Fetullah Gülen Terör Örgütü tarafından domuzbağı ile öldürüldüğü ileri sürülen gazeteci Haydar Meriç cinayetinin detayları ortaya çıkmaya devam ediyor. Filmlere konu olacak şekilde gazetecinin peşine takılan Gülen'in polisleri, izlerini örtmek için olağanüstü gayret gösterdi. Ancak 5 yıl sonra açılan dosyada yapılan çok dikkatli incelemeler ile olayda yer alan bir itirafçının verdiği bilgiler sayesinde çetenin izi yakalanabildi. 9 polisin tutuklandığı ve Fetullah Gülen hakkında yakalama kararının çıkarıldığı soruşturmada şimdi 2. operasyon için hazırlık yapılıyor. Bu aşamada sürpriz isimlere ulaşılabileceği dile getiriliyor. Öte yandan Gülen cemaatinin bir hoşgörü yapılanması olduğu ve silahla işinin asla olamayacağı iddialarını çökerten gelişmeler peşpeşe geliyor.
08.07.2016 18:23 Fetullah Gülen Terör Örgütü tarafından 2011'de domuzbağı ile öldürüldüğü ileri sürülen gazeteci Haydar Meriç cinayetinin detayları ortaya çıkmaya devam ediyor.
Söz konusu soruşturmaya ilişkin ayrıntıları Milliyet'ten Tolga Şardan yazdı. Şardan, "Kırklareli’nde yaşayan gazeteci Haydar Meriç’in öldürülmesiyle ilgili dosyanın yeniden açılması, cinayet soruşturmasının yeni boyutlara taşınmasına neden oldu" diyerek şu yazıyı kaleme aldı:
"Meriç’in cesedi, 2011’de kaybolmasından 20 gün sonra Düzce Akçakoca sahiline vurdu. Balıkçılar; cesedi, geçmişte Hizbullah’ın kullandığı ‘domuz bağı’yla bağlanmış şekilde buldu.
Savcılık, soruşturmayı tarihi eser kaçakçılığı iddiasıyla yürütürken, 5 yıl sonra dosyanın raftan indirilmesi cinayetin failleri arasında polisler olduğunu günışığına çıkardı.
Gülen cemaatinde yer alan emniyet mensuplarının organize ettiği iddia edilen cinayetin perde arkasında aslında iki yıla uzanan bir araştırma süreci yaşandı.
17-25 Aralık sürecinin başlamasıyla birlikte emniyette Gülen cemaatine yönelik kadro tasfiyeleri gerçekleştirilirken, bazı faili meçhul olaylar yeniden ele alınmaya başlandı.
2. KEZ AÇILAN DOSYA
Meriç cinayetinin dosyası ise 2014’te arşivden çıkarıldı.
Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) bünyesindeki İstihbarat Dairesi (İDB) ile Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi (KOM) Meriç cinayetini araştırmaya başladı.
Cinayetin çözülmesinde, geçmişte Meriç’in yaşadığı bölgelerdeki telefon görüşmeleri ve kayıtlarının yeniden analiz edilmesinin payı büyük.
Dosyanın kapağını yeniden açan EGM, hummalı çalışmalar sonucunda bazı ipuçlarına ulaşmayı başardı.
Bu ipuçlarıyla birlikte cinayetin süreci şöyle işliyor:
Yıl 2011. Henüz 17/25 Aralık süreci yaşanmamış, Gülen cemaatine yakın isimler emniyet kadrolarında görev yapmaktadır.
Meriç’in elinde Fethullah Gülen’le ilgili bilgiler bulunduğu bilgilerinin Ankara’ya ulaşması üzerine, EGM İstihbarat Dairesi Başkanlığı, 25 Mayıs’ta beş kişilik bir ekibi önce İstanbul’a gönderir. Oluşturulan ekipte yer alan 5 kişi, kullandıkları telefon hatlarını ve telefonlarını Ankara’da bırakırlar. Yanlarında hiç kullanılmamış hatlar ve telefonlar vardır.
Ankara’da ekibine İstanbul’dan 4 kişilik yeni bir ekip daha katılır. Aynı iletişim düzeni sağlanır. Ve bu ekip, resmi kayıtlara göre sözde Kekova Şenliklerini takip etmek amacıyla Kırklareli’ne görevlendirilmiştir. Yola çıkan ekibi, Kırklareli Emniyeti İstihbarat Şubesi’nden bir ekip yolda karşılar.
Ev sahibi istihbaratçılar, misafirlerini kentteki MOBESE kameralarına yakalatmadan emniyete getirmeyi başarır. Özel ekibin kente gelmesiyle birlikte Meriç üzerinde çalışmalar için düğmeye basılır.
MERİÇ’E YAKIN TAKİP
Özel ekip personeli, öncelikle tanınmamak için peruk, takma sakal ve bıyık kullanarak eşgal değiştirdi. Hatta, kente geldiklerinin belli olmaması için otel veya polisevinde konaklamak yerine istihbarat şubesindeki odalarda gecelediler.
Önce Meriç dinlemeye alınır ancak bir şey bulunamaz. Daha sonra polisler, Meriç’in evinin hemen karşısında bir eve yerleşirler.
Meriç’in evini satılığa çıkarmasını fırsat bilip emlakçı kılığında eve girip dinleme sistemi yerleştirirler, bilgisayarına virüs koyarak uzaktan erişim sağlayıp iletişimi takibe aldılar. Ancak buradan da istedikleri sonucu alamayan özel ekip, bu kez bilgilerin Meriç’in üzerinde olduğunu düşünüp iki kişi yolda Meriç’e çarpıp elindekileri düşürürler.
Gülen’le ilgili bilgilere ulaşmaya çalışan ekip, Meriç’in düşürdüklerini incelerken hiçbir bilgi ve bulguya rastlayamadı.
Kırklareli’nde 4 gün süren araştırmalardan bir şey elde edemeyen ekip, zorunlu olarak 30 Mayıs’ta Ankara’ya döndü.
Meriç’in kaybolma süreci ise bundan sonra başlıyor.
Ekip Ankara’ya dönerken, bu kez Ankara’daki İstihbarat Dairesi Başkanlığı’ndan üst düzey görevli İstanbul’a gitti. Bu görevli yanında hiç kullanılmamış ve ‘patates hat’ olarak tanımlanan sahte kimlikle alınan iki telefon hattı ile yeni iki telefon cihazı götürdü.
İki hat ve telefon cihazları, Kırklareli’ne götürülerek iki sivil kişiye teslim edildi.
PATATES HATLAR MERİÇ’İN PEŞİNDE
Yapılan teknik incelemeler sonrasında, 2 telefonu kullanan iki kişi, 31 Mayıs akşamı saat 18.30’dan itibaren Meriç’i takibe aldı.
İki patates hat arasında gece 00.30’a kadar sürekli mesajlaşma trafiği yaşanırken, 01.00 sıralarında hatlardan birisi Meriç’i arayıp bir dakikalık konuşma sonrasında 01.30’da buluşma ayarlar. Bu telefon görüşmesinin ardından Meriç’ten bir daha haber alınamaz.
Meriç’in cesedi, 18 Haziran’da Akçakoca açıklarında bulunur. Bu olayların yaşanmasından yaklaşık 2 yıl sonra bir gelişme yaşanır.
Kırklareli Emniyeti İstihbarat Şubesi’nde görev yapan emniyet amiri S.D. 2013’te cinayetin kimler tarafından işlendiği yönünde elde ettiği bazı bulgular üzerine Ankara’daki İstihbarat Daire Başkanlığı’na gelmek için yola çıktı.
Emniyet amiri S.D.’nin amacı, yeni atanan daire başkanı Engin dinç ile görüşüp bilgilendirme yapmaktı. Ancak, henüz İstihbarat Dairesi’ndeki tasfiye henüz sonuçlanmamıştı. S.D.’nin gelişini haber alan daire personeli üst düzey iki görevli, S.D.’yi Yıldız’daki İstihbarat Dairesi’ne götürmek yerine doğrudan Karşıyaka Mezarlığı’na götürdü.
Mezarlıkta yapılan sohbette, iki görevli S.D.’ye, “işin peşini bırakmayıp vazgeçmemesi halinde kendisine mezarlıkta yer bulunacağını” ima ettiler. Başkan Dinç’le görüşmeyi bekleyen S.D., görüşme yapamadan ertesi gün apar topar Kırklareli’ne gönderilir.
Böylece, cinayetin üstü örtülmeye devam ediliyor.
2014’te başlatılan yeni araştırmada, Meriç’in kaybolduğu gece Kırklareli’ndeki MOBESE sistemindeki bazı kameraların kayıt yapmadığı belirlendi.
Ayrıca, İstanbul’dan Kırklareli’ne giden özel ekibin kullandığı araca alınan benzinin kayıtlarına ulaşıldı. Bu ekibin, Sefaköy’de bir benzinlikten 58 litre yakıt alıp yola çıktığı, yaklaşık 560 kilometre yol yapıldıktan sonra dönüşte de yine aynı benzinlikte depoyu doldurup İstanbul’a giriş yaptığının kayıtlarına ulaşıldı.
Sonuçta, Ankara’daki İDB ve KOM’un başlattığı, ardından da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İstanbul Emniyeti ile yürüttüğü cinayet soruşturmasında perde yavaş yavaş aralanıyor.
Meriç cinayetiyle ilgili soruşturmanın ilk bölümü tamamlandı. İkinci aşamanın hazırlıkları yapılıyor. Soruşturmanın ikinci aşamasında sürpriz isimlere ulaşılabilir." (Tolga Şardan/Milliyet)
KAÇIRILDIĞI GÜN BİLGİLER USB'LERE KOPYALANMIŞ
31 Mayıs 2011'de kaçırılan ve 18 Haziran'da Akçakoca'da cesedi bulunan Meriç'in kaçırılmadan 12 gün önce ve kaçırıldığı gün bilgisayarının kopyalandığı da ortaya çıktı.
Fethullah Gülen'le ilgili elinde belge olduğu ve bu yüzden kaçırılıp öldürüldüğü iddia edilen gazeteci Haydar Meriç'le ilgili önemli bir rapor gündeme geldi. Kırklareli'de kaçırıldıktan sonra Düzce Akçakoca'da domuz bağı yapılmış şekilde cesedi bulunan emekli öğretmen ve gazeteci Meriç'in kaçırılmadan 12 gün önce ve kaçırıldığı 31 Mayıs 2011'de bilgisayarından silme ve kopyalama işleminin gerçekleştirildiği bilirkişi raporu ile belgelendi. Bilirkişi raporuna göre, Meriç'in dizüstü bilgisayarındaki bilgiler ve yaptığı araştırmalar 3 harici belleğe kopyalandı. İddialara göre bu kopyalama işlemini, Meriç cinayeti soruşturması kapsamında şüpheli 7 polis yaptı. Sözcü, Adli Bilişim Mühendisi Tuncay Beşikçi tarafından hazırlanan bilirkişi ön raporuna ulaştı.
5 YIL SONRA AÇILAN DOSYA
Emekli öğretmen ve gazeteci Haydar Meriç 31 Mayıs 2011'de kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldı. Cesedi, 18 Haziran 2011'de Akçakoca açıklarında domuz bağı yapılmış halde bulundu. Haydar Meriç cinayeti dosyası 5 yıl sonra tekrar açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nun talimatı ile 41 polis hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 30 kişi gözaltına alındı. İlk aşamada 9 polis tutuklandı. 5 yıl sonra tekrar açılan cinayet dosyasının en önemli delillerinden biri ise Haydar Meriç'in diz üstü bilgisayarı oldu. Savcılık, Meriç'in diz üstü bilgisayarını Adli Bilişim Mühendisi Tuncay Beşikçi'ye inceletti. Bilirkişi ön raporu 24 Haziran'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'na ulaştı. Bilirkişi raporunda şu çarpıcı tespitler yer aldı:
EN SON GÜLEN'İ ARAŞTIRMIŞ
– Haydar Meriç'in son olarak açıp eriştiği dosyalar incelendiğinde, Mayıs 2011'de Kırklareli'deki madenler, Fethullah Gülen ve Gülen Cemaati, Trakya'da bulunan 2 milyon kök hint keneviri, Said-i Nursi, Kırklareli Valisi Hüseyin Avni Coş ve Defineci Ali Pehlivan hakkında araştırma yaptığı tespit edilmiştir.
– Yapılan incelemede Fethullah Gülen hakkında internet ve açık kaynaklardan toplanmış çok sayıda bilgi ve dokümana rastlandı.
– Hazırlanmakta olduğu iddia edilen ve Haydar Meriç'in bilgisayarında kayıt edilmiş herhangi bir kitap taslağına rastlanılmadı.
– 19 Mayıs 2011 tarihinde (Meriç kaçırılmadan 12 gün önce) saat 02.15 ile 03.58 arasında ve 31 Mayıs'ta (kaçırıldığı gün) 09.21 ve 18.28 saatleri arasında, bilgisayarın kullanıldığı diğer zamanlara oranla çok sayıda silme ve kopyalama işlemi tespit edildi.
– 19 Mayıs 2011 tarihinde yapılan ve dosya isimlerinden anlaşıldığı üzere aralarında Haydar Meriç'in yaptığı araştırmaları içeren kopyalama işlemlerinin 001372982FFBAA41062802AE seri numaralı Kingston Data Traveler G2, AEB90B34FEAA1D37600BA seri numaralı Toshiba Transmemory ve 1CC07CEB0EF020692112F3 seri numaralı Kingston DT101 marka USB'lere topluca kopyalandığı anlaşılmaktadır.
RAPOR EN ÖNEMLİ DELİL
Bilirkişi raporunun tespiti savcılığın en önemli iddiaları ve delilleri arasında yer aldı. 9 polis hakkında tutuklama kararı veren 2. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararında şöyle yer aldı: “Maktülün iş yerinde böcek koymak, bilgisayarında incelemeler yapmak üzere Ankara İstihbarat Daire Başkanlığı'ndan şüpheliler Mehmet D., ve Abdül K., firari olan Enes Ç. ve Serkan K. ile birlikte önce İstanbul'a gelindiği… Genel arama kılıfı altında el çantasının dahi arandığı, 10 gün sonra Haydar Meriç'in kaybolduğu…
O BİLİRKİŞİ ÇYDD BİLGİSAYARLARINDA DA 40 BİN ŞÜPHELİ İŞLEM KAYDI BULMUŞTU
Haydar Meriç cinayetiyle ilgili çarpıcı tespitlerde bulunan bilirkişi Tuncay Beşikçi, 8 Ocak 2015 tarihinde de ÇYDD ve Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin dosyaların birleştiği davada da önemli bir rapor sunmuştu. Raporda, “ÇYDD'deki bilgisayarın son kapanma tarihi olan 10 Nisan 2009'dan sonra bilgisayarın kapalı olması gereken bir zamanda 171 farklı dosyanın silinme ve 40 binden fazla şüpheli işlem kaydı tespit edilmiştir” denilmişti.
HOŞGÖRÜ MASKESİ ALTINA GİZLENEN CİNAYETLER
Gülen cemaatinin bir hoşgörü yapılanması olduğu ve silahla işinin asla olamayacağı iddiaları bu yapı mensuplarınca sık sık dile getirilmekte. 2013 sonundan itibaren Paralel örgüte yönelik başlatılan ve bugüne kadar tüm illerde yüzlerceyi bulduğu söylenen soruşturmalardan bir çoğunda savcılar yapılanmanın silahlı bir terör örgütü olduğunu iddia ettiler. İddianamelerinde bu görüşü dile getiren savcılar delil olarak örgütün en önemli ayağı görülen polis içindeki yapılanmaya dikkat çektiler. Başlangıçta savcılar, bu yapılanmaya mensup polislerin silahlı bir güç olduğuna işaret etmekle yetindiler.
TAHŞİYE EVİNE BOMBA YERLEŞTİRİLMESİ
Ancak bu işaret yerini artık daha somut suçlamalara çevirmiş bulunuyor. Tahşiye soruşturmasında Fetullah Gülen karşıtı nur cemaati 'Tahşiye' grubunun evini günlerce gözleyen yapıya bağlı polislerin bomba ve silahları eve yerleştirdikleri ortaya çıktı. Öyle ki o evde yaşayan sanıklardan hiçbirisinin parmak izinin çıkmadığı bombalarda polislerin parmak izi çıktı. Tabi bu şok detaylar o günlerde polis ve yargıda etkin olan örgüt tarafından gözden kaçırılmıştı.
TIR BASKININDA SİLAHLARIN DOĞRULTULMASI
Bir diğer delil, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, FETÖ/PDY'nin 'himmet' adı altında topladığı paralarla ilgili yürütülen soruşturmada 12 kişi hakkında hazırlanan iddianamede gösterildi. Savcılık, 'FETÖ/PDY'nin silahsız bir örgüt olduğu savunulsa da finans, yargı, emniyet ayağı olan bu örgütün kilit üyelerinin çoğunun kamu görevlisi olduğu ve devletin kendilerine verdiği silahları MİT TIR'ları olayında olduğu gibi gerektiği zaman kullanmaktan çekinmediği görülmüştür.' dedi. Böylece Adana'da MİT'e ait tırların örgüt tarafından basılmasında silahlı askerlerin MİT subaylarına silah doğrultmaları, ateş pozisyonu alarak MİT görevlilerini darp etmeleri silahlı terör örgütünün delili olarak gösterildi.
HİMMETİ İÇ EDEN ÜYENİN SİLAHLA YARALANMASI
Silahlı terör örgütüne delil olacak bir diğer gelişme birkaç hafta önce yaşandı. Florya'da örgüt adına himmet toplayan kişilerden birinin parayı kişisel harcamasında kullanması üzerine örgüt tarafından bacak ve kasığından tabancayla yaralandığı ortaya çıktı. Örgüt hocasından alınan fetva üzerine tepeden ayağa kadar örgütsel olarak gerçekleşen bu silahlı yaralama olayı Gülen yapılanmasının bir silahlı terör örgütü olduğuna somut delil oldu.
CEVZET SOYSAL'IN KAÇIRILARAK ÖLDÜRÜLMESİ
Örgütün daha somut bir başka eylemi ortaya çıktı daha önce: Cevzet Soysal cinayeti.. Gazeteci Haydar Meriç cinayeti, Gülen örgütüne atfedilen ilk cinayet de değil. Aylar önce Cevzet Soysal cinayetiyle ilgili bilgiler medyaya yansımıştı. Gözaltılar yaşandı. Soysal cinayeti, örgüte atfedilen ilk somut cinayet suçlaması oldu.
Gülen cemaatine üye polislerin, TPAO çalışanı Cevzet Soysal'ı 1998 yılında Batman'da kaçırarak öldürdükleri iddia ediliyor. Cinayetin nedeni ise Güneydoğu'da Gülen yapılanmasına karşı çalışan Hizbullah yapılanmasının Gülen'in talimatıyla bitirilmek istenmesi. Soysal cinayetine şahit olduğunu öne süren ve soruşturmada ifade veren bir polis, "Güneydoğu'da Hizbullah mensuplarınca paralel yapının okulları, yurtları ve mensuplarının takip edildiği" bilgisinin bölge imamı Bahattin K. aracılığıyla Fetullah Gülen'e ulaştırıldığını, bunun üzerine Gülen'in "Bu örgütü bitirin" şeklinde talimat verdiğini anlattı. Ardından Hizbullah yapılanmasına mensup gösterilen Soysal, FETÖ mensubu polislerce kaçırılıyor, sorgulanıyor ve öldürülüyor. Bu iddiaları soruşturan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı ipuçlarına ve yeni bilgilere ulaştı. Bu bilgiler ışığında genişletilen soruşturmada, olaya karıştıkları öne sürülen 14'ü polis 19 kişi hakkında Haziran 2015'te yakalama kararı çıkartıldı. Gözaltına alınan 16 şüpheliden 8'i savcılıkça, diğer 8'i ise mahkemece adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 3 şüpheli ise halen firari durumda.
30 İLE GÖNDERİLEN SAVCILIK TALİMATI
Örgüte yönelik en büyük soruşturmayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yürütüyor. Başsavcılığın 2014'te 30 civarındaki ilin emniyetine gönderdiği talimat yazıları büyük gürültü çıkarmıştı. Başsavcılık, talimatlarda örgütle ilgili delil toplanmasını talep etmekteydi. Kamuoyunda Gülen örgütüne atfedilen Necip Hablemitoğlu ve diğer bazı cinayetlerle ilgili delil toplanması isteği de talimatlarda yer almaktaydı. (1)
Örgüt medyası bu talimatlara sert tepki gösterdi. Fetullah Gülen'in avukatları da, hala etkin oldukları HSYK'ya soruşturma savcısını görevden alınması için başvurdu. Bununla yetinmeyen avukatlar, skandal bir girişimle o illerdeki emniyet ve savcılıklara başvurdu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatlarının yerine getirilmemesi gerektiğini dile getirdiler. Getirilmesi halinde açık bir suç işleneceği, sorumlular hakkında ilerleyen süreçte davalar açılacağını iddia eden avukatların bu tehditleri, örgütle mücadelede unutulmayacak olaylar arasına girmiş bulunuyor. Bu ve benzeri tehditler aslında kısa süre sonra gerçekleşen ve 10 binden fazla hakim/savcının oy kullandığı HSYK seçimlerinde paralel yapının aleyhinde kritik bir rol oynadı. Yıllardır bu yapılanmanın tehdit ve şantajlarına en yakından şahit olan yargı mensupları örgüte beklenmedik ölçüde ağır darbe vurdu. Ankara ve diğer illerdeki cumhuriyet başsavcılıklarının elleri HSYK seçimleriyle rahatladı. "Seçimlerde galip gelecek ve başlatılmış soruşturmaları durduracak, yarım kalan 17 Aralık gibi soruşturmaları da tamamlayacağız, hükümete darbe vuracağız" gibi akılalmaz tehditleri sosyal medya, hukuk portalları ve diğer başka platformlarda doğrudan ya da dolaylı dile getirmekten çekinmeyen, "Kirli dosyaları tekrar açacak, herkesin ayıbını ortaya koyacak" imasında bulunan örgütün bu özgüveni belki de kendisini zehirlemesine neden oldu. İnanılmaz gibi görünen bu yoğun gelişmeler gerçekten de o günlerde yaşandı.
Mercek altına alınan dosyalarda dıştan bakıldığında profesyonelce örtüldüğü düşünülen olayların izleri dikkatli bakışlar tarafından yakalanabiliyor. Tıpkı Haydar Meriç olayında olduğu gibi. Bu dikkatli bakışların, başka olaylardaki şaşırtıcı detayları yakalayacağı da beklenebilir. Kim derdi ki, Fetullah Gülen'in kardeşi toplu tecavüz olayına karışacak ve bunu örtbas için de dönemin polisleri devreye girecek. Kim derdi ki, aleyhinde kitap yazmaya çalışan bir gazeteci için filmlere taş çıkartacak şekilde örgüt polisleri devreye girecek ve onu öldürecek. Kimbilir daha kimleri tehdit ettiler. (Abdullah Harun/kontrgerilla.com)
(1) 30 ile gönderilen talimat: Http://www.kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=6081 6174 6232
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti manşetlerimiz
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti manşetlerimiz
Paralel yapı-Tahşiye Kumpası manşetlerimiz
Paralel yapı-Hrant Dink cinayeti manşetlerimiz
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti manşetlerimiz
Paralel yapı-Mustafa Akın cinayeti manşetlerimiz
Paralel yapı-18 Ocak (2016) 'Erzurum tecavüze örtbas' soruşturması manşetlerimiz
(08 Temmuz 2016, 18:23)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: