Evinin önünde 2002 yılında suikasta uğrayan Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun eşi Şengül Hablemitoğlu, Ankara Adliyesi'nde soruşturmayı yürüten savcıya ifade verdi. İfade sonrası savcıya çok güvendiklerini söyleyen Hablemitoğlu, 'Biz 14 yıl sonra bir savcıya karşılaştık' diye konuştu.
02.10.2016 09:38 Evinin önünde 2002 yılında suikasta uğrayan Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun eşi Şengül Hablemitoğlu, Ankara Adliyesi'nde soruşturmayı yürüten savcıya ifade verdi. İfade sonrası savcıya çok güvendiklerini söyleyen Hablemitoğlu, 'Biz 14 yıl sonra bir savcıya karşılaştık' diye konuştu.
Adliyeye avukatı Ersan Barkın'la birlikte gelen Şengül Hablemitoğlu, Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Necip Cem İşçimen'e, mağdur-müşteki sıfatıyla yaklaşık 6 saat süren ifade verdi.
İfade işleminin ardından konuşan Hablemitoğlu, "Hem ifade hem değerlendirme yaptık. Savcı çok zarif bir insan. Bu işle ilgili olduğunu anladık. 14 yıllık süreçte bir takım şeyler yaşadık. Bize ulaşanlar, bize bir takım şeyler iletenler olmuştur. Onları da ilettik savcı beye" dedi.
Necip Hablemitoğlu'nun eşi savcıya 6 saat ifade verdi
BİZ 14 YIL SONRA BİR SAVCIYLA KARŞILAŞTIK
Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Hablemitoğlu, 2015 yılında CNN Türk 'Tarafsız Bölge' programında eşiyle ilgili dosyanın yeniden açılmasını değerlendirirken söylediği "Konuşmak istiyorum ama güvenmem lazım savcıya" sözlerinin hatırlatılması üzerine, "Biz 14 yıl sonra bir savcıyla karşılaştık. 14 yıl sonra birilerinin olayla ciddi bir biçimde ilgilendiğini gördük. Bu süreç içerisinde karşılaştığım bir takım şeyleri de değerlendirdik" diye konuştu.
FETÖ BAĞLANTISI ARAŞTIRILIYOR
FETÖ ile ilgili bir bağlantı mı tespit edildi sorusuna Hablemitoğlu, "İfademde gündeme gelmedi ama bu araştırılıyor. Zaten araştırılan bu. Daha önce hiç bir şekilde soruşturma yürütülmemiş. O ortaya çıktı. Bir şekilde sümenaltı edilmiş. Onun ötesinde karartılmış" şeklinde cevap verdi.
'SAVCI SUİKAST İLE YAKINDAN İLGİLENİYOR'
Savcının Hablemitoğlu suikastı ile yakından ilgilendiğinin altını çizen Şengül Hablemitoğlu, "Sorumlu bir kamu görevlisi var karşımızda ve çok ciddi bir biçimde dosyayla ilgili. Son derece hakim bizimle değerlendirdi ve geçen 14 yıllık süreçte karşılaştığımız bir takım insanları, olayları kendisine aktardık. Elindeki bilgiyi etkileyebilecek bazı şeyleri kendisine aktardık. Dosyada ciddi bir karartma var. Cinayetle ilgili soruşturmanın yapılamamasına neden olan ciddi bir karartma var. Bizde de çok güven oluştu savcıya yönelik. Çok ciddi baktığı belli konuya. Onun bize verdiği buruk bir rahatlama oldu. Umarım ki sonuç da alırız, o zaman daha farklı şekilde seviniriz. Yeni baştan bir soruşturma başladı. Yapılmamış soruşturma şimdi yeniden yapılıyor. Ben olay akşamı ifade veriyormuş gibi oldum" diye konuştu.
AVUKATI: FETÖ YILLARCA SUİKASTİN ÜSTÜNÜ ÖRTTÜ
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) yıllarca Hablemitoğlu suikastının üzerini örttüğünü söyleyen Avukat Ersan Barkın, "Bu soruşturmanın bugün niye açıldığı ve gündem olduğu, sizler tarafından da niye ilgi odağı olduğu ortada. Ülkede bir darbe girişimi oldu. Bu darbe girişiminin arkasında apolitik bir örgüt var. Bu Fetullah Gülen Örgütü'nü 1990'ların sonundan itibaren yazan bir yazar, 2002'de hayatını kaybetti. Dolayısıyla Hablemitoğlu suikastını 2016'da incelemeye namzet bir başsavcılık elbette ki onun yazdıklarının üzerinden gidecektir" ifadelerini kullandı.
TÜM DELİLLER TEKRAR İNCELENECEK
Hablemitoğlu'nun yalnızca Fetullahçı Terör Örgütü'ne yönelik değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin içeriden ve dışarıdan nasıl çökertildiğini yazdığını belirten Barkın, "Örgüt elbette ki inceleniyor ama Hablemitoğlu'nun salt Fetullah Gülen Terör Örgütü'yle ilgili değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin içeriden ve dışarından nasıl çökertildiğini yazdıkları da başsavcılığın dosyalarına kaynaklık ediyor. 14 yıl sonra ilk defa bir Cumhuriyet savcısı, 8 klasörün tamamını, emniyetteki 40 klasörün tamamına hakim bir vaziyette ince ince savcılık zekasıyla sorular sordu. Deliller yeniden toplanıyor çünkü bu ülkede var olan örgüt Hablemitoğlu suikastına nasıl göz yumduysa suikast ardından delillerin toplanması aşaması başta olmak üzere bu suikasta dair soruşturmayı da bilerek ve isteyerek bırakmış olabilir. Dolayısıyla telefon kayıtları, ETS kayıtları, kovanlar savcılık tarafından yeniden tetkik ediliyor. Ailenin talebi de aydınlatılması, arkasında kim var, tetikçi kim, hangi talimatlarla gerçekleştirildi bulunmasıdır" açıklamalarında bulundu.
'Paralel Yapı Ana İddianamesi'nde de yer aldı
Hablemitoğlu cinayeti Gülen örgütüne yönelik 15 Temmuz darbe girişimi öncesi hazırlanan 'Paralel Yapı Ana İddianamesi'ne de girmişti. Cinayet iddianamede Gülen yapılanmasının işlediği suçlar bölümü de yer almıştı.
İddianamede, “FETÖ’nün doğrudan bir eseri olduğu iddia edilen olay, yazar Necip Hablemitoğlu’nun Ankara’da planlanarak kiralık bir katil tarafından öldürülmesidir. Necip Hablemitoğlu cinayeti soruşturmasını o yıllarda emniyet içerisindeki terör ve istihbarat birimlerine egemen cemaat yapılanması yürütmüştür. Soruşturma gereği gibi yapılmamıştır. Fetullah Gülen cemaatinin emniyet istihbarattaki kadrolarının o tarihlerde bu cinayetten habersiz olması imkânsızdır. Cemaatin istihbarat görevlileri cinayetin işleneceğinden haberdar olmalarına rağmen en azından önlememişlerdir. Soruşturmada olay öncesinde cep telefonları ile ilgili HTS kayıtlar alıp herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Cinayetten sonra delil toplamada olayı çözmeye yönelik çalışma yapılmamış tersine cinayet çözümsüz bırakılmaya ve karartılmaya çalışılmıştır” denilmişti.
Hablemitoğlu, yıllar önce Gülen tehlikesine dikkat çeken, kamuoyunu uyaran isimlerden biriydi. Köstebek ismindeki araştırma kitabını tamamlayamadan öldürülmüştü
1999'da FETÖ'yü anlattı, 2002'de suikasta uğradı
2002 yılında suikaste kurban giden Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu, 1999 yılında Ali Kırca'nın sunduğu Siyaset Meydanı'nda sayısal verilere de dayanarak FETÖ'yü böyle anlatmıştı.
Necip Hablemitoğlu “Köstebek” kitabının önsözünde şöyle anlatıyordu:
“İşte “Köstebek” adlı bu çalışma, içinde bulunduğumuz kapkara dönemde, devletimizin altının nasıl oyulduğunun, nasıl zaafa düşürüldüğünün binlerce örneğinden sadece birine ışık tutuyor: Türk Devleti'nin istihbarat birimlerine sızmış, kadrolaşmış Fetullahçıları!.. Şeyhleri A.B.D.'de yaşayan, ancak kendi ülkesinde Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanan; C.I.A., MI6 ve BND gibi yabancı ülke istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan bir cemaate mensup müritlerin, asli görevi kendileri ile mücadele etmek olan istihbarat birimlerinde kadrolaşabileceğini, devletin gücünü, devleti savunanlara karşı kullanabilecek düzeye gelebileceklerini kim tahmin edebilir ki? “Köstebek”, bu ihanet öyküsünün adıdır…
Siz, hiç Fetullahçıları devlete karşı bir tehdit olarak algılayan, şikâyet eden ya da onlarla uğraşan bir PKK'lı, Brüksel ya da Köln merkezli bir terörist ya da bir TÜSİAD üyesi ya da bir siyasal parti lideri ya da bir ikinci cumhuriyetçi ya da bir azınlık mensubu ya da misyoner ya da Hükûmet üyesi ya da bir Başbakan gördünüz mü? Nitekim, Fetullahçıları kontrespiyonaj kapsamında iç ve dış tehdit odağı olarak tanımlayan ve mücadele konsepti geliştiren gelmiş-geçmiş bir İçişleri Bakanı, bir Emniyet Genel Müdürü ve bir M.İ.T. Müsteşarı da göremezsiniz, gösteremezsiniz!.. Haklı olarak sorarsınız, kendi iç güvenliğini sağlayamayan, sızıntılara engel olamayan bir ulusal istihbarat birimi, nasıl olur da ülkenin güvenliğini sağlar?!. Bu sorunun yanıtı, doğal olarak olumsuzdur. Önünüzde iki tercih vardır; ya çoğunluğun yaptığı gibi bu çelişkiye karşı başınızı çevirir, farketmemiş gibi yaparsınız veya risk üstlenerek araştırmaya ve mücadeleye başlarsınız!..
hablemitfb
Fetullahçılar, Türkiye'de Mevleviler, Bektaşiler, Cerrahiler gibi salt dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir. Uluslararası alanda at koşturan, son derecede tehlikeli bağlantılarıyla, ekonomik kaynakları ve eğitim kurumlarıyla, Türkiye'nin yüzyüze olduğu en tehlikeli tehdit odağıdır. Örgütlenme modeli itibariyle Türkiye'de bir eşi yoktur; örgütlenme modeli olarak, tamamı C.I.A. denetimindeki Moon, Falun-Gong, Scientology gibi tarikatlarla benzeşmektedir. Fetullahçılar, mevcut ekonomik kaynaklarını, yapılabilecek en akılcı ve en değerli alana, eğitim yatırımına tahsis ettiklerinden, diğer şeriatçı yapılanmalara kıyasla, ülkemizin sadece bugününü değil, daha çok geleceğini tehdit etmektedirler.”
Necip Hablemitoğlu Kimdir?
Evli ve iki kız çocuğu babası olan Necip Hablemitoğlu Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapmıştır. Orta Avrupa ve Balkanlar'da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve Türk şehitlikleri konularında alan çalışmaları yürütmüş, ve bu konularda çeşitli projelerde aktif rol almıştır. Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesi'nde doktor öğretim görevlisi olarak yirmi yıl süresince Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi derslerini verdi.
Kendisi gibi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ile evli, Kanije (Kanije, Osmanlı devletinin en batıdaki kalesi) ve Uyvar (Uyvar, Osmanlı'nın en kuzeydeki kalesi) adında iki kız çocuk babası idi.
Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayata gözlerini kapadı. Köstebek isimli kitabı ölümünden sonra basılmıştır. Cinayet sonrasında Hablemitoğlu'nun elektronik postasına ve telefonuna gelen tehdit telefonları emniyet mensuplarınca incelenmek üzere alınmıştır. Ailesinin İçişleri Bakanlığı aleyhine Ankara 5'inci İdare Mahkemesi'nde açtığı dava neticesinde, İçişleri Bakanlığı 40 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkûm edildi. İçişleri Bakanlığı, savunmasında Hablemitoğlu'nun cinayetini “adi bir cinayet vak'ası” olarak değerlendirdiğini bildirmişti. Ayrıca cinayetin üzerinden 7 sene geçmesine rağmen İçişleri Bakanlığı hâlâ “hazırlık soruşturmasının” sürmekte olduğunu bildirmiştir.
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
(02 Ekim 2016, 09:38)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: