınan ve daha sonra cep telefonunda Bylock programı bulunduğu gerekçesiyle tutuklanarak meslekten ihraç edilen Mustafa Uygun savunmasında, "Telefonuma el konulduğu günden bu güne 160 gün geçti. Telefonumun imajı alınmadı. Farzedelim ki bin 60 gün oldu. Ben telefonumun temiz geleceğinden eminim. O zaman yeni bir pardon vakası mı yaşayacağız. Telefonumun imajı bulunduğu yerde alınmadı. Bu nedenle ne ile karşılaşacağımı bilmiyorum. Siber Suçlar Şubesi'nden şikayetçiyim" dedi.
"Bylock Kullanmadıysan Bu Kadar Talebi Neden İstiyorsun"
Cep telefonlarının kimliklerinin değiştirilmesi ve kopyalanması konusunda detaylı bilgi vermesi üzerine mahkeme başkanı Fikret Demir, "Sen bu kadar detayı nereden biliyorsun. Yapanı gördün mü" diye soru. "Koğuşumda bunları çok iyi bilen bir arkadaş var. Ondan öğrendim. Bunu yapanlar olduğunu biliyorum. Ama yapanı görmedim, görsem yasal işlem yapardım. Google playstore ve App store'ye yazı yazılarak Bylock programının yüklenip yüklenmediği, hangi tarihlerde programa erişimin olduğunu, dünyada ve Türkiye'de kaç kişinin bu programı kullandığının sorulmasını istiyorum" dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Sen Bylock kullanmadıysan bu kadar talebi neden istiyorsun, ne işine yarayacak" dedi. Çalık da, "Diyelim bir sehven vakası yaşandı. Telefonumda ikinci el" dedi. Telefonun ilk sahibinin kim olduğunu bilmediğini söylemesi üzerine mahkeme başkanı, polis olarak daha dikkatli olması gerektiğini söyledi.
Mahkeme Başkanı: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Kapsamlı Rapor Hazırladı
Daha sonra mahkeme başkanı Demir, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Bylock programına ilişkin ne olduğuna, nasıl kullanıldığına, nasıl hazırlandığına ilişkin bir kapsamlı bir rapor hazırlandığını, bu raporun da kendi dava dosyalarına geldiğini söyledi. Demir, "Bu raporu daha sonra alıp inceleyebilirsiniz" diye konuştu.
Duruşmaya öğlen arası verildi.
30.12.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun karşısında oluşturulan mahkeme salonunda görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, tutuksuz 4 sanık ile avukatları katıldı.
Duruşmada, Hazine Avukatı Remziye Başkan, sanıkların üzerlerine atılı suçtan dolayı Hazinenin zarar gördüğünü belirterek, katılma talebinde bulundu.
Gelen evrakların da okunduğu duruşmada, Emniyet Genel Müdürlüğünün de davaya katılma talebini içeren dilekçesinin mahkemeye ulaştığı belirtildi.
Tahliye talebi
Duruşmada Cumhuriyet Savcısı, tutuklu sanıklar Ali Bozan, Semih Yüksel, Samet Durak ve Emre Çatalbaş'ın, üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, tutuklulukta geçirdiği süreler ve savunmalarının alınmış olması dikkate alınarak, haklarında yurt dışına çıkış yasağı konulup tahliyesine karar verilmesini istedi.
Savcı ayrıca, diğer tutuklu sanıkların bu hallerinin devamını ve olayla ilgili ifadeleri alınmayan tanıkların dinlenmelerinin beklenmesini talep etti.
Hazine ile Emniyet Genel Müdürlüğünün davaya katılma taleplerinin kabulü yönünde karar verilmesini isteyen Savcı, sivil toplum kuruluşlarının katılma talebini ise dernek faaliyetlerini içeren belgeyi sunduktan sonra değerlendirileceğini söyledi.
Duruşma, tutuklu sanık ve avukatlarının taleplerinin alınmasıyla devam etti.
Darbe girişiminde İstanbul'da yaşanan olaylara ilişkin açılan ilk davada ara kararını açıklayan mahkeme 8 polisin tahliyesine karar verdi. Mahkeme, 4 gündür Silivri Cezaevinin yanında bulunan duruşma salonunda görülen davanın bir sonraki celsesinin ise İstanbul Adalet Sarayı'nda görülmesini hükmetti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, darbe girişimi gecesi İstanbul'da yaşanan olaylara ilişkin açtığı ilk davada, 3'ü helikopter pilotu 29 polisin yargılamasına devam edildi. İstanbul 22'inci Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla Silivri Ceza İnfaz Kurumu Duruşma Salonu'nda Salı günü görülmeye başlayan davanın bugünkü oturumunda, 1'i başka suçtan tutuklu 25 tutuklu sanık ve 3 tutuksuz sanık ile avukatları hazır bulundu. Maliye Hazinesi adına bir avukat da duruşmaya katıldı.
Mahkeme heyeti bugünkü oturumda, sanıklar ve avukatlarının taleplerini aldı. Tutuklu sanıklar tahliyelerini talep ederken tüm sanıklar suçlamaları reddetti. İddianamedeki suçlamalara ilişkin olarak beyanlarda bulunan sanık avukatları da müvekkillerinin tahliyesini talep etti.
Tutuklu 8 sanığa tahliye
Ara karar oluşturan mahkeme heyeti, mevcut delil durumu ve tutuklamanın bir tedbir olması hususlarını dikkate alarak tutuklu sanıklar Kamuran Güngör, Semih Yüksel, Samet Durak, Ali Bozan, Emre Çatalbaş ve Cem Günerhan ile çocuğunun sakatlığı değerlendirilerek Adil Tiftik'in ve annesinin kalp hastalığı değerlendirilerek Soytürk Yıldız'ın tahliyesine hükmetti. Mahkeme bu sanıklar hakkında yurt dışına çıkış yasağı koydu. Mahkeme tutuklu diğer sanıkların kaçma ihtimalleri ve kuvvetli suç şüphesini dikkate alarak tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
"Sandviç arası testereyle ilgili soruşturma var mı?"
Mahkeme heyeti, duruşmada bir sanığın iddiasını değerlendirerek, Atatürk Havalimanı saldırısının ardından gözaltına alınan 3 zanlının sosisli sandviç arasına saklanan testereyle demirleri kesip kaçmasına ilişkin herhangi bir soruşturma olup olmadığının sorulmasına hükmetti.
FETÖ ile bağlantıları araştırılacak
Sanıkların Fetullahçı terör örgütüyle irtibatlarına dair açık kaynaklardan araştırma yapılması için TEM Şube Müdürlüğü'ne yazı yazılmasını kararlaştıran heyet, Dijitürk, Tivibu ve D-Smart'a yazı yazılarak, sanıkların aboneliklerinin bulunup bulunmadıklarını, abonelik ve abonelik iptal tarihlerinin sorulmasına hükmetti.
Mahkeme, ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü ile Maliye Hazinesinin katılma talebinin kabulüne hükmetti.
Duruşma İstanbul Adalet Sarayı'nda yapılacak
Bank Asya'ya yazı yazılarak, sanıkların eş ve çocuklarının adına hesap bulunup bulunmadığının sorulmasına, varsa 1 Aralık 2013 tarihinden sonraki hesap hareketlerinin istenmesine hükmeden mahkeme heyeti duruşmayı 6-7-8-9 Şubat 2017 tarihine erteledi.
Bir sonraki duruşmanın İstanbul Adalet Sarayı'na görüleceğini kaydeden mahkeme, bu tarihlerde yaklaşık 60 tanığın dinleneceğini belirtti.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcısı Evliya Çalışkan'ın hazırladığı 59 sayfalık iddianamede, çeşitli rütbelerde ve birimlerde görevli 29 sanı polis yer alırken, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi anlatılıyor. Darbe teşebbüsünü durdurmak için başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere üst düzey devlet yetkililerinin, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne direnilmesi ve karşı konulması şeklindeki çağrı yaptığı belirtilen iddianamede, bu çağrılara ve tüm ilgili amirlerin talimatlarına rağmen, sanık polislerin ya göreve gelmedikleri ya da darbe girişimine direnen arkadaşlarını ve vatandaşları vazgeçirmeye çalıştıkları ifade ediliyor.
Talimata Karşı Gelmişlerdi
İddianamede, bazı emniyet mensuplarının örgüte yardım etmenin ötesinde, ülkenin geleceğine ve yaptığı göreve ihanet ettiğine vurgu yapılarak, "Doğru zamanda doğru yerde bulunan tek bir kişinin, dik bir duruşun, yerinde söylenen cesur bir sözün ve hepsinden önemlisi doğru ve yerinde kullanılan tek bir kurşunun ülkenin kaderini çizdiği, kadınların kucaklarında çocuklarıyla kendilerini tanklara, bombalara siper ettiği, erkeklerin kendini tankların önüne attığı, yaşlısı genci, kadını erkeği velhasıl toplumun her kesiminden vatandaşın yoksunluklar içinde adeta yalın el çıplak ayak terör örgütüne kahramanlık ve direniş dersi verdiği bir ortamda, TSK dışında devletin elindeki tek meşru silahlı güç olan emniyet teşkilatına mensup bir kısım personelin, çeşitli bahanelerle görev yerine gelmemek, terör örgütüne direnmemek, terör örgütüne direnen vatandaş ve kolluk görevlilerinin şevk ve cesaretini kırmak için mesaj, söz ve davranışlarıyla bozgunculuk yapmak türü eylemlerde bulunmuşlardır." ifadesine yer veriliyor.
Sanıkların, vatandaşların darbeci askerlere müdahale etmek için yardım isteklerine karşılık vermedikleri gibi, polis memurlarına içeride kalıp direnmeden teslim olmaları konusunda uyarıda bulundukları ifade edilen iddianamede, sanıkların bu şekilde terör örgütü lehine bozgunculuk yaptıkları belirtiliyor. İddianamede, darbe girişimi gecesi Özel Harekat Müdürünün, saat 22.30 sıralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı korumak üzere Huber Köşkü'ne Özel Harekat timinin sevk edilmesini istediği kaydedilerek, Havacılık Şube Müdürü Mehmet Kurt'un, sanık polis Ender Küçükağ ile pilot Mehmet Barış Aktaş'ı helikopterle Özel Harekat timini Huber Köşkü'ne götürmek üzere görevlendirdiği ancak sanıkların "Özel Harekatçıları oraya götürürsek bu darbeciler bizi asar." diyerek talimata karşı çıktığı anlatılıyor.
İddianamede, sanıkların talimata uymamaları nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı korumak üzere çıkan ekiplerin, helikopter yerine neredeyse tamamı kapalı olan karayoluyla Huber Köşkü'ne gitmek zorunda kaldığı aktarılıyor.
Polislerin Mesajları
İddianamede, sanık polis Muhammet Işık'ın evinde yapılan aramalarda, kullandığı cep telefonunda "Eagle" isimli haberleşme programı bulunduğu ve burada "ABD'den haber; Erdoğan'a darbe yapılacak." altında da 15 Temmuz 2016 gününe ait takvim yaprağının kayıtlı olduğu belirtiliyor. Yine sanık polis memurlarından İshak Erol, WhatsApp grubundan asker fotoğrafı paylaşarak "Bunların anlamını biliyor musunuz, yarın kamuflajları hazırlayın, yarın asker oluyoruz." şeklinde mesaj attığı kaydedilen iddianamede, sanık Eyüp Şahin'in telefonunda FETÖ yöneticileri tarafından gönderildiği anlaşılan şu mesaj yer alıyor:
"Herkes arkadaşlarını yönlendirsin ve askerlerin müdahalesine yardımcı olunmasını temin etsin. Direnmesinler, direnen emniyet güçlerine engel olsunlar. Özellikle Özel Harekat ve Çeviktekiler askere teslimiyet gösterin. Emniyetten gelen emirleri de yerine getirmeyin. Ankara'da kim varsa silahını alıp direnen herkesi indirsin."
"Asla Hocaefendinin İsmi Geçmesin"
İddianamede, darbe girişimi başarısız olunca darbeye destek veren polislere gönderilen mesajın ise bir başka sanık Ersan Gönül'ün telefonundan ele geçirildiği belirtiliyor. İddianamede, yer verilen "16 Temmuz 2016 günü 05.20'de 'bölge imamları' kaydıyla gönderilen mesajda, 'Çok acil duyuru? Durum kötü. Tüm hizmet mensupları darbeyi şiddetle kınayan açıklama yapsın. Meydanlara inip kendisini kamufle etsin, resim çekilip sosyal medyada paylaşılsın, seçilmiş irade falan desinler ama asla hoca efendinin adı geçmesin.' ifadelerinin yer aldığı belirtiliyor. Söz konusu mesajda, hükümete ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı asla olumsuz bir paylaşım yapılmaması uyarısında da bulunulduğu kaydediliyor.
İddianamede, bir kısmı "ByLock" kullanıcısı olduğu tespit edilen 21 sanık polisin, "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek", "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" ile "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçlarından üçer kez ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması talep ediliyor. İddianamede, diğer 8 polis hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Paralel yapı-23 Ekim (2016) 'İstanbul darbeye destek veren polisler 29 sanık' davası
(31 Aralık 2016, 20:47)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: