Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalardaki delil tartışmaları sitemizin en önemli bölümleri arasında yer aldı. Bu konudaki tartışmaları somut örneklerle birbiri ardınca ilgili bölümlerde sıralamaya çalıştık. Bilgiler giderek kabardı. Ancak 2013 sonunda başlayan 'Paralel Devlet Yapılanması' tartışmaları, bu tartışma sürecinde ortaya çıkan ve halen de artarak çıkmaya devam eden 'delil sahteciliği' bulguları bu kabarıklığı 'adeta' söndürdü. Darbelerle, Kontrgerilla ile hesaplaşıyoruz derken bir de bakmışız 'Paralel Örgüt' dibimizde duruyormuş..
05.12.2015 09:21 Ergenekon, Balyoz, Odatv ve benzeri davalarda deliller üzerinde sık sık tartışma yaşanması ve sahtecilik iddialarının gündeme gelmesi üzerine sitemize 3 yıl önce ilgili bölümleri ekleme gereği duymuştuk. Bu konudaki tartışmaları somut örneklerle birbiri ardınca ilgili bölümlerde sıralamaya çalıştık. Bilgiler giderek 'kabardı'. Ancak 2013 sonunda başlayan 'Paralel Devlet Yapılanması' tartışmaları sürecinde iddianamelere 'Fetullah Gülen Terör Örgütü' şeklinde geçmeye başlayan yapılanmanın varlığının tartışılmaz kanıtlarla ortaya çıkması, bu örgütün 'delil sahteciliği' yaptığına yönelik somut deliller, bu kabarıklığı 'söndürdü'. Süreç tersine döndü. "PYÖ/PYS" (Paralel Yapıdan Önce/Paralel Yapıdan Sonra) şeklindeki yeni kavram literatürümüze girmiş oldu.
2013 sonunda başlayan 'Paralel Yapı' tartışmaları 2015'in sonuna yaklaştığımız şu günlerde hız kesmedi. Türkiye'de inanılmaz gibi görünen olaylar yaşanıyor. Darbelerle, Derin Devlet Yapılanması ile, Kontrgerilla ile hesaplaşıyoruz derken bir de bakmışız bir başka derin yapı dibimizde duruyormuş!..
AVCI ÖRGÜTÜ HALİÇ'TE AVLADI
Aslında bu örgüte dair ilk tartışma 2013'ün sonundaki "17 Aralık Yolsuzluk Soruşturması" kumpası ile başlamış değil. Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, 'Haliç'te Yaşayan Simonlar: Dün Devlet Bugün Cemaat' isimli yeni kitabında yayınladığı bilgilerle ilk kez 20 Ağustos 2010 tarihinde tartışmayı başlattı. Ancak iddiaları o kadar şok ediciydi ki inanmak zor geldi.
Avcı'nın, 90'lı yılların sonunda emniyet istihbarat görevinde iken 28 Şubat darbecilerinin deşifre edilmesinde ve Susurluk kazasının altında devlet içi çetelerin kavgası olduğuna dair Meclis komisyonuna verdiği bilgiler, onun, darbecilerin sevmediği kamuoyunda ise saygı duyulan bir isim olmasını sağlamıştı. İşte böyle bir ismin şimdi Ergenekon ve benzeri darbe davalarında 'birdenbire' çok aykırı şeyler söylemeye başlaması kamuoyunda şaşkınlığa neden oldu. Saygınlığı ve geçmişte yaptıkları olmasa ciddiye alınmayacak 'absürd' iddialar üzerinde 'olabilir mi?' tereddütü doğdu. Herkes ilk anda bu şaşkınlığı yaşadı. "Neler oluyor böyle?" soruları soruldu.
SAĞCI POLİS MÜDÜRÜ SOLCU DAVADA SANIK OLDU
Ancak ilerleyen günlerde yeni gelişmeler geldi. Avcı, sol tabanlı "Devrimci Karargah" örgütü (DKÖ) isimli, o günlerde sık gündeme gelen Ergenekon bağlantılı bir terör örgütü soruşturmasında gözaltına alınıp tutuklandı. Ve Avcı'nın, kitabındaki bilgileri de işte bu nedenle, yani gözaltına alınmadan önce kendini masum, kendisini soruşturanları ise suçlu gösterip itibarsızlaştırmak için yaptığı dile getirilmeye başladı.
Bu görüş giderek ağırlık kazandı. Çünkü Avcı'nın suçluluğunu gösteren deliller ortaya çıktı. Bu terör örgütü ile bağlantısını, örgüt üyelerine polis takibinden kurtulma teknikleri öğrettiğini, yurtdışına kaçın uyarısı yaptığını gösteren delillerdi bunlar.
Avcı'nın ofisinde yapılan aramalarda çok sayıda ses kaydı, sahte kimlik-ehliyet-pasaport ve bir de kaleşnikof silah bulundu. Yurtdışına kaçmaya hazırlandığı iddia edildi. Ancak onun gibi tecrübeli bir istihbaratçının eğer kaçacaksa neden bu sahte belgeleri, kaleşnikofu ve ses kayıtlarını acemi biri gibi kolayca ele geçirilebilecek yerlerde bıraktığı sorusu da kafaları karıştırdı. Bu kafa karışıklığına dair kaleme aldığımız satırlar halen ilgili haberlerde durmaya devam etmektedir.
ACAYİP ŞEYLER OLUYOR
Avcı'nın suçlu olduğu kanaati kamuoyunda giderek pekişti. Hakkında peşpeşe terör davaları açıldı. Ülkücü yani "sağ görüşlü" dedikleri bir emniyet görevlisiyle aynı davada yargılanmayı kabul etmeyen "sol görüşlü" Devrimci Karargah örgütü (DKÖ) sanıkları duruşmaları terkettiler. Durumu protesto ettiler. Yani böyle ilginç olaylar da yaşandı.
Evet, görüldüğü gibi gerçekten de Türkiye'de ilginç olaylar yaşandı. Yaşanıyor. DKÖ sanıklarının yaşadığı şaşkınlığı kamuoyunun bir çok kesimi de yaşamaya başladı. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Acayip şeyler oluyor. Türkiye gibi bir ülkede yaşamak demek, başka hiç bir ülkede olmadığı kadar çok renkli ve acayipliklerle hayat boyu yaşamak demek.
BU DEMEK ŞU DEMEK DEĞİL
Ama bu demek, "Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı darbe davaları çöktü" demek değil. Yani delillerin tümü sahte değil. Örneğin TSK'nın kabul ettiği bazı belgeler ile Balyoz sanıklarının saatlerce uzunluktaki ses kayıtları.. Bu ses kayıtlarını sanıklar da kabul ediyor, ancak onları ve belgeleri tevil etmeye çalışıyorlar. Oysa o kayıtlarda suç içeren konuşmalar var. Sıkıyönetime geçildiğinde "gözaltına" alınacak devlet görevlileri gibi. Bu sözlerin yasal olmadığını TSK yetkilileri dahi kabul etti. Ve Yargıtay da, Balyoz sanıklarının çoğu için yeniden yargılamada verilen beraat kararlarını onarken, sürpriz şekilde Çetin Doğan'la birlikte 7 sanığın dosyasını ayırdı. Çünkü aleyhlerindeki darbe oluşumunu gösteren deliller çok açık.
Balyoz'daki 7 sanık olayı belki de tek istisna.. En azından şimdilik. Çünkü bir çok dava paralel örgüt öne çıkarılarak örtbasa götürülüyor. "Albay Temizöz Faili Meçhuller" davası bu karışıklıkta beraatle sonuçlandı. Katledilenlerin yakınlarının umudu şimdi Yargıtay. Bir başka örnek Ergenekon davası. Yeniden yargılamada Ergenekon sanıkları beraat etti. Bu en büyük dava da Yargıtay'da temyiz aşamasında.
Bir başka çarpıcı örnek Malatya Zirve Yayınevi Katliamı davası.. Birçok davada olduğu gibi Zirve davasındaki sanıklar da 'akrabalarının' yetkililere ulaştırdığı harddiskten çıkan onca somut delillere, ses kayıtlarına ve diğer 'çok miktardaki' delillere rağmen 'paralel örgüt' tarafından suçlu gösterildiklerini iddia etmeye başladılar. Davanın gidişi öyle bir tuhaf hal aldı ki, olan kitabevinde vahşice öldürülen 3 kişiye olmuş oldu.
GEMİYİ EN SON KAPTAN TERKEDERMİŞ AMA..
Paralel yapı tartışmalarının ortaya çıkardığı yalın gerçek, delillerin arasına sahtelerinin yerleştirilmiş olduğudur. Bu bir gerçek. Bu kanaati güçlendiren deliller her geçen gün çoğalıyor. Süreç zincirleme şekilde gelişmeye, paralel örgütün deşifresi giderek ivme kazanmaya başladı. Öyle ki, Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı davalarda deliller hakkında mahkemelere 'deliller doğru ve geçerlidir' diye görüş bildirmiş olan TÜBİTAK bilirkişileri ve hata hatta, o davaları açan savcılar dahi yurtdışına kaçmaya başladı. Bu kaçışlar öylesine önemli ve sembolik ki, tek başına kumpas şüphesini ispatlamaya yeterli olduğu da söyleniyor.
SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK!
Paralel medya, örgütle ilgili hemen herşeye bir açıklama getirmeye ve savunma yapmaya çabalarken konu savcıların kaçışına gelince nedense sessizliğe bürünüyor. Oysa savcıların -ve tabi diğer tüm kritik isimlerin- kaçışı o kesimin diğer tüm savunmalarını çökertiyor. Bunun farkında değiller.
Ancak susmaya daha fazla tahammül edemeyenler de çıkmaya başladı. Ve tabi hemen o kesimce linç edilmeye maruz kaldılar.. Paralel medyadan bazı kalemler o kadar bunalmış olmalı ki, doğrudan Fetullah Gülen'e "Gel artık, yargılan. Senin yüzünden başkaları bedel ödüyor" demeye başladı.
Ergenekon soruşturmaları döneminde yapılmayan bir şey şimdi yapılıyor. Delillerin tartışmasız olmasına dikkat ediliyor. Zanlılar öylesine gözaltına alınmıyor. Zira, hedefteki örgüt, paralel örgüt.. Yargıya bir dönem hakim olan, hukuku en ince detaylarına kadar bilen -ama bunu uygulamamış olan- bir yargı yapılanmasına sahip. Delillerle araları çok iyi.. Sahtelerinin nasıl hazırlandığını, suç mahalline nasıl yerleştirildiğini, delil konusundaki tüm açıkları bildikleri için yetkililer bu örgüte karşı dikkatli hamleler yapmaya çalışıyor. Delillerin tartışmaya yol açmayacak açıklıkta olması gerekiyor. Paralel örgüt en ufak bir açığı bile affetmiyor, istismar etmeye çalışıyor.
Evet Hanefi Avcı'nın paralel yapılanmayı ilk kez gündeme getirmesinden yola çıkıp paralel örgütün açıkları affetmediğine geldik. Laf lafı açıyor. Aslında paralel yapıyı da ilk kez Hanefi Avcı gündeme getirmiş değil. İlk kez bir akademisyen, Doç.Dr. Necip Hablemitoğlu 90'lı yılların sonunda bu yapıya dikkat çekmiş. Adeta avaz avaz bağırmış.. O dönemde açılan ve Fetullah Gülen'in yurtdışına kaçmasına da yol açan davada Hablemitoğlu'nun araştırmaları delil olmuş. Bir suikast ile de 2002'de öldürülmüş. Ama bunlara girersek konu uzar da uzar. Hablemitoğlu ve paralel yapıyla ilgili geniş bilgileri 'gruplandırılmış' haberlerimizde bulabilirsiniz.
DELİLLERİN İÇİNE ETTİLER
Çok şeyler söylenebilir bu konuda. Son söz olarak, Ergenekon, Balyoz ve diğer davalardaki delillerin üzerine en hafif tabirle "leke" düşmüştür. Bir bardak sütün içine düşen bir damla pislik nasıl o sütten soğutursa insanı, paralel örgüt de bu etkiye yol açmıştır. Geriye ise Zirve'de ya da şurda burda vahşice katledilmiş "yerdeki" masum kurbanlar kaldı. O kurbanların yakınlarının laneti ise "yerde" kalmayacak. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARINDA DELİL TARTIŞMALARI
ODATV DAVASINDA YAŞANAN DELİL TARTIŞMALARI
PARALEL YAPI İLE İLGİLİ 'GRUPLANDIRILMIŞ' HABERLERİMİZ
PARALEL YAPI İLE İLGİLİ TÜM HABERLERİMİZ
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar manşetlerimiz
Paralel yapı-TÜBİTAK'taki uzantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-TİB'deki uzantıları manşetlerimiz
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar manşetlerimiz
Paralel yapıya dair deliller manşetlerimiz
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
(05 Aralık 2015, 09:21)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: