12 Eylül darbecileri hakkında iddianame hazırladığı için meslekten atılan eski Ödemiş Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu, ´Yeşil´i soruşturduğum için ceza aldım´ dedi ve ekledi: ´1998 yılında bulduğum kimliği belirsiz cesedin Yeşil olduğundan şüphelendim. Devlet soruşturma yapmamı engelledi.´
18.11.2008 13:18 Adana Cumhuriyet Savcısı olduğu dönemde; 12 Eylül darbesi, Kenan Evren ve arkadaşları hakkında iddianame hazırladı. Bu yüzden, ´görevi kötüye kullandığı´ gerekçesiyle meslekten ihraç edildi. Eski Savcı Sacit Kayasu, 1980 öncesi dönemde kontrgerilla örgütlenmesini kuyruğundan yakalayan ancak soruşturma sürecinde bedelini hayatıyla ödeyen Savcı Doğan Öz ve Şemdinli olayının soruşturmasında Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt´ın yargılanmasını isteyen Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya gibi büyük kayaya çarpmış, kral çıplak diyebilecek cesareti yüzünden parmakla sayılabilecek kadar az sayıdaki hukukçularımızdan.12 Eylül darbecileri hakkında dava açtığı için savcılıktan ihraç edilen ve bu yüzden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla Türkiye´den tazminat kazanan Sacit Kayasu, Yeşil olarak bilinen Mahmut Yıldırım´la ilgili inanılmaz iddialarda bulundu. 1998 yılında Ödemiş´te Cumhuriyet Savcılığı yaptığı döneme ilişkin bilgi veren Kayasu, Yeşil´i araştırırken engellendiğini söyledi. Ödemiş´te savcılık yaptığı dönemde 11 Eylül Pazar günü bir ceset bulunduğunu ancak nöbetçi savcının olaya bakmayıp, olayı Pazartesi gününe kaydırdığını, olay yerindeki ilk incelemenin ardından cesedin Ödemiş Devlet Hastanesi morguna kaldırıldığını belirtti. Cesedin başlangıçta normal bir ceset olarak baktıklarını söyleyen Kayasu, ölen kişiye işkence yapıldığının belli olduğunu, cesedin gözlerinin oyulmuş, ellerinin içinin ve ayaklarının derisinin soyulmuş olduğunu ve vücudunda 9 kurşun deliği olduğunu gördüklerini belirtti.
Profesyonel bir cinayet
Cesedi gördüğünde cesedin 5-6 günlük olduğunu kaydeden Kayasu, otopsi esnasında gördükleri cesedin gözlerinin oyulmuş olmasının, el ve ayaklarının derisinin yüzülmesinin nedenini kişinin kimliğinin tespit edilmemesi olduğunu kaydetti. Cesedin eli ve ayağı yüzülüyor; gözleri oyuluyor. Profesyonel bir cinayet. O kadar ateş edilmesine rağmen bir tek mermi çekirdeği yoktu diyen Kayasu, cesette dokuz kurşun deliği olmasına rağmen mermi çekirdeği olmamasıyla daha önce hiç karşılaşmadığını belirtti. İncelediği cesette çeşitli darp izleri olduğunu da söyleyen Kayasu kişinin dövülmüş ve bağlanmış olduğunu anladığını kaydetti.
´Yeşil´ olabilir şüphesiyle emniyetten bilgi istedim
Kayasu, Şahsen ben Yeşil olarak kanaate vardım. Bu şahsi kanaatim yeterli mi değil? Ne yapmak lazım? DNA ile otopsi lazım. Bunun için İzmir ´e gönderdik.DNA ´ya esas olacak şeyleri alın akrabalarından da tespit edin dediğini söyleyen Kayasu, İzmir Adli Tıp Kurumundan Biz DNA testi yapamıyoruz şeklinde bir cevap aldıklarını söyledi. Bunun üzerine cesedin İstanbul´a getirilmesini istediklerini belirten Kayasu, İzmir Adli Tıp Kurumunun cesedi göndermemek için maddi harcamaları neden olarak gösterdiğini ve böyle bir cevap aldıktan sonra, cesedin gömülmesini söylediklerini belirtti. Bu olaydan sonra cesedin İstanbul´a getirildiğini belirten Kayasu, soruşturma dosyasının elinden genelgeyle alınmasından sonra, olayı takip edemediğini belirten Kayasu, Böyle bir şeyin peşine düştüğüm andan itibaren kelleyi de koltuğa almam gerekir. Niye kelleyi koltuğa alayım? Ben gereken şeyi söylemişim. İçişleri Bakanlığı da dahil hiç kimse Savcı bey sen niçin bu cesedin Yeşil´e ait olduğunu söylüyorsun diyen olmadı şeklinde konuştu.
Olaydan sonuç alınamayacağını anladım
Konunun basına sızmasından sonra, iki cesetten bahsedildiğini cesedin birinin Hendek´te diğerinin ise, Ödemiş´te ortaya çıktığına dair haberler çıktığını söyleyen Kayasu, olayın sulandırıldığını belirtti. Olayın basına sızmasından sonra, soruşturmanın sonuca ulaşamayacağını düşündüğünü belirten Kayasu, cesedin bulunduğu sırada da Ödemiş´teki basın mensuplarına haber yapılmaması konusunda telkinde bulunulduğunu kaydetti.
Bizzat tehdit aldım
Olayın basına sızmasından sonra çeşitli tehditler aldığını, bu tehditlerin kimisinin bizzat olduğunu kimisinin de telefonla tehdit aldığını kaydetti. Birebir bir kişiden tehdit aldığını söyleyen Kayasu, tehditlerin telefonla devam ettiğini belirtti. Kayasu, kendisini tehdit edenlerden birinin profesyonel katil olduğunu düşündüğünü de söyledi. Tehditlerden sonra tahkikat nasıl devam etti ? sorusuna Kayasu tehditlerden yılmadığını ve olayı incelemeye devam ettiğini cevabını verdi. Soruşturma devam ederken bakanlığın bu tür olaylara faili meçhul cinayetlere Cumhuriyet Savcılarının bakacağına dair bir genelge çıkardığını hatta o dönemde ´Yeşil Genelgesi´ olarak anılan bu genelgeyle dosyanın elinden alındığını belirtti. Dosya elinden alındıktan sonra, genelgenin iptal edildiğini faili meçhul cinayetlere Başsavcıların değil de, normal savcıların bakmasıyla ilgili değişikliğin yapıldığını söyledi. Türkiye´de ilk defa oldu bu diyen Kayasu şöyle devam etti: Başsavcının konuyla ilgili yetkisi vardı. Başsavcının isteseydi bir başka savcıya soruşturma dosyasını teslim edebilirdi. İşin içinde Yeşil olduğu için birtakım kesimler bundan korktu.
Mehmet adlı kişi Yeşil´in İzmir´in başka bir ilçesinde öldürüldüğünü söyledi
1999´un Ocak ayında ve Şubat ayında Güneydoğulu kod adı Mehmet olan bir kişiyle bir telefon görüşmesi yaptığını ve bu görüşmelerin Nisan ayına kadar devam ettiğini belirten Kayasu, Mehmet adlı kişi Yeşil´in öldürüldüğüne ve sorgulandığına dair elinde birtakım kasetler olduğunu söyledi. Bana getirmek üzere iken son kez telefonda konuştuk. ´Geliyorum Savcı bey. Yoldayım´ dedikten sonra telefonun kesildi ve Mehmet birden ortadan kayboldu dedi. Mehmet adlı kişinin çeşitli telefon numaralarından defalarca arandığını söyleyen Kayasu, Mehmet adlı kişinin daha önce kendisini bulmak ve elindeki kasetleri vermek için Ödemiş´e geldiğini ancak çevredeki istihbarat elemanlarından çekindiği için otobüsten inmeden geri döndüğünü kendisine anlattığını söyledi. Kayasu şöyle konuştu: Telefon konuşmalarında Mehmet adlı kişinin Yeşil´in İzmir´in başka bir ilçesinde öldürüldüğünü, öldürülmeden önce sorgulandığını, sorgulanmasının kasete çekildiğini ve o kasetin kendisinde olduğunu belirtti. Anlattığı şeylerin doğru olduğuna inandım. Ayrıca, psikiyatristlere ses kasetlerini dinlettim. Onlar da bu kişinin doğru söylediğini belirtti. Sacit Kayasu, Kendisinin doğru söylediğine inanmam için bana çeşitli telefon numaraları verdi. Telefon numarası şu şunun şu şunun diye. Yeşil´in verdi. Birkaç kişinin daha verdi diyerek, Mehmet adlı kişinin kendisine güven vermek istediğini belirtti. Olayın üzerinden 10 sene geçmesine rağmen Mehmet´in kendisini aramadığını söyleyen Kayasu, telefonda konuştuğu kişinin öldürülmesinden şüphelendiğini kaydetti.
Pek çok şey cesedin Yeşil olduğunu doğruluyor
Pek çok şey o cesedin Yeşil olduğunu doğruluyor. Bunu ispatlamam için elimde DNA olması lazım diyen Kayasu, cesette parmak izi olmamasının işleri zorlaştırdığını vurguladı.O an için kameraya çekmeyi düşündüm. Kamera kayıtları bende olmadığı için, dosyaya koymadığım için bu sefer ben suçlu duruma düşeceğim. Yani onlar hep düşündürdü beni o zaman. Daha bu iş basına bile yansımadan diye konuştu.
Yer değiştirme cezası aldım
Yaşanan olaylardan sonra yer değişikliği cezası aldığını belirten Kayasu, Türkiye Cumhuriyetinde hangi cesedin kimliği açıklanmadı? En basitinden Ömer Lütfü Topal. Ömer Lütfü Topal öldürüldü demek suç mu? Ben de Yeşil öldürüldü dedim. Suç mu? Dosyanın gizliliğini ihlal ediyorsun dediler. Adana´ya. Yer değiştirilmeyle değil. Tayinle gönderildim. 7 gün sonra yer değiştirme cezası verdiler. Bu tamamen bana uygulanan bir baskıdır dedi. Adana´ya tayin olduktan sonra gelen yer değiştirme cezası sonrası, bir af kanunu çıktığını ve bu cezanın uygulanmadığını söyleyen Kayasu, Adana´da kaldığını belirtti.
Derin devlet ile normal devlet içiçe geçmiş
Kayasu şöyle konuştu: Derin Devlet ile normal devlet o kadar içiçe geçmiş ki neresi derin neresi sığ anlayamıyorsunuz. Ama ben şunu söylüyorum. Doğru bildiğin yoldan şaşmayacaksın. Benim çok şükür alnım açık. Hakim savcı konuşmazsa kim konuşacak? Ben konuşmazsam vatandaş nasıl konuşacak? Türkiye herşeyden önce bir kere demokrasiyi içine sindirmeli. Eğer demokrasi yoksa, hak arama hürriyeti nasıl olacak? Yer değiştirme cezası aldığımda bunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmek istedim ama cesaret edemedim. Çünkü niye? Öyle bir zihniyetle karşı karşıyasın ki. Savcılık da devam ediyor o zaman. AİHM´e götürürsem mutlaka iptal edecek bir şeyler bulurlar.
(18 Kasım 2008, 13:18)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: