Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 'Tahşiyecilere kumpas kurduğu' iddiasıyla firari sanık Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 33 sanığın yargılandığı davada savunma yapan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, 'İnce Memed'in yaptıklarından dolayı Yaşar Kemal'i tutuklamak ne kadar mantığa uygunsa, benim de tutuklanmam, yargılanmam o kadar mantığa uygundur' dedi.
25.09.2016 15:10 Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) "Tahşiyecilere kumpas kurduğu" iddiasıyla firari sanık Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 33 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. Duruşmada savunma yapan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, "İnce Memed'in yaptıklarından dolayı Yaşar Kemal'i tutuklamak ne kadar mantığa uygunsa, benim de tutuklanmam, yargılanmam o kadar mantığa uygundur." dedi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunma yapması istenen Hidayet
Karaca'nın İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen avukatı, yeni atandığı ve
dava dosyasına hakim olmadığını belirterek, dosyayı incelemesinden sonra
Karaca'nın savunma yapmasına karar verilmesini talep etti.
Mahkeme heyetinin bu talebi reddetmesinin ardından Karaca'nın savunmasına
geçildi.
"Öncelikle savunmadan ziyade, tarihe not düşüyorum. Çok zor şartlar altında
savunma yapıyorum, avukatım bıraktı, açık görüş haklarımız kaldırıldı. Haftalık
telefon görüşmelerimiz bile 15 günde bir yapılıyor." diyen Karaca, adalete
inanan bir yapısının olduğunu ve bugüne kadar yaşadığı olayları Allah'ın bir
hikmeti olarak görerek hapishanede günlerini geçirdiğini söyledi.
"Mantık ve insaf dışı bir davanın sanığıyım"
Avukatı olmadan savunma yapacak olmasında bir hayır bulunduğunu ve mahkeme
heyetinin adil bir karar vereceğine inanmaya devam ederek savunmasına
başlayacağını aktaran Karaca, "Mantık ve insaf dışı bir davanın sanığı olarak
burada bulunuyorum. Bir televizyon dizisi aracılığıyla örgüt kurduğum, operasyon
yönettiğim iddia ediliyor. Hukuk, bir sanat eseriyle insanları mağdur ettiğim
iddiasını, böyle bir durumu izah edemez. Akıl, mantık, vicdan ve sanat da izah
edemez. Ancak başka hislerle hareket ediyorsanız, böylesine bir iddianameyle 21
ay bir televizyon yöneticisini, bir gazeteciyi mağdur edebilirsiniz." diye
konuştu.
İddianameyi hazırlayan savcının dizi ve televizyon işlerini bilmiyor
olabileceğini ancak evrensel hukuka göre hareket etmesi gerektiğini dile getiren
Karaca, "İnce Memed'in yaptıklarından dolayı Yaşar Kemal'i tutuklamak ne kadar
mantığa uygunsa, benim de tutuklanmam, yargılanmam o kadar mantığa uygundur."
ifadesini kullandı.
Hidayet Karaca, tarih kitaplarının pek çok tarihi davaları yazdığını,
Fransa'daki Dreyfus ve Türkiye'deki Yassıda mahkemelerinin herkese ders olması
gerekirken, böyle bir davanın mağduru olmanın kendisini hukuk ve toplum adına
düşünceye sevk ettiğini aktararak, "Bu iddianame bize, size, tarihe geçmiş ve
geleceğe ne demek istiyor? Hukuk ve adalet mevhumunu tuz buz etmiştir.
İddianamenin her satırında hukuka aykırılıkların çığlıkları duyuluyor. Okuyunca,
olmayan bir suç ısrarla üretilmek istenmiş. Suç üretmek için hayalle gerçek
karıştırılmış, niyet okumalar, çarpıtmalar üzerine kurulan suçlamalarla hukuka
ait tüm perdeler yıkılmıştır." şeklinde savunma yaptı.
"Mesaj verme normal yolla denenmez miydi?"
Geçmiş davalardan örnekler veren Karaca, "Tek Türkiye dizisinde geçen yasaklı
kelimelerle, polislerin ne ilgisi var? Bu polisler çok özel tipler olmalı.
Dumanla mesajlaşma çağında kalmışcasına dizi seyredip, operasyon kararı
veriyorlar. Böyle bir zamanda dizi üzerinden almaktadırlar mesajı. Polislerin
diziyi izleyip izlemediklerini nasıl ölçmüşler? Mesajı anlamasalardı dizide ne
olacaktı? Mesaj verme yolu normal yollarla denenmez miydi? Basit telefonla mesaj
vermek olmaz mıydı?" diye sordu.
Halkın tanımadığı bir gruba (Tahşiye) operasyon yapılması talimatının dizide
verilmesinin o grubun reklamının yapılması anlamına geleceğini ve bunun
mantıksız olduğunu savunan Karaca, "Bu dizi onlarca yabancı ülkeye satılmış,
milyonlarca insanın izlediği bir dizi. Talimat nerede, hukuki delil var mı?
Savcı, 'algı oluşturuldu' diyerek zihinleri yönlendiriyor. Türk halkı zaten
dumanla anlaşıyor ve polisler de dizi izleyip operasyon yapmış. Herkesin gözü
önünde, su tabancasıyla seri cinayetler işlendiğine inanmamız isteniyor. Bir
filmdeki olay kurgusal hikayeye dayanır. Mecazi suçlar filmde hiçbir şekilde suç
kabul edilemez, zira gerçek değil hayalidir. Eğer suç kabul edilecek olursa
herhangi bir filmdeki cinayet sahnesi nedeniyle senarist, yönetmen ve
oyuncuların da tutuklanması gerekir. Hatta izleyen seyircilere kadar uzanır."
dedi.
"Bugün bir dilekçe yazdıracak avukat bulamıyorum"
Karaca, "Zeka seviyesi en düşük televizyon seyircisine bile kanalı izlemeyi
bıraktıracak iddia şu; 'polis izleyip operasyon yapıyor'. Arka Sokaklar dizisi
ekibinin de tutuklaması talebine şaşırmayız belki bir gün. Buradaki emniyet
mensupları çok özel seçilmiş, çok özel bir noktaya getirilmişler. Aynı zamanda
bu kadar özel tipler dizi sahnesinden de operasyon beklemişler. Çelişki değil
mi? Akıl ve bilimle izah edilemez, film senaryosunun operasyon talimatı olduğunu
savunmak." ifadesini kullandı.
Bu bakışa göre "Zor Ölüm" filminin ana karakteri Bruce Willis'in de tutuklanması
gerektiğini, çünkü gerçekleşen birçok soygunun bu filmle
ilişkilendirilebileceğini öne süren Karaca, şöyle devam etti:
"Tek Türkiye adlı bu dizinin bir bölümünde 12 bin-15 bin kelime var. İki
bölümünde 30 bin kelime var. Bu iddianamedeki kelime, iki buçuk kelime. İki
buçuk kelimeden terör örgütü çıkarmak herhalde hiç de kolay olmamıştır. Bu Tek
Türkiye dizisi bütün bölümlerinde yaklaşık 5 milyon kelime yayınlanmış. Bu iki
buçuk kelimeyle örgüt yöneticisi iddiasıyla karşınızda bulunuyorum. Bugün bir
dilekçe yazdıracak avukat bulamıyorum. Böyle bir atmosferde, iddianame
diyemiyorlarsa, ben de iddianame diyemiyorum. Bu kadar kötü senaryo yazmayı
zorlamak yerine, Anayasa'ya, kanunlara uygun standartlarda, gerçek bir iddianame
yazılması uzmanlık alanına daha uygun olmaz mıydı? Algı üretilip örgütlü suç
işlendiği iddiası, kitle iletişim kavramlarına uygun değil. Algı suç mu? Bugüne
kadar medyadan film, dizi, haber izleyerek siz mesaj aldınız mı? Hayal ve
gerçeği karıştırmak şizofrenidir. Adaletin şizofren olması ise telafi
edilemeyecek kayıplara sebep oluyor. Bazı insanlar şizofreni olup hayalle
gerçeği karıştırabilir, ama yüksek hukuk eğitimi almış bir kişinin böyle bir iş
yapacağı hiç aklıma gelmezdi."
Mahkemenin ara kararı
Karaca'nın savunmasına ara verdiren mahkeme heyeti, sanık ve sanık avukatlarının
taleplerini aldı.
Talepleri ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların
tahliye edilmesi talebini reddederek duruşmayı 3,4,6 ve 7 Ekim tarihlerine
erteledi.
Ceza istemleri
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan
iddianamede, bir numaralı sanık Fetullah Gülen ile tutuklu sanıklardan Karaca
"silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek"le suçlanırken, diğer 31 sanığın
"silahlı terör örgütü üyesi olma" suçundan cezalandırılmaları isteniyor.
İddianamede, Gülen ve Karaca'nın, "silahlı terör örgütünü yönetme" suçundan 15
ila 22 yıl 6 ay, zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik"ten 4 yıl 10,5 ay
ila 22 yıl ve zincirleme şekilde "delil uydurarak iftirada bulunma" suçundan 1
yıl 10,5 ay ila 10 yıl 6 ay olmak üzere toplam 21 yıl 9 ay ila 55 yıl arasında
değişen hapis cezalarına çarptırılması talep ediliyor.
Ayrıca eski emniyet müdürlerinden Ali Fuat Yılmazer'in, "silahlı terör örgütüne
üye olma" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 9 yıl ila 21 yıl,
Tufan Ergüder'in, "silahlı terör örgütüne üye olma" ile zincirleme şekilde
"resmi belgede sahtecilik" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 14
yıl 3 ay ila 47 yıl 6 ay arasında değişen hapisle cezalandırılması isteniyor.
Yurt Atayün ve Ömer Köse'nin de "silahlı terör örgütüne üye olma" ile zincirleme
şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "delil uydurarak
iftirada bulunma" suçlarından 14 yıl 3 aydan 47 yıl 6'şar aya kadar hapis
cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, Mutlu Ekizoğlu'nun da "silahlı
terör örgütüne üye olma" suçundan 7,5 ila 15 yıl arasında hapisle
cezalandırılması talep ediliyor.
İddianamede, Ertan Erçıktı, Mustafa Kılıçaslan, Kazım Aksoy, Ali Cihan, Mehmet
Ali Doğan, Recep Güleç, Mustafa Altunbulak, Çetin Öztürk, Rıfat Aslan, Erdem
Kısa, Halit Akbulut, Yakup Ergün, Ufuk Yıldırım, Yasin Koyuncu ve Mustafa
Uyanık'ın da yer aldığı 26 sanığın "silahlı terör örgütüne üye olma", zincirleme
şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "delil uydurarak
iftirada bulunma" suçlarından 7,5 ila 47,5 yıla kadar hapis cezasına
çarptırılması isteniyor.
Paralel yapı-14 Aralık (2014) 'Tahşiye kumpası' soruşturması manşetlerimiz
(25 Eylül 2016, 15:10)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: