Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çalışma ofislerine dinleme cihazı konulmasına ilişkin, 11 şüpheli hakkında 'terör örgütü üyeliği' suçlamasıyla hazırladığı iddianame kabul edildi. Bu Böcek davasındaki ikinci iddianame oldu. İlk davada terör örgütü suçlaması yer almıyordu. İddianamede, Başbakan'ın oturduğu mekanlara dinleme cihazı yerleştirip dinlenmesinin, 'Fetullahçı Paralel Devlet Yapılanması Terör Örgütü'nün (FETÖ)' bilgisi ve iştiraki olmadan yapılamayacağı ileri sürüldü. İddianamede örgütlenmenin, organize şekilde usulsüz dinlemeyi eskiden beri alışkanlık haline getirdiği, örgütü yöneten Gülen'in, kişisel sırları öğrenmeye özel merakı bulunduğu belirtildi. Gülen'in, en yakınındaki kişiler dahil, herkesi dinletip, özel bilgiler elde ederek, bunları zamanı geldikçe kullandığı ileri sürüldü. Savcının bu sözleri, Gülen'in vaazında dile getirdiği 'aşüfte'li telefon görüşmelerini anımsattı. Önceki davada şüphelilerin ortak özelliğinin 'FETÖ üyeliği' olduğuna işaret edilen iddianamede, 'şüphelilerin, ABD'deki örgüt yöneticilerinden emir alarak uyguladıkları, aralarında örgütlü bağ bulunduğu, genel olarak bu örgüt mensuplarının yönetici veya 'abileri'nin emrini ilahi buyruk gibi kabul ederek uyguladıkları, Fetullah Gülen ve örgüt yöneticisinden gelen emirleri uygulamayı imani gereklilik sayan örgüt üyelerinin dinleme cihazlarını örgüt adına yerleştirip, bir süre siyasi casusluk maksadıyla Başbakan'ı dinledikleri, ülkelerine ihanet ettiklerinin açık seçik anlaşıldığı belirtiliyor. İddianamede şüphelilerin dinlemeleri hizmet ettikleri istihbarat birimlerinin çıkarlarını korumak için yaptığına, elde ettikleri bilgileri ABD istihbaratına verdiğine de şu sözlerle işaret ediliyor: 'Bu casusluk olayında hizmet hareketi mensubu örgüt üyeleri, şüphelilerin yerli iş birlikçi olarak kullanıldığı, dinlemeyle elde edilen bilgilerin ABD'deki örgüt merkezine ulaştırıldığı, örgüt merkezinin bu bilgileri ABD'de nereye verdiği ve karşılığında ne aldığının da olayın gelişiminden net olarak anlaşılabildiği...' Dinleme olayıyla Gülen'in bağlantısı soruşturmanın başladığı geçtiğimiz yıl gündeme gelmiş ve medyada Gülen için 'Böceklerin Efendisi' nitelendirmesi yapılmıştı. Bu nitelemeye tepki gösteren Gülen ise Erdoğan'ın ofisine yerleştiren böceklerle ilgisinin olmadığını iddia etmişti.
23.10.2015 21:11 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çalışma ofislerine dinleme cihazı konulmasına ilişkin, 11 şüpheli hakkında "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla hazırladığı ikinci iddianame, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede çok çarpıcı tespitler yapıldı.
11 ŞÜPHELİ HAKKINDA İDDİANAME HAZIRLANDI
Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak, eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve BİLGEM Başkanı Hasan Palaz, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürü Ali Özdoğan, dönemin Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro ve Emniyet Amiri Serhat Demir, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdür Yardımcısı Sedat Zavar, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görevli Komiser Yardımcısı Enes Çiğci, suç tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru İlker Usta, dönemin Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığında görevli Emniyet Müdürü Ahmet Türer, Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği görevlilerinden Hasan Akın, dinleme cihazına ilişkin raporu hazırlayan Hamza Turhan ve Gökhan Vıcıl, şüpheliler arasında bulunuyor.
ŞÜPHELİLERİN FETÖ ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLDUKLARI İLERİ SÜRÜLDÜ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "şikayetçi" olarak yer verilen iddianamede, şüphelilerin "Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)" üyesi oldukları öne sürüldü.
İddianamede, şüphelilerden Zavar, Özdoğan ve Palaz'ın "silahlı terör örgütü yönetmek", diğerlerinin "silahlı terör örgütüne üye olmak", Akın'ın ise bunun dışında "askeri ve siyasi casusluk" suçlarından cezalandırılmaları istendi.
"GÜLEN'İN KİŞİSEL SIRLARI ÖĞRENMEYE ÖZEL MERAKI VAR"
İddianamede, Başbakan'ın oturduğu mekanlara dinleme cihazı yerleştirip dinlenmesinin, "Fetullahçı Paralel Devlet Yapılanması Terör Örgütü'nün (FETÖ)" bilgisi ve iştiraki olmadan yapılamayacağı ileri sürüldü.
İddianamede örgütlenmenin, organize şekilde usulsüz dinlemeyi eskiden beri alışkanlık haline getirdiği, örgütü yöneten Gülen'in, kişisel sırları öğrenmeye özel merakı bulunduğu belirtildi.
Gülen'in, en yakınındaki kişiler dahil, herkesi dinletip, özel bilgiler elde ederek, bunları zamanı geldikçe kullandığı ileri sürülen iddianamede, "örgüt yöneticisinin bu zafiyetinin örgüt üyelerince de taklit edildiği" kaydedildi.
İddianamede, örgütün hedeflerini gerçekleştirmek için usulsüz dinlemelerle kişilerin mahrem sırlarını öğrenerek şantaj amaçlı kullandığı ithamına yer verildi.
"FETÖ'nün dönemin Başbakanı'nı (Erdoğan) dinlemek ve alacağı kararlarda etkili olmak, elde ettiği bilgileri dini görünümlü örgüt yararına kullanmak, yabancı ülkelere dinleme kayıtlarını vererek örgüt lehine kazanç sağlamak istediği" savunulan iddianamede, bu maksatla örgütün iktidardan uzaklaştırmak istediği Erdoğan'ı gizlice dinlemeyi kararlaştırdığı öne sürüldü.
"EN GENİŞ VE ORGANİZE ÖRGÜTLENME..."
Şüphelilerin, Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı, MİT ve TÜBİTAK arasında organize yapılanma oluşturduğu ileri sürülen iddianamede, şunlar belirtildi:
"Mensubunun çokluğu, gizli hareket edebilme kabiliyeti ve dinleme kapasitesine göre yalnızca Fetullah Gülen'in kurumlar içerisindeki örgütlenmesinin böyle bir yapılanmayı oluşturup bu işi başarabileceği, devlet ve değişik kurumlarda en geniş ve en organize yapının bu örgütlenme olduğu, bu örgütlenmenin bilgisi ve iştiraki olmadan Başbakan'ın oturduğu yerlere dinleme cihazı yerleştirip dinlenmesinin imkansız olduğu, Türkiye'deki hiçbir örgütün ve yabancı hiçbir ülkenin bu yapının iştiraki ve iş birliği olmadan olayın genel gelişimine göre dinleme cihazı yerleştirip Başbakan'ın dinlenmesine imkan ve ihtimal bulunmadığı anlaşılmaktadır."
"YERLİ İŞ BİRLİKÇİ OLARAK KULLANILDILAR"
Şüphelilerin, Erdoğan'ı dinleyip, konuşmalarını kaydetmelerinin çıkarlarına olmadığı vurgulanan iddianamede, bu işi gerçekleştirmenin kişisel çıkardan ziyade, örgütlü yapının ve hizmet ettikleri istihbarat birimlerinin çıkarlarını korumayı ve yönlendirmeyi esas aldığı kaydedildi.
İddianamede, kişisel çıkarlar için organize ve örgütlü hareket edilmesinin mümkün olmadığı, suç tarihinde yabancı ülkeler ve Fetullahçı yapılanmanın Türkiye'deki çıkarlarıyla ilgili dinleme olayını göze alıp gerçekleştirmesinin mümkün görüldüğü belirtilerek, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Bu casusluk olayında hizmet hareketi mensubu Fetullahçı Terör Örgütü'nün üyeleri, şüphelilerin yerli iş birlikçi olarak kullanıldığı, buna göre dinlemeyle elde edilen bilgilerin ABD'de yaşayan şüpheli Hasan Akın'a aktarıldığı, onun da örgüt merkezine ulaştırdığı, örgüt merkezinin bu bilgileri ABD'de nereye verdiği ve karşılığında ne aldığının da olayın gelişiminden net olarak anlaşılabildiği..."
Devletin, bu örgüte o tarihte çok güvendiği, ihanet etmeyecekleri varsayımıyla Emniyet Genel Müdürlüğünün birçok biriminin hizmet hareketi emrine bırakıldığı savunulan iddianamede, istihbarat, organize ve terör gibi kritik emniyet birimlerinde FETÖ üyesi olmayanların çalışmasına izin verilmediği bildirildi.
O günlerde bu yapı üyesi dışında hiç kimsenin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinde çalıştırılmadığına işaret edilen iddianamede, "17-25 Aralık 2013 ihanet girişimleri sonrası bu durumun defalarca dile getirildiği, Fetullahçı ekibin istihbarattan tasfiyesinin devletin istihbarat sağlamasında zafiyet oluşturduğunu örgütün basın yayın organlarının da ifade ettiği ve bu şekilde, olay tarihinde örgütün istihbarat birimini kontrol altında tuttuklarını kabul ve ikrar ettikleri" öne sürüldü.
Şüphelilerin olaydan sonra geçen yıl haziranda yakalandıkları anımsatılan iddianamede, "Tutuklamaya sevk ve soruşturmanın her aşamasında FETÖ'nün şüphelileri sahiplendiği, basın-yayın üzerinden bu kişilerin masum olduğuna dair algı operasyonu yürüttükleri, şüphelileri suçsuz göstermek için ellerinden geleni yaptıkları" savunuldu.
İddianamede, bu yolla FETÖ'nün casuslukla ilişkilendirilmesinin engellenmeye çalışıldığı ithamında bulunuldu.
"ASKERİ VE SİYASİ CASUSLUK"
İddianamenin, "askeri ve siyasi casusluk" kısmında ise siyasi ve askeri casusluğun tanımı yapılarak, şunlar kaydedildi:
"Gizli kalması lazım gelen malumata 'sır' dendiği, mevzunun mahiyetinin onun sır olup olmadığını tayin ettiği, bir ülkenin başbakanının çalışma odasının bir aydan fazla, uzunca süre dinlenmesinin sırrın elde edilmesi için yeterli olduğu, devletin iç ve dış güvenliği, siyasal yararları, askeri birimlere verilen emirleri, yabancı devlet ve hükümet başkanları ile yapılan konuşmaları, devletin her türlü iç ve dış politikası ile ilgili görüşmeleri, çalışma odası ve çevresindeki bütün konuşma, sohbet ve telefonları dinlemenin bu bilgilere göre siyasi ve askeri casusluk suçunu oluşturduğu, suçun bütün unsurlarıyla gerçekleştiği anlaşılmıştır."
"GÜLEN'İN EMİRLERİNİ UYGULAMAYI İMANİ GEREKLİLİK SAYDILAR"
Daha önce Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince haklarında mahkumiyet kararı verilen ve davası ayrılanlar ile çeşitli nedenlerle mahkumiyet hükmü kurulamayan şüphelilerin ortak özelliğinin "FETÖ üyeliği" olduğuna işaret edilen iddianamede, şunlar bildirildi:
"Bu ortak özelliği taşıyan şüphelilerin, örgütün hedefi ve genel amaçlarına yönelik bu suçu işledikleri ve örgütün bir üyesi olarak ABD'deki örgüt yöneticilerinden emir alarak uyguladıkları, aralarında örgütlü bağ bulunduğu, genel olarak bu örgüt mensuplarının yönetici veya "abileri"nin emrini ilahi buyruk gibi kabul ederek uyguladıkları, Fetullah Gülen ve örgüt yöneticisinden gelen emirleri uygulamayı imani gereklilik sayan örgüt üyelerinin dinleme cihazlarını örgüt adına yerleştirip, bir süre siyasi casusluk maksadıyla Başbakan'ı dinledikleri, ülkelerine ihanet ettikleri açık seçik anlaşılmaktadır."
İLK DAVADA ÖRGÜT KISMI AYRILMIŞTI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bir kısmı son iddianamede de "şüpheli" olarak gösterilen 13 kişi hakkında, Erdoğan'ın çalışma ofislerine dinleme cihazı konulmasına ilişkin "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme", "haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek", "kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek" suçlarından dava açmıştı.
İddianamede, şüphelilerin bu suçu örgütlü olarak gerçekleştirdikleri ifade edilmiş, bu eylemleri "hangi örgüt adına yaptıkları"nın tespit edilemediği bildirilmiş ve "suç örgütü"ne ilişkin soruşturmanın ayrılarak, devam ettiği aktarılmıştı.
Dava da Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüş, yargılama sonucunda sanıklardan Sedat Zavar ve İlker Usta "devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek"ten 6'şar yıl, "haberleşmenin gizliliğini ihlal"den de 1 yıl 6'şar ay olmak üzere 7 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
Mahkeme, 8 sanığın beraatine, yakalanamayan 3'ünün de dosyasının ayrılmasına karar vermişti.
Fotoğraf: İlker Usta-Ali Özdoğan
Fotoğraf: Sedat Zavar-Ali Özdoğan
'BÖCEKLERİN EFENDİSİ' NİTELENDİRMESİNE TEPKİ
24.10.2015 06:01 Başbakan Erdoğan'ın ofisine yerleştirilen dinleme cihazları böceklerin, Fetullah Gülen'le bağlantısı soruşturmanın başladığı geçtiğimiz yıl gündeme gelmişti. Bu gelişme üzerine medyada Gülen için "Böceklerin Efendisi" nitelendirilmesi kullanılmış, ancak Gülen dinlemelerle bağlantısının olmadığını iddia ederek bu nitelendirmeye sert tepki göstermişti. 18 Haziran 2014 tarihinde cemaat sitelerinden "iftiralarorg"da, "Takvim'in, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'ye 'Böceklerin Efendisi' İftirası ve Hakaretine, Hocaefendinin Avukatından Cevap" başlığıyla verilen haberde şu satırlar yer almıştı:
"Fethullah Gülen Hocaefendi’nin avukatı: 'İddialar, algı yönetimine yönelik iftiradır'
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, 'böcek soruşturması'nda adı geçen Başbakan'ın eski koruma personeliyle müvekkilinin resimlerinin birlikte sunulmasını iftira olarak niteledi.
Avukat Nurullah Albayrak, açıklamasında, "Aylar öncesinde müvekkilim Sayın Fethullah Gülen'i peşinen suçlu ilan etmeye çalışan bir kısım medya, iftiralarını 17 Haziran 2014 tarihli böcek soruşturması üzerinden sürdürmektedir. Devletin en titiz görevlendirme birimlerinden olan Başbakan'ın koruma ekibini müvekkilim ile irtibatlandırma gayretleri ne hukukidir, ne de insani. Haklarında soruşturma başlatılan eski koruma müdürleri ve ekibi, devletin görevlendirdiği, görevlerinin hesabını da devlete veren memurlardır. İlgili haberlerin müvekkilim Sayın Fethullah Gülen'in resimleriyle birlikte sunulması tam bir sorumsuzluk ve algı yönetimine yönelik iftiradır." ifadelerine yer verdi.
Açıklamada, "Aylardır 'nefret havuzu'nu doldurma gayretindeki bir kısım medyanın, sorumsuzca yaptığı iftira niteliğindeki haberleri yapanlar ve yayanlarla ilgili her türlü hukuki haklarımızı arayacağımızı kamuoyunun bilgisine arz ederiz." denildi."
Paralel yapı-Başbakanın ofisindeki böcek olayı ve soruşturması manşetlerimiz
Böcek davasında gerekçe açıklandı
Böcek davası bitti: 7 yıl hapis
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-ABD bağlantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-Vatana ihanet manşetlerimiz
(23 Ekim 2015, 21:11), son güncel.: (24 Ekim 2015, 06:01)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: