Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, 'Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çalışma ofisine başbakanlığı döneminde dinleme cihazı konulmasına ilişkin 11 sanık hakkında hazırlanan yeni iddianamede, Başbakan'ın oturduğu yerlere dinleme cihazı yerleştirip dinlenmesinin, 'Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) bilgisi ve iştiraki olmadan yapılamayacağı' öne sürüldü.
12.10.2015 16:45 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çalışma ofislerine Başbakanlığı döneminde dinleme cihazı konulmasına ilişkin "örgüt" suçu kapsamında yürütülen soruşturmayı tamamladı.
Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianame, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
İddianamede, eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve BİLGEM Başkanı Hasan Palaz, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürü Ali Özdoğan, dönemin Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amiri Emniyet Amiri Serhat Demir, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdür Yardımcısı Sedat Zavar, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görevli Komiser Yardımcısı Enes Çiğci, suç tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru İlker Usta, suç tarihinde Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığında görevli Emniyet Müdürü Ahmet Türer, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak, Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği görevlilerinden Hasan Akın, dinleme cihazına ilişkin rapor hazırlayan Hamza Turhan, Gökhan Vıcıl "şüpheli" olarak yer aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise iddianamede "müşteki" olarak gösterildi.
İddianamede, şüphelilerin "Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)" üyesi oldukları öne sürüldü.
Şüphelilerden Zavar, Özdoğan ve Palaz'ın "silahlı terör örgütü yönetmek", diğer sanıkların "silahlı terör örgütüne üye olmak", sanık Akın'ın ise üyeliğin yanı sıra "askeri ve siyasi casusluk" suçundan cezalandırılması talep ediliyor.
İddianame, mahkemede değerlendirme aşamasında bulunuyor. Mahkemenin, iddianame ve eklerinde eksik bulmaması halinde iddianameyi 15 gün içinde kabul etmesi gerekiyor. Şüpheliler, iddianamenin kabulü halinde yargılanmaya başlanacak.
İLK DAVADA ÖRGÜT KISMI AYRILMIŞTI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bir kısmı son iddianamede de "şüpheli" olarak gösterilen 13 kişi hakkında, Erdoğan'ın çalışma ofislerine dinleme cihazı konulmasına ilişkin "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme", "haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek", "kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek" suçlarından dava açmıştı.
İddianamede, şüphelilerin bu suçu örgütlü olarak gerçekleştirdikleri ifade edilmiş, bu eylemleri "hangi örgüt adına yaptıkları"nın tespit edilemediği bildirilmiş ve "suç örgütü"ne ilişkin soruşturmanın ayrılarak, devam ettiği aktarılmıştı.
Dava da Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüş, yargılama sonucunda sanıklardan Sedat Zavar ve İlker Usta "devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek"ten 6'şar yıl, "haberleşmenin gizliliğini ihlal"den de 1 yıl 6'şar ay olmak üzere 7 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
Mahkeme, 8 sanığın beraatine, yakalanamayan 3'ünün de dosyasının ayrılmasına karar vermişti.
GÜLEN'İN DİNLEMEYE ÖZEL MERAKI VAR
İddianamede, örgütlenmenin organize şekilde usulsüz dinlemeyi eskiden beri alışkanlık haline getirdiği, örgütü yöneten Gülen'in, kişisel sırları öğrenmeye özel merakı bulunduğu bildirildi.
Gülen'in, "en yakınındaki kişiler dahil herkesi dinletip, özel bilgiler elde ederek bunları zamanı geldikçe kullandığı" aktarılan iddianamede, "örgüt yöneticisinin bu zafiyetinin örgüt üyelerince de taklit edildiği" belirtildi.
İddianamede, örgütün amacını gerçekleştirmek için usulsüz dinlemeleri, kişilerin mahrem sırlarını öğrenip şantajda kullandığına yer verildi.
Örgütün bunu genel, mutat uygulama olarak yıllardır gerçekleştirdiğine işaret edilen iddianamede, devletin istihbari veya adli dinleme yapan birimlerinin suçların işlendiği tarihlerde bu yapının emrinde olduğu vurgulandı.
"FETÖ'nün dönemin Başbakan'ı (Erdoğan) dinlemek ve alacağı kararlarda etkili olmak, elde ettiği bilgileri dini görünümlü örgüt yararına kullanmak, yabancı ülkelere dinleme kayıtlarını vererek örgütün lehine kazanç sağlamak istediği" kaydedilen iddianamede, bu maksatla örgütün iktidardan uzaklaştırmak istediği Erdoğan'ı gizlice dinlemeyi kararlaştırdığı görüşüne yer verildi.
Bu amaçla Erdoğan'ın ikametgahlarına dinleme cihazı konulduğu hatırlatılan iddianamede, casusluk olayının ortaya çıkarılması üzerine örgütün amacından vazgeçmeyip diğer planını devreye soktuğu, örgüt üyelerinin o dönemde başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile devletin üst düzey yöneticilerinin kriptolu telefonlarını 2013'te Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) üzerinden dinledikleri aktarıldı.
-"Bilgisi ve iştiraki olmadan"-
Şüphelilerin, Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı, MİT ve TÜBİTAK arasında organize yapılanma oluşturduğu belirtilen iddianamede şunlara yer verildi:
"Mensubunun çokluğu, gizli hareket edebilme kabiliyeti ve dinleme kapasitesine göre yalnızca Fetullah Gülen'in kurumlar içerisindeki örgütlenmesinin böyle bir yapılanmayı oluşturup bu işi başarabileceği, devlet ve değişik kurumlarda en geniş ve en organize yapının bu örgütlenme olduğu, bu örgütlenmenin bilgisi ve iştiraki olmadan Başbakan'ın oturduğu yerlere dinleme cihazı yerleştirip dinlenmesinin imkansız olduğu, Türkiye'deki hiçbir örgütün ve yabancı hiçbir ülkenin bu yapının iştiraki ve iş birliği olmadan olayın genel gelişimine göre dinleme cihazı yerleştirip Başbakan'ın dinlenmesine imkan ve ihtimal bulunmadığı anlaşılmaktadır."
-"Yerli iş birlikçi olarak kullanıldılar"-
Şüphelilerin, Erdoğan'ı dinleyip, konuşmalarını kaydetmelerinin çıkarlarına olmadığı ifade edilen iddianamede, bu işi gerçekleştirmenin kişisel çıkardan ziyade örgütlü yapının ve hizmet ettikleri istihbarat birimlerinin çıkarını korumayı ve yönlendirmeyi esas aldığı kaydedildi.
İddianamede, kişisel çıkar için organize ve örgütlü hareket edilmesinin mümkün olmadığı, suçun işlendiği tarihlerde yabancı ülkeler ve Fetullahçı yapılanmanın Türkiye'deki çıkarlarıyla ilgili dinleme olayını göze alıp gerçekleştirmesinin mümkün olduğu belirtilerek, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Bu casusluk olayında hizmet hareketi mensubu Fetullahçı Terör Örgütü'nün üyeleri, şüphelilerin yerli iş birlikçi olarak kullanıldığı, buna göre dinlemeyle elde edilen bilgilerin ABD'de yaşayan şüpheli Hasan Akın'a aktarıldığı, onun da örgüt merkezine ulaştırdığı, örgüt merkezinin bu bilgileri ABD'de nereye verdiği ve karşılığında ne aldığının da olayın gelişiminden net olarak anlaşılabildiği..."
"Devletin, bu örgüte o tarihte çok güvendiği, ihanet etmeyecekleri varsayımıyla Emniyet Genel Müdürlüğünün birçok biriminin hizmet hareketi emrine terk edildiği" savunulan iddianamede, istihbarat, organize ve terör gibi kritik emniyet birimlerinde FETÖ üyesi olmayan kimsenin çalışmasına izin verilmediği bildirildi.
O günlerde bu yapı üyesi dışında hiç kimsenin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinde çalıştırılmadığı vurgulanan iddianamede, "17-25 Aralık 2013 ihanet girişimleri sonrası bu durumun defalarca dile getirildiği, Fetullahçı ekibin istihbarattan tasfiyesinin devletin istihbarat sağlamasında zafiyet oluşturduğunu örgütün basın yayın organlarının da ifade ettiği ve bu şekilde, olay tarihinde örgütün istihbarat birimini kontrol altında tuttuklarını kabul ve ikrar ettikleri" öne sürüldü.
Şüphelilerin işlediği olaydan sonra haziran 2014'te yakalandıkları anımsatılan iddianamede, "tutuklamaya sevk ve soruşturmanın her aşamasında FETÖ'nün şüphelileri sahiplendiği, basın-yayın üzerinden bu kişilerin masum olduğuna dair algı operasyonu yürüttükleri, şüphelileri suçsuz göstermek için ellerinden geleni yaptıkları" aktarıldı.
İddianamede, bu yolla FETÖ'nün casusluk olayı ile ilişkilendirilmesinin engellenmeye çalışıldığı ifade edildi.
-Askeri ve siyasi casusluk-
İddianamenin, "askeri ve siyasi casusluk" kısmında ise siyasi ve askeri casusluğun tanımı yapılarak, şunlar kaydedildi:
"Gizli kalması lazım gelen malumata 'sır' dendiği, mevzunun mahiyetinin onun sır olup olmadığını tayin ettiği, bir ülkenin Başbakanı'nın çalışma odasının bir aydan fazla uzunca bir süre dinlenmesinin sırrın elde edilmesi için yeterli bir süre olduğu, devletin iç ve dış güvenliği, siyasal yararları, askeri birimlere verilen emirleri, yabancı devlet ve hükümet başkanları ile yapılan konuşmaları, devletin her türlü iç ve dış politikası ile ilgili görüşmeleri, çalışma odası ve çevresindeki bütün konuşma, sohbet ve telefonları dinlemek olayının bu bilgilere göre siyasi ve askeri casusluk suçunu oluşturduğu, suçun bütün unsurlarıyla gerçekleştiği anlaşılmıştır."
-"Ülkelerine ihanet ettikleri açık seçik anlaşılmakta"-
Daha önce Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan, haklarında mahkumiyet kararı verilen ve davası ayrılanlar ile çeşitli nedenlerle mahkumiyet hükmü kurulamayan şüphelilerin ortak özelliğinin "FETÖ üyeliği" olduğu savunulan iddianamede, şunlar bildirildi:
"Bu ortak özelliği taşıyan şüphelilerin, örgütün hedefi ve genel amaçlarına yönelik bu suçu işledikleri ve örgütün bir üyesi olarak ABD'de bu ülkedeki örgüt yöneticilerinden emir alarak uyguladıkları, aralarında örgütlü bir bağ bulunduğu, genel olarak bu örgüt mensuplarının yönetici veya abilerinin emrini ilahi bir buyruk gibi kabul ederek uyguladıkları, Fetullah Gülen ve örgüt yöneticisinden gelen emirleri uygulamayı imani bir gereklilik sayan örgüt üyelerinin dinleme cihazlarını örgüt adına yerleştirip bir süre siyasi casusluk maksadıyla Başbakan'ı dinledikleri, ülkelerine ihanet ettikleri açık seçik anlaşılmaktadır." (Star)
-Köstebek tartışması Washington'a uzandı-
Böcek iddianamesinde önemli ayrıntılar yer alıyor. Dinleme emrinin Fetullah Gülen'in Pensilvanya'da yaşadığı merkezden verildiği öne sürüldü. 28 Eylül 2015'te tamamlanan iddianamede, zanlı polisler ile Gülen'in Pensilvanya'daki yardımcıları arasındaki bağlantıyı ise halen Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği'nde başkâtiplik görevini yürüten Hasan Akın'ın (40) sağladığı belirtildi.
Hürriyet Gazetesi'nin aktardığı detaylara göre; Akın, devlet memuru olduğu gerekçesiyle iddialar karşısında yorum yapmayacağını ve gerekli görülürse yetkili makamların bu konuda bir açıklamada bulunacağını söyledi. Washington Büyükelçiliği yetkilileri ise hukuki sürecin devam ettiğini belirtip açıklamada bulunmadı.
TALİMATI AKIN VERDİ
Savcı Serdar Coşkun, iddianamede, Akın'ın ‘Fetullahçı Paralel Yapı'nın bir kurumu olan Feza Özel Eğitim Ticaret Sanayi AŞ'de bir süre çalıştığını, şüphelilerden Sedat Zavar ve Serhat Demir'i tanıdığını, Erdoğan'ın ofisine böcek yerleştirilmesi talimatını verdiğini belirtti. Savcı, Akın'ın daha önce Serhat Demir'e spor hocalığı yaptığını ve Başbakanlık Koruma Dairesi'nde görevlendirilmesini sağladığını da vurguladı.
BÜYÜKELÇİ'NİN EN YAKINI
Savcı Coşkun'a göre Akın, merkezin talimatını şüphelilere ulaştırdı, bu talimat gereğince dinleme cihazları satın alındı ve Başbakan dinlendi. Dinleme süresince de şüpheliler Serhat Demir ve Sedat Zavar ile cep telefonu irtibatını sürdürdü, dinlemelerle ilgili bilgiler aldı. İddianamede ‘Hasan Akın'ın örgüt merkezinden Türkiye'den gelen örgüt üyelerine emir aktararak örgüt içerisinde fiilen yer aldığı, şüphelilerin işlediği siyasi ve askeri casusluk yapmak suçuna da iştirak ettiği' de belirtiliyor. Bu nedenle de TCK'nın 328/1 fıkrası gereğince cezalandırılması talep ediliyor. Olayın başka bir çarpıcı yanı ise 11 sanıklı iddianamenin 9'uncu sıradaki zanlısı Akın'ın, Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç'ın en yakınındaki isimlerden olması.
Akın hakkında ‘Böcek' olayındaki zanlı polislerle irtibatlı olduğu iddiaları ise ilk olarak şubat ayında ortaya atılmıştı. Ancak Akın iddiaları reddetmişti. Akın gibi kendisi de Samsunlu olan Büyükelçi Kılıç'ın çevresindekilere konuyu araştırdığını söyleyip “Bir sıkıntı yok” dediği öne sürülmüştü. Şimdi Akın'ın dinleme olayındaki kilit isim olduğunun iddia edilmesi, Büyükelçilik'te şaşkınlıkla karşılandı. Akın'ı öne çıkaran özelliği ise Çin kökenli dövüş sanatı Wing Tsun ustalığı. Akın'ın zanlı polislerle ilişkisi de bu spor nedeniyle oldu. Akın'ın avukatı Muharrem Şentürk, geçen şubat ayında İBDA-C'nin yayın organı Furkan Haber'e yolladığı tekzip mesajında, “Müvekkilim, haberde adı geçen Serhat Demir'in sadece bu spor dalındaki hocasıdır” diyerek bu bağlantıyı kabul etmişti. Şentürk, telefon görüşmeleri için ise “Müvekkilim, Serhat Demir'le sporla alakalı görüşmüştür” demişti.
DÖVÜŞ SEMİNERİ DÜZENLİYOR
Akın'ın internette de birçok dövüş videosu bulunuyor ve şimdi Atılım adıyla hem ABD'de hem de Türkiye'de dövüş seminerleri düzenliyor. Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde Başbakanlık Protokol Şube Müdürlüğü'nde de görev alan 4 çocuk babası Akın, 19 Mayıs Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği mezunu. George Mason Üniversitesi'nde birçok Türk'ün yazıldığı İhtilaf Analizi ve Çözümü Okulu'nda yüksek lisans yaptı. Daha önce görev yaptığı diğer ülkeler Rusya ve Sudan. (Hürriyet)
OLAYI ALİ ÖZDOĞAN ORGANİZE ETTİ
İddianamede, şüphelilerin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağı tek tek ortaya konuldu. ABD'den aldığı talimat üzerine FETÖ adına böcek yerleştirme olayını şüphelilerden Ali Özdoğan'ın organize ettiği belirtilen iddianamede, böceklerin yerleştirildiği sözde arama-tarama faaliyetlerinin Sedat Zavar tarafından koordine edildiği kaydedildi. ODTÜ Elektrik-Elektronik mezunu Enes Çiğci'nin FETÖ'nün talimatı ile polis olduğuna dikkat çekilen iddianamede, ABD'den yönetilen FETÖ'nün Türkiye devletini hedef seçerek anayasal düzenini değiştirip devleti bir cemaat devletine dönüştürmek için çalıştığı belirtildi.
ANAYASAL GEREKLİLİK
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde 24 Kasım 2011'de Resmi Konut, 25 Kasım 2011 tarihinde de Keçiören ikametteki çalışma ofislerine böcek yerleştirilmesiyle ilgili hazırladığı örgüt iddianamesinin ayrıntıları çıkmaya devam ediyor. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından paralel yapılanmanın mücadele edilmesi gereken bir terör örgütü olarak nitelendirildiğine yer verilen iddianamede, devletin bütün kurumlarına bu örgütle mücadele etmelerinin anayasal bir gereklilik olarak tavsiye edildiğine dikkat çekildi. Gülen tarafından yönetilen FETÖ'nün Türkiye devletini hedef seçerek anayasal düzenini değiştirip cemaat devletine dönüştürmek için çeşitli denemelerde bulunduğuna yer verilen iddianamede, örgütün bu amacı gerçekleştiremediğini, bu nedenle de Türkiye devletine hasım olarak dış ülkelerdeki faaliyetlerini arttırdığına işaret edildi. İddianamede, FETÖ'nün her yerde olmak adına terör örgütleriyle irtibat kurduğu ifade edilerek, bu örgütün Türkiye Cumhuriyeti yerine bir cemaat devleti kurmaya yönelik eylemlerinin müstakil genel bir soruşturma konusu yapılarak soruşturulduğu, bu soruşturmanın da onun bir parçası olduğu vurgulandı.
OLAYI ORGANİZE ETTİ
İddianamede, şüphelilerin FETÖ ile ilişkileri de ortaya kondu. Buna göre, İstihbarat Daire Başkanlığı (İDB) Teknik Şubesi eski Müdürü Ali Özdoğan'ın yurtdışından aldığı talimata uyarak FETÖ adına Erdoğan'ın çalışma ofislerine böcek konulması olayını organize eden kişi olduğu vurgulandı. Özdoğan'ın adı iddianamede örgüt yöneticisi olarak geçti. İddianamede, şüphelilerden İDB Teknik Şubesi eski Müdür Yardımcısı Sedat Zavar, Fetullahçı örgütlenmenin emniyet mahrem hizmetler illegal yapılanmasında sorumlu düzeyde görevler aldı. İddianamede, Zavar'ın örgüt yöneticisi olduğu belirtildi.
Fotoğraf: İlker Usta-Ali Özdoğan
Fotoğraf: Sedat Zavar-Ali Özdoğan
TÜBİTAK İMAMI
Fetullah Gülen'in TÜBİTAK'a özel önem verdiği belirtilen iddianamede, örgütün kurum başkanı ve kurumdaki bilim adamlarının 2011 yılında tasfiye edilerek kurumun ele geçirildiği vurgulandı. Kurumun imamının ise Hasan Palaz olduğu belirtilen iddianamede, şüpheli olarak yer alan dönemin İDB Ömer Altıparmak'ın FETÖ'nün gizli ödeneğini yönettiği ve böceklerin ücretini ödediği buradan ifade edildi.
Paralel yapı-Başbakanın ofisindeki böcek olayı ve soruşturması manşetlerimiz
(12 Ekim 2015, 16:45)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: