Erzurum'da Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturmalar kapsamında, örgütün sözde 'Erzurum Sıkıyönetim Komutanı' Murat Koçak ile sıkıyönetim komutanları atama listesinde ismi bulunan Murat Yılmaz'ın, üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 22,5 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanmalarına başlandı.
27.11.2016 08:19 Erzurum'da Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturmalar kapsamında, örgütün sözde "Erzurum Sıkıyönetim Komutanı" Murat Koçak ile sıkıyönetim komutanları atama listesinde ismi bulunan Murat Yılmaz'ın, üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 22,5 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanmasına başlandı.
25 Kasım'da Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ilk duruşmaya, tutuklu yargılanan dönemin Erzurum Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Kurmay Albay Murat Koçak ile dönemin Erzurum Jandarma Bölge Komutanlığında görevli Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Murat Yılmaz, tanıklar ve sanık avukatları katıldı.
Kimlik tespitinin ardından savunması alınan Koçak, olay gecesi Yılmaz'ın kendisini evinden aldırması üzerine birliğe geldiğini söyledi.
Yılmaz'ın mesajlar geldiğini söylemesi üzerine bahçede toplanan personelin yanına giderek karargahın güvenliği için mevzi almalarını söylediğini belirten Koçak, "Göreve başladığımda birlikte asker sayısı 120 civarındaydı. O gün 30 civarında asker vardı. Rütbeli personel gelince kışlanın emniyeti ancak sağlandı." dedi.
Koçak, "Hiç kimseye hareket emri vermediği, harekatta bulunmadığı ve sıkıyönetim emrini kimseye tebliğ etmediğini" öne sürerek, şunları kaydetti:
"Personeli kışla emniyetinin alınabilmesi için o gün kışlaya çağırdım. Yıldırım Harekatı tarafından gelen mesajların içeriğini kışlaya gelince öğrendim. Odama evrakları getirdiklerinde okudum. Mesaj, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığından geliyordu. Mesaj ekinde görevlendirme listesi vardı. Mesajda sıkıyönetim ilan edildiği yazıyordu. Evrakların altında Yurtta Sulh Konseyi ibaresi vardı."
Sıkıyönetim ve OHAL gibi durumlarda anayasal düzen içinde bu kararın kim tarafından alınması ve uygulanması gerektiğinin sorulması üzerine Koçak, bu kararların Meclis tarafından alınacağını bildiğini vurguladı.
Dönemin Jandarma Bölge Komutanı Ali Lapanta'nın izinde olmasından dolayı yerine Erzincan İl Jandarma Komutanının baktığını aktaran Koçak, şöyle devam etti:
"Karargah amiri olduğumdan dolayı nöbetçi amir tarafından gelen mesajlar bildirildi. Ayrıca nöbetçi amirler her gün 22.00'de arayarak durum bildirirler. Devamında bölge komutanını bilgilendirirler. Bu durum standarttır. Emir geldiğinde uygulanmayacağını düşündüğüm için Erzincan İl Jandarma Komutanını aramadım, bilgilendirmek amaçlı 9. Kolordu Komutanını aradım. Ayrıca bu tür emirler kuryeyle gönderilir. Ben de uygulanmayacağını düşündüğüm için kuryeyle bile yollamadım. Ayrıntıyı öğrendiğimde ben mesajı Erzurum Jandarma Özel Harekat Komutanlığına kurye ile gönderilmesi işlemini sallayabileceğim gibi bunu yapmadım. Emri okuyup anladıktan sonra göndermedim. Ben de diğer birlikler gibi ilave emniyet almaktan başka bir şey yapmadım."
Koçak, emrin Genelkurmay Başkanlığından bütün il jandarma komutanlıklarına gönderildiğine değinerek, kendilerine bağlı komutanlıklara emirler gitmediği dile getirdi.
"Adımın sıkıyönetim komutanları listesinde olmasından hiçbir bilgim yok"
İsminin sözde sıkıyönetim komutanları listesinde olması konusunda Koçak, "Adımın sıkıyönetim komutanları listesinde olmasından hiçbir bilgim yok. Listede ismimin kim tarafından yazıldığını bilmiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Koçak, olayın öncesi ile olayda yaşananlarla ilgili herhangi bir bilgisi olmadığını ileri sürerek, şöyle devam etti:
"Bilgim olsaydı bu işin olması durumunda benimle ilgili planlar olurdu. Kaldı ki oradaki askere sadece mevzi aldırdım, dışarı çıkarmadım. Bu durumda emri uygulayacak olsaydım Kolordu Komutanını aramaya gerek olmazdı ama ben defaatle aradım. Kimseye konuyla ilgili tebliğ vermediğim gibi hiçbir harekatta bulunmadım. Telefonla görüşmeler yaptım, televizyonu izledim. Emri kimseye tebliğ etmediğim gibi tebliğ edilmeyen bu emrin yerine getirilmesi konusunda emir vermedim. Sadece tedbir aldım."
"FETÖ yapılanmasıyla hiçbir alakam yoktur"
Jandarma Özel Harekat Tabur Komutanını aramasına yönelik soru üzerine de Koçak, "Lojman emniyeti bizim sorumluluğumuzda olduğu için toplumsal olay olması düşüncesi oluştu. Nöbetçilere sözlü sataşma olduğu söylendi. Konuya ilişkin Hizmet Muhafız Komutanı İhsan Kaya'yı aradım. Çünkü daha önceden toplumsal olayda görev almıştım. FETÖ yapılanmasıyla hiçbir alakam yoktur." ifadelerini kullandı.
Diğer tutuklu sanık Murat Yılmaz ise olay günü nöbetçi olduğunu ve olay saatlerine yakın mesajlar gelmeye başladığını kaydetti.
Mesajlar gelmeye başlayınca komutanı Koçak'ı aradığına dikkati çeken Yılmaz, "Evinden aldırdım. Olağanüstü hallerde birliklerde yapılması gerekenler bellidir. Biz de onları yaptık. Komutanım odasına geçti. Birden fazla mesaj gelmeye başlayınca komutanım incelememi istedi. Ben de incelediğimde birkaç mesajın mükerrer olduğunu görünce dikkate almadım. Komutanım sadece birlikte güvenlik almamı istedi ben de onu yaptım, başka bir şey yapmadım." şeklinde konuştu.
Darbe mesajları arka arkaya geldi
Yılmaz, ilk geldiğinde okuma fırsatı olmadığı mesajların arka arkaya 4-5 kez geldiğini bildirdi.
Mesajların Genelkurmay Başkanlığından geldiğini söyleyen Yılmaz, "İnceleyemedim, komutanıma haber verdim. Komutan geldikten sonra da bildirdim." dedi.
Yılmaz, mesajların çok gelmesi üzerine komutanının isteği üzerine incelediğini savunarak, şunları kaydetti:
"İncelediğimde yanlış olduğunu gördüm. Valinin alınması, Meclisle ilgili ifadelerin olması, siyasi partilerin yürürlükten kaldırılacağı ifadeleri olmasını doğru bulmadım. Kurmay Başkanı geldikten sonra benim emir verme yetkim ortadan kalkar. Ben de bundan dolayı kimseye emir vermedim. Birlikte gelen emre yönelik herhangi bir şey yapıldığını görmedim. Komutanım Murat Koçak kimseye emir vermedi. Mesajları kimseye ilettiğini ve paylaştığını görmedim, duymadım. Böyle bir emir vermiş olsaydı buna ilişkin olarak da emirleri uygulamaz, personeli uyarırdım ve ben de tepki gösterirdim."
Nöbet tarihini izne çıkmak için değiştirmiş
Mahkeme heyeti başkanının "nöbet değiştirerek olay günü nöbetçi olduğunu" hatırlattığı Yılmaz, nöbet değişikliğindeki amacının ileriki tarihlerde rahatça izne çıkmak olduğunu iddia etti.
Sanık Yılmaz, ilk önce Haziran ayının ikinci yarısında iznini planlandığını anlatarak, "Operasyon ve iş yoğunluğu nedeniyle izne çıkamadım. Temmuz ayının ilk yarısı izin kullanmak için talepte bulundum. 17-22-25 Temmuz'da nöbet yazıldı." diye konuştu.
Komutanının izinde olması ve yerine kendisinin vekalet etmesinden dolayı izne gidemediğini savunan Yılmaz, şunları söyledi:
"17 Temmuz nöbetimi 10 Temmuz ile 25 Temmuz nöbetimi de 3 Temmuz ile değiştirdim. 13 Temmuz'da Ali Lapanta'nın yanına 15 Temmuz'dan itibaren izin almak için gittim. Kendisi bana 'Sancar' komutanının izinden dönmesi sonucu izne çıkabileceğimi söyledi. Ben de 22 Temmuz'daki nöbetimi yola yorgun çıkmamak için 15 Temmuz ile değiştirdim. Değişmekteki tek maksadım izne gidebilmekti. Komutanım izin vermiş olsaydı 15 Temmuz'da izinli olacaktım."
Bylock kullanıcısı çıktı
Telefonunda Bylock programının kullanıldığının sorulması üzerine Yılmaz, "Ben öyle bir programı kullanmadım. İncelemenin yeninden yapılmasını istiyorum" dedi.
FETÖ ile bağının olmadığını ileri süren Yılmaz, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Duruşma, tanıkların ifadesinin alınmasıyla devam etti.
TANIK MUSTAFA ÇELİK
Duruşmada İl Jandarma Komutanı Albay Mustafa Çelik, tanık olarak ifade verdi. Çelik, "Ben kendisine Erzurum Valisinin toplantı yapacağını ve kendisinin de toplantıya katılması talimatını verdiğini ilettim. Koçak bunun üzerine 'Neden? Biz zaten valiyi görevden aldık. İsteyen uygular, istemeyen uygulamaz. Uymayanlar sonucuna katlanır' karşılığını verdi" dedi.
Mustafa Çelik, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada "tanık" sıfatıyla verdiği ifadede, 15 Temmuz günü eski İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı Erzurum Havalimanı'nda uğurladıktan sonra Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile vefat eden amcasının taziyesine gittiklerini anımsattı.
Burada bir süre durduktan sonra konutuna geçtiğini ve bir süre bekledikten sonra kendisine nöbetçi amir tarafından bir mesaj ulaştırıldığını anlatan Çelik, "Mesajda tüm personellerin 24 saat içerisinde Ankara'daki garnizona katılmaları talimatı vardı. Ben de hemen mesajın teyit edilmesini istedim. 10 dakika sonra 'Sıkıyönetim direktifi' adı altında bir mesaj daha geldiği bana söylendi." diye konuştu.
Çelik, bu mesajların iletilmesinin ardından Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu başkanlığında Polisevi'nde yapılan toplantıda bunu incelediklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Mesaj formatları, normal mesaj formatlarına benzemiyordu. Bu mesajlar "Yurtta Sulh" konseyi adı altında kaleme alınıp gönderilmişti. Bu mesajların ekinde ise bir atama listesi mevcuttu. Buraya baktığımda sıkıyönetim komutanı olarak dönemin Erzurum Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Kurmay Albay Murat Koçak'ın ismi olduğunu gördük. Yaptığımız incelemeler sonucunda bu mesajın FETÖ terör örgütünün mesajı olduğunu anladık."
Çelik, Vali Azizoğlu'ndan izin alarak geçtiği konutunda aynı mesajın tekrar geldiğinin söylendiğini, bunun üzerine bu sistemin kapatılması, mesaj karşılığının verilmemesi ve telefonların kapatılması talimatını verdiğini aktardı.
Daha sonra yardımcıları ve şube müdürleri ile kısa bir toplantı yaptıklarını dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
"Bu toplantıda 'Bu konuda tüm tedbirlerin alınması, herhangi bir kalkışmaya imkan sunulmaması talimatını verdim. Ayrıca beni arayan ve o dönemde izinde olan dönemin Erzurum Jandarma Bölge Komutanına herhangi bir kalkışma olmaması talimatını verdiğimi söyledim. O da benzer yönde talimatlandırdı. Daha sonra yanımda şoförüm ile söz konusu yere gittim. Burada personellerin silahlı, teçhizatlı ve mevzilenmiş olduğunu gördüm. Protokol kapısından içeri girip, merdivenlerden yukarı çıktığım sırada Koçak yanıma geldi. Kendisine yazışmaların yapıldığı ilgili şubenin sorumlusunu sordum. O da bana sert bir üslupla 'Şube müdürünü ne yapacaksınız?' karşılığını verdi. Ben de kendisine 'Genelkurmay Başkanlığından abuk subuk mesajlar geliyor. Derhal kapatılsın' dedim. Koçak da buranın kapatılmayacağını ve mesajlar geldiğini ifade etti."
Ardından aralarında geçen konuşmaların sertleşmesi üzerine Koçak'ın yaptığı çay teklifini kabul ettiğini ve odasına gittiklerini ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
"Koçak, karargahtaki odasının kapısını açmaya çalıştı ancak kapı kilitliydi. Bunun üzerine o da 'Kapıyı açın' diye içeri seslendi. Kapının açılmasıyla içeride Murat Yılmaz ile silahlı ve teçhizatlı bir asker gördüm. Ben de bazı televizyondan bazı komutanların derdest edildiğini görmüştüm. Bu nedenle içeri girmem hususunda yapılan daveti kabul etmedim ve içeri girmedim. Ben de binanın arka tarafına açılan kapıdan aşağıya inmeyi düşündüm. Ancak bina içerisinde askeri personeller olması nedeniyle tekrar geldiğim kapıdan dışarı çıktım."
Dışarı çıkınca bahçede askeri personeli silahlı gördüğünü anlatan Çelik, "15 Temmuz gecesi gittiğim Jandarma Bölge Komutanlığı bahçesinde 60'a yakın askeri personelin silahlı ve teçhizatlı olduğunu, 3 personel taşıma aracının da hazır beklediğini gördüm. Buradaki personellere bunun bir kalkışma hareketi olduğu için yapılmaması gerektiğini, yapılması durumunda başlarının belaya gireceğini söyleyerek ikna etmeye çalıştım. Bekleyen araçların içine girerek anahtarların toplanması ve iznim dışında hiçbir aracın dışarı çıkmaması talimatını verdim." dedi.
"Valiyi görevden aldık"
Daha sonra İl Jandarma Alay Komutanlığına gidip, silahlarını aldıktan sonra tekrar Bölge Komutanlığına geldiklerini aktaran Çelik, şunları kaydetti:
"Burada telkinlere devam ettik. Koçak burada tekrar yanımıza geldi ve bir süre görüştük. Ben kendisine Erzurum Valisinin toplantı yapacağını ve kendisinin de toplantıya katılması talimatını verdiğini ilettim. Koçak bunun üzerine 'Neden? Biz zaten valiyi görevden aldık. İsteyen uygular, istemeyen uygulamaz. Uymayanlar sonucuna katlanır' karşılığını verdi. Ben de 'Biz biraz önce vali bey ile beraberdik. Ne zaman aldınız?' diye sordum. Bunun üzerine Koçak tekrar kendisine ve yanındakilere aynı ifadeleri yineleyerek karargaha gitti. Ben onları ikna etmek için büyük çaba harcadım. Albay Koçak ve diğer subayları çağırarak komutanlık bahçesindeki kamelyada oturduk. Onlara defalarca yaptıklarının hata olduğunu anlattım."
Emre uyulmamasını söyledim
"Karargahtan bahçeye inen merdivenlerdeyken buna uyulmamasını söyleyince Murat Koçak bana aynı mesajın Jandarma Genel Komutanlığından da geldiğini söyledi. Bahçeye çıktıktan sonra dağınık halde bulunan rütbeli personele bu emre uyulmamasını, bunun bir kalkışma olduğunu, başlarına iş açacağını telin ettim. Bahçedekileri uyarmaya devam ettim ve araçlardan birisine binen bazı askerler araçtan inmelerini ve araçların anahtarlarının toplatılmasını emrettim. Bu esnada Murat Koçak yine emrin uygulanması gerektiğini bana söyledi. Ben de bu emre uyarsa vatan haini olacağını söyledim."
"Askeri savcılığa bildirdim"
Kalkışmaya destek veren veya engellemeye çalışmayan 4 personelle ilgili askeri savcılığa bilgi ileterek haklarında gözaltı kararı verilmesini istedim. Daha sonra bir hakim üsteğmen beni arayarak ilgili işlemlerle ilgili olarak, 'Derhal geleceksin. Sen kanun kitap bilmiyor musun? Sana gelmeni emrediyorum' dedi. Durumu Jandarma Bölge Komutanımıza sürekli olarak telefonda ilettim."
"KALKIŞMA OLDUĞUNU NASIL ANLADINIZ?"
Albay Mustafa Çelik'in tanık olarak ifadesinin alınmasından sonra Murat Koçak'ın avukatı Üzeyir Termeli, "Bunun bir kalkışma olduğunu nasıl anladınız? ya da FETÖ ile ilgili olduğuna nasıl karar verdiniz?" sorusuna Albay Mustafa Çelik, "20.15'te Ankara'daki istihbarat kaynaklarımdan şahsen öğrendim" dedi. Üzeyir Termeli'nin "Siz olsanız 60-70 kişi ile sıkıyönetim yapabilir misiniz, yapılabilir mi?" sorusu ise İl Jandarma Komutanını sinirlendirdi. Mustafa Çelik "Bu sorunun muhatabı ben değilim. Tanık sıfatı ile buradayım" diye karşılık verdi.
TANIK OLCAY ÖZER
Tanık subay Olcay Özer de nöbetçi olduğu 15 Temmuz günü saat 22.15 sularında hemen işlem yapılması gereken "hareket yıldırım" koduyla öncelik derecesi yüksek bir mesaj geldiğini söyledi.
Bu mesajın öyle her zaman gelen bir mesaj olmadığına işaret eden Özer, şunları kaydetti:
"Terörle mücadelede çok önemli bir gelişme olduğunda bu mesaj gelir. Aynı şekilde 3 mesaj daha geldi. Daha sonra Jandarma Genel Komutanlığından bir başçavuş aradı. Bana 6 mesaj daha geleceğini ve gerekeni yapmamı söyledi. Ardından da 144 sayfadan 6 mesaj daha geldi. Gelen mesajların tamamına aynı işlemi yaptım. 3'er defa güvenlik numarası vurup Albay Murat Koçak'ın onayıyla gece yarısı saat 12.00'de gönderdik. Ancak Patnos'un sistemi kapalı olduğu için mesajları okuyamadı. Koçak da okunmayan mesajlarla ilgili tutanak tutulması talimatını verdi. Daha sonra gelişmeleri televizyondan izleyince ben Patnos'u aradım ve mesajları iptal ederek silmelerini istedim."
DURUŞMA ERTELENDİ
Duruşma sanıklarının tutukluluk hallerini devam etmesi ve diğer tanıkların ifadelerinin alınması kararıyla 23 Aralık tarihine ertelendi.
İDDİANAME
Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, örgütün sözde " Erzurum Sıkıyönetim Komutanı", olay tarihinde Erzurum Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı olan Kurmay Albay Koçak ile sıkıyönetim komutanları atama listesinde ismi bulunan, o dönemde Erzurum Jandarma Bölge Komutanlığında görevli Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Yılmaz, "şüpheli" sıfatıyla yer alıyor.
İddianamede, anayasal organlarca sıkıyönetim ilan edilebileceği belirtilmesine rağmen, kendilerini "Yurtta Sulh Konseyi" olarak isimlendiren grup tarafından hazırlanan metinde sıkıyönetim ilan edildiği ve yönetime Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) el koyduğunun yazıldığı, aynı belgenin darbe mahiyetinde bir emir olduğunun görüldüğü aktarılıyor.
Söz konusu emri uygulamak maksadıyla harekete geçen FETÖ/PDY mensuplarınca çeşitli eylemlerde bulunulduğu, eylemler neticesinde birçok vatandaşın hayatını kaybettiği ve yaralandığı bildirilen iddianamede, tüm bu eylemlerin değerlendirilmesi sonucu söz konusu teşebbüsün terör eylemi mahiyetinde olduğu, Koçak ile Yılmaz'ın Erzurum'da örgütün emri doğrultusunda hareket ettiği vurgulanıyor.
Koçak ile Yılmaz'ın, " Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapsi talep ediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'Erzurum darbeye destek' soruşturması
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi' ve soruşturmaları
(27 Kasım 2016, 08:19)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: