Kayseri'de yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında aralarında Boydak Holding eski Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak ve Boydak Holding eski CEO'su Memduh Boydak'ın da bulunduğu 67 kişinin yargılanmasına başlandı. 1 Kasım'da başlayıp 4 gün boyunca görülen duruşmalarda bazı sanıklar savunmalarını yaptı. Sanıklar, 'Anayasayı ihlal, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini düşürmeye teşebbüs, silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi olmak, resmi belgede sahtecilik, hizmet sebebiyle emniyeti suistimal, ÖSYM kanunu ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet' suçlamalarıyla yargılanıyor. 3 sanığın tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiği duruşma 9 Ocak'a ertelendi.
05.11.2016 12:04 Kayseri'de yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında aralarında Boydak Holding eski Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak ve Boydak Holding eski CEO'su Memduh Boydak'ın da bulunduğu 67 kişinin yargılanmasına 1 Kasım'da başlandı.
Polis ekipleri, sabah saatlerinden itibaren duruşmanın görüleceği Kayseri Adalet Sarayı çevresinde güvenlik önlemi aldı.
Tutuklu sanıklar, sabah saatlerinde Kayseri Kapalı Cezaevi'nden yoğun güvenlik önlemleri arasında Kayseri Adalet Sarayı'na getirildi.
Toplam 771 sayfalık iddianamesi bulunan dava Kayseri Adliyesi Konferans Salonu'nda, bugün salon içi ve dışında geniş güvenlik önlemleri arasında başladı. Salon içi ve dışında sivil ve resmi 250'ye yakın polis ve jandarma önlem aldı. Her bir şüphelinin sadece birinci dereceden bir yakını mahkeme salonuna alınırken, gazetecilerin salona cep telefonu ve diz üstü bilgisayarlarının alınmasına izin verilmedi. Salona gazeteciler ve dinleyiciler üzerleri tek tek aranarak alındı. Duruşmaya tutuklu sanıklardan 23'ü Ankara ve Nevşehir Kapalı Cezaevi'nden getirildi. Şüphelilerin ilk duruşmaya takım elbiseli ve tıraşlı olarak katıldığı dikkat çekti.
Sanıklardan GESİAD eski başkanı ve müteahhit Hamdi Kınaş'ı savunmak üzere CHP eski Konya milletvekili Atilla Kart avukat olarak görev aldı. Mahkeme salonunda 80'e yakın avukat da hazır bulundu. İlk duruşmaya tutuklu sanıklardan Boydak Holding eski Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak, Boydak Holding eski CEO'su Memduh Boydak, Boydak Holding eski Yönetim Kurulu üyeleri Şükrü Boydak, Bekir Boydak, İlyas Boydak, GESİAD eski başkanı Hamdi Kınaş, Necmi Somtaş, Nurullah Sarıöz, Halit Gazezoğlu, Arap Ali Aksoy, Mehmet Karakaya ve Haşim Emirdağ Ankara Sincan ve Keskin Kapalı Cezaevinden; Boydak Holding eski Yönetim Kurulu üyesi Murat Bozdağ, Kayseri Ticaret Odası eski Meclis Başkanı Mehmet Filiz, Mehmet Fındık, Kayseri Mobilyacılar Derneği (KAYMOS) eski başkanı Mahmut Alak, çelik kapı fabrikası sahibi İsmail Tuna, Mustafa Ahi, Kimse Yok mu Derneği eski başkanı Hacı Osman Büyükata, Adem Çelik, Mehmet Albayrak, Nurullah İlgün, Abdullah Haskahraman ise Nevşehir Kapalı Cezaevinden getirildi.
7 KİŞİ SEGBİS'DEN KATILDI
Kısa adı SEGBİS olan Ses, Görüntü Bilişim Sistemi üzerinden ise duruşmaya tutuklu sanıklardan Yahya Karadeniz (Eskişehir), Salih Akay (Çorum), Metin Çiftçi (Malatya), Metin Gök (Kocaeli), Engin Yanık, Ömer Pekşen ve Ömer Yazıcı (Trabzon) katıldı.
Kimlik tespitinin yapılması ve mahkeme başkanının iddianamenin yaklaşık 100 sayfalık özetini okumasının ardından, sanıkların savunmasına geçildi.
01.11.2016 GÜNKÜ İLK CELSEDE YAŞANANLAR
İlk ifade veren Boydak Holding eski Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak oldu. Boydak, suç oluşturan hiçbir eylemin olmadığını belirterek, "Tarafıma isnat edilen suçlamalar doğru değildir ve hiç birini kabul etmiyorum. Hakkımdaki iddiaların bazılarının delili ve ispatı da yoktur. Boydak ve Eğitim Kültür Vakfı'nın yaptığı yardımlarla ilgili de bir takım suçlamalar tarafıma yapılmıştır. Ancak tutuklanana kadar başkanlığını yürüttüğüm vakıf aracılığıyla yüzlerce çalışanımızın tüp bebek tedavilerini yaptırarak çocuk sahibi olmalarını sağladık. Vakfımız 400 üniversite öğrencisi ile işçilerimizin ortaokul ve lisede okuyan çocuklarına burs, kırtasiye yardımı yapmıştır. Bu gün yaptığımız bu yardımlardan dolayı buradayız. Çalışmaları takdir toplayan vakfın faaliyetleri şu an da suç unsuru olarak karşımıza çıktı" dedi. Hacı Boydak, kendisiyle ilgili aleyhte şahit yapanları eleştirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İYİLİKTEN MARAZ DOĞARMIŞ BUNU ANLADIM"
"İddianame de aleyhime şahitlik yapanlar bugüne kadar neden sustu! Tanıklardan Saffet Aslan, neden iftira etmektedir. Şimdi ise neden böyle konuşuyor. Tarafıma çamur at izi kalsın şeklinde bir iftira kampanyası başlatılmıştır. Bu insanlara karşı suç duyurusunda bulunacağım. İyilikten maraz doğarmış, bunu iyi anladım. Aleyhime tanıklık yapanlardan Ekrem Baktır, 14 bin çalışanımızdan birisidir. Kardeşlerimle aramızdaki ilişkiyi asla bilemez. Ekrem Baktır, ailemle ilgili özelimize girmiş, kendisi istifa etmiş, tazminat alamamıştır. Bu nedenle böyle davrandığını düşünüyorum."
"ABD'YE KARDEŞ ŞEHİR KAPSAMINDA GİTTİM"
Hakkındaki suçlamalardan birisinin de FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'i ABD'de ziyaret etmek ve birlikte fotoğraf çektirmek olduğunu belirten Boydak, kendisini şöyle savundu:
"Fetulllah Gülen ile çekilen fotoğrafı defalarca söyledim. Ben sıkça ABD'ye gitmem. Ancak, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin organize ettiği kardeş şehir Caroline ziyaretine o zamanki Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'nin isteği ile onun 'Gel' demesi üzerine 9 işadamı ile birlikte katıldım. ABD gezisinde Pensilvanya'ya da gidildi. Herkes de o kişi ile fotoğraf çektirdi. Hatta, ben işlerim nedeniyle gezinin üçüncü günü Türkiye'ye döndüm."
Tutuklu Hacı Boydak, Mardin'in Bilge köyünde yaşanan kan davası sonucu ölümler üzerine Kayserili iş adamları ile beraber kent gittiğini, ölenlerin çocuklarına yardımcı olabilmek için gittiğini geziye dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in de katıldığını, Artuklu Üniversitesinde konuşma yaptığını, ama bu konuşmasının suç oluşturmadığını ileri sürdü. Boydak, "İçişleri Bakanı Muammer Güler'de burada konuşma yaptı ve Fetullah Gülen'i övdü" diye konuştu.
BOYDAK "OĞLUM SUÇSUZDUR, 3 AYDIR HAPİS YATMAKTADIR"
Evinde ve iş yerlerinde defalarca arama yapıldığını belirten Hacı Boydak, tabletinde Fetullah Gülen'e ait kitapların bulunduğunun iddia edildiğini ancak, kendisinin tabletten okumayı sevmediğini ve bu kitapların tabletine nasıl girdiğini bilmediğini söyledi. Yüzlerce vakıf ve derneklere bağış yaptıklarını ifade eden Boydak, "FETÖ ile iltisaklı dernek ve vakıflara yapılan bağış ve yardımlar toplam yardımlarımızı yüzde 5'ini geçmez. Kaldı ki bağış yaptığımız dönemde bu dernek ve vakıflar yasaklı değildi. Ben kimsenin parası ile bağış yapmadım. Kendi param alın terim olan paramla yaptım. Oğlum İlyas Boydak'ın hesabından bir derneğe yapılan bağış nedeniyle kendisi de üç aydır tutukludur. Ancak oğlumun hesabından bağışı yapan kişi benim. Bu şirket çalışanlarına sorulduğu zamanda ortaya çıkar. Oğlumun bu konuda hiçbir suçu yoktur. Oğlum suçsuz halde boşu boşuna 3 aydır hapiste yatmaktadır. Benim yaptığımı bu işlem nedeniyle hapis yatan oğlumdan özür dileyecek kelime bulamıyorum" diyerek gözyaşlarına hakim olamadı.
"FETÖ YÖNETİCİSİ DEĞİLİM BERAATİME KARAR VERİLSİN"
FETÖ'nün ne yöneticisi ne de üyesi olmadığını vurgulayan Boydak, "Ben hangi fiilimden dolayı terör örgütü yöneticisiyim. Ben yaptığım yatırımlarla Kayseri'nin ve ülkemin kalkınması için çalıştım. Erciyes Üniversitesi'nde yaptığım yatırımların temel atma törenlerinde gümüş, açılışlarında ise altın madalyalar verildi. Aynı şekilde Abdullah Gül Üniversitesinde de yatırımlar yaptık. Şimdi Abdullah Gül Üniversitesinde de terör bağlantı çıkarsa ben yine yaptıklarımdan dolayı yargılanacak mıyım? İnternet'e hayırsever yazsanız benim ailem çıkar. Yaptığımız bu yardımlardan dolayı yargılanıyoruz. İyilik yap deniz at dedikleri buymuş. Yaptığım her şeyi devlet büyüklerimin emri ve isteği ile yaptım. Ülkemizi bölemeye çalışan kanlı terör örgütüne üye olmakla suçlanmak beni çok üzmüştür. Beraatime karar verilmesini istiyorum" diye konuştu.
2016 Mart ayına kadar yöneticiliğini yaptığı Boydak Eğitim ve Kültür Vakfındaki yardım ve bağışların yalnızca eğitim ve sağlık amacıyla yapıldığını, terör örgütüne finansman sağlamadıklarını ileri süren Hacı Boydak, "Vakıf holding bünyesindeki çalışanların ve onların çocuklarının eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için kuruldu. Örneğin vakıf sayesinde çok sayıda çalışanımız tüp bebek tedavisi gördü ve anne-baba oldu. Ancak bir süre sonra mülki idari amirliklerden gelen yardım taleplerine de kayıtsız kalamadık, ilgili idari amirliklerle protokol imzalandı ve yardımlar onlar tarafından dağıtıldı. 400 öğrenciye ve bütün çalışanlarımızın liseye ve üniversiteye giden çocuklarına burs sağlandı. Ayrıca Vakfımız Başbakanlığa müracaat etti. İçişleri Bakanlığına bağlı Dernekler Masası aracılığı ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Vakıfla ilgili tüm belgeler Vakıflar İl Müdürlüğünde mevcuttur. Belgelerde herhangi bir suç unsurunun olup olmadığının tespit edilmesi için incelenmesini talep ediyorum. Bugün bu yardımlardan dolayı yargılanıyorum" dedi.
İpek Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Saffet Aslan'ın iddialarını dillendiren Hacı Boydak, "Melikşah Üniversitesi kongre salonunu yaptıran Saffet Aslan, neden o dönemde konuşmamıştır da, şimdi konuşmuştur? Yine o dönemde Saffet Aslan kızının Melikşah Üniversitesinden eğitim almasını istemiştir. Bu kuruma bakış açısı olumsuz ise neden kızına Melikşah Üniversitesinde eğitim aldırmıştır? Yine aynı şekilde, Holding çalışanlarından zekat ve himmet adından para topladığımız şeklinde başkaları tarafından isnatlarda bulunulmuştur. Şirketimiz sürekli olarak bağımsız denetçiler tarafından denetlenmektedir. Yine soruşturmaların başladığı 2014 yılından bu yana yüzün üzerinde denetime tabi tutuldu. Hiçbir incelemede böyle bir duruma rastlanmadı. Resmi evrak ve kayıtları TMSF'ye devredilen Boydak Holding'de bu evraklar mevcuttur. İstendiği zaman gerçek ortaya çıkacaktır. Onun dışında şirketimizin 14 bin çalışanından biri olan Ekrem Baktır kardeşlerimle benim aramdaki ilişkiye nereden bilecektir. Ekrem Baktır'ın gelini holdingimizde çalışırken kendisi istifa etmiştir. Bundan dolayı tazminatı verilmemiştir. Oğlu da Boyçelik'te yapılan kaizen çalışması sonunda işten çıkarılmıştır, tazminatı verilmiştir. Ekrem Baktır'ın kişisel husumetlerinden kaynaklı beyanlarının dikkate alınmamasını talep ediyorum" diye konuştu.
TERÖRİST BAŞI GÜLEN'LE FOTOĞRAFI
Hacı Boydak, 22 Mayıs 2012 tarihinde terör örgütü lideri Fetullah Gülen ile çekilen fotoğrafın detaylarını ise şöyle anlattı:
"O gezi de, o dönemin belediye başkanı olan Mehmet Özhaseki de dahil olmak üzere 9 kişi vardı. Biz Büyükşehir Belediyesinin kardeş şehri olan Kuzey Karolina'yı ziyaret etmeye gittik. Özhaseki bana gelip ısrar etti ve -Sen Kayseri'nin en büyük işadamısın, gelmezsen olmaz- dedi. Zaten gezi 8 gündü, ben 3. günde döndüm. Evet o ziyaret kapsamında Pensilvanya'ya gittik, Fetullah Gülen ile fotoğraf çektirdik ama herkes çektirdi. Büyükşehir Belediyesinin internet sitesinde Kuzey Karolina ziyareti ile ilgili fotoğrafa baktığınızda üzerimde aynı kıyafet olduğunu göreceksiniz. Mardin ziyaretine de 150 işadamı ile gittik. Mardin'de Bilye köyündeki çatışmada mağdur olan çocuklara yardımcı olmak için oraya gittim. Zaten bir tek benim yanımda oyuncak ve benzer gibi hediyeler vardı. Bizi Mardin Valisi karşıladı. İçişleri Bakanı Muammer Güler de oradaydı. Akşamına da Mardin Artuklu Üniversitesinde konuşma yaptık. Bu video kayıtları mevcuttur. Ben orada Fetullah Gülen'e dair hiçbir söylemde bulunmadım. O zaman başbakanımız olan Erdoğan'ın 2023 hedeflerine kenetlendiğimizi söyledim. Bunun yanı sıra TBMM üyesi çok sayıda kişinin basında Fetullah Gülen ile ilgili fotoğrafları servis edildi. Onlar yargılanmazken benim yargılanıyor olmam anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır."
OĞLU İÇİN GÖZYAŞI DÖKTÜ
Hacı Boydak, terör örgütüne finans sağladığı gerekçesi ile tutuklu olan oğlu İlyas Boydak'ın değil, kendisinin Kimse Yok mu derneğine yardımda bulunduğunu savundu. Gözyaşlarına engel olamayan Hacı Boydak, "Bana suç olarak isnat edilen bağışların neden yasal olarak bankalardan yapılmasına izin verilmiştir. Oğluma isnat edilen suçun da karşılığı yoktur. Kimse Yok mu derneğine o parayı sırf Müslüman ülkelere kuyu açılması için ben bağışladım, oğlum İlyas değil. Oğlumun masumiyetinin ispatı adına bir baba olarak öncelikle bunun incelenmesini talep ediyorum" dedi.
"EVİMİN ÖNÜNDE 50-60 ARAÇ YOKTU"
Hacı Boydak, darbe girişimin gerçekleştiği 15 Temmuz gecesi, bağ evinin önünde yaklaşık 60 aracın bulunduğuna dair iddiayı da reddetti. Tutuklandıktan sonra serbest bırakıldığında hastaneye gittiğini ve darbe girişiminin olduğu gün mide kanseri olduğunu belirten Hacı Boydak, "Hastalığımı duyan kardeşlerim Kayseri'ye geldi. Biz, o geceyi çekirdek ailem ve iki kardeşimle birlikte bağ evimde geçirdik. Hatta yatsı namazını da oradaki camide kıldık. 15 Temmuz'dan sonra İstanbul Nişantaşı'ndaki Amerikan Hastanesinde kaldığım sırada arandığımı öğrendim ve Kayseri'ye geldim. Daha sonra da adli kontrol şartı ile serbest bırakılmama karar verildi. 15 Temmuz'da evimin önünde 50-60 araç olduğuna dair suçlamaya karşı komşularımın beyanlarına başvurulmasını, kamera kayıtlarının incelenmesini ve namaz kıldığımız caminin kayıtlarının incelenmesini istedim. Ancak talebim kabul edilmedi. Ben kanlı terör örgütünün yöneticisi olmadım. Terör örgütüne finans sağlamadım. 15-25 Aralık sürecinden önce Allah rızası için eğitim amacıyla yardım etmişsek de, bu tarihten sonra bir bağış ya da yardım olmadı. 17/25 Aralık'tan sonra bildiri sunan 483 STK'nın bir çoğuna da yardımda bulunduk. Bu, 17/25 Aralık öncesine bakış açımızı ortaya koymaktadır. Ailem ve ben devlete bağlı insanlarız. İnancım gereği Allah rızası için yaptığım yardım ve bağışlardan dolayı yargılanıyorum. Hapishanede fiziki şartlar yeterli olmadığı için hakkımdaki 16 klasörden oluşan iddiaların hepsini bilmiyorum. Tarafıma isnat edilen suçları kabul etmiyorum. Beraatıma karar verilmesini talep ediyorum." ifadelerini kullandı.
"KİMSEYE BASKIMIZ OLMADI"
Mahkeme Başkanı, tutuklu Hacı Boydak'a iddianamede yer alan konularla ilgili sorular yöneltti. FETÖ örgütünün üst düzey mütevelli heyeti yöneticiliğine kabul etmediğini belirten Boydak, Saffet Aslan'a Melikşah Üniversitesine yatırım yapması konusunda baskısının olmadığını ifade ederek, "Kendisi beni ve dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'yi yemeğe davet etti. Bize yatırım yapacağını sözü veren kendisidir. Melikşah Üniversitesi, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in imzası ile kurulmuş, 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından açılmıştır" dedi.
İddianamede yer alan ve Kayseri imamı olarak ifade edilen Sıtkı Baş'ı tanıdığını belirten Boydak, Kayseri Büyükşehir Belediyesinin kardeş şehir projesinde ABD yaptığı ziyarette yer alan 9 kişiden birinin Sıtkı Baş olduğunu söyledi.
Fason firmalara himmet konusunda baskı yapıldığı iddialarını kabul etmediğini söyleyen Hacı Boydak, "Ülke genelinde 11 bin tedarikçimiz var, biz yardım ediciyiz, yardım toplayıcı değiliz" diyerek himmet iddialarını kabul etmediğini belirtti. Hesap hareketlerinin de sorulduğu Boydak ABD'ye gönderilen 2 milyon doları tekne almak için yatırıldığı, hesap hareketlerinde sadece Kimse Yok mu Derneğine yapılan bağışları kabul ettiğini söyledi. Hacı Boydak, cep telefonu ve hard disk'te yer alan 57 adet Fetullah Gülen sohbet görüntülerine ise, "Onları Dinlemek Suç mu? Bandrollü ürünler" diye cevap verdi.
Mahkeme heyeti, Hacı Boydak'a, hakkındaki deliller ile ilgili çeşitli sorular yöneltti.
Bülent Gürdoğan'ı tanıyıp tanımadığı sorulan Boydak, bu kişinin ortakları ve akrabaları olan Mehmet Gürdoğan'ın oğlu olduğunu söyledi.
Mahkeme başkanının bu kişinin hesabına kendisi ve holding hissedarı diğer aile bireyleri tarafından yüklü miktarlarda para aktarıldığını, Gürdoğan'ın da bu paraları tekrar Şükrü Boydak'a havale ettiğini söylemesi üzerine Boydak, şunları anlattı:
"Gürdoğan ailesi ile Hes Kablo AŞ'de ortağız. Maddi imkanları yeterli olmadığı için sermaye artırımlarında Şükrü Boydak'tan emanet para almışlardı. Hisse oranlarını küçültmeye karar verdiler ve yüzde 5 küçüldüler. Bu para transferleri de hisse devrinden kaynaklanıyor. Sattıkları hissenin parasını alınca Şükrü Boydak'tan aldıkları emanet parayı da ödediler. Havale açıklamalarında bu işlemlerin hisse devrine ilişkin olduğu konusunda not düşülmüştür."
Mahkeme başkanının, Bülent Gürdoğan'ın albay olduğunu ve darbeye kalkışmaktan hakkında soruşturma yapıldığını belirtmesi üzerine Boydak, bu konuda bilgisinin olmadığını söyledi.
Boydak, esas ortaklarının Mehmet Gürdoğan olduğunu, oğlu Bülent Gürdoğan'a da hisseleri babasının devrettiğini kaydetti.
Boydak savunmasını yazılı olarak da mahkeme heyetine sundu. Hacı Boydak'ın savunmasının ardından mahkemeye ara verildi.
MEMDUH BOYDAK'IN SAVUNMASI
Hacı Boydak'ın ardından Boydak Holding eski CEO'su Memduh Boydak savunma yaptı. Avukatı ile zor şartlar altında görüştüğünü ve savunmaya istediği gibi hazırlanamadığını belirten Memduh Boydak, "9 aydır tutukluyum. Tarafıma isnat edilen suçlamaların hiç birini kabul etmiyorum. Soruşturma başladığı tarihte başta TÜSİAD olmak üzere birçok kuruluşta yönetim kurulu üyesi idim. Benim ve 5 çocuğumun terör ile ilişkilendirilmesi abesle iştigaldir. Biz, FETÖ terör örgütünün üyesi değiliz. Soruşturma aşamasında hayırlarımıza hiç değinilmemiştir. Bizler hayırsever aile olarak biliniriz, yapılan hayırların hepsi Allah rızası için yapılmıştır. İşletmelerimizde 1 kuruş kayıt dışı işimiz yok. Son 20 yılda en çok yatırım yapan, kurumlar vergisi ödeyen işletmeyiz" diyerek gözyaşı döktü.
İddianamede yer alan sosyal medya paylaşımları ile ilgili de savunma yapan Memduh Boydak, "Bazı paylaşımlarım ekonomik düşünceden kaynaklıdır. İktidar partisinin her şeyi doğru yaptığını söylemem mümkün değildir, eleştirilerimle ilgili bir tek tweet attığımı bulamazsınız. Benim 12 Nisan'da kutlu doğum haftası nedeniyle peygamberimiz için attığım tweet ABD'de yaşanan o kişiyle ilişkilendirilmiş. Benim terör örgütü yöneticisi olduğum iddialarını kabul etmiyorum, bu kadar işimin gücümün arasında ne zaman terör örgütü yöneticisi oldum anlam veremiyorum" dedi. Memduh Boydak savunmasına şöyle devam etti:
"Melikşah üniversitesinde mütevelli heyeti başkanı olarak görev yaptım. Ancak, diğer üniversitelerin isteğini de bir telefonla yaptım. Örneğin, dönemin Erciyes Üniversitesi Rektörünün okul için istediği Japon bahçesi isteği. İsteklerine tamam dedim ve gerekeni yaptım, o zaman onlar da suçludur. Yatırımlarla ilgili dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve Büyükşehir Belediye Başkanının teşvikleri oldu. Benim üniversite kurduğumdan dolayı yargılanacağım hiç aklıma gelmezdi. Benim iş adamlarından para toplamam mümkün değildir. Benim para toplamaya ihtiyacım yok. İddianame de 8-9 şirket yetkilisinden himmet adı altında para istediğim ifade edildi. Organize Sanayi bölgesinde 1200'e yakın bize fason iş yapan firma var. Boydaklar yüzünden battım diyen bir firma yok. Bize zamanında takdirlerini sunanlar şimdi ortada yoklar. Himmet parası için ben hiç kimseye baskı yapmadım. Yapmaya da ihtiyacım yok, kendime ait, cezaevine girmeden önce 1 milyar TL şahsi servetim var. Geçmiş dönemde fiyakalı açılış törenlerde protokole fotoğraf karesine girmeye çalışanların şimdi neden ağız değiştirdiğini anlamıyorum. Cemaat adına para topladığım iddiaları kesinlikle doğru değildir. Aleyhime tanıklık yapanlar benimle ilgili husumet beslemişler."
ABD ziyaretlerinin Fetullah Gülen'le ilişkilendirilmesi iddiaları hakkında da savunma yapan Memduh Boydak, "Benim 4 çocuğum ABD'de okumaktadır. Tekstil ve mobilya ihracatlarımızın geneline yakını da ABD'yedir. Benim çocuklarımı ziyaret etmem, işimi takip etmem, neden o insanla ilişkilendirilmektedir. Fetullah Gülen'i devlet erkanının ziyaret ettiği dönemlerde ben de ziyaret ettim, sohbetini dinleyip, namaz kıldım" diye konuştu.
Boydak Eğitim ve Kültür Vakfının terör örgütü ile ilişkilendirilmesi iddiasını da değerlendiren Boydak, "Vakıfta 1 tek kayıt dışı işlem yok. Vakıfla ilgili bir tek illegal bir şey söyleyin vereceğiniz cezaya razıyım. Burs vereceğimiz öğrencilere biz Bank Asya'dan hesap açın da demedik. Benim mücadelem, ailemin aklanması içindir" dedi.
15 Temmuzdaki darbe girişimini cezaevinden kaygı ile takip ettiğini söyleyen Memduh Boydak, "Biz devletimizin milletimizin her zaman yanında olduk, terör örgütü üyesi, yöneticisi olmadım. Ne yaptıysam devlet büyüklerimizin takdiri ile yaptım. Asıl darbe bize yapıldı. Çok ağır şartlar altında bırakıldık" diye konuştu.
Memduh Boydak'ın savunmasını uzun yapması üzerine mahkeme başkanı, "Diğer sanıkların savunmaları için zamanın daraldığını, bu nedenle diğer sanıklarla helalleşmesi gerektiğini söylemesi üzerine, Memduh Boydak salondaki diğer sanıklara dönerek "Hakkınız helal edin" dedi. Diğer sanıklar da "Helal Olsun" dedi.
Boydak Holding eski üst yöneticisi (CEO) Memduh Boydak savunmasında, yaklaşık 9 aydır tutuklu bulunduğunu ve avukatları ile yeterince görüşemediği için savunmaya iyi hazırlanamadığını ileri sürdü. Hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini dile getiren Boydak, bu suçlamaların, fiil ve delil gösterilmediği için geçersiz olduğunu savundu. Boydak, kendisinin 27 yıllık, ailesinin 60 yıllık emeği olan Boydak Holding'in ve Hes Kablo AŞ'nin TMSF'ye devredildiğini anımsatarak, aile olarak FETÖ/PDY'nin ne üyesi ne de yöneticisi olduklarını söyledi.
"BİR KURUŞ KAYIT DIŞI İŞİMİZ YOKTUR"
Soruşturma aşamasında yaptıkları hayırlara değinilmediğini, sadece terör örgütü ile irtibatlı olduğunu sonradan öğrendikleri kişi ve kuruluşlara yaptıkları yardımlar dolayısıyla suçlandıklarını öne süren Boydak, şirketlerinin halka açık olmamasına rağmen dünyadaki 4 büyük denetim firması tarafından denetlendiğini anlattı. TMSF yetkililerine, "Nasıl bir şirket bıraktıklarının sorulmasını" isteyen Boydak, "Bütün hesaplar açıktır. Bir kuruş kayıt dışı işimiz yoktur. Bazı ödemelerin kime neden yapıldığını ben de bilemeyebilirim şu an. Şirket TMSF'de, avukatlarla sağlıklı görüşemiyoruz, bu ödemelerin belgeleri mutlaka vardır. 5 yıl önceki hesapları bilemeyebiliriz. Yıllardır vergi rekortmeniyiz. Terörle bağlantısı olan vergi kaçırmak için elinden geleni yapmaz mı?" dedi.
"BAĞIŞLARI 60 YILLIK AİLE BİRİKİMİNDEN YAPTIK"
Yaptıkları bağışları 60 yıllık aile birikiminden yaptıklarını iddia eden Boydak, buna rağmen 9 aydır tutuklu bulunmasının kamu vicdanı, adalet ve hakkaniyetle bağdaşmadığını savundu. Memduh Boydak, iddianamede yer alan ve FETÖ'ye destek için atıldığı önü sürülen tweetlerine ilişkin de "Bunların hangi tarih ve ortamda atıldığına bakılmasını istiyorum. 3 yıl önce atılan tweet bugün değerlendiriliyor. Kutlu Doğum Haftası'nda, Peygamber Efendimiz için attığım tweet, bugün başkası için atılmış gibi değerlendirilmiş." görüşünü dile getirdi. Zaman zaman duygulanan Boydak, terör örgütü yöneticisi olduğu iddiasını reddederek, "24 saati dizayn edilmiş bir insan olarak bu terör örgütünü yönetmeye ne zaman fırsat bulduğunu bilmediğini" kaydetti.
AKLINA GELMEDİĞİNİ SÖYLEDİ
Boydak, en çok tanık ifadesinin kendisi hakkında olduğuna işaret ederek, bu tanıkların kiminin annesinin, kiminin kardeşinin dinlenmesi için talepte bulunacağını ve yalan söylediklerini ispatlayacağını ileri sürdü. İddia makamının isnat edilen suçlarla ilgili fiil, yer, tarih ve zaman söylemesi halinde gereken açıklamayı yapacağını belirten Boydak, Melikşah Üniversitesinin defalarca denetlendiğini ve usulsüzlüğe rastlanmadığını öne sürdü. Boydak, Melikşah Üniversitesini kurmaları için devlet büyüklerinin telkinde bulunduğunu savunarak, üniversite kurdukları için bir gün yargılanacağının aklına gelmediğini söyledi.
"1 MİLYAR LİRAYA YAKIN SERVETİM VARDI"
Bahse konu terör örgütü için para toplamadığını iddia eden Memduh Boydak, "İddianamedeki tanıklardan hiçbiri himmet vermediğimiz için bizi batırdılar demiyor. Şu an şirket TMSF'nin, daha iyi bilgi alırsınız. Bir kişi çıkıp da biz himmet vermedik, bizi batırdılar diyemez. Varsa biri gelsin, yüzleşelim. Lehte olan beyanların çoğu iddianameye girmemiş. İfade veren 8-9 kişi var. Söyledikleri 'duydum, biliyorum' gibi ifadeler. Kendi yaptıkları yardımların suç teşkil etmemesi için bize isnat etmeleri kabul edilemez." diye konuştu. "Sıfırlanmadan önce 1 milyar liraya yakın kişisel servetim vardı" diyen Boydak, "Bu kadar serveti olan kişi 50 bin lira için baskı yapar mı ya da 50 bin lira vermedi diye kin tutar mı?" ifadesini kullandı.
02.11.2016 GÜNKÜ CELSEDE YAŞANANLAR
Kayseri'de dün başlayan ve 67 kişinin yargılandığı FETÖ/PDY duruşması devam etti. 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, ancak kalabalık nedeniyle konferans salonunda gerçekleştirilen duruşmada 10'una SEGBİS sistemi ile bağlanmak üzere 29 tutuklu sanık, 26 tutuksuz sanık, 13 yakalamalı sanık ve 9 müşteki yargılanacak. Müştekilerden biri aynı zamanda sanık olarak dinlenecek.
3 gün süreceği ifade edilen duruşma kapsamında dün yalnızca, Boydak Holding Yönetim Kurulu eski Başkanı Hacı Boydak ile Holding eski CEO'su Memduh Boydak'ın savunmaları alınabilmişti. Hacı Boydak ve Memduh Boydak kendilerine isnat edilen, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini düşürmeye teşebbüs, silahlı terör örgütü üyesi olma, terör örgütüne yöneticilik yapma, terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet suçu ve anayasayı ihlal suçlarını kabul etmediklerini, tahliye beraatlarının kabulünü istedi. Bunun yanı sıra, Hacı Boydak, ailesinin 60 yıldan bu yana edindiği servetlerden yaptıkları yardım ve bağışlardan dolayı tutuklu bulunduğunu dile getirdi. Memduh Boydak ise "Bugünden o günlere baktığımız zaman aldatıldığımızı görüyoruz. Ama o günkü şartlarda bunu fark edememiştik" dedi.
2'nci celsede ise sırası ile tutuklu yargılanan Holding Yönetim Kurulu eski yöneticilerinden Bekir Boydak, Şükrü Boydak, İlyas Boydak ve tutuksuz yargılanan Kayseri Sanayi Odası eski Başkanı ve holdingin TMSF'ye devrinden sonra yönetim kurulu başkanlığı görevini devralan Mustafa Boydak savunmalarını verdi.
HACI BOYDAK'A SORULAR
Mahkeme heyeti, savunmasını dünkü ilk celsede yapan sanıklardan Hacı Boydak'a, hakkındaki deliller ile ilgili çeşitli sorular yöneltti.
Bülent Gürdoğan'ı tanıyıp tanımadığı sorulan Boydak, bu kişinin ortakları ve akrabaları olan Mehmet Gürdoğan'ın oğlu olduğunu söyledi.
Mahkeme başkanının bu kişinin hesabına kendisi ve holding hissedarı diğer aile bireyleri tarafından yüklü miktarlarda para aktarıldığını, Gürdoğan'ın da bu paraları tekrar Şükrü Boydak'a havale ettiğini söylemesi üzerine Boydak, şunları anlattı:
"Gürdoğan ailesi ile Hes Kablo AŞ'de ortağız. Maddi imkanları yeterli olmadığı için sermaye artırımlarında Şükrü Boydak'tan emanet para almışlardı. Hisse oranlarını küçültmeye karar verdiler ve yüzde 5 küçüldüler. Bu para transferleri de hisse devrinden kaynaklanıyor. Sattıkları hissenin parasını alınca Şükrü Boydak'tan aldıkları emanet parayı da ödediler. Havale açıklamalarında bu işlemlerin hisse devrine ilişkin olduğu konusunda not düşülmüştür."
Mahkeme başkanının, Bülent Gürdoğan'ın albay olduğunu ve darbeye kalkışmaktan hakkında soruşturma yapıldığını belirtmesi üzerine Boydak, bu konuda bilgisinin olmadığını söyledi.
Boydak, esas ortaklarının Mehmet Gürdoğan olduğunu, oğlu Bülent Gürdoğan'a da hisseleri babasının devrettiğini kaydetti.
BEKİR BOYDAK'IN SAVUNMASI
Tutuklu sanıklardan Bekir Boydak da isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini, bu suçların fiil ve delilleri gösterilmediği için geçersiz olduğunu savundu.
Şirketlerini şeffaf bir şekilde yönettiklerini vurgulayan Boydak, tedarikçilerinden himmet istenmesi iddiasının doğru olmadığını ileri sürdü.
Kurumsal bir firma olduklarını, Türkiye'de kurumsal notu en yüksek firmalar arasında yer aldıklarını dile getiren Boydak, "Böyle bir yapı içerisinde gidip, tedarikçilerimizden para talep ettiğimiz gerçeği yansıtmamaktadır. Zaten orta seviyede bir tedarikçimiz bizden kazandığı parayla ancak geçimini sağlar ve biraz da yatırım yapabilir. Bu mali tablodaki firmalardan para talep ettiğimiz doğru olamaz." dedi.
Yaklaşık 28 yıldır İstanbul'da yaşadığını vurgulayan Boydak, buna rağmen Kayseri'de terör örgütü üyesi olmakla suçlandığını söyledi.
Boydak, 95 gündür tutuklu bulunduğunu, iddianameyi birkaç defa okuma fırsatı bulduğunu dile getirerek, ailesi dışındaki şüphelilerin çoğunu tanımadığını öne sürdü.
Telefon numarasını 15 yıldır kullandığını, davanın şüphelileriyle telefon görüşmesi kaydının (HTS) bile olmadığını, bu kaydın bulunması halinde verilecek cezanın iki katına razı olacağını ifade eden Boydak, "Ayda bir Kayseri'ye geliyordum. O zaman da rahmetli annemin yanında kalır, hayır duasını alır sabah da kalkar işime gider, gün bitiminde de İstanbul'a dönerdim. Hal böyleyken nasıl terör örgütünün üyesi olabilirim." ifadelerini kullandı.
İfadesi sırasında gözyaşlarına hakim olamayan Bekir Boydak, hayatında hiç cemaat toplantısına gitmediğini, himmet vermediğini ve toplamadığını savundu.
Boydak, suç işleme kastı ve arzusu ile hareket etmediğini, her zaman ülkesinin huzur ve refahı için çalıştığını vurgulayarak, şunları anlattı:
"Kimse Yok mu Derneği'ne 3-5 bin lira bağışta bulunmuş olabilirim. Bunlar benim için çerez parasıdır. Sizin hiç mi hayır işiniz, zekatınız olmaz. Başka kişi ve kurumlara yaptığım 50-60 bin lira bağışlar burada yer almıyor. Bunların arasından 3-5 bin liralık yardımlar çekilip alınıyor. Yakın zamana kadar 1 milyar liraya yakın servetim ve bir köşede birikmiş biraz da param vardı, hepsini kaybettim."
Boydak Eğitim ve Kültür Vakfı'nın yönetimine ağabeyleri tutuklandıktan sonra girdiklerini, yönetimde yer aldıkları 4 aylık sürede de rutin işlemler dışında hiçbir karar alınmadığını anlatan Boydak, vakıf, KHK ile kapatılana kadar her şeyin yasal prosedür içerisinde yürütüldüğünü kaydetti.
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra cezaevi koşullarının çok kötüleştiğini, bu nedenle yeterli hazırlık yapamadığını öne süren Boydak, beraatını talep etti.
İLYAS BOYDAK'IN SAVUNMASI
Tutuklu sanıklardan İlyas Boydak da kendisine isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Hacı Boydak'ın oğlu olduğunu ve holdingde babasının verdiği yüzde 2 hissesi bulunduğunu belirten Boydak, hakkındaki suçlamalara ilişkin 2 mali belge olduğunu ifade etti.
Bu belgelerden ilkinin Kimse Yok mu Derneğine yapılan 12 bin dolarlık bağış olduğuna işaret eden Boydak, şöyle devam etti:
"Bu bağış, babam Hacı Boydak'ın talimatı ile benim hesabımdan yapılmıştır. Benim bilgim yoktur. Sonradan bu bağışı 3 çocuğum adına su kuyusu açılması için yaptığını öğrendim. İkincisi ise ABD'deki bir firmaya gönderdiğim 50 bin 48 dolarlık havaledir. Melek yatırım sistemi vardır. Küçük sermayelerle büyüme potansiyeli bulunan şirketlere ortak olursunuz. Evimi 160 bin avroya satarak bu tür 3 şirkete ortak olduk. İddianamede adı geçen şirket, bunlardan sadece biridir ve ABD'de Silikon Vadisinde kuruludur. Gülenist bir kuruluşla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Bu şirkete daha sonra 12 bin dolar daha göndererek hisse oranımı yüzde 1'e tamamladım."
Boydak, Sincan Cezaevi'nde, darbeye kalkışan askerlerle kaldığını ve buradaki 4 sivilden biri olduğunu belirterek, bu askerlerle, generallerle aynı ortamda bulunmaktan utandığını, beraatını talep ettiğini sözlerine ekledi.
BEKİR BOYDAK'IN SAVUNMASI
Bekir Boydak, 28 yıldan bu yana İstanbul'da yaşamasına rağmen, Kayseri'deki bir davadan dolayı yargılanmasına anlam veremediğini belirtti. Bunun yanı sıra, yargılanan 67 kişiden, aile bireyleri dışında sadece 2 kişiyi tanıdığını da sözlerine ekleyen Bekir Boydak, himmet yolu ile örgüte para aktardığı şeklindeki isnatları kabul etmediğini ifade etti.
ŞÜKRÜ BOYDAK'IN SAVUNMASI
Boydak Holding Yönetim Kurulu eski Başkan Yardımcısı Şükrü Boydak ise yönetim kurulunda olduğu Boydak Eğitim ve Kültür Vakfından dolayı yargılandığını, ancak kendisine atılı olan terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet suçunu kabul etmediğini kaydetti. Vakfın denetim altında olmasına ve konuya ilişkin herhangi bir suça rastlanmamasına rağmen kapatıldığını öne süren Şükrü Boydak, söz konusu kapatmayı yargısız infaz olarak değerlendirdi. Düşünce olarak muhafazakar olduğunu belirten Şükrü Boydak, kuruluşundan bu yana AK Parti'ye destekte bulunduğunu da söyledi. Şükrü Boydak, fotoğraf çektirdiği söylenen Hamza Sıddık Türkmen ve Oğuz Sarıkaya'yı da bizzat tanımadığını, söz konusu fotoğrafların bir Umre ziyareti esnasında otel lobisinde çekilen toplu fotoğraflar olduğunu iddia etti. Bunun yanı sıra 6 yıl içinde 2 kez Amerika'ya gittiğini belirten Şükrü Boydak, ziyaretlerden birinin Amerika'daki şirketleri Sunset, diğerinin de kalp tedavisi ile ilgili olduğunu ifade etti. Kendisine ve ailesine atılan iftiraların kişisel husumetlere dayalı olduğunu da öne süren Şükrü Boydak, "Kimseden himmet adı altında para talep etmedim. Kendi imkanımca yardımda bulundum. Holding'de de beni bu yardımların nedeniyle Şükrü Baba diye çağırırlar. Kimseye de Şükrü Boydak para istedi dedirtmem. Bana ait olduğu iddia edilen twittlerle ilgili olarak da, hesabı aktif kullanmıyorum. 4 yıldan bu yana 5 mesajım var. İlgili twitleri de hiçbir kasıtla yazmadım. Memduh Boydak'ın 'Ona selam olsun' şeklindeki twitini de dün kendisinin ifade ettiği gibi, peygamber efendimize yazılı olduğunu bildiğim için beğendim. Bu süreçte ben ve ailem mağdur olduk. Bir iş adamıyım, darbeden en çok ben zarar görürüm. Geçmişte hiçbir sabıkam olmamasına ve devlete bağlı olmama rağmen bugün kanlı bir terör örgütünün üyesi olarak, Allah rızası için yaptığım yardımlardan dolayı yargılanıyorum" dedi.
Tutuklu sanıklardan Şükrü Boydak ise terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla mahkeme heyetinin karşısında bulunmaktan son derece üzüntü duyduğunu dile getirdi.
Kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini ifade eden Boydak, hangi fiili ile terör örgütü üyesi olduğunu bilmediğini savundu.
Yöneticisi olduğu Boydak Eğitim ve Kültür Vakfının hiçbir cemaatle bağlantısı olmadığını ileri süren Boydak, vakfın her türlü denetimden geçtiğini ve herhangi bir usulsüzlüğün bulunmadığını anlattı.
Yaklaşık 4 yıldır İstanbul'da yaşadığını belirten Boydak, "Torunumun sağlık sorunları nedeniyle, eşimle birlikte İstanbul'a taşındık. Bu sürede eşim ve ben hastanelerde refakatçi olarak kaldık. Torunum hala hasta ve ameliyat olması gerekiyor. Bu konudaki tüm delilleri sunduk. Yıllardır Kayseri'de yaşamıyoruz." dedi.
Bu sırada gözyaşlarına hakim olamayan Boydak, cezaevinde bulunduğunu, bu nedenle torununun ameliyatını yaptıramadıklarını anlattı.
Boydak, tanık ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını savunarak, hissedarların kar paylarından zekat kesintisi yapıldığı iddiasının ise doğru olmadığını kaydetti.
6 yılda 2 kez ABD'ye gittiğini belirten Boydak, "Oğlum ABD'de eğitim görüyor. Burada bir şirketimiz de var. Bunun için gittim. Ayrıca 2014'te kalp kontrolü için Cleveland'a gidip, geldim. Bu ziyaretlerin terör örgütü liderini ziyaret etmiş gibi yansıtılması kabul edilemez." dedi.
İddianamede diğer sanıklarla çekilmiş fotoğrafının bir umre ziyaretinde otel lobisinde çekildiğini anlatan Boydak, fotoğraftaki diğer kişileri tanımadığını anlattı.
Kimseden terör örgütü için para istemediğini öne süren Boydak, yardımları da Allah rızası için yaptığını söyledi.
Boydak, 3-4 yıl önceye ait tweetlerin bugün gündeme geldiğini anlatan, "Bunlardan birini ben yazmışım. Diğer 3-4'ünü beğenmişim. Teknolojiyle pek aram yoktur. Bu tweetlerin yıllar önceye ait olması bile aktif bir kullanıcı olmadığını gösterir." ifadesini kullandı.
Darbe ile suçlandıklarını ancak darbenin en çok iş adamlarını etkileyeceğini savunan Boydak, hissedarlardan Gülhanım Budak'ın kar payından zekat kesildiğine ilişkin iddialarının ise gerçek olmadığını, bu kişiyi yıllardır görmediğini söyledi.
Boydak, mahkeme başkanının, Sıtkı Baş'ı tanıyıp tanımadığını sorması üzerine de tanımadığını belirtti.
Dava dosyasında bu kişi ile çekilmiş fotoğrafının bulunduğunun hatırlatılması üzerine Boydak, "Ben, Türkiye'nin en büyük iş adamlarından biriydim. İnsanlar genellikle bizimle tanışmak, konuşmak, fotoğraf çektirmek ister. Bu kişiyle de bir yerlerde görüşmüş olabiliriz. Ahmet Türkmen de bu şekilde." diye konuştu.
Boydak, mahkeme başkanının 'benimle de fotoğrafın var mı?' diye sorması üzerine de "Forslu olduğumuz dönem olsaydı gelip bir fotoğraf çektirelim derdiniz belki" diye karşılık vermesi, salonda gülüşmelere neden oldu.
Sanıklardan Mehmet Fındık'ın avukatının, Şükrü Boydak'a müvekkilini tanıyıp tanımadığını ve burada kendisini teşhis edip edemeyeceğini sorması üzerine de Boydak, tanımadığını, teşhis edemeyeceğini söyledi. Mahkeme başkanı ise 'o kimseyi tanımıyor ama fotoğrafları var." dedi.
Boydak Holding eski Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Boydak mahkemedeki savunmasında, böyle bir davada yargılanmaktan dolayı üzüntü duyduğunu belirterek şunları söyledi:
"Bu iddialar karşısında burada bulunmaktan dolayı üzüntü duyuyorum. Bu zamana kadar mahkeme nedir? gizlilik nedir? Bilmezdim. Bu hain FETÖ terör örgütü yüzünden buradayım. Ben TMSF göreve gelmeden önce Boydak Holding'in yönetim kurulu başkan yardımcısıydım. Terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyorum ama, ne için suçlandığımı bilmiyorum. İddianamede geçen vakıf 2009 yılında kurulmuştu. Darbe girişimine kadar vakıf her zaman incelenmiştir. Bizler, mülkiye amirliklerinden gelen talepler doğrultusunda yardımlarda bulunurduk. Yardım edilecek kişileri il mülkiye amirleri belirlerdi. Benim FETÖ ile herhangi bir bağım yoktur. Muhafazakar biri olarak AK Partiye destek vermiş biriyim. Torunumun yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle son 4 yıldır İstanbul'da yaşamaktayım. Bu süreçte eşim ve ben hastanede refakatçi olarak kalıyorduk. Bunu herkes bilmektedir. Bu durumla ilgili bütün belgeler olmasına rağmen dikkate alınmamıştır. Aleyhimdeki iddiaları kabul etmiyorum. Ben, finans ve para işlerinden anlamam. Ben yatırım işlerinden sorumluydum. Ben son 6 yıl içinde 2 kez Amerika'ya gittim. Birinde mobilya fuarına katılmak ve eğitimini orada devam ettiren oğlumun yanında bulunmak için gittim. Diğerinde ise, yaşadığım sağlık sorunu nedeniyle Amerika'ya gittim. Herhangi bir terör örgütü ile bağım yoktur. İddianamede tanıkların verdiği ifadeleri görünce şaşkına döndüm. Gerçeğe aykırı konuşan bu tanıklarla ilgili yasal işlemlerimi gizli tutuyorum. Bugüne dek, kimsenin kalbini kırmadım. Benimle fotoğraf çektirmek isteyenlerle çektirdiysem, ne suçum var. Umre'de çekilmiş bir fotoğraf var. Oradaki insanların çoğunu tanımam. 17/25 Aralık operasyonu dahil kimseden himmet adında para istemedim. Bizim Kayseri'de 14 bin çalışanımız vardı. Herkes beni Şükrü baba olarak bilir. Kimseye Şükrü Boydak para istedi dedirtmedim. Attığım tweetlerimi hatırlamıyorum. Zaten, teknolojiden anlamam. 3-4 yılda 5 tane tweet atmışım. Bu da benim aktif olmadığımı gösterir. O tweetleri de ben mi attım bilmiyorum. Amerika'da 7 yıldır eğitim gören oğlum Muhammet Lütfü'ye gönderdiğim paralar bile soruşturma dosyasına girmiştir. Yaşanılan bu süreçte çok mağdur olduk. Darbe en çok bana zarar verir. Bu örgütün verdiği zararları unutmamam mümkün değildir. Ben yardımları Allah rızası için yaptım. Şu anda bu yaptığım yardımlardan dolayı suçlanıyorum. Üzerime atılı suçlamalarda kastım olmadığı için tahliyemi talep ediyorum."
BENİMLE NİYE FOTOĞRAFIN YOK?
Şükrü Boydak'ın çekilen fotoğraftakileri tanımadığını söylemesi üzere Mahkeme Başkanı "Bak benimle niye böyle fotoğraflarım yok" dedi. Bunun üzerine Şükrü Boydak, "Fosforlu olduğumuz dönemlerde siz de gelin fotoğraf çektirelim derdiniz" dedi.
Boydak, mahkeme başkanının, Sıtkı Baş'ı tanıyıp tanımadığını sorması üzerine tanımadığını belirtti.
Dava dosyasında bu kişi ile çekilmiş fotoğrafının bulunduğunun hatırlatılması üzerine Boydak, "Ben, Türkiye'nin en büyük iş adamlarından biriydim. İnsanlar genellikle bizimle tanışmak, konuşmak, fotoğraf çektirmek ister. Bu kişiyle de bir yerlerde görüşmüş olabiliriz. Ahmet Türkmen de bu şekilde." diye konuştu.
Boydak, mahkeme başkanının 'benimle de fotoğrafın var mı?' diye sorması üzerine de "Forslu olduğumuz dönem olsaydı gelip bir fotoğraf çektirelim derdiniz belki" diye karşılık vermesi, salonda gülüşmelere neden oldu.
Sanıklardan Mehmet Fındık'ın avukatının, Şükrü Boydak'a müvekkilini tanıyıp tanımadığını ve burada kendisini teşhis edip edemeyeceğini sorması üzerine de Boydak, tanımadığını, teşhis edemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Mahkeme başkanı, "o kimseyi tanımıyor ama fotoğrafları var" dedi.
-Sanıklar iddianameleri yeniden inceleyebilecek-
Şükrü Boydak'ın OHAL ve tutukevinin fiziki şartlarından dolayı, kendisi hakkındaki 16 klasör iddianameyi inceleyemediğini belirtmesi üzerine, Mahkeme Başkanı, konuyla ilgili dilekçeye henüz yanıt geldiğini ve iddianamenin incelenmesi talebi ile ilgili bir karar verileceğini ifade etti.
MURAT BOZDAĞ'IN SAVUNMASI
Boydak Holding eski Dış Ticaret Genel Müdürü Murat Bozdağ ise 2006 yılında Kayseri'ye taşındığını, hayatının iş, ev ve Organize Sanayi Bölgesi arasında geçtiğini söyledi. İşi gereği zaten sürekli yurt dışında bulunduğunu belirten Murat Bozdağ, "Hiçbir cemaate, deneğe, vakfa yakınlığım yok. İddianamede bana isnat edilen suçlar sosyal medyadaki twitlerimle alakalıdır. Bu paylaşımlar herhangi bir kurumu, kişiyi, siyasi görüşü hedef almış ve bir örgütü desteklemek için atılmış değildir. Hangi ruh durumu içinde olduğumu hatırlayamadığım şekilde yapılmış paylaşımlardır. İddianamede iddia edilen ve evimde bulunduğu söylenen hard diskin de aslı yoktur" ifadelerinde bulundu.
Tutuklu sanıklardan Murat Bozdağ da eski Boydak Holding'in yönetim kurulunda üyeliği bulunduğunu, Hacı, Memduh ve Bekir Boydak'ın dayısı, Şükrü Boydak'ın kayınpederi olduğunu anlattı.
FETÖ/PDY ile hiçbir bağlantısı olmadığı gibi yardım da toplamadığını vurgulayan Bozdağ, suçlandığı sosyal medyadaki paylaşımları kendisinin yazmadığını, sadece yazılanları beğendiğini söyledi.
Evinde bulunduğu öne sürülen hard diskin kendisine ait olmadığını ileri süren Bozdağ, ev arama tutanağında da böyle bir delilden bahsedilmediğini aktardı.
Bozdağ, mahkeme başkanının, evinde Fetullah Gülen'e ait kitaplar bulunduğunu söylemesi üzerine de "Başka cemaat ve gruplara ait kitaplar da vardı. Ben bunları D&R mağazasından aldım. Hepsi bandrollü. Bunlar suçsa neden satmalarına izin veriliyor. O zaman bunları satanlar da burada yargılansın." dedi.
Boydak Holdingin eski Yönetim Kurulu Üyesi Murat Bozdağ savunmasında, "2 ay önce tutuklandım. Üzerime atılı suçlamamaları kabul etmiyorum. Bu iddialar doğru değildir. TMSF'nin el koyduğu Boydak Holding'in yönetim kurulu üyesiydim. Kayseri'ye 2006 yılında yerleştim. Kayseri'yi hiç bilmem. 100'ün üzerinde ülkeye ihracat yapan şirketin başındaydım. FETÖ/PDY örgütü ile herhangi bir bağım yoktur. Kimseye kurban ya da farklı bir bağış yapmadım. Evimde yapılan aramalarda çıkan harddiskte yer alan fotoğraflar bana ait değildir. OHAL şartlarında savunmamı yapmak için fiziki imkanlarım olmadı. 60 metrekarede 36 kişi kalıyoruz. Hapishanede önceden kitap alıp okuyabiliyorduk. Artık, kütüphanedeki görevli kişinin de FETÖ'den dolayı tutuklanması nedeniyle artık kitap da alamıyoruz. Evimde çıkan kitaplar yasaklı değildi. Bunları yasal olan yerlerden aldım" ifadelerini kullandı.
Bozdağ, mahkeme başkanından nezarette bulundukları zaman namaz kılarken ellerindeki kelepçenin çözülmesini istedi.
MUSTAFA BOYDAK'IN SAVUNMASI
Son olarak, tutuksuz yargılanan KAYSO eski Başkanı Mustafa Boydak'ın savunması alındı. Diğer sanıklar gibi kendisine atılı suçları kabul etmediğini belirten Mustafa Boydak, FETÖ/PDY terör örgütünün yaklaşık 4 yıldan bu yana ailesi ile ilgili algı operasyonunda bulunduğunu öne sürdü. Mustafa Boydak, "Ailece zor bir dönemden geçiyoruz. Belki kendimizi yeterince ifade edemedik. Bunda hatalarımız olduğunu kabul ediyorum. Bünyesinde 14 bin çalışanı, 2 binden fazla bayii olan bir holding, hiçbir terör örgütü ile bağlantısı olmamasına rağmen bugün TMSF'ye devredildi. Kanlı terör örgütü ailemiz üzerinde algı oyunu oynuyor. 3-4 yıldır sanki onlardanmışız gibi ailemiz üzerinde oyun oynuyor" dedi.
Boydak ailesinin Türkiye'de hayırseverliği ile bilindiğini dile getiren Mustafa Boydak, 15 Temmuz darbe girişiminin, Türkiye'deki hayırseverlik anlayışına darbe vurmasından endişe ettiğini söyledi. Mustafa Boydak, "Selçuklulardan, Osmanlılardan gelen bir vakıf geleneğimiz var. İnsanlarımızın hayırseverlik anlayışının hain FETÖ örgütünün girişiminden dolayı törpülenmesi korkum var" diye konuştu.
Mustafa Boydak, Boydak Eğitim ve Kültür Vakfının ilgili kurumlar tarafından denetlenmesine ve 12 yıldan bu yana hiçbir şaibeye konu olmamasına rağmen kapatıldığını öne sürdü. KHK ile kapatılan 55 kurumun yeniden açıldığını hatırlayan Mustafa Boydak, "Vakfın ismi sırf Boydak diye kapatıldı. 2007'de kurulan vakfımız 18 bin 500 öğrenciye yardım etti. AŞ evleri, tüp bebek, sünnet ettirdiğimiz çocuklar, ayni yardımlar için 9 yılda 25 milyon TL'lik bütçe harcanmış. Vakfımızın hiçbir terör örgütü ile ilişkisi yoktur. Belgelerin tekrar incelenerek bunun ortaya çıkarılması, devletimizin yargı sisteminin adaleti tesis ettiğini göstermesi bakımından önemlidir. Bırakınız FETÖ'yü, F ile ilişkimizin tespit edilmesi durumunda gerekeni yaparız. Derdimiz vakfın yeniden açılması değil, vakfımızın malları devletimize feda olsun" şeklinde konuştu.
Boydak ailesinin hayırseverliği ile ön plana çıktığını vurgulayan Mustafa Boydak, "Bizim yaptığımız bazı yardımlardan dolayı sorgulanıyoruz. Bunların nereye gittiğini bilmemiz mümkün değil. Haberimiz olmadan yaptığımız yardımlar başka yerlerde kullanılmışsa bunun sorumluluğu bize ait değil. Aramızda eğitim düzeyi en düşük olan Hacı Ağabeyimizdir. O da dışarıdan üniversite bitirme sınavlarına tutuklu olduğu dönemde bile hazırlandı. Bizlerin, eğitim için kapımızı çalanlara sempatisi var. Türkiye'nin dört bir yanından bir çok eğitim kurumuna katkımız var. Allah rızası ve eğitim bizim için bizlerde yeri ayrıdır. Bu hain terör örgütü geçmiş yıllarda eğitime olan hassasiyetimizden yararlandı" ifadelerini kullandı. Mustafa Boydak da, kendisine isnat edilen suçları kabul etmediğini, tahliyesini istediğini ifade etti.
Mustafa Boydak, kendisine isnat edilen suçları kabul etmediğini, ne FETÖ ne de başka bir örgüte üye olduğunu söyledi.
Kendisinin ve ailesinin ne kadar ülkelerini bağlı olduklarını tüm Türkiye'nin bildiğini dile getiren Boydak, şunları anlattı:
"Allah rızası için gelen herkese yardım ettik ama bu kişiler aldıkları yardımı nerelerde kullanmıştır, bilemeyiz. Ailedeki üniversite mezunu olan ilk kişi benim. Abim Hacı Boydak iş için eğitimi yarım bırakmıştı ama sonradan devam etti. Hala üniversite mezunu olabilmek için cezaevinde ders çalışıyor. Eğitime aç bir aileyiz. Bu bize babamızın da vasiyetidir. Bu nedenle Allah rızası ve eğitim için kim geldiyse yardım ettik. Bu örgüte de kasıtlı olarak yardım etmiş değiliz."
Boydak, devletin Boydak Eğitim ve Kültür Vakfını neden kapattığını hala anlayamadıklarını belirterek, soyadlarını taşıyan vakfın FETÖ/PDY ile ilişkilendirilmesinin kendilerini son derece üzdüğünü vurguladı.
Vakfın kapatılması dolayısıyla yardım alan binlerce çalışanlarının mağdur olduğunu dile getiren Boydak, TMSF'den çalışanlarına bu vakfın sağladığı imkanları devam ettirmesini istediklerini söyledi.
15 Temmuz'daki darbe girişimini kardeşleri ve yeğenleriyle gittiği cami çıkışında öğrendiğini, gelişmelerden ilk sosyal medyadan haberdar olduklarını anlatan Boydak, şu bilgileri verdi:
"14 bin çalışanımızla meydanlara inmeye karar verdik. O gün iş dünyasından ilk tepkiyi sosyal medya üzerinden ben verdim. Meşru hükümetin arkasında durmamız gerektiğini belirttim. Kayseri Sanayi Odası üyelerimize mesaj gönderdik. Darbe başarılı olur mu olmaz mı diye endişe duymadım ama darbe başarılı olsaydı biz o gün ki duruşumuzdan dolayı yine burada yargılanıyor olurduk. Bunlara rağmen abim Hacı Boydak gerçeği yansıtmayan bir tutanak nedeniyle bugün burada tutuklu olarak bulunuyor. Yaptığımız açıklamalarla devletin yanında olduğumuzu söyledik. Devlet mekanizması dışında bir yapıyla adımızın anılması doğru değil."
KAYSO eski Başkanı ve Boydak Holding eski Yönetim Kurulu Üyesi, tutuksuz olarak yargılanan Mustafa Boydak, "Herşeyden önce üzerime atılı suçlamalar doğru değildir. 15 Temmuz'da FETÖ tarafından ülkemizde darbe yapılmaya çalışılmıştır. Terörist başı Fetullah Gülen amacına ulaşamamıştır. Hain darbe girişiminde şehit olanlara Allah'tan rahmet, yaralılara ise Allah'tan şifa diliyorum. Ben FETÖ üyesi değilim. Ben işadamıyım. Ben çeşitli görevlerde bulundum. Benim ve ailemin terör örgütü ile herhangi bir bağı bulunmamaktadır. Biz aile olarak Allah rızası için yardımlar yaptık. Biz yardımları yaptığımız yerlerde bu yardımların doğru kullanılıp kullanılmadığını bilemeyiz. Böyle bir şeyde yardım yapılan yerlerde görev yapanların yargılanması gerekir" diyerek başladığı savunmasını şöyle sürdürdü:
"Biz eğitime önem veren bir aileyiz. Ağabeyim Hacı Boydak hapishanede olmasına rağmen sınavlarına girmektedir. Eğitimin bizde yeri ayrıdır. Kapımızı eğitim için çalanlara ayrı bakmaktayız. Allah rızası ve eğitim bizim hassas konularımızdır. İşte bu örgüt de bizim bu hassas noktalarımızdan faydalanmış olabilir. Burada bizim herhangi bir kastımız yoktur. Boydak Vakfı 20 Temmuz'da kapatıldı. Vakfın neden kapatıldığına anlam veremedik. Vakıfta yasaya hiçbir aykırılık yoktur. Boydak Eğitim ve Kültür Vakfı 2007 yılında kurulmuştur. Çalışanlara burslar verilmiştir. Orada 18 bin 500 kişiye burs vermişiz. Vakıf kriterlerinin dışında kimseye burs verilmemiştir. Biz, kimseyi ayırmadan bu yardımları yapıyoruz. Bu vakıfta 25 milyon liralık bir bütçe harcanmış. Vakıfta FETÖ'nün F'si ile ilgili bir suçlama varsa biz her türlü cezaya razıyız. Vakfın tüm harcamalarında özen gösterilmiştir. Biz şimdi verilen burslardan, hastanede tedavi gören hastalara yardım etmekten, aşevlerinde verdiğimiz yardımlardan dolayı bu işlerle suçlanıyoruz. KHK sonrası yardımlardan faydalanan kişiler artık yardım alamıyor. Ben bu kişilere yardımların yapılmasını tekrar talep ediyorum. Yaptığımız yardımları helalinden kazandık ve helalinden yapıyoruz. Vakfın FETÖ ile ilgili bağlantılı olup olmadığı yapılan incelemeler sonrası ortaya çıkacaktır. Ben vakfın hesaplarının incelenmesini istiyorum. Firmamız çeşitli denetimlerden geçiyor. Son 4 yılda 200'ün üzerinde denetimden geçtik. Bizim endişemiz hayırseverliğe zarar verilmesin. Hayırseverlik anlayışımız FETÖ nedeniyle engellenecek diye bir korkum var. Biz her yere yardım yaptık. FETÖ ile mücadele 17/25 Aralık'tan sonra başlamış değil ben 15 yıldır mücadele veriyorum. Yaptığımız bir yurdu FETÖ'cüler ele geçirmişler. Kız öğrenciler kalıyormuş. 17/25 Aralık'tan sonra hemen onları çıkarttım. Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
Savunmasını yazılı olarak da sunan Mustafa Boydak, tanık ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını, kendisine isnat edilen suçlarla ilgili fiili olmadığını için beraatını talep ettiğini belirtti.
03.11.2016 GÜNKÜ CELSEDE YAŞANANLAR
2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen, ancak kalabalık nedeniyle konferans salonunda gerçekleştirilen duruşmada 67 sanığın yargılandığı ve 2 gündür devam eden duruşmada bugün kendini savunan tutuklu sanık Halit Gazezoğlu, kendisine atılan suçlamaları kabul etmedi.
HALİT GAZEZOĞLU'NUN SAVUNMASI
Halit Gazezoğlu, "Hakkımdaki suçlamalarda somut bir delil bulunmamaktadır. 270 gündür hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunuyorum. Herhangi bir terör örgütünün bırakın üyesi olmayı, sempatizanı bile olmadım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bana iftira atanlar kendi hatalarının bedellerini başkalarına ödetmek istiyor. Bu dosya özensiz bir şekilde hazırlanmıştır. Hayatım boyunca bende hiçbir örgütün parası toplanmamıştır. Kayseri büyük bir köydür ve sanayicisi iç içedir. Bir şey olduğunda hemen duyurulur ve Kayseri halkı buna müsaade etmez. Bu süreçten önce Emniyet Müdürlüğü'ne son 30 yılda pasaport işlemlerim için 7-8 defa gittim. Adliyeye ise ilkokul arkadaşım Cumhuriyet savcısı, onun çağırması üzerine gittim. Buralarla bağlantım bu kadardı" diyerek kendini savundu.
Tutuklu sanık Gazezoğlu, savunmasına şöyle devam etti:
"Bir terör örgütünün hiyerarşik yapısı içerisinde bulunmadım. Melikşah Üniversitesi'nde mütevelli heyeti olmakla suçlanıyorum. Melikşah Üniversitesi o dönemde devlet büyüklerimizin ve yerel yöneticilerimizin destekleri ile kurulmuştur. 2010 yılından tutuklandığım süreye kadar üniversitenin gelişimi için katkıda bulundum. Üst düzey örgüt yöneticiliğine gelince, savcılık makamı bu iddiayı nereden almıştır? Sıtkı Baş ile üniversitenin mütevelli heyetinde tanıştım. Örgüt adına kimseden bir talepte bulunmadım. 9 aydır tutukluyum ve tahliyemi talep ediyorum. Olmazsa adli kontrol yoluyla tahliyemi talep ediyorum. Fetullah Gülen'i hayatımda bir defa gördüm. 40-50 kişilik bir toplantı vardı. Ben gittiğimde oradan bakanlık yapmış bir milletvekili çıkıyordu"
Diğer tutuklu sanık Necmi Somtaş ise, "İllegal hiçbir vakıf ile işim olmadı. Sayın Cumhurbaşkanımız 'Aldatıldık' deyince vakıf üyeliğinden istifa ettim. Bütün kalkışmaları lanetliyorum. Toplantılar düzenlediğim iddia ediliyor. Hiçbir şekilde toplantı düzenlemedim. Ben hiçbir örgütün mali kasası değilim. Bahsedilen işlerin hiçbirini yapmadım. 'Himmet' adı altında kimseden para toplamadım. Gülenist gruplara para göndermedim. Bırakın bu suçları işlemeyi ben ülkeme bile laf ettirmem. Üzerime atılı suçları reddediyorum. Benim kaçma durumum yoktur ve ailem de mağdur olmuştur. İlk olarak tutuksuz yargılanmamı akabinde de beratımı talep ediyorum" diyerek kendini savundu.
Duruşmaya, aralarında Boydak Holding eski yöneticileri Hacı, Memduh, Mustafa, İlyas ve Şükrü Boydak'ın da yer aldığı 26'sı tutuklu 50 sanık ile avukatları ve müştekiler katıldı. Tutuklu bazı sanıklar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) kanalıyla duruşmaya iştirak etti.
MEHMET FINDIK'IN SAVUNMASI
Tutuklu sanıklardan Mehmet Fındık, gizli tanık Ayaz'ın 17 yıl yanında çalıştığını, sonra kendi isteğiyle işten ayrıldığını ve kendisine iftira attığını söne sürdü. Ayaz'ın psikolojisinin bozuk olduğunu iddia eden Fındık, "İddianamede benimle ilgili bu adamın dediklerinin dışında bir suçlama yok. Bediüzzaman'ın zamanın mahkemelerine yaptığı savunmada ifade ettiği gibi 'Hukuk ele bakar, kalbe bakmaz.' Kınaş İnşaat'a ait vergi borcunda usulsüzlüklerle indirim yaptırdığım iddia ediliyor. 12 milyon liralık vergi borcunu 50 burs karşılığında indirdiğim söyleniyor. Bu niyette biri olsam 50 bursa bu işi yapmam" diye konuştu. FETÖ'ye üye savunan belirten Fındık, örgütün hiçbir faaliyetine katılmadığını ve örgüt adına para toplamadığını ifade etti. 15 Temmuz darbe girişiminden önceden haberi olmadığını vurgulayan Fındık, "O gece oğluma 23.40 uçağına bilet aldım. Saat 22.00 civarında ailece havaalanındaydık. Darbe girişimini bilsem bu saatte bilet alır mıydım? Oğlum İstanbul'dan da ABD'ye gidecekti. Silahlı terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorum ama iddianamenin hiçbir yerinde silahtan söz edilmiyor" şeklinde konuştu.
Örgütün Kayseri'deki kasası olduğu iddia edilen tutuklu sanık Mehmet Fındık, yöneltilen suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini belirterek, şöyle dedi: "Hakkımdaki suçlamaların tarihi 15 Temmuz ve öncesine aittir. 15 Temmuz hain darbe girişimi olmasa ben tutuklu olarak karşınızda olmayacaktım. Hakkımda bir yalancı tanık türetilmiştir. Gizli tanıklardan 'Ayaz' ve ' Hacılar' kod adlı iki gizli tanığı da biliyorum. Gizli tanıklardan Ayaz kod isimli kişi 17 yıl yanımda çalıştırdığım, asker harçlığını her ay gönderdiğim, evlilik sürecinde maddi destek sağladığım kişidir. Yanımdan kendi isteği ile ayrılmıştır. Hacılar kod adlı gizli tanık ise Karpuzatan bölgesindeki bir müşterimin kayınbiraderidir. İki tanığın hakkımda yaptığı deli saçması, delilsiz, duyuma dayalı ifadelerinden kaynaklı olarak tutukluyum. İçim çok rahattır. Şu an işsiz, 29 yıllık işyeri dağılmış bir kişiyim. Üzerime atılan iftiraları kabul etmiyorum."
Fındık, savunmasında, 'Ayaz' kod isimli kişinin kullanılmaya son derece uygun bir yapıda olduğunu anlatırken, "Bediüzzaman efendinin dediği gibi 'Hukuk ele bakar, kalbe bakmaz.' 'Umut' kod adlı kişi aylık 8 milyon TL himmet parasının elimden geçtiğini söylüyor. Bununla ilgili bir bankada hesap ve hesap hareketi var mıdır? İncelenmesini talep ediyorum" dedi. Fındık, iddianamede yer alan Nijerya ziyaretini Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediğini, milletvekilleri İsmail Tamer ve Yaşar Karayel'in de katıldığını, fotoğrafların orada çekildiğini anlatırken, "Bunun örgüt gezisi olduğunu bilmem mümkün değildir" ifadelerini kullandı.
Oğlunun ABD'de genç liderler kapsamında eğitim gördüğünü söyleyen Fındık, şöyle dedi: "Hakkımda arama olduğunu duyunca şerefle ülkeme dönüp, polise teslim oldum. 2013 yılında kaleme aldığım vasiyetnamemi okumak suretiyle, eş, çocuklarım ve benim nasıl biri olduğumu mahkemenin tanımasını istiyorum. Hakkımda çıkan haberler nedeniyle Türkiye'ye rezil oldum. Fetullah Gülen ile ilgili evimde çıkan karakalem çalışmasını bilgisayardan indirdim. Altındaki ismi ben kendi el yazım ile yazdım. 22 defa umreye gittim. Terör örgütü yöneticiliği ile suçlanıyorum ama ne evimde ne de işyerimde bir silah ele geçmiştir. Hal böyle olunca neye göre terör örgütü üyesiyim anlam veremiyorum. 'ByLock' kullandığım iddia ediliyor, kullandığımı hatırlamıyorum, eğer kullandıysam, kime, ne yazmışım?"
ADEM ÇELİK'İN SAVUNMASI
Tutuklu sanık Adem Çelik ise suçlamaları kabul etmediğini belirterek, iddianamede kendisi hakkında ceza isteminin bile olmadığını savundu. Çelik, savunmasında, 84 günden bu yana tutuklu olduğunu iddianamenin hiçbir yerinde aleyhinde bir hususta bulunmadığını, cezalandırılmasının bile istenmediğini kaydederek, "Nezahet Temizlik ve İtimat Güvenlik'e ortak oldum, ancak şirket gelirlerinin FETÖ örgütüne gittiği konusunda bilgi sahibi değildim. Çünkü birçok kamu kuruluşuna temizlik hizmeti verdiğimiz için şüphe bile etmedim" diye konuştu.
İSMAİL TUNA'NIN SAVUNMASI
Tutuklu sanıklardan İsmail Tuna da hakkındaki tanık ifadelerinin asılsız olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Ben daha önce tutuklandım. Daha sonra adli kontrolle serbest bırakıldım. Yurt dışına çıkış yasağım olmadığı halde 7 ay ülkede kaldım. ABD vizem olmasına rağmen gitmedim. İddianamede Panama'da düzenlenen bir fuarda Rızanur Meral'le çektirdiğim bir fotoğraf suç delili olarak gösteriliyor. Suçlamaları kabul etmiyorum."
Tuna, ABD'ye hiçbir zaman gitmediğini, iddianamede yer alan fotoğrafların Panama ve Etiyopya iş gezilerinde çekildiğini, gizli tanık Oğuz Sarıkaya'yı Tayland iş gezisinde tanıdığını, Cemaat oturmaları sonunda sadaka kutusuna para attıklarını söyledi.
İMAMIN ÜZERİNE YÜRÜDÜĞÜ İDDİASI
Organize Sanayi Camii'nde Cuma çıkışında imamın üzerine yürüdüğü iddialarının yalan olduğunu söyleyen Tuna, "Cami imamı her zamanki imam değildi, vaaz sırasında siyasi söylemlerde bulundu, bu söylemleri, cami içerisinde de tepkilere neden oldu. Cami çıkışı 50 kişilik bir grup imamın çevresinde toplanarak konuyu görüşüyorlardı. Ben de bir sorun olmaması için kalabalığın yanına gittim" dedi.
MEHMET KARAKAYA'NIN SAVUNMASI
Tutuklu sanık Mehmet Karakaya ise yönetimine 2007 de girdiği Kılıçaslan Eğitim Vakfının, birçok devlet adamı tarafından takdir gördüğünü, yönetime girmesinde bu takdirlerin etkili olduğunu söyledi. Vakfın programlarına, temel atma törenlerine birçok siyasetçi ve bürokratın katıldığını öne süren Karakaya, şunları söyledi: "Vakıf faaliyetlerinin terör suçuna delil olacağını bilseydim bu işlere hiç girer miydim? Bundan sonra bir yolun ortasında taş görsem almam. 2 tane öğrenciye burs verdik, şimdi terör suçundan yargılanıyoruz. Bana ne, kim okursa okusun. Ben neymişim ki terör örgütünü yönetmişim, hükümeti devirmeye kalkışmışım. Ben hapis yatıyorum, yönetiminde olduğum vakfın başkanı dışarıda. Başkan Yılmaz Akansu bizi yılan gibi soktu. Uğruna canımı vermeye hazır olduğum devletimin şefkatli kanatlarını bekliyorum. Yalan söyleyip beraat etmek istemiyorum."
DİĞER SANIK SAVUNMALARI
Ayrıca tutuklu sanıklar Nurullah Sarıöz, Osman Büyükata, Arap Ali Aksoy, Mustafa Ahi ve Mahmut Alak da haklarındaki iddiaları reddederek, tahliyelerini istedi.
04.11.2016 GÜNKÜ CELSEDE YAŞANANLAR
Duruşmanın dördüncü gününde, sanıkların savunmaları devam etti. Sabahki bölümde tutuklu işadamları Halit Gazezoğlu ve Necmi Somtaş savunma yaptı. Mahkeme heyeti üç gün sürmesi planlanan davada diğer tutuklu ve tutuksuz sanıkların savunma yapamamaları nedeniyle davayı 4. günde de sürdürmeye karar vermişti.
Kayseri'de 1 Kasım'da başlayan ve 3 Kasım'da tamamlanması gereken ilk duruşmada, sanıkların savunmasının uzaması üzerine devam edildi. FETÖ davasının dördüncü gününde ilk savunmayı tutuklu iş adamı GESİAD eski Başkanı Hamdi Kınaş yaptı. 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada yöneltilen suçlamaları kabul etmeyen işadamı Hamdi Kınaş, "Ülkeme, vatanıma ihanet düşüncesi asla olamaz. Örgüt üyeliği yöneticiliği iddialarını kabul etmiyorum. Melikşah Üniversitesi'nin mütevelli heyetinde bulundum, toplantılara katıldım. Ancak, bu toplantıların hepsi üniversitenin tanıtılması amacıyla yapılan toplantıydı. FETÖ terör örgütünde görev yapmadım ve hiyerarşik yapısında bulunmadım. Ülkenin ekonomisine katkı sunarken, tutuklanmayı kabul edemiyorum. Hatta, 1 yıl içerisinde tutuklu kaldığım süreyi bazen rüyamı görüyorum diye nitelendiriyorum" dedi.
İddianamede yer alan ABD'ye para gönderdiği iddiaları hakkında da konuşan Hamdi Kınaş, "İki çocuğum ABD'de okuyor, okula eğitim masrafı ve bağış parası gönderdiğim doğrudur. Bu okullar devlet protokolünün ziyaret ettiği okullardır" diye konuştu.
Tutuklu iş adamı Hamdi Kınaş'ın avukatı CHP Konya eski milletvekili Atilla Kart ise, yaptığı savunmayı iki aşamalı olarak gerçekleştirdi. Genelleme ve suç isnatlarına yönelik savunma yapan Kart, "15 Temmuz sadece Cumhurbaşkanına, hükümete yapılan bir darbe girişimi olarak nitelendiriliyor, bu doğru değildir. Darbe girişimi Türkiye'ye yapılmak istenmiştir. Bu olayla ilgili birileri yargıya tavsiyelerde bulunmasın. Yargı kendi öz iradesi ile gereğini yapsın. Şu an 12 Eylül'den Silivri'den daha vahim bir durum yaşanıyor" diye konuştu.
Davanın siyasi ilişkilerinde ortaya çıktığı bir dava olduğuna dikkat çeken Avukat Kart,
"Zamanında merhum Başbakan Bülent Ecevit de bu harekete sempati duymuştur. Ancak, duygularını açığa vurmamıştır. Yaşanan süreçle ile ilgili 2002 yılından gelerek bakmak lazım Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 'Seversiniz, sevmezsiniz kendisi bilge insandır, böyle söylemekten men ederim' demiş. Kayserili Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki 4 Haziran 2010'da 'Türkçe olimpiyatları projesi müthiş bir projedir. Muhterem hoca efendinin ellerinden öperim' demiştir. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, okullarla ilgili genelge çıkarttıklarını belirterek 'Bu okullara sahip çıkın' açıklamalarında bulunmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 yılında Bank Asya'ya hesap açtırıyor, siz sanıklara neden Bank Asya'dan hesap açtırıyor, para yatırıyorsunuz diye soruyorsunuz. Bu imkanları devlet yaratmış. 2013 yılında Ahmet Davutoğlu Pensilvanya'ya gitti, Abdullah Gül, 'Benim haberi yoktu' diyor. Davutoğlu da 'Ben bunamadım' diyor. 14 Mayıs 2013'de 'Bitsin bu hasret' diyen kim? Gazetecilerin Pensilvanya'ya gidecek misiniz sorusuna 'Gökten ne yağmış da yer kabul etmemiş' cevabını veren sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan değil mi?" dedi.
Hamdi Kınaş'ın telefonunda çıkan belgelerin yasal olmayan şekilde teknik müdahale ile telefon içerisinde yüklendiğini söyleyen Avukat Atila Kart, "Hamdi Kınaş'ın ABD'ye gönderdiği para, iddianame yer aldığı gibi 320 bin dolar değil, 2 çocuğu için 600 bin dolardır. 2 çocuk için beş yıllık eğitime bölündüğünde yıllık 60 bin dolara tekabül eder ve bu son derece normal bir rakam. İddia edilen arsa kapatma davasıyla ile ilgili ise, davanın neden geciktirildiği konusunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Sebebi bazı isimlerin ortaya çıkması mıdır? İddianamede yer alan Ayaz kod adlı gizli tanığın gizliliği kalmamıştır" diye konuştur.
Mahkeme, tutuklu Hamdi Kınaş ve avukatı Atilla Kart'ın savunmasının ardından mahkemeye öğle tatili nedeniyle ara verdi.
Mahkeme heyeti verilen aranın ardından tutuklu Mahmut Alak, Mustafa Ahi, Arap Ali Aksoy'un savunmasını aldı.
SANIKLAR SUÇLAMALARI REDDETTİ
Mahkeme heyeti verilen aranın ardından tutuklu Mahmut Alak, Mustafa Ahi, Arap Ali Aksoy'un savunmasını aldı. Mahmut Alak yaptığı savunma da suçlamaları hiçbir şekilde kabul etmesinin mümkün olmadığı belirterek, "Yurt içi ve yurt dışına hiçbir şekilde para transferim olmadı. ByLock kullanıcısı değilim. Tanıkların ifadesi yalandır. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.
Mustafa Ahi ise yaptığı savunma da hiç kimseden himmet adı altında para istemediğini belirterek, şöyle konuştu:
"Yaklaşık 2 aydır cezaevindeyim. Ben, hiç kimseden himmet adı altında para istemedim. Katıldığım oturmalarda yöneticilik yaptığım iddiaları asılsızdır. Hakkımda açıklama yapan tanıklardan Mustafa Andaç'ı Tayland iş gezisinde tanıdım. Zaman Üniversitesinin açılışı için Kamboçya'ya gittik. Bu açılışta dönemin bakanı Bülent Arınç'ta vardı. Bazı tanıkların ifadesi bana beslediği husumetten kaynaklı olabilir. Ben bırakın himmet adı altında para istemeyi, borcumu bile isteyemeyen adamım. İş yerinde ele geçen gazeteler ve oturma listesi benim odamdan çıkmamıştır. Oturma listesinde bulunan hiç kimseyi de tanımıyorum. FETÖ üyeliğimi gösteren hiçbir belge yoktur. Gittiğim Mardin gezisinde de Kayseri'den heyet olarak gittik ve bu ziyarette dönemin belediye başkanı Mehmet Özhaseki'de vardır."
Kılıçaslan Eğitim Vakfı yöneticiliğinden dolayı tutuklu bulunan Arap Ali Aksoy ise mahkemede yaptığı savunma da FETÖ üyesi olmadığını ifade ederek, "67 yaşında kamu kurumundan emekliyim. Adliye'nin yolunu bile bilmezdim. Vakıf yöneticiliğim dönemde kanuna aykırı bir tek işim olmamıştır. Benim vakıf yöneticiliğime gelmemi müşteki sanık olan Yılmaz Akansu istemiştir. Beni tanımadığını söylemesi doğru değildir. Hoş Yılmaz Akansu kendi damadını bile tanımıyor. Battalgazi A.Ş ile ilgili de benim dönemimde hiçbir gayrimenkul kiraya verilmemiştir. Kira kararları Yılmaz Akansu'ya aittir. Dini duyguları istismar ederek himmet adı altında kimseden para alıp, gülenist kuruluşlara göndermedim. İddianamede yer alan Sıtkı Baş'ı da tanımam ve hiç görmedim" dedi
Mahkeme heyeti verilen aradan sonra akşam saatlerinde devam ettiği duruşma da tutuklu sanıklardan Mehmet Karakaya, Nurullah Sarıöz ve Hacı Osman Büyükata'nın savunmalarını aldı. Sanıklardan Mehmet Karakaya yaptığı savunmada iki öğrenciye verdiği ve Kılıçaslan Vakfı Başkanı Yılmaz Akansu'nun verdiği ifadelerden kaynaklı tutuklu olduğunu belirterek, "Kılıçaslan Eğitim Vakfı'nın en önemli yatırımlarından biri Kılıçaslan Eğitim Kurumlardır. Ayrıca her yıl mütevelli heyetinin kararları ile 200'ü aşkın öğrenciye burs vermekteyiz. Biz sadece öğrenciye burs veririz, öğrencinin nerede hangi evlerde kaldığı beni ilgilendirmez. Kendisinden habersiz burs verildiğini iddia eden öğrenci üç kez ATM'den burs parası çekmiştir. Öğrencilerin neden bu şekilde ifade verdiğini anlamakta zorluk çekiyorum. Burs verdiğimiz öğrenci mütevelli heyetindeki kimseyi tanımaz, tanırsa vereceğiniz cezayım. Biz vakıf olarak yaptığımız yatırımlar protokol törenleri ile açıldı, biz açılışlarda ön tarafta yer bile bulamadık. 17/25'in ne olduğunu halen bilmiyorum, benim başımda on tane 17/25 var. Bundan sonra ' Yolun üstünde taş görsem dahi almayacağım' "dedi. Karakaya'nın bu sözleri mahkeme salonunda gülüşmelere neden oldu. Mehmet Karakaya savunmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim mütevelli heyeti toplantılarımız, öyle Milli Güvenlik Kurulu toplantısı gibi değildir. Herkesin iş yeri farklı yerlerde olduğu için sıklıkla toplantı yapmamız mümkün değildir. İki çocuğun ifadesiyle 5 aydır tutukluyum. Burs vermekten tutuklandım, birde üstüne hükümeti devirmeye teşebbüs ve terör örgütü üyeliği suçları yöneltilince ben neymişim dedim. Burs verdiğimiz öğrencilerinden parayı çekmiyor ve benim bir tanıdığım bu parayı çekiyorsa beni idam edin. Müşteki sanık Yılmaz Akansu, şüpheli sanık ancak neden burada yok. Mütevelli heyetinin kararlarında Yılmaz Akansu'nun sahte olan imzasını ise yanındaki eski polis Mustafa isimli atmıştır. Ben sadece babamın elini öpen bir adamken, Akansu yaşlı adam dedik elini öptük o da bizi yılan gibi soktu. Benim mütevelli heyet kararlarındaki imzamı kim attı bilmiyorum ama benim imzam şereflidir, bu konuda oğlum bile imza atmış olsa peşini bırakmayacağım. Ben yalan söyleyip bırakın beraat etmeyi cennete bile gitmek istemiyorum. Bazı sanıklar gibi oturmalara da katılmadım, ben evde oturmaya bile zamanı olmayan adamım. Yakalandığım söylemlerini de kabul etmiyor tahliyemi istiyorum."
Tutuklu Nurullah Sarıöz ise yaptığı savunma da suçlamaları kabul etmediğini belirterek, "Kılıçaslan Vakfından Yılmaz Akansu'nun isteği ve toplantıdaki oy birliği kararı ile görev yaptım. Kılıçaslan Vakfı'nın kuruluş yıldönümünü hatırlayan Yılmaz Akansu, mütevelli heyetini tanımadığını söylüyor. Bunu nasıl söyler, beni heyete alan kendisidir. Silahlı terör örgütüne üye olduğum iddiası beni üzmüştür. FETÖ'ye hiçbir zaman sıcak bakmadım, düşüncelerini onaylamadım. ByLock kullandığım iddialarını kabul etmiyorum, teknoloji konusunda fazla bilgi sahibi değilim" dedi.
Yargılamanın üçüncü gününde savunma yapan son sanık Hacı Osman Büyükata oldu. Büyükata yaptığı savunmada şunları söyledi:
"2008 yılında ABD'de iddianamede yer alan okula gittim. Orada 1915 yılındaki Ermeni meselesini Türklerin ağzından duymalarını sağladıklarını anlattılar. İddianamede geçen okul Cumhurbaşkanımızın takdirlerine mazhar olmuş bir okuldur. Yaptığım yardımları da devlet büyüklerimizin teşviki ile yaptım. Suçlandığım Kimse Yok mu Derneği yöneticiliğimde terör örgütüne kesinlikle finans sağlanmamıştır. Devlet büyüklerimizin ayakta alkışladığı kurumlarda görev yaptım. Bende devlet büyüklerim gibi kandırılmışım. Allah ve Milletimiz bundan dolayı beni affetsin, tahliyemi istiyorum."
ALİ DEMİR'İN SAVUNMASI
Kayseri'de FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamındaki, 67 şüphelinin yargılandığı ilk duruşmanın dördüncü gününde, eski ÖSYM Başkanı Ali Demir savunmasını sundu.
2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, ancak kalabalık nedeniyle konferans salonunda gerçekleştirilen duruşmanın dördüncü gününde ÖSYM eski Başkanı Ali Demir'in savunması alındı.
Ali Demir hakkında, 2013 yılında, kendisinin cemaat abisi olan Ömer Koçak'ın, soruların cemaat evlerinde kalan öğrencilere verilerek, 21 Mart 2013 tarihinde yapılan Askeri Lise Sınavlarında kopya çekildiğine dair şikayeti üzerine, silahlı terör örgütüne üye olmak ve ÖSYM kanununa muhalefet suçlarından dava açıldı. 10 aydan bu yana tutuksuz yargılanan, adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı bulunan ve 3 aydan bu yana banka hesapları bloke edilen Ali Demir, savunmasında, evrak imha ederek, bunlarla FETÖ/PDY terör örgütünü desteklemek gibi bir suçu olmadığını, 6114 sayılı ÖSYM Kanununun hazırlanmasında bizzat çaba göstermesine rağmen, aynı kanundan dolayı yargılanmaktan dolayı üzüntü duyduğunu dile getirdi.
Ömer Koçak'ın söz konusu ihbarı, önce ÖSYM Merkezine gelerek kendilerine yaptığını belirten Ali Demir, ardından Başsavcılığı arayarak konuyla ilgili yasal şikayet olduğunu öğrendikten sonra, sınavla ilgili incelemeyi toplu kopya analizi yöntemi ile yaptığını ifade etti. Analiz kapsamında, Kayseri'de sınava giren bin 800 civarında öğrencinin soru kitapçıklarında, en fazla 4 yanlışta birleşen 15 öğrencinin soru kitapçığını incelediğini belirten Ali Demir, 2013 yılı Nisan ayında gerçekleştirilen Askeri Lise Sınavlarında herhangi bir kopya durumunun söz konusu olmadığını öne sürdü. 10 aydan bu yana süren adli kontrol şartı, yurt dışına çıkış yasağı ve banka blokelerinin kaldırılması talebinde bulunan Ali Demir, şu iddialarda bulundu:
"15 kitapçığı inceledikten sonra, sınavda herhangi bir kopya bulgusuna rastlamadığım için konuyla ilgili resmi yazışmaları yaptım. Kitapçıkları da başkanlık kasasına kaldırdım, ancak oraya kaldırdığım davanın açıldığı 2015 yılında aklıma geldi. Kendi hazırladığımız ÖSYM Kanununda, soru kitapçıklarını muhafaza etmekle alakalı olarak, daha önce 100 gün olarak belirlenen süreyi 6 aya çıkarmıştık. Ben de kanunda olduğu üzere, söz konusu sınavın kitapçıklarını 6 ay beklettim. Dolayısıyla bekleme süresi 13 Kasım 2014'te sona erdi. 2014 Aralık tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2013 Nisan ayında yapılan bu sınav ile ilgili belgeleri göndermemizi istedi. Ben de resmi yazı ile ÖSYM'nin ilgili dairesine konuyu bildirdim. O daire de bilgi verdi ve soru kitapçıklarının yasal süre içerisinde imha edildiğini belirtti. Ancak o süre zarfında ben araştırma için aldığım kitapçıkların kasamda durduğunu hatırlamadım. ÖSYM'de soru kitapçıklarının imhası yasal zorunluluktur. Hukuken saklanması gereken bir evrakı imha ettiğim şeklindeki suçlama doğru değildir. İmha etme sürecim bitmesine rağmen yanıltıcı bilgi verdiğim iddiası da doğru değildir. Sistem gereği ilgili daire başkanlığı yanıt vermiş, başkan yardımcım Ömer Pekşen de ben izinli olduğum gün belgeyi imzalamıştır. Kasadaki 15 kitapçık da daha sonra Savcılığa iletilmiştir. Ömer Koçak'ın iddiaları da tutarsızdır. 2013 Nisan ayında yapılan Askeri Lise Sınavlarındaki kopya iddiaları doğru değildir. Eğer böyle bir bulguya rastlasa idim ben kendim sınavı iptal ederdim."
DURUŞMA SONA ERDİ: 3 TAHLİYE
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Kayseri'deki soruşturma kapsamında 68 sanığın yargılandığı davada, Bekir Boydak, İlyas Boydak ve Mehmet Karakaya ilk duruşmada tahliye oldu.
Kayseri'de FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, iş adamları Hacı, Memduh ve Şükrü Boydak, Hamdi Kınaş ve Halit Gazezoğlu, eski ÖSYM Başkanı Ali Demir ile örgütün il imamı Sıtkı Baş'ın da aralarında yer aldığı 68 sanığın yargılandığı dava 250 kişilik Kayseri Adalet Sarayı Konferans Salonu'nda görüldü.
4 GÜNDE 25 SANIK DİNLENDİ
Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşması 4 gün sürerken, 4 günde 25 sanık savunma yaptı. Yakalama kararı olan ve yakalanan sanık Hüseyin Aydın ise iddianame eline geçmediği için savunma yapmayacağını söyledi.
İLK DURUŞMADA 3 TAHLİYE
Mahkeme heyeti yapılan yargılama sonucu tutuklu sanıklar Bekir Boydak, İlyas Boydak ve Mehmet Karakaya'nın tahliyesine karar verdi. Mide kanseri olduğunu söyleyen tutuklu sanık Hacı Boydak ile prostat hastası olduğunu söyleyen tutuklu sanık Arap Ali Aksoy'un ise Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmesine hükmeden mahkeme heyeti, diğer tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme ayrıca ÖSYM eski Başkanı Ali Demir'in maaşındaki blokenin ve yurtdışı yasağı ile adli kontrol kararının kaldırılmasına, emekli maaşları bloke olan sanıkların da maaşları üzerindeki blokelerinin kaldırılmasına karar verdi.
DAVAYA 9 OCAK'TA DEVAM EDİLECEK
Davanın ilk duruşması 4 gün sürerken, duruşma 9, 10, 11, 12 ve 13 Ocak 2017'ye ertelendi.
SES KAYDI YAPAN İZLEYİCİ İÇİN TUTANAK TUTULDU
Duruşmanın yapıldığı, Kayseri Adliyesi konferans salonuna gazetecilerin bilgisayar veya cep telefonu gibi dijital materyalle girmelerine müsaade edilmedi.
Mekanın kısıtlılığı gerekçesiyle her sanığın bir yakınının salona girmesine izin verildi. Salonda ses kaydı yapan izleyicilerden biri hakkında polis tarafından tutanak tutuldu.
Sanıklardan Hacı ve Memduh Boydak'ın savunmasını, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in de avukatlığın yapan Bülent Hayri Acar, Hamdi Kınaş'ın savunmasını ise eski CHP Konya Milletvekili Atilla Kart yapıyor.
İDDİANAME/SUÇLAMALAR
'2016/10022' Esas Numarası ve 2016/10022 iddianame numarası ile açılan ve ilk duruşması 3 gün sürmesi beklenen davada, sanıklar Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve başkaca suç işleme, Cumhurbaşkanına hakaret, devletin güvenliğine veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşmak, hakaret, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini düşürmeye teşebbüs, silahlı terör örgütü yöneticisi olmak, resmi belgede sahtecilik, hizmet sebebiyle emniyete suistimal, ÖSYM Kanununa muhalefet, terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet suçlarından yargılanıyor.
Davada 12 müşteki arasında Türkiye Katılım Bankası Anonim Şirketi, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği de bulunuyor.
KAYSERİ FETÖ DAVASI İDDİANAMESİ 2 BÖLÜMLÜ
Belge, bilgi ve tanık ifadelerine dayandırılan iddianame, iki bölümden oluştu. İlk bölümde, FETÖ silahlı terör örgütünün yapısı, işleyişi, ülke içerisindeki faaliyetlerinin neler olduğu belirtilirken, ikinci bölümde örgütün Kayseri il yöneticileri ve örgüt üyeleri ve eylemleri kanıtları ile ile sıralandı. İddianamede, şöyle denildi:
"Cumhuriyet Başsavcılıklarınca da bu örgütle ilgili soruşturmaların yürütüldüğü anlaşılmış olup soruşturmamıza ışık tutması açısından değişik İl Cumhuriyet başsavcılıklarınca yürütülen soruşturmaların ve hazırlanan iddianamelerin numaraları birinci bölümde detaylı olarak anlatılmıştır.
"ÖRGÜT, SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ"
Bahse konu örgütün silahlı örgüt olduğuna dair Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2016/74 sayılı kararı da dosyaya eklenmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2014/21792 nolu soruşturma dosyasında aşağıda belirtilen soruşturma dosyaları birleştirilmiştir. Bu dosya üzerinden yürütülen soruşturmada, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması, Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde, örgütlü yapıya sahip bir örgütlenme olduğu ve soruşturma konusu yapılan terör örgütü olarak nitelendirilebileceğinin belirtildiği görülmüştür."
SANIKLAR
Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, zanlılar Sıtkı Baş, Hacı Boydak, Memduh Boydak, Yılmaz Akansu, Hamdi Kınaş, Halit Gazezoğlu, İlhan Miraboğlu, Mehmet Yıldız, Mehmet Çetin, Necmi Somtaş, Ahmet Türkmen, Bekir Boydak, Şükrü Boydak, Mehmet Fındık, Abdurrahman Haskaraman, Ahmet Doğan, Ali Demir, Arap Ali Aksoy, Birol Çelebi, Bünyamin Aksoy, Cengizhan Bingöl, Engin Yanık, Erol Boydak, Eşref Coşar, Hacı Osman Büyükata, Hamza Çim, Hasan Basri Doğan, Haşim Emirdağı, Hüseyin Aydın, Hüseyin Alpay, Hüseyin Güngör, İbrahim Ülger, İsmail Tuna, Köksal Erdoğmuş, Mahmut Alak, Mahmut Mert, Mahmut Göncü, Mehmet Filiz, Mehmet Karakaya, Mehmet Albayrak, Mehmet Kocatürk, Mehmet İslamoğlu, Metin Gök, Metin Çiftçi, Murat Bozdağ, Mustafa Özdemir, Mustafa Ahi, Muzaffer Güner, Nurullah Sarıöz, Nurullah İlgün, Osman Hilmi Özdil, Ömer Pekşen, Ömer Geneci, Ömer Yazıcı, Salih Akay, Servet Demirel, Sinan Ekin, Şaban Çınar, Şadi Günek, Şahin Ekici, Tamer Oğuz, Yahya Karadeniz, Yunus Serin, Mustafa Boydak, Halit Bayhan, İlyas Boydak, Adem Çelik ve Erkan Yıldız, "Anayasayı ihlal, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini düşürmeye teşebbüs, silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi olmak, resmi belgede sahtecilik, hizmet sebebiyle emniyete suistimal, ÖSYM kanunu ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet" suçlamalarıyla yargılanıyor.
Sanıklar hakkında 2014 ve 2015'te açılan çeşitli soruşturmalara ait dosyalar da bu dava çatısı altında birleştirildi. Davaya, dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da müşteki sıfatıyla müdahil oldu.
Davanın iki bölümden oluşan iddianamesinin ilkinde, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığınca düzenlenen rapor doğrultusunda silahlı terör örgütünün yapısı, işleyişi, ülke içerisindeki faaliyetlerine ilişkin bilgiler aktarılıyor. Örgütün hiyerarşik yapısı hakkında bilgiler paylaşılan iddianamede, FETÖ'nün kuruluşundaki yemin metni ve yemin eden örgüt üyelerinin uymaları gerektiği belirtilen "18 maddelik kurallar"a da yer veriliyor.
İddianamenin ikinci bölümünde ise FETÖ'nün Kayseri yöneticileri, örgüt üyeleri ve eylemleri delillerle anlatılıyor. Bu bölümde, örgüt liderinin Fetullah Gülen, "il imamı"nın Sıtkı Baş, üst düzey mütevelli heyeti (yöneticisi) üyelerinin Mehmet Yıldız, Hamdi Kınaş, Memduh Boydak, Hacı Boydak, Ahmet Türkmen, Halit Gazezoğlu, İlhan Miraboğlu, Necmi Somtaş, Mehmet Filiz, Mustafa Ahi ve Mehmet Çetin, diğer zanlıların ise FETÖ üyesi oldukları ifade ediliyor.
Suç tarihinin 15 Temmuz ve öncesi olduğu belirtilen iddianamede, sanıkların eylemlerine uyan sevk maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılmaları isteniyor.
Askeri liselere giriş sınavlarında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla 2014'te başlatılan ve FETÖ üyelerine yönelik genişletilen soruşturma kapsamında, sanıklardan Hacı, Memduh, Bekir, İlyas ve Şükrü Boydak, Hamdi Kınaş, Halit Gazezoğlu, Necmi Somtaş, Mehmet Fındık, Arap Ali Aksoy, Hacı Osman Büyükata, Nurullah Sarıöz, Yahya Karadeniz, Adem Çelik, İsmail Tuna, Mahmut Alak, Murat Bozdağ, Mustafa Ahi daha önce tutuklanmıştı. Eski ÖSYM Başkanı Ali Demir, askeri liselere giriş sınavlarında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla ilgili soruşturma kapsamında mahkemeye ifade vermiş ve adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Kırgızistan'a kaçtığı belirlenen "il imamı" Sıtkı Baş'ın da aralarında bulunduğu zanlılardan 13'ü ise aranıyor.
DARBEDE TUTUKLANAN RÜTBELİ 2 ASKER, DARBEDEN 8 GÜN ÖNCE MİSAFİR EDİLMİŞ
Kayseri'deki FETÖ iddianamesinde, Boydak Holding eski yöneticilerinin örgütle olan ilişkilerine yönelik soruşturmanın detayları da kamuoyu ile paylaşıldı.
Boydak Holding'in FETÖ desteği Kayseri iddianamesinde yer aldı. İddianamede, 7 Temmuz'da Ankara'dan Kayseri'ye gelen ve "Muhabbet Fedaileri" olarak adlandırılan 2 rütbeli askerin Melikşah Üniversitesi öğretim üyesince misafir edildiği, bu askerlerin darbe girişiminin ardından, tutuklandığı belirtildi.
Kayseri'deki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) iddianamesinde, Boydak Holding eski yöneticilerince, şirket ortaklarının kar paylarından "Zekat ve sosyal yardım" adı altında FETÖ'ye himmet kesintisi yapıldığı, çalışanların Zaman gazetesine abone yapılarak, ücretinin şirketten ödendiği, sahibi oldukları firmalarla ticaret yapan esnaf ve iş adamlarından örgüte ve bünyesindeki eğitim kurumlarına himmet ve bağış adı altında para toplandığı bilgisine yer verildi.
FETÖ'ye yönelik soruşturma kapsamında, aralarında iş adamları Hacı, Memduh ve Şükrü Boydak, Hamdi Kınaş ve Halit Gazezoğlu, eski ÖSYM Başkanı Ali Demir ile örgütün "İl imamı" Sıtkı Baş'ın da bulunduğu 68 sanık hakkında, "Anayasayı ihlal, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini düşürmeye teşebbüs, silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi olmak, resmi belgede sahtecilik, hizmet sebebiyle emniyete suistimal, ÖSYM Kanunu ile Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet" suçlamasıyla dava açılmıştı.
Sanıklar hakkında 2014 ve 2015'te açılan çeşitli soruşturmalara ait dosyalar da bu dava çatısı altında birleştirildi. Bu kapsamda hazırlanan iddianamede, Boydak Holding eski yöneticilerinin örgütle olan ilişkilerine yönelik soruşturmanın detayları da paylaşıldı.
Bilgi sahibi sıfatıyla ifadesine başvurulan şirket ortaklarından A.B, Boydak Holding AŞ.nin yüzde 1,77 hissedarı olduğunu, Boydak ailesi ile bu ticari ilişkisi dışında başka bir ortaklığının veya akrabalığının bulunmadığını anlattı.
"KESİLEN PARANIN NEREYE GİTTİĞİ KONUSUNDA BİLGİM YOK"
2007 yılından itibaren de ortaklık dışında şirketle birebir bağının kalmadığını vurgulayan A.B, şu bilgileri verdi:
"Yaklaşık 4 yıldır kar paylarımızdan ciddi oranda zekat adı altında kesinti yapılıyor. Bazen de şirkette sermaye artırımı yoluna giderek verdikleri kar payını geri alıyorlar. Türkiye Finans bankasındaki hesaplar incelenirse bu durum ortaya çıkacaktır. Tekrar çekilen paralara ilişkin olarak düzenlenen dekontlardaki imzalar da bana ait değil. Yıl sonunda bize 'kar payı olarak almanız gereken miktar üzerinden şu kadar lira zekat hesabınıza yazıldı' şeklinde bilgisayar çıktısı geliyor. Bu durumu birkaç defa Mustafa Boydak'a söyledim ama Hacı ve Şükrü Boydak ile konuşmamı söyledi. Hacı Boydak bizi muhatap kabul etmediği için hiç görüşmedim. Melikşah Üniversitesine de kar payımız üzerinden para kesiliyordu. Fakat ne kadar kesildiğini bilmiyorum. Zekat adı altında kar payımızdan kesilen paranın nereye gittiği konusunda da bilgim yok."
İddianamede, A.B'nin söz konusu banka hesabında yapılan incelemede, 2011'de 295 bin 681 lira, 2012'de 419 bin 101 lira, 2013'te 116 bin 437 lira, 2014'te 387 bin 30 lira sosyal yardım ve zekat adı altında kesinti yapıldığının belirlendiği bilgisine yer verildi.
G.B de Boydak Holding AŞ'de yüzde 1,33 hissesi olduğunu, aynı zamanda Hes Kablo AŞ ve Türkiye Finans AŞ ile diğer şirketlerde de hissesi bulunduğunu bildirdi.
KAR PAYINA SOSYAL YARDIM VE ZEKAT KESİNTİSİ
Boydak ailesiyle ticari ilişkisi dışında yakın akrabalığı olmadığını ifade eden G.B, şu bilgileri verdi:
"Şirketlerden yıl bazında kar dağıtımı yapılır. Yönetimdekiler kendi kafalarına göre bizlere kar payı dağıtımı yaparlar. Benim Türkiye Finans Kayseri Şubesinde hesabım vardır. Bu hesaba kar payı aktarımı yapılır. Kar payının ne kadar dağıtılacağı, ne zaman dağıtım yapılacağı hususu Boydaklar'ın kendi inisiyatifindedir. Ben yönetim kurulunda değilim. Şirketlerde herhangi bir aktif görevim yoktur. Bize bilgi dahi sunulmaz. Kar payı olarak ödenmesi gereken miktar üzerinden yönetimin sosyal yardım ve zekat adı altında para kesintisi yaptıklarını biliyorum. Kesintinin nasıl yapıldığını bilmiyorum. 2007 yılında Türkiye Finans bankasındaki hissemizin satılmasından sonra bize düşen miktar ödenmemiştir. Diğer ortaklara da ödenmediğini biliyorum. Bu paradan elde edilen faiz nereye gitti, ne gibi bir işlem yapıldı bilemiyorum. Bu paranın da elde edilen faizin de araştırılması lazım. Biz Boydak Holding bünyesinde yapılan hiçbir toplantıya çağrılmadık ve katılmadık. Tarafımıza herhangi bir açıklama da yapılmamıştır."
KENDİLERİNİ UYARAN YÖNETİCİYİ İSTİFAYA ZORLAMIŞLAR
G.B, Hacı, Mustafa, Memduh, Şükrü, Aliye, Sami, Erol ve Bekir Boydak ile Murat Bozdağ ve eşlerinin Fetullah Gülen cemaatiyle iç içe olduklarını bildiği iddiasında bulunarak, şunları anlattı:
"Bu isimlerin himmet topladıklarını, burs topladıklarını, cemaate destek olduklarını biliyoruz. Bu amaçla bizim kar paylarımızdan da bahse konu cemaate finansal destek amacıyla zekat ve sosyal yardım adı altında para kesildiğini biliyorum. Kayıtlar incelendiğinde bu durum net olarak ortaya çıkar. Söylemiş olduğum isimlerin hepsinin de Amerika'ya Fetullah Gülen ile görüşmeye gittiklerini biliyorum."
Bu kişilerin Kurban Bayramı dönemlerinde de cemaate para topladıklarını öne süren G.B, şu bilgileri aktardı:
"Benden genellikle Aliye Boydak isterdi. Bu talepler genellikle sosyal yardım adıyla ve holdingden gönderilen paralardan sonra olurdu. Şirket, hissedarlara kar payı dağıtımı yapıldığını mesaj yoluyla bildirirdi. Ayrıca Zaman gazetesi aboneliği için de bizleri ararlardı. Bu süreçte, 2015 yılı içerisinde doğu ve güneydoğu Anadolu'da bulunan Fetullah Gülen örgütüne ait yurtlara yardım amaçlı para istenmiştir."
Bilgi sahibi olarak dinlenen E.B de yaklaşık 15 yıl çeşitli kademelerde yönetici olarak görev yaptığı holdingden, 2015 mart ayında istifa ederek, ayrıldığını belirtti.
Memduh ve Hacı Boydak'ın Fetullah Gülen cemaati ile yakın ilişki içerisinde bulunduklarını ve bu süreçte hem yaşadığını hem de gördüğünü belirten E.B, aktif olarak çalışan kişinin ise Memduh Boydak olduğunu kaydetti.
E.B, 17-25 Aralık sürecinde, devletin bahse konu cemaati terör örgütü ilan etmesinden sonra Hacı ve Memduh Boydak'ı sık sık "Devletin yanında olmaları gerektiği, yaptıkları işin yanlış olduğu" konusunda uyardığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bu süreçte Hacı Boydak'ı psikolojik olarak çok yıpranmış görüyordum. Bir görüşmemizde Memduh beye ağabeyinin bu durumunu söyleyerek, Hacı Boydak'ın hasta olabileceğini, psikolojisinin yerinde olmadığını ifade ederek cemaati desteklemekten vazgeçmelerini, devletin yanında yer almaları gerektiğini söyledim. Memduh Boydak ise 'ağabeyinin feraset sahibi olduğunu, yaptıkları işi bildiklerini, bilmediğimiz noktalar olduğunu" söyledi. Bu görüşmemizden birkaç gün sonra yani İnsan Kaynakları Müdürü Halit Bayhan aracılığıyla 'derhal izne ayrılmam, şirket aracının anahtarını teslim etmem ve Hacı Bey ile görüşmemem" bildirildi. Bu durum beni üzdü. Aynı zamanda işten ayrılmam gerektiği konusunda bir mesajdı. Ben de istifa ettim. İstifamdan sonra oğlum ve gelinim de işten çıkarıldı."
Holdingde çalıştığı dönemde kendisi ile birçok kişinin bilgi ve istekleri dışında Zaman gazetesine abone yaptırıldığını iddia eden E.B, abonelik bedellerinin ise Hacı Boydak ya da holding tarafından karşılandığı bilgisini paylaştı.
E.B, holding personeline cemaate ait yayınlardan da dağıtıldığına dikkati çekerek, "Cemaate ait ev ve yurtlardaki kanepe ve yatakların da yine holding tarafından karşılandığını biliyorum. Holding başka cemaatlere de yardım yapardı. Fakat ağırlıklı olarak Fetullah Gülen cemaatine yardım yaptıklarını biliyorum. Tam tarihi hatırlayamamakla birlikte Fetullah Gülen'in ağabeyi Erzurum'da vefat etmişti. Hacı ve Memduh Boydak başta olmak üzere bir grup özel uçakla Erzurum'a cenaze törenine katılmaya gitti. Ancak cenaze törenine Fetullah Gülen'in bile katılmadığını biliyorum." ifadelerine kullandı.
Boydak Holding'e iş yapan birçok firmadan, yapmış oldukları iş karşılığında alacakları paralardan şirketlerinin büyüklüklerine göre, Memduh Boydak tarafından para kesildiğini öne süren E.B şu bilgileri paylaştı:
"Bu konularda yetkili olan kişi Memduh Boydak'tır. Nazı geçen kişilere ise Hacı Boydak'ın devreye girdiğini biliyorum. Bu paraların ne şekilde ödendiğini, nerede kullanıldığını, cemaate nasıl aktarıldığını bilemiyorum. İlgili firmalardan bu anlamda serzenişler duyuyordum. Fakat işten olmamak için vermek zorunda kalıyorlardı. Şu an da korktukları için ifade veremiyorlar. Memduh Boydak ile Halit Gazezoğlu'nun çok sık görüştüklerini, birlikte hareket ettiklerini biliyorum. Memduh bey Amerika'ya sık gidip gelirdi. Hacı Boydak ise ara sıra gidip gelirdi."
"SEN CENNETTEN KÖŞKÜNÜ KAZANACAKSIN"
"Malazgirt" kod isimli gizli tanık ise 2014 yılının mayıs ayında Memduh Boydak'ın Melikşah Üniversitesi'nde çalışan tüm akademisyenleri Hacılar'daki dağ evine pikniğe çağırdığını, bu pikniğe tüm akademisyenlerin eşleri ile katıldıklarını anlattı.
Memduh Boydak'ın burada tüm masaları dolaşarak, "Bu dava bizim, öksüz değil, zafer bizim olacak. Beni hapse atarlarsa atsınlar. Girer hapis de yatarım" dediğini duyduğunu ileri süren gizli tanık, "Memduh Boydak'a 'Sen cennetten köşkünü kazanacaksın' vaadiyle Melikşah Üniversitesi'nin yaptırıldığını duydum." dedi.
RÜTBELİ İKİ ASKER 7 TEMMUZ'DA KAYSERİ'DE
Gizli tanık, Melikşah Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. B.Ü'nün de bu süreçte, "Bu işi darbe paklar, Erdoğan'ı iki asker gelir alır" şeklinde arkadaş ortamında konuştuğunu duyduğunu kaydederek, şöyle devam etti:
"7 Temmuz 2016 günü Ankara'dan 2 rütbeli askerin geldiğini, bu askerlerin B.Ü ile buluştuklarını, hatta bu kişileri evinde misafir ettiğini duydum. Bir hafta sonra da darbeye teşebbüs oldu. B.Ü, 15 Temmuz'daki darbe girişiminden sonra bu askerlerin tutuklandıklarını beyan etmiş. Gelen iki askerin FETÖ ile bağlantılı olduklarını ve 'Muhabbet fedaileri' olduklarını B.Ü arkadaş ortamında aktarmış. Ayrıca darbe olacağını bildiğini de düşünüyorum. Darbenin başarısız olması karşısında çok üzüldüğünü arkadaşlarından duydum. 2014 yılında gelen bir emniyet görevlisinin de 'Darbe olunca nereye kim gelecek liste hazır, devlet nasıl yönetilecek. Hatta Meral Akşener başbakan olacak' şeklinde beyanlarda bulunduğunu duydum. Bu şahıs Melikşah Üniversitesi'nin misafir öğretim üyesidir. Özellikle Çarşamba günleri geliyormuş."
İddianamede, Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Başkanlığı tarafından gönderilen hesap hareketlerine de yer verildi.
Bu çerçevede şüphelilerin ABD'deki ve yurt içindeki FETÖ ile bağlantıları olduğu bilinen çok sayıda kişi ve kuruluşa yüklü miktarlarda ödeme yaptığı belirlendi.
KREDİ KARTIYLA HİMMET
Bilgi sahibi olarak ifade veren Ş.T.B, 2005 yılında arkadaşının talebi üzerine bir öğrenci yurdunda sohbet toplantısına katıldığını, burada Erol Boydak'ın da bulunduğunu belirtti.
Toplantıda tanımadığı bir erkek şahsın kendilerine dini konularda anlatımlarda bulunduğunu, daha sonra yemek yediklerini ifade eden Ş.T.B, "Sohbete hocalık yapan şahıs bizden yurda bağış yapmamızı istedi. Ben de nakit olarak 500 lira civarında yardımda bulundum ancak karşılığında hiçbir belge verilmedi. Hatta bu hocanın elinde kredi kartı pos cihazı da vardı. Benimle birlikte sohbete katılan arkadaşlar da değişik meblağlarda para yardımını bu hocaya verdiler. Toplantılara katıldığım süre içerisinde toplamda 40-50 bin lira arasında para yardımında bulundum." değerlendirmesinde bulundu.
(05 Kasım 2016, 12:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: