İzmir 'askeri casusluk' davasında sanıklara kumpas kurulduğu iddiasıyla büyük bir operasyon düzenlendi. İzmir merkezli 18 ilde düzenlenen operasyonda aralarında 3 merkez valisi, mülkiye müfettişi ve üst düzey polislerin de olduğu 57 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. İlerleyen saatlerde bu isimlerden 46'sı gözaltına alındı. Soruşturmada 1 nolu şüphelinin Fetullah Gülen olduğu öğrenildi. Davanın görüldüğü mahkemenin başkanı son duruşmalardan birinde polis arama görüntülerindeki 57. saniyeye dikkat çekmişti. Görüntülerde bir polisin yasaya aykırı şekilde ev sahipleri olmadan diğer polislerin yanından ayrılarak üst kata çıktığı, bir kaç dakika sonra da aşağıya indiği görülüyordu. O polisin delil cd'lerini bulduğu belirtilmiş, sanıklara suçlamalar yöneltilmişti. '57. dakika kumpası'nda 57 sanık için gözaltı kararı verilmesi dikkat çekti. 1500'ü aşkın mağdurun şikayet mektubunu inceleyen savcılar, bazı subayların itiraflarını da kayda geçirdi. Soruşturmada paralel yapı mensuplarından bazılarının itirafçı oldukları, çok çarpıcı ve somut bilgiler verdikleri belirtiliyor. Bu itirafların sadece 'İzmir casusluk' değil, bütünün diğer parçalarını teşkil eden 'Balyoz, İstanbul casusluk, Poyrazköy, Amirallere suikast, Kafes' gibi diğer askeri davaları da yakından etkileyeceği dile getiriliyor. Paralel örgütün; kendi mensuplarını Türk Silahlı Kuvvetlerinde üst düzey kademelere yerleştirmek için telekızlar kullandığı, zaafı olan askerlerin uygunsuz görüntülerine telekızlarla ulaştığı, ardından da tehdit ve şantajla askeri gizli bilgi ve belgeleri elde ettiği, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na paralel yapı mensubu 200 askeri yerleştirdiği bildiriliyor.
04.11.2015 16:56 İzmir "Askeri casusluk, gizli bilgi ve belge bulundurma" suçlamasıyla halen görülen davayla ilgili sarsıcı bir gelişme yaşandı. 357 sanıklı davada yargılananlara kumpas kurulduğu suçlamasıyla "Kanuni yetkileri dışında hareket ettiği" iddiasıyla İzmir merkezli 18 ilde operasyon düzenlendi. Aralarında 3 merkez valisi, mülkiye müfettişi ve üst düzey polislerin de olduğu 44 kişi gözaltına alındı. Bir numaralı şüphelinin Fetullah Gülen olduğu belirtilen listede 57 kişi olduğu öğrenildi.
MAĞDURLARIN ŞİKAYETİ ÜZERİNE BAŞLADI
İzmir merkezli 2012 yılında gerçekleştirilen "Askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" iddialarına yönelik operasyonun ardından açılan davada yargılananların şikayetleri üzerine başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınanlar, İzmir Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne getirilmeye başlandı.
Bu kapsamda dün sabah saatlerinde İzmir merkezli 18 ilde 46 kişi gözaltına alındı. Listedeki 11 kişi hakkında daha gözaltı kararı olduğu öğrenildi.
Fotoğraftakiler: Taner Aydın-Mesut Kesen-Mehmet Ali Şevik-Ali Bilkay-Müjdat Karagöz-Sadık Altınkaynak-Mehmet Oduncu
GÖZALTINA ALINANLAR ARASINDA 3 MERKEZ VALİSİ DE VAR
Farklı kentlerde gözaltına alınanlar arasında İzmir'de 10 Kasım 2011-12 Şubat 2014 tarihleri arasında Emniyet Müdürlüğü yapan Ali Bilkay, Organize Suçlardan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Şevik ve Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Karakaya, Organize Suçlar Müdür eski Yardımcısı Taner Aydın, Afyon Polis Okulu Müdürü Müjdat Karagöz, ayrıca halen merkez valisi olarak görev yapan Ahmet Kaya, Mehmet Oduncu, Sadık Altunkaynak, Eskişehir Vali Yardımcısı Mesut Kesen ve mülkiye müfettişi Ferda İleri'nin de yer aldığı öğrenildi.
"GECİKMESİNDE SAKINCALI HALLER"
Paralel medyada gözaltıların hukuksuz olduğu, görevdeki bürokratların mahkeme kararı olmadan sadece savcılık talimatıyla gerçekleştirildiği dile getirildi. Ancak savcılığın da, "Gecikmesinde sakıncalı haller" maddesini uygulayarak, neredeyse tamamı emniyet mensubu ve bürokrat olan devlet görevlilerini gözaltına aldırdığı belirtiliyor. Paralel medya organı Zaman'da şu satırlar yer aldı:
"Gözaltına alınanlar arasında müvekkili bulunan Av. İsmail Hakkı Küçük, "Gecikmesinde sakınca olan hallerde savcı talimatıyla gözaltı yapılabilir. Görevi başındaki polise yapılması trajedi. Savcı coştu, hakim yok. Tutuklamayı da savcı yaparsa şaşırmayın. Hakime gerek duyulmuyor. Gözaltı talimatıyla 57 kişiye zulüm yapılıyor. Gecikmesinde sakınca olan ne?" dedi."
BİR NUMARALI ŞÜPHELİ FETHULLAH GÜLEN
Bir numaralı şüphelinin Fetullah Gülen olduğu soruşturma dosyasında, şüphelilerin yalan deliller ürettikleri iddiasının yanı sıra Merkez Valisi Mehmet Oduncu ile halen Eskişehir Vali Yardımcılığı görevini yürüten Mesut Keser'in ise o zaman İçişleri Bakanlığı bilgi işleri Daire Başkanlığı'nda görev yaptıkları ve gizli kişisel verileri, örgüte aktardıkları da ileri sürüldü. Gözaltına alınanlar Emniyet Müdürlüğü'ne kelepçesiz getirildi. Zanlıların, "Askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" davasıyla ilgili soruşturmayı yürütürken kanuni yetkileri dışına çıktığı iddia edildi.
8 KİŞİ SERBEST BIRAKILDI
Operasyonlarla ilgili son gelişme ise gözaltındaki 8 kişinin serbest bırakılması oldu. 46 kişiden 8'i, ifadelerinin alınmasının ardından savcının talimatıyla serbest bırakıldı. Öte yandan, gözaltındaki diğer şüphelilerin sorgulamalarına devam edildiği bildirildi. Yakalama kararı bulunan 11 kişinin de arama çalışmalarının devam ettiği belirtiliyor.
İZMİR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NDAN AÇIKLAMA
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, aralarında bazı merkez valileri, emniyet müdürleri ve mülkiye müfettişinin de bulunduğu, şu ana kadar 44 kişinin gözaltına alındığı operasyona ilişkin bilgi verildi.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Kamuoyunda FETÖ/PDY olarak bilinen örgüte mensup olduğu iddia edilen kişilerin, kamuoyunda İzmir Askeri Casusluk davası olarak bilinen davaya esas teşkil eden soruşturma sürecinde, terör örgütünün yönlendirmesi, talimatları doğrultusunda taraflı ve kasıtlı olarak usulsüzlükler yaptıkları, bu davanın şüphelilerinin kamuoyunda itibarsızlaştırılarak devlet bürokrasisinden ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nden tasfiyesini amaçladıkları yönündeki iddialar, bu yönde ciddi bulgular elde edilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımız Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca başlatılan soruşturma kapsamında toplanan deliller doğrultusunda haklarında yeterli şüpheye ulaşılan, aralarında üst düzey kamu görevlilerinin de bulunduğu toplam 57 kişiye yönelik gözaltına alınma talimatı verilmiştir. Konuya ilişkin soruşturma devam etmektedir."
SON ANA DEK GİZLENDİ
İzmir Başsavcılığı, 2013 yılında aralarında muvazzaf askerlerin de olduğu 357 kişiye, ‘askeri gizli bilgi ve belge bulundurma’ suçlamasıyla açılan davada yargılananların şikâyeti üzerine soruşturma başlatmıştı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığı’nın koordinesinde yürütülen soruşturma, “sızma” olmaması için çok gizli yürütüldü. KOM Daire’de üst düzey 15 kişi ile soruşturma savcısının dışında kimseyle bilgi paylaşılmadı. KOM Daire Başkanlığı, TÜBİTAK’tan da destek alınarak hazırladığı soruşturma raporunda bir numaralı şüpheli olarak Fetullah Gülen’i gösterdi. Raporda “FETÖ/PDY örgütünün Gülen’den aldığı talimat doğrultusunda, üst düzey bürokrat ile Türk Silahlı Kuvvetleri personelini tasfiyeyi hedeflediği” suçlaması yer aldı.
Raporda askerlere ve bürokratlara atfedilen belge sızdırma suçunun aslında FETÖ/PDY’nin emniyet ve TSK’daki bilgi işlem ve istihbarat uzantıları tarafından kurgulandığı, askeri casusluk davasındaki suç konusu belgelerin de örgütün emniyet ve askeriyedeki uzantılarınca hazırlandığı yer aldı. Bu iddialara göre FETÖ/PDY’nin istihbaratta yer alan elemanlarınca yapılan usulsüz dinlemeyle elde ettiği arşiv ile TSK bilgi işlemdeki elemanlarının eliyle elde edilen belgeler, İzmir casusluk davası kumpası için kullanıldı.
İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu’nda Mülkiye Müfettişi F.İ.’nin yazdığı rapor ile davadaki usulsüzlükler onaylandı ve kumpas meşrulaştırıldı. F.İ. ile bağlantılı olarak merkez valileri A.K., M.O. ve S.A., bu raporu onayladı. Bu süreç kapsamında 3 bin kişi fişlendi. KOM Daire’nin soruşturmaya dayanak oluşturan 12 sayfalık raporunda, özetle şu iddialara yer verildi:
“FETÖ/PDY örgütü, devlet bürokrasisini tasfiye etmek amacıyla başta İçişleri, Dışişleri, Maliye, Ekonomi ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile MİT mensuplarını fişleyerek dosyaya dahil etmiştir. Çoğu üst düzey bürokrat ve muvazzaf asker 3 bin kişi fişlenmiştir. Soruşturmaya dahil edilen 10 kadın (hayat kadını) üzerinden veriler toplanmış, 10 ilde 350 kişi yasadışı olarak dinlenmiştir. Delil olarak sunulan dijital verilere eklemeler yapıldığı, sahte dijital veri oluşturulduğu, sanıklara ait adreslere girilerek yerleştirildiği kanıtlanmıştır.”
İTİRAFÇILAR
Soruşturma raporunda emniyet içinden daha önce askerlere yönelik kumpaslarda görev alan bir itirafçının ifadeleri de bulunuyor. Bir diğer itirafçı ise ‘Gülen’in ışık evleri’nde yetiştirilip Harp Okulları’na sokulan, ancak cemaatle ters düştüğü için okuldan atılan bir asker. O dönem yargılanıp bazıları tutuklanan ve eskort oldukları ileri sürülen 10 kadının ise yeni soruşturmada mağdur olarak yer aldığı öğrenildi.
3 BİN KİŞİ TASFİYE EDİLECEKTİ İDDİASI
Operasyonun en önemli dayanaklarından birisinin İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin, hazırladığı 12 sayfalık rapor olduğu belirlendi. Müfettişlerin raporlarında, elde ettikleri bilgiler doğrultusunda önemli suçlamalarda bulundukları ileri sürüldü. Usulsüzleri tek tek tespit eden müfettiş raporlarından elde edilen bilgilere göre, gizli bilgi ve belge bulundurma soruşturmasıyla, 13 bakanlık ve kamu kurumu hedef olarak seçildi. Aralarında Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli eğitim Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın da bulunduğu bu kurumlardaki yaklaşık 3 bin kişinin tasfiye edilip yerlerine cemaate yakın kişilerin kadrolaşmasının planlandığı ileri sürüldü.
350 KİŞİ SAHTE İSİMLERLE DİNLENDİ
Gizli bilgi ve belge bulundurma operasyonunun en önemli dayanaklarından birisi olan telefon dinlemelerinde de usulsüzlükler yapıldığı ortaya çıktı. İddialara göre, soruşturma için 10 farklı ilden dinleme kararı alındı. Suçlanması planlanan 350 kişinin, telefonları ise sahte isimler adına çıkartılan mahkeme kararlarıyla dinlendi. 357 kişinin casuslukla suçlandığı gizli bilgi ve belge bulundurma soruşturmasının esasını teşkil eden belgelerin, casusluk niteliği taşıyacak nitelikte gizli belgeler olmadığı, raporda yeraldı. Ayrıca, bu belgelerin de yine uzmanlarını incelediği hard disklere, önceden konulduğu saptandı.
OPERASYONLAR ÇOK GİZLİ TUTULDU
Operasyonun Fuat Avni gibi sosyal medya hesaplardan deşifre edilmemesi için büyük çaba gösterildiği de ortaya çıktı.
FUAT AVNİ ÖNLEMİ
Bu arada üst düzey emniyet görevlileri ve bürokratlara yönelik yürütülen savcılık soruşturma yaklaşık bir yıldır devam ediyordu. Ancak savcılığın soruşturmada operasyon safhasına geldiğinin, duyulup da Fuat Avni gibi sosyal medya hesaplarından deşifre edilmemesi için büyük çaba gösterildi. Gizlilik içerisinde alınan gözaltı kararları, özel ekiplerini kuryeliğinde, adliyeden ilgili emniyet birimlerine ulaştırıldı. Operasyonda görev alacak polisler de, sadece bir faaliyet içerisinde bulunacakları bilgisi verilip emniyete çağırıldı. Ardından bu polisler, başlarındaki amirlerle ellerine verilen adreslere gönderildi. Bu adreslerde gerekli hazırlıklarını tamamlandığı bilgisinin gelmesi üzerine, aynı anda baskınlar yapıldı. İlk önce gözaltına alınmaları planlanan emniyet görevlileri ile bürokratların, bu şekilde kaçmalarının önüne geçilmiş oldu.
2. OPERASYONDA ÇOK SAYIDA ÜST DÜZEY YETKİLİ GÖZALTINA ALINACAK
Operasyonun 2. ayağının önümüzdeki günlerde gerçekleşeceği ve 160’ya yakın bürokrat ve polis amirinin gözaltına alınacağı bildirildi. Paralel çetenin telekızları kullanarak zaafı olan askerleri kumpasa alması ve uygunsuz görüntülerle kendine yakın askerleri yerleştirmesi, “Cemaat denilen daha sonra paralel çete olduğu belgelenen yapı pornoculuk da yapmış” şeklinde yorumlandı.
SANIK AVUKATI: EN VAHŞİ, EN AHLAKSIZ DOSYAYDI
İzmir Askeri Casusluk Davası mağdurları, Emniyet önünde toplandı. Grup ellerinde Türk bayraklarıyla şüphelileri protesto etti. ''Askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" davasının sanık avukatlarından Murat Ergün ise, "Casusluk dosyası, en vahşi ve ahlaksız dosyaydı" değerlendirmesinde bulundu.
Ergün, şöyle konuştu: "Bu dosyadaki hukuksuzluklar, önceki hukuksuzlukların verdiği cesaretle ve o hukuksuzlukların cezasız kalması nedeniyle çok daha pervasızdı. Üretilmiş delillerle gerçek dışı suçlamalara dayanan ve bu şekilde yüzlerce hatta binlerce kişinin mağdur edildiğini en başından beri söylüyorduk. Elbette hukuksuzluğun boyutu dikkate alındığında, bunun birkaç kişi tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu büyüklükte bir kumpası, devletin değişik kademelerine çöreklenmiş, kamu gücünü kullanan çok sayıda kişiden oluşmuş bir çetenin yapması mümkündü."
Sanık avukatlarından Nevzat Güleşen de "askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" davasında, TSK'da çalışan çok büyük grubun casus olduğu ve bir örgüt kurduklarının iddia edildiğini anımsattı.
"İddialar o kadar saçma ki örneğin amirallerin, üsteğmenlerin altında çalıştığı söyleniyor" diyen Güleşen, dava dosyasında, "subayların fuhuş yaptıkları, gizli bilgi ve belgeleri para karşılığı çaldığı" gibi çok vahşice, alçakça, yalan ve gerçek dışı isnatların bulunduğunu savundu.
EN BÜYÜK KUMPAS DAVASI
Güleşen, "Bu nedenle bu dava, şu ana kadar kurulan diğer kumpas davalarından daha da derin bir kumpas. Bunları yapanların, günün birinde cezalandırılmasını bekliyorduk" ifadelerini kullandı.
MAĞDURLAR EMNİYET BİNASINA GELDİ
Operasyon haberini alan çok sayıda, 'Gizli Bilgi ve Belge Bulundurma Davası'nda yargılanan kişiler de İzmir Emniyet Müdürlüğü önüne geldi. Ellerinde Türk bayraklarıyla gelen davanın sanıkları ile yakınları İzmir Marşı, Harbiye Marşı'nı çalıp, gözaltındakilerden suçlu olanların adil yargılanmasını istedi. Bazılarının başında daha önce kendileri yargılanırken asker ailelerinin simgesi haline gelen “Vardiya bizde” sözünün yazılı olduğu şapkalar vardı. Bu kişilerden emekli albay Coşkun Başbuğ, "Beni sahte delillerde, 19 müebbet, 5 bin yıl hapis cezası istemiyle yargılıyorlardı. O zaman 'bunların hesabını vereceksiniz' dediğimizde hem polisler hem de yargı mensupları, yüzümüze bakıp gülüyorlardı. Şimdi yaptıkları usulsüzlüklerini hesabını verecekler" dedi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI AKDOĞAN: DENİZ KUVVETLERİNİ ÇÖKERTMEYE ÇALIŞTILAR
Operasyonlarla ilgili ilginç bir açıklama da Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'dan geldi. Akdoğan şunları söyledi:
"Operasyonun mahiyetini bilmiyorum ama o dönemde bununla ilgili eleştiriler getirmiştik. Bu devletin istihbarat teşkilatına, milli ordusuna, seçilmiş hükümetine kumpas kuran yapı gibi eleştirim de olmuştu benim. Bunlar ancak belli bir amaçla başka bir ülkeye hizmet etmek için böyle bir şey olabilir. Siz bir casusluk faaliyetinin parçasısınız demektir. Bu paralel yapı böyle bir ihanet şebekesi. Türkiye teröristlere yardım eden bir ülkedir, otoriterleşme var, eksen kayması var gibi bazı oluşturulmaya çalışılan algılar var bir kaç senedir. Bütün bunlar “one munite”den sonra bir takım lobiler harekete geçti. Türkiye'nin büyümesinden rahatsız olan bir takım odaklar var ve bu paralel yapı bir konsorsiyum oluşturdu ve bir algı operasyonu yürütüyor. Bu Türkiye düşmanlığıdır sadece. Deniz kuvvetlerini çökertmeye çalıştılar. Yüzlerce kişi bir komutanlıkta casus olabilir mi? O zaman toplumun vicdanı burada sızlıyor. Doğru bir şey yapılıyor gibi görünerek başka bir birilerinin önünü açmaya çalışıyorsunuz. Biz o dönemde de eleştirdik sanıyorum bu kapsamda bir takım operasyonlar."
İŞTE ŞOK DELİLLER
57. SANİYE KUMPASINI MAHKEME BAŞKANI YAKALAMIŞTI
İzmir'de görülen casusluk davasında, mahkeme başkanın arama görüntülerinde tespit ettiği 57'nci saniye kumpası, TSK'yı ele geçirmeye çalışan FETÖ'yü yaktı. Bilirkişi, örgütün o dönemde evlere yerleştirdiği sahte dijital verileri, 3 dakikada hazırladığını belirledi.
İzmir'de 2013'te düzenlenen operasyonda, aralarında dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele'nin de bulunduğu çoğunluğu asker 357 sanık, "Askeri casusluk" suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Büyük yankı uyandıran operasyonun ardından tutuklanan subayların adeta hayatları karardı. Açılan dava halen sürerken, FETÖ'nün gerçek yüzünü göstermesinin ardından şartlar değişti. Tüm delillere daha şüpheci bir gözle bakılmaya başlandı. Ve Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş, çete lideri olmakla suçlanan üniversite öğrencisi Narin Korkmaz'ın babasının evinde yapılan arama görüntülerinde kumpası fark etti. Duruşma salonundakilerin dikkatini görüntülere çeken mahkeme başkanı hayret veren şüpheli detayı herkesin farketmesini sağladı. Eve gelen polisler ev sahiplerine niçin geldiklerini, arama yapılacağını, yasaya göre arama sırasında ev sakinlerinin de yanlarında bulunması gerektiğini izah ettiği anlarda yanlarındaki bir polisin üst kata yalnız çıktığı görüldü. Polis amirinin açıklamasına rağmen adeta göstere göstere gelen bu yalnız arama pes dedirtti. Bir polisin, arama başlamadan elinde klasörle üst kata çıkıp yeniden aşağı inerek aramaya katıldığını, ardından da delil olarak gösterilen CD'leri eliyle koymuş gibi bulduğunu gören mahkeme başkanı, davadaki delillerin hukuksuz şekilde toplandığını ve olmayan deliller üretildiğini belirterek, savcılığa suç duyurusunda bulundu.
"GİZLİ BELGE DÜZMECE"
TÜBİTAK'taki yeni bilirkişiler tarafından incelenen dijital delillerin 3 dakika gibi kısa bir sürede hazırlandığı tespit edilerek, iddiaların tamamen asılsız olduğu ortaya çıkarıldı. O dönem çete lideri iddiasıyla suçlanan Narin Korkmaz'ın evinde ele geçirildiği belirlenen CD'nin 20 karakterden oluşan bir şifreye sahip olduğu, Korkmaz'ın bilgisayar bilgisinin ise çok az olduğu ve hackerlerin bile kıramadığı bir şifreleme sistemi oluşturmasının imkansız olduğu belirtildi. Kumpasla hedef seçilen kişilerin adreslerinde ele geçirilen bilgi ve belgeler için de şüpheli müfettişler tarafından, "gizli" ibareli düzmece raporların hazırlandığı belirlendi. Belgelerin herhangi bir gizlilik derecesinin olmadığı bilirkişilerce tespit edilerek dosyaya eklendi.
ASKERİ LİSE ÖĞRENCİSİ İTİRAFÇI OLDU
Murat Ergün, birtakım itirafçıların beyanlarından hareketle açılan soruşturma kapsamında operasyonun düzenlendiğini söyledi.
Ergün, “Bildiğimiz kadarıyla soruşturma kapsamında itirafçılar var. Birtakım itirafçıların beyanlarından hareketle bu operasyon düzenlenmiş. Ayakları yere basan bir operasyon olduğu söyleniyor. İtirafçılardan da bir tanesi, bildiğim kadarıyla eski bir askeri lise öğrencisi. Kendisinin askeri lise döneminde iddia edilen terör örgütünün mensubu olarak eğitildiği, bu kapsamda itiraflarda bulunduğu iddiası var. Bu itirafların çok önemli olacağı kanaatindeyim. Bu itiraflarla sadece ‘İzmir casusluk’ değil, bütünün diğer parçalarını teşkil eden ‘Balyoz, İstanbul casusluk, Poyrazköy, amirallere suikast, kafes’ gibi diğer askeri davaların da çete ve kumpas ayaklarının tek tek çözüleceği kanaatindeyim. Hep beraber takip edeceğiz. Somut gerçekler ortaya çıktıkça da davanın her aşamasında müdahil olacağız” dedi.
Sanık avukatlarından Nevzat Güleşen de “askeri gizli bilgi ve belge bulundurma” davasında, TSK’da çalışan çok büyük grubun casus olduğu ve bir örgüt kurduklarının iddia edildiğini anımsattı. Güleşen, “Bu nedenle bu dava, şu ana kadar kurulan diğer kumpas davalarından daha da derin bir kumpas. Bunları yapanların, günün birinde cezalandırılmasını bekliyorduk” ifadelerini kullandı.
DAVA HALEN SÜRÜYOR
10 Ağustos 2010 günü, dönemin özel yetkili İzmir Cumhuriyet Savcılığı'na ABD'nin Maryland eyaletinden bir ihbar maili gönderildi. İhbarda, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde bir fuhuş şebekesinin varlığından bahsediliyordu. Tahkikat, İzmir Emniyeti Asayiş Şubesi tarafından başlatılsa da 2 ay sonra dosya Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne geçti. Ahlak Masası'nda başlayıp Organize'ye geçen soruşturma bir anda Türkiye'nin en büyük 'askeri casusluk' iddiasına döndü. Devlet içindeki kamu kurumlarına kendi adamlarını yerleştirmek için bu dosyayı işlevsel bir araca dönüştüren paralel yapı, 2010'dan 2012'ye kadar binlerce telefon görüşmesi dinledi, yüzlerce asker ve bürokratı takip etti, ev baskınlarında bulunan harici disklerin içinden binlerce bürokratın özel hayatlarıyla ilgili bilgi notlarını ele geçirdi. O dönem paralel örgüte bağlı yargı üyeleri, ele geçirilen mahrem bilgileri aynen iddianameye koyup basına servis etti.
Kamu kurumlarında paralel örgütün hedefindeki çok sayıda bürokrat, savcılar tarafından itibar suikastine uğradı. Fuhuş iddiasıyla başlayan ve paralel yapının 'askeri casusluk' kumpasına dönüştürdüğü soruşturmada 357 kişi yargılandı. Mağdurlar arasındaki 1500 kişinin şikayet mektuplarını inceleyen İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, casusluk kumpasına imza atanlara yönelik soruşturmada ilk dalga operasyon talimatını dün verdi. 18 ilde 57 zanlı hakkında yakalama kararı çıktı.
-Duruşma 8 Şubat'ta-
İzmir casusluk davası ise halen sürmekte. 20 Ekim 2014'te görülen duruşmada ise Milli Savunma Bakanlığının müdahillik talebi, "suçtan zarar görme ihtimali bulunduğu" gerekçesiyle kabul edildi. Son olarak 12 Ekim'de başlayıp 23 Ekim gününe kadar duruşmaların devam ettiği davada, sanıkların ev ve iş yerlerinde yapılan aramalara katılan polis memuru ve amirleri ile hazirunlar tanık sıfatıyla dinlenildi. Ara kararlarını açıklayan mahkeme heyeti, bazı sanıklar hakkında çıkarılan yurt dışı çıkış yasağına ilişkin adli kontrol kararlarının kaldırılması taleplerini reddedip, dijital materyallerle ilgili düzenlenecek teknik bilirkişi raporunun beklenmesine karar vererek, duruşmayı 8 Şubat 2016'ya erteledi. Sanık avukatları, bilirkişi raporları ve DNA testlerinin sonuçlarının gelmesiyle davada karar verme aşamasına yaklaşıldığını bildirdi.
Sanıklara kumpas düzenlendiğine yönelik son gelişmelerin ise davayı nasıl etkileyeceği merak ediliyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Paralel yapı-TSK uzantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-03 Kasım (2015) 'İzmir askeri casusluk kumpası' soruşturması manşetlerimiz
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar manşetlerimiz
Paralel yapıya dair deliller manşetlerimiz
Fuhuş ve casusluk davalarıyla ilgili manşetlerimiz
(04 Kasım 2015, 16:56)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: