Taraf Gazetesi´nde yer alan belgenin altındaki imzanın sahibi olduğu iddia edilen Albay Dursun Çiçek ile Harp akademileri ve SAT Komutanlığında görevli 8 muvazzaf subay, Ergenekon savcıları tarafından ´şüpheli´ olarak ifade vermeye çağrıldı.
26 Haziran 2009 16:55 Taraf Gazetesi´nde yer alan belgenin altındaki imzanın sahibi olduğu iddia edilen Albay Dursun Çiçek ile bu olayla bağlantılı olup olmadığı henüz bilinmeyen Harp akademileri ve SAT Komutanlığında görevli 8 muvazzaf subay, Ergenekon savcıları tarafından şüpheli olarak Pazartesi ve Salı günü Beşiktaş Adliyesi´ne ifade vermeye çağrıldı. Ergenekon savcılarının soruşturmayı derinleştirdiği ve ek deliller araştırmakta olduğu belirtiliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nca birkaç gün önce yapılan açıklamada gerek görülürse Albay´ın ifadeye çağrılacağı bildirilmişti. Albay Dursun Çiçek´in Salı günü, 8 subayın ise Pazartesi günü Beşiktaş Adliyesi´ne çağırıldığı bildirildi. Diğer subayların Andıç´ta paraf imzaları bulunan subaylar olup olmadığı merak ediliyor..
Türkiye bu belge konusunda beklenti içerisinde
Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, Türkiye´nin bu belge konusunda beklenti içerisinde olduğunu belirterek, Savcılar gelen rapor doğrultusunda incelemeler yapacak. Sorulması gerekenler sorulacak demişti. Çolakkadı, Çiçek´in ifadesiyle ilgili Adli Tıp Kurumu´ndan gelecek raporu beklediklerini söyleyerek, öncelikle bu konuda sonuca varmak lazım. Savcılar, gelen rapor doğrultusunda incelemeler yapacak. Ve sorulması gereken soruları soracaklar, onda bir şüphe yok açıklamasını yapmıştı.
Subayların isimleri Serdar Öztürk´te ele geçen belgelerde geçiyor
Şüpheli olarak ifadesine başvurulacak subayların SAT ve Harp Akademileri´nde görevli oldukları belirtildi. Subayların, 4 Haziran günü bir binbaşı, bir astsubay ve 4 sivil memurun gözaltına alındığı bazı muvazzaf subayların evlerinde arama yapıldığı operasyonla ilgili olarak ifadelerinin alınacağı öğrenildi. Subayların isimlerinin, Serdar Öztürk´ün de tutuklandığı operasyonlarda yapılan aramalarda elde edilen bazı belgelerde geçtiği iddia edildi.
Albay´ın şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırılması önemli
Cengiz Çandar (Radikal): ´İlker Başbuğ´un basın toplantısı kadar önemli bir gelişme Sivil Savcı Zekeriya Öz´ün Albay Dursun Çiçek´i ifade vermek üzere İstanbul´a çağırması idi. Albay Çiçek, ´bilgi almak´ maksadıyla ifade vermeye davet edilmiyor. Dikkat, işin burası önemli; ´suç işlediğine ilişkin hakkında şüphe bulunan kişi´ olarak yani ´şüpheli´ sıfatı ile çağrılıyor. Bu ´sanık´tan bir önceki konum. CMUK´un 2. Maddesi ´şüpheli´yi ´soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişi´ olarak tanımlıyor. Albay Dursun Çiçek´in tarifi böyle. Yani, Genelkurmay Başkanı´nın ´Belge´yi ´kağıt parçası´ olarak niteleyen sözleri, meseleyi kapatmıyor; besbelli ki sivil yargı Dursun Çiçek´e ´şüpheli´ muamelesi yaparak, ´Belge´yi sadece bir ´kağıt parçası´ olarak görmediğini ortaya koymuş oluyor. Ahmet Altan´ın dediği gibi ´Elde sadece fotokopi var´ diyerek meseleye sırtımızı dönemeyiz. Bunun bir de ´aslı´ var çünkü ve o ´aslını´ birisi yazdı. İlker Başbuğ´un ´kağıt parçası´ dediği ´Belge´ye ilişkin olarak TÜBİTAK´ın fotokopi üzerinde bir tahrifat olmadığına yani, fotokopinin ´aslı´nı yansıttığı şeklinde anlaşabilecek bir raporu var.´
8 Albayın ismi belli oldu
Ergenekon savcılarının ifadeye çağırdığı dokuz kurmay albaydan Dora Sungunay da darbe planının altında imzası olan Dursun Çiçek gibi Genelkurmay´da görevli.
BİRİ EMEKLİ, SEKİZİ GENERAL ADAYI
Çiçek gibi ifadeye çağrılan diğer sekiz deniz albay da kurmay, iki Albay Aksaz´da, biri Gölcük´te, biri Deniz Marjı Komutanlığı´nda. Biri Deniz İşitim Komutanlığı´nda, biri de Deniz Kuvvetleri´nde.
OFİSİNDE ARAMA YAPILAMAMIŞTI
İfadeye çağrılan isimler arasında en dikkat çekeni ise Deniz Kurmay Albay Dora Sungunay. Ergenekon Operasyonu´nun 13´üncü dalgasında Sungunay´ın evi ve işyerinde arama kararı alınmıştı.
ÇİÇEKLE KARARGAHTAN ARKADAŞ
Ancak Sungunay´ın ofisinin Genelkurmayda olduğu anlaşılmış, polislerin girmesine izin verilmemişti. Dursun Çiçek 3. Bilgi Destek Şube´de görevli.
KARARGAHTAN ADLİYEYE
Ergenekon savcılarının, Dursun Çiçekle birlikte sorgulanmak üzere çağırdığı sekiz kurmay albaydan birinin Genelkurmaydaki ofisi son anda aranmaktan vazgeçilen Dora Sungunay olduğu ortaya çıktı. Ergenekon soruşturması kapsamında Albay Dursun Çiçek´le birlikte ifade vermeye çağrılan sekiz deniz subayının tamamının kurmay albay olduğu öğrenildi. Sorgulanmak üzere çağrılanlar arasında Genelkurmay Karargahı´nda görevli Deniz Kurmay Albay Dora Sungunay da var. Ergenekon Operasyonu´nun 13. dalgasında Sungunay´ın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´nda zannedilen ofisinde arama yapılmak istenmiş, ancak Sungunay´ın bürosu Genelkurmay Karargahında çıkınca bundan vazgeçilmişti.
TERFİ EDERLERSE GENERAL OLACAKLAR
Genelkurmay´a ait olduğu belirtilen İrticayla Mücadele Eylem Planı altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek´le birlikte şüpheli olarak ifadeye çağrılan ve bir sonraki terfide general olmayı bekleyen kurmay albayların isimleri şöyle:
-Gölcük Donanma Komutanlığı´nda görevli Kurmay Albay Muharrem Nuri Alacalı
-Deniz Kuvvetleri´ne bağlı Aksaz Deniz Üs Komutanlığı´nda görevli Deniz Kurmay Albay Şafak Yürekli
-Deniz Kuvvetleri´ne bağlı Aksaz Deniz Üs Komutanlığı´nda görevli Deniz Kurmay Albay İbrahim Koray Özyurt
-Deniz Harp Akademisi Komutanlığı´nda görevli Deniz Kurmay Albay Mert Yanık
-Deniz Eğitim Komutanlığı´nda görevli Deniz Kurmay Albay Levent Görgeç
-Gölcük Harp Filosu Grup Komutanlığı´nda görevli Deniz Kurmay Albay Tayfun Duman
-Emekli Deniz Albay Aydın Ortabaşı (İstanbul)
Muvazzaf subayların ev ve ofislerinde Poyrazköy´de gömülü vaziyette bulunan silah ve mühimmatla bağlantılı oldukları iddiasıyla Ergenekon soruşturmasının 13. dalgasında arama yapılmıştı. 4 Haziran günü yapılan aramalarda çeşitli belgelere el konulmuş, Genelkurmay ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´nda bir arama yapılmadığını açıklamıştı. (Taraf)
FLAŞ!!! ORG. BAŞBUĞ´DAN ŞOK AÇIKLAMALAR: TSK´DAN ELİNİZİ ÇEKİN!
Albay Çiçek´in Ergenekon savcılarınca ifadeye çağrılmasından bir kaç saat önce çarpıcı bir başka gelişme yaşandı. Kuvvet Komutanları´yla birlikte basın toplantısı düzenleyen Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ İrtica Eylem Planı belgesinin bir kağıt parçası olduğunu söyledi. Başbuğ, Artık TSK´nın üzerinden elinizi çekin dedi.
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ Kuvvet Komutanları´yla birlikte basın toplantısı düzenledi. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Kuvvet Komutanları´nı da yanına alarak Türkiye´nin iki haftadır tartıştığı belgeyle ilgili basının karşısına çıktı. Orgeneral Başbuğ´un basın toplantısı, saat 11.00´de başladı ve yaklaşık 1 saat sürdü. Toplantının başında 20 dakika açıklamalarda bulunan Orgeneral Başbuğ, 40 dakika süre ile de basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Basın toplantısına kuvvet komutanları ile yaklaşık 30 general katıldı.
ORTAYA ÇIKAN BİR KAĞIT PARÇASI
Orgeneral Başbuğ şöyle konuştu: Türkiye, neredeyse 2 haftadır bugün itibarıyla tam 2 hafta; Genelkurmay Askeri Savcılığının elinde bulunan, topladığı ve talep ettiği tüm bilgiler çerçevesinde yürüttüğü hazırlık soruşturması neticesinde ulaşmış olduğu kararla ortaya çıkan bir kağıt parçası etrafında gereğinden fazla enerjisini tüketmiştir, harcamıştır. Ayrıca, yargı sürecini sabırla ve sükunetle bekleme basiretini de gösterip her şeyden önce bunlardan dolayı gerçekten biz TSK olarak üzgünüz. Şu anda elimizde olan hukuki anlamda bir kağıt parçasıdır. Yargıtay içtihadına göre belge, hukuki hüküm ifade eden bir hakkın doğmasına ve bir olayın ispatına yarayan bir yazıdır. 12 Haziran günü belge olduğu iddia edilenin bir gazetede yer alması, yazılanların ciddi olması ve TSK´nın hedef alındığının görülmesi üzerine hiç zaman kaybedilmeden belge olduğu iddia edilenin gerçekten belge olup olmadığının, hukuk ve yargı yoluyla ortaya çıkarılması için Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından soruşturmaya başlanılmıştır. Bu durumda, bizim tarafımızdan yapılması gereken tek ve doğru hareket tarzı da budur.
ASKERİ SAVCININ KARARINI KÜÇÜMSEYEMEZSİNİZ
Soruşturmanın aynen asli yargı teşkilatı içerisindeki cumhuriyet başsavcılıkları gibi anayasal teminatlar altında bağımsız bir şekilde yargısal faaliyetlerde bulunan Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından yürütüldüğünü ifade eden Orgeneral Başbuğ, Karar da yine bu makama aittir. Askeri savcılık, kanunlar çerçevesinde incelenmesi gereken tüm hususları mevcut bilimsel ve teknik imkanları da kullanarak bu karara ulaşmıştır dedi.
Orgeneral Başbuğ, şöyle devam etti: Askeri savcılığın verdiği kararı beğenebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz. Ancak bu karara karşı saygısız ve küçümseyici tavırlar içine giremezsiniz. Bu tip davranışlar askeri yargıyı küçültmez, bu şekilde davrananları küçültür. Son dönemlerde artan bir şekilde ve örgütlü olarak, altını çiziyorum örgütlü olarak gerçekleştirdiği değerlendirilen kurgulanmış bazı olaylar, TSK´yı yıpratma ve karalama kampanyasına dönüştürülmektedir. Hukuk açısından yaşadığımız olayda bugün, ´bugün´ kelimesinin de tekrar altını çiziyorum, bugün gelinen nokta, olduğu iddia edilen bir kağıt parçası olduğunu, yani bir belge olmadığını bize göstermektedir.
TSK´YI KARALAMAK İÇİN HAZIRLANDI
Bu konuda Genelkurmay Başkanlığı ve Genelkurmay Askeri Savcılığı, elindeki bütün bilgi ve belgeler ışığında ve hukuk kuralları çerçevesinde gerekeni yerine getirmiştir. Bu durumda, bugün biz bu kağıt parçasının birileri tarafından TSK´yı yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendirmekteyiz. Bu kağıt parçasının kimler tarafından ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkarılması görevinin ise devletin istihbarat organları ile ilgili yargı organlarına düştüğünü ifade ediyor ve bunun yerine getirilmesini istiyorum. Bu konunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü, bu ve buna benzer olayların devlet, millet ve ordu içinde fitne ve fesat çıkartma eylemleri olarak görüyoruz.
DEMOKRASİYE İNANMAYANLARI BARINDIRMAYIZ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, TSK´nın demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine bağlı ve saygılı olduğunu vurgulayarak, ´Herhalde bugüne kadar göstermiş olduğumuz tavır ve davranışlar da bu sözlerimizin doğruluğunu teyit etmektedir´ diye konuştu. Orgeneral Başbuğ, şunları söyledi: Bu ilkelere aykırı düşünce içinde olan davranışlarda bulunan ve bulunabilecek personelini TSK bünyesinde barındırmaz. Bunu kim söylüyor, bunu Anayasamızın 117. maddesine göre TSK´nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı ben söylüyorum. Artık TSK´nın komutanı olan Genelkurmay Başkanının bu ifadesi en büyük teminattır. Daha bunun dışında başka şeyler aranmasının anlamını anlayamıyorum. Bakın, tüm bu söylentilere rağmen TSK ile artık hiçbir haklı neden ve haklı bir gerekçeye dayanmadan çeşitli nedenlerle ve çeşitli şekillerde darbe ve muhtıra söylemlerinde bulunanların, iyi niyetli olmadıklarını ve halkımızın da artık bu söylemlerden usanmış olduğunu düşünüyorum. Onun için TSK´nın komutanı olarak açıkça söylüyorum ki, artık Silahlı Kuvvetler üzerinden elinizi çekiniz. TSK üzerinden kendinizi siyasi tanımlama düşüncesinden ve gayretlerinden vazgeçiniz.
ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKATA SON VERİNİZ
TSK´ya karşı medya üzerinden asimetrik bir psikolojik harekat yürütmeye son veriniz. TSK, tarihsel misyonu, kurumsal kültürü ve devlet adamlığı ve tecrübesinin gereği olarak kendisine karşı asimetrik olarak medya üzerinden yürütülen psikolojik harekata her zaman ve kamuoyu önünde cevap vermekten kaçınmaktadır. Ayrıca, bize askeri okullarda şu da öğretildi, bize dendi ki, öğretmenlerimiz ve komutanlarımız tarafından, ´akıllı insan her şeyin farkına varır, akılsız insan ise her konuda fikrini söyler´.
BU BİR BEKAA SORUNU
Bu nedenle bizlerin olayları takip etmediğimiz, Anayasa ve yasalar çerçevesinde gereken yer ve zamanda rahatsızlıklarımızı yerine getirmeyeceğimiz şeklindeki değerlendirmeler doğru değildir. TSK, hiçbir gerçeğe dayanmayan, hukuk dışı davranışlarla yıpratılması faaliyetlerinin devam ettirilmesine katlanamaz. TSK, bütünlüğünün her türlü dış etkilere maruz bırakılmasına seyirci kalamaz. Unutulmamalıdır ki TSK´nın bütünlüğünün korunmasını ve haksız yere yıpratılmasını aynı zamanda ülkemizin bir beka sorunu olarak görüyoruz. Lütfen bu noktanın iyi anlaşılmasını istiyorum. TSK´nın bütünlüğünün korunması ve artık haksız yere yıpratılması, sadece TSK´nın bir sorunu değildir. Biz bunu aynı zamanda ülkemizin bir beka sorunu olarak görüyoruz. Bu şekilde de anlaşılmasını özellikle istiyoruz.
MGK TOPLANTISINA GETİRECEĞİZ
TSK üzerinde oynanan ve oynanacak oyunlar bizim görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmedeki kararlılığımızı etkileyemez. Kimse de bu şekilde beklentilerin içinde bulunmasın. TSK´nın güvenlik boyutunda ilgilenmek zorunda olduğu ülke konularına ilişkin görüş, düşünce ve tekliflerimizi yasal platformlarda ilgili makamlara iletmeye devam edeceğiz. Tahriklere kapılarak kamuoyu önünde tartışmalara girmeyi uygun bulmuyoruz. Bu çerçevede son yaşanan olayları da önümüzdeki hafta yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısına getireceğiz.
BU ÜLKELERDE ASKERİ MAHKEME VAR
Orgeneral Başbuğ, basın toplantısında, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, Başbakan´ın dün bu çerçevede açıklaması oldu. Bu konuda daha yapılması gerekenler olduğunu, sizin bu konuyu çok iyi bildiğinizi ve bir çalışmanın da yürütüldüğüne inandığını söyledi. Bu çalışma nedir? Bu çalışmayı kendisiyle görüştünüz mü? Nasıl bir çalışmadır, mahiyeti, amacı nedir? sorusu üzerine, Orgeneral Başbuğ, bu konunun önemli olduğunu ve makro seviyeden bakarak cevap vermek istediğini söyledi. Orgeneral Başbuğ, Tekrar altını çizme ihtiyacını istediğim husus, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, demokrasi ve hukuk devletleri ilkelerine aykırı düşüncenin içinde olan davranışlarda bulunan personel barınamaz. Bunu Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı olarak ben açıkça ifade ediyorum. Böyle durumlar olursa Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı bu konuda gerekeni anında yerine getirir. Bu konu için başka yerlerden herhangi bir şekilde işaret vesaire almasına gerek yoktur diye konuştu.
Bugüne kadar yaşanan süreçte neler oldu, neler yapıldı, bundan sonra neler olabilir? sorusunun sorulduğunu, bu konuyu doğru anlayabilmek için ilk önce askeri mahkemelerin yetki ve sorumluluklarının ne olduğunu anlamak gerektiğini belirten Orgeneral Başbuğ, şunları söyledi:
Bu konuda da, hukukçular da dahil, esas üzüntü veren nokta o, dışında olanların farklı yorum yapması doğal. Fakat hukuk tahsili görenler bile maalesef yanlış yorumlarda bulunuyorlar. Rahmetli Uğur Mumcu´nun dediği gibi bilgi sahibi olmadan maalesef fikir sahibi oluyoruz. Askeri mahkemelerin yetki ve sorumlulukları çok açık. Merak ediyorsanız Askeri Yargı Usul Kanunu´nun 9. maddesini okuyun. Orada der ki; ´askeri kişilerin askeri suçları varsa ortada, bunlar askeri mahallerde askerlik hizmetleriyle ilgiliyse buna bakacak olan yargı makamı askeri yargıdır.´ Çok açık. Söz konusu iddiada nedir karşımıza gelen? İddia edilen hususun Genelkurmay Karargahı´nda işlendiği ifade ediliyor. Askeri mahal. Kim işledi? Askeri kişiler. Bu kadar açıkken hala ´yok efendim bunu askeri mahkeme mi sivil mahkeme mi bakar´ tartışması abesle iştigal etmektir.
İkincisi, askeri mahkemelerle ilgili olarak çok yanlış değerlendirmeler yapılıyor. Üzülerek ifade ediyorum, bazı akademik unvana sahip olan kişiler, artık Avrupa´da askeri mahkemelerin kalmadığını bile söyleyecek kadar cahilce belki de maksatlı beyanlarda bulunuyorlar. Askeri mahkemeler bugün geçerli.
Avrupa Birliği ülkelerinden İngiltere, Belçika, İtalya, Lüksemburg, İspanya, Yunanistan, Polonya´da askeri mahkemeler bulunduğunu belirten Orgeneral Başbuğ, Türkiye´de askeri mahkemelerin olmasıyla yargının iki başlı olduğunu iddia edenler, bunun kaldırılmasını isteyenler, niye bunu kamuoyuna söylerken, olabilir, fikren saygı gösteriyorum ama bunu söylerken bunu da söylemeleri lazım. ´Evet ama AB´de şu ülkelerde askeri mahkemeler var´ demeleri lazım. Bunu söylemiyorlar. O zaman maksatlı diye konuştu.
ABD, Rusya, İsrail´de de askeri mahkemeler olduğunu, olmayan bazı ülkeler de bulunduğunu dile getiren Orgeneral Başbuğ, Ama burada önemli olan elbette bu askeri mahkemelerin olup olamamasını o ülkenin ihtiyaçları tayin eder dedi.
ASKERİ MAHKEMELERİ NASIL BU ŞEKİLDE TANIMLARSINIZ?
Orgeneral Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: Efendim askeri mahkemeler tarafsız değildir iddiaları da var. Çok çirkin. Bu, devlete, Anayasa´ya, hukukumuza saygısızlık. Bu mahkemeler sokak mahkemeleri mi, çatı mahkemeleri mi, anayasal kurum. Siz nasıl askeri mahkemeleri bu şekilde tanımlarsınız. ´Askeri mahkemeler bağımsız değildir...´ Ben size bir örnek vereyim. Belki ikinci örneğini bulamazsınız. Bakın şu anda askeri mahkemelerin yapısına baktığınız zaman hakimler vardır, subaylar vardır. Peki ne oldu bundan biraz evvel, hatırlayın. Genelkurmay Askeri Mahkemesi, yani benim mahkemem, askeri mahkemelerde subayların bulunmasının Anayasa´ya aykırı olduğu düşüncesinden hareketle Anayasa Mahkemesi´nde dava açtı ve Anayasa Mahkemesi de kabul etti. Bu kadar çarpıcı örneği ben size ifade edeyim siz de kalkın ´askeri mahkemeler bağımsız değil´ deyin. Böyle şey olur mu?
Yine bir şey söyleniyor. Soruşturma tabii ki kanunlarımıza göre soruşturma askeri mahkeme nezdinde kurulan kıta komutanının soruşturma emri vermesiyle de başlıyor. Evet. Emri biz verdik. Emirle başlattık. Peki, biz bu emri ne zaman verdik? Olayın akabinde yarım saat sonra verdik. Belki tersi olsaydı diyebilirdiniz ki ´bakın komutanlık vermiyor´ Tersi. Yeri gelmişken onu da ifade edeyim; soruşturmaların açılması sadece kıta komutanın soruşturma emri vermesiyle de olmaz. Savcı aciliyet görürse derhal soruşturmayı açar. Şimdi bu kadar faktörler bu kadar durumlar varken kalkıp nasıl ´bağımsız değildir´ yargısına gidersiniz? Bu savcının verdiği kararı beğenmeyebilirsiniz, ona bir şey demiyorum ama saygı saygı göstermek durumundasınız.
SUÇLAMALAR GERÇEK DIŞI VE MAKSATLI
Basın toplantısının yapıldığı binanın yan salonunda Yarbay Mustafa Dönmez´in mahkemesinin bugün başladığını anımsatan Orgeneral Başbuğ, Yargı kesin karar ulaşmadan evvel herkes bir kere suçsuzdur. Bu prensibe uymak durumundayız. Ama Yarbay Dönmez ile ilgili iddianameyi kim hazırladı? Yine bu savcılar hazırladı ve iddianamede Yarbay Dönmez´e yönelik suçlamalar oldukça ciddi. Şimdi bütün bu gerçekler varken bir kere askeri mahkemelere, savcılara yöneltilen bu şekildeki düşünce ve suçlamalar gerçek dışı ve maksatlıdır dedi.
Haberin 12 Haziranda gazetede çıkması üzerine askeri savcılık yetkisi dahilinde olan bir konu olduğu için soruşturmaya başlandığını hatırlatan Orgeneral Başbuğ, şunları söyledi: Soruşturmaya başladığı andan itibaren bu belgenin bulunduğu ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasının içindeki bir belgedir, bu da bir dokümandır, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığıyla iş birliği yaptılar savcılar ´benim yetkimde, ben araştırıyorum...´ Bizim amacımız burada bu belge doğru mudur, değil midir? Bunu bulmak mecburiyetindeyiz. Ne dedik; ´Elinizde ne kadar bilgi, belge, doküman varsa bize verin.´ Bu işbirliği ve koordinasyon yapıldı ve ne kadar sürdü bu soruşturma? 12 gün sürdü. Şimdi bir taraftan hem ´bu soruşturma yetersiz´ diyeceksiniz bir taraftan da ´niye 12 gün niye sürdü?´ diye kritize edeceksiniz. Yani bu kadar çelişki olur mu? Elbette askeri savcılık hukuk kuralları çerçevesinde yapması gereken her şeyi en ince noktasına kadar yapmıştır. Genelkurmay Karargahı da bu konuda üzerine düşeni yapmıştır ki belki de kamuoyunun bu konuya ilişkin sabırsızlıkla bizden bir cevap beklemesine rağmen, bunun aleyhimize bazı noktaları doğurmasına rağmen bunu göğüsledik. Niçin? Hukuk için. Şimdi askeri savcılık kovuşturmaya yer olmadığı kararını vermiştir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesin değildir. Biz hukuk devletiyiz. Hukuk devleti ilkelerine sadığız. Kesin değildir. Evet. Önemli olan şu; bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni delil, bilgi, emare ortaya çıkarsa elbette bu soruşturma tekrar açılabilir. Soruşturma şartlarında değişiklik olmaması durumunda, merak ederseniz bulursunuz bunların ne olduğunu, bu soruşturma tekrar burada açılır. Bunun aksini üşünmek yanlıştır. Hukuka aykırıdır. Ama soruşturma şartlarında değişik durumlar olabilirse elbette usul hukukuna göre soruşturmayı devam ettirecek yargı organı değişebilir. Ne mi? Sizi çok zorlamayalım. Olayda bir müştereklik bulunabilir. Müştereklik demek sivil ve asker beraber yapması demektir. Bu eğer Askeri Ceza Kanunu´na girmiyorsa elbette bunun yargı makamı farklı olur. Ancak soruşturma şartlarında değişiklik olmadığı takdirde ilave belge delil çıkarsa elbette kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesin olmadığı için elbette soruşturma açılabilir. Baştan ifade etik. Silahlı kuvvetler olarak bizim her şeyimiz açıktır, hukuka saygılıyız. Hukuka açığız. Hiçbir şekilde hiçbir olayı örtbas yapma gibi ne niyetimiz vardır ne o şekilde bir hareketimiz vardır. Ancak bizim TSK olarak da delil toplama üzerinde yetki ve sorumluluğumuz yoktur. Bu konunun bu şekilde net olarak ifade ettiğimizi zannediyorum.
SİVİL SAVCILIK KAĞIT PARÇASININ KAYNAĞINI BULSUN
Orgeneral Başbuğ, Şu ana kadar bize ulaşan bilgi, deliller çerçevesinde gerek Genelkurmay Başkanlığı olarak gerek Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı olarak biz üzerimize düşen görevi yerine getirdik dedi. Orgeneral Başbuğ, Bizim istediğimiz şudur; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından istiyoruz, diyoruz ki, bu belgenin gerçek olmadığı noktasından hareketle bu kağıt parçası kimler tarafından, ne amaçla hazırlandı? Bunu bulun. Bu açıdan zaten Genelkurmay Askeri Savcılığı da görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Biz bu belgenin doğru olmadığı noktasından hareket ederek, bu belgenin kimler tarafından ne maksatla hazırlandığını istiyoruz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından. Yoksa, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından bu belge doğru mudur, yanlış mıdır noktasını açıklığa kavuşturulmasını şu anda mevcut soruşturma şartları çerçevesinde istemiyoruz. diye konuştu.
GENELKURMAY BAŞSAVCISI´NI TANIMAM
Bir gazetecinin, soruşturmaya konu olan Albay Dursun Çiçek´in belgedeki imzasıyla Askeri Savcılığa verdiği ifadeye attığı imzanın farklı olduğu tartışmalarını anımsatması üzerine Orgeneral Başbuğ, soruşturmanın Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yürütüldüğüne dikkati çekti. Genelkurmay Askeri Savcılığı´nın bağımsız olduğunu vurgulayan Orgeneral Başbuğ, şöyle devam etti: Bakın çok açık söylüyorum, benim samimi olduğumu da biliyorsunuz. Şimdi şuraya 20 tane hakim albayı getirin ve bana sorun, Genelkurmay Başsavcısı kim, samimi olarak söylüyorum tanımıyorum. Ha tanımış olabilirim, bu illa kesin tanımamış olacağım anlamına gelmez. Başka bir görevde benim yanımda çalışmış olabilir, tanımıyorum şimdikini. Bizim prensip olarak savcılarla hiçbir zaman direkt ilişkimiz yoktur. Bizim adli müşavirlerimiz vardır. Biz elbette bu konuda her türlü faaliyetimizi adli müşavirlerimizle yaparız. Bunun da bu vesileyle anlaşılmasını istiyorum.
Gelelim bu imza konusuna. Askeri savcılık elbette bu konunun üzerinde durdu. Yani bu konunun üzerinde durmadığını nereden çıkarıyorsunuz? Ama gelinen sonuç şudur: Ben de bu konuyu bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla imza değişiklikleri kriminal inceleme sonucunu değiştirmiyor. Bilimsel olarak yapılan bu incelemelerde teknik kriterler kullanılıyor ve siz nasıl şekilde imza atarsanız atın, imzanızın şeklini değiştirin, isterseniz -imzanın ıslak olması lazım tabii bunun net anlaşılması için- elinizin mahsulü olduğu anlaşılabiliyor. Yani bir noktada çizgileriniz, elinizin el hareketleri, sizin bir noktada parmak izi gibi sonuç çıkarıyor. Şimdi burada ıslak imzaya sahip belge yok. Dolayısıyla elbette askeri savcılık bu konu üzerinde durmuştur. Ancak belgenin aslı ıslak imzaya sahip bir belge olmadığı için buruda bir sonuca ulaşılması mümkün değil. Dolayısıyla bu bir noktada sonucu da değiştiremeyeceği kanaatine varmıştır. Nitekim askeri savcılık bu şekilde değerlendirmesini hazırlamış olduğu karara da açık şekilde yazmıştır.
DÜŞÜNCELERİMİ BAŞBAKAN´A İLETTİM
Orgeneral Başbuğ, bir başka gazetecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın doğruluğu kanıtlanmamış bir kağıt parçasından hareketle partisinin Şanlıurfa il kongresinde, TSK´yı hedefe oturtmasından hicap duyuyor musunuz? sorusuna, Hicap duyma esasında çok ağır bir laf. Ben niye hicap duyayım ki bir kere. Kesinlikle öyle bir düşünceye sahip değilim. O konuyla ilgili fikrimi soruyorsanız, bu konuya ilişkin ben görüş ve düşüncelerimi Sayın Başbakan´a ilettim. O konuda söyleyeceğim budur yanıtını verdi.
Konuşmanızın başında sert bir tonda, ´Fitne fesat karıştırmak isteyenler var´ dediniz. Türkiye´nin bekasına karşı bir tavırdan söz ettiniz. Bu konuda bir duyumunuz ya da incelemenin sonucunda vardığınız bir kanaat söz konusu mu? sorusu üzerine, Orgeneral Başbuğ, şunları söyledi:
Şimdi Türkiye´nin bulunduğu coğrafya ortada, problemler ortada. Güçlü bir TSK´nın ve bütünlüğüne sahip bir TSK´nın önemi ortada. Şimdi siz buna zarar verirseniz kime zarar verirsiniz? Sadece TSK´ya mı? Bir noktada, ülkenizin bekasını de riske atıyorsunuz. Biz her zaman söylüyoruz, bir şeyin altını tekrar çiziyoruz: Biz, kanunlara ve yasalara saygılıyız. Kanunlara ve yasalara aykırı hareket edenlere müsamaha etmeyiz. Söylüyoruz açıkça, bunu ifade ediyoruz. TSK da haklı gerekçelere dayalı olarak, arkasında ön yargı olmayan bütün tenkitlere açığız. Biz demiyoruz ki ´TSK hiçbir şekilde tartışılamaz, TSK ile ilgili olarak hiçbir şekilde tenkit, yorum yapılamaz.´ Biz diyoruz ki ´evet, olabilir.´ Belki bazıları yararlı, faydalı da olur, buna açığız. Bizim karşı olduğumuz, hiçbir gerçeğe dayanmayan, ön yargılı, ön amaçlı, yıkıcı faaliyetler. Elbette bunları artık geldiğimiz noktada, evet biz bunları fitne ve fesat olayları olarak görüyoruz. Yalnız TSK için değil, devlet, millet için de çok açık. Yaşadığımız olaylar bizi bu noktada ciddi şekilde düşünmeye ve ifade etmeye mecbur kıldı.
YARGIYA BAŞVURMAK ONLARIN TAKDİRİDİR
AK Parti, bu kağıt parçası ortaya çıktığı zaman olağanüstü toplandı, yargıya başvurdu. Yargıya başvurması Askeri Mahkemenin kararından sonra olsa daha iyi olmaz mıydı? sorusuna, Orgeneral Başbuğ, O konu tabii bir takdirdir. O konuda yorum yapmayı ben uygun bulmuyorum. Elbette Türkiye´de hukuk sistemi, devletimizin sistemi var. Her kurum, her müessese verdiği kararı doğru görüyorsa, o, onların takdiridir. O konuda bizim yorum yapmamız uygun olmaz yanıtını verdi.
Orgeneral Başbuğ, 15 Haziranda yapmış olduğunuz bir açıklama vardı. 16 Haziranda bir gazetede yayımlandı. ´Belge sahte çıkarsa ne yapacağımızı Türkiye görecek´ şeklinde. Bugün belgenin sahteliği konusunda en azından şu an itibarıyla bir kanaatiniz oluşmuş durumda... TSK´nın hiçbir şekilde bu yıpratma faaliyetlerine katlanamayacağını vurguladınız. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde ne gibi metot izleyeceksiniz? sorusunu, şöyle cevapladı:
İzliyorsunuz işte, izliyorsunuz yani. Biz hukuk devleti ilkelerine saygılıyız. Bu süreçte de bunu gösterdik. Bir konuyu Askeri Savcılığa verdik. Askeri Savcılıktan konuya ilişkin bir karar gelmeden önce, bir kelime bile konuştuk mu? Bu hukuka olan saygımızdır. Biz, hukuk devleti ilkelerine, hukuka bağlıyız, saygılıyız. Elbette hukuk devleti ilkeleri kapsamında, hukuk çerçevesinde ne yapılacaksa yapılacaktır. Bundan, başka yorumlar çıkarılmasından da üzülürüz.
KRİMİNAL RAPORU KİM SIZDIRDI?
Elbette bu konulara ilişkin görüş ve düşüncelerimizi yasal platformlarda getiririz. Onu da açıkça ifade ettim. Dedim ki ´önümüzdeki hafta MGK toplantısında bu konuyu getireceğiz´. Bu konularla ilgili, yaşadığımız süreçle ilgili bazı sorunlar var. Bunlarla ilgili Genelkurmay Askeri Savcılığı suç duyurusunda bulundu. Nedir bunlar? Bakın, ´söz konusu belge´ lafını kullanıyoruz ama şu anda kağıt, mevcut bilgiler kapsamında. Nerede bulundu? Bir yerde bulundu işte, ayın 4´ünde. Öyle mi? Ayın 6´sında İstanbul´daki mahkemenin oturumunda bu dosya açıldı. Birtakım evraklar var. Peki, 6´sında açıldı, 12´sinde bir gazeteye servis edildi, açık. Şimdi bunu sormaya, sorgulamaya hem hukuk, hem şekil yoluyla hakkımız yok mu? Acaba bir özel kasıt mı var burada? Bunu sormak hem hukuk yoluyla, hem de diğer şekillerde bizim hakkımız. Şimdi bu belgelere bakıyoruz, tuhaf. Bir yığın belge var. O belgeler hakikaten usulüne göre hazırlanmış, uygun, konuları hemen hemen aynı. Çok önemli konular değil aslında. Bu iddia edilen belge ise onlarla hiçbir ilişkisi olmayan, içerik olarak, artı hazırlanış şekli olarak farklı bir belge. Olabilir, ona da itirazımız yok.
Peki, şu soruyu sormaya hakkımız yok mu? Bu belgenin Nisan 2009´da hazırlandığını kim tespit etti? Kim tespit etti. Belgenin üzerinde hiçbir tarih yok, arkadaşlar. Soruşturma kapsamında birtakım raporlar hazırlandı. Birisi Jandarma Genel Komutanlığımızın hazırladığı kriminal rapor. 17´sinde hazırlandı, özel kuryeyle gönderildi. 19 ve 20´sinde bu kriminal raporun bazı parçaları, bazı basın organlarında yer aldı. Niye? Hem de işin acı tarafı, belgenin tümü de değil. Nedir bu? Kamuoyu oluşturmaktır. Bakın bugün ilk defa bir ifade kullandım, medya üzerinden asimetrik bir psikolojik harekat yapılıyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Dairesi tarafından bir rapor hazırlandı, 22 Haziranda. Niçin? Şimdi bu soruyu sormak hakkım değil mi? Şimdi bunlar tabii ki elbette bizi de düşündürüyor. Biz burada düşünmeyle kalmadık, aynı zamanda Genelkurmay Askeri Savcılığı bu konularla ilgili hukuki süreci başlattı ve suç duyurularında bulundu. İlgili makamlar da bu konularla ilgili araştırmalarına başladı. Bunlar yanlış. Bırakın süreci normal mecrasında aksın. Bırakın doğru neyse çıksın. Bizim ona hiç itirazımız yok ama siz doğrunun çıkmasını beklemeden devamlı bu hukuk sürecini dinamitlerseniz ne olacak bu Türkiye´nin hali? Bunu hakikaten, ciddi olarak hep beraber düşünelim.
KARA MİZAH ÖRNEĞİ...
Orgeneral Başbuğ, bazen kara mizah örneği trajik durumların yaşandığına dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: Genelkurmay Askeri Savcılığı´nın açıklaması, Çarşamba günü yanılmıyorsam saat 14.50´de ajanslara verildi. Uzun bir açıklama, 3 sayfa. Saat 15.00´den itibaren tüm televizyon kanalları son dakika haberlerine başladı. Şimdi, 14.50´de verildi, 15.00´de son dakika haberleri başladı, yorumlar başladı. Ben birini takip ettim, saat 15.00´te. Yorumu yapanlar inanın daha o Genelkurmay Askeri Savcılığı´nın açıklamasını görmemişler. Çünkü, o anda televizyonlarda da yok ve 15.00´da çıkıyor biri diyor ki ´Olacağı buydu. Ben zaten başka bir şey beklemiyordum. İşte, şöyle şöyle şöyle...´ Ya, ayıptır bu ayıp.
Yani en azından bekleyin, alın şu üç sayfalık metni okuyun, ondan sonra beğenmediğiniz yer olabilir, tenkit edin. Beğenmediğiniz yerler, katılmadığınız yerler olabilir ama siz daha saat 14.50´de ajanslara giden haberlere 15.00´te televizyonlarda artık herkes çıkıyor yorum yapıyor. Üzülüyorum ki yorum yapanlar daha açıklamanın başlığını bile görmemişlerdir. İşin kötüsü o programları yönetenlerin önünde de yok. Burada ben özellike ajanslarımıza da bir çağrıda bulunmak istiyorum. Benim bu kişisel izlenimim. Bu tip önemli şeyleri lütfen parça parça vermeyin. O da bir sıkıntı. Şimdi ajanslar bunu parça parça veriyor, elbette televizyondaki arkadaşlarımız sıkıntıya düşüyor, bir satır görüyor anlamıyor, yanlış şeyler söylüyor. Yorum yapanlar daha hiç metni görmemiş, yorumlar yapıyor ama ne oluyor o zaman arkadaşlar, insanlar televizyonları seyrediyor. Siz ne söylerseniz o giriyor. İşte bu asimetrik savaş.
DARBECİLERİN YARGILANMASINA GİRMEM
Bir gazetecinin, Yıllardır TSK kendisine yönelik bazı sistemli yıpratma hareketleri olduğunu söyler. Bunları gerçekleştirenlerin kim, kimler, hangi kurum ve kuruluş ya da yapılar olduğuna dair fikriniz var mı, bizimle paylaşmasanız bile ilgililerine adlandırdığınız oldu mu? sorusuna Orgeneral Başbuğ, elinde hiçbir bir delil, belge ve yargı kararı olmadan kamuoyu önünde herhangi bir kişi ve kurumu suçlamanın doğru olmadığını belirtti. Orgeneral Başbuğ, Bizden böyle bir şey beklemeyin. Elbette bu konuya ilişkin bizim de bazı duyumlarımız, bilgilerimiz var. Elbette bunu ilgili makamlarla gerekli zaman ve yerlerde elbette paylaşıyoruz ve paylaşmaya devam edeceğiz diye konuştu.
Orgeneral Başbuğ, bir başka soru üzerine, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararların kesin olmadığını ancak yeni bir belge, yeni bir delil, yeni bir emare ve yeni bir şeye ulaşılırsa elbette soruşturmanın tekrar açılabileceğini belirtti. Orgeneral Başbuğ, Bu belgenin doğru olup olmadığına yönelik açılacak olan soruşturmanın, bu soruşturma kapsamı değişmediği takdirde biz, Genelkurmay Askeri Savcılığı olarak düşünüyoruz. Açık ve net dedi.
İSTİFA ÇAĞRILARINI KAALE ALMADIM
Bir başka gazetecinin, Anayasa´nın geçici 15. maddesinin kaldırılması konusundaki sorusunu Orgeneral Başbuğ, Ona girmem ben, O benim şu anda benim şeyim değil, hayır girmem diyerek yanıtlamadı. Orgeneral Başbuğ, Sizin şahsınıza yönelik eleştiriler ile bir siyasi parti liderinin istifanızı istemesinden incindiniz mi? sorusuna, Hiç kaale bile almadım karşılığını verdi.
KİMSE BİZDEN CADI AVI BEKLEMESİN
Albay Dursun Çiçek´in görevinin başında olup olmadığı ya da görevinin değiştirilip değiştirilmeyeceği, sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasına ilişkin bir belge hazırladığı iddiasının da araştırılıp araştırılmadığına ilişkin soruya da Orgeneral Başbuğ, şu yanıtı verdi:
Genelkurmay ve silahlı kuvvetler, biz; bize gelen duyum, belge, emare bir şey varsa ciddiye alınması gereken, bunların hepsini ciddi şekilde inceleriz. Gerekirse bunu idari olarak inceleriz, gerekirse bu olayda olduğu gibi yasal süreci başlatırız. Ancak yapılan idari soruşturmalarda eğer ortada herhangi bir kusur işleyen bir personel yoksa elbette bu personel üzerinde tasarruf yapılması da söz konusu değildir. Elbette TSK olarak bunu söylememiz bile -bazıları söylüyorlar, niye bunu söylüyorlar, esasında olağan bir şey- ekstra bir şey değil aslında. Elbette Türkiye, demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti. Hukuk devleti demek herkesin hukuk devleti ilke ve prensiplerine uyması demek. TSK´nın da zaten aykırı bir davranışta bulunmasını düşünmek söz konusu bile değil. Maalesef şartlar bizi bunu devamlı tekrarlama durumuna sokuyor. Bu açıdan biz TSK´da, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşüncelerde olanları, aykırı faaliyetlerde bulunanları barındırmayız. Bunu açık söylüyoruz. Bundan da söyle bir sonuç çıkartmayın. Silahlı kuvvetlerde cadı avı filan yapacak değiliz. Kimse de bunu yanlış anlamasın. Bunun haklı, geçerli, doyurucu belgeleri vesairesi olması lazım. Yoksa dedikodularla, iftiralarla kimse bizden TSK içinde cadı avı gibi faaliyet yapmamızı beklemesin. (NTV)
(26 Haziran 2009), son güncel.: (28 Haziran 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: