Türkiye´nin yakın tarihindeki karanlık olaylarla yüzleştiği ve yarın ikinci yılını dolduracak olan Ergenekon soruşturmasıyla açılan davada bugün 100. oturum yapılıyor. Bugüne kadar halka ezberletilenler bir bir yıkılıyor. Türkiye yakın tarihinin en büyük davası bugün dalya diyecek. Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla başlatılan soruşturma sonrası açılan davanın bugün 100. oturumu yapılacak. 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye´de bir gecekonduda 27 el bombası bulunmasıyla başlayan ve gözaltı operasyonlarından oluşan 12 dalgada daha düne kadar ´dokunulamaz´ denilenlere uzanan Ergenekon soruşturması, yakın tarihimizin karanlıkta kalan kirli olaylarını bir bir ortaya çıkarmaya başladı. Tüm sulandırma ve engelleme çalışmalarına rağmen soruşturma ve dava, devlet kurumlarının kararlılığı sayesinde tüm hızıyla ilerlemeye devam ediyor. Davanın ciddiyetle ilerlemesi ve diğer davaların da eklenmesiyle giderek büyümesi sanıkların ümitlerini tüketiyor, psikolojilerini bozuyor ve tehditler savurmalarına neden oluyor. Ergenekon davasının en önemli sanıklarından biri olarak gösterilen Veli Küçük, 27 Mayıs 2009´da yapılan 91´inci duruşmada, Soruşturmanın her geçen gün çetrefilleştiğini öne sürerek, 66 yaşındayım bu davanın sonunu görebileceğim gibi gelmiyor. Hazır olun. Zirve Yayınevi davasının da Ergenekon davası ile birleştirilmesini isteyecekler diyerek ümidini yitirdiğini göstermişti. Yine davanın diğer bir önemli sanığı Muzaffer Tekin de Danıştay Saldırısı davasının Ergenekon davasına eklenmesi üzerine 13 Mayıs 2009´daki duruşmada benzer bir karamsarlığı yansıtmıştı: Bu benim son söz almam. Bugünden itibaren söz almayacağım gibi hiçbir sorunuza da cevap vermeyeceğim. Davadan ümidini kesen diğer bir önemli sanık da Avukat Kemal Kerinçsiz oldu. 16 Nisan 2009´daki duruşmada yaptığı savunmasında kendisine yöneltilen suçlamalara cevap vermek yerine Mahkeme heyetine ve savcılara tehditler savurmuş ve sesini yükselterek tartışmıştı: Burada zulmün tecellisini bekliyorum. Davadan ümidini kaybeden sanıklar arasına son olarak Ergenekon soruşturmasının başlamasına neden olan Ümraniye´deki 27 el bombasının sahibi Oktay Yıldırım katıldı: Burada yargılama yapılmıyor bizler esiriz. Bugün yapılmakta olan 100. duruşmada savunmasına devam eden eski Susurluk Hakimi Metin Çetinbaş, meslektaşı hakim ve savcıları tehdit etmekten çekinmemişti: Bu iddianameyi yazan savcıları kınıyorum. Sanılmasın ki makamlar kalıcıdır. Eski bir hukukçu olarak bu dava nedeniyle bazı savcı ve hakimler tutuklanacak. Eski bir hakim olan Çetinbaş´ın savunmasının devamında söylediği bir cümle ise şok ediciydi: Kürtlerin ölmesini istemek suç mu? Başlangıçta sadece savcıları eleştirmeye dikkat eden Ergenekoncuların davanın ciddiyetle ilerleyip genişlemesi üzerine umutlarını giderek kaybettikleri, savcılardan sonra hakimleri de tehdit etmeye başlamalarıyla anlaşılıyor. Ergenekon davasının hukuksuz olduğunu iddia eden Çetinbaş´ın, arama, gözaltı ve tutuklama kararlarını veren ve davaya bakan çok sayıdaki meslektaşı hakim ve savcıları alenen tehdit etmekten çekinmemesi örgütün köşeye sıkıştığını gösteriyor. Ergenekoncu çevreler ceza kararları çıksa bile Ergenekon davası kararlarının son aşamada Yargıtay tarafından geçersiz kılınacağını umuyorlar ve bunu da dile getirmekten çekinmiyorlardı. Ancak Yargıtay´ın Danıştay Davası´nı Ergenekon Davası´na bağlamasıyla ve Ergenekon sanıklarıyla yakın irtibatları birbir ortaya çıkan Yargıtay´daki elemanlarının deşifre olmasıyla bu umutlarında tereddüte düştükleri ve derin bir sarsıntı geçirdikleri görülüyor. Özellikle Veli Küçük ve Muzaffer Tekin´in tepkilerinden bu tereddüt ve sarsıntıları rahatlıkla görülebilen bu çevrelerin tehditlere yönelmesi suçluluklarının bir ispatı olarak değerlendiriliyor.
100. duruşması yapılan Ergenekon Davası´yla ezberler bozuldu
Türkiye´nin yakın tarihindeki karanlık olaylarla yüzleştiği ve yarın ikinci yılını dolduracak olan Ergenekon soruşturmasıyla açılan davada bugün 100. oturum yapılıyor. Bugüne kadar halka ezberletilenler bir bir yıkılıyor. Türkiye yakın tarihinin en büyük davası bugün dalya diyecek. Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla başlatılan soruşturma sonrası açılan davanın bugün 100. oturumu yapılacak. 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye´de bir gecekonduda 27 el bombası bulunmasıyla başlayan ve gözaltı operasyonlarından oluşan 12 dalgada daha düne kadar ´dokunulamaz´ denilenlere uzanan Ergenekon soruşturması, yakın tarihimizin karanlıkta kalan kirli olaylarını bir bir ortaya çıkarmaya başladı. Tüm sulandırma ve engelleme çalışmalarına rağmen soruşturma ve dava, devlet kurumlarının kararlılığı sayesinde tüm hızıyla ilerlemeye devam ediyor.
Çetinbaş: Kürtlerin ölmesini istemek suç mu?
Davanın ciddiyetle ilerlemesi ve diğer davaların da eklenmesiyle giderek büyümesi sanıkların ümitlerini tüketiyor, psikolojilerini bozuyor ve tehditler savurmalarına neden oluyor. Ergenekon davasının en önemli sanıklarından biri olarak gösterilen Veli Küçük, 27 Mayıs 2009´da yapılan 91´inci duruşmada, Soruşturmanın her geçen gün çetrefilleştiğini öne sürerek, 66 yaşındayım bu davanın sonunu görebileceğim gibi gelmiyor. Hazır olun. Zirve Yayınevi davasının da Ergenekon davası ile birleştirilmesini isteyecekler diyerek ümidini yitirdiğini göstermişti. Yine davanın diğer bir önemli sanığı Muzaffer Tekin de Danıştay Saldırısı davasının Ergenekon davasına eklenmesi üzerine 13 Mayıs 2009´daki duruşmada benzer bir karamsarlığı yansıtmıştı: Bu benim son söz almam. Bugünden itibaren söz almayacağım gibi hiçbir sorunuza da cevap vermeyeceğim. Davadan ümidini kesen diğer bir önemli sanık da Avukat Kemal Kerinçsiz oldu. 16 Nisan 2009´daki duruşmada yaptığı savunmasında kendisine yöneltilen suçlamalara cevap vermek yerine Mahkeme heyetine ve savcılara tehditler savurmuş ve sesini yükselterek tartışmıştı: Burada zulmün tecellisini bekliyorum. Davadan ümidini kaybeden sanıklar arasına son olarak Ergenekon soruşturmasının başlamasına neden olan Ümraniye´deki 27 el bombasının sahibi Oktay Yıldırım katıldı: Burada yargılama yapılmıyor bizler esiriz. Bugün yapılmakta olan 100. duruşmada savunmasına devam eden eski Susurluk Hakimi Metin Çetinbaş, meslektaşı hakim ve savcıları tehdit etmekten çekinmemişti: Bu iddianameyi yazan savcıları kınıyorum. Sanılmasın ki makamlar kalıcıdır. Eski bir hukukçu olarak bu dava nedeniyle bazı savcı ve hakimler tutuklanacak. Eski bir hakim olan Çetinbaş´ın savunmasının devamında söylediği bir cümle ise şok ediciydi: Kürtlerin ölmesini istemek suç mu? Başlangıçta sadece savcıları eleştirmeye dikkat eden Ergenekoncuların davanın ciddiyetle ilerleyip genişlemesi üzerine umutlarını giderek kaybettikleri, savcılardan sonra hakimleri de tehdit etmeye başlamalarıyla anlaşılıyor. Ergenekon davasının hukuksuz olduğunu iddia eden Çetinbaş´ın, arama, gözaltı ve tutuklama kararlarını veren ve davaya bakan çok sayıdaki meslektaşı hakim ve savcıları alenen tehdit etmekten çekinmemesi örgütün köşeye sıkıştığını gösteriyor. Ergenekoncu çevreler ceza kararları çıksa bile Ergenekon davası kararlarının son aşamada Yargıtay tarafından geçersiz kılınacağını umuyorlar ve bunu da dile getirmekten çekinmiyorlardı. Ancak Yargıtay´ın Danıştay Davası´nı Ergenekon Davası´na bağlamasıyla ve Ergenekon sanıklarıyla yakın irtibatları birbir ortaya çıkan Yargıtay´daki elemanlarının deşifre olmasıyla bu umutlarında tereddüte düştükleri ve derin bir sarsıntı geçirdikleri görülüyor. Özellikle Veli Küçük ve Muzaffer Tekin´in tepkilerinden bu tereddüt ve sarsıntıları rahatlıkla görülebilen bu çevrelerin tehditlere yönelmesi suçluluklarının bir ispatı olarak değerlendiriliyor.
Ergenekon soruşturması ve yargılamasıyla birlikte Türkiye´de ilk kez ´suç işleseler de onlara dokunulamaz´ denilen kişilere dokunulmaya başlandı. 2 emekli orgeneral tutuklanarak cezaevine konulurken, MGK Genel Sekreterliği yapmış emekli bir orgeneral gözaltına alınıp sorgulandı. Yargıtay başsavcılığı yapmış bir ismin evinde arama yapıldı. Birçok karanlık olayda ismi geçmesine rağmen dokunulamayan üst düzey emekli subaylar cezaevine konulurken, görevdeki onlarca subay ile birlikte YÖK Başkanlığı, rektörlük, üst düzey bürokratlık yapan birçok isim ´örgüt üyeliği´ ve ´örgüt yöneticiliği´ suçlamasıyla tutuklandı. Değişik örgütler ve kişilerin değişik amaçlar için gerçekleştirdiği Türk halkına kabul ettirilmeye çalışılan birçok kanlı olayın aslında ´Kanlı provokasyonlarla ülkede bir kaos ortamı yaratıp darbeye zemin hazırlamak için´ aynı odak tarafından planlanıp hayata geçirildiği gerçeğiyle Türkiye sarsıldı. ´Türban için yapıldı´ denen Danıştay saldırısı, ´PKK şehit etti´ denilen bazı subay suikastleri, ´Alevi-Sünni çatışması çıkarmak´ için sahnelenen Gazi olayları ve Sivas katliamı, ´ Malatya´daki misyoner katliamı´ ile ilgili Türk halkına ezberletilenlerin aslında yalan olduğu Ergenekon soruşturmasıyla ortaya çıktı. Ülkenin bütünlüğünü parçalamak için faaliyet gösteren terör örgütlerinin aslında tek bir merkezden emir aldıkları ve devlet kademesinde üst düzey görevlerde bulunmuş bazı kişilerce yönlendirildikleri iddiaları ilk kez somut kanıtlarla desteklenmeye başlandı. PKK yaptı denilen katliamlar, aşırı sol örgütler işledi denilen cinayetlerin aslında ülkenin huzur ortamını bozmak ve kardeş kavgası çıkarmak adına yapılıp-yaptırıldığı da bu soruşturma ile ilk kez bu kadar açıktan tartışılmaya ve belgelenmeye başlandı. İşte soruşturma kapsamında bugüne kadar kamuoyuna yansıyanlardan satır başları:
1990´LI YILLARDAN BERİ ÖNDE GELEN LAİKLİK SAVUNUCULARI VE AYDINLARIN FAİLİ MEÇHUL SUİKASTLERLE ÖLDÜRÜLÜP MÜSLÜMANLARIN SUÇLANMASI EZBERİ BOZULDU: ÖRGÜTÜN EN ÖNEMLİ EYLEMİ OLAN DANIŞTAY SALDIRISI BAŞÖRTÜSÜ DEĞİL DARBE İÇİNDİ
Katil Avukat Alparslan Arslan, 17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesi´ni basarak toplantı halindeki yüksek yargıçlara kurşun yağdırdı. Saldırıda Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybederken, dönemin 2. Daire Başkanı şimdiki Danıştay Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir, Ahmet Çobanoğlu yaralandı. Saldırının türban amaçlı olduğu iddia edildi, devletin en tepesi bile irtica nutukları attı. Ancak saldırının Ergenekon´un kaos ortamı için yaptırdığı bir eylem olduğu ortaya çıktı ve dava Ergenekon´la birleşti.
Kaos için şok suikast hazırlıkları
Ergenekon üyelerinin Alevi önderleri Ali Balkız ve Kazım Genç, Ermeni Patriği Mutafyan, Sivas Ermeni Cemaati lideri Minas Durmaz, yazar Fehmi Koru´ya, nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, DTP lideri Ahmet Türk ve bazı DTP milletvekilleri gibi birçok isme suikast hazırlığı içinde oldukları, suikast amaçlı Yargıtay krokisi hazırladıkları belirlendi.
Ergenekon´u bilenler DHKP-C´ye havale edilip öldürtüldüler
Gizli tanıklar, ele geçirilen örgüt arşivleri ve bazı Ergenekon sanıklarının anlatımları ile Eski MİT Müsteşarı Hiram Abas, eski MİT Müsteşarı Adnan Ersöz, emekli paşalar İsmail Selen, Memduh Ünlütürk, Kemal Kayacan, Adana Bölge Jandarma Komutanı Temel Cingöz, Emniyet müdürü Şakir Koç suikastlerinin aslında Ergenekon tarafından taşeron terör örgütlerine havale edildiği ortaya çıktı. Öldürülmelerinin gerekçesi ise Ergenekon´u bilmeleri oldu.
Terör örgütlerinin Abisi: Ergenekon
Ergenekon iddianameleri bugüne kadar terör örgütleri konusunda bilinenleri yeniden gözden geçirtiyor. 33 askerin şehit edilmesi, Güçlükonak katliamı gibi bazı PKK eylemlerinin arkasında, Ergenekon´un olduğu ve Ergenekon´un PKK´nın yanı sıra DEV-SOL, DHKP-C ve Hizbullah´ı da yönlendirdiği iddia edildi.
Gazi ve Sivas olayları kimin işi?
Ele geçirilen belge, bilgi ve görüntüler ile gizli tanık anlatımları, Gazi olayları ve Sivas katliamının Ergenekon tarafından Alevi-Sünni çatışması çıkarmak için gerçekleştirildiğini ortaya çıkardı. Gazi´de ilk kurşunu Ergenekon tutuklusu sıktı.
Cinayetlerin ucu Ergenekon´a çıktı
Malatya´daki misyoner katliamı, Güneydoğu´daki faili meçhul cinayetler, Hrant Dink suikasti, Rahip Santoro cinayeti, Necip Hablemitoğlu´nun öldürülmesi, gazeteci-yazar Musa Anter cinayeti, Sauna davası gibi birçok kanlı provokasyon eylemiyle ilgili davalar, elde edilen bilgi ve belgeler ışığında Ergenekon davasıyla birleştirilmeyi bekliyor.
Şehit subayları PKK mı yoksa Ergenekon mu öldürdü?
Ergenekon davası kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler ile tanık anlatımları kayıtlara ´PKK şehit etti´ diye giren Albay Rıdvan Özden ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikastleri ile ilgili dosyaları yeniden açtırdı Ergenekon savcıları iki olayla ilgili dosyaları incelemeye aldı.
5´i üst düzey 12 yönetici
Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan ilk iki iddianamede 142 kişi sanık olarak yer aldı. Bunlar arasından toplam 17 sanık ´yönetici´ olduğu iddiasıyla yargılanırken, 5 isim ´üst düzey yönetici´ olarak nitelendi. Emekli Orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İ.Ü eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu ve İp lideri Doğu Perinçek ´üst düzey yönetici´ olarak gösterildi. Üçüncü iddianamenin yazımı sürerken, bu iddianamenin de şimdilik 77 şüphelisi bulunuyor.
Darbe için her yolu mübah görüyorlar
Yaklaşık 2 yıllık süreçte Ergenekon´un darbe için her yolu mübah saydığı ortalığa saçıldı. Telefon konuşmaları sanıklarda elde edilen bilgi ve belgeler ile gizli ve açık tanık anlatımları Ergenekoncular´ın darbe yapmak ya da yaptırmak için ülkeyi hangi uçurumların eşiğine ittiği gözler önüne serdi.
3 AŞAMALI DARBE PLANLAMASI
Şener Eruygur ve Hurşit Tolon´un başını çektiği ekibin görevde iken darbe için yaptıkları planlar ele geçirildi. 2003-2004 yıllarında gerçekleştirmeye çalışılan darbeye zemin hazırlamak Cumhuriyet Çalışma Grubu kurulmuş. Daha sonra darbeye giden yol haritası için ´Sarıkız´, ´Ayışığı´, ´Yakamoz´ isimli planlar yapılmış. Üçüncü ve son aşama olarak da darbe sonrası yapılacakların planlandığı ´Eldiven´ ismi verilen planlama yapılmış. Ergenekon sanıkları, darbe için önlerinde en büyük engel olarak gördükleri dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ü istifaya zorlamışlar. Ordu içinde darbe karşıtı üst düzey komutanlar fişlenmiş ve darbe anında nasıl etkisiz hale getirilecekleri planlanmış. Askeri birlikleri tek tek gezip, darbe için görüş almışlar.
HERKESİ FİŞLEMİŞLER
Örgüt üyeleri, Başbakan Erdoğan, bakanlar, eski Genelkurmay başkanları Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt ile Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ başta olmak üzere engel olarak gördükleri herkesi adım adım izleyip özel yaşamlarını fişlemiş. Bazı üst düzey bürokratların şantaj amaçlı mahrem görüntülerini arşivlemiş. Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya dahil birçok bürokrat izlenip fişlenmiş.
Ergenekon cephaneliği
Soruşturma kapsamında ilk önce Ümraniye´de Oktay Yıldırım´a ait 27 el bombası bulundu. Daha sonraki aşamalarda Fikret Emek´in evinden, Yarbay Mustafa Dönmez´in yazlığı ve gömüsünden, İbrahim Şahin´in Gölbaşı´ndaki gömüsünden, Bedrettin Dalan´ın Poyrazköy´deki arazisinden ve Reina´nın Güvenlik Müdürü´nden bir değil bir kaç darbeye zemin hazırlamaya yetecek cephanelik çıktı.
Hilmi Özkök savcılara gönüllü ifade vererek çığır açtı
Genelkurmay Başkanlığı döneminde darbe girişimlerini engelleyen emekli Orgeneral Hilmi Özkök, emekliliğinde de darbe girişimlerinin yaşandığı dönemle ilgili olarak Ergenekon savcılarına gönüllü olarak 8 saat bilgi verdi.
Anayasa Mahkemesi sırlarını dışarı sızdıran ve Ergenekon´la irtibatları yakalanan Paksütler zorda
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt´ün eşi Ferda Paksüt de Ergenekon sanığı oldu. Telefon dinlemelerinde Osman Paksüt´ün de eşinden telefonu alarak sanıklarla görüştüğü kayıtlara girince hakkında inceleme başlatıldı.
Amaçları farklı!
Cumhuriyet Mitingleri´nin Ergenekon tarafından ülkede kaos yaratmak için planlandığı soruşturmayla ortaya çıktı. Rektörlerin ´Ordu göreve´ pankartı altında yaptıkları yürüyüş de Ergenekon eylemi çıktı.
7.5 ayda 25 yıllık yargılama
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 7.5 ayda toplamı 4 bin 364 sayfalık iki iddianameyi okuyup kabul etti. Yüzbinlerce sayfa delil okudu. Ergenekon terör örgütü iddiasıyla başlatılan soruşturma sonunda hazırlanan 2 bin 455 sayfalık ilk iddianameyi kabul ederek Ergenekon davasında yargılamayı başlatan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bugün davanın 100. oturumunu gerçekleştirecek. Ergenekon davasında bugüne kadar akılda kalanların satır başları şöyle:
İLK İDDİANAME 10 TEMMUZ 2008´DE
İlk iddianame 10 Temmuz 2008 tarihinde mahkemeye teslim edilerek kamu davası açıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti sadece Ergenekon davasına bakmakla görevlendirildi. 46´sı tutuklu 86 sanık hakkında hazırlanan 2 bin 455 sayfalık ilk iddianameyi kabul eden mahkeme, ilk duruşmayı 20 Ekim 2008´de yaptı. Yargılama Silivri Cezaevi Kampüsü´nde yapılırken tüm sanıklar Silivri´ye nakledildi.
İLK DURUŞMADA İZDİHAM YAŞANDI
İlk duruşmada aşırı ilgi ve sanıkların avukat sayısındaki fazlalık nedeniyle izdiham yaşandı. Hem avukat sayısına kısıtlama getirilmesi, hem salonun büyütülmesi hem de ilerleyen oturumlarda ilginin azalması nedeniyle yer sıkıntısı kalmadı. Davanın 3. oturumunda başlanan iddianamenin okunması 9 oturum sonunda 40 saatte bitti. Sanıklar 11 Kasım 2008 tarihinde yapılan 12. oturumda savunma yapmaya başladı. İlk savunmayı Ümraniye´deki gecekonduda bulunan el bombalarının sahibi Oktay Yıldırım yaptı.
SAVUNMA REKORU KERİNÇSİZ´İN
En uzun savunmayı 67. oturumunda başladığı savunmasını 12 oturum sürdüren avukat Kemal Kerinçsiz yaklaşık 60 saat ile yaptı.
Tahliye edilen tutuklular
Ergenekon´da ilk tahliye kararı 18 Kasım 2008 günü 15. oturumda verildi ve Mahmut Öztürk serbest bırakıldı. Gazi Güder 25, Muammer Karabulut, Vedat Yenerer ve Orhan Tunç 41, Sami Hoştan, Serhan Bolluk ve Abdulmuttalip Tonçer 53, Vatan Bölükbaşoğlu ve Hüseyin Gazi Oğuz 65, Bekir Öztürk, Abdullah Arapoğulları, Rasim Görüm, Oğuz Alparslan Abdülkadir ve Halil Behiç Gürcihan ise 83. otkurumda tahliye edildi.
´SAĞLIK´TAN TAHLİYE OLANLAR
Kuddusi Okkır, 3 Temmuz 2008 günü tahliye edilip Edirne Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldıktan 3 gün sonra kanserden hayatını kaybetti.
A. Asuman Özdemir, 17 Temmuz 2008´de karaciğer nakli için tahliye edildi.
Ferit İlsever, 29 Ağustos 2008´te akciğer kanseri olduğu gerekçesiyle tahliye edildi.
Emekli Orgeneral Şener Eruygur, tutuklu bulunduğu Kocaeli F Tipi Cezaevi´ndeki koğuşunda düşerek beyin kanaması geçirince 21 Eylül 2008´de Ergenekon savcılarının talebiyle tahliye edildi.
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, aşırı kilo kaybı iddiasıyla kaldırıldığı GATA´da tedavi görürken, tartışmalı bir kararla tahliye edildi.
Prof. Dr. Erol Manisalı, 17 Nisan 2009 günü tutuklandıktan sonra kaldırıldığı hastenede ameliyat oldu ve meme kanseri olduğu için tahliye edildi.
İKİNCİ İDDİANAME 10 MART 2009´DA
86 sanık hakkında hazırlanan ilk iddianame ile ilgili yargılama devam ederken Ergenekon savcıları bin 909 sayfadan oluşan ve aralarında Şener Eruygur ve Hurşit Tolon´un da bulunduğu 77 şüpheliyi kapsayan ikinci iddianameyi 10 Mart 2009 günü 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne sundu. Duruşmalara 15 gün ara veren 13. Ağır Ceza, ikinci iddianameyi inceleyerek kabul etti. Yargılama 20 Temmuz 2009´da başlayacak. Ergenekon soruşturması devam ettiği için sanık sayısının artacağını gözönünde bulundurularak Silivri Cezaevi Kampüsü içine duruşma salonu olarak da kullanılabilecek spor salonu inşa edildi. 20 Temmuz 2009´da başlayacak 2. iddianame kapsamındaki yargılama burada yapılacak.
DANIŞTAY ERGENEKON´LA BİRLEŞTİ
Birinci Ergenekon iddianamesinde Ergenekon´un iki silahlı eylemi olarak gösterilen Danıştay saldırısı ile Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasıyla ilgili dava Yargıtay kararı üzerine Ergenekon´la birleştirildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nin ´Ergenekon´la birleştirilsin´ kararının ardından dava İstanbul´da Ergenekon davasıyla birleştirildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bugünkü duruşmayla yaklaşık 7,5 ayda 100 duruşma yapmış olacak. Ağır ceza mahkemelerinde bir davada yılda 4 duruşma yapıldığı göz önüne alındığında Ergenekon davasında bu sürede adeta 25 yıllık bir yargılama yapmış oldu.
Sanıkların ümitleri tükeniyor psikolojileri bozuluyor tehditleri artıyor
Ergenekon davasının en önemli sanıklarından biri olarak gösterilen Veli Küçük, 27 Mayıs 2009´da yapılan 91´inci duruşmada, Soruşturmanın her geçen gün çetrefilleştiğini öne sürerek, 66 yaşındayım bu davanın sonunu görebileceğim gibi gelmiyor. Hazır olun. Zirve Yayınevi davasının da Ergenekon davası ile birleştirilmesini isteyecekler diyerek ümidini yitirdiğini göstermişti. Yine davanın diğer bir önemli sanığı Muzaffer Tekin de Danıştay Saldırısı davasının Ergenekon davasına eklenmesi üzerine 13 Mayıs 2009´daki duruşmada benzer bir karamsarlığı yansıtmıştı: Bu benim son söz almam. Bugünden itibaren söz almayacağım gibi hiçbir sorunuza da cevap vermeyeceğim. Davadan ümidini kesen diğer bir önemli sanık da Avukat Kemal Kerinçsiz oldu. 16 Nisan 2009´daki duruşmada yaptığı savunmasındakendisine yöneltilen suçlamalara cevap vermek yerine Mahkeme heyetine ve savcılara tehditler savurmuş ve sesini yükselterek tartışmıştı: Burada zulmün tecellisini bekliyorum. Davadan ümidini kaybeden sanıklar arasına son olarak Ergenekon soruşturmasının başlamasına neden olan Ümraniye´deki 27 el bombasının sahibi Oktay Yıldırım katıldı: Burada yargılama yapılmıyor bizler esiriz.
Bugün yapılmakta olan 100. duruşmada savunmasına devam eden eski Susurluk Hakimi Metin Çetinbaş, meslektaşı hakim ve savcıları tehdit etmekten çekinmedi
Ergenekon davasının tutuksuz sanığı İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu´nun avukatı ve Susurluk davasına da bakmış olan emekli hakim Metin Çetinbaş, inanılmaz şekilde Ergenekon davasına bakan meslektaşı hakim ve savcıları tehdit etmişti: Bu iddianameyi yazan savcıları kınıyorum. Sanılmasın ki makamlar kalıcıdır. Eski bir hukukçu olarak bu dava nedeniyle bazı savcı ve hakimler tutuklanacak. Eski bir hakim olan Çetinbaş´ın savunmasının devamında söylediği bir cümle ise şok ediciydi: Kürtlerin ölmesini istemek suç mu? Başlangıçta sadece savcıları eleştirmeye dikkat eden Ergenekoncuların davanın ciddiyetle ilerleyip genişlemesi üzerine umutlarını giderek kaybettikleri, hakimleri de tehdit etmeye başlamalarıyla anlaşılıyor. Ergenekon davasının hukuksuz olduğunu iddia eden Çetinbaş´ın, arama, gözaltı ve tutuklama kararlarını veren ve davaya bakan çok sayıdaki meslektaşı hakim ve savcıları alenen tehdit etmekten çekinmemesi örgütün köşeye sıkıştığını gösteriyor. Ergenekoncu çevreler ceza kararları çıksa bile Ergenekon davası kararlarının son aşamada Yargıtay tarafından geçersiz kılınacağını umuyorlar ve bunu da dile getirmekten çekinmiyorlardı. Ancak Yargıtay´ın Danıştay Davası´nı Ergenekon Davası´na bağlamasıyla ve Ergenekon sanıklarıyla yakın irtibatları birbir ortaya çıkan Yargıtay´daki elemanlarının deşifre olmasıyla bu umutlarında tereddüte düştükleri ve derin bir sarsıntı geçirdikleri görülüyor. Özellikle Veli Küçük ve Muzaffer Tekin´in tepkilerinden bu tereddüt ve sarsıntıları rahatlıkla görülebilen Ergenekoncuların tehditlere yönelmesi suçluluklarının bir ispatı olarak değerlendiriliyor.
Abdullah Harun
(11 Haziran 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: