Ergenekon davasının temyiz duruşmaları Yargıtay'da başladı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin gördüğü davada 62 sanık savunma yapacak. 6 Ekim'de başlayıp peşpeşe günlerde devam eden ve önümüzdeki günlerde de devam edecek olan temyiz duruşmalarına eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, CHP milletvekilleri emekli Albay Dursun Çiçek, Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda sanık katıldı.
10.10.2015 18:15 Ergenekon davasının temyiz duruşmaları Yargıtay'da başladı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin gördüğü davada 62 sanık ifade veriyor. 6 Ekim'de başlayıp peşpeşe günlerde devam eden temyiz duruşmasına eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, CHP milletvekilleri emekli Albay Dursun Çiçek, Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda sanık katıldı.
BAŞKANDAN AÇIKLAMALAR
Başkan Yeşil, sanık ve müdafi yoklaması yapılmasının ardından duruşmanın icrasıyla ilgili bilgi verdi. 22 değişik dosyanın birleştirildiği bu davanın, Cumhuriyet tarihinin en büyük dosyalarından olduğunu vurgulayan Yeşil, dosyanın, uzun bir yargılama sürecinin ardından temyiz için Yargıtay'a geldiğini belirtti. Dosyada toplam 275 sanık hakkında hüküm kurulduğunu, bu sanıklardan 66 sanık hakkında duruşmalı inceleme talebi bulunduğunu ifade eden Yeşil, bunlardan 4 sanığın vefat ettiğini hatırlattı.
Diğer 62 sanıkla ilgili duruşmalı inceleme kararı verdiklerini bildiren Yeşil, "Duruşma sürecinde, son celse DVD'sini izlediğimizde oldukça sıkıntılı sürecin geçtiği, bir kısım dilekçelerin sanık müdafilerin 'temyiz ettik, duruşma istedik' demelerine rağmen dosya içinde olmadığı görüldü. Ancak hak kaybı olmaması açısından beyanları esas alarak, personelin de ihmalinden kaynaklanmış olabilir, bu talepte bulunanlara duruşmalı inceleme kararı verdik" dedi. Başkan Yeşil, 116 sanıkla ilgili daha duruşmalı temyiz incelemesi talebi bulunduğunu ancak aldıkları cezalar 10 yılın altında olduğu için yasa gereği bu sanıkların taleplerinin yazılı inceleneceğini söyledi.
Duruşmanın Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri gereğince yürütüleceğini ifade eden Yeşil, "Adil yargılama ilkelerini gözeterek, mümkün olduğu kadar savunma hakkınıza sonsuz saygı göstererek, istediğiniz oranda savunma için imkan sağlayacağız. Ancak sizden istirhamımız duruşmanın hızlı yürümesi, erken sonuçlanması açısından mümkün olduğunca tekrardan kaçınmanız" diye konuştu. Raportör üyenin hazırladığı raporun okunmasının ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesinin okunacağını kaydeden Başkan Yeşil, ardından da savunmalara geçileceğini belirtti. Başkan Yeşil, sanık ve müdafi sayısı fazla olduğu için alfabetik sıraya göre savunma hakkı tanınacağını, duruşmaların haftada 4 gün, pazartesi, salı, çarşamba, perşembe günleri yapılacağını bildirdi.
Adil yargılanma ve silahların eşitliği ilkesi gereği savunmaların kesilmeyeceğini tekrarlayan Yeşil, isteyenlerin kürsüde, isteyenlerin ön sırada oturarak savunma yapabileceklerini de söyledi. Başkan Yeşil, "Şimdiden yargı camiası ve ülkemiz için hayırlı olsun" dedi.
Duruşmada, daha sonra raportör üyenin hazırladığı raporun okunmasına geçildi.
-Doğu Perinçek'in savunması-
Daha sonra sanıkların savunmalarına geçildi. Kürsüye ilk olarak müebbet hapis cezası alan Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek çıktı. İstanbul'daki yargılamalarda 4 gün boyunca aralıksız savunma yapan Perinçek'in 10 dakika içerisinde konuşmasını tamamlaması şaşkınlığa neden oldu. Ergenekon davasında savunma hakkının kısıtlandığını ve özgürce konuşturulmadıklarını ileri süren Perinçek, Yargıtay'da sınırsız süre verilmesine rağmen bu hakkını kullanmadı.
-Avukat Celal Ülgen'in savunması-
Ardından 17 sanığın avukatı Celal Ülgen söz aldı. Ülgen de tıpkı Perinçek gibi konuşmasını kısa tuttu. Yalnızca 5 dakika kürsüde kalan Ülgen, Ergenekon davasının esastan bozulmasını talep etti. Ülgen, İstanbul'daki yargılamalarda en uzun savunmaları yapan isimlerden biriydi. Davanın bir an önce Yargıtay tarafından bozulup, yerel mahkemede yeni mahkeme tarafından beraatle sonuçlanması için sanıkların savunmalarını kısa tuttukları ifade edildi.
-Ferit İlsever'in savunması-
Vatan Partisi MKK üyesi Ferit İlsever de, Ergenekon temyiz duruşmasında savunmasını yaptı. Yargıtay'da başlayan Ergenekon davasının temyiz duruşmasının 3. gününde savunma sırası Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi Ferit İlsever’deydi. Ferit İlsever adına savunmayı, İlsever’in avukatı Ceyhan Mumcu gerçekleştirdi.
Mumcu, Ferit İlsever ile ilgili tek bir olayın olduğunu ifade ederek, “Cumhuriyet Gazetesi’nin mali krize düşmesi nedeniyle Aydınlık Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi ve Ulusal Kanal arasında bir toplantı yapıldı. Böyle toplantılar çok olağandır. Daha sonra İlhan Selçuk’un baş yazar olması konusu gündeme getirildi. İlhan Selçuk, Nadir Nadi’nin vefatının ardından baş yazar olmuştur. Onun dışında bir şey daha söylemek istiyorum. Bu davanın ilk duruşmasında bir cemaat gazetesi, ‘Uğur Mumcu’nun ağabeyi katillerinin avukatı çıktı’ diye manşet attı. Kardeşimi öldürenlerin hiçbirisi bu davanın sanığı değildir” dedi.
Ferit İlsever’in avukatlarından Mehmet Cengiz de İlsever’in, Talat Paşa Komitesi’nde aktif olarak görev almakla suçlandığını ifade ederek, “Ermeni soykırımı yalanına karşı mücadele etmek için bu komite oluşturuldu. AİHM, Doğu Perinçek’in yargılandığı davada Perinçek’i haklı bulmuştu. Daha sonra Avrupa Parlamentosu, ‘bu komiteyi dağıtın’ talimatını vermişti. Böylece Talat Paşa Komitesi de operasyona dahil edildi. Doğu Perinçek’in AİHM’de yargılandığı davada Dışişleri Bakanlığı da Perinçek’in yanında yer aldı” diye konuştu.
-Ergun Poyraz'ın avukatından savunma-
Sanık Ergün Poyraz'ın katılmadığı duruşmada, avukatı Levent Türkoğlu savunmasını yaptı. Usule ilişkin itirazlarını dile getiren Türkoğlu, iddianamenin yasaya aykırı olduğunu, uydurma delillere dayanarak hazırlandığını, dosyadaki delilerin tamamının kanuna aykırı elde edildiğini ileri sürdü.
Yurt çapında tanınan ve yazdığı kitaplar en çok satanlar listesinde bulunan Ergün Poyraz'ın ikinci dalgayla dosyaya dahil edildiğini söyleyen Türkoğlu, "Zekeriya Öz'ün talimatıyla uydurma delillerle terör örgütü üyeliğiyle suçlandı ve 7 yıl tutuklu kaldı" dedi. Mahkeme sürecinde, Poyraz'a maddi gerçeği ortaya çıkarmaya çalışacak tek bir soru sorulmadığını ifade eden Türkoğlu, şu görüşleri savundu:
"Hakkında hiç bir maddi somut gerçek yokken, Abdullah Gül'ün 9 Temmuz 2007 tarihli açıklamasının ardından soruşturmaya dahil edilmiştir. Asıl hedef, yazmasının engellenmesidir. Yazmasının önüne geçilmek istenmiştir. Kitapları, soruşturmaya dahil edilmesinin nedenidir. Hükümet üyeleri, başbakan diye ayrım yapmadan öğrendiği bilgileri kitaplaştıran araştırmacı yazardır. Yazdığı kitap AKP kapatma davasında delil olarak kullanılan yazar. Husumet buradan gelmektedir, bu yönlendirmeyle davaya dahil edilmiştir."
Avukat Türkoğlu, iddianamede, esas hakkındaki mütalaada ve gerekçeli kararda, var olduğu iddia edilen terör örgütüyle ilgili herhangi bir delil bulunmadığını belirterek, "Müvekkilimin sansürlenmesini, tekrar yazmasını engellemek istediler, başaramadılar. İçerideyken de yazmaya devam etti. Sansür orada da sürmüştür. İçerideyken yazdığı kitap taslağını vekiline sunmak için cezaevi idaresine vermiş ama vekiline ulaştırılmamıştır. Bu konuda açılan dava da reddedilmiştir. Kandıra Cezaevinde yaşanan bu olaylar da sansürün farklı şeklidir" diye konuştu.
Avukat Levent Türkoğlu, müvekkilinin para karşılığı kitap yazdığının iddia edildiğini belirterek, Ergün Poyraz'ın, Orhan Pamuk'tan sonra en çok kazanan yazar olduğunu, kitaplarının satışıyla para kazandığını söyledi. Poyraz'ın Cumhuriyet gazetesi bombalanması ve Danıştay saldırısı ile ilişkilendirildiğini anlatan Türkoğlu, "Bu iki pis olayı, ki birinde şehidimiz de var, zorlama bir bağla dosyaya eklemeye çalışmışlardır. Neden, çünkü 'Osmanım' öyle takdir etti" dedi.
Poyraz'ın, Recep Tayyip Erdoğan, Emine Erdoğan, Abdullah Gül, Fetullah Gülen ile ilgili kitaplarının en çok satanlar listesinde olduğunu belirten Türkoğlu, "Bu kadar göz önünde olursanız bunun kaçınılmaz sonucu vardır. Kendisine, gerçek ya da sahte, onlarca yüzlerce bilgi ve belge gelir, 'bunu da yazın' diye. Elde edilen belgelerden bir kısmı bunlardır" diye konuştu.
Türkoğlu, Poyraz'ın, ele geçirilen bu belgelerle ilgili suçlanmadığını, suçlandığı iki uydurma CD'nin ise müvekkiline ait olmadığını belirtti.
Avukat Türkoğlu, "Burada aslında sanıkların aklanması vesaire önemli değil, adalet, hukuk bir pislik çukurunun içine batırıldı. Bu, maalesef hukukçu olduğunu söyleyen kişiler tarafından yapıldı. Heyetinizin yapması gerekenin, adalet ve hukuku aklamak olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
-Bekir Öztürk'ün savunması-
Sanık Bekir Öztürk de "Silivri'de kurulan çadır tiyatrosunda da yüce heyetinizin karşısında da kendimi sanık olarak görmüyorum" diyerek savunmasına başladı. Davayla ilgili süreçte "F tipi örgütün bu sistemin ne kadarını ele geçirdiğini" düşünmeye başladığını dile getiren Öztürk, "17-25 Aralık'ta gördük ki polisin hemen hemen çoğu, özellikle yüksek yargıda ise üç kişiden biri, doğrudan cemaatin adamı veya cemaatin etkisine girmiş kişilerdi" diye konuştu.
Hayatı boyunca trafik hariç suç işlemediğini, davanın Erzincan'da yürütülen ayağıyla ilgili yaptığı bir haber nedeniyle "hakaret" suçundan ceza aldığını anlatan Öztürk, "Adli sicil kaydımda başka bir sabıkam yok. 24 yıllık devlet memuruyum, memuriyetim hala devam ediyor. Çocuklarıma şiddet yanlısı oyuncak almadım. 49 yaşındayım, bir kavgada yumruk bile sallamadım. Ama, uydurma delillerle, eski savcı, kanun kaçağı Öz'ün talimatıyla tutuklu Ali Fuat Yılmazer'in ekibiyle göz altına alındım" ifadelerini kullandı.
Öztürk, terör örgütü üyeliği iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 12 yıl hapis cezasına çarptırıldığını, 7 yıl tutuklu kaldığını anlattı.
Soruşturmada ve davada görev alan hakim ve savcıların bir kısmının bugün tutuklandığını, sürgün edildiğini, bir kısmının yurt dışına kaçtığını ifade eden Öztürk, kendilerinin ise bu kişilerin asılsız iddiaları nedeniyle Yargıtay'da heyet karşısında olduklarını söyledi.
Bekir Öztürk, Zekeriya Öz'e 5 yıl önce cezaevinden mektup yazarak, "Sayın Savcı Öz, meslekten atılmak çok gurur kırıcıdır. Gelin atılmadan önce istifa edin 'kandırıldım, tuzağa düşürüldüm' diyin. Bu cesareti gösterenleri millet sever. Size dava açacak olanlar da belki açmaktan vazgeçer. Sizin bundan sonra yapacağınız Kurtlar Vadisi dizisine senaryo yazmaktır. Bu işi iyi yaparsınız" dediğini aktardı.
Zekeriya Öz'ün şimdi "kaçak" konumunda bulunduğunu belirten Öztürk, şöyle konuştu:
"Ağırlaştırılmış müebbet ve 12 yıl hapisle cezalandırılmamı gerektiren bir tane hafif, bakın güçlü demiyorum, en ufak bir delil bulun, beni ilk derece mahkemesine göndermeden burada cezalandırın. Ama bulamazsınız, çünkü benimle ilgili yapılan aramalarda Türk bayrağı ve Atatürk posterleri dışında bir şey bulunamadı. Kaçak Savcı Öz'ün ihtiraslarına dayalı hazırlanan iddianamede, bilgisayarımda suikast planı bulunduğu iddia edildi onun da bir stratejik araştırma merkezine ait analiz yazısı olduğu ortaya çıktı. Bu dava, bu süreç AKP, CIA ve cemaatin ortak yürüttüğü kirli bir süreçtir. Bu nedenlerle Danıştay saldırısı davasının bu dosyadan ayrılmasını, davanın esastan bozulmasını ve yargılanan kişilerin itibarının iadesi ve yaşadıkları hukuksuzlukların bir an önce sona ermesi için bu davayla ilgili gerçek görüşlerinizi gerekçeye eklemenizi istiyorum."
-Emin Gürses'in avukatından savunma-
Sanık Emin Gürses'in katılmadığı duruşmada, Avukatı Ceyhan Mumcu savunma yaptı. Mumcu, Yargıtay'ın bu salonunda tarihe tanıklık edildiğini ve herkesin sorumluluğunun çok büyük olduğunu söyledi. Ergenekon gerekçeli kararının, 17 bin sayfaya yakın, 350 bin klasör olduğunu belirten Mumcu, dünya hukuk tarihinde bu kadar hacimli bir dosyaya rastlanmadığını ifade etti. Bu kadar uzun olmasına, ilgili ilgisiz birçok olayı içermesine rağmen, karar metninde tartışma konusu olaylara, itiraz ettikleri hususlara ilişkin açıklamalar göremediklerini dile getiren Mumcu, "Bu kadar hacimli dosyada çilek fiyatlarından, Ömer Hayyam'ın dizelerine kadar birçok ayrıntı var ancak mahkemenin neden görevli veya yetkili olduğuna dair bir cümle yok" dedi.
Ceyhan Mumcu, tarihi sorumluluk taşıyan yüce heyete güvendiğini belirterek, dosyanın esastan sonuçlandırılmasını istedi.
Eski Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım, Ergenekon davası temyiz incelemesi duruşmasında ifadesini verdi. Yıldırım, dijital verilerin sahte olduğunu öne sürdü. Yıldırım, “Polislerin diplomaları var. Polisler, ABD’li ve İsrailli kişiler tarafından eğitilmiş.” iddiasında bulundu.
-Hasan Ataman'ın savunması-
Yargıtay 16. Ceza Dairesinde Ergenekon davası temyiz incelemesi duruşmaları devam ediyor. Eski Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım ifadesini verdi. Dijital belgeler üzerinden deniz kuvvetlerine saldırı olduğunu savundu. Kendisinden 425 adet cd alındığını kaydeden Yıldırım, bu cdlerin imajlarını çıkartmak istediğini ancak buna izin verilmediğini aktardı.
Emniyette çeşitli nedenlerden dolayı ifade vermediğini açıklayan Yıldırım, Balyoz davasının hakimi olan Ömer Diken’in kendisine hiçbir şey sormadan tutukladığını söyledi. Yıldırım, kendisinden alınan belleklerin içinden bir suç unsurunun çıkmadığını ve belleklerin kendisine iade edildiğini aktardı. Dijitallerin hiçbirinde suç unsurunun olmadığını savunan Yıldırım, dijitallerden inceleme olarak h değerlerinin alınmadığını söyledi. Yıldırım, “Hiçbir incelemeye başlamadan h değeri alınmazsa olmaz.” diye konuştu.
Eski Tuğamiral Alaettin Sevim’in 5 numaralı diskle ilgili ifade verdiğini hatırlatan Yıldırım, “Alaettin Sevim anlattı. 5 numaralı disk bir liste yapmış, o listeye benim adımı da yazmış. Ben dağıtım listesi olarak gözüküyorum, dağıtım listesi şu. Biz örgütten aldığım bilgileri dünyaya dağıtacakmışız, bizim görevimiz buymuş.” dedi.
Dijitallerle ilgili polislerin eğitildiğini iddia eden Yıldırım, “Polislerin diplomaları var. ABD’li ve İsrailli kişiler tarafından eğitilmiş. 117 numaralı DVD emniyette nasıl bir serüven izlemiş. Olay şu. Benim bilgiler alınmış, sahte bilgiler yüklenmiş, ama bilişim şubeye baktıklarında hiçbir suç bulunmuyor.” ifadelerinde bulundu.
Polislerin kendisine bir inceleme laboratuvarı kurduğunu öne süren Yıldırım, “TEM şube, kendi içinde böyle bir şube kurdu. Bazı polisler tanıklık için çağrıldı. Hatta polisler kendi aralarında birbirlerine silah çektiler, somut olmadığı için kanıtlayamıyorum.” diye konuştu.
-Tuncay Özkan'ın avukatından savunma-
Duruşmada Tuncay Özkan'ın avukatı Ahmet Çörtoğlu, soruşturma ve kovuşturma sırasında yaşadıkları "usulsüzlükleri" anlattı.
Silivri'de bir spor salonunda değil, cezaevi içinde yargılama yapıldığını ifade eden Çörtoğlu, "Hukuk devletiyim diyen bir ülkede yargılama cezaevi içinde yapılıyordu, Hitler Almanyası'ndaki yargılamalar gibi" diye konuştu.
-Alparslan Arslan için tahliye talebi-
Alparslan Arslan'ın avukatı Hüseyin Ayık ise müvekkilinin tutuklu geçirdiği sürenin 9 yıl 5 ayı bulduğunu belirterek, yürürlükteki yasalara göre tutukluluk süresinin 5 yılı geçemeyeceğini, bunun Anayasa Mahkemesi kararlarında da açık olduğunu söyledi.
Ayık, daha önce tahliye taleplerinde bulunduklarını ancak bununla ilgili hiçbir işlem yapılmadığını ifade ederek, müvekkilinin ivedilikle tahliye edilmesini istedi.
-Dursun Çiçek'in savunması-
Savunmasını yapan emekli Albay Dursun Çiçek, 2004'te Genelkurmay Karargahı'nda Bilgi Destek Daire Başkanlığına atandığını, Daire'nin, devlete, Türk milletine yönelik yıkıcı faaliyetlere karşı, devlet çapında alınacak tedbirlere dair çalıştığını söyledi.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) saldıranların, öncelikle böyle bir koruma duvarının etkisiz hale getirilmesini amaçladığını, Daire'nin kapatılmasının hedef alındığını ifade eden Çiçek, Daire'de, "laiklik karşıtı eylemler" değil, "dış konulara" bakan şubede görev yaptığını anlattı.
Balyoz Davası'nda da hedef alındığını ve 16 yıl hapis cezasına çarptırıldığını ifade eden Çiçek, bu davadan beraat ettiğini hatırlattı.
Çiçek, İrticayla Mücadele Eylem Planı'nda imzası bulunduğu gerekçesiyle, terör örgütü üyesi olmakla suçlandığını ifade ederek, söz konusu planın sahte olduğunun bir çok raporla kanıtlandığını, ancak bunların dikkate alınmadığını dile getirdi.
Dursun Çiçek, İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın, hiçbir askeri yazışmaya ve karargah çalışma usullerine uymadığının tespit edildiğini de aktardı.
Islak imzasının bulunduğu iddia edilen belgeyi, Genelkurmay Başkanlığına gönderme taleplerine, dönemin savcısı Zekeriya Öz tarafından karşı çıkıldığını belirten Çiçek, parmak izleri, bilirkişi incelemesi taleplerinin de reddedildiğini söyledi. Daha sonra Jandarma tarafından yapılan kriminal incelemede, belgelerde 14 parmak izi belirlendiğini ama kendisinin parmak izine rastlanmadığını anlatan Çiçek, "Bu parmak izlerinin kime ait olduğunun bulunmasını istedik polisten. Tabii o dönem polis paralel yapının elinde olduğu için 'şahıs tespiti yapılamamıştır' diye cevap geldi" diye konuştu.
İmzanın keçeli uçlu, kalın bir kalemle atıldığını aktaran Çiçek, karargahta sadece pilot, ince uçlu kalemler kullanıldığını belirterek, "İmzanın makineyle atıldığı belli, hiçbir titreşim yok ve ellerindeki tek delil bu" ifadesini kullandı.
Hakkındaki dinleme kararına yazılan telefon numarasının Ankara'da bir inşaat işçisi olan Dursun Çiçek isimli başka birisine ait olduğunu anlatan Çiçek, "Sahtekarlık diz boyu. Ocak'tan itibaren Dursun Çiçek'i dinleyerek hakkında bilgi toplayacaklar, yandaş medyada karalama yapacaklardı. Telefon bilgilerini alan polis memuru herhalde hata yaptı" şeklinde konuştu.
"Bunlar imama biat ettiği için şerefli silahlı kuvvetleri kendi örgütleriyle karıştırıyorlar" diyen Çiçek, bu örgütün İlhan Cihaner'in de yargılandığı bu davanın Erzincan ayağı kapsamında bir cumhuriyet savcısını şantajla teslim aldığını ve gizli tanık olarak kullandığını kaydetti.
Çiçek, "Siyaset diyor ya, 'Bizi kandırdılar, aldattılar.' Bunlar kandırılmak istedi. Aynı amaca hizmet ettikleri için sıra kendilerine gelinceye kadar birlikte yürüdüler" ifadelerini kullandı.
Yargılama sürecinde taleplerinin ancak esasa ilişkin olmayan yüzde 5'inin karşılandığını, iddia makamının ise taleplerinin tamamının araştırıldığını anlatan Çiçek, şunları kaydetti:
"35 yıl ülkeme, milletime hizmet ettim. Bizi Reşadiye'nin bir köyünden çiftçi çocuğu olarak alan Cumhuriyet, bu seviyelere getirdi. Ülkemize iki evlat yetiştirdik ve son dönemde bizlere bu acıları yaşattılar. Taklit imza yüzünden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiler. 5 yıl duvarlara konuştuk sayın yargıçlar. TSK'nın bu davalarla niye itibarsız hale getirilmeye çalışıldığını, terörle mücadelede, laiklik karşıtı faaliyetlerle mücadelede nasıl etkisiz hale getirilmek istendiğini, kamuoyu gibi sizler de çok iyi biliyorsunuz.
Bu safhada bizlerin, evlatlarımızın tek isteği var. Kırılan onurumuzu ve gururumuzu iade etmenizi, onarmanızı talep ediyoruz. Bu kapsamda özellikle eski Genelkurmay Başkanımızdan dolayı birleştirilen 22 dosyadan silahlı kuvvetlerle ilgili dosyanın ayrılmasını ve Anayasa Mahkemesine gönderilmesini, bu dosyanın usulden değil esastan bozulmasını, özellikle arz ve talep ediyorum."
KUMPAS ŞÜPHESİYLE İLGİLİ HABERLER
Mahkeme Ergenekon davasını başarıyla gördü
Balyoz örtbasında skandal detaylar
Skandal: Yeniden görülen Balyoz davası örtbasla bitti
Kumpas'la doğan kahramanlar
Kumpasa bak cambazlığı zirvede
Yargıtay'dan Balyoz gibi gerekçe
Balyoz planı ve davasıyla ilgili manşetlerimiz
Ergenekon ve benzer davaları engelleme girişimleri
Balyoz ve diğer davalardaki delil tartışmaları
Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı iddianamelerde arama yap
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar manşetlerimiz
Paralel yapı-Ergenekon manşetlerimiz
Paralel yapı ile ilgili tüm haberlerimiz
(10 Ekim 2015, 18:15)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: