TSK'daki FETÖ'cülerin 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Marmaris'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaldığı otele baskın düzenleyip 2 polisi şehit eden 'suikast timi'nden Çiğli 2. Ana Jet Üssü'nün imamı olduğu öne sürülen 'Paşa' lakaplı Astsubay Zekeriya Kuzu'nun ifadesi ortaya çıktı. Kuzu, ifadesinde FETÖ bağlantısı, suikast planının ayrıntıları ve sonrasında olay yerinden nasıl kaçtıklarına dair çarpıcı bilgiler aktardı: 'Arif ile yaptığımız sohbetlerde artık Fetullah Gülen'in ismi geçtiği gibi kitaplarını da okuyorduk. 2012 yılı Temmuz ya da Ağustos ayına kadar bu şekilde buluşmalarımız devam etti. Arif, bundan sonra görüşeceği kişi olarak 'Tahir' isimli, yine öğretmen olduğunu söyleyen bir kişiyle tanıştırdı. Tanıştığım bu 3 kişinin de ortak özelliği telefon kullanmamalarıydı. (Bir dolarlık banknotlarla ilgili soruya yanıt veren Kuzu), Bu dolarları Arif diye bahsettiğim kişi verdi. Uzun bir süre önce bir sohbetimiz sırasında Arif bana bir dolarlık banknot verdi. Bu parayı Amerika'da bulunan Fetullah Gülen'in gönderdiğini, 'bereket olsun' diye bu parayı cüzdanımda taşımam gerektiğini söyledi. Bu para halen Çiğli 2. Ana Jet Üssündeki 621099 plakalı askeri araçtaki cüzdanımda bulunur. (Marmaris'teki suikast girişimi sürecinde) Bir dinlenme sırasında İsmail Yüzbaşı isimli özel kuvvetçi bize dönerek, 'Burada hizmet hareketinden olmayan var mı?' diye sordu. Kimseden cevap gelmedi. Bu konuşma olduğu sırada biz 18 kişiydik. Normalde bu yapı 'tedbir kavramı' ile adlandırılan, kimsenin kimseyi tanımadığı, daha doğrusu hiçbir hizmet erbabının bağlı olduğu ağabeyi dışında kimseyi tanımadığı bir güvenlik tedbiri alır ancak astsubaylar olarak bizim en büyük zaafımız ağzımızın gevşekliğidir. Tedbir kavramına çok dikkat etmeyiz. Hizmet hareketinin içinde olduğunu düşündüğümüz bir astsubay varsa gider, onunla konuşur ve kendimizi de ifşa ederiz. Ben üs astsubayı olduğum için çok sayıda astsubay gelip kendisinin de bu gruptan olduğunu bana anlatmıştır...' Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast düzenlemeye kalkışan timden sadece Zekeriya Kuzu değil, diğer bazı askerler de itiraflarda bulundu ve suikast girişimi ile FETÖ bağlantı
29.10.2016 14:29 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konakladığı otele saldırı düzenleyen Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığının 'üs imamı' olarak bilinen 'Paşa' lakaplı darbeci Astsubay Başçavuş Zekeriya Kuzu'nun ifadesi ortaya çıktı. Darbeci Kuzu ifadesinde, FETÖ bağlantısı, suikast planının ayrıntıları ve sonrasında olay yerinden nasıl kaçtıklarına dair bilgiler aktardı.
15 Temmuz FETÖ'nün darbe gecesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldığı
Marmaris'teki otele suikast için gidenler arasında yer alan Çiğli 2. Ana Jet Üs
Komutanlığının 'üs imamı' olarak bilinen darbeci Astsubay Başçavuş Zekeriya
Kuzu, ifadesinde çarpıcı bilgiler verdi. 6 sayfalık ifadede darbeci Astsubay,
"Arif ile yaptığımız sohbetlerde artık Fetullah Gülen'in ismi geçtiği gibi
kitaplarını da okuyorduk. 2012 yılı Temmuz ya da Ağustos ayına kadar bu şekilde
buluşmalarımız devam etti. O dönemlerde bana tayininin çıktığını söyledi.
Israrlarıma rağmen nereye çıktığını söylemedi. Arif, bundan sonra görüşeceği
kişi olarak 'Tahir' isimli, yine öğretmen olduğunu söyleyen bir kişiyle
tanıştırdı. Tanıştığım bu 3 kişinin de ortak özelliği telefon kullanmamalarıydı"
dedi.
Foto: Zekeriya Kuzu (Hava Astsubay, Çiğli 2'nci Ana Jet Üs
Komutanlığı'ndaki 'FETÖ imamı')
-'Paşa' şeklinde kim hitap ederdi-
Darbeci Astsubaya, Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığındaki 'Paşa' lakabı da
soruldu. Kuzu bu soruya ise, "Paşa şeklinde bir lakabım yoktu. Bu şekilde bana
sadece 2. Ana Jet Üssü Komutanımız Tümgeneral Kubilay Selçuk hitap eder"
yanıtını verdi.
-Bir doları örgüt lideri Gülen göndermiş-
Bir dolarlık banknotlarla ilgili soruya yanıt veren Kuzu, "Bu dolarları Arif
diye bahsettiğim kişi verdi. Uzun bir süre önce bir sohbetimiz sırasında Arif
bana bir dolarlık banknot verdi. Bu parayı Amerika'da bulunan Fetullah Gülen'in
gönderdiğini, 'bereket olsun' diye bu parayı cüzdanımda taşımam gerektiğini
söyledi. Ben de gırgır olsun diye 'Hocanın başka işi yok mu, para dağıtıyor'
şeklinde cevap vermiştim. Bunun üzerine ben de aldığım parayı cüzdanımda
saklamaya başladım. Bu para halen Çiğli 2. Ana Jet Üssündeki 621099 plakalı
askeri araçtaki cüzdanımda bulunur. Aramızda daha sonra bu parayla ilgili bir
sohbet geçmedi. Paranın seri numarasıyla ilgili de herhangi bir bilgim
bulunmamaktadır" diye konuştu.
-Cumhurbaşkanı'na korkunç suikast detayı-
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast için giden timin başında olduğu
belirtilen Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile Çiğli 2. Ana Jet Üs
Komutanlığındaki Muharebe Arama Kurtarma (MAK) biriminde Albay rütbesiyle görev
yaptığı dönemde tanıştığını aktaran Kuzu, darbe girişiminin olduğu 15 Temmuz
günü Taner Binbaşı'nın kendisini arayarak Gökhan Paşa'nın üsse geldiğini ve
Ramazan Elmas Albay'ın odasında olduğunu haber verdiğini söyledi. Kuzu, Ateş'in
kendisine bir görev olduğunu, 36 kişilik malzeme ayarlamasını da söylediğini
aktardı.
-General'den Binbaşı'ya: "Bu işin erbabı sizsiniz, bundan sonra biz size
tabiyiz"-
Darbeci Astsubay, "Sönmezateş, bize bu fotoğrafın bulunduğu yerde üst düzey bir
PKK'lı yöneticinin olduğunu ve bunu alacağımızı söyledi. 'Ekibin genç ve toplama
ve bu işin nasıl olacağını' sorduğumda bana bununla ilgili uzun zamandır
hazırlanan özelci bir ekibin olduğunu, bizim artçı görev yapacağımızı söyledi.
Bu sayede arkadaşların tecrübe kazanacağını belirtti. Sonra göreve 'hayır' diyen
personel olup olmayacağını sordu. Biz de personeli motive edeceğimizi söyledik
ve yanından ayrıldık. Saat 19.00 civarı Taner Binbaşı, Gökhan General'in
çağırdığını söyledi. Yanına gittiğimizde tedirgin ve morali bozuktu. Görevin
iptal olduğunu, herkesin evlerine gidebileceklerini söyledi. Ben de üzerimi
değiştirmek için Hasan Üsteğmen'le Kaklıç'a gittim. Kendisiyle çay içerken Taner
Binbaşı beni aradı. Derhal gelmemizi istedi. Dönüp Gökhan General'in yanına
çıktık. Kendisi misafirlerin geleceğini, göreve bugün çıkabileceğimizi ancak
gelecek misafirlerin ilk başta beklenilen sayıda olmadığını, bizim ekip dahil 27
kişilik malzeme hazırlamamız gerektiğini söyledi. Bir Skorsky, 14 civarında özel
kuvvet personeli indirdi. Onları arabamıza alarak malzemeliğe götürdük.
Liderleri daha önceden tanımadığım Şükrü Binbaşıydı. Gökhan General, Şükrü
Binbaşı'ya 'bu işin erbabı sizsiniz, bundan sonra biz size tabiyiz' dedi. Şükrü
Binbaşı, belirlenen makineli tüfekçilere hava fotoğrafı üzerinden görevlerini
anlatıyordu. Kursiyerlerin de önünde bir terör örgütü liderini almaya yönelik
operasyon yapılacağını söylediğini öğrendim. Bu nedenle helikopter başına
giderken kursiyerler yanımıza gelip 'biz de gelelim' şeklinde coşkulu şekilde
talepte bulunuyordu" ifadelerine yer verdi.
-"Teslim olun, yoksa roket atacağız"-
Kuzu, şöyle devam etti:
"O esnada Gökhan General'in uçuş ekibine bağırdığını duydum. Yüksek sesle,
emirleri Genelkurmay adına Hulusi Akar'dan aldığını, derhal kalkmaları
gerektiğini söylüyordu. Bu esnada kim olduğunu hatırlamıyorum; ancak bizim
ekipten biri bana 'Cumhurbaşkanını almaya gidiyormuşuz' dedi. Ben de bu durumu
içerisinde bulunduğum helikopterin teknisyenine sordum. Kendisi bana baş
parmağını kaldırarak 'tamam' işareti yaptı."
-"Hırsızın çocukları, ininize girdik"-
Gökhan Sönmezateş'in o anlarda uçuş ekibine bağırdığını duyduğunu söyleyen Kuzu,
şunları anlattı:
"Yüksek sesle emirleri Genelkurmay adına Hulusi Akar'dan aldığını, derhal
kalkmaları gerektiğini söylüyordu. Pilotların ona cevap vermediğini duymadım.
Biz iptidai ve plansız bir şekilde 3 ayrı helikoptere bindirildik. Bu esnada kim
olduğunu hatırlamıyorum ancak bizim ekipten bana birisi 'cumhurbaşkanını almaya
gidiyormuşuz' dedi. Durumu içerisinde bulunduğum helikopterin teknisyenine
sordum. Kendisi bana başparmağını kaldırarak 'Tamam' işareti yaptı. Ancak,
söylediğimi anlayıp anlamadığımdan tam emin değilim. Orada helikopter
çalışıyordu ancak uçuşa geçmemiştik. Bir ara Ankara'ya gidileceği söylendi ve
havalandık. Gidiş güzergahında Ankara'ya gitmediğimizi anladım. Saati
hatırlamıyorum, telefonum ise açıktı. Bölgeye geldik ancak, bu bölge bana
gösterilen fotoğraftaki yer değildi. Fotoğraftaki yer bir koy içerisinde
ormanlık alanın ortasında bulunan birkaç binadan ibaretti. Burası ise, oteller
bölgesiydi. Daha doğrusu yerleşim yeri olduğunu hatırlıyorum. Helikopterden
indik. Özel Kuvvetler önden sivilleri uzaklaştırdı. Hatta havaya ateş ettiler.
En öndeki grup ile aramız da 50 metrelik mesafe açıldı. Önden bir silah sesi
geldi ve çatışma başladı. Villadan birisini çıkartıp bize doğru getirdiklerini
gördüm. Şükrü binbaşı orada bulunan villanın içerisindekilere 'Teslim olun yoksa
roket atacağız' diye bağırıyordu. Ancak, yanımızda roket yoktu. Bu şekilde
bağırdıktan bir süre sonra el bombasına ait olduğunu düşündüğüm patlama sesi
duydum. Sonrasında özel kuvvetler personelinin villa içerisinde çıkarttıkları
kişilere 'Burayı cehenneme çevireceğiz, hırsızın çocukları ininize girdik' diye
bağırarak sözler söylediklerini duyduk. Ben 'Hani inimize girecektiniz, biz
sizin ininize girdik' şeklindeki gibi sözler kullanmadım. Özel kuvvetler binadan
çıkardıklarını tekmeliyorlardı. Ancak, ben kimseye vurmadım. İçlerinden bir- iki
tanesi gelip bize kızarak 'Ne duruyorsunuz, içeriden malzeme alın, sağa-sola
ateş edin' dedi. Bu sözler üzerine binaya girdik. Yine özel kuvvetçiler bizim
personele içerinden çıkan polislerin üzerlerini aramalarını, cüzdanlarını
almalarını söyledi. Ben kimsenin üzerini aramadığım gibi cüzdanını da almadım."
Astsubay Kuzu, "Villadan birisini çıkartıp bize doğru getirdiklerini gördüm.
Şükrü Binbaşı, orada bulunan villanın içerisindekilere 'teslim olun, yoksa roket
atacağız' diye bağırıyordu; ancak yanımızda roket yoktu. Bu şekilde bağırdıktan
bir süre sonra el bombasına ait olduğunu düşündüğüm patlama sesi duydum"
şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanlığı korumalarının bulunduğu odaya girerek bir tüfek ve tabanca
aldığını, başka bir şey yapmadığını öne süren Kuzu, sürekli telefonla konuşan
Şükrü Binbaşı'nın, 'Buradan derhal kaçmalıyız, helikopter gelmiyor' sözleri
üzerine olay yerinden uzaklaşmaya çalıştıklarını; ancak ateş altında kalınca
Taner Binbaşı ile bir otele girdiklerini anlattı.
Yanlarına gelen gelen özel kuvvet ekipleriyle kumsala indiklerini, oradaki evin
içine girdiklerini aktaran Kuzu, burada da ateş altında kaldıklarını, silahını
sürünürken kumsalda bıraktığını, önlerine gelen özel güvenlik görevlisinin
tarifiyle ormanlık alana doğru ilerlediklerini ifade etti. Kuzu, "Şükrü Binbaşı,
bize Gökhan General ve ekibinin muhtemelen öldürüldüğünü, helikoptere yakıt
alamadıklarını söyleyerek, bundan sonrası için hayati idame yapacağımızı
söyledi. Kaçtığımız dönemde bizi yanına alan, yiyecek ve içecek veren, konaklama
imkanı sunan kimse olmadı. Kendi başımıza hayatımızı sürdürdük" dedi.
-Yüzbaşından darbeci askerlere: "Burada hizmet hareketinden olmayan var mı?"-
'Paşa' lakaplı darbeci asker Kuzu, "Bir dinlenme sırasında İsmail Yüzbaşı isimli
özel kuvvetçi bize dönerek, 'Burada hizmet hareketinden olmayan var mı?' diye
sordu. Kimseden cevap gelmedi. Bu konuşma olduğu sırada biz 18 kişiydik" diye
konuştu.
Marmaris'teki saldırıda polisi şehit eden kişinin Şükrü Binbaşı olduğunu da
iddia eden Kuzu, Binbaşı'nın kendisine ve ekibe polisi kendisinin öldürdüğünü,
kendisi ateş etmese polisin ona ateş edip öldüreceğini söylediğini de net
şekilde duyduğunu anlattı. Astsubay Zekeriya Kuzu, kaçtıkları sırada birkaç kez
teslim olmaları yönünde teklifinin olduğunu; ancak yine Şükrü Binbaşı'nın bu
teklifi polisin kendilerini gördüğü yerde öldüreceği gerekçesiyle kabul
etmediğini savunarak, rahatsızlanan Taner Binbaşıyı hastaneye götürmek
istediklerini, bu sırada da yakalandıklarını anlattı.
-"Ben üs astsubayı olduğum için..."-
"Normalde bu yapı 'tedbir kavramı' ile adlandırılan, kimsenin kimseyi
tanımadığı, daha doğrusu hiçbir hizmet erbabının bağlı olduğu ağabeyi dışında
kimseyi tanımadığı bir güvenlik tedbiri alır ancak astsubaylar olarak bizim en
büyük zaafımız ağzımızın gevşekliğidir" diyen Kuzu, "Tedbir kavramına çok dikkat
etmeyiz. Hizmet hareketinin içinde olduğunu düşündüğümüz bir astsubay varsa
gider, onunla konuşur ve kendimizi de ifşa ederiz. Ben üs astsubayı olduğum için
çok sayıda astsubay gelip kendisinin de bu gruptan olduğunu bana anlatmıştır.
Öte yandan, Taner Binbaşı'nın bana 'Hocam' diye hitap ettiği doğrudur; ancak bu
hitap tarzı bu yapıyla ilgili değildir. Havacılıkta mesleğinde temayüz eden
kişilere bu şekilde hitapta bulunulabilir. Ayrıca, bizim kursiyerlerimiz
bulunduğundan da 'Hocam' diye hitap edildiği görülmektedir" ifadelerinde
bulundu.
"Olaylar nedeniyle üzüldüğümü beyan etmek isterim" diyen Kuzu, ifadesindeki
itirafları nedeniyle can güvenliğinden endişe etmediğini, diğer arkadaşları ile
aynı muameleye maruz kalıp, aynı yerde kalmak istediğini belirtti.
DİĞER İTİRAFÇILAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast düzenleyecek olan timden sadece Zekeriya Kuzu
değil, diğer bazı askerler de itiraflarda bulundu. Astsubay Yakup Özcan "Olaydan
yaklaşık 1-1.5 ay önce hepimizin yer aldığı 'yavru baykuşlar' adlı whatsapp
grubu kurdular." dedi.
Muğla'da 15 Temmuz'da Fetullahçı Terör Örgütü'nün darbe girişimi sırasında,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te konakladığı otele yapılan
saldırıyı gerçekleştiren tutuklu 14 askerin ifadeleri, o geceye ilişkin çarpıcı
ayrıntıları ortaya çıkardı.
"CUMHURBAŞKANI VE YANINDAKİ 2 KİŞİ ÖLDÜRÜLMEYECEK" DEMİŞLER
Çiğli 2'nci Ana Jet Üst Komutanlığı Personel Kurtarma Eğitimi Komutanlığı'nda
Astsubay Üstçavuş olan Yakup Özcan ifadesinde, Cumhurbaşkanı ve yanında bulunan
2 kişinin öldürülmeyeceği söylenince görevi kabul ettiğini anlattı.
OLAYDAN 1.5 AY ÖNCE 'YAVRU BAYKUŞLAR' GRUBU KURULMUŞ
Astsubay Özcan, "Astsubay Ömer Faruk Göçmen olaydan yaklaşık 1- 1.5 ay önce
hepimizin yer aldığı 'Yavru baykuşlar' adlı WhatsApp grubunu kurmuştu. Bu
gruptan daha önceden günlük normal muhabbetler yapıyorduk. Olaydan birkaç gün
öncesinden başlayarak Ömer Faruk, grupta vatan ve millet sevgisini içeren şiir
şeklinde paylaşımlarda bulunmaya başladı" dedi.
1 KİŞİ HALA FİRARDA
Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bir grup askerin darbe girişimi sırasında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı
düzenleyen 37 kişilik tim, başarılı olamayınca kaçtı. Bu kişilerden aralarında
Çiğli Ana Jet Üssü'nün imamı 'Paşa' lakaplı Zekeriya Kuzu'nun da bulunduğu 25'i
daha önce yakalandı. Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda tabur komutanı olan Binbaşı
Şükrü Seymen'in, önceden aynı birlikte eğitim alıp görev yapan askerlerden
seçtiği Yüzbaşılar İsmail Yiğit, Mustafa Serdar Özay, Muammer Gözübüyük, Ergün
Şahin, Bahadır Sagun, Mehmet Öztürk, Üsteğmenler Murat Köse, Mehmet Demir, Enes
Yılmaz,Teğmen Muhammet Burak İpek ise Şirinköy'de yakalandı. Burkay Karatepe ise
yakalanamadı.
İzmir'deki soruşturmada ise Marmaris saldırısında görev alan askerlerden Hava
Yarbay Yücel Ekizoğlu, Deniz Tuğamiral Namık Alper, Astsubay Üst Çavuş Yakup
Özcan, Ekrem Benli, Pilot Kıdemli Albay Cenk Bahadır Avcı ve Pilot Üsteğmen
Haydar Murat Özden, Kurmay Albay Murat Dağlı, Kara Havacı Yarbay Davut Uçum,
Hava Kurmay Albay Ali Aktürk, Ege Ordu Kurmay Albay Zeki Göçmen, Kara Yüzbaşı
Mehmet Cantaz, Kara Astsubay Üstçavuş Aydın Özsıcak ve Ahmet Koçan tutuklandı.
ÇİĞLİ'NİN KODU 'CHARLİ'
Marmaris'teki saldırıya katılan askerlerden bazılarının ortaya çıkan ifadeleri,
darbe girişimi gecesine ve sonrasına ait çarpıcı detayları da ortaya çıkardı. 15
Temmuz gecesi Marmaris'te Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı hedef alan askerlerin
bulunduğu helikopterin kalkışını geciktirenler arasında olduğu belirtilen
Üsteğmen Haydar Murat Özden, Muğla 2'nci Sulh ceza Hakimliğinde verdiği
ifadesinde, darbe girişiminden haberi olmadığını öne sürdü. Gaziemir 3'üncü Kara
Havacılık Alayı'nda görevli olduğunu belirten Üsteğmen Özden şöyle dedi:
"15 Temmuz günü saat 15.00'te kısım amir vekilim olan yüzbaşı Oğuzan Aka akşam
VIP uçuş olacağını, Albay Zeki Göçmen ile uçacağımı söyledi ancak nereye, saat
kaçta, hangi amaçla gideceğimize ilişkin bir şey belirtmedi. Ben bu uçuşla
ilgili gönüllü değildim, emir verildiği için uymak durumunda idim. Alay komutanı
Murat Dağlı, saat 16.00'da helikopteri uçuşa hazır hale getirmemi istedi. Saat
17.00'ye kadar normal mesaime devam ettim. Belirtilen saatte tekrar alaya
geldim. Bir helikopteri alay komutanı, diğerinde ikinci pilotluğunu yaptığım
Couger marka helikopteri Zeki Göçmen kullandı. Zeki albay geldiğinde 'çarliye'
devam etmemi söylediler. Çiğli'ye indiğimde bana söylenen 'çarli'nin Çiğli
olduğunu öğrendim. Yabancı dilde 'Ç' harfi bulunmadığından Çiğli'nin 'Charli'
olara kodlandığını anladım."
"TERS BİR ŞEY OLDUĞUNU İNİNCE ANLADIM"
Çiğli'ye indikleri zaman Albay Zeki Göçmen'in telefonlarını kapatmalarını
istediğini anlatan Üsteğmen Haydar Murat Özden şunları anlattı:
"45 dakika sonra piste 'Sikorsky' helikopter daha indi. Bunun İstanbul'dan
geldiğini öğrendim. Pistte saat 01.00'e kadar bekledik. Cep telefonumu bir kez
açıp eşimin aradığını görünce, ona uçuşa gideceğimizi söyledim. Bunun haricinde
dünyadan herhangi bir haber alma imkanım olmadı. Zeki albay beni yanına çağırdı.
Onun yanında da komando kıyafeti giymiş silahlı tim vardı. Başlarında bulunan
rütbeli bana bir kağıt vererek, uçucağımız koordinatın bulunduğunu söyledi.
Görevin ne olduğunu, ne maksatla gititğimizi, o bölgenin ne olduğunu söylemedi.
Sadece o koordinata gitmemizi istedi. Helikoptere timden 10 kişi bindi. Işıklar
kapalı uçuyorduk. Gece görüş gözlüğü ile uçtuğumuz için ve genel uygulama böyle
olduğu için bu durumdan şüphelenmedim. Bu şekilde yaklaşık 1 saat uçtuk. Verilen
koordinata geldik. Bu uçuşta Marmaris'e gittiğimizi ancak oraya vardığımızda
anladım. Uçuş sırasında teknisyenimiz, albaya 'komutanım yanlış bir şey mi
yapıyoruz?' dedi. O ise kendisine azarlar tarzda 'komutanların emirlerini
uyguluyoruz yanlış bir şey yapmıyoruz' diye cevap verdi. Normalde piste
ineceğimizi sanıyordum, ama asfalt yola indik. Diğer iki helikopter de aynı yere
indi. Silahlı tim de helikopterden indi. Ters birşeylerin olduğunu anladım. Bu
işten nasıl kaçacağımı düşündüm ancak uçuşta olduğumuz için birşey yapamadım."
"BEN ŞİKAYETÇİYİM"
Kullandıkları helikopterde herhangi bir silah kurulu olmadığını da ifade eden
Üsteğmen Haydar Murat Özden şöyle devam etti:
"Yakıt ikmali için Bodrum Imsık Askeri Meydanı'na iniş yaptık. Diğer iki
helikopter yakıt için Dalaman'a gitti. Bizi karşılayan komutan ile odaya gittik.
Odada televizyon açıktı. Televizyonda darbe girişimi ile ilgili haberleri
gördüm. Cumhurbaşkanımızın konuşmasını gördüm. Kendisinin Marmaris'te olduğunu
bilmiyordum. Ben o anda şoka girdim. Binbaşı beni odadan dışarı çıkarttı. Bana
saklanmamı söyledi. Nizamiye odasının orada saklandım. Bir helikopter daha piste
gelip iniş yaptı. Saklanmamı söyleyen Fatih binbaşı bulunduğum yere gelip beni
aldı. Olanları daha net bir şekilde hem televizyondan hem de onlardan öğrendim.
Bunun Fethullahçı yapılanmanın darbe girişimi olduğunu anladım. Bu olaya alet
olduğum için çok sinirlendim ve ağladım. Terör örgütü Fethullah benim hayatımın
hiçbir aşamasında yoktur. Böyle bir yapının içerisinde yer almadım. Onlardan
herhangi bir talimat almadım, tüm bu başıma gelenlerde en çok üzüldüğüm bunların
adına yapıyormuş gibi gözüküyor ve alet olmam. Ben başarılı ve parlak bir
subayım. Önümüzdeki yıl NATO'da görev yapmak üzere Belçika'ya gidecektim.
Yıllarca terör bölgelerinde yaralı polisleri taşıdım. Ben başarılı bir subaydım,
1 çocuğum ve 7 aylık hamile eşim var. Böyle bir durumda katılmam mümkün
değildir. Benim hakkımda hiçbir arama ve yakalama kararı yokken, jandarmaya
kendim teslim oldum. Bodrum'a indiğimizde de helikopteri bırakıp saklandım.
Telefonum kapalıydı. Görevin devamını engellemiş oldum. Bizim helikopterden ve
yerden bize herhangi bir ateş açılmadı. Bizi bu duruma düşürenlerden ben
şikayetçiyim."
'MAĞDUR OLDUM, SUÇSUZUM'
İzmir Alay Komutanlığı 3'üncü Kara Havacılık Alayı Standardizasyon Bölümünde
görev yaptığını söyleyen Astsubay Kıdemli Başçavuş Aydın Özsıcak da ifadesinde
şunları anlattı:
"Biz üç helikopter havalandık. Bizim helikopterde techizatlı timi görünce
tedirgin oldum. Timin yanında siyah bir kutu vardı. Bunun ne olduğunu sorduğum
kişinin, timin komutanı olan Tuğgeneral olduğunu öğrendim. Marmaris'te sahil
üzerinde uçtuk. Tim uygun bir yere indirildi. Biz bu durumdan oldukça
endişelendik. Bu hareketliliğin bir terör operasyonuyla ilgili olabileceğin
düşündüm. Daha iniş yapmadan helikopterden atlamaya başladılar. Helikopterde
sağlı ve sollu oturan silahlı iki tim görevlisi kaldı. Dalaman'a yakıt için
yöneldik.Telsizden Dalaman kule ile Sikorsky'nin pilotunun konuşmalarını duydum.
Sikorsky kuleye çağrı yaptı, kule ikmal veremeyeceklerini söyledi. Şu an
hatırlamadığım bir kod söyleyip helikopteri terk etmesini söyledi. Sikorsky
pilotu 'biz dostuz, bir şey yapmadık' diye konuştu. Buraya inemeyince Imsık'a
gidip indik. Murat, içeridekilerin darbe ile ilgili konuştuklarını söyleyince
korktuk. Alay komutanı tankerden yakıt ikmali yapmamızı söyledi. Biz de
alamadığımızı söyledik. Bu yüzden helikopterler havalanmadı. Bir süre sonra
Sikorsky helikopteri de piste indi. İçinde yaralı bir askerin olduğunu gördüm.
Yanında da bizim helikopterde olan general ona müdahale ediyordu. Bu helikoptere
ben ve dört özel timci ile birlikte bindik ve Çiğli'ye indik. Helikopterde boş
kovanlar ve mermi izleri vardı. Bizim bulunduğumuz helikopterden her hangi bir
ateş edilmedi. Ben vatanımı seven, kendi işine gücüne bakan, siyasetten uzak
duran bir insanım. Bu olayda uzaktan yakından bir ilgim yoktur. Mağdur oldum.
Vicdanen rahatım suçsuzum, herhangi bir art niyetle göreve başlamadım."
'GÜNEYDOĞU'DA ÖNEMLİ BİR OPERASYON OLACAĞINI DÜŞÜNDÜK'
Çiğli 2'nci Ana Jet Üst Komutanlığı Personel Kurtarma Eğİtimi Komutanlığı'nda
öğretmen olarak görev yaptığını söyleyen Astsubay Üstçavuş Yakup Özcan ise darbe
girişiminin öncesine yönelik önemli bilgi verdi. Yakup Özcan şunları söyledi:
"14 Temmuz'da Çiğli'de bulunduğum birimde nöbetçiydim. Personel Kurtarma Eğitim
Komutanımız Kurmay Binbaşı Taner Berber, Üstçavuş Ömer Faruk Göçmen ve Kıdemli
Başçavuş Zekeriya Kuzu beni yanlarına tek başına çağırdı. Bana telefonumun
devamlı açık olmasını ve yanımda taşımamı söylediler. Biz de Güneydoğu'da önemli
bir operasyon olabileceğini düşündük. Daha önceden bize görev verilirken açık ve
net şekilde anlatılırdı, ancak bu kez anlatılmamıştı. Ömer Faruk Göçmen bu
olaydan yaklaşık 1- 1.5 ay kadar önce hepimizin yer aldığı 'Yavru baykuşlar'
adlı WhatsApp grubu kurmuştu. Bu gruptan daha önceden günlük normal muhabbetler
yapıyorduk. Olaydan birkaç gün öncesinden başlayarak Ömer Faruk, grupta vatan ve
millet sevgisini içeren şiir şeklinde paylaşımlarda bulunmaya başladı. Hatta biz
yazışmalarda kendisine önemli görevin ne olduğunu sorduk, o da bize zamanı
gelince buradan çağırılacağımızı söyledi. 15 Temmuz'da saat 16.30'da Taner
Binbaşı yanımıza gelip mesaimiz bittiğini eve gitmemizi söyledi. Bu konuşmadan
önce Ömer Astsubay bize 'buradan evinize gideceksiniz, watshap grubu üzerinden
size mesaj gelecek ve tekrar mesaiye geleceksiniz' dedi. Daha sonra telefonla
aranıp çağırıldık. Bizleri depoya götürdüler. Burada hepimize balistik kask,
hücum yeleği, çanta hazırlanıyordu. Silah olarak da HK416 model uzun namlulu
silahları aldık. Ayrıca adam başı kullanılacak tabanca, yedek şarjörleri ve
ekstra mühimmat aldık. Bize yardımcı olsunlar diye MAK kursiyerlerini de
çağırdılar. Ankara'dan gelen özel kuvvetlere de aynı malzemeyi hazırladık."
'DİRENEN VE KARŞI KOYAN OLURSA ÖLDÜRÜN'
Operasyonu yöneten Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş'in elinde hava fotoğrafları
olduğunu da anlatan Astsubay Yakup Özcan ifadesinde sözlerini şöyle sürdürdü:
"Depodayken Taner Binbaşı hepimizin telefonunu topladı. Gideceğimiz görevin
riskli olduğunu, gerekirse ölebileceğimizi, görevin mutlaka yerine
getirilmesini, gideceğimz yerde birkaç kişiyi canlı olarak alıp getireceğimizi
söyledi, ancak isim vermedi. Biz de bunu PKK terör örgütünün yöneticilerinden
birisine yapılacak operasyon olarak değerlendirdik ve görevi kabul ettik.
Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş'in elinde hava fotoğrafları vardı. Fotoğraflarda
sahil ve sahilde bulunan oteller gözüküyordu. Bize footğrafları gösterirken
otelin Marmaris'te olduğunu söyledi. Daha sonra bir konuşma yaptı. Sönmezateş,
bize 'Arkadaşlar şu andan itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri ülkenin yönetimine el
koymuştur. Genelkurmay Başkanlığı'nda darbe yapılmıştır, biz de komutanlık
olarak Genelkurmay Başkanlığı'na bağlıyız, oradan gelecek emir ve direktifler
doğrultusunda görev alacağız. Görevimiz de oradan verilen emre göre
Cumhurbaşkanımızı bölgedeki otelde, canlı olarak alıp Ankara'daki karargaha
götüreceğiz. Ama bölgede silahlı korumalar, polis ve siviller de var, ateş
gelmedikçe ateş etmeyin, megafonla karşı tarafı uyarmak için anons yapılacaktır,
direnen ve karşı koyan olursa öldürün' dedi. Bu konuşmanın ardından Marmaris'e
indik ve otele doğru ilerlemeye başladık. General, otel binasının olduğu küçük
binalara ateş edilemesi için emir verdi. Helikopterden oralara ateş edildi. Üç
sivili alıp getirdiler. Yere yatırıp, kimliklerini sordular. Bu kişilere
Cumhurbaşkanını kast edip 'O nerede' diye sordular. Yerde yatan sivil kişi, bir
saat önce Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'a gittiğini söyledi. Bu kişiler elleri
arkadan plastik kelepçe ile bağlanıp orada bırakıldı."
'ORMANA YÜRÜDÜK'
Daha sonra ormana doğru yürümeye başladık. Yanımızda yiyecek yoktu. Uzun süreli
molalar vermeye başladık. Çok yorulduk. Üzerimizde bulunan mühimmatları
bıraktık. Özel tim bizden ayrıldı. Üç kişi kaldık. Serkan'ı su ve yiyecek
bulması için otellerin olduğu yere gönderdik. Uzun süre bekledik ama gelmedi.
Daha sonra dere yatağında beklerken jandarma gelip bizi aldı. Bana göstermiş
olduğunuz, beyaz havlu bulunan ve marketten alış veriş yapan kişi bizi komuta
eden özel kuvvetlerdeki binbaşı olabilir. Biz sadece 25 kişiydik. Ben daha önce
hayatımda hiçbir operasyona katılmadım. Binbaşı ormana girerken telefonlarımızı
kırmamızı ve bataryalardan ayırmamızı söyledi. Ben telefonumu kırmadım.
Diğerleri kırdı. Ben Cumhurbaşkanı'na karşı gerçekleştirilen bu eylemin suç
olduğunu biliyordum. Ancak komutanımız olan kişiler ve özellikle general ülkede
darbe olduğunu ve ülkenin kaderinin bizim ellerimizde olduğunu, asayişi
düzelmemiz gerektiğini bildirmesi üzerine ben bu olaya katıldım. Cumhurbaşkanı
ve yanında bulunan iki kişinin öldürülmeyeceğini söylendiği için bu görevi kabul
ettim. Bu görevi kabul etmeyen kimse olmadı. Herkes kabul etti. Özel hareket
merkezinin bombalandığını duyunca bir iki arkadaşımız üzüldü ağladı. Telefonumu
açıp habarlere bakınca bize anlatıldığı gibi emir komuta zinciri içinde silahlı
kuvvvetlerin yönetime el koyduğu durumu yönündeki bilginin yanlış olduğunu, bize
anlatıldığı gibi olmadığını öğrendik. Ormanlık arazide biz o ekipten ayrılmaya
çalıştık. Özel kuvvetler ekibine susadığmızı söyleyerek yanlarından ayrıldık.
Birilerin kurgusunda görev almış olduk."
ORTAOKUL YILLARINDA FETÖ ÖRGÜTÜYLE TANIŞMIŞ
İstanbul 4'üncü Kara Havacılık Alayında Birlik Bakım Tabur Komutanı olarak görev
yaptığını söyleyen Yarbay Davut Uçum da cemaetle tanışmasını ve sonraki
yıllarını şöyle anlattı:
"Çorum'da ortaokulda okurken, Fethullah Gülen Cemaati'ne ait kişiler beni zaman
zaman ders çalıştırmak bahanesiyle evlerine götürüyorlardı. Bu cemaat
mensuplarıyla ortaokul çağında bu şekilde tanıştım. Maltepe Askeri Lisesi'ne
girdikten sonra bir daha cemaat mensuplarıyla görüşmedim. Ancak her fırsatta bu
cemaat mensupları bana ulaşmaya çalışıyorlardı. Kara Harp Okulu'nda öğrenim
gördüğüm süre içerisinde cemaat mensupları ile hiçbir görüşmem olmadı. Harp
okulundan mezun olduktan sonra eskiden tanıdığım kişilerle tesadüfen
karşılaşmalarım sırasında benimle ilişki kurmaya çalıştıklarını sezdim. Ancak
ben bu yaklaşımlarına olumlu cevap vermediğim için cemaat ile herhangi bir
örgütsel bağlantıya girmedim. 2009 yılında Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü ile
sonuçlanan helikopter kazasından sonra arama çalışması yürüten ve aynı mevkide
düşen silahlı kuvvetlere ait helikopter üzerinde inceleme yapmak üzere bölgede
görevlendirilen Teknik İnceleme Ebkibinde yer almıştım. Bu olaylara ilişkin
soruşturmalar sonucunda da benim hakkımda da dava açıldı. Bu davadan kısa bir
süre sonra beraat ettim. Devam eden yargılamalar sırasında yani 2011 yılı ve
sonrasıda hakkımda hiçbir somut delil olmadığı halde bu şekilde yargılandığımı
ve cemaatin mahkemeleri nezdindeki gücünü birlikte değerlendirdiğimde, bana
karşı gözdağı ve cezalandırma olarak bu şekilde haksız yere yargılandığımı
anladım. Bunu dışında FETÖ/PDY Örgütü hakkında hiçbir somut bilgiye sahip
değilim. Örgütün aynı bana yaptığı gibi ortaöğrenim çağından itibaren kurdukları
ilişki sayesinde cemaat mensubu yaptıkları kişileri askeri okukllara
yerleştirmek suretiyle orduya sızdıklarını biliyorum. Yargılanmam sırasında
adımın FETÖ Terör örgütü ile anılmasını istemiyorum. Otele ateş edilmesi
sırasında ani manevralar yapıp daha fazla ateş edilmesini önledim."
Suikast liderinden FETÖ itirafı
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'Marmaris
Darbecilerden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimi' soruşturması
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi' ve
soruşturmalarıı
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile
bağlantısının delilleri
(29 Ekim 2016, 14:29)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: