1999'da dönemin Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Ak tarafından hazırlanan ve Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral tarafından üst mercilere gönderilen FETÖ raporu, tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor. Raporun ardından Osman Ak görevden uzaklaştırılırken, Fetullah Gülen ise yurt dışına kaçtı. Osman Ak'ın o raporu Gülen'e karşı 2000'de açılan ilk davada delil olarak mahkeme tutanaklarına girmişti.
12.11.2016 12:02 FETÖ mensuplarının 2000 yılında görevden uzaklaştırdığı ve uzun yıllar pasif görevde bıraktığı Adana Emniyet Müdürü Osman Ak'ın 1999 yılında hazırladığı rapor, FETÖ tehlikesinin darbe girişimi öncesi geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
99'DA HAZIRLANAN RAPORDA MİT VE POLİSE SIZMA TESPİT EDİLİYOR
1999 yılında bir gazetenin haberi ve bir vatandaşın ihbar dilekçesi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü, 8 Şubat 1999 tarihinde müfettiş görevlendiriyor. 1. Sınıf Emniyet Müdürü ve Polis Başmüfettişleri Ahmet Saraç, Mustafa Maktav ile Özgül Eser, İstihbarat Daire Başkanlığına hemen konuyla ilgili istihbarat çalışması yapılması talimatı veriyor. Talimat üzerine dönemin İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, dönemin istihbarattan sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Ak'a dilekçe göndererek konusunun araştırılmasını istiyor. Bu dilekçe ile harekete geçen Osman Ak, hazırladığı detaylı raporu dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral'a sunuyor. Raporda polis ve MİT teşkilatına sızma girişimlerinin olduğu ifade ediliyor.
"YETERLİ DİN EĞİTİMİNE VE BİLGİSİNE SAHİP OLDUĞU KUŞKULUDUR"
18 Mart 1999 tarihinde 'çok gizli' kaşesiyle hazırlanan ilk raporda, "Fetullah Gülen, alışılmış din adamı profilinden uzak, din adına farklı söylemleri bulunan, kimi zaman Sfenks kadar sessiz, kimi zaman Atatürk'ü övmeye gerek duyan, kimi zaman 8 yıl eğitime destek verecek kadar reformcu, rejim yandaşı ve aydın bir düşünür, kimi zamanda farklı dinlerin temsilcilerine dünya barışı adına çağrılar yapacak, hatta papa ile teatisinde bulunabilecek kadar da enternasyonal yanı güçlü biri olarak görüntüler vermektedir. Tarikat mensupları da baş imam Fetullah Gülen'den aldıkları fetvalar doğrultusundaki davranışları ile kendi düşüncelerinin zıttı olanlara karşı 'hile mubahtır' yöntemini geliştirmektedirler. Fetullah Gülen'in yeterli bir din eğitimine ve bilgisine sahip olduğu kuşkuludur. Dini bütünüyle bilmeyen, fakat itikatlı olduklarına inanan insanları iyi keşfetmiş, üstün bir zeka sahibi olduğu söylemleri de gündemdedir. Alim olmayı gerektirmeyen dini hikayeleri ızdırap yüklü ses tonu eşliğinde sohbetlerinde gözyaşı suyu ile kişilerin manevi alanlarına nüfuz edecek şekilde anlatan ve kişileri istediği yöne sevk etmeyi başarması, birçok entelektüel kesimin kendisinden etkilenmesini sağlamıştır" ifadeleri yer alıyor.
"BİRÇOK KURUMDA YAPILANMA VAR"
Gençlerin hedef alındığı ve masumane gözüken FETÖ'ye girdikleri anlatılan raporda, "Başta Polis Koleji ve akademisi olmak üzere birçok eğitim kurumumuz adı geçen tarikatın ilgi alanına girmiş, teşkilatlanmaları adeta bir sistematiğe bağlanmış gibi devam etmektedir. Teşkilat bazında stratejik öneme haiz personel, bilgi işlem, eğitim, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele, terör, istihbarat birimleri ile taşra uzantılarından da yapılanmaların olduğu yönünde emareler mevcuttur" deniliyor.
"KIŞLA, SÜVARİ, ER, CEPHE, ORDU, MEVZİ, NEFER, ASKER KELİMELERİNİ SIKÇA KULLANMASI DİKKAT ÇEKİCİ"
Nisan ayında hazırlanan bir başka raporda ise Fetullah Gülen'in askeri terminolojide kullanılan kelimeleri sık sık telaffuz etmesine dikkat çekiliyor. Gülen'in konuşmalarında, "Kışla, süvari, er, cephe, ordu, mevzi, nefer, asker" kelimelerini sık sık kullandığı ifade edilirken, "Tarikat liderinin 1950'li yıllara atıfta bulunarak, Said-i Nursi'yi, 'Karşı cepheye aksiyoner tavır almamak' gerekçesiyle üstü kapalı eleştirerek, '50'li yıllardan bu yana tam 40-45 yıl geçmiştir. O dönemde 10 yaşında olanlar, şayet mevsimi geldiğinde üniversite okusalardı şimdi zirvelerde ya da zirveleri zorlayan konumda olacaklardı. 20 yaşında olanlar, 60-65 yaşında olacaklardı ki, bu da onların başbakanlar, reis-i cumhurlar seviyesinde en olgun dönemlerini yaşıyor olmaları demekti' ifadesi ile devleti diğer önemli mevkileri ile en üst düzeyde ele geçirmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır. 'Bir yandan hasım cepheyi mükemmel işleyen haber alma teşkilatıyla içinden tanırken, öte yandan da hasım cephenin aynı faaliyetleri kendi içimizde sürdürmesine müsaade edilmemeli' tarzındaki mantalitesi ile de emniyet istihbarat birimlerini ele geçirme teşebbüsündeki niyeti açıkça ortaya çıkmaktadır" ifadeleri yer alıyor.
LİSE VE ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİ BÖYLE TUZAĞA ÇEKMİŞLER
'Gizli' ibareli raporda FETÖ'nün lise ve üniversite öğrencilerini nasıl tuzağa çektikleri de satır satır yer alıyor. Işık evlerinden sorumlu bir imamın olduğu belirtilen raporda, "Bu imamlar 6 ayda veya 1 yılda değişir. Evin maddi girdisi ve çıktısıyla ilgilenir, yukarıdaki imamlara rapor verir. Bu evde genel 4-5 kişi yaşar. Umumiyetle kiralanır. Evlerde insanlara yaklaşım tarzları özellikle öğretilir. Fetullah Gülen'in sesli ve görüntülü kasetleri izlenir, lise ve üniversite öğrencileri kalır. Cemaat, üç saç ayak üzerine kurulmuştur. Işık evler, ağabeyler ve talebeler. Bu evlerde belirli bir süre kalan öğrencilere beklenen düzeye geldiği anlaşılınca cemaate adam kazandırması istenir. Yeni ilişki kurulan öğrenciler, ders çalışmak bahanesi ile evlere devam edilir. Öğrencilere dersleri konusunda yardımcı olunur. Zamanla bu öğrencilere sesli ve görüntülü kasetler izletilir ve Fetullah Gülen'in kitapları okutturulur. Cemaat mensuplarına kendilerinin beklenen nesil, beklenen cemaat, Türkiye'yi kurtaracak cemaat, peygamberin hadisi ile övülmüş cemaat olduğu vurgulanmaktadır. Cemaatin en güçlü olduğu eğitim kurumları, ışık evleri, yurtlar, kolejler, finans kurumları, esnaflar, holdingler, talebeler. Mesleki örgütlenme şeklinde de doktorlar, öğretmenler, avukatlar, polisler yer almaktadır" deniliyor
"GÜLEN'E MEHDİ NAZARI İLE BAKILIR"
Raporda Fetullah Gülen'e mehdi nazarı ile bakıldığı yer alırken, "Mehdi ahir zamanda bayrağın yere düştüğü vakitte zuhur edecek ve beklenen cemaatin başına geçerek bayrağı kaldıracak. Cemaat içinde Atatürk için 'Beton Kemal', 'Musti', 'Kefere', 'Deccal', 'Öküz Aleykümselam' gibi ağır lakaplar kullanılır" sözleri yer alıyor.
"FETÖ VE PKK AYNI YOLU İZLİYOR"
Raporda FETÖ'nün PKK ile aynı yolu izlediği de belirtiliyor. Fetullah Gülen'in Ölçü adlı kitabına dikkat çekilerek, "Bu kitapçığı 60. sayfasında 'Yerinde durup mevziini koruma, düşmanı alt etme ve hedefe varmanın en birinci vesilesidir. Cepheyi terk edip ayrılanlar ise yerlerinden ayrıldıkları andan itibaren kaybetme yoluna girmiş sayılırlar' tarzındaki telkin ile ciddi bir 'cephe' faaliyetinin varlığına işaret edilmekte ve bu stratejinin mevcut çalışma sürecinin içerisinde uygulandığı müşahede edilmektedir. Bu anlatım geçmiş yıllarda yaşadığımız, 'Davadan geri dönenleri vurun' anlatımı ile PKK'nın davadan ayrılan militanlara yönelik yapmış olduğu tehditlerle paralellik arz etmektedir" cümleleri yer alıyor.
RAPORLAR DGM'YE TESLİM EDİLİNCE GÜLEN KAÇIYOR
Raporların 1999 yılı Nisan ayında Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne (DGM) teslim edilmesinin ardından Fetullah Gülen ABD'ye kaçıyor. Raporu hazırlayan Osman Ak ise 2000 yılında gelen bir yazı ile görevinden uzaklaştırılıyor. Uzun yıllar pasif görevde kalan Osman Ak, ilk olarak Zonguldak Emniyet Müdürlüğü görevine getirilerek yıllar sonra aktif rol üstlendi. Zonguldak'taki başarısının ardından Osman Ak, geçtiğimiz günlerde yayınlanan genelge ile Adana Emniyet Müdürlüğü görevine tayin edildi.
Foto: Osman Ak (Adana Emniyet Müdürü)
İLK "HAŞHAŞİ" BENZETMESİNİ AK YAPMIŞTI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın paralel yapılanmaya dönük kullandığı "Haşhaşi" benzetmesini de yıllar önce Osman Ak yapmıştı. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 2001 yılında görülen Fetullah Gülen davasında tanık olarak dinlenen Ak, Cemaat yapılanmasının silahlı bir örgüt olduğunu savunarak, "Devlet içindeki yapılanma, Hasan Sabbah'ın 'Haşhaşi' isimli örgütlenmesine benzemektedir" demişti.
OSMAN AK KİMDİR
Fetullah Gülen örgütlenmesiyle ilgili hazırladığı rapor yüzünden 2000'de görevden alınan Osman Ak, 1980'de Ankara Polis Akademisi'nden mezun olduktan sonra İstihbarat Daire Başkanlığı'nda göreve başlamıştı. Meslek yaşamı boyunca hep istihbarat birimlerinde sivil kıyafetle görev yapan Ak, önemli operasyonlara da imza attı. 29 Ekim 1998'de Adana-İstanbul seferini yapan uçağı kaçıran PKK'lı teröriste yönelik operasyonu yöneten Ak, 6 Mart 1999'da Çankırı Valisi Ayhan Çevik'e yapılan bombalı saldırının faillerini ekibiyle birlikte yakaladı. 1998'de Emniyet içindeki cemaat yapılanmasına ilişkin hazırladığı raporun hemen ardından basına 'Telekulak Skandalı' olarak yansıyan olay nedeniyle siyasetçileri dinlediği iddiasıyla görevden uzaklaştırıldı. Açılan davada beraat etti.
Yıllarca adı unutulan Osman Ak, 2013 sonundaki 17 Aralık komplosuyla Fetö'nün seçilmiş hükümeti devirmeye kalkması sonrası başlayan FETÖ tartışmalarında tekrar gündeme geldi. 2014'te Zonguldak Emniyet Müdürlüğü'ne atandı. Fetö'ye karşı bu ilde çok sayıda operasyona imza attı. 26 Ekim'de çıkarılan kararname ile Adana Emniyet Müdürlüğü görevine getirildi. Halen bu görevi yürütmekte.
Necip Hablemitoğlu'nun Osman Ak'ın raporundan da faydalandığı Gülen örgütlenmesi konulu 'Köstebek' kitabı (pdf)
Hablemitoğlu'nun 'Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar' raporu (pdf)
(12 Kasım 2016, 12:02)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: