Konya'da paralel yapıya yönelik açılan 74 sanıklı terör örgütü davası başladı. İddianamede Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütüne ve faaliyetlerine geniş yer veriliyor. Davanın Gülen örgütlenmesine yönelik en büyük davalardan biri olduğu belirtiliyor.
17.10.2015 22:55 Konya'da paralel yapıya yönelik açılan ve Fetullah Gülen'in de sanık olduğu 74 sanıklı terör örgütü davası başladı. Duruşmaya, eski Mersin Emniyet Müdür Yardımcısı Anadolu Atayün'ün de aralarında bulunduğu 7 tutuklu sanık ile bazı tutuksuz sanıklar ve tarafların avukatları katıldı. duruşmaya, taraf yoğunluğu nedeniyle, izleyici, stajyer avukat ve gazeteciler alınmadı. Duruşmanın, SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) sağlanmadığı gerekçesiyle konferans salonunda yapılamadığı öğrenildi.
15 ve 16 Ekim günlerinde iki gün görüldüğü öğrenilen davada tutuklu 7 sanıktan 4'ü tahliye edildi. Davaya hafta sonu için verilen aranın ardından 19 Ekim Pazartesi günü devam edilecek.
Duruşmanın ilk günü olan 15 Ekim 2015 tarihinde 213 sayfalık iddianame tekrar kısımları geçilerek kısmen okundu.
Konya Paralel Yapı iddianamesine ulaşmak için tıklayın
İkinci gün olan 16 Ekim 2015 tarihinde ise sanık savunmalarına geçildi.
SANIK HASAN ÇELİK'İN SAVUNMASI
Duruşmada ilk olarak cemaate yakınlığıyla bilinen bir eğitim kurumunun eski genel müdürü tutuklu Hasan Çelik'in ifadesi alındı. Mahkeme heyeti Çelik'e, 'Senin hakkındaki iddia yüksek lisans öğrencisi olduğun dönemde o dönemin Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan'ın, işi halledilecek dediğin dönemin KOM Şube Müdürüyle konuşmaların var?" sorusunu yönetti.
Hasan Çelik ise savunmasında "Terör örgütü üyesi olduğumu kabul etmiyorum. 7 yıl önce bir odada geçen konuşma detaylarıyla birlikte nasıl hikaye ediliyor, anlamadım. İddialar tamamen bir hayali kurgudan ibaret. İki bayramı tutuklu geçirdim. Manevi deprem yaşadım. Ayıptır, günahtır, zulümdür. Uzun yıllar Konya'da Merve Eğitim Kurumları'nda görev yaptım. Konya Milli Eğitim Müdürlüğü adına birçok başarıya imza attık. Telefon dinlemeleri kayıtlarında isim geçen kişilerin ya öğrencilerinin öğretmeniydim ya idarecisiydim. Konuşmalarımızın tümü okulumuzun gereksinimleriyle ilgili olurdu. Ya da öğrencilerimizle ilgili olurdu. Bu görüşmeler hayatın olağan akışına uygun görüşmelerdi, içeriği belli olmayan telefon kayıtlarına dayanarak örgüte üye olduğumu söylemek hukuka aykırıdır. Hukukun ve vicdanımın önünde suçlu olmadığımı biliyorum. İçeriği belli olmayan HTS kayıtlarına dayanarak örgüt üyesi yapıldığını öne süren Çelik, "Hukukun ve vicdanımın önünde suçlu olmadığımı biliyorum. Suçlu olmak için suçlanmak yeterli olmamalı. Hakkımdaki iddiaları kabul etmiyorum. Mahkemenizden tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" dedi.
Söz alan avukatı Orhan Özkavak da, "Bu davanın oturtulduğu zemin final operasyonudur. Müvekkilim 2011 yılından tutuklanana kadar TRT'de çalışmaktaydı. Müvekkilimin HTS kayıtları 2011'den sonra takip edilmemiş. Müvekkilim ilahiyatçıdır, hayatında silah görmemiş kişiye silahlı terör örgütüne üye yaftası yapıştırmak çok çirkindir. Çocuklarının yüzüne bakamıyor" dedi.
SANIK MEMDUH OĞUZ'UN SAVUNMASI
Daha sonra tutuklu sanık avukat Memduh Oğuz'un ifadesine geçildi. Savunmasına Ankara'daki terör saldırısında ölenlere rahmet dileyerek başlayan Oğuz, Türkiye'nin üzerinde çok çirkin bir oyun oynandığını belirtti. Oğuz, şunları söyledi: "Ben şu an da maalesef bu oyunlardan birinin parçası olarak, bir hukukçu olarak karşınızda bulunuyorum. Bu oyunlara lanet ediyorum. Bu davayı, siz heyet olarak paralel yapıyla ilgili mücadele olarak mı görüyorsunuz, normal dava olarak mı? Yoksa kamuoyunda cadı avı şeklinde mi? Bu soruya yanıtınız evetse, davadan çekilmeniz gerekir. Değilse Anayasa ve yasaları ele alacağınıza ve dosyadaki kesin ve kati delilleri göz önüne alacağınız bir dava olmalıdır. Böyle bir usul yok, böyle bir hukuk dışı süreç ve yargılamada yok. Mağdur olan biziz. Maddi ve manevi zararı gören biziz ve tarafsız yargılanma istiyoruz. Bu soruşturmanın ne olduğunu herkes biliyor" dedi.
-"Amerika'ya kaçmadım"-
Amerika Birleşik Devletleri'nde eğitim gören oğlunun mezuniyet törenine gitmek isterken yakalandığını hatırlatan Oğuz, "Söz konusu soruşturma, kolluğun yönlendirilmesiyle başlamıştır. Diyorlar ki 'kaçarken yakalandı.' Benim iki tane oğlum var. Küçük oğlum Amerika'da okuyordu. Ailecek yurt dışına gideceğimiz günden sonra mezuniyet töreni vardı. Biz bu biletleri Şubat ayında almıştık. Bu mudur kaçmak. Beni gözaltına alan arkadaşların tümü biz alındıktan sonra başka yerlere tayin edildiler. Gözaltına alındık, ben bir avukatım, belli haklarım var. Cep telefonumu aldılar. 8 tane polis beni onur kırıcı bir şekilde gözaltına aldı. Bavullarımı, eşyalarımı yerlere döktüler, aradılar. Gerekçe çok belli, çamur at, izi kalsın" dedi.
Oğuz, "Siyaset ve hukuk birbirine karışmıştır. Bu olayda ben avukat olduğum için buradayım. Bakmış olduğum davalar için buradayım. Sözde mensubu olduğum terör örgütüne yönelik hiç bir soru sorulmadı. Baktığım davalarla ilgili sorular soruldu. Avukatlığımla ilgili sorular soruldu. Bu dava Okyanus final operasyonunu aklama operasyonudur. Nusret Argun'u aklama operasyonudur. Bizim yargılandığımız dava da ki, müştekiler okyanus ve final operasyonunda ki suçlulardır, korkunun yönetme tekniği olduğunu gördük. Bu korkunun, yargı mensuplarını da kullanmasını esefle kınıyoruz" dedi.
Mahkeme heyeti öğle saati nedeniyle duruşmaya ara verdi.
Aranın ardından duruşma kaldığı yerden devam etti. Mahkemede savunmasını yapan tutuklu sanık avukat Memduh Oğuz, Cumhuriyet Savcılığı tarafından iddianamede neyle suçlandığını bilmediğini belirtti. İddianamedeki örgütün hayal ürünü olduğunu ifade eden Oğuz ifadesinde, "Okyanus davasındaki bütün polisleri suçlu ilan etmişler. Nusret Argun ve arkadaşlarının bu planına önce kolluk, sonra polis destek vermiştir. Bu iddianamedeki örgüt hayal ürünüdür. Kamuoyu yanılmıştır. Biz bir rövanşın kurbanıyız. Bu dosya husumet ve intikam amacıyla açılmıştı. Yargılama dosyasını ortadan kaldırmak ve suçluları aklamaya öncelik bir operasyondur" dedi.
Oğuz, "Şu an paralele vurmak, bir nevi kalkan olmuştur. Siyasi iktidara gönderilen bir mesaj da vardır, 'Bakın ben sizdenim' gibi mesajı. Sevgili mahkeme heyeti, ama bu oyuna siz gelmeyin. Nusret Argun, kurtulma adına satın alabileceği her şeyi satın almaya çalıştı. Ama Allah'ın adaleti var. Kendini hapisten kurtarmak amacıyla yapılan bir komplo" dedi.
Oğuz, savunmasında dosyada suç işlediğine dair hiçbir delilin bulunmadığını ileri sürerek "Dosya da benim suç işlediğime dair bir delil yok. Okyanus ve final operasyonunun hiç bir yerinde olmadım. Bizi çekemeyenler, bize bunu hazırlamışlardır. Benim Anadolu beyle (dönemin Konya KOM Şube Müdürü ve tutuklu sanık Anadolu Atayün) müşteki, müvekkil ilişkisi vardır. Salih Tuzcu'nun (Konya eski Emniyet Müdürü ve sanık) 2004 yılında bir davasına baktım. Vekil müvekkil ilişkisi. Bunlar savcılığın kumpası. Hakkı Gökbel'in (Selçuk Üniversitesi Rektörü) avukatlığını yapmakta, örgüt ilişkisi sayılmış. Arkadaşlarımla oturduğum evde, örgütsel toplantı olarak gösterilmiş. Arkadaşlarla oturup yemek yeriz, sohbet ederiz buna 'barana' denir. Hasip Şenalp (şikayetçi), Oğuz Hukuk bürosu, paralel yapı avukatları demiş. Biz Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nden (KOM) dava alıyormuşuz. 1 tane dava gösterin. Ama yok. Ben yıllarca benimle çalışan Medaş-Digiturk dosyalarımı olaylardan sonra Hasip Şenalp ve Ahmet Özer aldı. Savcı iddianamede bir çok yerde, 'final operasyonunun' kumpas olduğunu söylüyor. Meslektaşlarımın ifadeleriyle tutsak haldeyim. Bunu iktidar mı istedi, bilmiyorum. Bana haset besleyip, benim en iyi müvekkillerimi almışlardır" diye konuştu.
Oğuz, "Nusret Argun'u, kurtarma adına adaletin beli kırılmıştır. Kesinlikle yargı bir gün siyasi baskılardan kurtulacak. Sizden bir empati yapmanızı istiyorum. Benim HTS'lerin (telefon kayıtları) hepsi müvekkillerimdir. Bir örgüt kurmuş, yönettiğim iddia edilmekte, KOM beni üye, savcılık kurucu yapmış" dedi.
Oğuz, "Nusret Argun, kurtulmak adına herkesi sindirmeye çalıştı. Nusret kendisini kurtarmak için komplo kurdu. 17-25 Aralık'a kadar herkes bu hizmetle can ciğerdi. Dosyada suç işlediğime dair somut hiçbir delil yoktur. Okyanus ve final operasyonunun hiçbir yerinde olmadım. Konya'da bir şeyler yapmak istiyorduk ama bu kadar hasetliğe neden olacağını bilmiyordum. Ekonomik anlamda kayıplarım oldu."
-Mevlana Üniversite arazisinin naklinde "Paralel" kumpas iddiası-
Oğuz, Selçuk Üniversitesinin arazisinde yer alan, sadece turizm amacıyla kullanılabilecek alışveriş merkezinin Mevlana Üniversitesi'ne devri için birçok usulsüzlük yapıldığı iddialarına da değindi. İddianamede bu konuyla ilgili adı geçen tutuklu sanıklardan, eski Mersin Emniyet Müdür Yardımcısı ve bir dönem Konya Emniyet Müdürlüğü'nde Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak görev yapan Anadolu Atayün ile aralarında avukat-müvekkil ilişkisinin olduğunu dile getiren Oğuz, şöyle konuştu: "Savcılığın yaptığı kuruntu ve kumpaslardan başka hiçbir şey değil. Alışveriş merkezi çöp yığını şeklinde duruyordu. Orası güzel bir üniversite oldu. Üniversite kurmak için, Allah rızası için vakıf kurduk. Mevlana Üniversitesi Konya'da ilk kurulan vakıf üniversitesidir. Vakfın Mevlana Üniversitesi'ni kurması terör olayı gibi gösteriliyor. Amaç Mevlana Üniversitesi'ne el koymak. Bu davadan suç çıkmaz, suçlu hiç çıkmaz. Ben örgüt üyesi değilim, bu örgütü de bilmem. Benim paralarım terörün finansmanında kullanılıyormuş gibi gösteriliyor. Oğlum ABD'de okuduğu için oraya gönderdiğim paralar sanki terörün finansmanı gibi gösteriliyor." "Paralel yapı iddiası adil bir yargılamanın sınavından geçemez" diyen Oğuz, "Devletin içinde bir yapı varsa tabii ki hoş görülemez. Hukuk ne cemaat ne de siyasi irade çıkarlarına feda edilmemelidir" ifadelerini kullandı.
Oğuz, "Ben devlet düşmanı değilim. Yeni bir düzen de istiyor değilim. Bana bu iftirayı atanlardan bu devleti ve milleti daha çok seviyorum. İddia edildiği gibi adı geçen terör örgütüyle hiçbir ilgim yoktur, tahliyemi talep ediyorum" dedi.
Tutuklu sanık Memduh Oğuz'un ifadesi alındıktan sonra duruşmaya ara verildi.
Ardından Memduh Oğuz'un avukatı eski CHP Milletvekili Atilla Kart da savunma yaptı.
SANIK NAİM ÇITIR'IN SAVUNMASI
Ardından diğer tutuklu sanık iş adamı Naim Çıtır'a söz verildi. Tutuklandıktan sonra mağduriyetlerinin olduğunu, iş kayıplarının bulunduğunu belirten Çıtır, dosyada maddi hiçbir şey yok, her şeyin soyut olduğunu dile getirdi. Şahsına atılan suçun aslı olmadığını savunan Çıtır, "Böyle bir örgütü tanımıyorum. Örgütün ismini burada duydum ve şok oldum. Hiçbir örgüt adına para alıp vermedim" diye konuştu.
SANIK NEHİR PALAS'IN SAVUNMASI
Sanık Memduh Oğuz'un sekreteri tutuklu sanık Nehir Palas ise ilk defa duyduğu bir örgütten dolayı mahkemede olduğunu bildirdi. Çantadakilerden haberi olmadığını iddia etti. Dört yıldır Memduh Oğuz'un yanında çalıştığını aktaran Palas, şunları kaydetti: "Çalışma süremde yasa dışı hiçbir şey görmedim. Nişan arifesinde alındım, durumumdan dolayı çok üzgünüm. Bana verilen talimatlar doğrultusunda içinde ne olduğunu bilmeden çantayı yanıma alıp çıktım. Aracımla hareket halindeyken polisler durdurdu. Çantadan çıkan mermi ve silahı görünce şok oldum. Çantayı yanımda bulundurmamı istemişlerdi."
TAHLİYE TALEBİ
İfadeleri alınan tutuklu sanıklardan Memduh Oğuz, Nehir Fatike Palas, Naim Çıtır ve Hasan Çelik için duruşma savcısı tahliye talebinde bulundu.
Heyet, söz verilen sanıkların tutukluluk değerlendirmesi için duruşmaya verdiği aranın ardından, dinlediği Hasan Çelik, Naim Çıtır, Memduh Oğuz, Nehir Palas'ın adli kontrol kararı ve yurt dışı yasağıyla tahliyesine karar verdi.
Böylece davada tutuklu bulunan 7 kişiden 4'ünün tahliyesi gerçekleşti. Duruşma ertelendiği için ifadeleri alınamayan Atayün, Özaşık ve Doğan'ın tutukluluğu "kuvvetli suç şüphesi" gerekçesiyle devam edecek.
DAVAYA 19 EKİM'DE DEVAM EDİLECEK
Mahkeme, bir sonraki duruşmayı hafta sonu arası sonrası 19 Ekim Pazartesi gününe erteledi.
------------------------------------------------------------------------------
DAVAYA DEVAM EDİLDİ
19.10.2015 23:12 Konya merkezli 19 ilde 'Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na yönelik 'Terör örgütü kurma ve yönetme, üye olmak, görevi kötüye kullanma, iftira, resmi belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek' suçlamalarıyla 31'i emniyet mensubu olmak üzere iş adamlarının da bulunduğu 7'si tutuklu 74 kişinin 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına 19 Ekim Pazartesi günü devam edildi.
SANIK YÜCEL ÖZAŞIK'IN SAVUNMASI
Duruşmada tutuklu sanık polis memuru Yücel Özaşık, "Okyanus operasyonu, müştekilerin iddia ettiği gibi kumpas ise okyanus operasyonu sanıklarını yargılayan Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi yargıçları da kumpasçı olmalı değil mi? Savcı ve yargıçlar neden bu iddianameye dahil edilmedi?" dedi.
Tutuklu polis memuru Yücel Özaşık, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki sözde 'paralel yapı' davasının ilk duruşmasının 3. oturumunda, kendisinin adının iddianameye, sadece emniyet ve adliye birimleri arasındaki bir yazışmayı, üstelik konusu suç teşkil etmeyen bir yazışmayı yapmış olmaktan dolayı dahil edildiğini söyledi. İddianamenin hiçbir bölümünde hakkında bir iddia, bir şikayet olmadığını belirten Yücel Özaşık, adının müfettiş raporundan alınarak iddianameye eklendiğini söyledi. Yasalara göre müfettiş raporlarının tavsiye niteliğinde olduğunu, suçlamaya yeterli kesinlik ifade eden bir metin olmadığını belirten Özaşık, savunmasının ilerleyen bölümlerinde Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine "2008 yılında yapılan Okyanus operasyonu iddianamede ileri sürüldüğü gibi kumpas ise bu operasyonun savcısı ve yargılamayı yapan Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi yargıçları da bu kumpastan yargılanmalı değil miydi? Savcılar ve yargıçlar nerede?" diye sordu. Emniyetteki soruşturma ve savcılık aşamasındaki kovuşturma esnasında ifadesinin alınmadığını sözlerine ekleyen Yücel Özaşık, 171 gündür haksız ve hukuksuz bir şekilde hapiste tutulduğunu belirterek, tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesini istedi.
Yücel Özaşık'ın avukatı Mustafa Durna, iddianamede müvekkili hakkında açık ve net bir suçlama ve suç tarihi olmadığını vurguladı. Avukat Durna, müvekkili Özaşık'ın terör örgütü üyeliğinden suçlandığını belirterek, "Emniyet hiyerarşisi içerisinde üstlerinden aldığı emir ve talimatları yerine getirmekten başka bir fiili olmayan Yücel Özaşık, emniyetten başka bir örgüte üye değildir." dedi. Avukat Mustafa Durna, 'Nusret Argun'un avukatları 2009'da Adana'da yapılan yargılamadan sonra 2015'e kadar 6 yıl hiçbir yere başvuruda bulunmazken, geçen yıl nereden ilham veya tüyo aldılarsa birdenbire Okyanus operasyonu kumpas diyerek emniyete, mahkemeye başvurularda bulunmaya başlamışlardır. Okyanus operasyonu ile Adana'da yapılan yargılamayla ilgili başvurular Yargıtay'a yapılması gerekirken anayasaya aykırı bir şekilde Konya Adliyesi'ne yapılmıştır. Nusret Argun'un avukatları, Yargıtay'daki temyiz davasını anayasaya aykırı bir şekilde Konya mahkemelerine gördürmek istemektedir." dedi.
Avukat Mustafa Durna, Konya'da görülmekte olan davanın iddianamesinde 2008 yılında yapılan Okyanus operasyonu savcısı Ayhan Ünal'ın adının hiç geçmediğini hatırlatarak, "Operasyonun adli yetkilisi ve sorumlusu cumhuriyet savcısının adı neden iddianamede geçmiyor?" diye sordu. Avukat Durna, müvekkili Yücel Özaşık'ın tahliyesini istedi.
SANIK POLİS KERİM DOĞAN'IN SAVUNMASI
3'üncü celsesi yapılan duruşmada tutuklu sanıklardan 2008 yılındaki Okyanus Şirketler Grubu'na yönelik yapılan Okyanus operasyonunda Konya'da Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde teknik takip ve izleme büro amirliğinde görevli polis memuru Kerim Doğan'ın ifadesi alındı.
Mahkeme heyeti, Doğan'a, Okyanus operasyonu sırasındaki tapelerde dönemin Konya Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Özdemir'inin talimatıyla sekreterinin, Okyanus Şirketler sahibi Nusret Argun'a 'Başsavcı bey aramanızı istiyor' ifadesinin telefon dinleme kayıtlarındaki tapelere 'Başsavcı bey arabanızı istiyor' şeklinde değiştirildiği iddiasını sordu.
Doğan da, "Algılanan ne ise onu tapelere döküyorduk. 'Aramanızı istiyor', 'arabanızı istiyor' olarak algılanmış olabilir. Sanki biz Nusret Argun'u şüpheli yapmaya çalışıyormuşuz gibi bir durum var. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Hukuksuz bir soruşturma. Benim ile aynı dinlemeyi yapan, aynı tutanaklara imza atan kişi görevinin başındayken 151 gündür tutukluyum. Görevim gereği dinleme yaptım." dedi.
SANIK ANADOLU ATAYÜN'ÜN SAVUNMASI
Eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'ün de kardeşi olan 2008 yılında Okyanus Şirketler Grubuna yönelik yapılan operasyonda dönemin Konya'da Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olan polis başmüfettişliğinden ihraç edilen 1'inci sınıf Emniyet Müdürü Anadolu Atayün, Konya'ya Fetullah Gülen'in, tayin ettiğinin söylendiğini ancak tayinin dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu tarafından yapıldığını belirtti.
Atayün, "Fetullah Gülen terör örgütünün düzenlediği operasyonlar için Konya'ya geldiğim söyleniyor. Beni Hanefi Avcı'nın (dönemin Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı) talimatıyla Konya'ya gönderildim. Konya'da ciddi sıkıntılar olduğunu söylediler, buraya gelmemi söylediler. Benim tayin emrimin altında Fetullah Gülen'in değil, Abdülkadir Aksu'nun, Hanefi Avcı'nın imzası var."
Konya'dan sonra Mersin Emniyet Müdürlüğü'nde görev yaptığını hatırlatan Atayün, "Ben Mersin Emniyet Müdürlüğü'nde görev yaptığım dönemlerde PKK'ya ağır darbeler verdik. O yüzden Oslo'da yapılan görüşmelerde bizim adımız verildi. O yüzden tutuklandık. Biz Öcalan'ın talimatıyla buradayız. Bununla ilgili İdris Naim Şahin'in de (eski İçişleri Bakanı) tanık olarak dinlenilmesini istiyorum." diye konuştu.
Tahliye talebinin olmadığını ve diğer tutuklu 2 polis memurunun suçlarının bulunmadığını belirten Atayün, "Bu gençlerin bir suçu yok. Biz operasyonları savcı talimatıyla yaptık. Dinlemeleri mahkeme kararıyla yaptık. Şu an 3 yargıtay üyesinin tanık olarak dinlenilmesini istiyorum" dedi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, "Bu tür şeyler konuşacaksanız, kapalı oturum talep edersiniz" dedi.
Atayün, "Dönemimde şubeye gelen personelin her birinin özelliği vardır. Dönemimde her cihazın şubede kaydı vardır. Benim tahliye talebim yok, problem değil. Avukatlarıma da 'hiçbir dosyada tahliye talep etmeyin' dedim. Beş aydır yatıyorum. Yeter ki benimle yatan personelim çıksın. Emir vermişim onlar yapmış. İşin emrini verenler, bu dosyadan bir şey çıkmayacağını biliyorlar. Okyanus Operasyonu'nda soruşturmanın sahibi savcıdır. Savcı talimatıyla her şey yapılmıştır. Alınan her şeyde savcı talimatı vardır. Dosya kapatılması için tehdit edildim. İki şeye çok şaşırdım. Her şeyi, dinlemeleri sızdırmışım. Fethllahçı Terör Örgütü çok gizliymiş ama herkes herkesin ne yaptığını biliyor."
EMNİYET MÜDÜRÜ HAKKINDA YENİDEN YAKALAMA KARARI
Mahkemeye heyeti, 'Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na yönelik yapılan operasyonda hakkında yakalanma kararı çıkan Okyanus Operasyonu'nun yapıldığı dönemde Konya Emniyet Müdürlüğü görevini yapan emekli emniyet müdürü Salih Tuzcu ile diğer sanıklardan Ali Akın'ın hakkında yeniden yakalama kararı çıkartılmasına ve 15 gün içinde teslim olmaz ve yakalanmazlar ise haklarında kırmızı bültenle arama kararı çıkarılması kararını verdi.
DAVA 9 KASIM'A ERTELENDİ
Heyet, tutuklu Anadolu Atayün ile polis memurları Kerim Doğan ve Yücel Özaşık'ın tutukluluk hallerinin devamına karar verip, mahkemeyi 9 Kasım tarihine erteledi. Sanık Aanadolu Atayün, bir sonraki duruşmada savunmasına kaldığı yerden devam edecek.
"ARAMANIZI İSTİYOR" DEDİ "ARABANIZI İSTİYOR" DİYE TUTANAKLARA GEÇTİLER!
Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen "Paralel Devlet Yapılanması"na ilişkin soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, örgütün, kendilerine engel gördüğü hakim, savcı gibi pek çok yargı mensubunu, isimsiz mektuplarla, kısmi oynamalarla suç unsuru haline getirilen tapelerle saf dışı bırakmak istediği belirtilmişti. Başsavcı Mehmet Fatih Özdemir'in, suç örgütü ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı ifade edilen iddianamede, sırf bu amaçla değişiklik yapılan tapelerden yola çıkılarak soruşturma fezlekesinde; "Liderliğini Nusret Argun'un yaptığı suç örgütünün Konya Cumhuriyet Başsavcılığı ile olan ilişki ve irtibatları" başlığı adı altında bir bölüme yer verildiğine dikkat çekilmişti. Söz konusu tapede, "aramanızı istiyor" ifadesinin "arabanızı istiyor" şeklinde değiştirildiği kaydedilen iddianamede, "Dönemin KOM Şube Müdürü Anadolu Atayün tarafından Adalet Bakanlığına çeşitli tarihlerde gönderilen yazılar, Adalet Bakanlığınca ihbar mahiyetinde kabul edildi. Bazı hakimler ve Özdemir'in de aralarında bulunduğu cumhuriyet savcıları hakkında müfettiş incelemesi yaptırılmış, hiçbir yargı mensubu hakkında ceza soruşturması yapılmamıştır" denilmişti.
------------------------------------------------------------------------------
FETULLAH GÜLEN TERÖR ÖRGÜTÜNE YÖNELİK EN BÜYÜK DAVALARDAN BİRİ
İDDİANAMEDE ŞOK BİLGİLER
Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesince 22 Temmuz 2015 tarihinde kabul edilen 213 sayfalık iddianamede, 74 şüphelinin, "Terör örgütü kurma, yönetme, ruhsatsız silahlar ve mermiler bulundurma ve taşıma, gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapmaya azmettirme, görevi kötüye kullanmaya azmettirme, bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girme ve orada kalma, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık yapmak, görevi kötüye kullanma, iftira, resmi belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek" gibi suçlardan yargılanmaları isteniyor.
ÖRGÜTÜN KURULUŞU
İddianamenin, "Terör örgütünün kuruluşu, amacı, stratejisi, yapılanması ve faaliyetleri" bölümünde, 1970'li yıllara kadar Yeni Asya Grubu içerisinde yer alan Fetullah Gülen'in bu tarihten sonra İzmir Kestanepazarı Kur'an Kursunda görev yaptığı dönemde çevresinde bulunan arkadaşları ile dini motifleri de kullanmak suretiyle örgütün çekirdek kadrosunu oluşturarak, müstakil hareket etmeye başladığı belirtildi.
Gülen'in, faaliyetlerini daha ziyade 13-18 yaş grubundaki öğrenci ve genç kesim üzerinde yoğunlaştırarak, teyp/video kasetlerine çekilen vaaz ve konuşmaları, sohbet toplantıları ve özellikle yaz kamplarında görüşlerini ulaştırdığı sempatizan grubu ile kendi adı ile anılan örgütü kurduğu vurgulanan iddianamede, örgütün özellikle 1990'lı yılların başından itibaren yurtdışına da açılmaya başlayıp, zaman içerisinde pek çok ülkede faaliyet gösterir hale geldiği ifade edildi.
ÖRGÜTÜN AMACI
Örgütün, "görünen" ve "örtülü" iki temel amacı olduğu kaydedilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Kuruluş yıllarından itibaren toplumun dini duygularını suistimal ederek 'himmet' adı altında topladığı finans ile yurtiçi ve yurtdışında faaliyete geçirdiği eğitim müesseseleri üzerinden, amaç ve ilkeleri doğrultusunda yetiştirdiği öğrencilerini, elde ettiği finans ve siyasi gücünü, örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanan Fetullah Gülen'in görünen ve örtülü iki temel amacı bulunmaktadır. Örgüt tabanına 'ilay-ı kelimetullah' gayesi ile hareket edildiği, Türkiye ve Türk coğrafyası başta olmak üzere ahlaklı toplum yetiştirme arzusunda olduğu vurgusu yapılmakta ise de asıl amacın; Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek, aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük, etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelmek olduğu anlaşılmıştır."
TERÖRİST ÖRGÜTLENME TAKTİKLERİNİ KULLANDI
Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca, "Paralel Devlet Yapılanması" iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, örgütün lider merkezli bir yapıya sahip olduğu, örgütlenmenin gizlilik, hiyerarşik yapılanma, özel haberleşme ve kod adı kullanma gibi özellikleri ile yasa dışı terörist örgütlenme taktiklerini kullandığı belirtildi.
İddianamenin "Örgütün Stratejisi" bölümünde, Fetullah Gülen'in ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını teşhis ettiği, bu nedenle mevcut sistemi yıkmak yerine, devlet modeline uygun bir örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı amaçladığı bildirildi.
Bu nedenle tüm devlet organlarında, yerel yönetimlerde ve sivil sektörde örgütlenilmesinin amaç edinildiği, ileride devlet yönetimini kontrol altına alabilmek için kısa vadede tüm kadrolara kendi mensuplarının getirilmesi veya bu kadroları işgal edenlerin kendisine bağlanmasının hedeflendiği ifade edilen iddianamede, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETO/PDY) tabanında bulunan insanları istismar ederek kaynak ve meşruiyet devşirme, bünyesindeki vakıf, okul ve dershaneler marifeti ile ideolojisi doğrultusunda yetiştirilecek insan gücü elde etme, devlet modeline uygun bir paralel örgütlenme ile gizlice başta siyaset, mülkiye, adliye, maliye, askeriye, emniyet ve eğitim olmak üzere devleti ele geçirme, devlet dışında kendisine bağlı bir ekonomik sistem kurmayı hedeflediği kaydedildi.
İddianamede, ele geçirilen dijital materyallerdeki örgüt talimat ve notlarında, "Bekar listesi ve cv'ler perşembeye kadar toplanacak", "Son 1 yılda evlenenler, kim kiminle evlendi? Nedir?", "Vazifeli biri gelip hassas biri ile evlendirebilirler" şeklindeki örgüt talimatlarından, örgütün üyelerinin evliliklerine müdahil olduğu ve böylece hem örgüte bağlılığı arttırıp hem de insan gücü elde etme stratejisi izlediği vurgulanarak, şu ifadelere yer verildi:
"Yine aynı materyallerde; 'Hukukçu mvekillerinin bilgilerini vrm. Gelecek topl (toplantıda) getirecekler', 'Mehmet Şimşek perşembe vekil bilgilerini getirecek', 'Cmk 250 ilgili (özel mahkemeler) devam etmeli tahşidatı yapılmalı', 'Kamu av (avukatlar) himmet sistemi, bekarlar yüzde 20 evliler yüzde 5 çift maaş yüzde 10', 'Av ların sınava girme meselesi yaş 45 çıkmış 5lik varsa ve av yapmak istemiyorsa yönlendirelim', 'Barolarda yapılan bölgesel çalışmalar haberdar edelim', 'İzmir Br (barosu) Cmk 250nin kaldırılması için 15-16-17 nisanda davet düzenleyecek. Engelle', 'Br (baro) yönetimlerdeki değerlendirmelerini sağlıklı bir daha gözden geçirme', 'Barolarda AB projesi yapan birimler var alt yapı çalışması yapma' şeklinde örgütsel talimatların bulunduğu, bu talimatlardan anlaşılacağı üzere örgütün milletvekilleri bilgilerini ele geçirerek siyasete müdahale etmek, bilhassa CMK 250 ile görevli mahkemeler, baro faaliyetleri, avukatlıktan hakimliğe geçiş gibi hususlarda müdahil olarak yargı alanında kadrolaşma, aynı zamanda yargı politikası belirleme amaçlarını güttüğü, kamu görevlilerine 'himmet' adı altında maaşlarının belirli bir kısmını örgüte aktarma zorunluluğunun getirildiği, bu şekilde örgütün kamu görevlileri üzerinde talimat verebilecek kadar etkin olduğu anlaşılmaktadır."
ÖRGÜTÜN YÖNETİM MODELİ
Örgütün lider merkezli bir yapıya sahip olduğunu belirtilen iddianamede, FETÖ/PDY örgütlenmesinin gizlilik, hiyerarşik yapılanma, özel haberleşme ve kod adı kullanma gibi özellikleri ile yasa dışı terörist örgütlenme taktiklerini kullandığı bildirildi.
İddianamede, dini unsurları temel alarak hareket ettiğini iddia eden FETÖ/PDY'nin dini değerleri zamana ve şartlara göre kendi idealleri doğrultusunda yorumlamasının, açık ve şeffaf olmak yerine bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanmasının, yönetim kadrosunun faaliyetleri yurtdışından idare etmesi ve hasımlarını saf dışı etmek için her türlü baskı, şantaj ve yasa dışı yöntemleri kullanmasının, organize olmuş bir örgüt olduğunu ortaya koyan hususlar olduğuna işaret edildi.
ÖRGÜTÜN YAPILANMASI
Fetullah Gülen liderliğindeki örgütün bilinen yasa dışı örgütlerden çok daha sıkı bir hiyerarşik yapılanmasının bulunduğu ifade edilen iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Fetullah Gülen'e doğrudan bağlı; 'Tayin heyeti, istişare kurulu, mollalar grubu ve meclis' olarak adlandırılan birimler yer almakta ve örgüt üst organlar olarak bu birimler tarafından sevk ve idare edilmektedir. Meclis'te alınan kararlar, meclis üyesi olan örgüt mensuplarınca silsile yolu ile en alt birimlere kadar iletilmektedir. Bu talimatlar hiyerarşi içerisinde yer alan dünya imamı, coğrafi bölge imamı, ülke imamı, bölge imamı, il imamı, ilçe imamı, semt imamı, mahalle imamı, ev imamı, ser rehberler, belletmenler, öğrenci ve cemaat mensupları' tarafından gizliliğe, istihbarata ve sır saklamaya özen gösterilerek koşulsuzca yerine getirilmektedir. Ayrıca örgütün mali kaynaklarının ne şekilde kullanılacağını, 'Mütevelli Heyeti' belirlemektedir. Örgüt kurulduğu ilk günden bu yana 'devlet içinde örgütlenme' gayesi ile hareket etmektedir. Bu örgütlenme anlayışı, herhangi bir cemaatin üyelerinin devletin kademelerinde yer almasının ötesinde; devletin yapısı dışında başka bir hiyerarşik düzene göre hareket eden bir yapının varlığını ortaya çıkarmıştır."
ÖRGÜTÜN FAALİYETLERİ
Kuruluş aşamasında, örgütün faaliyetlerinin ağırlıklı olarak legal görünümlü kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla yürütüldüğü, dershaneler, özel kolejler, yurt ve öğrenci evleri ile gençliğe yönelik eğitim faaliyetleri gerçekleştirildiğine dikkatin çekildiği iddianamede, bu dönemde yurtiçinde ve yurtdışında eğitim kurumları vasıtasıyla, çeşitli dallarda ulusal ve uluslararası başarılar elde etmek suretiyle örgüt propagandasının yapıldığı, bu şekilde eğitim kurumlarına halkın rağbet etmesi sağlanarak sempatizan kitlesinin genişletildiği bildirildi.
ÖRGÜTÜN FİNANSAL KAYNAKLARI
Örgütün televizyon, radyo, gazete, dergi gibi iletişim alanındaki faaliyetlere ağırlık verdiği, finansal kaynaklarının ise gruba mensup şirketler, basın-yayın alanında elde edilen gelirler, okul, yurt ve pansiyonlardan istifade eden öğrencilerden alınan paralar, toplanan kurban derileri ve gruba ilgi duyan zengin iş adamlarının destekleri ile örgüte üye olan kişilerden 'himmet' adı altında alınan paralar olarak ortaya çıktığı belirtilen iddianamede, örgütün günümüzde, elindeki ekonomik gücün yanı sıra devletin hassas ve etkili kurumları içerisindeki kadrolarının sağladığı avantajlardan faydalanarak, pek çok operasyonel faaliyetlerde bulunduğu bildirildi.
"Final" soruşturmasının da bu operasyonel faaliyetlerden biri olduğu vurgulanan iddianamede, "Örgütün en önemli hedefinin yasal ve yasadışı dinleme, izleme, raporlarla elde ettiği bilgileri, tehdit/şantaj olarak kullanmak ve Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek, aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük, etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelmek olduğu anlaşılmaktadır" ifadelerine yer verildi.
CEBİR VE ŞİDDET YÖNTEMLERİ KULLANIYOR
Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca, "Paralel Devlet Yapılanması" iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), "devletin ve Cumhuriyet'in varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak, yıkmak veya ele geçirmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla kurulmuş, örgütlü yapıya sahip, cebir ve şiddet yöntemlerini kullanan bir terör örgütü" olduğu belirtildi.
İddianamede, ideolojisi kapsamında örgütün temel hedefinin, şantaj, tehdit ve yasa dışı dinleme gibi faaliyetlerle devlet otoritesini kendi amaçları doğrultusunda baskı altına almak, yönlendirmek, alternatif bir otorite ortaya çıkarmak ve neticede devlet otoritesini ele geçirmek olduğu bildirildi.
FETÖ/PDY'nin, belirlenen amaçlar etrafında insan sayısı olarak üçten fazla kişinin bir araya geldiği, hiyerarşik görev dağılımının yapıldığı, gizliliğin esas alındığı, iş bölümünün, faaliyet alanlarının, sorumlulukların önceden tespit edildiği, eleman ve finansal kaynak temini ile üyelerinin eğitiminin ne şekilde yapılacağı gibi hususların açıkça ortaya konulduğu, iletişimin gizliliğine riayet ederek kod isim ve yemin uygulaması olan, kendine özgü ceza ve ödül sistemi bulunan profesyonel bir örgütlenme olduğu vurgulanan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Fetullah Gülen Örgütü'nün dosya içeriğinden de anlaşılacağı gibi kolluk kuvvetleri ve yargı içerisinde yer alan mensupları tarafından kurgulanmış soruşturmaların sahte ihbar mektupları, yasa dışı dinlemeler, gerçeğe aykırı deliller üzerine inşa edildiği, bu sayede verilen mahkumiyetlerle toplum nezdinde başta yargı olmak üzere kamu kurumlarına duyulan güvenin yok edildiği, kendilerinden olmayanlara karşı yürütülen baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit faaliyetlerinin kolluk kuvvetleri, kamu kurumları ve yargıda görev alan bağlıları yardımıyla gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarının ve il emniyet müdürlüklerinin etkin birimlerinde yapılanan örgütlü yapının, emniyet birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanarak çoğu zaman delil uydurularak, yahut var olan olgular kasten farklı yorumlanarak, hedefte olan kişi ve kurumlar etkisiz hale getirilerek, idari devlet mekanizmasındaki kadroların ele geçirilmesinin amaçlandığı, bu çerçevede kendisini kamuoyuna karşı 'hizmet hareketi' olarak gösteren yapılanmanın cebir, şiddet unsurunu yasal yoldan kullanarak bu hususta talimat verme yetkisine sahip birimlerde yapılanarak amaca engel gördüğü kişi ve kurumları hem kamuoyunda aleyhte algı oluşturularak hem de 'yasal soruşturma ve tahkikat yapılıyor' görünümü altında eylem ve uygulamalarda bulunarak etkisiz hale getirdiği, bu sebeple hiyerarşik örgütlü yapılanma içerisinde olduğu değerlendirilen bu oluşumun manevi cebir ve şiddet unsurlarına sahip olması ve bu şekilde toplum üzerinde baskı, korkutma, yıldırma ve sindirme yöntemleri kullandığı, Yargıtay'ın bazı kararlarında da belirtildiği gibi anayasal düzene karşı işlenen suçlarda manevi cebirin yeterli olacağının öngörüldüğü anlaşıldığından, söz konusu yapılanmanın 3713 sayılı yasanın 1. ve 7. maddelerinde öngörülen terör örgütü olarak vasıflandırılmasının gerektiği anlaşılmıştır."
İddianamede, "FETÖ/PDY isimli yapılanmanın, Terörle Mücadele Kanunu 1. ve 7. maddelerinde yer alan, anayasada belirtilen Cumhuriyet'in niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, devletin ve Cumhuriyet'in varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, devletin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde örgütlü yapıya sahip, cebir ve şiddet yöntemlerini kullanan bir terör örgütü olduğu anlaşılmıştır" ifadelerine yer verildi.
"GÜLEN' İ KÖTÜLEYENİ KAYDA ALIN"
İddianamede 6 mağdur 18 şikayetçi yer alıyor. Haklarında dava açılan 74 şüpheli arasında ise emniyet müdürleri, paralel yapının Konya'daki avukat ve iş adamı yapılanmasının liderlerinin yanı sıra, kamuoyunun çok yakından tanıdığı iki ünlü iş adamı da bulunuyor. Eski emniyet müdürleri Anadolu Atayün, Erol Demirhan, Mehmet Erikoğlu ve Mehmet Salih Tuzcu, paralel yapının Konya'daki yapılanmasının kilit isimlerinden avukat Memduh Oğuz, örgütün Bakırköy imamı Coşkun Şişli, paralel yapının Konya'daki kurumlarından AKTİSAT Başkanı Soner Cesur, örgütün Konya sorumlularından Ali Akın şüpheliler arasında bulunuyor.
'Fatih' kod isimli şüpheli Yalçın Türkmen'in evinden çıkan dokümanlarda örgüt lideri Fetullah Gülen'le ilgili ortamlarda kötü söz söylendiği takdirde kayda alınması ve yetkili kişilere bildirilmesi gerektiği de yer alıyor.
------------------------------------------------------------------------------
SORUŞTURMA NASIL BAŞLADI
Soruşturmanın; Konya'da Okyanus Şirketler Grubu'na 2008 yılında yapılan operasyonlarda gözaltına alınıp yolsuzluk, rüşvet ve çeteden suçlamalarıyla yargılanıp 180 yıl hapis cezası alan Nusret Argun'un "bana kumpas kuruldu" şikâyeti üzerine başlatıldığı ortaya çıkmıştı.
İLK GÖZALTILAR
Soruşturmada ilk gözaltılar 10 Mayıs 2015 tarihinde gerçekleşti. Avukat Memduh Oğuz, 10 Mayıs Pazar günü saat 22.00 civarında yurtdışına ABD'ye çıkış yapmak üzereyken Konya Havalimanında gözaltına alındı. Ardından Oğuz'a ait hukuk bürosunda arama yapıldı. Bilgisayarların hard diskleri kopyalandı. Arama yapıldığı sırada aynı hukuk bürosunda görevli iki avukat ile sekreter de gözaltına alındı. Bu ilk dalga operasyonda çok önemli delillerin elde edilmesi üzerine soruşturma genişletildi.
İKİNCİ GÖZALTILAR: 19 İLDE 66 KİŞİYE GÖZALTI
22 Mayıs günü ise ana gözaltı dalgası yaşandı. 19 ilde eş zamanlı operasyon düzenlendi. 31'i emniyet mensubu olmak üzere 66 kişi için gözaltı kararı çıkarıldı.
PARALEL YAPIYA DİRENEN "OKYANUS GRUBU"NA KUMPAS KURULDU
KONYA Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, 26 Nisan ile 27 Eylül 2008 arasındaki değişik tarihlerde Nusret Argun'un yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Okyanus Şirketler Grubu'na yönelik operasyon yaptı. Afyonkarahisar, Karaman, Kütahya, Eskişehir, Nevşehir, Antalya, Bartın, Kahramanmaraş, Isparta, Adıyaman ile Konya'nın Seydişehir, Akşehir ve Ereğli, Afyonkarahisar'ın Dinar, Bolvadin, Isparta'nın Eğirdir ilçelerinde yapılan operasyonlarda başta Nusret Argun olmak üzere dönemin Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan'ın da aralarında bulunduğu doktor, avukat ve gazetecinin yanı sıra birçok meslekten 234 kişi gözaltına alındı. Tıbbi malzeme ticareti, temizlik ve güvenlik hizmeti, yemek servisi, turizm ve inşaat sektörleriyle doğalgaz dağıtımında faaliyet gösteren Okyanus Grubu'nun toplam 130 ihalede devleti yaklaşık 350 milyon lira zarara uğrattığı iddia edildi. 1990'lı yılların başında Tıp Fakültesi kampusunda fotokopi çeken, ardından ticarette basamakları hızla tırmanan Nusret Argun, önemli varlığı bulunan Okyanus Şirketler Grubu'nun sahibi olmuştu. 'Örgüt kurmak, özel belgede sahtecilik, soruşturmanın gizliliğini ihlal, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet vermek' suçlarından tutuklanan ve Adana 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Okyanus Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nusret Argun, 73 ayrı suçtan toplam 180 yıl 4 ay 15 gün, tutuksuz yargılanan Selçuk Üniversitesi'nin eski Rektörü Süleyman Okudan ise 3 ayrı suçtan toplam 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Şirket avukatlarından İlker Turdan'a da 42 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verildi. 114 sanık ise 1 ile 42 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldı, 117 kişi de beraat etti. 66 ay tutuklu kalan işadamı Nusret Argun özel yetkili mahkemelerle ilgili kanun değişikliğinin ardından geçen yıl serbest bırakıldı. Serbest bırakılmasının ardından kendisine yönelik yapılan operasyonun paralel yapının bir kumpası olduğunu ileri sürerek, o dönem operasyonu gerçekleştiren sorumlular hakkından suç duyurusunda bulundu.
------------------------------------------------------------------------------
HİMMETİ REDDEDEN OKYANUS GRUBUNA OPERASYON
İşadamlarından 'Himmet' parası toplayan örgütün, emniyet güçleri tarafından da bazı işadamların sindirilmeye çalışıldığı öne sürüldü. Bu kapsamda 2008 yılında örgütün himmet parası talebini reddeden Okyanus Şirketler Grubu'na yönelik operasyon yapıldığı belirtildi. Okyanus Grubu'nun toplam 130 ihalede devleti yaklaşık 350 milyon lira zarara uğrattığı iddiasıyla yapılan operasyonda tutuklanan Okyanus Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nusret Argun, 73 ayrı suçtan toplam 180 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Şikayetçiler arasında Nusret Argun da bulunuyor.
ESKİ EMNİYET MÜDÜRÜ DE YARGILANACAK
Yargılanacak 31 emniyet mensubu arasında Okyanus Operasyonunun yapıldığı yıllarda Konya Emniyet Müdürü olan emekli Mehmet Salih Tuzcu da yer alıyor. 'Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Görevi Kötüye Kullanma, Gizliliğin İhlali' suçlamalarından yargılanacak Tuzcu'nun kamuoyunda prestij kazanma adına Konyalı iş adamlarından emniyete araç alım konusunda yardım talebinde bulunduğu, bu talebinin Nusret Argun tarafından kabul görmediği, yine Konyaspor'a otobüs alımı için talepte bulunduğu, bu talebinin de Argun tarafından kabul görmediği, bunun üzerine Argun sindirmeye ve kamuoyuna zedelemeye yönelik çalışmalar yaptığı belirtildi. Tuzcu'nun emekli olduktan sonra da Okyanus Operasyonu'nun diğer dalgalarını yönettiği ileri sürüldü.
BAŞSAVCI: BENİ SİNDİRME YOLUNA GİTTİLER
Soruşturma kapsamında 2004-2008 yılları arasında Konya Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yapan Mehmet Fatih Özdemir'in de ifadesine başvurulduğu ortaya çıktı. Bilgi sahibi olarak ifadesine başvurulan Savcı Özdemir, Okyanus Operasyonu döneminden bahsederek, "Operasyonun her aşamasında yani başından bu yana nereden atıldığı, kimin attığı belli olmayan hakkımda 20'ye yakın ihbar mektubu vardır, bu ihbar mektuplarının ilk zamanlar kimin attığı ve ne amaçla atıldığı konusunda aklım almaz iken, soruşturmanın son zamanlarında bu mektupların KOM Şubesi görevlileri tarafından yazılarak atıldığını hissettim. Amaçları beni bu soruşturmaya dahil etmek, kendi amaçları doğrultusunda hareket ederek beni sindirme yoluna gitmişlerdir" dedi.
OTELLER ZİNCİRİ BULUNAN ÜNLÜ İŞADAMI DA YARGILANACAK
Yargılanacak 74 kişi arasında 'Terör örgütüne yardım etme' suçundan oteller zinciri sahibi ünlü işadamı Fettah Tamince de bulunuyor. Tamince'nin yargılanacağı konu ise Mevlana Üniversitesi olarak eğitim veren binanın devriyle ilgili. Selçuk Üniversitesi'ne ait arazi, 1999 yılında 5 yıldızlı uygulama oteli üniteleri yapılıp işletilmek üzere yapılan ihale sonrası SEROT Turizm ve Otelcilik A.Ş.'ye 49 yıllığına kiralandı. Kiralanan araziye yapılan binada Hilton Otel ve Masera Alışveriş Merkezi adı altında hizmet vermeye başladı. Firma, devir hakkını 2005 yılında Ekopark Turizm firmasına devretti. Otel Rixos adı altında hizmet verirken, alışveriş merkezi binası kapatılıp 2048 yılına kadar Gevher Sultan Eğitim Araştırma Kültür ve Sağlık Vakfı'na kiralandı. Vakıfta, 2009 yılında binaya Mevlana Üniversitesi'ni kurdu. Selçuk Üniversitesi'nin itirazı üzerine yerel mahkeme Vakfı halkı buldu. Yargıtay 13'üncü Hukuk Dairesi de 2010 yılında yerel mahkemenin kararını onadı.
ÖNEMLİ İSİMLER
Yargılanacak önemli isimlerden bazıları şunlar: Eski YÖK Başkan Vekili ve halen Selçuk Üniversitesi İktisadı ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi olan Prof. Dr. Şaban Çalış, Mevlana Üniversitesi'nin kurucu rektörü Prof. Dr. Bahattin Adam, Avukat Mehduh Oğuz, 2008 yılında Okyanus Şirketler Grubu'na yönelik yapılan operasyonda Konya'da Emniyet Müdürü olan emekli Salih Tuzcu, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürlüğünü yapan Polis Başmüfettişliğinden ihraç edilen 1'inci sınıf Emniyet Müdürü Anadolu Atayün, o dönem Asayiş Şube Müdürlüğü yapan Bingöl eski Emniyet Müdürü Ercan Taştekin, işadamı Fettah Tamince, Aktif İşadamları ve Sanayiciler Derneği Başkanı (AKTİSAD) Soner Cesur.
------------------------------------------------------------------------------
HİZMETİN HUKUK BÜROLARI
Sanıklar arasında yer alan ve davanın başlamasına kendisine yönelik ilk operasyonla neden olan eski PFDK Üyesi Avukat Memduh Oğuz'un yurt çapında kurduğu çok sayıda hukuk bürosu vasıtasıyla paralel yapıya mensup işadamlarının davalarını kapattırdığı ve bu yöntemle himmet topladığı belirlendi. Soruşturmada örgütün finans ve avukat yapılanmasına ilişkin önemli deliller elde edildi. Soruşturma kapsamında ABD'ye gitmek üzere bulunduğu havalimanında gözaltına alınan ve tutuklanan Oğuz'un da bu yapılanmanın organizatörlerinden biri olduğu iddia edildi.
PARAVAN HUKUK BÜROLARI
Emniyet tahkikatını Konya Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nin yürüttüğü soruşturmada, Oğuz'un yurt çapında paravan hukuk büroları kurduğu ortaya çıktı. Bu hukuk büroları aracılığıyla kendisine ulaşan iş adamları hakkında açılan dosyaları kapattırdığı belirtilen Oğuz'un bu yöntemle örgüt lehine himmet toplayarak ABD'deki bir hesaba yönlendirdiği tespit edildi. Bu yöntemle elde edilen paranın büyük bir meblağ olduğu da iddialar arasında. İddiaları doğrulayan adli kaynaklar, bir avukatın gözaltına alınmasına yetecek kadar delile ulaşıldığını kaydediyor.
DHKP-C İLE AYNI YÖNTEM
Terör örgütü DHKP-C'nin de buna benzer bir avukat yapılanması bulunuyor. DHKP-C'nin de, davalarını takip etmek, militanlar hakkında raporları yurt dışına göndermek ve bağışları organize etmek amacıyla hukuk büroları kurduğu daha önce örgüt elemanları hakkında hazırlanan iddianamelere yansıdı. Paralel yapının kurduğu bu ağın, DHKP-C yapılanmasıyla benzerlik taşıması ise dikkat çekici bulundu. Paralel yapıya yakın iş adamlarının dosyalarını kapattırarak örgüte menfaat temin etmekle suçlanan Oğuz'un Konya, Bursa, Antalya, Nevşehir ve Kütahya'nın da aralarında bulunduğu 10 ilde hukuk bürosu bulunduğu ve bu bürolarda 100'ün üzerinde avukatın çalıştığı belirlendi. Gülen Cemaati'ne yakınlığıyla bilinen Mevlana Üniversitesi'nin mütevelli heyetinde yer alan Oğuz'un adı, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın da tutuklandığı Futbolda Şike soruşturması sürecinde sıklıkla geçiyordu. Oğuz o dönem PFDK üyesiydi. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Konya Paralel Yapı iddianamesine ulaşmak için tıklayın
Paralel yapı-22 Mayıs (2015) 'Konya Yapılanması' soruşturması manşetlerimiz
(17 Ekim 2015, 22:55), son güncel.: (19 Ekim 2015, 23:12)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: