Anayasa Mahkemesi'ni defalarca eleştiren Bülent Arınç bu kez 'AYM kararına saygı duymuyorum' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirdi. Hatta 'o üyeleri candan tebrik ediyorum' diyecek kadar ileri giderek kendi içinde çelişkiye düştü. Türban kararından 367 skandalına, parti kapatılmalardan Twitter kararına kadar birçok kez Anayasa Mahkemesi'ni sert cümlelerle eleştiren Arınç'ın, neden 'vatana ihanet' gibi bir davada dosyayı bile incelemeden karar alan Anayasa Mahkemesi'ni değil de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirdiği tartışılıyor. Arınç'ın bu çıkışının tek olmadığı son dönemde sık sık benzer çıkışlar yaptığı hatırlatılıyor.
04.03.2016 11:52 Anayasa Mahkemesi’ni defalarca eleştiren Bülent Arınç bu kez “AYM kararına saygı duymuyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirerek kendi içinde çelişkiye düştü. Türban kararından 367 skandalına, parti kapatılmalardan Twitter kararına kadar birçok kez Anayasa Mahkemesi’ni sert cümlelerle eleştiren Arınç’ın, neden “vatana ihanet” gibi bir davada dosyayı bile incelemeden karar alan Anayasa Mahkemesi’ni değil de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdiği tartışılıyor.
"AYM'Yİ CANDAN TEBRİK EDİYORUM"
Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı bir konferansta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a cevap vererek "12 üyenin çok doğru karar verdiğini düşünüyorum ve onları candan tebrik ediyorum. AYM kararları, istesen de istemesen de herkesin kabul etmesi gereken kararlardır." dedi.
11 VE 2 YIL ÖNCEKİ SÖZLERİ
Bu çıkıştan sonra akıllara Bülent Arınç'ın 2014 ve 2005'te Anayasa Mahkemesi ile ilgili açıklamaları geldi.
YIL 2005: İSTERSEM ANAYASA MAHKEMESİNİ KALDIRIRIM
TBMM Başkanı Bülent Arınç, 2 Mayıs 2005 tarihinde CNN Türk'te yayınlanan "Ankara Kulisi" programında dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'e sert tepki göstermiş ve gündemi sarsan ifadeler kullanmıştı. Arınç'ın açıklamaları şu şekildeydi:
"İngiltere parlamentosu için söylenen şey, kadını erkek, erkeği kadın yapma dışında her şeye muktedir olduğudur. Başkalarına Benzemem. Bu Anayasa Mahkemesi'ni ben Meclis'in yapabileceği bir anayasa değişikliğiyle kaldırabilir miyim? Kaldırabilirim. Bugün AB ülkelerinin hiçbirinde bizdeki Anayasa Mahkemesi'ne benzer bir kurum yok. Anayasa Mahkemesi'nin şu veya bu isimle hiçbir şekilde olmadığı ülkelerin hepsi de demokratik, ama biz hem 1961 hem 1980'de Anayasa Mahkemesi'ne ihtiyaç duymuşuz ve bunu anayasaya koymuşuz. Bunu değiştirebilir miyiz, değiştirebiliriz. Üye sayısını değiştirebilir miyiz, değiştirebiliriz. Görev sahasını değiştirebilir miyiz, değiştirebiliriz. Yüce Divan yetkisini alabilir miyiz, alabiliriz. Her yasanın Anayasa Mahkemesi'ne gitmesini engelleyebilir miyiz, engelleyebiliriz. Her şeyi yapabilirim ben Meclis'im. Anayasa Mahkemesi kanun koyucu değildir. Ben yasama organı olarak istediğim yasağı koyarım, istediğimi kaldırırım."
Canlı yayındaki bu açıklamalarına bazı çevrelerden gelen yoğun tepkiler üzerine bir açıklama daha yapan Arınç, "Anayasa Mahkemesi'ni kapatırız, şeklinde bir cümlem olmadı. Anayasa Mahkemesi kaldırılabilir, Anayasa Mahkemesi ile ilgili Anayasa'nın hükümleri değiştirilebilir. Bir örnek olarak söylenmiştir." demişti.
Görüldüğü gibi AYM'ye en ağır eleştirileri "haklı olarak" yönelten Arınç, şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AYM'yi eleştirmesine ise tepki gösteriyor.
YIL 2014: AYM KARARLARI DA ELEŞTİRİLEBİLİR
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, twittere uygulanan yasağın kaldırılması kararını veren AYM'yi 7 Nisan 2014'de eleştirmişti. Karara tepki gösteren Başbakan Erdoğan "Bu kararı uygulamak zorundayız ama saygı duymak zorunda değilim" demiş, tıpkı bugünkü gibi konuşmuştu. Arınç ise bugünden farklı olarak o gün AYM'ye tepki göstermiş şunları söylemişti: "Yüksek mahkemenin Twitter ile ilgili kararı yanlıştır ve düzeltmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi durumdan vazife çıkarmıştır. Her karar eleştirilebilir, Anayasa Mahkemesi kararları da olsa."
Görüldüğü gibi AYM twitter kararını oybirliği ile alırken onu eleştiren Arınç, bugün ise Dündar kararını oy çokluğu ile alan AYM'yi açıkça övüyor. "12 üyeyi candan tebrik ediyorum" sözünü dahi kullanıyor. Oysa o karara muhalif olan üyeler de var ya da çekimser kalanlar da. Buna rağmen kabul kararını veren 12 üyeyi tebrik ettiğini bizzat belirtmesi dikkate değer.
Erdoğan'ın AYM tavrı değişmemişken Arınç'ın değişmesinin nedeninin Erdoğan'a muhalefet etmek dışında bir şey olmadığı söylenebilir. Bu konuda dile getirilen bir iddia, bir fotoğrafla birlikte basında yayınlanınca ciddiyet kazandı. O da Arınç'la ayrılmaz ikili Abdullah Gül'ün seçtiği üyelerin Dündar lehine karar vermiş olması. Bu durum belki tesadüf de olabilir. Ama yine de ilginç.
İşte o fotoğraf:
İTİRAZ EDEN ÜYELERE "BUGÜN BİTMELİ" DENİLMİŞ
AYM’de Dündar oturumu yapılırken üyeler arasında tartışmalar yaşandığı iddia edilmişti. Buna göre; Can Dündar ile Erdem Gül’ün avukatlarının yaptığı başvuruyu esastan görüşemeyeceğine yönelik itirazda bulunan bir üye, “Biz bu dosyayı bu şekilde ele alamayız. Çünkü daha yargılama başlamadı. Kendimizi mahkeme yerine koyarak karar veremeyiz. Yargılama devam ediyor henüz iddianame bile okunmadı” itirazında bulundu. Ret oyu veren diğer iki üyenin de benzer şekilde itirazda bulunup “yargılama devam ediyor erteleyelim” demesi üzerine AYM Başkanı Zühtü Arslan devreye girdi. Arslan, “Bu işi bugün bitirmeliyiz. Bugün karar vermeliyiz” diyerek oylamaya geçilmesini istedi.
DÜŞMANLIK GÖZLERİ KARARTIYOR
Görüldüğü gibi bu tartışmanın yaşandığı basına da yansımışken ve oybirliği bile yokken Bülent Arınç'ın onları candan tebrik etmesi, oybirliği verilen geçmişteki kararlarda ise eleştirmesi, hiç şüphesiz Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kararı tanımıyorum saygı da duymuyorum" açıklamasına cevap ve tepki niteliğinde.
Erdoğan düşmanlığı bazı kesimlerin gözünü öyle karartmış bulunuyor ki tavırlarında keskin bir değişikliğe neden oluyor. Paralel kesimlerde düşürülen Suriye uçağına ağıtlar yakılıyor, hükümet uçağı düşürdü diye sert şekilde eleştiriliyor. Suriye konulu güvenlik toplantısının ses kayıtları basına sızdırılıyor, Suriye'deki Türkmenlere yardım götüren TIR'lar basılıyor, TIR görüntüleri Can Dündar'a sızdırılıyor, Türkiye'nin teröre yardım ettiği algısı oluşturulmaya ve uluslararası mahkemelerde yargılanmasına çalışılıyor.
Cemaat medyasının paralel tartışmalar başlamadan önceki yayınlarına bakın, bir de şimdi. Tüm gelişmeler, ekonomiyle ilgili olsun siyasetle, eğitimle ilgili olsun magazinle. Her konu üzerinden Erdoğan ve AK Parti vurulmaya çalışılıyor. PKK bile masum bu medyada. Demirtaş, Putin, Esed bunlar masum ve cici isimler bu medyada. İhanet bildirisine imza atan isimler baştacı. Oysa paralel polislerin KCK tutuklularını plastik kelepçelerle yürütmesi az tartışılmadı.
Bu kervana bazı eski AK Partililer de katıldı. Açılan çok sayıda dava ve soruşturmaya ve bu dosyalardaki somut delillere karşın paralel yapıya laf etmeyen bu isimler şimdi paraleli kollamaya çalışıyor. Paralel paranoyası yaşandığı iddia edilebiliyor. Ya hu bir bakın. O davalar ve soruşturmalar ne öyleyse. Adamlar her şehirde usulsüz dinlemeler yapmış. Hedefledikleri binlerce ismi yakın takibe almışlar. Çeşitli davalarda yargılanan masum insanları sahte delillerle suçlu göstermişler. Cinayetlere bile göz yummuşlar. Hatta bir davada bizzat cinayet işlemekle suçlanıyorlar. Erzurum'da kardeş Gülen'in adının da karıştığı bir tecavüzün nasıl örtbas edildiği delilleriyle ortaya çıktı, dava açıldı. TÜBİTAK Fatih Üniversitesi mensuplarınca doldurulmuş. Sadece orası değil hemen her kurumda kadrolaşmışlar. Dinlemelerin yurtdışına çanak antenlerle gönderildiğine dair bulgular var. Bir davada savcı açıkça elde edilen dinlemelerin ABD'ye servis edildiğini dile getirdi. Ayrıca bu kesimin savcı ve hakimleri yurtdışına kaçmadı mı?.. Bir savcı niçin yurtdışına kaçar. Şok edecek bir durum. Demek ki onlar "Cumhuriyet"in değil "Gülen"in savcıları, hakimleri ve polisleri.. Tübitak'ın bilirkişileri yurtdışına kaçmadı mı? Demek ki sahte delil iddiaları doğru. Bu çok açık değil mi?.. Haklı olan kaçmaz delillerini gösterir ve savunur. Halkın seçtiği hükümeti sinsi yollarla devirmeye kalkan bir yapılanma daha önce olmadığı kadar çok soruşturma ve dava ile ortaya çıkmış ise bi zahmet onlara da bir çift laf edemez misiniz. Nefret buna engel mi?. Erdoğan'a olan nefretiniz sizi bu yola sürüklemek zorunda mı? Ne duruma düştüğünüzün farkında değil misiniz?
İLK GİRİŞİM DEĞİL
Anayasa Mahkemesi'ni daha önce defalarca eleştiren ve hatta istersek mahkemeyi dahi kaldırabiliriz diyen eski AK Partili Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sert sözlerle yüklenmesi, "AYM kararına saygı duymuyorum" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirmesi, onun tavrını ve hıncını bir kez daha belli ettiği şeklinde değerlendiriliyor. Zira daha önce de benzer çıkışlar söz konusu olmuştu.
Dershanelerin kapatılması
Örneğin 2013 sonuna doğru dershanelerin kapatılması konusunda yaşanan çelişki. Başbakan Erdoğan'ın dershanelerin kapatılacağı şeklinde bir açıklama yaptığı basında yer almıştı. Gülen cemaati medyasının yoğun tepkileri ve medyadaki haberler üzerine bir açıklama yapan Arınç ise böyle bir şey kesinlikle yok dedi. Ancak hemen ardından Erdoğan bir konuşma yaparak orada açıkça "dershaneler kesinlikle kapatılacaktır" dedi.
İzleme heyeti
21 Mart 2015 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Çözüm Süreci ile ilgili izleme heyeti haberlerini televizyondan izliyorum olumlu bulmuyorum" tepkisi üzerine açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Sayın cumhurbaşkanımız habersiz değildir. Cumhurbaşkanımızın sözlerini uygun bulmuyorum" dedi.
Başkanlık açıklaması
03 Nisan 2015 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sistemine geçilmesinin gerekliliğini anlattığı bir konuşmasında şunları söyledi: "Amerika'da diktatörlük mü var. Konuşulduğu zaman ne deniliyor: dünyanın en ileri demokrasi ülkesi Amerika'dır. En ileri ekonomi orada. Peki şu anda Fransa'da diktatörlük mü var, yarı başkanlık var. Meksika'da, Arjantin'de, Brezilya'da diktatörlük mü var. Buyurun oralar şu an bizim beraber yürüdüğümüz ülkeler. G-20'deki 10 ülkeye baktığımız zaman hiçbirinde şu an öyle bir şey göremezsiniz. Böyle bir gidişe milletimiz inanıyorum ki izin vermez."
Bu açıklamanın ardından katıldığı bir programda başkanlık sistemi konusundaki görüşleri sorulan Arınç ise Erdoğan'a şu sözlerle tepki gösterdi: "Yani birileri diyorsa ki ‘Meksika’da var, Arjantin’de var, Paraguay’da var, Bolivya’da var, orada var, burada var. Biz bunların hepsinden kendimize göre bir şeyler alalım. Ona göre bir başkanlık sistemi getirelim.’ Bu, çok doğru olmaz. Bu sistem hangi ülkede başarı ile yönetiliyorsa, yürütülüyorsa, sistem çalışıyorsa, bizim onu örnek almamız lazım."
"'Kral çıplak' filan demedik daha"
28 Mayıs 2015 tarihinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin "Biz yeterli çoğunluğu sağladığımız takdirde yeni bir anayasa yapacağız. Birinci sözümüz budur. Birinci sözümüz başkanlık değil. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuşmaları eleştirilere yol açabilir, üzülebilir, yıpranabilir sayın Cumhurbaşkanımız. Cumhurbaşkanımızın böyle konuşması hatta hükümetimizi eleştiriyor noktaya gelmesi elbette hükümetimizi de yıpratabilir. Sayın cumhurbaşkanımızı çok sevdiğimiz için bu konuşmaları hükümetimiz adına değil ama kendisini yıpratabilir diye düşünüyoruz. Yani biz bütün bu eleştirilerimizde “Kral çıplak” filan demedik daha. Belki öyle günler gelecek ki “Kral çıplak” denecek. Ama biz, ilişkilerimizi dostane, kardeşane götürürüz. Partimizin zarar görmesini istemeyiz." dedi.
Arınç'ın bu sözleriyle saygı adı altında sinsi ve yıkıcı bir eleştiri yaptığı söyleniyor. Arınç'ın bu çıkışı o dönem kamuoyunda "Seni Başkan yaptırmayacağız" şeklinde de anlaşıldı ve seçimlerde muhalefetçe kullanıldı. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim sürecinde açıkça başkanlığa vurgu yapıyor seçimde aynı zamanda başkanlığın da oylanacağını dile getiriyordu. Erdoğan'ın başkanlık sistemine bu kadar vurgu yapmasına karşın Arınç'ın bu çıkışı yapması, kamuoyunda Arınç'ın Erdoğan'a bir başka başkaldırısı olarak algılandı.
Çözüm süreci
29 Ocak 2016 tarihinde CNN'de katıldığı bir programda Arınç çözüm sürecindeki Dolmabahçe görüşmesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bilgisi dahilinde yapıldığını söyledi. Erdoğan ise bu açıklamaya tepki gösterdi. "Bundan benim haberimin olduğunun, bunun benim müsaademle yapıldığının iddia edilmesi kesinlikle dürüst bir hareket değildir" ifadelerini kullanan Erdoğan, "Kaldı ki o zat, benimle çalıştığı zaman içerisinde bunları konuşmamıştır. Parlamentodan çıktıktan sonra kalkıp da cumhurbaşkanı hakkında böyle bir doğru olmayan ifadeler kullanılmasını kabul etmek mümkün değildir" dedi.
Erdoğan'a twitter üzerinden mesaj
Bülent Arınç ise Erdoğan'a twitter mesajıyla tepki gösterdi. Arınç'ın 3 dosya sayfası tutan uzun twitter mesajı aynen şu şekilde idi:
"Sayın Cumhurbaşkanı'mızın, bugün medyada yer alan açıklamalarını okudum. Kendileriyle polemiğe girmek, tekzip etmek ve bu konuyu devam ettirmek şahsına karşı büyük bir saygısızlık olur, ki böyle bir niyetim de yoktur. Ancak, gerek özel, gerekse siyasi hayatında tek sermayesi dürüstlüğü ve güvenilirliği olan zatımı 'dürüst olmamakla' itham ettiği için birkaç cümle ile cevap vermek isterim.
1.CNN Türk' teki mülakatımda Dolmabahçe görüşmesine mutabakat demedim.
2.28 Şubat 2015 tarihinde Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı'ydı, aynı hükümette birlikte çalışmıyorduk ve televizyondaki açıklamamda da bu konuyu kendisiyle birebir görüşmediğimi ifade etmiştim. Kendileri Mart 2015 tarihinde bu konuyla ilgili hükümetimizi suçlamış, ben de bu mülakattaki sözlerimi o tarihlerde de ifade etmiştim.
3.Dolmabahçe görüşmesinde yer alan 3 değerli arkadaşımız Sayın Cumhurbaşkanı'nın ikaz ve itirazlarına rağmen böyle bir fotoğraf vermişlerse, bu büyük suçu işlemiş olanlar niye hükümetimizde bakan olarak taltif edilmiş olsunlar? Benim tanıyabildiğim kadarıyla Sayın Cumhurbaşkanı, temel değerlerimiz konusunda ve önemli siyasi konularda yanlış yapanları, ki ben de pek çoğuna bizzat şahitim, siyaseten affetmez, siyasi hayatlarını sonlandırırdı."
"SAMİMİYETSİZ KİŞİLERİN TAHRİKİ İLE HAREKET ETMEYİN"
"Demek ki Sayın Cumhurbaşkanı, bu 3 arkadaşımız için, engin hoşgörüsünü ve bağışlama yetkisini kullanmış. Bu konudaki son sözüm şudur; Sayın Cumhurbaşkanı'nın, Sayın Yalçın Akdoğan'ı ne kadar çok sevdiğini ve güvendiğini bildiğim için, Dolmabahçe görüşmesi ve detaylarına dair tüm bildiklerimi tarih huzurunda Sayın Yalçın Akdoğan'ın namusuna emanet ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkan'ım, Zat-ı alinizle 30 yıllı aşkın dava arkadaşlığımız ve dostluğumuz var. Sevgiyle, dayanışma ve sabırla, çile çekip, bedeller ödeyerek bugünlere geldik. Siz benim rahmetli annemin 5. oğluydunuz. Evlatlarım rahmetli Mehmet Fatih, Ayşenur ve Mücahid'in Tayyip amcasıydınız. Bütün ağabeylerim sizi benden çok daha fazla severdi. Ben, sizlerle birlikte olduğum süre içinde nefsime çok ağır gelen şeylere davam ve partim adına, zatınıza büyük bir hüsn-ü zan ve lidere itimat düsturu ile sabrettim. Sizin yükünüzü paylaşmaya, her türlü zorlukta yardımcı olmaya ve gizli açık tehlikelerden de korumaya çalıştım. Siz de lütfen bu sevgi ve dava arkadaşlığı adına, en azından geçmiş günlerin hatırına nefsinize uyarak samimiyetsiz kişilerin tahriki ile hareket etmeyin. Bu ifadelerim, kesinlikle zatımla ilgili değil, milletim adına bir ricadır."
"SİZİN SAĞLIĞINIZA, AİLECE MUTLULUĞUNUZA DUACIYIZ"
"Sayın Cumburbaşkanı'ım, Sizler, her fırsatta Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye vasiyetini okurken, gözyaşları döken bir arkadaşınız olarak son bir şey daha ifade etmek isterim; "Ak Partiyi millet kurdu, biz de tabelasını astık" demiştiniz. Ben de milletin bir ferdi olarak partimizin sahibiyim. Mevki, makam veya şöhret için bu partiye gelmiş veya getirilmiş pek çok kişi ile umarım beni bir arada anmazsınız. Sizin sağlığınıza, ailece mutluluğunuza duacıyız. Ve ülkemiz için bugüne kadar güçlü bir lider olarak yaptığınız mükemmel hizmetler için de teşekkür ederiz. Ülkemize avdetinizde hayırlı yolculuklar diliyor; size ve hanımefendiye eşimle birlikte selamlarımı iletiyorum."
Arınç açıklaması aynen bu şekilde. Görüldüğü gibi yukarıdaki bir çok örnek ışığında Arınç'ın son dönemde Erdoğan'a karşı açık bir cephe aldığı söylenebilir. Bu tavrını saygılı ifadelerin arasında saklamaya çalıştığı da aşikar. İki cümle ile ifade edilse Arınç adeta şunu diyor: "Cumhurbaşkanım size çok saygım var. Lütfen tahriklere izin vermeyin!"
Evet Erdoğan'ın dediği cümle tam yerinde: "AK Parti millete ait bir varlık." Onu değerli kılan da değersiz kılacak olan da önce Allah sonra millettir. Sayın Arınç nasıl partisinin sahibi ise o partiye oy veren her bir vatandaş da aynı şekilde sahiptir. Öyle değil mi?.. Ancak millet Arınç'ın yaptığı gibi parti içinde dışa kapalı toplantılarda konuşulması gerekenleri sık sık konuşmuyor. Arınç'ın bu tavırları bir değil iki değil. Bu kaçıncı?.. Anlaşılıyor ki bu bir hınç. Yine anlaşılıyor ki hiç dinmeyecek.
Sayın Arınç'ın, Gül, Ergin, Çelik ve diğer isimlerin bilmesi gereken hususun Erdoğan'a değer verenin de dilerse vermeyecek ve onu silecek olanın da yine millet olduğu hatırlatılıyor. İşte bu hususu anlamıyorlar. Erdoğan'ın bir karizması var mı var. Herşey milletin gözü önünde oluyor ve tüm tartışmalara karşın millet 1 Kasım seçimlerinde olduğu gibi yine Erdoğan diyorsa bu hıncı Erdoğan'a mı yöneltmek lazım yoksa bazılarının yaptığı gibi millete mi?..
Erdoğan'ın karizmasını ve AK Parti'yi AK Parti yapan kişiliğini çok geniş anlatmak mümkün. Ondan daha yaşlı ve liderliğe ehil olduğunu düşünüyorsa sayın Arınç ya da ondan daha demokrat ve toplumun daha geniş bir kesimini kucaklayabileceğini düşünüyorlarsa diğer isimler o halde söyleyeceklerini doğrudan söylemeleri gerekmez mi.
"Aynı ekiple yola çıktık, ama o sivrildi. Bu, katlanılamaz" diye bir düşünce mi var yoksa?.. Sivrilten de körelten de millet değil midir?.. Bir ekip beraber yola çıkabilir ama o yol alma boyunca ekipten yorulanlar, düşüncesini değiştirenler ya da gelişen olaylar karşısında yetersiz ya da yanlış tavır alanlar olursa durumun değişmesinin doğal olduğu da açık değil midir?.. Bu bütün partilerde böyledir. Hatta şirketlerde ve tüm birlikteliklerde de..
Neticede önemli olan, bir partiyi parti yapan esas unsurun ne o partiyi kuranlar ne de onda görev alanlar olmadığı, asıl unsurun seçmenler olduğudur.
AK Partinin siyaset sahnesine çıktığı 2002'den beri neler yaşanmadı ki. Ne tuzluklar ne hainler çıktı. Abdullatif Şener'ler, Dengir Mir Mehmet Fırat'lar.. Fırat gibileri en olmayacak şeyi yaptı gitti HDP'ye katıldı. Şimdi Erdoğan'a çok ağır eleştiriler yöneltiyor. Eleştiri bile değil açıkça hakaret ediyor. Seviye bu mu olmalı. Yoksa bu, nefretin ağızdan taşması mı?. Şimdi bu eleştirilere saygı mı duymalıyız. Ertuğrul Günay gibi kendi partisi CHP'nin dahi adam yerine koymadığı birisi adam yerine konuldu ona bakanlık verildi ama o isim şimdi Erdoğan'ı yerden yere vuruyorsa ona saygı mı duymalıyız.
Sadullah Ergin gibileri çıktı 2010 referandumu ardından paralelcileri yargıya yerleştirdi. Şimdi o da o isimler arasına katıldı. Ergin'in, Çelik'in, Arınç'ın ve diğer isimlerin Paralel'le muhabbetleri bilinmeyen bir şey değil. Acaba Fetullah Gülen neden Başbakan Erdoğan'a değil de Cumhurbaşkanı Gül'e "paralel mücadele dursun lütfen müdahil olun" diye mektup yazdı. Neden Fehmi Koru gibi paralel gazeteciler Gülen-Gül arasında mekik dokudu. Neden Erdoğan'ı hiç adam yerine koymadılar. "Uzun adam" diye onu küçümsemeye çalışıp durdular. Neden Erdoğan'ı böyle aşağılarken, ölmesi için cemaat mensuplarını beddua seanslarına davet edecek kadar ileri giderken bu isimlere dokunmuyorlar acaba?..
Eski AK Partili Bakan Hüseyin Çelik, "Gökyüzünden meteor düşse bunu paralelden bilecekler" diyor. Paralel'e tek laf yok. Yahu bu nasıl bir söz böyle. Hiç farkında değil mi sözünün ne manaya geldiğinin. Adama sormazlar mı "Tamam bazı çevreler işi biraz abartıyor herşeyi paralele bağlıyor bu yanlış, tamam. Bunu biz de söylüyoruz. Ama niçin biraz da paralele bir şey söylemezsin be birader, hırsızın hiç mi suçu yok?"
İşte bu yanlı, tek taraflı mesaj Çelik'in dolaylı yoldan Erdoğan'a vurmaya çalıştığını belli ediyor.
Ya delikanlı olun çıkın asıl sıkıntınız ne Erdoğan'la, bunu söyleyin. Ucuna kadar getirip orada bırakmayın. Siz gerçekten de tarifine uyacak şekilde davranıyor, sinsi yollara başvurarak bir siyasetçi olduğunuzu belli ediyorsunuz. Tamam, kabul. Ama Erdoğan'ın bir siyasetçi olmadığı, söylemek istediğini doğrudan ve açıkça söyleyen bir kişi olduğu zaten uzun zamandır bilinen ve konuşulan bir şey. Aranızdaki önemli bir fark da bu olmalı.
Söylenmesi gerekenleri uzun zamandır söylememeye gayret ettik. Ancak özellikle sayın Arınç'ın bitmek bilmeyen hıncı ve verdiği mesajlar bu satırları yazmaya itti. Ne AK Parti üyesiyiz ne kurucusuyuz ne de herhangi bir görev alan kişiyiz. Olaylara dışarıdan bakan, seçimden seçime oy kullanan kişiyiz. Partiler millete ait kurumlardır. Dilediği ismi ya da partiyi sivriltmek, dilediğini ise köreltmek milletin takdiri ile olur. Millet kendisine hizmet edeni de etmeyeni de bilecek feraset ve olgunluktadır. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
AYM zorbalığına referandum
(04 Mart 2016, 11:52)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: