Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında elde edilen yeni delil ve tespitler doğrultusunda aralarında eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in de olduğu 9 emniyet istihbarat görevlisi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Yine savcılık daha önce soruşturma kapsamında tutuklanmış olan aralarında eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in de olduğu 4 şüphelinin yeniden ifadesini aldı. 13 isim sorguları sonrası tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevkedildi. Ancak mahkeme tutuksuz yargılanmalarına karar verdi. Öte yandan paralel medyada 'örgütsel bir dayanışma' olduğu şüphesi doğuracak şekilde, cemaatle bağlantılı olduğu ileri sürülen Ramazan Akyürek savunulurken, Ahmet İlhan Güler'in ise suçlandığı gözleniyor.
12.10.2015 12:24 Hrant Dink cinayetine ilişkin yürütülen soruşturmada, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ile eski Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Dairesi Teknik Şube Müdürü Yunus Yazar'ın da aralarında bulunduğu 9 polisle ilgili gözaltı kararı alındı.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de Şişli'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmesine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi Savcısı Gökalp Kökçü tarafından yürütülen soruşturmada, yeni bir gelişme yaşandı.
Savcı Kökçü, soruşturmada elde ettiği yeni delil ve tespitler doğrultusunda, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, eski EGM İstihbarat Dairesi Teknik Şube Müdürü Yunus Yazar, eski EGM İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Coşkun Çakar, Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı, eski EGM İstihbarat Daire Başkanlığı C-2 Büro Amiri Yılmaz Angın, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcıları Bülent Demireleski ve Osman Gülbel ile polis memurları Mehmet Ayhan ve Onur Karakaya hakkında gözaltı kararı aldı.
Savcı Kökçü'nün bu kişilerle ilgili gözaltı kararını, "kişiyi tasarlayarak kasten öldürmeye yardım, resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin yok edilmesi ve gizlenmesi" suçlarından aldığı öğrenilirken, bu soruşturma kapsamında tutuklu bulunan eski EGM İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve eski Cizre Emniyet Müdürü Ercan Demir ile polis memurları Özkan Mumcu ve Muhittin Zenit'in de yeni deliller doğrultusunda tutuklu bulundukları cezaevinden adliyeye getirtilerek ek ifadelerinin alınacağı belirtildi.
9 İSME TUTUKLANMA TALEP EDİLDİ
İlerleyen süreçte gözaltına alınan 9 isim soruşturma savcısı Gökalp Kökçü tarafından sorgulandı ve tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevkedildi.
SERBEST BIRAKILDILAR
Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen 9 şüphelinin hakimlik sorgusu sona erdi. Nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, gözaltına alınan ve ''suç işlemek amacıyla örgüte üye olma ve tasarlayarak öldürmek'' suçundan tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen eski Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı, eski Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Daire Başkanlığı C-2 Büro Amiri Yılmaz Angın, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Osman Gülbel ile polis memurları Mehmet Ayhan ve Onur Karakaya'nın "üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu"nu dikkate alarak "tutuklama tedbirinin mağduriyete sebep olacağı" gerekçesiyle serbest bırakılmalarına karar verdi.
4 TUTUKLU İSME BİR TUTUKLAMA DAHA TALEP EDİLDİ
Hakimlik, aynı soruşturma kapsamında daha önce ''kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi'' suçundan tutuklu bulunan ve yine ''suç işlemek amacıyla örgüte üye olma ve tasarlayarak öldürmek'' suçundan tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen şüpheliler eski Cizre Emniyet Müdürü Ercan Demir, polis amiri Özkan Mumcu ve polis memur Muhittin Zenit'in "üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu"nu dikkate alarak "şüpheliler hakkında tutuklama tedbirinin mağduriyete sebep olacağı" gerekçesiyle serbest bırakılmalarına hükmetti.
Nöbetçi hakimlik soruşturma kapsamında daha önce "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan tutuklu olan eski EGM İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in ise "tasarlayarak öldürme, örgüt kurmak ve yönetmek" suçlarından aynı gerekçelerle serbest bırakılmasına karar verdi.
TOPLAM 13 İSME YENİ SUÇLAMA
Böylece toplam 13 ismin Dink soruşturmasında yeni suçlamalara muhatap olmasına ve bu suçlamalardan tutuksuz yargılanmalarına karar verilmiş oldu.
-Tutukluluk halleri devam ediyor-
Bu arada, şüpheliler Ramazan Akyürek, Ercan Demir, Özkan Mumcu ve Muhittin Zenit'in ''kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi'' suçundan tutukluluk hali devam ediyor. Söz konusu 4 şüpheli hakimliğin kararının ardından tutuklu bulundukları cezaevine gönderildi.
Soruşturmayı yürüten savcılık, Güler, Sarı, Angın, Gülbel, Ayhan ve Karakaya'nın yanı sıra, eski EGM İstihbarat Dairesi Teknik Şube Müdürü Yunus Yazar, eski EGM İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Coşkun Çakar ve eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Bülent Demirel hakkında, "kişiyi tasarlayarak kasten öldürme, örgüt kurma veya üye olma, resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin yok edilmesi ve gizlenmesi" suçlarından gözaltı kararı aldırmıştı.
Savcılık ayrıca, bu soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Akyürek, Demir, Mumcu ve Zenit'i de tutuklu bulundukları cezaevinden getirilmesine karar vererek, dosya üzerinden mahkemeye sevk etmişti.
AKYÜREK'TEN İTİRAF: HAYAL'İN DİNK'İ ÖLDÜRECEĞİ BİLGİSİNDEN HABERİM VARDI
Cemaatin dokunulmaz polisi olarak anılan Ramazan Akyürek, Hrant Dink cinayeti davası kapsamında ifade verdi. Dink cinayetinin Yasin Hayal tarafından işleneceğini bildiğini söyledi.
Hrant Dink suikasti soruşturması kapsamında "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan tutuklanan dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, "örgüt kurmak" ve "tasarlayarak öldürme" suçlarından yeniden hakim karşısına çıktı.
Bu suçlardan 9 emniyet görevlisiyle birlikte serbest kalan Akyürek’in ifadesinde suikaste ilişkin dikkat çeken bilgiler verdiği öğrenildi.
"81 İLE GÖNDERDİĞİM, İMZAMI TAŞIYAN YAZI ALİ FUAT YILMAZER TARAFINDAN HAZIRLANDI"
Akyürek’in ifadesinde, Hrant Dink öldürülmeden önce Ekim 2006 tarihinde 81 ilin istihbarat birimlerine İstihbarat Başkanı olarak imzasını taşıyan ’Ermeni vatandaşlarımıza yönelik tepkisel eylemler konusunda muteyakkız bulunulması, gelişmelerin takip edilmesi bu beyanda bilgi verilmesi’ hususunun yer aldığı bir yazı gönderdiğini, bu yazının şuan Silivri Cezaevi’nde yatmakta olan C şube müdürü Ali Fuat Yılmazer tarafından hazırlandığını söylediği belirtildi
AKYÜREK: "DİNK’İN TEHDİT EDİLDİĞİ İSTANBUL EMNİYETİNİN BİLGİSİ DAHİLİNDEDİR"
İfadesinde, 'muhtemel cinayetle' alakalı edindiği istihbari bilgileri yetkili mercilerle paylaştığını belirten Akyürek, Hrant Dink’in İstanbul Valiliği’nde MİT yetkililerince uyarılmasını ve mahkemelerde Dink hakkında açılan davaları hatırlattı. Akyürek, "Yazılı, görsel ve internet medyası üzerinden Hrant Dink’in açık tehditlere maruz kaldığı normal Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi İstanbul Emniyetinin de, istihbaratının da bilgisi dahilindedir. Olaydan sonra benim konuya ilişkin bilgim olmadığına ilişkin Celalettin Cerrah’ın ifadesi iftiradır" dedi.
"İSTANBUL’UN TRABZON’A SORMAMASI ANLAŞILMAZ"
Trabzon İstihbarat Şube Müdürü'nün, İstanbul’a "ses getirecek eylem", Ankara İstihbarat Daire Başkanlığı’na da, Hrant Dink’in Yasin Hayal tarafından öldürüleceğini bildirmesinin usule aykırı olmadığını ifade eden Akyürek, "Bu yazıdan silahlı eylemin anlaşılacağı çok açıktır. Anlaşılmayan bir durum varsa, İstanbul’un bu durumu Trabzon’a sormaması...
"CİNAYETİN YASİN HAYAL TARAFINDAN İŞLENECEĞİNDEN BİLGİM VARDI"
Akyürek, "Benim Ogün Samast’tan hiçbir şekilde haberim olmadı. Cinayetin Yasin Hayal tarafından işleneceğinden haberim vardı. Haber elemanının cinayete ortak olacağını bilmiyordum. Cinayet büro da bunu bilmiyordu. Cinayet esnasında orada bulunduğu ve cinayete gözcülük yaptığı iddia edilen ve benim elemanlarım olduğu iddia edilen, soruşturma savcısı tarafından da şahsıma gösterilen iki-üç kişinin açığa çıkarılmasını ben de istiyorum" şeklinde konuştu.
"MÜLAKAT YAPMADAN BİZE GÖNDERİN DEDİLER''
Hakimlikte ifade veren dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı’nın da, "Cinayetten hemen sonra Ogün Samast’ın ilişkide bulunduğu Ahmet İskender, Ersin Yolcu ve Yasin Hayal’i aldık. İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma teşkilatındaki yetkililer 'mülakat yapalım' dediler. MİT personeli de bu mülakatta vardı. Daha sonra Ogün Samast’ı alan İstanbul’a bu şahısları sorduk. Kimliklerini bildirdik. Onlar da hiç mülakat yapmadan bize gönderin dediler. Biz de İstanbul’a gönderdik" diye konuştuğu öğrenildi.
"ERHAN TUNCEL O SAATTEN SONRA BİZİM İÇİN DE ŞÜPHELİ OLDU"
Erhan Tuncel’in isminin ise İstanbul’dan kendilerine geldiğini belirten Sarı, "Zaten son dönemlerde bize konumu ile ilgili yada genel olarak yalan bilgiler veriyordu. Cinayete ilişkin herhangi bir bilgisinin olmadığını söylediği anda ki Ogün Samast ve diğer arkadaşlarının ismi ülke gündemine gelince, onlarla alakasını da bildiğimiz için o saatten sonra bizim içinde şüpheli oldu ve takibe başladık. Hem teknik hem de fiziki olarak takip ediliyordu" dedi.
Hrant Dink suikasti soruşturmasında tutuklama talebiyle sevk edildikleri hakimlikçe serbest bırakılan 9 emniyet görevlisinin ifadelerinde herhangi bir örgütle bağlarının bulunmadığını söyledikleri de öğrenildi.
SORUŞTURMA SÜRECİ
Hrant Dink cinayetinde ihmali olduğu iddia edilen, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 9 kamu görevlisi hakkında açılan soruşturmaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nce verilen takipsizlik kararı, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 6 Haziran'da kaldırılmıştı.
Heyet, gereğinin yapılması için soruşturma dosyasının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na iade edilmesine hükmetmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi savcılarından Yusuf Doğan'a teslim edilen, Dink cinayetinde kamu görevlilerinin ihmali olduğu iddialarına yönelik dosya ile devam eden soruşturma dosyası, tek soruşturma dosyası olarak birleştirilmişti. Yusuf Doğan'ın Yargıtay'da görevlendirilmesiyle dosya, aynı bürodaki görevli savcılardan Gökalp Kökçü'ye devredilmişti.
Tek dosyayla soruşturma yürütmeye başlayan savcılık, bu soruşturma kapsamında eski EGM İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, "Emniyetteki Paralel Yapı" soruşturmasında tutuklu bulunan o dönem eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü olan Ali Fuat Yılmazer, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı'nın "şüpheli", cinayet davasının sanığı Ogün Samast'ın ise "tanık" sıfatıyla ifadelerine başvurmuştu.
TUTUKLU SAYISI 5 OLMUŞTU
İfade veren şüphelilerden Faruk Sarı, sevk edildiği mahkemece adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakılmıştı. Soruşturma kapsamında ifade veren ve daha sonra haklarında yakalama kararı çıkarılan Muhittin Zenit, Özkan Mumcu ve Ercan Demir, ''cinayette ihmalleri olduğu" gerekçesiyle, eski EGM İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek de ''ihmali davranışla ölüme sebebiyet vermek" suçundan tutuklanmıştı.
Cinayet döneminde İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü olan Ali Fuat Yılmazer de 28 Mayıs 2015'te ''suç işlemek amacıyla örgüt kurmak'' ve ''tasarlayarak öldürmeye yardım etme'' suçlarından tutuklanmış, soruşturma kapsamında tutuklu sayısı 5'e yükselmişti.
PARALEL MEDYADA DİKKAT ÇEKEN HABER: "DİNK 'PARALEL' SAFSATASINA KURBAN EDİLİYOR"
Dink olayındaki gelişmeler paralel medyada tepkiyle ve çarpıtmayla karşılandı. Çarpıcı bir örnek olarak, 8 Ekim tarihinde Zaman gazetesinde Bayram Kaya imzasıyla ve "Dink soruşturması, ‘paralel' safsatasına kurban ediliyor" başlığıyla verilen haber gösterilebilir. Haberde cemaatle bağlantılı olduğu ileri sürülen Ramazan Akyürek'in aklanmasına yönelik çaba açıkça görülüyor. Haberde kullanılan ifadelerde "habercilik" gayretiyle açıklanamayacak şekilde Akyürek'in savunulduğu, Ahmet İlhan Güler'in ise eleştirildiği gözleniyor. Oysa Güler de Akyürek gibi bir şüpheli. Savcılık iki ismi de sorguya aldı. Akyürek de Güler de tutuklanmaları talebiyle mahkeme sevkedildi. Ancak mahkeme toplam 13 şüphelinin tamamını serbest bıraktı. Yani Güler tutuksuz da olsa yargılanacak. Buna rağmen haberde savcı ve Güler eleştiriliyor, Akyürek savunuluyor.
İKİ İHTİMAL VAR
Güler'in suçsuz olduğu iddia edilemez. Tersine, suçlu olduğu da.. Tıpkı Akyürek gibi.. Suçlu her kimse, o ortaya çıkarılsın. Ancak Zaman'ın haberinde, "habercilik" anlayışının ötesinde adeta "örgütsel" bir anlayışla -ki başka bir izah mümkün değil- Akyürek savunuluyor, diğer isim olan Güler ise eleştiriliyor ve ve kayırıldığı iddia ediliyor. Savcı kayıracak olsa herhalde hiç gözaltına almazdı ya da serbest bırakırdı. Ama aksine tutuklanması talebiyle mahkemeye sevketmiş. Bir habercinin olaydan bu kadar emin olması akla iki ihtimalden birini getirmektedir: Ya tüm süreçte ve tüm kademelerde olayda yer almıştır, bu nedenle birebir bilmekte ve iddia etmektedir. Ya da örgütsel dayanışmayla suçluyu gözlerden kaçırmaya çalışmaktadır.
Bu haber tek örnek de değildir. Yaklaşık 2 yıldır süren paralel yapı tartışmaları sürecinde, bu yapılanmayla bağlantılı olduğu iddia edilen basın organlarındaki haberlerde aslında "örgütsel dayanışma" şüphesi sıkça gözlenmektedir. Muhtemelen ilerleyen süreçte açılacak "paralel yapı ana davası"nda delil niteliğindeki bu haberlerden en çarpıcı olanlar dosyaya dahil edilecektir.
İşte Zaman'daki o haber:
"Hrant Dink soruşturması da ‘paralel' safsatasıyla kapatılmak isteniyor. Savcı suçlamayı değiştirip örgütten tutuklama istedi. Sorguda ‘paralel devlet yapılanması' soruları yöneltildi. Kusuru ortaya çıkan emniyetçiler ise adeta korundu. Dönemin İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan Güler'e savcılıkta VIP muamele yapıldı, daha sonra serbest bırakıldı.
Yolsuzluk soruşturmasıyla birlikte bütün darbe davaları ‘paralel' safsatasına bağlanmıştı. Agos Gazetesi Genel Yönetmeni Hrant Dink'e suikast soruşturması da konjonktüre kurban ediliyor. Dink cinayeti, bu şekilde kapatılmak isteniyor. Savcı Gökalp Kökçü'nün yürüttüğü soruşturmada son gözaltılarda yöneltilen ‘paralel devlet yapılanması' soruları ve kusuru bilinen bazı emniyetçilerin korunduğuna ilişkin işaretler her şeyi özetliyor.
Trabzon Emniyeti, 17 Şubat 2006 tarihinde Hrant Dink'e yönelik bir eylem yapılacağı yönünde İstihbarat Müdürü Engin Dinç imzasıyla (halen EGM İstihbarat Dairesi başkanı) İstanbul istihbaratını, Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek imzasıyla da EGM İstihbarat Dairesi Başkanlığı'nı resmi bir yazıyla uyardı. O dönemde İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Emniyet İstihbarat Daire başkanı ise Sabri Uzun'du. Bu resmi yazının ardından İstanbul şifahi olarak bilgilendirildi. Ancak İstanbul Emniyeti, söz konusu bilgilerle ilgili hiçbir işlem yapmadı. Cinayetin ardından da ihmallerinin üzerini kapatmak için sahte belge düzenlendi. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ile Celalettin Cerrah, kendi aralarında görüşerek bir dönem polis muhbiri olan Erhan Tuncel ile ilgili bütün log kayıtlarının silinmesi kararını aldı. Bu bilgi İstihbarat Başkanı Akyürek'e de iletildi. Ancak Akyürek ihmali olanların yargılanması gerektiğini belirterek karşı çıktı. Cinayetin, Akyürek ve ekibi üzerine yıkılması için her türlü kumpas kuruldu.
Yolsuzluk soruşturması sonrasında intikam duygusuyla hareket eden bazı eski emniyetçiler de bu süreçte devreye girdi. Saldırı olacağının ihbarının geldiği dönemde istihbarat başkanı koltuğunda oturan Sabri Uzun “İn” adlı kitabında ‘görmedim' diyerek kolay bir savunma yoluna gitti. Yetinmedi, siyasi cinayetleri ‘Hizmet Hareketi'ne mal etmeye çalıştı. Dink cinayetinin Ergenekon benzeri darbe soruşturmasına dayanak yapılmak istendiği yönünde akıl almaz iftirayı ortaya attı. Uzun'un bu iddiası Emniyet İstihbarat'ın başındaki Dinç'in ifadeleriyle çürüdü.
Dinç, Dink'e yönelik suikast planıyla ilgili olarak İstanbul Emniyeti'ni suçladı. Hem yazılı hem de sözlü olarak uyardıklarının altını çizdi. Trabzon Emniyeti'nin görevini yerine getirdiğini, cinayetten İstanbul'un sorumlu olduğunu vurguladı. Yine dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergün Güngör de Dink'i makamında ‘akrabalarım' diye tanıttığı MİT mensupları tarafından üstü kapalı olarak tehdit edildiğini itiraf etmişti. Ayrıca Dink'e koruma vermesi gereken birimin de İstanbul Vailiği ve Emniyeti olduğuna işaret etti. Bu konularda kitap yazan Nedim Şener bile İstanbul Emniyeti'nin kusurunu kabul etmek zorunda kaldı. Tam bu noktada Savcı, cinayetin yaşandığı dönemde İstanbul İstihbarat Şube müdürü olarak görev yapan Ahmet İlhan Güler ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı'nın da aralarında bulunduğu 9 kişiyi gözaltına aldırdı. Soruşturmada şüpheli diğer emniyet mensupları nezarethanede bekletilirken, Sarı ile Güler'e VIP uygulama yapıldı.
Doysanın ‘paralel' kumpasa dayandırıldığı görülüyor. Savcı Kökçü'nün gözaltındaki emniyetçilere FETÖ/PDY yapılanması soruları yöneltmesinin başka izahı bulunmuyor. Agos Gazetesi'nin davanın ‘paralel'e sığmayacağını vurgulaması gözardı edildi. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan cinayetten 8 gün sonra katıldığı bir televizyon programında ‘derin devlet' ifadesini ilk defa kullanıp cinayetten bu yapının sorumlu olduğunu ima etmişti. Erdoğan, 17 Aralık'a kadar benzer görüşleri savundu. Dink cinayeti davasında, örgüt göz ardı edildiği için başa dönülmüştü. Şimdi, konjonktüre uygun ‘örgüt' üretiliyor. Dink'in ailesi, sevenleri ve kamuoyu bir acı üzerinden oynanan siyasi oyunu izliyor. (Bayram Kaya / Zaman)"
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
SERBEST BIRAKILMA İTİRAZINA RET
15 Ekim 2015 21:54 Hrant Dink suikastına ilişkin olarak "kamu görevlilerinin ihmali olduğu" iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında serbest bırakılan 9 Emniyet görevlisinin tutuklanmasını talep eden savcının yaptığı itiraz reddedildi. Değerlendirmeyi yapan İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği, "usûl ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı" gerekçesiyle, şüphelilerin serbest bırakılma kararına yapılan itirazı kabul etmedi.
SON GÖZALTILARIN ANLAMI NE?
17.10.2015 15:57 Alper Görmüş (Aljazeera/08.10.2015): Hrant Dink cinayeti bağlamında sürdürülen kamu görevlileri soruşturmasında savcılık dokuz yeni gözaltı kararı aldı, soruşturmada tutuklu bulunan 5 polisten dördünün yeniden ifadelerine başvuruldu ve 24 saat içerisinde hepsi serbest kaldı. Savcılığın bu yeni hamlesinin anlamı ne?
Hrant Dink cinayeti bağlamında sürdürülen kamu görevlileri soruşturmasında savcılık dokuz yeni gözaltı kararı aldı ve davada tutuklu bulunan 5 polisten dördünün yeniden ifadelerine başvurulacağını açıkladı. Savcı, sekiz ‘şüpheli’yi ‘tasarlayarak öldürme’ ve ‘örgüt kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak’ suçlamasıyla, tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk etti, fakat mahkeme sanıkların tümünün bu suçlamalardan tutuklanmalarına gerek olmadığına hükmedip tümünü serbest bıraktı. ‘Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’ suçlamasıyla daha önce tutuklanan dört polisin tutukluluk halleri ise devam ediyor. (Cinayet sırasında İstanbul İstihbarat Müdürü olan Ahmet İlhan Güler mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakıldı.) Savcının hamlesinin, cinayet öncesindeki tartışmalı istihbarat paylaşımları sırasında Trabzon İstihbarat Müdürü olan ve bugün Emniyet istihbaratının bir numaralı koltuğunda oturan Engin Dinç’in ifadesinden kısa bir süre sonrasına rastlaması, yeni gözaltı kararlarının bu ifadeyle bağlantılı olup olmadığı sorularını da beraberinde getirdi. Bu yazıda, iki yıldır sürdürülmekte olan soruşturmada bugüne kadar ifadesi alınan polislerin savunmaları üzerinden bu yeni gelişmeyi anlamlandırmaya çalışacağım.
Tutuklamaların tümü Trabzon’dan
Soruşturmanın ilk savcısı Yusuf Hakkı Doğan’ın ‘şüpheli’ sıfatıyla sorguladığı bir dizi kamu görevlisinin ardından, soruşturmayı savcı Gökalp Kökçü devraldı. İki yıla yaklaşan bu dönem boyunca şu kişiler tutuklandı:
Ramazan Akyürek: Cinayet sırasında Trabzon Emniyet Müdürü.
Ali Fuat Yılmazer: Cinayet sırasında İstihbarat Daire Başkanlığı (İDB) C Şube Müdürü.
Ercan Demir: Cinayet sırasında Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğünde âmir.
Özkan Mumcu: Cinayet sırasında Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nde komiser.
Muhittin Zenit: Cinayet sırasında Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde polis.
Savcılar, aralarında cinayet sırasında İstihbarat Daire Başkanı olan Sabri Uzun, İstanbul Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İlhan Güler ile çok sayıda başka kamu görevlisinin de ifadelerini almışlar, bir istisna dışında yukarıdakilerin dışında başka bir tutuklama talebinde bulunmamışlardı. İstisnaya konu olan kamu görevlisi, cinayet sırasında Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Faruk Sarı’ydı. Savcı, ifadesini aldıktan sonra onu da tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk etmiş, fakat mahkeme yurtdışı yasağı koşuluyla Sarı’yı serbest bırakmıştı.
Esas mesele: ‘Dink mutlaka öldürülecek’ raporu
Soruşturmanın her iki savcısı, ifadelerini aldıkları polislere geniş bir çerçevede sorular sorsalar da, asıl odaklandıkları konu, tutuklu polis memuru Muhittin Zenit tarafından hazırlanıp Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne verilen ve “Yasin Hayal ne pahasına olursa olsun Hrant Dink’i öldürecek” ibaresini içeren F4 raporuydu. Zaten savcılar bu rapor için “esas sorumluluk doğuran belge” nitelemesinde bulunuyorlar. Tutuklamalar, bu raporu eksik aktarmak, manipüle etmek ya da gereğini yapmamak gibi suçlamalar temelinde gerçekleştirilmişti. Fakat ilginç bir biçimde, bu raporun sorumluluğunu herkesten daha fazla taşıyan isim olan Engin Dinç’in (Muhittin Zenit’in roporu ilettiği Trabzon İstihbarat Şube Müdürü) ifadesine bir türlü baş vurulmuyordu. Geçtiğimiz günlerde nihayet bu adım atıldı. Böylece soruşturma, savcının artık iddianamesini yazacağı bir aşamaya gelmiş gibi görünüyordu ki, yeni gözaltı kararları geldi.
Şimdi, soruşturmanın en önemli isimlerinin F4 raporuyla ilgili olarak kendilerine yöneltilmiş soruları nasıl cevapladıklarına bakalım ve yeni gözaltı kararlarının bu cevaplarla bağlantılarını anlamaya çalışalım. Soruşturmanın ilk savcısı Yusuf Hakkı Doğan, raporu soru haline getirirken şu özetlemeyi yapmıştı: “Soruldu: Trabzon’da Muhittin Zenit tarafından düzenlenen F4 raporunun birinci paragrafında Dink’e karşı büyük bir eylemde bulunulacağı söyleniyor... İkinci paragrafta Dink’in öldürüleceği yazılı... Üçüncü paragrafta eylemciler(in) eyleme giderken baz istasyonlarının takibine takılmamak için cep telefonlarını yanlarında götürmeyecekleri, köyde bırakacakları (belirtiliyor)... Dördüncü paragrafta silahı köyden temin edecekleri (yazılı)... Beşinci paragrafta raporu düzenleyen memurun değerlendirmesi var, ‘bu kişiler kafaya koydukları eylemi yaparlar, bu haberin önemsenmesi gerekiyor’ deniyor.”
Ramazan Akyürek ve F4 raporu
Savcı, bu özetlemeyi yaptıktan sonra, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’e soruyor: “Bu rapor size sunuldu mu?” Akyürek, soruya şu cevabı veriyor:“Bu rapor bana sunuldu. Esasında birinci paragrafta yer alan ses getirici eylem ve son paragrafta bu kişiler kafaya koydukları eylemi yaparlar şeklindeki bilginin İstanbul’a aktarıldığı açıktır.”
Savcı soruyor: “Neden öldürüleceği bilgisi aktarılmadı?” Akyürek’in cevabı:“Ben esasen bu detayları hatırlamıyorum. Hrant Dink’e yapılacak eylem ile ilgili olarak o dönemde istihbarat müdürü olan Engin Dinç yazıdan ayrıca İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü ile konunun paylaşıldığını söyledi. Biz o yazıda Hrant Dink’in öldürüleceği kelimesi üzerinde durmadık, zaten ses getirecek bir eylem denildiğinde aynı şeyi anladık.”
“Emniyet istihbaratının en tepesindeki ismin, Dink cinayetinin işlendiği gece, cinayetin faillerinin ortaya çıkmaması için hükümetten bilgi gizlediğini öğrenen dönemin yetkilileri ne yaptı? Hiçbir şey”
Savcı, “öldürmek” fiilinin açıkça telaffuz edildiği bir rapor aktarılırken neden bu fiilin kullanılmasından imtina edilip, onun yerine “ciddi bir eylem” ifadesinin konduğu sorusuna verilen bu cevaptan tatmin olmamış olacak ki, sorgunun sonunda rapora yeniden dönüyor ve oradaki kuvvetli ifadelerden birini daha hatırlatıyor:
“İstanbul Emniyetine gönderilen 17/02/2006 tarihli yazıda ‘Hrant DİNK’e yönelik ses getirecek bir eylem yapılacağı’ yazılı idi, oysa ki istihbarat daire başkanlığına gönderilen 15/02/2006 tarih ve 09 sayılı F4 raporu içeriğinde ‘Yasin HAYAL ne pahasına olursa olsun Hrant DİNK’i öldürecek” ibaresi açık açık yazıyordu.”
Bir kez daha aynı soruyla karşılaşınca, Akyürek’in cevabı şöyle oluyor:“Bu soruya en sağlıklı cevabı o dönemde Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan ve bu dönemde de İstihbarat Daire Başkanı olan Engin DİNÇ verebilir.”
Engin Dinç’in soruya ne cevap verdiğine geleceğiz. Fakat kronolojik gidelim ve ondan önce kendisine bu sorunun tevcih edildiği Ali Fuat Yılmazer’in ne dediğine bakalım.
Ali Fuat Yılmazer ve F4 raporu
Trabzon Emniyet Müdürlüğü, söz konusu raporla ilgili olarak İstanbul Emniyeti’ni, içeriği yukarıdaki gibi olan ve savcıyı tatmin etmediği anlaşılan “bilgi notu”yla bilgilendirirken, Ankara’daki İDB’nin C şubesine yalnızca bu notu değil, Muhittin Zenit’in raporunun fotokopisini de ekleyip göndermişti. Yani, İDB’nin C şubesi başkanı olarak Ali Fuat Yılmazer, cinayet planının bütün ayrıntılarıyla ilgili olarak haberdar edilmişti. Fakat Yılmazer, ifadesinde, ne bilgi notunu ne de F4 raporunu Dink öldürülene kadar hiç görmediğini söyleyecekti. Çünkü raporun Ankara’ya, C şubesine geldiği gün İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’la yurtdışına gitmişti ve dönüşte de kendisine hiçbir bilgi iletilmemişti: “Bu rapor bana sunulmadı. Benim bilgim yoktur. Bu konuda yardımcım Bülent DEMİREL bana bilgi vermedi.”
Bülent Demirel ise bu ifadeden önce Mülkiye müfettişlerine ifade vermiş, “O tarihte il dışında bulunan şube müdürünün dönüşte konudan haberdar edilmesi için ‘arz edildi’ notunun düşüldüğünü beyan” etmişti. Savcı, Bülent Demirel’in ifadesine baş vurmamıştı daha önce, şimdi gözaltı kararı verilenler arasında o da var. Muhtemelen, Ali Fuat Yılmazer’in F4 roporunu görüp görmediği bahsi de kendisine soruldu.
Engin Dinç ve F4 raporu
En sonunda ifadesine başvurulan Engin Dinç’e yönelik sorular da beklendiği gibi F4 raporu ekseninde düzenlenmişti. Savcı, tıpkı Akyürek ve Yılmazer’de olduğu gibi, İstanbul’a yazılı bildirimde neden “öldürülecek” fiiline yer verilmediğini sorgulamış olmalı. Fakat basına yansıyan ifadede bu ayrıntıya yer verilmiyor, Dinç’in “Yasin Hayal'in Hrant Dink'e yönelik bir eylem yapmayı planladığı hususunun İstanbul’a bildirildiği” yönündeki sözlerine yer veriliyordu.
Fakat artık biliyoruz ki, mesele “İstanbul’a bildirme” değil, İstanbul’a nasıl bildirildiği ve bildirilirken “öldürme” fiilinin neden telaffuz edilmediği...
Engin Dinç ifadesinde, artık hepimizin bildiği raporu göndermekle yetinmeyip aynı gün İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’i telefonla da aradığını belirtiyor. Fakat telefonda “öldürme” fiilinin telaffuz edilip edilmediği hususu yine belirsiz kalıyor.
Savcı Kökçü, daha önce ifadesini aldığı Ahmet İlhan Güler için yeniden gözaltı ve ifade kararı aldı. Güler savcıya ifadesini verdi. Büyük bir ihtimalle, Engin Dinç’in sorgusundan çıkan bilgiler doğrultusunda, “esas sorumluluk doğuran belge” dediği F4 raporuyla ve Dink’in neden korunmadığıyla ilgili olarak Güler’e yeni sorular sordu.
Cinayet gecesi toplantısı
Cinayet sırasında İstanbul Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah, Savcı Kökçü’ye verdiği ifadede, cinayetin işlendiği 19 Ocak 2007’nin gecesinde, İçişleri ve Adalet bakanları da dahil bütün üst düzey adalet, emniyet ve istihbarat yetkililerinin katıldığı toplantıyı anlatmıştı. Cerrah, o toplantıda, cinayet öncesinde Trabzon Emniyet Müdürü, cinayet sırasında ise İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek’e ellerinde bir bilgi olup olmadığını sorduğunda “Hiçbir şey yok” cevabı aldığını söylemişti. Cerrah, sonraki birkaç gün içinde gerçekleştirilen gözaltılar sonucunda, Akyürek’in birçok şeyi bildiği halde o gece bu bilgileri kendilerinden gizlediğinin ortaya çıktığını da söylemişti.
Peki, Emniyet istihbaratının en tepesindeki ismin, cinayetin sorumlularının ve faillerinin ortaya çıkmaması için hükümetten bilgi gizlediğini öğrendikten sonra ne yapmıştı o gece o toplantıya katılanlar? Hiçbir şey.
Cinayet gecesi toplantısı, Hrant Dink cinayetinin ve sonraki “örtme” faaliyetinin devlet içindeki çeşitli kesimleri kapsayan ‘kolektif’ bir eylem olduğunun bir itirafı değil mi?
Savcı’nın yeni tutuklama talepleri, cinayeti böyle değerlendirdiğini gösteriyor. Bakalım nereye kadar gidebilecek? (Alper Görmüş / Aljazeera)
Paralel yapı-Hrant Dink cinayeti manşetlerimiz
Dink'te Yılmazer'e şok suçlama
Dink müfettişine Paralel tehdit
Dink'te paralel şüphe güçlendi
Paralelin Yılmazer-Samast tedirginliği
Akyürek'in Dink ifadesi cemaati karıştırdı
Akyürek'e Dink sorgusu
Paralel yapıdan Dink tehdidi
HRANT DİNK CİNAYETİ VE DAVASIYLA İLGİLİ TÜM MANŞETLERİMİZ
(12 Ekim 2015, 12:24) Son güncel.: (17 Ekim 2015, 15:57)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: