Emniyet ve MİT, mahkemeye gönderdiği yazıyla paralel örgütün 'Tahşiye Grubu El Kaide ile irtibatlıydı' iddiasını boşa çıkardı. Yazılarda grubun terör örgütü olduğuna dair, İstihbarat Dairesi, Bakanlar Kurulu ve uluslararası kurumların kararlarında her hangi bir kayda rastlanmadığı belirtildi. Ancak paralel medya inanılmaz şekilde yazıların bir bölümünü gizledi ve bu kurumlar sanki Tahşiye grubunun terör örgütü olduğunu mahkemeye bildirdi iddiasını ortaya attı. Belki tek başına bu örnek dahi paralel medyanın habercilik anlayışıyla değil adeta 'örgütsel' dayanışmayla haber yaptığı şüphesini güçlendiriyor.
12.10.2015 13:51 Emniyet ve MİT, Tahşiye Grubu davasına bakan mahkemeye gönderdiği yazılarda paralel örgütün "Tahşiye Grubu, terör örgütü ElKaide ile irtibatlıydı" iddiasını boşa çıkardı. Yazılarda grubun terör örgütü olduğuna dair her hangi bir kayıt ve istihbari bilgiye rastlanmadığı belirtildi.
EMNİYET YAZISI
Yenişafak'ın haberine göre; İstihbarat Daire Başkanlığı, mahkemeye gönderdiği yazıyla paralel örgütün ‘Tahşiye Grubu El Kaide ile irtibatlıydı’ iftirasını boşa çıkardı. Yazıda grubun terör örgütü olduğuna dair, İstihbarat Dairesi, Bakanlar Kurulu ve uluslararası kurumların kararlarında her hangi bir kayda rastlanmadığı belirtildi.
Bugün Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek Tahşiye Grubu davasında önemli bir gelişme yaşandı. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın, Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıyla Tahşiye grubuna yönelik paralel kumpas kurulduğu belgelendi. FETÖ lideri Fetullah Gülen'in Pensilvanya'dan verdiği talimat sonrasında Emniyet ve yargı içindeki paralel yapının terör örgütü yaftasıyla tutuklayarak yargılattığı Tahşiye grubu için önemli bir gelişme yaşandı.
-İstihbarat araştırdı-
Tahşiye davasının görüldüğü Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğüne bir yazı yazarak Tahşiye grubunun terör örgütü olup olmadığı, her hangi bir terör örgütü ile bağlantısının bulunup bulunmadığına dair rapor istedi. Bunun üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Kenan Daşkın'ın talimatıyla gerekli araştırmalar yapıldı.
-Terör bağlantısına rastlanmadı-
İstihbarat Daire Başkanlığı başta olmak üzere, Terörle Mücadele Daire Başkanlığı, Bakanlar Kurulu kararları ile uluslararası kurumların kayıtlarında herhangi bir kayda rastlanmadı. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Kenan Daşkın imzasıyla Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen cevabi yazıda: "Molla Muhammedciler ve Tahşiyeciler adıyla her hangi bir terör örgütünün kaydına rastlanılmamıştır. Bahse konu grubun El-Kaide, İBDA-C, Hizbullah ile bağlantılı olduğuna dair bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Sonuç olarak belirtilen grubun, terör örgütü olduğuna yönelik İstihbarat Daire Başkanlığı kayıtlarında, Bakanlar Kurulu Kararlarında ve Uluslararası Kurumların kararlarında her hangi bir kayda rastlanılmamıştır" ifadeleri kullanıldı.
-Kumpas olduğu belgelendi-
Mahkemeye gönderilen yazı ile paralel yapının kumpas kurulmadığı iddiasıyla ilgili gündeme getirdiği en büyük argüman olan "Emniyet İstihbarat, Genelkurmay İstihbarat ve MİT'in Tahşiye grubuna ilişkin "terör örgütü" raporları, resmî açıklama ve resmî yazıları" iddiaları da çökertildi. Emekli imam Mehmet Doğan'la birlikte çok sayıda kişi Gülen'in talimatıyla gözaltına alınmış ve terörle ilişkilendirilerek safdışı bırakılmak istenmişti. (Yeni Şafak)
MİT YAZISI
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ardından MİT de, Tahşiye grubunun silahlı terör örgütü olduğuna dair hiçbir istihbari veriye ulaşılmadığını kaydetti.
Star'ın haberine göre; Paralel Yapı’nın en önemli enstrümanlarından biri olan “Tahşiye’’ kumpası çöktü. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nın ardından MİT’te, Tahşiye grubunun hiçbir terör örgütüyle bağı olmadığını belgeledi. Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün gerçekleştirilen Tahşiye davasında duruşmaya tutuksuz sanıklar Hacı Tunay Yaman, Bünyamin Ateş, Mehmet Nuri Turan, Mustafa Kaplan ve Hüseyin Kaymaz ile avukatları katıldı. Mahkeme Başkanı Hakim Enes Sevgi, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na yazılan yazıya 7 Eylül 2015’te cevap verildiğini belirtti. Emniyet Genel Müdürlüğü ile birlikte MİT’ten gelen yazının da mahkemeye ulaştığı belirtildi.
-Emniyetten yazı-
Emniyet’in yazısında, Tahşiye grubunun terör örgütleriyle ilişkisinin tespit edilmediği belirtilerek, ‘’Molla Muhammetçiler ve Tahşiyeciler hakkında herhangi bir terör örgütü kaydına rastlanılmadığının, El Kaide, İBDA-C, Hizbullah gibi terör örgütleriyle bağlantı olduğuna dair herhangi bir bilgi belge bulunmadığının, İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı kaydında ve uluslararası kayıtlarda da herhangi bir kayda rastlanılmadığının bildirildiği’’ ifadelerine yer verildi.
-MİT de teyit etti-
Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndan gelen yazıda da söz konusu grubun terörle ilişkisinin olmadığı kaydedildi. Mahkeme Başkanı, MİT yazısında ‘’Genelde Mehmet Doğan hakkında bilgi verildiği ve İlmi Cihat ve Esername adlı iki kitabın bulunduğu ve Risale-i Nur adlı eserden alıntı yapıldığı, Şuayip Bin Salih olarak ve Bin Ladin’in Mehdi komutanı şeklinde adlandırdığı bir yazının olduğu görüldü’’ bilgisini verdi.
-Olay kumpas-
Sanık Naci Mumcu’nun avukatı Cüneyt Toraman, gelen yazılara ilişkin aleyhe olan hususları kabul etmediğini ifade ederek, ‘’Soruşturmanın genişletilmesi talebimiz yoktur. Esası itibariyle bu soruşturmayı yapan kişilerle ilgili olarak ayrıca iddianame düzenlenmiştir. Bizce dosya karar aşamasındadır. Mahkemece bu durumun değerlendirilerek bir karar verilmesini talep ederiz’’ dedi. Sanık Orhan Özer’in avukatı Ömer Yüzgül de söz alarak, ‘’Resmi kayıtlara göre olayın bir kumpas olduğu anlaşılmaktadır. Karar verilmesini talep ederiz’’ diye konuştu.
DOSYA ESAS MÜTALAA İÇİN SAVCIYA VERİLDİ
8 Ekim'deki duruşmada görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Bilgin Akpınar, dosyaya yazıların bugün (8 Ekim) geldiğini, dosyanın geçirmiş olduğu safahat ve kapsamından dolayı incelemek ve esas hakkında görüşünü bildirmek için kendisine verilmesini talep etti. Mahkeme talebi kabul ederek duruşmayı erteledi. (Star)
-Diğer detaylar-
Yargıtay'ca yetkilendirilen Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi, "Tahşiye" olarak bilinen gruba yönelik 40 sanığın yargılandığı dava dosyasının, esas hakkındaki görüşünü bildirmesi için savcıya verilmesini kararlaştırdı.
Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz sanıklar Hacı Tunay Yaman, Bünyamin Ateş, Mehmet Nuri Turan, Mustafa Kaplan ve Hüseyin Kaymaz ile avukatları katıldı.
Mahkeme heyeti başkanı Enes Sevgi, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı'na yazılan yazıya 7 Eylül 2015'te cevap geldiğini belirtti. Emniyet tarafından mahkemeye, "Nurculuk akımı içerisinde yer alan Molla Muhammetçiler ve Radikal Tahşiye Grubu ismiyle bu grubun adının anıldığının belirtildiği, 2010'da operasyon yapıldığı ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nden bu konuda bilgi alınması gerektiği" şeklinde cevap verildiği bildirildi. Emniyet Genel Müdürlüğü'nden 5 Ekim 2015'te bir yazı daha geldiğini kaydeden mahkeme heyeti başkanı Sevgi, bu yazıda "Molla Muhammetçiler ve Tahşiyeciler hakkında herhangi bir terör örgütü kaydına rastlanılmadığının, El Kaide, İBDA-C, Hizbullah gibi terör örgütleriyle bağlantısı olduğuna dair herhangi bir bilgi belge bulunmadığının, İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı kaydında ve uluslararası kayıtlarda da herhangi bir kayda rastlanılmadığının" bildirildiğini ifade etti.
Mahkeme Başkanı Enes Sevgi, Başbakanlık Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı'na yazılan yazıya da cevap verildiğini, cevap yazısı ekinde bilgi notu olarak gizlilik kaydıyla "Genelde Mehmet Doğan hakkında bilgi verildiği, iki kitabı bulunduğu, bunların İlmi Cihat ve Esername olduğu, Risale-i Nur adlı eserden alıntı yapıldığı, Şuayip Bin Salih olarak adlandırdığı Bin Ladin'i mehdi komutanı şeklinde gördüğü bir yazı olduğu anlaşılmıştır" denildiğini tutanağa geçirdi.
Sanık Naci Mumcu'nın avukatı Cüneyt Toraman, gelen yazılardaki aleyhte olan hususları kabul etmediğini belirterek, "Soruşturmanın genişletilmesi talebimiz yoktur. Esası itibarıyla bu soruşturmayı yapan kişilerle ilgili olarak ayrıca iddianame düzenlenmiştir. Bizce dosya karar aşamasındadır. Mahkemece bu durumun değerlendirilerek bir karar verilmesini talep ederiz" dedi.
Sanık Orhan Özer'in avukatı Ömer Yüzgül de "Resmi kayıtlara göre olayın bir kumpas olduğu anlaşılmaktadır. Karar verilmesini talep ederiz" diye konuştu.
Görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Bilgin Akpınar ise incelemek ve esas hakkındaki görüşünü bildirmek üzere dosyanın kendisine verilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti, dosyanın, esas hakkındaki görüşünü bildirmesi için savcıya verilmesine hükmederek, duruşmayı erteledi.
Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'yle arasındaki yetki uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkanlığı'na gönderilmesine karar vermişti. Yargıtay 5. Ceza Dairesi de dosyayla ilgili olarak Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ni yetkilendirmişti.
-İddianameden-
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Kadir Altınışık tarafından 2010'da hazırlanan iddianamede, sanık Mehmet Doğan hakkında "silahlı örgüt kurmak ve yönetmek", "tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma", "ruhsatsız silah bulundurma" suçlarından 14 yıl 6 aydan 30 yıla, sanıklar Mustafa Kaplan, Mehmet Nuri Turan, Mehmet Yılmaz Düşünüklü ve Hilmi Azbay hakkında "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek"ten 10 yıldan 15 yıla, diğer 35 sanık hakkında ise çeşitli suçlardan 2 yıl 6 aydan 28 yıla kadar değişen hapis cezaları isteniyor. Türkiye'de 2009'da bazı illerde düzenlenen operasyonlar sonucunda İstanbul, İzmir, Adana ve Diyarbakır'da davalar açıldı. İzmir, Diyarbakır ve Adana ağır ceza mahkemelerindeki yargılamalarda sanıkların tümü beraat etti. İstanbul merkezli "paralel yapı" davası Tahşiye Yayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan'ın şikayeti üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından, "devletin egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı, yıldırma ve tehdit yöntemlerini kullanıp örgütsel yapı oluşturarak bu yapılanma altında iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve belgede sahtecilik" suçlarından 14 Aralık 2014'te soruşturma başlatıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen, "Paralel Devlet Yapılanması"nın, 2009'da düzenlenen Tahşiye soruşturmasında kumpas kurduğu ve usulsüzlükler yaptığı iddiasına ilişkin, 64 mağdur ve müştekinin yer aldığı iddianamede, bir numaralı şüpheli Fetullah Gülen'in "silahlı örgüt kurmak veya yönetmek", "resmi belgede sahtecilik" ve "iftira" suçlarından toplam 19 yıldan 34 yıla, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski emniyet müdürleri Tufan Ergüder, Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Ömer Köse ve Mutlu Ekizoğlu'nun da aralarında bulunduğu 15'i tutuklu diğer 32 şüphelinin ise "silahlı örgüte üye olmak", "resmi belgede sahtecilik" ve "iftira" suçlarından toplam 11 yıl 6 aydan 26 yıl altışar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
-MİT’in Tahşiye Raporu ve FETÖ medyası-
İki kurumun Tahşiye Grubu'nun terörle bağlantısı olmadığına dair yazılarına dair Star yazarı Cem Küçük de görüşlerini kaleme almış. Küçük'ün 10 Ekim tarihli ve "MİT’in Tahşiye Raporu ve FETÖ medyası" başlıklı Star'daki yazısı şu şekilde:
"RTÜK uzmanları 7 Mart 2014’te bir rapor hazırladılar. Rapor Şefkat Tepe diziyle alakalıydı. Orada Şefkat Tepe dizisinin yayınlanmaya başladığı günden beri medya ve siyaset dünyasından birtakım isimleri ima yoluyla hedef gösterdiğine işaret edildi. Raporda, “Dizinin hemen hemen her bölümünde ‘Bilmem nereli; Rasim Ozan Kütahyalı, Cüce Lakaplı Yazar Yeni Şafak Yazarı Cem Küçük, Sarıçiçek Mustafa Sarıgül, Tersliler İranlılar, Soylu AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Adalı Abdullah Özalan, CCK: KCK’ gibi şahıs ve örgütlerine yönelik imalar bulunmaktadır” denildi.
Ayrıca FETÖ’nün kanallarından birinde Tek Türkiye isimli bir dizi yayınlanmıştı. Orada Tahşiyeciler’den bahsedilerek o grubun El-Kaide’yle bağlantılı olduğu açık açık söylenmişti. Yakın zamanda çıkan Tahşiye iddianamesinde, atıf yapılarak bu dizinin bir operasyon aracı olarak kullanıldığı belirtilmiştir. İddianamede şöyle yazıyordu:
“Gerek şüpheli Fethullah Gülen’in konuşması gerekse fiilen yayın politikasını belirleyip yöneticisi olduğu Samanyolu televizyonunda müştekiler kasteder şekilde açıklamalar yapması sonrasında da yine şüpheli Gülen’e bağlı diğer basın ve yayın organlarında herhangi bir algı oluşturulmasına yönelik haber ve yayınlar yapılmıştır. Şüpheli Ekrem Dumanlı’nın Genel Yayın Yönetmeni olduğu Zaman gazetesinin 08 Nisan 2009 tarihinde, şüpheli Dumanlı tarafından kaleme alınan, imzasız editör yazısında ‘Tahşiye’ grubuna ilişkin açıklamalar yapmıştır.”
Yani bir televizyon kanalı üzerinden bir gruba terörist iması yapılmıştı. Dün Milli İstihbarat Teşkilatı “Tahşiye Grubu”yla ilgili bir basın açıklama yaptı. Açıklamada Tahşiye Grubu lideri Mehmet Doğan’ın “Şuayp bin Salih” olarak adlandırdığı Bin Ladin’i “Mehdi’nin komutanı”, “El-Kaide’yi ise Mehdi’nin Askerleri olarak izah ettiği belirtiliyor. Mehmet Doğan’ın dinlerarası diyaloğu tasvip etmediği, Yahudilik ve Hıristiyanlığa hizmet ettiği de not olarak düşülmüş.
MİT’in açıklamasının en çarpıcı kısmı ise son bölüm. Söylem bazında dile getirilen El Kaide ve Usame bin Ladin sempatizanlığının şiddete ya da silahlı teşkilatlanmaya dönüştürülmediği ve Tahşiye Grubu’nun kayda değer herhangi aktivitesine rastlanmadığı not düşülmüş.
MİT’in bilgileri net. Ama FETÖ bu grubun şiddet yanlısı, bomba ve silah taşıyan bir yapılanma olduğunu iddia etmişti. Bunu da medyası üzerinden yaptı. FETÖ gazete ve televizyonları bir operasyon gibi kullanılmıştı. Böylece masum insanların hayatları karartılmış, suçsuz insanlar hapse atılmıştı.
FETÖ medyası Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak için son iki yıldır büyük çaba veriyor. Yaptıkları yayınlar tam bir terör medyası havasında. Aslında bu kanallara çıkan cemaat mensubu olmayanlar alenen FETÖ’ye meşruiyet verme amacına hizmet ediyorlar. Akın İpek’e yapılan haklı operasyonda FETÖ kanalları örgüt mantığıyla hareket ettiler ve suç işlediler.
Tek Türkiye, Şefkat Tepe gibi diziler, 17-25 Aralık darbe girişimlerinde FETÖ medyasının yaptığı yayınlar kumpasın bir parçasıydı. Seçilmiş meşru hükümeti yıkmaya teşebbüstü. Savcılarımız bunun hesabını soruyor, soracaklar.
Dolayısıyla Digitürk’ün kendine ait platformdan FETÖ kanallarını çıkartması yerindedir. Turkcell TV benzer bir adım atmıştır. Şimdi aynı hareketi Türksat ve Tivibu’nun da yapması gerekir. Ben yapacaklarını düşünüyorum. Milli güvenlik bunu gerektirir.
Gazetelere gelince. FETÖ’nün gazetesi de olamaz. Ben olsam gazetelerine de el koyarım. 6415 sayılı “Terörizmin Finansmanı Hakkında Kanun” gazetelere de el koymayı gerektiriyor. Zaten eninde sonunda gazetelerine de el konacaktır. Öyle olduğunu hep beraber göreceğiz. Türk devleti terör faaliyeti yapan hiçbir medya kuruluşuna da müsaade etmeyecek, hukuk içerisinde gerekeni yapacaktır."
PARALEL MEDYADAN ŞOK ÇARPITMA: MİT TAHŞİYENİN KAİDE BAĞLANTISINA DİKKAT ÇEKTİ!
Ancak paralel medya inanılmaz şekilde Emniyet ve MİT'ten mahkemeye gönderilen yazıları çarpıttı. Denilmek istenenin tam tersini dile getirdi. Haberde MİT'in Tahşiye grubunun terör örgütü olduğunu mahkemeye bildirdiği iddiası ortaya atıldı. Oysa tam tersi söz konusu. Üstelik haberde mahkemenin gelen yazıya dair değerlendirmesini içeren duruşma tutanağı dahi resim olarak yer aldı. Ancak duruşma tutanağı resmindeki ufak yazılar dikkatle okunduğunda çarpıtmanın var olduğu farkedilebiliyor. Dolayısıyla; Tahşiye Grubu'nun terör örgütü şüphesiyle takip edildiği, ancak böyle olduğuna dair hiç bir delil ele geçirilemediği tespiti iki kurumun yazısıyla ortaya konuluyor. Hal böyle iken, paralel medya ikinci bölümdeki asıl tespiti görmeyip grubun terör bağlantısı şüphesine takılıyor ve grubun terör örgütü olduğunda ısrar ediyor.
Bu ısrar çok önemli.. "Tahşiye" adı verilen bu grubun tıpkı Gülen Grubu gibi "Nur" cemaati tabanlı olduğu ortaya çıkmıştı. Yine bu grubun Gülen'i ve cemaatini geçmişte sık sık eleştirdiği de ortaya çıkmıştı. İşte muhtemelen bu nedenlerle grup hedef tahtasına konulup önce ihbarla, sonra da kumpasla yoldan çekilmek istendi.
Ve yine, Zaman'ın çarpıtma haberi gibi tek başına bu örnek dahi paralel medyanın "habercilik" anlayışıyla değil adeta "örgütsel" dayanışmayla haber yaptığı şüphesini güçlendiriyor.
-İşte o haber-
Paralel medyanın merkez yayın organı olduğu iddia edilen Zaman gazetesinde, 10 Ekim tarihinde, "14 Aralık medya operasyonunun gerekçesi çöktü: MİT'in Tahşiye belgesi ana davanın dosyasına girdi" başlığıyla, Yakup Çetin ve Elif Eşit imzasıyla yayınlanan o haber şu şekilde:
"14 Aralık özgür basına darbe operasyonuna gerekçe yapılan Tahşiye ana davasında önemli bir gelişme yaşandı. Mahkeme, “Arşivinizde Tahşiye grubuna ait bilgi belge var mı?” diye Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) sordu. Yazılı cevap gönderen MİT, Tahşiye grubunun takip edildiğini belirtti. MİT, davanın bir numaralı sanığı Mehmet Doğan'ın El-Kaide lideri Ladin ile bağlantısına dikkat çekti. Bu yazı kendilerine ‘kumpas kurulduğunu' iddia eden Doğan'ın da aralarında olduğu 40 sanığın yargılandığı Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden dava dosyasına ve mahkeme tutanaklarına girdi. Özgür basına operasyona gerekçe yapılan ‘Tahşiye grubuna kumpas kuruldu' yalanı çöktü.
Tahşiye grubuna ilişkin ilk duruşmaya Mehmet Doğan katılmadı. Mahkeme Başkanı Enes Sevgi, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT'in aralarında olduğu kurumlara, arşivlerinde 2010'da operasyon yapılan Tahşiye grubuna ait bilgi olup olmadığı yönünde sordukları yazıya cevapların geldiğini açıkladı. Emniyet'in grubu ‘Molla Muhammetçiler ve Radikal Tahşiye Grubu' olarak adlandırıldıkları belirtildi.
‘BİN LADİN MEHDİ KOMUTAN'
Mahkeme Başkanı, MİT'ten gelen yazıyı özetleyerek okudu. Yazı, aralarında Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı'nın da bulunduğu gazeteciler ile emniyet mensuplarının, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 6 Nisan 2009 tarihli sohbetinden sonra Tahşiye grubuna kumpas kurduğu, böyle bir örgüt yokken haksız tutuklamalar yapıldığı tezlerini bitirdi. Bu yazıyla Tahşiye adının polis tarafından verilmediği, grubun polisten önce MİT'in takibinde olduğu kesinleşti. MİT'e ait “Çok gizli” ibareli yazıda örgütün lideri olduğu iddiasıyla yargılanan Doğan'ın El Kaide ile olan irtibatını gözler önüne serdi. Mahkeme Başkanı, MİT'in yazısını şöyle özetledi: “Başbakanlık Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı'na yazılan yazılara cevap var. Yazı ekinde bilgi notu olarak gizlilik kaydıyla yazı yazıldığı, genel olarak Mehmet Doğan hakkında bilgi verildiği ve 2 adet kitabı olduğu, İlmi Cihat ve Esername adlı kitaplar olduğu, Risale-i Nur adlı eserlerden alıntı yaptığı, Şuayip bin Salih olarak adlandırdığı Bin Ladin'i Mehdi Komutan şeklinde adlandırdığı bir yazı olduğu görüldü.”
‘POLİSLERİN YARGILAMASI BAŞLAMADAN DAVAYI BİTİRİN'
Sanık avukatları, Tahşiye grubuna yönelik soruşturmayı yürüten polisler hakkında dava açıldığını hatırlatıp mahkemeden ilginç bir talepte bulundu. Polislerin 22 Aralık'ta yargılanmaya başlayacağı, kendi davalarının daha önce bitirilmesini istedi. Bu isteği kabul eden mahkemenin 15 Aralık'a gün vermesi dikkat çekti. Bu durum “Beraat etmek için bir yerlerden söz mü aldılar?” sorusunu gündeme getirdi. Daha önce Genelkurmay, MİT ve İstanbul Emniyeti'nin Tahşiye örgütüyle ilgili resmi yazı ve raporlarının olduğu ortaya çıkmış, ancak savcılık ve emniyet bunu dikkate almamış, son olarak ise iddianamede bu gerçekler gizlenmişti."
Paralel yapı-14 Aralık (2014) 'Tahşiye kumpası' soruşturması manşetlerimiz
(12 Ekim 2015, 13:51)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: