Hükümeti devirmek amacıyla kurguladıkları 17 Aralık soruşturmasında usulsüzlükler yaptıkları, bazı polisler ve bir hakimi dinledikleri iddiasıyla, firari sanık Fetullah Gülen ve 44 polisin 'Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) yönetici ve üyesi olmak' ile 'darbeye teşebbüs' suçundan yargılanmalarına başlandı. Öte yandan eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, 'Selam-Tevhid kumpas soruşturması' kapsamında 'tanık' sıfatıyla ifade verdi. Çapkın 17-25 Aralık operasyonlarıyla ilgili çarpıcı bilgiler verdi. 'Yaklaşık 30 yıl emniyet müdürü olarak görev yaptım. Emniyet müdürünün haberi olmadan soruşturma başlatma ve operasyon yapma olaylarına ilk kez şahit oluyorum' diyen Çapkın, Türkiye tarihinde daha önce böyle bir durumun gerçekleşmediğini de dile getirdi.
21.05.2016 11:43 Takipsizlikle sonuçlanan 17 Aralık soruşturmasında usulsüzlükler yaptıkları, kurgulanmış soruşturmalar kapsamında bazı polisler ve bir hakimi dinledikleri iddiasıyla, firari sanık Fetullah Gülen ve 44 polisin "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) yönetici ve üyesi olmak" ile "darbeye teşebbüs" suçundan yargılanmalarına başlandı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, aralarında eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mahir Çakallı ve eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele şube Müdür Yardımcısı Ahmet Kalender'in de bulunduğu 12'si tutuklu 36 sanık ile avukatları katıldı. Duruşmada, bazı müştekileri ise avukatları temsil etti.
REDDİ HAKİME RET
Duruşmada bazı sanık avukatları, "heyetin sanıklar aleyhine tutumunu" gerekçe göstererek, reddi hakim talebinde bulundu.
Duruşmada söz alan avukatlardan Mehmet Öksüz, "Mahkemeniz özel olarak seçilmiştir. Bunu nedenle tarafsız ve bağımsız değildir. Reddediyoruz" dedi. Eski Emniyet Müdürü Nazmi Ardıç'ın avukatı Kemal Bayrak da mahkeme heyetini reddederek tutuklama kararlarının ve davanın kabulü kararının iddianame henüz kabul bile edilmeden okunduğunu öne sürdü. Avukat Öksüz, doğal hakimlik ilkesi gereği işlendiği iddia edilen suçun işlendiği ileri sürülen tarihten sonra kurulan mahkemenin davaya bakamayacağını kaydetti.
Duruşmada söz alan diğer sanık avukatları da reddi hakim talebinde bulunarak, müvekkillerinin tahliyelerini istedi.
Mahkeme, talebi, "yargılama sürecini uzatacağı" gerekçesiyle reddetti.
SANIK NAZMİ ARDIÇ'IN SAVUNMASI
Duruşmada söz alan tutuklu sanık Nazmi Ardıç, kendisine yöneltilen suçlamaların "hukuki garabet" olduğunu savunarak, şöyle konuştu:
"İddianamede 'darbe' ve 'casusluk' suçları, amaç suç olarak tanımlanmış, fakat herhangi bir delil belirtilmemiştir. Yaptığımız bütün işler, hakim ve savcılık talimatıyla yerine getirdiğimiz işlerdir ve lehimize hususlar aleyhimizde kullanılmıştır. Hakim ve savcılık talimatlarını yerine getirmemiz suç olarak tanımlanmıştır. Ben, üstüm olan adli makamların emirlerini ve yargı talimatlarını yerine getirmek durumundayım. Bu davanın müştekileri, bir internet fenomeni ile internette haber veren bir sitenin yöneticileri ve editörleridir. Hükümet bunun neresinde ki, hükümete darbeyle suçlanıyorum. Yaptığım işlerde hiçbir suç kastı yoktur."
Davada yargılanan polislerin müdürü olduğunu belirten Ardıç, arkadaşlarının tutukluluk halleri kaldırılmadığı sürece tahliye talebinde bulunmayacağını söyledi.
3 TAHLİYE
Tutuklu sanık Ahmet Kalender, tüm tutuklu sanıklar tahliye edilmeden kendisinin de serbest bırakılmamasını istedi. Diğer tutuklu sanıklar ise tahliyelerine karar verilmesini talep etti.
Davaya ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklar İsmail Erçelik, Sait Gök ve Mehmet Akif Sakarya'nın "suç vasfının değişme ihtimali ve tutuklulukta geçirdikleri süreyi" göz önüne alarak, tahliyelerine karar verdi.
Reddi hakim talebinin değerlendirilmesi için dosyanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine ve Fetullah Gülen hakkındaki yakalama kararı infazının beklenilmesine hükmeden heyet, duruşmayı 17 Haziran'a erteledi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, eski ağır ceza hakimi Nurettin Turan ile Esat Burak Uzundere "mağdur", aralarında eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç'in de bulunduğu 13 kişi "müşteki" olarak yer alıyor.
İddianamede, FETÖ/PDY yöneticisi ve üyesi sanıkların, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün hiyerarşik yapısı içerisinde altlık, üstlük ilişkilerini kullanarak yasa dışı örgütlenme oluşturup, suç işlemek amacıyla bir araya geldikleri vurgulanıyor.
Sanıkların, devletin emniyet hizmetleri ve faaliyetleri kapsamında, görevlerinin sağladığı nüfuz ve gücü, yasaların verdiği yetkileri, görevin gerçeklerine aykırı kullanarak amaçlarına ulaşmak için seri halde araç suçları işledikleri kaydedilen iddianamede, sanıkların gerçekleştirdiği 5 eylem şöyle sıralanıyor:
"2013 yılı Kasım ve Aralık ayında dönemin İstihbarat Daire Başkanı olan Engin Dinç'in telefonlarının dinlenmesine teşebbüs edilmesi, 2013 yılı Temmuz ayı ve devamında atanan İstanbul istihbarat üst yönetim kadrosunun telefonlarının, dönem itibarıyla İstihbarat şube Müdürlüğünde görevli bir polis memurunun adının karıştığı sözde zimmet iddiasından yola çıkarak, bir soruşturmayla 'suç örgütü kurmak ve buna bağlı örgütün faaliyetleri' çerçevesinde dinlenilmesi, 2013 yılı Aralık ayında Fetullah Gülen cemaatine yönelik eleştirel yayın yapıp, yazı yazan ve görüş bildiren bir kısım gazetecilerin telefonlarının, 'bilişim yoluyla hakaret' iddiasıyla dinlenilmesi, eski Kartal Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nurettin Turan'ın, 13 Ocak 2011'de maksatlı ve yanıltıcı bir şekilde rapor tanzim edilerek dinlenilmesi, 17 Aralık 2013 operasyonundan sonra devam eden süreçte İstanbul Organize Suçlarla Mücadele şube Müdürlüğü işlemlerinde kullanılan, geçmiş soruşturmalarla ilgili seslere ait görüşme içeriklerinin, verilerin ve bilgilerin bulunduğu server veri tabanının geri döndürülemeyecek şekilde silinmesi, format atılması ve kamera kayıt cihazının dışarıdan müdahale ile durdurulması."
Bu eylemleri çok sayıda kişiye karşı gerçekleştiren sanıkların suçunun "darbeye teşebbüs" olduğu aktarılan iddianamede, sanıkların eylemlerinde, sürekliliğin esas olduğu belirtiliyor.
Sanıkların, adli soruşturmaların selametini ve sağlıklı şekilde yürütülmesini sekteye uğratarak, aksaklıklara ve gecikmelere sebebiyet vererek, yeni dönemde ataması yapılan şube müdürlüğü personelini iş yapamaz ve başarısız gösterme amacına yönelik hareket ettikleri anlatılan iddianamede, "Tüm eylemler bir arada düşünüldüğünde, işlemlerin FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda, 17-25 Aralık soruşturmalarında başarısız olunması durumunda karşı operasyona maruz kalmamak için örgütsel bilgi ve belgelerin ortadan kaldırılmasına temin amacına yönelik olduğu tespit edilmiştir." ifadelerini yer veriliyor.
"Çok sayıda ses kaseti servis edildi"
İddianamede, 7 şubat 2012'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın özel yetkili savcılıkça ifadeye çağrılması ile ortaya çıkan gerilimin, dershane tartışmaları ve dershanelerin kapatılmasına karar verilmesi sürecinde artan bir ivme ile devam ederek, 17 Aralık operasyonlarıyla zirve yaptığına dikkati çekilerek, "17 Aralık operasyonu, önü alınan 25 Aralık operasyonu ve diğer planlanan operasyonlarla örgütün hükümeti hedef aldığı artık bilinen bir gerçek." tespitinde bulunuluyor.
Örgütün bu darbe teşebbüsleri ile bir anlamda siyaset mühendisliğine soyunarak siyaseti dizayn etme çabası içerisine girdiği anlatılan iddianamede, şu değerlendirme yer alıyor:
"Bu operasyonlar, her ne kadar adli soruşturma adı altında, suç ve suçluyla mücadele söylemiyle hukuki bir görünüm kazandırılmaya çalışılmışsa da tamamen siyasi mahiyette tasarlanmış operasyonlardır. 17 Aralık operasyonu sonrasında çok sayıda ses kaydının örgüt tarafından sosyal medyaya servis edilerek kamuoyunu yönlendirme amaçlı algı kampanyalarının başlatıldığı görülmektedir. Bu süreçte devletin en üst kademelerinde bulunan devlet büyüklerinin kriptolu telefonlarının dahi örgüt tarafından dinlenildiği bilinen bir gerçektir.
17 Aralık operasyonu, İstanbul organize ile mali suçlarla mücadele şube müdürlükleri görevlilerinin eş zamanlı gerçekleştirdikleri operasyonlardır. Soruşturmasını Organize Suçlarla Mücadele şube Müdürlüğünün yaptığı Fatih Belediyesi/Anıtlar ve TOKİ soruşturmaları) soruşturma dosyaları ile Mali Suçlarla Mücadele şube Müdürlüğünce yapılan soruşturma dosyaları arasında herhangi bir fiili veya hukuki irtibat bulunmaması, buna rağmen aralarında bir bağ bulunmayan 3 farklı soruşturma dosyasının aynı gün eş zamanlı operasyona dönüştürülmesi dikkati çekici olmakla birlikte örgütün gerçek amaç ve niyetini ortaya koyar niteliktedir."
CEZA İSTEMLERİ
Firari sanık Fetullah Gülen ile eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mahir Çakallı ve eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele şube Müdür Yardımcısı Ahmet Kalender'in de aralarında bulunduğu 44 polisin "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, hakkında yakalama emri çıkarılan firari sanık Fetullah Gülen'in ayrıca "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
İddianamede, Gülen ile Ardıç, Çakallı ve Kalender, "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek", diğer şüpheliler "silahlı terör örgütü üyeliği"yle suçlanıyor.
Gülen hakkında ayrıca "silahlı örgüt kurmak yönetmek, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, resmi belgede sahtecilik, suç uydurma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, iftira, görevi kötüye kullanma, yasaklanan bilgileri açıklama, göreve ilişkin sırrın açıklanması, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, bilişim sistemine girme ve sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme" suçlarından toplam 57 yıl 3 aydan 104 yıl 4 aya kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Sanıklardan Nazmi Ardıç ve Ahmet Kalender'in, "suç uydurma, iftira, görevi kötüye kullanma, yasaklanan bilgileri açıklama, göreve ilişkin sırrın açıklanması, özel hayatın gizliliğini ihlal, suç delillerini yok etme gizleme veya değiştirme, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme, resmi belgede sahtecilik, gizliliğin ihlali, bilişim sistemine girme ve sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme" suçlarından toplam 50 yıl 6 aydan 146 yıl 6 aya kadar hapis cezası istenen iddianamede, sanık Mahir Çakallı'nın da benzer suçlardan 65 yıldan 165 yıla kadar hapse mahkum olması talep ediliyor.
İddianamede, diğer 41 sanığın ise benzer suçlardan çeşitli hapis cezalarına çarptırılması öngörülüyor.
HÜSEYİN ÇAPKIN: 17 ARALIK'TAN HABERİM OLMADI, KANDIRILDIM
Öte yandan eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, “Selam-Tevhid kumpas soruşturması” kapsamında “tanık” sıfatıyla ifade verdi. Çapkın 17-25 Aralık operasyonlarıyla ilgili çarpıcı bilgiler verdi.
17-25 Aralık operasyonları sonrası görevden alınan İstanbul'un eski emniyet müdürü Hüseyin Çapkın dün ifade verdi.
Selam-Tevhid soruşturmasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dâhil birçok üst düzey siyasetçi ve kamu görevlisinin telefonlarının dinlemeye alındığı ortaya çıkmıştı. Soruşturmayla ilgili açılan ‘kumpas’ soruşturmasında, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Çapkın dinlendi.
BÖYLE BİR ŞEYE İLK KEZ ŞAHİT OLDUM
Hüseyin Çapkın ifadesinde şunları söyledi: “Yaklaşık 30 yıl emniyet müdürü olarak görev yaptım. Emniyet müdürünün haberi olmadan soruşturma başlatma ve operasyon yapma olaylarına ilk kez şahit oluyorum” dedi.
KENDİMİ KANDIRILMIŞ HİSSEDİYORUM
Türkiye tarihinde daha önce böyle bir durumun gerçekleşmediğini ifade eden Çapkın, “Bugüne kadar olanları, basında ve kamuoyunda tartışılanları gördüğümde maalesef kendimi kandırılmış bir polis müdürü olarak görüyorum.”
HİÇBİR ZAMAN ÖNÜME GELMEDİ
“Selam-Tevhid” soruşturmasının başladığı tarih olan 2010’da İstanbul Emniyet Müdürü olarak görev yaptığını belirten eski Vali Hüseyin Çapkın, dinleme ve izleme kararlarının hiçbir zaman emniyet müdürünün önüne gelmediğini söyledi.
BÖYLE BİR DURUMA MÜSAADE ETMEZDİM
Soruşturmanın hiçbir aşamasında bilgilendirilmediğini ve dosyanın 17 Aralık döneminde adliyeye intikal ettirildiğinden haberi olmadığını ifade eden Çapkın, şöyle devam etti: “Eğer başka bir amaçla ve hukuk dışı bir şekilde ülke menfaatlerine aykırı dinlemelerin yapıldığından haberim olsaydı veya ilgili birim sorumluları bana bu konuyla ilgili bilgi verseydi, hukuken ve yasal çerçevede derhâl müdahale eder ve bu durumu engellerdim. Böyle bir şeye asla müsaade etmezdim.”
Dönemin emniyet müdürü olan Hüseyin Çapkın, 17-25 Aralık darbe girişimi ile ilgili de tanık olarak dinlenilmişti. Çapkın, bu soruşturmalardan da haberinin olmadığını söylemişti.
Paralel yapı-08 Aralık (2015) '17 Aralık Kumpası' soruşturması manşetlerimiz
(21 Mayıs 2016, 11:43)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: