Gazeteci yazar ve Rabia Platformu sözcüsü Abdurrahman Dilipak, Türkiye'de yapılan milletvekili seçimlerinin İslam dünyasında yakından takip edildiğini ve sonuçların coşku ile kutlandığını söyledi. 1 Kasım seçimlerine dair iki değerlendirme de Akşam yazarlarından geldi. Gülay Göktürk, 'Akil toplum'a vurgu yaparken, Murat Kelkitlioğlu ise değerlendirmesini, son günlerin gündemi olan 'sahte rakı zehirlenmeleri' üzerinden yaptı. Yazar, 7 Haziran seçimlerinin muhalefeti sahte rakı gibi zehirlediğini iddia etti.
04.11.2015 11:52 Gazeteci yazar ve Rabia Platformu sözcüsü Abdurrahman Dilipak, Türkiye'de yapılan milletvekili seçimlerinin İslam dünyasında yakından takip edildiğini ve sonuçların coşku ile kutlandığını söyledi.
Dilipak şunları söyledi:
"Bazı ülkelerde insanlar gün boyu dualar ettiler ve sonuçlar açıklanırken televizyonların başında gelişmeleri izlediler. AK Parti'nin başarısı karşısında tekbir sesleri ile şükür secdelerine kapandılar. Mülteci kampları, Suriye'de direniş cepheleri, Kudüs, Gazze, Mısır, Moro, Myanmar, Bosna, Kosova.. Her yerde aynı coşku vardı.
Türkiye seçimleri, bir çok İslam ülkesinde Müslüman topluluklar arasında, kendi ülkelerindeki seçimler kadar büyük bir heyecanla izlendi. Bu durum İslam dünyasında kardeşlik ve dayanışma ruhunun canlanması açısından çok önemli..
Son bir yıl içinde yaşananlar ve Türkiye üzerindeki tartışmalar İslam dünyasında kaygıverici bir gerginliğe sebep olmuştu.. Yatırımlar durmuş, döviz fiyatları artmıştı. Seçim sonuçlarının açıklanması ile kaygı verici bekleyişin yerini heyecan verici bir hareketlilik aldı. Türkiye ile ekonomik, siyasi, kültürel ilişkilerin hızlı bir şekilde yükselmesi bekleniyor..
Türkiye artık sadece Müslümanlar için değil, mazlum milletler ve yeni bir dünya düzeni kurulmasının gereğine inanan insanlar için referans adresi olmaya aday bir ülke.. Kapitalist ve Sosyalist blok karşısında 3. Dünyanın da gözleri Türkiye'nin üzerinde.. Bu anlamda bu insanların Türkiye2den beklentileri, Türkiye'nin sadece iş ve siyaset alanında değil, sivil alanda da o ülkelerde var olması ve basın ve iletişim networku ile, çok dilli bir şekilde global gündem çerçevesinde iletişim kanallarının aktif hale getirilmesi..
Bu anlamda Erdoğan ve Davutoğlu adı global bir markaya dönüştü. Erdoğan'ın Rabia işareti ile verdiği mesaj ve Dünya 5'den büyüktür şeklinde verdiği mesaj, İslam dünyasının da ötesinde global bir mesaja dönüştü ve yeni bir düzen arayışının sembolü haline geldi..
Ben bu sonuçlar dolayısı ile Davutoğlu'nu kutlarken, bu başarının İslam dünyası ve dünya için taşıdığı anlamın ve değerin farkına vararak, bu yönde çalışmalar yapmamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Bu anlamda bizim mediamıza, STK'larımıza, Üniversitelerimize, iş adamlarımıza büyük görevler düşüyor ve yeni uluslararası örgütlere ihtiyacımız var.. Herkesin şimdiden 2016 acil eylem planını hazırlaması gerek."
HAYDİ BİSMİLLAH!
Dilipak'ın Yeni Akit'te "Haydi Bismillah!" başlığıyla yayınlanan yazısında ise şu satırlar yer aldı:
"Sonuç belli oldu. Oranlar şöyle: 49.5, 25.3, 11.9, 10.8 ve 2,5. Milletvekili sayısı 317, 134, 40, 59.
AK Partililer bu sonucu beklemiyordu. Beklediklerinden daha iyi bir başarı yakaladılar.. Birileri AK Parti sonrası için hazırlık yapıyordu. Yabancılar ve onların yerli işbirlikçileri hazır kıta bekliyordu. Olmadı. Döviz düşmeye başladı, borsa yükseldi. Ertelenen, bekleyen yatırımlar şimdi kaldığı yerden devam edecek.
Bu seçimler, sadece milletvekillerinin seçildiği bir seçim olmadı. Bir bakıma bir referandum anlamı da taşıyordu bu seçim. Paralel yapı, terörle mücadele, dış politika, Kürt sorunu, yeni havaalanı gibi bir takım projeler için de bir referandum anlamı taşıyor.
Bu sonuçlar karşısında CHP, MHP ve HDP içinde ciddi bir hesaplaşma yaşanması bekleniyor. CHP’de zaten kongre süreci devam ediyor.. MHP’de gergin bekleyiş sürüyor. Bahçeli istifa etmeyeceğini açıkladı. Büyük oy kaybeden ve zaten artık bir siyasi varlığı kalmayan Kamalak ve Destici de istifa etme konusunda bir şey söylemedi. Diğer partiler zaten % 0 seviyesinde, ama varlıklarını sürdürüyorlar.. Birileri bunların finansmanını sağlıyor ve sadece oy pusulasında yer işgal ediyorlar, bir de tabelaları var.. Bunların bir kısmı derin, bir kısmı paralel..
Bu seçimde, aslında Sisi, Esed ve MOSSAD kaybetti.. AK Parti’nin seçim sonucundaki başarısı, Mekke’de, Medine’de, Kudüs’te dualarla kutlandı. Suriye’de, Mısır’da, Somali’de, Moro’da, Myanmar’da, Amerika’da şükür secdeleri ile kutlandı.
Birileri karanlık planları ile ne elde etmek istiyor idi ise, bu sonuçla onu kaybettiler."
------------------------------------------------------------------------------
AKİL TOPLUM
1 Kasım seçimlerine dair bir başka değerlendirme Akşam yazarı Gülay Göktürk'ten geldi. "Akil toplum" başlıklı yazısında Göktürk şunları dile getirdi:
"Böyle akil bir toplumsal çoğunluğa sahip olduğumuz için çok şanslıyız. O çoğunluk ülkemizin sigortası... O çoğunluk demokrasimizin yegâne güvencesi... 1 Kasım’da gereken balans ayarını yine o yaptı. Kaos heveslilerine, iç savaş kışkırtıcılarına; her Allah’ın günü Türkiye battı-batacak diye baykuş gibi konuşanlara; NATO’yu müdahaleye çağıranlara, yabancı gazetecilere tehdit mektubu yazdıranlara ağzının payını verdi. Hiçbir taşkınlık yapmadan sabırla olan biteni izledi, dinledi, bekledi ve sonunda büyük bir ağırbaşlılıkla söyleyeceğini söyledi: “Hele durun bakalım, ben daha ölmedim, buradayım.”
Yüzde 49.5 gibi kimsenin beklenmediği bir sonuca yol açan etkenleri iki gruba ayırabiliriz: AK Parti’nin yaptığı düzeltmeler ve muhaliflerinin yaptıkları hatalar... 7 Haziran’da AK Parti’yi ikaz etmek amacıyla başka partiye oy veren – ama daha çok sandığa gitmeyen - kesim, daha 8 Haziran sabahı ikazın ayarının kaçtığını ve hiç istemedikleri bir sonuç doğurduğunu görmüştü zaten. 1 Kasım onlar açısından bir “düzeltme” şansıydı, ikazları baki kalmak kaydıyla AK Parti’ye geri döndüler.
AK Parti’nin “çözüm sürecini koruma” uğruna kendilerini sürece kurban ettiğini ve bölgeyi PKK’ya terk ettiğini düşünüp kızan ve MHP’ye kayan kesimler de hükümetin PKK’ya karşı kararlı ve başarılı mücadelesini görünce sakinleştiler ve yeniden yanında yer aldılar.
Beş aylık o zorlu dönem boyunca herhangi bir iktidar boşluğu yaratmadan ülkeyi dirayetle yönetmesi ve salimen seçime götürmesi de AK Parti’ye olan güveni arttırdı.
Bu etkenlere AK Parti teşkilatının 7 Haziran’dan çok daha iyi çalışmasını, listelerde yapılan hataların düzeltilmesini, Davutoğlu-Erdoğan arasında daha uyumlu bir ilişkinin kurulabilmesini, Erdoğan’ın 7 Haziran’a göre daha geri planda kalmasını ve akçeli konularda kesenin ağzının açılmasını da ekleyebiliriz.
Ama yüzde 49.5 mucizesini doğuran asıl etken muhalefetin korkunç zaafları ve hatalarıydı.
Her şeyden önce toplum, muhalefet blokunun yıkmayı bildiğini ama yerine bir şey kurmayı asla bilmediğini gördü.
Bu zaten tek başına yeterdi. Ama bu kadarla kalmadı.
HDP’ye Kürt meselesinin siyaset yoluyla çözümüne destek olsun diye oy verenler, verdikleri oyu PKK’nın hanesine yazıldığını ve onu cesaretlendirdiğini gördüler. Beş aylık süreç HDP’nin asla bağımsız bir aktör olmadığını, PKK’nın kuyruğuna takılmaktan başka bir şey yapamayan aciz bir “uzantı” olduğunu açıkça ortaya koydu. Sandıktan çıkan sonuç, Kürtlerin PKK’nın şiddete geri dönüşüne ve bütün o “özyönetim” saçmalıklarına verilen tok bir cevap oldu.
MHP ise Bahçeli’nin beş ay boyunca hiçbir sorumluluk almayan, bütün çözümleri tıkayarak siyaseti kilitleyen tutumuyla en ateşli destekçilerini bile isyan ettirdi. Bu yanlışının bedelini de sandıkta ödedi.
CHP’ye gelince...
Öylesine silikti ki, onu ancak bir şey yapmamakla ve bir şey yapacağı konusunda umut vermemekle eleştirebiliriz. Birkaç defa heyecanlı çıkışlar yaptı ama hepsi de ya Paralel Yapı’nın ya da Doğan Medya’nın zora düştüğü zamanlarda ona arka çıkmaya koşmak şeklinde oldu. Sonuçta, kuyruk gibi ne uzadı, ne kısaldı; olduğu yerde kaldı.
Ama bütün bunların ötesinde, yaşanan oy patlamasının arka planında çok belirleyici bir neden daha vardı: Akil çoğunluğun Türkiye’nin yaşadığı uluslararası kuşatmayı görmesi ve bu kuşatmayı yarmak için güvendiği tek partiyi, AK Parti’yi taze bir güvenoyuyla güçlendirmek istemesi...
Bu milli silkiniş gerçekten göz yaşartıcıydı. Geçmişin sıkı anti-emperyalistleri, solcuları, gözlerini bürüyen kin yüzünden müstemleke aydınlarına dönüşürken, halk çoğunluğu yeni bir Sykes-Picot çizme hazırlığında olanlara çektiği “one minute” ile Türkiye’nin ne kadar çetin ceviz olduğunu gösterdi.
Şimdi bütün kartların yeniden karılacağı, herkesin hesabını gözden geçireceği yeni bir dönemin başındayız. Çok daha iyi günler bizi bekliyor."
------------------------------------------------------------------------------
MUHALEFET SAHTE RAKI MI İÇTİ?
1 Kasım sonuçlarına ilişkin ilginç bir değerlendirme Akşam yazarı Murat Kelkitlioğlu'dan geldi. Yazar, seçim değerlendirmesini son günlerin gündemi olan "sahte rakı zehirlenmeleri" üzerinden yaptı. 7 Haziran seçimlerinin muhalefeti sahte rakı gibi zehirlediğini belirten Kelkitlioğlu, o günlerde zafer sarhoşluğuna kapılan bu kesimin kibirli ve küstah tavırlar takındığını, kendisine tepeden bakan bu sarhoşlara ise halkın 1 Kasım'da büyük bir tokat vurduğunu dile getirdi. İşte Kelkitlioğlu'nun o yazısı:
"Koca koca adamlar, sözüm ona Türkiye’yi çok iyi bildiklerini savunan gazeteler, bu gazetelerin köşelerini işgal eden yılların gazetecileri, iddia odur ki aydınları! Akılları şimdi başlarına geldi, bugün muhalefeti eleştirmeye, analizini yapmaya başladılar. Yok CHP şöyleymiş, yok Bahçeli her şeye ‘hayır’ demiş, yok HDP, ‘PKK ile arasına mesafe koymamış.’
7 Haziran’dan bu yana geçen 5 aylık süre zarfında biz bunları yazarken, siz bize küfür ve hakaret etmekle meşguldünüz. Türkiye’yi, bu milleti okumak yerine, sadece aşağılamayı tercih ettiniz. Ne çabuk unuttunuz!
Bugün köşelerinizde neredeyse ‘aman’ dileyeceksiniz! Ahmetler, Ertuğrullar, Mehmet Yılmazlar, paralel kalemler, 5 aydır yazdıklarımızı şimdi yazmaya başladı. Makul olan bu tespitleri çok daha önce yapmak değil midir?
7 Haziran sonuçlarını, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan nefreti üzerine kurulan politika tuttu’ şeklinde değerlendirerek duvara tosladınız! Yüzde 52’yi reddettiniz. Üst perdeden konuştunuz, yazdınız. Yaşadığınız zafer sarhoşluğu gözlerinizi kör etti, sahte zafer, sahte rakı gibi içinizi zehirledi! Parmak sallayarak, ‘yargılanacaksınız’ nidalarıyla saldırıya geçtiniz. Gazetelerinizin birinci sayfasından mektuplar yayımlayarak, kapalı kapılar ardında gizli toplantılar yaparak bu milleti yıldıracağınızı hesapladınız. Ama milletin tokatı yüzünüzde patladı!
Şimdi, ‘fabrika ayarlarına dönmekten’ bahsediyorsunuz. Siz ve sizin gibilerin fabrika ayarlarını da biliriz biz. O ayarların da çok makbul olmadığını en iyi bu millet bilir. 10 yıl önce ‘göbeğini kaşıyan adam’, ‘bidon kafa’ydı, bugün ‘inek sürüsü’, ‘beyinsiz...’ Yani daha önce de fabrika ayarlarınız bozuktu, bugün de bozuk.
HDP-Doğan Grubu kampanyası tutmadı
1 Kasım’ın kaybedenlerinden Selahattin Demirtaş buyurdu; ‘Eşit şartlarda yarışmadık, kampanya yapmadık, o yüzden sonuç böyle oldu.’
Kimseyi kandırmayın, Doğan Grubu ile birlikte yaptığınız kampanya tutmadı, kabul edin. Terör örgütü PKK üzerinden oluşturmaya çalıştığınız algı operasyonları sınıfta kaldı. 7 Haziran sonrası ilk günden itibaren PKK’yı meşrulaştırmaya çalıştınız. Milletin önüne ‘PKK mı, DAEŞ mi’ tercihi koymaya çalıştınız. Demirtaş bu işin siyasi aktörüyken, Doğan Grubu medya üssüydü. Hürriyet gazetesinde ‘PYD güçleri Tel Abyad’ı DAEŞ terör örgütünün elinden aldı’ alt başlığını atacak kadar ileri gitti. Uzunca bir süre PKK’ya 'terör örgütü' diyemedi.
PKK olmadı, PYD’yi şirin göstermeye çalıştınız. Sonuçta siz kaybettiniz."
Muhteşem sonuç: AK Parti % 49,2
1 Kasım seçimleriyle ilgili manşetlerimiz
(04 Kasım 2015, 11:52)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: