Paralel yapının sitesi Hizmet News'ten itiraf: 17-25 Aralık operasyonlarının ardından cemaate mensup olan 30 bin polis ve 150 yargı üyesi görevden alındı.
23.10.2015 17:34 Gülen cemaatinin uluslararası resmi haber sitesi Hizmet News, Türkiye'de devlet kurumlarındaki cemaat yapılanmasıyla ilgili ilginç ve itiraf niteliğinde ifadeler kullandı. "Ebrahim Shannon" imzasıyla 3 Ekim 2015 tarihinde ve "Erdogan vs The Gulen Movement" başlığı altında yayınlanan yazıda (1) önce Gülen örgütünün Güney Afrika’daki yapılanmasının detaylarına yer veriliyor. Cemaatin burada açtığı okulların başarısından sözediliyor.
Haberde daha sonra; "Fethullah Gülen hareketinin "dinlerarası diyalog, toplum hizmeti, kurtarma çabaları ve eğitimi erişilebilir hale getirmek" üzerine yapılandığı, hareketin siyasi emelleri olmadığı ve bir siyasi parti kurmaya asla taviz vermediği" iddia ediliyor.
Haberde; "Hareketin felsefesine göre eğitimin cehalet, ayrılık ve yoksulluk gibi dünyanın en büyük sorunlarına karşı çözüm olduğu, hareketin son 25 yılda 150'den fazla ülkede 1000 okul kurduğu" ifade ediliyor.
Haberde; "Hareketin Türkiye'deki okul ve üniversitelerinin etkisiyle kamuoyunda büyük bir popülerlik kazandığı" iddia ediliyor.
Haberde; "Gülen medyasının 1986 yılında Zaman gazetesinin yayına başlamasıyla bir ‘medya imparatorluğu’ haline geldiği" dile getiriliyor.
NEDEN ABD'YE GİTTİ
Haberde; "28 Şubat 1997 askeri darbesinden sonra, Gülen'e yönelik askeri suikast planları olduğu ve bu nedenle Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldığı" iddia ediliyor.
Bu iddia bir kaç açıdan önem taşıyor. Biri; cemaat mensuplarının şimdiye kadar "Gülen'in sağlık sorunları olduğunu, ameliyat olmak üzere ABD'ye gittiğini, işi bitince de tekrar geri döneceğini" iddia ediyor oluşlarıdır. Diğeri de; Gülen'in ABD'ye "kaçış" nedeninin henüz o tarihlerde ortada olmayan AK Parti olmadığı ve cemaatin bir "rejim sorunu" olduğudur. 2000'de açılan bir dava bunu açıkça kanıtlamaktadır. Bir akademisyen olan Doç.Dr. Necip Hablemitoğlu'nun kaleme aldığı iki rapor o dönem Gülen'e karşı açılan o davada delil olarak kullanıldı. Hablemitoğlu'nun o raporları (2) okunduğu zaman cemaatin o dönem polis, yargı ve diğer devlet kurumları ile TSK'da nasıl etkin örgütlendiğinin dile getirildiği ve adeta birebir bugünün anlatıldığı görülebiliyor. Dolayısıyla yapılanmanın AK Parti'den çok daha önce bir rejim sorunu haline gelmiş olduğu farkedilebilir.
Bu görüşlerini dile getirdiği için yoğun tehditler aldığını da Hablemitoğlu ve eşi açıklamaktaydı. (3) Ve 2 yıl kadar sonra profesyonel bir suikastle öldürüldü. Öldürüldüğü dönemde Hablemitoğlu, Fetullah Gülen örgütlenmesine ilişkin "Köstebek" adlı bir kitap üzerinde çalışıyordu. Hablemitoğlu'nun tamamlayamadığı kitap, ölümünün ardından yarım kalmış hali ile yayınlandı. Kitapta, "Cemaat mensuplarının yabancı devletler adına casusluk yaptıkları" iddia ediliyordu.
Haberde; "ABD'ye gittiği o zamandan beri Gülen'in Pensilvanya merkezli olmak üzere, Türk ve uluslararası politika hakkında yorum yapmaya devam ettiği, Gülen'in NewYork'taki 11 Eylül saldırılarını kınayan ilk Müslüman bilginlerden biri olduğu" dile getiriliyor.
AK PARTİ VE ERDOĞAN NEFRETİ
Haberde; "AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yükselmesine cemaatin yardımcı olduğu, Gülen'in Türkiye'de sahip olduğu muazzam etkiyle AKP'yi desteklediği, güçlü medya imparatorluğunu kullanan hareketin AK Partinin geçmişteki yükselmesinde anahtar rolu oynadığı" iddia ediliyor.
Haberin devamında da; "2012’den beri de AK Parti’ye muhalefet etmesi dolayısıyla AK Parti'nin artık ‘mahvolma noktasına’ geldiği" ileri sürülüyor.
Bu iddia da konuşmaya değer nitelik taşıyor. Erdoğan'ın 2013 sonunda Gülen ve örgütüne açıkça savaş ilan ettiği, "inlerine gireceğiz" diyerek hemen her konuşmasında açıkça meydan okuduğu hatırlanırsa; buna rağmen 3 ay sonra yapılan 30 Mart 2014 yerel seçimleri ile bir 4 ay sonra yapılan 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti ve Erdoğan'ın belirgin bir üstünlük sağladığı görüldü.
İHANET SÜRECİ
Öte yandan paralel yapı tartışmaları süreci denilen son iki yılda cemaat medyasında inanılmaz yoğunlukta propagandanın yapıldığı da bir gerçek. Hatta bu süreci biraz daha öncesine, 2013 Temmuz'undaki Gezi olaylarına kadar uzatmak da mümkün. Hemen her gelişme çarpıtılarak tersinden veriliyor. Yalan söylemekten çekinilmiyor. Karşı görüşe asla yer verilmiyor.
ÇAPULCULAR
AK Parti ve Erdoğan'ı karalayabilmek için bu ikiliyi zayıflatacağı düşünülen hemen her konunun savunulduğu, hatta terör örgütü PKK'nın dahi sevimli gösterilmeye çalışıldığı gözleniyor. (4) Erdoğan'a "diktatör", "uzun adam", "yezit" ve benzeri karalama ve hakaretler yapılmakta. Eylemler sırasında cami içerisinde ayakkabılarıyla gezinen, içeride öpüşmekten ve camiyi kirletmekten çekinmeyen Gezi eylemcilerine öfkelenerek "çapulcu" diyen Erdoğan'a tepki gösteren Fetullah Gülen, onlara "çapulcu" denilmemesini, "belki içlerinden geleceğin kahramanlarının çıkabileceği" gibi müslüman kamuoyunda şaşkınlığa yol açan çarpık ifadeler kullandı. (5)
Bu satırları kaleme aldığımız dakikalarda gelen son dakika habere göre; Gezi Olayları ana davasında mahkeme son kararını verdi. 255 sanıktan 244'ünü suçlu bulan mahkeme 2 ay 15 gün ila 1 yıl 2 ay 16 gün arasında değişen hapis cezalarına çarptırdı. Davada 4 sanığa da ‘camiyi kirletmek’ten 10’ar ay hapis cezası verildi.
İHANETİN KANITLARI
AK Parti ve Erdoğan'ı zayıflatmak için devletin en mahrem telefon görüşmeleri, örneğin Suriye konulu güvenlik toplantısı henüz deşifre olmamış örgüt mensuplarınca dinlenmekte ve medyası aracılığıyla dünyaya servis edilmektedir. Bir diğer örnek olarak, sınırlarımızı aşan ve defalarca uyarılmasına karşın geri dönmeyen bir Suriye savaş uçağının Türk savaş uçaklarınca düşürülmesine tepki gösterilmekte, adeta Suriye uçağı için ağıt yakılmaktadır. Bir başka örnek, Suriye'ye yardım götüren TIR'ların örgüt mensubu savcı ve askerlerce basılması, içinde Suriye'deki IŞİD ve El Kaide gibi terör örgütlerine silah taşındığı algısının servis edilmesidir. Türkiye'nin teröre yardım ettiği ve dolayısıyla Uluslararası Lahey Mahkemesinde yargılanması gerektiği savunulmaktadır. Bir başka örnek Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndaki yapılanmaları aracılığıyla devlet kurumlarının tüm telefon görüşmelerinin kaydedilip çanak antenler aracılığıyla tespit edilemeyen bir dış ülkeye servis edilmesidir. Bu ifade aynen savcılık iddianamesinde yer almıştır. Yapılanmanın AK Parti ve Erdoğan'ı zayıflatmak için ülkeye ihanet ettiğini açıkça gösteren bu kanıtları çoğaltmak mümkün. (6) Bu kanıtlar dikkatle incelendiğinde bu yapının internete 15 Şubat 2014 tarihinde sızan bir ses kaydında da (7) belirtildiği gibi Türkiye'ye nasıl ihanet ettiği açıkça anlaşılmaktadır. Ankara'daki yargı mensuplarına yönelik yapıldığı ileri sürülen gizli toplantıdaki konuşmada şu ifadeler geçiyordu:
“150 devlet içinde hizmet hareketimiz ve müesseselerimiz var. MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun'u götürmek istiyor. Bize de onun akılsız davranışları yüzünden '159 ülkedeki okullarınızı kapatırız ya da RTE'yi götürürsünüz' diyorlar. Hizmetimizin selameti için 1 kişi veya ülke gitse ne olur. Bu hizmetin bekaası için gerekirse Türkiye feda edilir. Türkiye'deki mücadelede ABD'nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız. Ok yaydan çıktı bir kere. Bu safhadan sonra geri dönüş 'yok olmamız' anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler, dosyalarla götürmek zorundayız. 44 yılda ördüğümüz hırkayı 'buyrun siz giyin' diyecek değiliz. Büyük bir fayda için küçük kötülük yapılabilir.”
Gerçekten de bu ses kaydında savunulan gerekçelerle paralel yapı tartışmaları sürecinde cemaat kesiminde yaşanan gelişmelerin adeta birebir örtüştüğü söylenebilir.
Haberin devamında; "cemaat ile AK Parti arasındaki evliliğin 2013 sonundaki yolsuzluk soruşturmaları ile aniden bittiği" iddia ediliyor. Böylece ayrılığın yolsuzluk iddiasıyla değil 2012'de başladığı bir anlamda itiraf edilmiş oluyor.
BİNLERCE POLİS VE BÜROKRAT İTİRAFI
Haberde; "Paralel yapı'ya yönelik soruşturmaların başlaması sonrası çok sayıda cemaat mensubunun devlet kurumlarından çıkarıldığı dile getiriliyor. 17/25 Aralık darbe girişimlerinin ardından cemaate mensup 30 bin polis ile 150 yargı üyesinin yerinin değiştirildiği, tutuklandığı ifade edilerek 40 bin cemaat mensubu kamu görevlisinin bu operasyonlar dolayısıyla benzer sonuçlarla karşılaştığı" belirtiliyor.
Böylece cemaatin devlet kurumlarında nasıl geniş ölçüde yerleştiği itiraf ediliyor. Burada Fetullah Gülen'in işadamlarıyla yaptığı telefon görüşmelerine (8) değinmeden geçmek mümkün değil. İşadamlarıyla yaptığı görüşmelerde; Gülen’in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçtiği, siyasetten ekonomiye her alanda yapılacak eylemlerle ilgili talimatlarını ilettiği görülmektedir. Gülen'in birçok ünlü iş adamı, bürokrat ve siyasetçiyle yakın temasta olduğu ve ülke içerisindeki paralel yapılanmayı bizzat kendisinin takip ettiği görülmektedir. Gülen, Koç'a yönelik TÜPRAŞ mali denetimini ve cemaate bağlı BANK ASYA'ya yönelik olası devlet müdahalesini engellemek için BDDK ve diğer devlet kurumlarındaki cemaat çalışanlarını devreye sokabileceklerini belirtmektedir.
Haberde; "Dış gözlemciler"den bahsedilmekte, "Dış gözlemcilerde, hükümetin giderek artan otoriter eylemlerini haklı çıkarmak için Gülen hareketini bir günah keçisi olarak kullandığına dair algı oluştuğu" iddia edilmektedir.
Haberde; "Hükümeti eleştiren bağımsız medyanın hedeflendiği, Hürriyet'in Türkiye'nin en eski ve en büyük bağımsız gazete grubu olduğu ve aynı zamanda bir terör örgütü olmakla itham edildiği, bugüne kadar, Türkiye'de 50'den fazla gazetecinin parmaklıklar ardında çürümeye bırakıldığı" iddia ediliyor.
Haberde; "Siyasi hayatı için mücadele AKP'nin "toplum için tehdit" haline geldiği, Twitter'i kapatmaya çalıştığı, sosyal medyada savaş başlattığı, Zaman'a göre, hükümet kendisini eleştirmek isteyenleri hedef haline getiren 6 bin Twitter kullanıcısını bir araya getirerek bir ordu kurduğu" iddia ediliyor. Ancak haberde cemaat evlerindeki tüm öğrencilere nasıl sosyal medya üzerinden hükümete tepki twitleri attırıldığına ve Fetullah Gülen'in rüyasında Peygamberimizi görüp twitleri ikiye katlanmasını istediği şeklindeki iddiasına ise hiç yer verilmiyor.
Sonuç olarak Hizmet News'deki haberde olayların tek taraflı gösterildiği, ülkeye ihaneti açıkça kanıtlayan delillere, sorunun daha önce de var olduğu ve dolayısıyla AK Parti ve Erdoğan sorunu olmadığına hiç değinilmediği gözleniyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(1) Hizmetnews.com/16859/erdogan-vs-the-gulen-movement/
(2) Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=6158
(3) Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=6158
(4) Kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=par-pkkhdp
(5) Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5372
(6) Kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=par-ihanet
(7) Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5851
(8) Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5812
(23 Ekim 2015, 17:34)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: