HSYK Genel Kurulu, 17/25 Aralık soruşturmalarına bakan savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç ile hakim Süleyman Karaçöl'ün itirazlarını reddetti. Bu kararla birlikte 4 ismin meslekten atılması kesinleşmiş oldu. Diğer bir Savcı Muammer Akkaş'ın da ihraç edildiği iddia ediliyor. Ancak bu iddia henüz doğrulanmış değil.
13.01.2016 14:16 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), 17/25 Aralık yolsuzluk kumpası soruşturmalarını başlatan savcılarının itirazını reddetti. 3 savcı ve bir hakimin ihracı kesinleşti. İhracı kesinleşen savcılar: Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç ile hakim Süleyman Karaçöl. Diğer bir Savcı Muammer Akkaş'ın adı da ihraç edilen savcılar arasında geçiyor. Ancak bu iddia henüz doğrulanmış değil.
HSYK Genel Kurulu, savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara, Mehmet Yüzgeç ve hakim Süleyman Karaçöl'ün, meslekten ihraçlarına yapılan itirazları reddetti. İhraç kararına ilişkin itiraz süreçlerinin tamamlanmasıyla bu kişilerin meslekle ilişikleri tümden kesildi.
Cumhuriyet savcıları Öz, Kara, Akkaş ve Yüzgeç ile hakim Karaçöl'ün haklarındaki soruşturma sonuçlanıncaya kadar görevden uzaklaştırılmalarına karar veren HSYK 2. Dairesi, soruşturma sonunda bu kişileri meslekten ihraç etmişti.
İhraç kararı, Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun, "Disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç teşkil etmezse ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde de meslekten çıkarma cezası verilir" hükmü gereğince alınmıştı.
İhraç edilenlerin, bu karara ilişkin yeniden inceleme talepleri ise HSYK 2. Dairesince reddedilmişti. Hakim ve savcılar, karara karşı Genel Kurul'a itiraz etmişti.
HSYK Genel Kurulu da itirazları reddetti. Böylelikle meslekten ihraç kararlarıyla ilgili itiraz süreçleri tamamlanmış oldu ve bu kişilerin meslekle ilişikleri tümden kesildi.
Öz, Kara, Akkaş, Yüzgeç ve Karaçöl, HSYK'nın bu kararına karşı Danıştay'da dava açabilecek.
SÜREÇTE YAŞANANLAR
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi, savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş, Mehmet Yüzgeç ile Hâkim Süleyman Karaçöl'ü, yürüttükleri 17-25 Aralık soruşturmasında yasal yetkilerini aştıkları, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hükümlerine aykırı kararlar verdikleri sonucuna vararak, 12 Mayıs 2015'te meslekten ihraç etmişti.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ile "cebir, şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya, görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçlarını işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin oluştuğunu, savcılarla ilgili "örgüt kurma" suçlamalarının yer aldığını belirterek, gereğinin yapılması için Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nden bu kişilerin tutuklanma amacıyla yakalanmalarına karar verilmesini talep etmişti.
Talepleri ve delilleri değerlendiren mahkeme de eski savcılar Öz, Kara ve Yüzgeç ile ilgili tutuklanmaları amacıyla yakalama kararı çıkarılmasına oybirliğiyle karar vermişti.
17 Aralık soruşturmasının koordinasyonunu gerçekleştiren, sonra da Bolu'ya tayin edilen Ergenekon soruşturmasının eski savcısı Zekeriya Öz bu süreçte hükümet aleyhine tweet atmıştı. Şikâyetlere rağmen 3. Daire Öz hakkında işlem yapmadı. Öz gibi Cemaat'e yakın olduğu iddia edilen bazı hâkim ve savcılar hakkındaki şikâyet ve başvuruları, 3. Daire tarafından ya soruşturulmasına izin vermeyerek ya da savcı ve hâkimlerle ilgili herhangi bir karar çıkarmayarak değerlendirilmedi.
17-25 Aralık savcıları
Meslekten uzaklaştırma kararı verilen savcılar 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarının mimarlarıydı. 17 Aralık 2013 günü işadamları Rıza Sarraf, Ali Ağaoğlu, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar'ın aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alınmıştı. Savcılar Celal Kara, Mehmet Yüzgeç ve Başsavcıvekili Zekeriya Öz 17 Aralık soruşturmasını Başsavcı'nın haberi olmadan yapmış, bakanlar bile operasyonu televizyonlardan öğrenmişti.
Diğer bir Savcı Muammer Akkaş'ın da ihraç edilen isimler arasında olduğu dile getiriliyor. Ancak bu iddia henüz doğrulanmış değil. 25 Aralık soruşturmasının savcısı Muammer Akkaş birçok işadamının da aralarında bulunduğu 41 kişilik gözaltı listesi hazırlamış ve polisten bu kişileri gözaltına almalarını istemişti. Akkaş, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı da şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdı. Mahkemeden bazı iş adamlarının mal varlığına el koyma kararı çıkarılmasına rağmen 25 Aralık operasyonu hiç gerçekleşmedi. Savcı Akkaş mesai bitimine kadar adliyedeki bekleyişi, kapı önünde görev yapmasının engellendiğini belirten bir basın açıklamasıyla sonlandırdı.
12 EKİM SEÇİMLERİ CEMAAT YARGISINI BİTİRDİ
Hükümet özellikle 17 Aralık operasyonu sonrasında Cemaat'e yakın bazı hâkim ve savcıları HSYK'ya şikâyet etmişti. Ancak şikâyetler ya değerlendirilmedi ya da toplantı yeter sayısı olmadığı gerekçesiyle karar çıkması engellendi. Hatta o dönem HSYK'da çoğunluğu elinde bulunduran cemaat mensupları topluca hastalık izni kullanarak toplantıların yapılmasını ya da bir karar alınmasını engelliyorlardı. Öyle ki, ne bir eksik ne bir fazla, tam gerekli sayıda kurul üyesi topluca hastalık gerekçesiyle izne çıkıyor, bu eksikler nedeniyle de toplantılar ya yapılamıyor ya da yapılsa bile karar yeter sayısına ulaşılamadığı için bir karar alınması yasal açıdan mümkün olmuyordu. Bu ilginç taktiklerin gözlenmesi yargı mensupları arasından büyük bir tepki doğurdu. Bir kaç ay sonra 12 Ekim 2014'te gidilen HSYK seçimlerinde cemaat kesimi ağır bir yenilgi aldı. Çok az sayıda üye kazanabilen cemaat yargısı kurullardaki bir kaç üyesi ile ne toplantıları engelleyebiliyor ne de karar alınmasını. En fazla yapabildikleri istisnasız paralel yapı aleyhindeki tüm kararlara muhalefet şerhi koymaları oluyor. 12 Ekim seçimleri ile gelinen süreç, seçimde oy kullanan 10 binden fazla mensubu bulunan yargı camiasında yıllardır iddia edildiği gibi paralel yargıya karşı büyük bir nefret bulunduğunu açıkça gösterdi. 12 Ekim seçimleri için Hükümet+Sağ+Sol gibi üç farklı görüşteki yargı mensupları Cemaat+Yarsav ittifakına karşı birlikte hareket ederek tarihi bir üstünlük sağladı. Seçim sonrası çok hızlı işe başlayan yeni HSYK'da bugüne kadar cemaat yargısını şok eden çok sayıda karar peşpeşe çıktı. Çıkmaya da devam ediyor. Eğer 12 Ekim'deki seçimlerde farklı bir tablo ortaya çıkmış olsaydı cemaat yargısının hükümete karşı nasıl bir saldırı başlatacağı cemaat üyesi yargı mensuplarınca seçimlerin öncesinde açıkça dile getirilmekten çekinilmiyordu. Seçimde böyle bir sonucu beklemedikleri anlaşılan cemaat yargıçlarından gelen bu açık tehdit ve gözdağlarının kaybetmelerinin önemli nedenlerinden biri olduğu belirtiliyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
------------------------------------------------------------------------------
İŞTE HSYK GEREKÇESİ
Günün ilerleyen saatlerinde savcıların meslekte atılma kararını ilk veren HSYK 2. Dairesi'nin gerekçesi de ortaya çıktı. Yazımı tamamlanan gerekçeli kararda, ilgililerin mevcut eylemleriyle uluslararası belgelerde sözü edilen, görevlerini adil, tarafsız, objektif ve hukuk kuralları çerçevesinde bağımsız olarak icra etme, kamu yararını koruma, toplum adına ve kamu yararına davrandıklarını dikkate alma, adil yargılamanın gerçekleştirilmesine ve ceza adaleti sisteminin düzgün işlemesine katkıda bulunma görevlerini yerine getirmedikleri belirtildi.
İhraç edilen hakim ve savcıların, görevlerinin icrası veya adaletin ihtiyaçları aksini gerektirmedikçe ellerinde bulunan bilgiyi gizli tutma, suçların soruşturma ve kovuşturulmasında yeterli özeni gösterme, her zaman profesyonel olarak davranma, dürüstlük ve özenin yüksek standartlarını uygulama, mesleklerinin onuru ve şerefini koruma yükümlülüklerini yerine getirmediklerinin belirlendi.
Gerekçede, ilgililerin görevlerini, olayların değerlendirilmesi temelinde ve hukuka uygun, adil, herhangi uygunsuz etkiden bağımsız olarak icra etme; hukuki ve sosyal gelişmeler hakkında, eğitim ve bilgi düzeylerini daima muhafaza etme; bireysel veya belli bir kesimin çıkarlarının etkisinde kalmama; mesleki gizliliği koruma; görevleri sırasında elde etmiş oldukları herhangi bir bilgiyi özel amaçları ve diğerlerinin çıkarlarına yardım etmek için kullanmama; görüşleri, meşru çıkarları, mesleki mevkilerinde karşılaştıkları bireylerin olası kaygı ve kişisel gizliliklerini dikkate alma; görevlerini hukuk alanındaki diğer görevlilerin yanı sıra, mahkemeler, polis ve diğer kamu makamları ile saygı ve nezaketle yerine getirme kurallarına da uymadıkları kaydedildi.
Dairenin gerekçesinde, şu tespitler yapıldı:
"İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması için Avrupa Konvansiyonu'nun 6. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında açıkça kabul edilen adil yargılanma hakkı ilkesini desteklemek, masumiyet karinesi ilkesine saygı duymak, tarafsız bir soruşturma, sorumluluğun temelsiz olduğunu gösterdiğinde dava açmamak veya davaya devam etmemek, kanıtların yasal olarak elde edilip edilmediğini görmek için sunulan kanıtları incelemek, insan haklarının ağır ihlalini oluşturan hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olduğuna haklı olarak inanılan kanıtların kullanılmasını reddetme, tarafsız ve uygun kanıtların mesleki değerlendirmesi temelinde kararlar alma gibi hukukun evrensel ilkelerini ihlal ettikleri ve siyasallaşmaktan korunmaya çalışılan yargı erkinin yeniden tartışılır hale gelmesine neden oldukları anlaşılmıştır."
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrasında "Disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil, suç teşkil etmezse ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde de meslekten çıkarma cezası verilir" hükmüne yer verildiği anımsatılan gerekçede, şunlar kaydedildi:
"İlgililerin mesleki kıdem ve deneyiminden beklenen basireti göstermeyip, yargı etik kurallarına uygun düşmeyen davranışları ile adalete olan güveni sarstıkları, hukuk zemininde kalmayan eylemleri ile adalet ülküsü dışında hareket ettikleri, adalet duygusu gözetilmeden başka amaçlar güdülerek yürütülen soruşturmalar ve kararlar ile yargısal yetkilerini, karşıt gördüklerini yok etme amacıyla kullandıkları; bu durumun, toplumsal barış, huzur ve güveni olumsuz etkilediği; yargıya duyulan güven ve saygınlığı ortadan kaldırdığı; ilgililerin mesleğin şeref ve onuru ile memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikteki eylemlerinin Avrupa Hakimleri Danışma Konseyi, Avrupa Yargıçlar Birliği Hakimler Şartı, Avrupa Yargı Kurulları Ağı'nın (AYKA) raporunda nitelenen açığa alma ve görevden alınmayı gerektirir özellikleri taşıdığı toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır."
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki üye Mustafa Kemal Özçelik ve Mahmut Şen'in muhalefet gerekçesinde ise "Haklarında soruşturma yapılan yargı mensupları hakkında verilmiş disiplin cezalarının, evrensel normlara, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. ve 8. maddelerine, AİHM içtihatlarına, Anayasa'nın 6, 11, 138 ve 159. maddesine aykırı olduğu düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyoruz" denildi.
12 Ekim HSYK seçimlerinde cemaatin adayları arasında olduğu seçim öncesinde dahi gündeme gelmiş olan bu iki ismin paralel yapı ile ilgili her karara karşı çıktıkları ve muhalefet şerhi düştükleri biliniyor.
------------------------------------------------------------------------------
HSYK BAŞKANINDAN İHRAÇ EDİLEN SAVCILARA TEPKİ
İhraç kararları sonrası bir açıklama yapan HSYK 2. Dairesi Başkanı Mehmet Yılmaz, çarpıcı ifadeler kullandı. Yılmaz, "HSYK, namuslu, dürüst hakim ve savcının teminatı. Kim ne derse desin sadece yasaları uygulayan, adalet ülküsüyle çalışan her savcı hem bizim hem ülkenin baş tacı. Soruşturmanın kime yönelik olduğu bizi ilgilendirmiyor. Hukuk dışılık var mı, yok mu, hakim ve savcılar adalet ülküsüyle mi hareket etmiş, başka amaçlar mı gütmüş ona bakıyoruz" dedi.
Yılmaz, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Muammer Akkaş, Celal Kara, Zekeriya Öz, Mehmet Yüzgeç ile hakim Süleyman Karaçöl'ün meslekten ihraçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İhraçlar yönünden yargı yolunun açık olduğunu belirten Yılmaz, ancak Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilmediği sürece bu kişilerin meslekle ilişkilerinin kesildiğini ifade etti.
Yılmaz, savcı Ali Güngör hakkındaki yer değiştirme cezasının da bugünkü toplantıda kesinleştiğini bildirdi. Kamuoyunda bazı kesimlerde, "hükümet aleyhinde yolsuzluk soruşturmasını yapan hakim ve savcılar sırf bu nedenle açığa alındı" yönünde bir algı olduğunu belirten Yılmaz, şunları söyledi:
"Biz HSYK olarak yapılan soruşturmanın ne olduğuyla ilgilenmeyiz. Zaten sadece HSYK değil Türkiye'de hiçbir kurum yargı yetkisini kullanan yargı görevlilerine emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Buna HSYK da dahil. HSYK olarak şuna dikkat ettik, Yargı görevlisi hukuk içinde mi hareket ediyor? Adalet ülküsüyle mi hareket ediyor? Sadece mevzuattan kaynaklanan yetkileri mi kullanıyor? Bu yetkilerin farklı amaçlarla üzerine mi çıkıyor? Soruşturmanın niteliğinin bizim için önemi yok. Mesela Özgecan cinayeti, bütün Türkiye'nin nefret ettiği bir cinayet. Bunu aydınlatan savcı, katili hukuk dışı yöntemlerle ortaya çıkarsaydı, şüphelisini hukuk dışı yöntemlerle sorgulasaydı, bu savcıyı da değerlendirir, cezalandırırdı HSYK. Belki kamuoyu bize çok kızardı ama biz bununla ilgili değiliz. Hukuk dışılığı müeyyidelendirmek durumundayız. Hukuk dışına çıkan kim olursa olsun, hangi kişiye karşı hukuk dışılık yapılırsa yapılsın HSYK bunun karşısında olmalı. HSYK, yetki aşımı, kanunsuzluk 'şuna yapıldı, buna yapıldı' diye ayrım yapmaz. HSYK hukuka güveni ve saygınlığı sağlayan bir kurum, yargıçları güvence altına alan onların teminatı olan kurum."
İhraç edilen savcıların soruşturma sırasındaki hukuka aykırı uygulamalarına değinen Yılmaz, bu kişilerin soruşturma dosyasını dahi incelemeden hareket ettiklerini söyledi. İhaleye yolsuzluk karıştırmakla suçlama yapıldığını ancak ihalenin o tarihte açılmadığını anlatan Yılmaz, mal varlığına el koyma kararlarının da yasaya aykırı şekilde alındığını kaydetti. Yılmaz, bir anonim şirkette ancak ilgili hisseye ilişkin el koyma kararı alınabildiğini belirterek, "Şirketin tamamına el koyarsan şirketi cezalandırmış olursun. Kuvvetli şüphe bulunan hisseye el konur. Bütün bunlar ortadayken sen hiç incelemeden, hiç dosyaya bakmadan, tetkik etmeden mal varlıklarına el koyarsan yakalama müzekkereleri çıkarırsan o zaman senin hakimliğin ve savcılığın gerçek anlamda suç ve suçluluğun tespiti, adalet ülküsünün dışına çıkıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Yasaya göre ikinci dereceye kadar yakınlık içindeki kişiler arasındaki telefon konuşmalarının kaydedilemeyeceğine işaret eden Yılmaz, "Sen tapeliyorsun, basına veriyorsun, bununla da kalmıyorsun bu tapeleri soruşturmada kullanıyorsun. Bütün bu yanlışlıklar bir başka gayreti gösteriyor. Yani 'sen bunu adalet ülküsüyle yapmıyorsun, adalet ülküsü dışındaki bir amaçla yürütüyorsun' kanaatini uyandırıyor" dedi.
"Soruşturmanın kime yönelik olduğu bizi ilgilendirmiyor"
Savcıların birbirinden habersiz aynı anda hareket ettikleri iddiasında bulunulduğunu ancak bir savcının, dosya kendisine 15 gün önce gelmesine, dinleme ve takip kararı almasına rağmen bu kararından 4 gün sonra vazgeçerek operasyona başladığını anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Bunların hepsinin iyi niyetli ve adaleti gerçekleştirmeye dönük olduğunu inandırmaya çalışıyorsun. HSYK, namuslu, dürüst hakim ve savcının teminatı. Kim ne derse desin sadece yasaları uygulayan, adalet ülküsüyle çalışan her savcı hem bizim hem ülkenin baş tacı. Soruşturmanın kime yönelik olduğu bizi ilgilendirmiyor. Hukuk dışılık var mı, yok mu, hakim ve savcılar adalet ülküsüyle mi hareket etmiş, başka amaçlar mı gütmüş ona bakıyoruz. Türkiye'de böyle hakim savcılar var. Bizim teşkilatımız isimsiz kahramanlarla dolu. Yaptığı soruşturmayı sadece adalet ülküsüyle yapıp sırtını dönüp giden büyük işler başaran, adaletten ayrılmayan isimsiz kahramanlarımız var."
"2007-2013 ARASI YARGIDA UTANÇ VE ÇÖKÜŞ DÖNEMİ"
Türkiye'nin hukuk açısından çok zor dönemlerden geçtiğini belirten Yılmaz, "Türk yargısı 2007 yılından beri hep sınavda. Doğruluk, dürüstlük, yetkinlik adalet sınavında. Türkiye'de 2007-2013 dönemi, ileride yargının tarihi yazıldığında göreceksiniz, yargıda utanç, çöküş dönemi olarak tarihe geçecek. 2007-2013'te bir çöküş dönemi yaşandı. Bizim göreve başlamamızdan sonra tekrar yargıyı hep birlikte ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Kolay değil, kolay olmayacak" ifadelerini kullandı.
------------------------------------------------------------------------------
SAVCI AKKAŞ'IN ATILDIĞI DA KESİNLEŞTİ
14.01.2016 10:28 HSYK, 17-25 Aralık darbe girişimlerinde siyaseti dizayn etmeye çalışan hâkim ve savcıların ihraç kararını kesinleştirdi. Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş gibi isimler artık 'eski' savcı.
RESMEN 'ESKİ SAVCI' OLDULAR
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinin savcıları ve hâkiminin meslekten ihraç kararını kesinleştirdi. HSYK 2'nci Dairesi, artık "eski savcı" olarak nitelendirilebilecek olan Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş ve Mehmet Yüzgeç ile eski Hâkim Süleyman Karaçöl hakkında, Fetullah Gülen Terör Örgütü soruşturması kapsamında, 12 Mayıs 2014'te meslekten ihraç kararı vermişti. Bu aşamada, tutuklu Süleyman Karaçöl'ün dışında tamamı yurtdışına kaçan eski savcılar, HSYK 2'nci Dairesi'nin kararının düzeltilmesi için başvuruda bulunmuştu. 2'nci Daire bu talebi reddedince bu kez Daire'nin kararına karşı, HSYK Genel Kurulu nezdinde itirazda bulunmuşlardı.
"MALEZYA'DAYIM, MAZERETİM VAR"
HSYK, firari savcıların avukatlarına isterlerse Genel Kurul'da sözlü savunma yapma haklarını kullanabileceklerini duyurmuş, avukatları da bu hakkı kullanmak istediklerini bildirmişlerdi. Ancak avukatları, 16 Aralık'tan kısa süre önce mazeret bildirerek savunma için kendilerine ek süre verilmesini istemişti. HSYK da ileride savunma haklarının kısıtlandığı gerekçesiyle Türkiye'nin AİHM'de mahkûm olmaması için bu süreyi vermiş ve yeni toplantı gününü 13 Ocak olarak belirlemişti. Dünkü HSYK Genel Kurulu'na sadece Savcı Mehmet Yüzgeç'in avukatı katıldı. Muammer Akkaş'ın avukatının "Malezya'da sağlık kontrolünden geçiyorum" diyerek mazeret bildirdiği öğrenildi. HSYK Genel Kurulu, mazeretlerin savunma hakkının kötüye kullanılması girişimi olduğunu değerlendirerek savunma için yeni süre vermedi.
KESİN OLARAK İHRAÇ
HSYK Genel Kurulu Mehmet Yüzgeç'in avukatını dinledikten sonra Zekeriya Öz, Muammer Akkaş, Celal Kara, Mehmet Yüzgeç ve Süleyman Karaçöl hakkındaki kararını verdi. Kurul, meslekten ihraç kararına karşı yapılan itirazı reddetti. Böylelikle meslekten ihraç kararlarıyla ilgili itiraz süreçleri tamamlandı ve bu kişilerin meslekle ilişikleri tümden kesildi. İhraç kararı, Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun, "Disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç teşkil etmezse ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde de meslekten çıkarma cezası verilir" hükmü gereğince alınmıştı. Öz, Kara, Akkaş, Yüzgeç ve Karaçöl, HSYK'nın kararına karşı Danıştay'da dava açabilecek.
İŞTE İHRAÇ GEREKÇELERİ
Görevlerini adil, tarafsız, objektif ve hukuk kuralları çerçevesinde bağımsız olarak icra etmediler.
Ellerinde bulunan bilgiyi gizli tutma, suçların soruşturma ve kovuşturulmasında yeterli özeni göstermediler.
Mesleklerinin onuru ve şerefini korumadılar.
Mesleki kıdem ve deneyimden beklenen basireti göstermeyip, yargı etik kurallarına uygun düşmeyen davranışları ile adalete güveni sarstılar.
Hukuk zemininde kalmayan eylemleri ile adalet ülküsü dışında hareket ettiler.
Başka amaçlar güdülerek yürütülen soruşturmalar ve kararlarla yargısal yetkilerini, karşıt gördüklerini yok etme amacıyla kullandılar.
Eylemleri, mesleğin şeref ve onuru ile memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikteydi.
(13 Ocak 2016, 14:16), son güncel.: (14 Ocak 2016, 10:28)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: